Loading AI tools
Türkiye'nin ve Avrupa'nın en kalabalık şehri Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
İstanbul, Türkiye'de Marmara Bölgesi'nde yer alan ve İstanbul ilinin merkezi olan şehirdir. Ekonomik, tarihî ve sosyo-kültürel açıdan önde gelen şehirlerden biridir.[4][5][6] Şehir, iktisadi büyüklük açısından dünyada 34. sırada yer alır. Nüfuslarına göre şehirler listesinde belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre Türkiye ve Avrupa'da birinci, dünyada ise altıncı sırada yer almaktadır.[7]
İstanbul | |
---|---|
Şehir | |
İstanbul'un Türkiye'deki konumu | |
İstanbul haritası | |
Koordinatlar: 41.013611°K 28.955°D | |
Ülke | Türkiye |
Bölge | Marmara Bölgesi |
İl | İstanbul |
İlk yerleşim | MÖ 6. binyıl |
Kuruluş tarihi | MÖ 685 |
İdare | |
• Tür | Belediye başkanı-meclis |
• Organ | |
• Belediye Başkanı | Ekrem İmamoğlu[1] (CHP) |
Rakım | 30 m |
En yüksek nokta | 537 m (1.761 ft) |
En alçak nokta | 0 m (0 ft) |
• Yoğunluk sırası | 1. |
Zaman dilimi | UTC+03.00 (TRS) |
Posta kodu | 34XXX |
Alan kodu | 212 (Avrupa Yakası) 216 (Anadolu Yakası) |
ISO 3166 kodu | TR-34 |
Plaka kodu | 34 |
GSYİH (nominal) | 2018[2] |
• Toplam | ₺1,1 trilyon (1.) |
• Kişi başı | ₺76.769 (2.) |
İGE (2013) | 0,828[3] yüksek · 4. |
İklim | Cfa, Cfb, Csa, Csb |
İnternet alan adı | .istanbul, .ist |
Resmî site İstanbul Büyükşehir Belediyesi |
İstanbul Türkiye'nin kuzeybatısında, Marmara kıyısı ve Boğaziçi boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde kurulmuştur. İstanbul kıtalararası bir şehir olup, Avrupa'daki bölümüne Avrupa Yakası veya Rumeli Yakası, Asya'daki bölümüne ise Anadolu Yakası veya Asya Yakası denir. Tarihte ilk olarak üç tarafı Marmara Denizi, Boğaziçi ve Haliç'in sardığı bir yarımada üzerinde kurulan İstanbul'un batıdaki sınırını İstanbul Surları oluşturmaktaydı. Gelişme ve büyüme sürecinde surların her seferinde daha batıya ilerletilerek inşa edilmesiyle dört defa genişletilen şehrin[8] 39 ilçesi vardır. Sınırları içerisinde ise büyükşehir belediyesi ile birlikte toplam 40 belediye bulunmaktadır.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, 330-395 yılları arasında Roma İmparatorluğu, 395-1204 yılları arasında Bizans İmparatorluğu, 1204-1261 yılları arasında Latin İmparatorluğu,1261-1453 yılları arasında tekrar Bizans İmparatorluğu ve son olarak 1453-1922 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yaptı.[9] Ayrıca İstanbul, Hilâfetin Osmanlı İmparatorluğu'na geçtiği 1517'den kaldırıldığı 1924'e kadar İslam dünyasının da merkezi oldu.[10]
Son yıllarda ortaya çıkartılan arkeolojik bulgularla insanlık tarihine ilişkin önemli bilgiler elde edilmiştir. Yarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır.[11][12][13][14] Anadolu Yakası'nda yürütülen kazı çalışmaları ve bunlara bağlı araştırmalar, şehirde tarım ve hayvancılığa dayalı ilk yerleşik insan topluluğunun MÖ 5500'lere tarihlenen Fikirtepe Kültürü olduğunu göstermiştir.[15] Bu arkeolojik bulgular yalnızca İstanbul'un değil, tüm Marmara Bölgesi'nin en eski insan izleridir.[15] İstanbul sınırları içinde kent bazında ilk yerleşimler ise Anadolu Yakası'nda Kalkedon (Kadıköy); Avrupa Yakası'nda Byzantion'dur. Cumhuriyet dönemi öncesinde egemenliği altında olduğu devletlere yüzlerce yıl başkentlik yapan İstanbul, 13 Ekim 1923 tarihinde başkentin Ankara'ya taşınmasıyla bu özelliğini yitirmiş; ancak ülkenin ticaret, sanayi, ulaşım, turizm, eğitim, kültür ve sanat merkezi olmaya devam etmiştir.[16]
Karadeniz ile Marmara Denizi'ni bağlayan ve Asya ile Avrupa'yı ayıran İstanbul Boğazı'na ev sahipliği yapması nedeniyle, İstanbul'un jeopolitik önemi oldukça yüksektir.[17] Bugün tamamına yakını doldurulmuş olan ya da kaybolan doğal limanları vardır. Bu özellikleri yüzünden bölge toprakları üzerinde uzun süreli egemenlik anlaşmazlıkları ve savaşlar yaşanmıştır. Başlıca akarsular Riva, Kâğıthane ve Alibey dereleridir.[18] İl toprakları az engebelidir ve en yüksek noktası Kartal ilçesindeki Aydos Tepesi'dir.[18] İldeki başlıca doğal göller Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Durusu gölleridir.[18] İl ve yakın çevresinde, Karadeniz ile Akdeniz makro iklimleri arasında geçiş özellikleri görülür.[18] Hava sıcaklıkları ve yağış ortalamaları düzensiz; bitki örtüsü dengesizdir.[18]
Modern Türkçede şehir için en yaygın kullanılan ad İstanbul olmaktadır. Bu adın "eis tin polin" (Yunanca: εις την πόλιν) tamlamasından geldiği sanılmaktadır.[19] Bu tamlama, o dönem Yunancasında "şehirde", "şehrin içinde", "şehir içi" gibi anlamlara gelmekteydi.[19] Ayrıca halk dilinde "n" ünsüzüne bitişen "p" sesi "b" sesine dönüşüyordu.[19] Bu bağlamda İstanbul adının kökeni pek çok kaynakta bu tamlamayla ilişkilendirilmektedir. MS 2. yüzyıldan kalma Ermeni kaynaklarında da Istanbol ya da Istınbol biçiminde anılan şehir adının, Türkçeye bu şekilde girmiş olması olasıdır.[20] İstanbul, Osmanlı döneminde resmi belgelere girdi ve sıkça kullanıldı. Şehrin bu isminin Türkçede en eski kullanımı 1360 yılına tarihlenen Dânişmendnâme eserinde görülür.[21][22] Osmanlı tarih yazıcılığının ilk dönemlerinde üretilmiş anonim bir gazavatnâme olan Gazavât-ı Sultan Murad adlı eserde şehir İstanbul adı altında ele almıştır.[21][23]
İstanbul'a çağlar boyunca değişik adlar verilmiştir. Plinius'un aktarımına göre şehri bilinen en eski adı Ligos (Grekçe: Λύγκος) olmakla birlikte bu konuda detaylı bilgi yoktur.[24] Sonraları şehir Bizantion (Yunanca: Βυζάντιον) adını almıştır. MÖ 667'de Antik Yunanistan'daki Megara şehir devletinden gelen Dor asıllı Yunan yerleşimciler bugünkü İstanbul üzerinde bir koloni kurdu ve yeni koloniye kralları Byzas veya Byzantas’ın (Yunanca: Βύζας veya Βύζαντας) şerefine Byzantion adını verdiler.[25][26] Byzantium, orijinal adı Byzantion olan antik kentin adının 1. yüzyılda, kenti Romalılar ele geçirince, onlar tarafından Latinceleştirilmiş hâlidir. Ancak 337 yılında İmparator I. Konstantin'in ölümüyle kentin adı, onun şerefine "Konstantin’in kenti" anlamına gelen Konstantinopolis'e (Yunanca: Κωνσταντινούπολις, Kōnstantinoúpolis, Latinceleştirilmiş: Constantinopolis) çevrildi. Konstantinopolis, Bizans İmparatorluğu boyunca kentin resmi adı olarak kaldı. Ama Konstantinopolis, kentin yerlileri tarafından sadece Yunanca "kent" anlamına gelen (Πόλις, Polis) olarak anılırdı.[27] 1453 yılında Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet önderliğinde Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethinden sonra bile, Konstantinopolis, Batı'da kullanılan en yaygın ad olarak kaldı. İstanbul adı, ancak 1928'de Latin harflerine geçilmesi sonrası Batı dillerinde Konstantinopolis'in yerini almaya başladı.
Tarihte şehir için kullanılan adlar içinde İslambol, dar kullanım alanına sahip olsa da kayıtlarda görülen adlardandır. İstanbul isminin kökeninin İslam ve bol ekine dayandırılması halk etimolojisi örneklerinden biridir ve etimolojik açıdan doğru değildir.[28]
İstanbul, yerleşim tarihi son yapılan Yenikapı'daki kazılarla bulunan liman doğrultusunda 8500 yıl, kentsel tarihi yaklaşık 3.000, başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir.[29] İstanbul Roma, Bizans ve Osmanlı döneminde başkent olarak kullanılmıştır.[30] Şehir çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı kozmopolit ve metropolit yapısını korumuş ve tarihsel süreçte eşsiz bir mozaik hâlini almıştır. Uzun zaman dilimleri boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.
İstanbul'un tarihi ana hatlarıyla beş büyük döneme ayrılabilir:
İstanbul'un tarihi üç yüz bin yıl önceye kadar uzanmaktadır. Küçükçekmece Gölü kenarında bulunan Yarımburgaz Mağarasında yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlandı.[31] Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yaşadığı sanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlandı.[32]
2008 yılında İstanbul Metrosu için yapılan Marmaray tüp geçidi kazıları sırasında Cilalı Taş Devri'nin sürdüğü MÖ 6500'lü yıllara ait kalıntılara rastlanan şehrin,[33][34][35] Anadolu Yakası'ndaki Fikirtepe'de yapılan kazılarda ise Bakır Çağı'nın sürdüğü MÖ 5500-3500 yıllarına ait kalıntılar bulundu.[36] Bunun yanında Kadıköy'de Fenikelilere ait kalıntılar bulundu. Traklar, kentin yakınlarına MÖ 13. yüzyıl ve 11. yüzyıllarda Semistra kentini kurdu.[37] Kral Lygos zamanında Sarayburnu'na, bugünkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu yerde bir Akropolis kuruldu. MÖ 685'te Megara'dan gelen Yunanlar burada bir koloni kurdu, Kral Byzas'ın hüküm sürdüğü MÖ 667 yılında ise Byzantion kuruldu.[38] Kente Roma İmparatorluğu hakim olunca, kentin adı Septimius Severus tarafından kısa süreliğine oğlunun adı Augusta Antonina kondu,[39] ardından İmparator I. Konstantin zamanında kent Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan edildi. Bu sırada Nova Roma olarak değiştirilen kentin adı benimsendi ve 337 yılında İmparator I. Konstantin'in ölümüyle Konstantinopolis'e çevrildi.
Bu dönem 324-1453 yılları arasını kapsadı. I. Konstantinus şehri ele geçirip Roma İmparatorluğu'nun başkenti yaptıktan sonra, şehir ayrıca Roma'nın doğusunun yönetim merkezi oldu. Romalı nüfusu bu dönemde, Romalı soyluların göçü de dahil olmak üzere önemli boyutta arttı. Bu dönemde; yeni bir mimari yapıyla şehir oldukça genişledi. 100.000 kişilik bir hipodromun (Sultanahmet Meydanı) yanı sıra, limanlar ve su tesisleri yapıldı.
Konstantinus'un döneminde şehre Nova Roma dese de; 11 Mayıs 330 da şehrin ismi Konstantinopolis oldu. Konstantin, Roma İmparatorluğu'nun dinini de Hristiyanlık olarak değiştirdi. Pagan Roma dinine inanan batı ile ilk kopuş da bu dönemde başladı. Her ne kadar; Bizans İmparatorluğu I. Theodosius'un ölümü ile başlasa da; Bizans İmparatorluğu Konstantinus Hristiyanlığı getirmesine duyduğu saygıdan kendisini hep bir Bizans İmparatoru olarak gördü; 1453'teki çöküşüne kadar da 10 İmparatorunun daha ismi Konstantinus oldu. Bu dönemde İstanbul'un rolü oldukça stratejikti; Avrupa ve Asya arasında bir kapı oldu. Bu vesile ile, ticaret, kültür ve diplomasinin yapıldığı bir merkezdi. Bu dönemde şehrin ismi "Poli" (şehir) de oldu.[40]
476'da Batı Roma'nın yıkılması sonrasında da; Batı Roma İmparatorluğu'ndaki Romalıların büyük çoğunluğu buraya göç etti ve Bizans İmparatorluğu'nun da başkenti İstanbul oldu. 543'te nüfusun yarısının ölümüne sebebiyet veren veba salgınından sonra; şehir İmparator I. Justinianus döneminde yeniden inşa edildi.
700'lü yıllarda Sasaniler ve Avarların saldırısına uğrayan şehir; 800'lü yıllarda Bulgarlar ve Arapların, 900'lü yıllarda ise Ruslar ve Bulgarların saldırısına uğradı.
Ancak; saldırılar arasında en yıkıcı olanı 1204 yılında oldu. Haçlılar tarafından; Dördüncü Haçlı Seferi'nde 1204 yılında ele geçirilen şehir yağmalandı; halkın büyük çoğunluğu şehirden kaçtı; yoksul ve enkaz içinde bir kente dönüştü. Bunun sebebi Batı Roma'da büyüyen Latinlerin; Katolik Hristiyanlık anlayışı ile Bizans'taki Ortodoks Hristiyanlık inanışı arasındaki farklılıklar ve uyumsuzluklardır. Bu dönem sonrasında, 1261 yılında Paleologos Hanedanından; VIII. Mihail şehri tekrar ele geçirmiş ve Latin'lerin dönemini sona erdirdi.
Bu dönemden sonra giderek küçülen Bizans; Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1391'den sonra kuşatılmaya başlandı; en sonunda 29 Mayıs 1453'te Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesine geçti. İstanbul'un fethi, Dünya tarihinde Orta Çağ'ın sonunu simgelemektedir.
Bu dönem 1453-1923 yılları arasını kapsadı. 29 Mayıs 1453'te; Osmanlı Padişahı II. Mehmed'in 53 gün süren kuşatması sonrasında; İstanbul Osmanlı'nın 4. ve son başkenti oldu.
Osmanlı'nın ele geçirmesinden sonra; Topkapı Sarayı ve Kapalıçarşı'nın da kurulması ardından birçok okul ve hamam açıldı. Dünya'nın ve İmparatorluğun dört bir yanından insanların taşındığı şehirde Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların beraber yaşadığı kozmopolit bir toplum oluştu. Bizans döneminden kalan, eski binalar ve surlar onarıldı.[41] Fetihten 50 yıl sonra; Dünya'nın en büyük şehirlerinden biri hâline gelen İstanbul'da "Küçük Kıyamet" olarak da adlandırılan; 14 Eylül 1509 İstanbul Depremi sonrasında (8 şiddetinde olduğu ileri sürülmektedir); 45 gün süren artçı sarsıntılarla binlerce bina yıkıldı ve birçok insan yaşamını kaybetti.[42]
1510 yılında; Sultan II. Beyazıd; 80.000 kişinin çalışmasıyla şehri yeniden kurdu. Günümüzde de var olan eserlerin büyük çoğunluğu bu dönemden kaldı. Mimar Sinan'ın camileri ve diğer binaları kurduğu Kanuni Sultan Süleyman döneminde; mimari ve sanat konularına önem verildi. Lale Devri döneminde; Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1718 yılından itibaren; itfaiye'yi kurdu, ilk matbaayı açtı ve fabrikalar kurdu. 3 Kasım 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı sonrasında da batılılaşma süreci hızlandığı dönemde birçok alanda yenilikler yaşandı.[43]
Haliç'in üzerine köprü; Karaköy'e tünel, demiryolları, kentin içindeki deniz taşımacılığı, belediye örgütlerinin, hastanelerin kurulmasıyla modern bir şehir hâlini alan İstanbul, 1894 yılında Üç yüz on Depremi ile birlikte tekrar büyük bir zarar gördü. I. Dünya Savaşı'nın sonlarında ise 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri donanmasınca da işgal edildi.[44] İstanbul'un 2500 yıllık başkentlik dönemi 13 Ekim 1923'te sona erdi.
Cumhuriyet sonrası 1923-1950 yılları arasında fiziksel atılımlar oldu. 1900'lerin başında 1 milyon olan nüfus, 1927'de 690.000'e düştü, 1935'te 740.000 ve 1945'te tekrar 900.000'e ulaştı.[45] 1950'lerde Balkanlar'dan göç alan şehirde, bu dönemde şehirleşmede gecekondular ön plana çıkmaktadır. 1960'larda ise gecekonduların yanında, apartmanlaşma başladı. 1970'lerde ise hızlı nüfus artışı ile konut ve ulaşım sorunları önem kazandı. Bu dönemde otomobil sayısının artması ve sonucunda trafiğin artması Boğaziçi Köprüsü'nün yapılmasında etkili oldu ve ulaşımda önemli bir noktaya varıldı. İstanbul metropoliten alanı 1970-1975 yılları arasında merkezde 50 kilometre yarıçaplı iken 1980'de 60 kilometre yarıçapa ulaştı. 1990'ların nüfus artışı, nüfusun dış taraflara yayılması ile sonuçlandı ve sonucunda İETT'nin yetersiz gelmesi ile dolmuş ve minibüsler bu açığı kapatmaya çalıştılar. 70'li yıllarda eski hızı ile olmasa da imar faaliyetleri canlanan şehirde 1973 yılında Boğaziçi Köprüsü açıldı.[46]
İstanbul, 1984 yılında çıkarılan 2972 sayılı kanun[47] ve 195 sayılı kanun hükmünde kararname[48] sonucu Ankara ve İzmir ile birlikte büyükşehir unvanı kazandı. Aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı kanun ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri statüleri netleşti.[49] 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[50]
İstanbul 41°K 29°D koordinatlarında yer alır. Batıda Çatalca Yarımadası, doğuda Kocaeli Yarımadası'ndan oluşur. Kuzeyde Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve ortada İstanbul Boğazı'ndan oluşan kent, kuzeybatıda Tekirdağ'a bağlı Saray, batıda Tekirdağ'a bağlı Çerkezköy, Çorlu, güneybatıda Tekirdağ'a bağlı Marmaraereğlisi, kuzeydoğuda Kocaeli'ye bağlı Kandıra, doğuda Kocaeli'ye bağlı Körfez, güneydoğuda Kocaeli'ye bağlı Gebze ilçeleri ile komşudur. İstanbul'u oluşturan yarımadalardan Çatalca Avrupa, Kocaeli ise Asya anakaralarındadır. Kentin ortasındaki İstanbul Boğazı ise bu iki kıtayı birleştirir. Boğazdaki Fatih Sultan Mehmet, 15 Temmuz Şehitler ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri kentin iki yakasını birbirine bağlar. İstanbul Boğazı boyunca ve Haliç'i çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur. İstanbul ilinin yüzölçümü 5.461 km2'dir.[51]
İstanbul'un kurulu olduğu Çatalca ve Kocaeli yarımadaları aşınmış birer platodur. Bu platoların ortasından kabaca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda İstanbul Boğazı geçer. İstanbul Boğazı'nın oluşumu ile ilgili bilimsel olarak kesin kabul görmüş bir açıklama yoksa da, açıklamalar içinde en yaygın olanı; jeolojik açıdan İstanbul Boğazı'nın deniz suları ile dolmuş bir fay çöküntüsü olduğudur. Buna göre, MÖ 20.000 ilâ 18.000 yılları arasında, Buzul Çağı sonlanmış ve dünyanın büyük bölümünü kaplayan buz kütlelerinin erimeye başlamıştır. Binyıllarca süren bir erime sürecinin sonucunda, MÖ 8.000 ilâ 7.000'lerde Akdeniz'in suları ilk hâlinden yaklaşık 150 metre daha yukarı çıkmıştır.[52] Deniz seviyesindeki bu büyük ölçekli artış nedeniyle Akdeniz'in suları Marmara'yı basmış; Marmara Denizi'nin suları da devam eden yükselmeler sonucunda Karadeniz ile birleşmiştir. Boğaz'ın derinliğinin kuzeyden güneye azalma göstermesi, geçmişte kuzeydeki bu yükseltilerin Marmara'nın sularına karşı bir set görevi gördüğü ve bunların deniz seviyesindeki yükselmeyle aşıldığı savını güçlendirmektedir.[52]
İstanbul genelinde kayda değer yükseltilere de rastlanmaz. Şehirdeki en yüksek üç nokta sırasıyla 537 metrelik Aydos Tepesi, 438 metrelik Kayış Dağı, 442 metrelik Alemdağ'dır. Şehrin topraklarının %74'ünü platolar, %9,5'ini ovalar, %16,1'ini ise alçak dağ ve tepeler kaplamaktadır.[53] Şehrin en önemli gölleri olan Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Durusu gölleri birer lagündür.[53] İstanbul Boğazı'ndaki Haliç, Tarabya ve İstinye koyları ise şehirde ria tipi kıyının en iyi örnekleridir.[53] İstanbul kıyıları son biçimini 10.000 yıl önce gerçekleşen su yükselimleriyle almıştır. Şehirde, Marmara Denizi ve Boğaz'da irili ufaklı 11 adanın yanı sıra, Karadeniz'de ufak kayalıklar ve Haliç'te Bahariye Adaları yer alır.
İstanbul'un coğrafi özellikleri ve toprak koşulları orman oluşumlarına olanak verir niteliktedir. Ancak şehir içinde ormanların ve ormanlarda görülen ağaç türlerinin dağılımı düzensizdir. Karadeniz'e yakın kuzey kesimlerde ve tepelerin kuzeye bakan yamaçlarında humuslu toprakların varlığı nedeniyle buralarda nemcil ormanlar gelişmiştir.[54] Güney bölgelerde ve güneye bakan yamaçlarda ise kuraklığa dayanıklı ormanlar görülür. İstanbul'un en önemli ormanları Belgrad Ormanı, Aydos Ormanı ve Kayışdağı Ormanı'dır. İstanbul'daki orman arazilerinin yüzölçümü 240.960 hektar ağaçlıklı; 294.299 hektar da açıklık olmak üzere toplam 535.259 hektardır.[55] Genel olarak İstanbul'un her iki yakasında da görülen ağaç ve çalı türleri arasında adi gürgen, adi kızılağaç, adi fındık, doğu kayını, mor çiçekli ormangülü, akçaağaç, muşmula ve ıstranca meşesi sayılabilir.[54]
İstanbul'da ormanlık alanların bütün alana oranı özellikle 1980'lerden günümüze doğru genel olarak azalmıştır. 1971 yılında yapılan araştırmaya göre devlete ait ormanların alanı 264.702,1 ha iken, 2003'teki araştırmada devlete ait ormanların alanı 236.265,5 hektara gerilemiştir.[56]
Doğal ormanların bozulduğu ya da tahrip edildiği bölgelerde psödomaki oluşumları gözlenir. Kuzeyde, Karadeniz yakınlarında görülen psödomakiler, bölgenin toprak yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle olağandan çok daha boylu ve gürdür.[54] Son yarım yüzyılda şehirdeki orman varlığı nüfus artışıyla paralel olarak gerilemiştir. Boğaz'a yapılan köprüler nedeniyle şehrin öngörülen doğu-batı doğrultusundaki genişlemesi kuzeye kaymış; bu nedenle orman arazileri yeni yerleşim bölgeleri oluşturmak adına tahrip olmuştur.[57] Yapımı Ağustos 2016'da tamamlanan üçüncü boğaz köprüsü çevreci gruplar tarafından şehirdeki orman varlığına zarar vereceği gerekçesiyle eleştirilmektedir.
Kent büyüdükçe merkezden gitgide uzaklaşan ormanlardan geriye bugün kent koruları kalmıştır.[58] Etrafı çevrilmek suretiyle koruma altına alınan bu yeşil alanların pek çoğu günümüzde kamuya ait olup halka açık rekreasyon alanı olarak hizmet vermektedir. Özellikle Boğaziçi sırtlarında yoğunlaşan kent koruları İstanbulluların en uğrak mekânlarındandır. Avrupa Yakası'nda Yıldız, Naile Sultan, Naciye Sultan, Prens Sabahattin, Emirgân ve Ayazağa koruları; Anadolu Yakası'nda Beykoz, Mihrabad, Küçükçamlıca ve Validebağ koruları İstanbul'da en bilinen korulardır.[58]
İstanbul'a, yaklaşık 20 km güneyde bulunan Kuzey Anadolu Fay Hattı, Kuzey Anadolu'dan başlayarak Ege Denizi'ne kadar uzanır.[59] İki tektonik plaka olan Avrasya ve Afrika birbirlerini iterler ve buda fayın hareket etmesine sebep olur. Bu fay hattı nedeniyle bölgede tarih boyunca çok şiddetli depremler meydana gelmiştir.[60] 1509 yılında meydana gelen Büyük İstanbul Depremi bunun en büyük örneğidir. Bu deprem İstanbul'da, 100 caminin yıkılmasına ve 10 bin insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. 1766 yılındaki depremde ise, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Eyüp Sultan Camii ve Kapalıçarşı gibi yapılar büyük hasar aldı. 1999 Gölcük depreminde de 18 bin insan ölmüş ve birçok insan da evsiz kalmıştır.[61] Sismolojistler, 2025 yılından önce 7 büyüklüğünde bir depremin olabileceğini belirtmektedirler.[62]
İstanbul'un iklimi, Türkiye'de Karadeniz iklimi ile Akdeniz iklimi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklimdir, dolayısıyla İstanbul'un iklimi ılımandır.[63] Köppen iklim sınıflandırmasına göre İstanbul ılıman dönencealtı iklimi (Cfa), Akdeniz iklimi (Csa) ve okyanusal iklim (Cfb) özellikleri gösteren bir geçiş iklimine sahiptir.[64] Şehrin boyutu, topoğrafik yapısı ve iki farklı denize kuzey ve güney yönlerinde kıyısı olması nedeni ile şehir içinde farklı mikroiklimler görülür. Şehrin kuzey kısmını kapsayan, Karadeniz'e yakın olan bölgeler ile Boğaz kıyıları ılıman dönence altı iklim ve okyanusal iklim etkisi altındadır ve görece yüksek neme ve yoğun bitki örtüsüne sahiptir.[65]
İstanbul'un yazları sıcak ve nemli; kışları soğuk, yağışlı ve bazen karlıdır. Nem yüzünden, hava sıcak olduğundan daha sıcak; soğuk olduğundan daha soğuk hissedilebilir. Kış aylarındaki ortalama sıcaklık 2 °C ile 9 °C civarındadır ve genelde yağmur ve karla karışık yağmur görülür. Kar da yağar ve birkaç gün yerde kalabilir, ancak kar örtüsü genellikle bir veya iki haftadan fazla sürmez.[63] Yaz aylarındaki ortalama sıcaklık 18 °C ile 28 °C civarındadır ve genelde yağmur ve sel görülür.[63] En sıcak aylar Temmuz ve Ağustos aylarıdır ve ortalama sıcaklık 23 °C'dir, en soğuk aylar da Ocak ve Şubat aylarıdır ve ortalama sıcaklık 5 °C'dir.[63] İstanbul'da yılın ortalama sıcaklığı 13,7 derecedir.[63] Şu ana kadar en yüksek hava sıcaklığı; 12 Temmuz 2000'de 40.5 °C olarak kaydedilmiştir. En düşük hava sıcaklığı ise; 9 Şubat 1929'da -16.1 °C olarak kaydedilmiştir.[66]
Toplam yıllık yağış 843,9 mm'dir ve tüm yıl boyunca görülür.[67] Yağışların %38'i kış %18'i ilkbahar, %13'ü yaz, %31'i sonbahar mevsimindedir. Yaz en kuru mevsimdir, ama Akdeniz iklimlerinin aksine kurak mevsim yoktur. İstanbul 1994 yılına kadar susuzluk çekmiştir fakat alınan önlemlerle herhangi bir su sıkıntısı kalmamıştır. Bunlardan biri Melen projesidir. Şehrin Marmara Denizi'ne bakan güney kısımları ise daha kuru ve sıcak bir iklime sahip olup, daha az yağış alır.[65] Bu durum şehrin Bahçeköy (1166.6 mm) gibi bölgelerinde Marmara Denizi'ne bakan Florya'ya (635.0 mm) kıyasla yaklaşık iki kat daha fazla yağış görülmesine yol açar.[68] Güney Karadeniz'in kışın görece ılık olması, çevrede bulunan soğuk ve kuru hava parsellerinin bu alan üzerinden geçerken ısınarak nem kazanmasına neden olur ve bu şiddetli kar sağanakları meydana getirir. Göl etkenli kar yağışı olarak isimlendirilen bu durum neredeyse her kış İstanbul'da meydana gelmektedir.[69] İstanbul, Akdeniz Havzası içerisindeki en karlı büyük şehirdir.[70] Şehir içerisindeki en yüksek kar kalınlığı Ocak 1942'de 75 cm olarak kaydedilmiştir. İlin tamamındaki kar kalınlığı rekoru Ocak 2017'de 104 cm ile kuzey bölgelerinde görülmüştür.[71][72][73]
Şehir oldukça rüzgârlıdır; rüzgârın ortalama hızı saatte 17 km'dir.
İstanbul iklimi | |||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Aylar | Oca | Şub | Mar | Nis | May | Haz | Tem | Ağu | Eyl | Eki | Kas | Ara | Yıl |
En yüksek sıcaklık (°C) | 22,0 | 23,2 | 29,3 | 33,6 | 34,5 | 40,0 | 41,5 | 39,6 | 36,6 | 34,0 | 26,5 | 25,8 | 41,5 |
Ortalama en yüksek sıcaklık (°C) | 8,5 | 9,0 | 10,8 | 15,4 | 20,0 | 24,6 | 26,6 | 26,8 | 23,7 | 19,1 | 14,7 | 10,8 | 17,5 |
Ortalama sıcaklık (°C) | 5,7 | 5,7 | 7,0 | 11,1 | 15,7 | 20,4 | 22,9 | 23,1 | 19,8 | 15,6 | 11,5 | 8,0 | 13,8 |
Ortalama en düşük sıcaklık (°C) | 3,2 | 3,1 | 4,2 | 7,7 | 12,1 | 16,5 | 19,5 | 20,1 | 16,8 | 13,0 | 8,9 | 5,5 | 10,8 |
En düşük sıcaklık (°C) | −11 | −8,4 | −5,8 | −1,4 | 3,0 | 8,5 | 12,0 | 12,3 | 7,1 | 0,6 | −2,2 | −4 | −11 |
Ortalama yağış (mm) | 105,0 | 78,0 | 70,8 | 45,2 | 34,1 | 35,0 | 31,6 | 40,7 | 59,5 | 90,0 | 101,3 | 122,0 | 813,2 |
Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü[74] |
İstanbul'un yüksek nüfusu ve ileri sanayi sektörü çevresel konularda pek çok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir. Hava, su ve toprak kirliliği gibi ana sorunların yanı sıra, çarpık kentleşme ve denetimsizlikten kaynaklanan görüntü ve gürültü kirliği gibi ikincil sorunlar da göze çarpmaktadır. İl genelinde bu sorunlarla birlikte hafriyat, atık yağ, kömür, kimyevî madde ve tıbbî atık denetimleri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Çevre Koruma Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
İstanbul'da bugüne dek birkaç çevre faciası yaşanmıştır. 1966, 1979, 1982, 1994, 1999 ve 2004 yıllarında İstanbul Boğazı'nda gelen tanker kazalarında on binlerce ton akaryakıt Boğaz sularına karışmıştır.[75] 1979 yılından bu yana İstanbul Boğazı'nda kaza ya da arıza sonucu sulara gömülen 28 geminin 11'i akaryakıt taşıyan tankerlerdir.[76] Deniz tabanındaki bu batıkların kimilerinden hâlâ akaryakıt sızması olduğu ve bunların Boğaz suyuna karıştığı sanılmaktadır.[76] İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nün yaptığı araştırmaya göre Boğaz'da insan sağlığı açısından denize girmeye elverişli nokta bulunmazken, Marmara Denizi ve Karadeniz kıyılarında halka açık plajlar bulunmaktadır.[77]
Cumhuriyet döneminin ilk elli yılında hızla fabrikalarla dolan Haliç kıyılarıysa yakın geçmişte büyük çabalarla temizlenmiş kent içine yaydığı kötü kokudan kurtarılmıştır. İstanbul'da hava kirliliği ise doğalgazın il genelinde yaygınlaştırılmasıyla büyük ölçüde azalma göstermekle birlikte hâlen büyük bir sorundur.[78] İstanbul'da doğalgaz abonesi sayısı 2008 yılında 3.5 milyona yaklaşırken; bunun sonucu olarak 1997 yılında 88 mcg/m3 olan kükürdioksit miktarı, 2007-2008 yıllarında 13-14mcg/m3a kadar düşmüştür.[78] 2004 yılı verilerine göre çevreyi deniz, gürültü ve hava kategorilerinde, Türkiye'de çevreyi en fazla kirleten il İstanbul'dur.
İstanbul'da Marmara sahili kesiminde ciddi oranda kıyı kenar çizgisi kanununa aykırı yapılar bulunmaktadır. Kentin silüetini bozan ve halkın denizle olan bağını koparan projeler özellikle Ataköy ve Zeytinburnu'nda mahkeme kararlarına rağmen yapılmışlardır.[79]
İstanbul, iklimsel ve coğrafi bakımından sahip olduğu özel konum sayesinde zengin bir doğal yaşam geliştirmiştir. İstanbul genelinde 2.500 bitki türü yaşadığı saptanmıştır.[80] Bu sayı Türkiye genelinde rastlanan türlerin 1/4'ine denk gelmektedir. İstanbul'daki bitki türlerinin 200 kadarı çiçekli bitkiler sınıfına dâhil olup bunlardan yaklaşık 40'ı endemik türlerdir. İstanbul'un endemik bitki türleri doğal alanların kentleşmesi, ormansızlaştırma, yanlış ağaçlandırma, hava, su, toprak kirliliği, bilinçsizlik ve yasa dışı alım-satım gibi nedenlerle büyük tehlike altındadır.[80] İstanbul'da yetişen 270 bitki türü ise Türkiye'nin Tehlike Altındaki Nadir ve Endemik Bitkiler Listesi bünyesinde koruma altına alınmıştır.[81] İstanbul'un tehlike altında olan ender endemik bitkileri arasında İstanbul çiğdemi, (Crocus olivieri) İstanbul kardeleni, (Galanthus plicatus) Çatalca peygamber çiçeği,(Centaurea hermannii) Kilyos peygamber çiçeği,(Centaurea kilaea) Pendik sarıotu (Buplerum pendikum) ve Boğaziçi keteni (Linum tauricum) sayılabilir.[80][81] İstanbul'un ağaç ve çalı türleri arasında en yaygın görülenlerse adi gürgen, adi kızılağaç, adi fındık, doğu kayını, mor çiçekli ormangülü, akçaağaç, muşmula ve Istranca meşesidir.[54]
Çok zengin bir bitki topluluğuna sahip olan İstanbul yöresinde şimşir, meşe, çınar, kayın, gürgen, akçaağaç, kestane, çam, ladin ve servi gibi 2500 kadar bitki türü yetişir. Bu bitkilerden bir kısmı bu yöreye endemiktir. Genellikle ormanları oluşturan ağaçlar, İstanbul'un kuzeydoğusu, Alemdağ'ın kuzeyi ve Polonezköy çevresinde görülen kayın, kestane ve saplı meşedir. Bitki örtüsüne iklimin etkisinin yanında toprağında etkisi vardır. Kayın ağaç topluluğun bulunduğu alanları kireçsiz kahverengi orman toprakları kaplarken, meşe ve kestane topluluğunda bu topraklar kireçsizdir. Yaklaşık 2500 civarında doğal bitki türüne sahip olan İstanbul, bu özelliği ile İngiltere gibi Avrupa ülkelerini tek başına geride bırakabilir durumdadır. Bu aynı zamanda Türkiye'de doğal olarak yetişen on binden fazla bitkinin, yaklaşık 1/4’ünü İstanbul’da barınması demektir; ve bu bitkilerden bazıları endemiktir, yani tüm dünya üzerinde sadece İstanbul’da yaşamaktadır.[82] İstanbul çiğdemi (Crocus olivieri subsp. istanbulensis) bu endemik bitkilere örnektir.
İstanbul'un kuzeyindeki ormanlar ve doğal yaşam mega projelerle ciddi tahribata uğramıştır. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Marmara otoyolu proje güzergahında çok fazla alanda ağaçlar kesilmiştir ve bu durum uydu görüntülerine yansımıştır.[83] Kanal İstanbul da İstanbul'un çevresini olumsuz olarak etkileyecek projelerden biridir. Uzmanlar, Kanal İstanbul'un yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını tehdit ettiğini, elde kalan tarım alanlarını yok edeceğini ve depremselliği yüksek bölgede riskler yaratacağını belirtiyorlar.[84]
İstanbul, sahip olduğu yeşil alanlar ve su havzaları nedeniyle önemli bir yaban hayvan nüfusu barındırmaktadır. Karadeniz ve Ege gibi iki zengin ekosistemi birbirine bağlayan İstanbul Boğazı, göçücü pelajik balıklar için en önemli rotalardan biridir.[85] 70'li yıllara değin İstanbul'u çevreleyen denizlerde 76'nın üzerinde balık türüne rastlanırken, bugün bu sayı 20'li sayılara kadar gerilemiştir. Yakın tarihli kayıtlara bakıldığında İstanbul'da Boğaz, Adalar ve Anadolu Yakası kıyılarında foklara sıkça rastlandığı görülmektedir. Ancak bugün bu canlılar İstanbul direyinden bütünüyle silinmiş durumdadır. İstanbul açıklarında ve bazen Boğaz'da rastlanan tek deniz memelisi yunuslardır.[86]
Kuşlar için de önemli bir göç rotası üzerinde bulunan İstanbul'da, Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri, çevreleri büyük oranda kentleşmiş olmasına karşın, hâlen kuşlar için önemli birer durak konumundadır.[87] İstanbul'a uğrayan göçücü kuşlar arasında, leylek, alaca balıkçıl, ak pelikan, aynak, boz kaz, atmaca, delice doğan ve Mısır akbabası sayılabilir. İstanbul'un yerli kuşları içinde en yaygın olanlarsa güvercinler, martılar, kargalar, serçeler ve kanaryalardır.[87]
Bunun dışında İstanbul'un özellikle ormanlık kesimlerinde pek çok memeli türü de yaşar. Bunlar arasında yırtıcılara da rastlanır. Başlıca yırtıcılar: çakal, tilki, sansar, gelincik gibi etoburlardır.[87] Diğer yabani hayvan türleri arasında porsuk, ağaç sansarı, kokarca, bayağı yaban domuzu, kirpi, kızıl sincap ve tavşan sayılabilir. Özellikle Ada tavşanı İstanbul'a özgü yabani hayvanlardandır. Belgrad Ormanı ve Çatalca'daki merkezlerdeyse geyik ve karacalar için koruma alanları oluşturulmuştur.[87] Ayrıca kent içinde yaygın olarak başıboş sokak kedileri ve köpekleriyle karşılaşılabilir.
İstanbul'da, kızıl geyik, karaca, alageyik, bayağı yaban domuzu, yaban kedisi, çakal ve tilki gibi bulunan memeli hayvanlar bulunabilir. Bununla beraber önemli bir kuş göç yolu üzerinde yer alan İstanbul'da her ilkbahar ve sonbaharda leylek, kartal, şahin ve atmaca gibi çeşitli kuş türleri gözlemlenebilir. İstanbul'da en yaygın bulunan kuşlar ise serçe, güvercin, kumru, karga ve artık kentin bir simgesi hâline gelen martıdır.
İstanbul'da su kaynaklarının, şehirlerin kurulu olduğu kıyı kesimlerine uzaklığı, tarih boyunca yönetimler için sıkıntı olmuştur.[88][89] İstanbul'da özellikle Avrupa Yakası'nda kurulan ilk kent olan Byzantion'da da, su kaynaklarının kente uzaklığı büyük sorundu. Bu nedenle kente içilebilir su sağlamak için çeşitli yollara başvurulurdu. Kentin suyu Osmanlı döneminde de başka kaynak bulunmadığı için dışarıdan getirilirdi. İstanbul kent merkezinde ve dışında sıkça karşılaşılan sarnıç ve su kemerleri kentin o dönemdeki su kültürünün en önemli göstergeleridir. Osmanlı döneminde bent adı verilen küçük barajlarla tatlı su göletleri oluşturulurken, günümüzde gelişen teknolojinin yardımıyla il genelinde büyük baraj gölleri oluşturulabilmektedir. Günümüzde İstanbul'da hizmet veren 9 adet baraj bulunmaktadır.[90] Bunlar içinde en büyükleri, Ömerli, Terkos, Büyükçekmece, Darlık ve Sazlıdere barajlarıdır.[91]
İstanbul'da akarsu bazında kayda değer bir su kaynağı bulunmamaktadır. İstanbul'un akarsuları içinde başlıca olanları Riva, Kâğıthane, Alibey, Göksu, Kurbağalı ve Ayamama dereleridir.[92] İstanbul derelerinin büyük çoğunluğu sularını Küçükçekmece ve Büyükçekmece gölleriyle Haliç'e boşaltırlar. İstanbul derelerinin büyük bir bölümü ıslah edilerek yer altına alınmış olup, kimileri kanalizasyon aktarımında kullanılmaktadırlar. Beşiktaş, Ortaköy, Sarıyer, Bayrampaşa ve Mecidiyeköy (Büyükdere) dereleri yer altına alınan İstanbul derelerindendir. Düzensiz ve kayıt dışı yapılaşmanın yanı sıra, dere yataklarının gereğinden fazla küçültülerek ıslah edilmesi nedeniyle İstanbul'da sık sık su taşkınları olmakta, can ve mal kaybı yaşanmaktadır.[92]
İstanbul'un şehir yapısı ve şekli sürekli değişmektedir. Yunan, Roma ve Bizans dönemleri boyunca Konstantinopolis'in tarihi yarımadasında, Galata'da (Pera, sonraki adıyla Beyoğlu), Chalcedon (Kadıköy) ve Hrisopolis'te (Üsküdar) önemli derecede yenilenme ve büyümeler yaşanmıştır. Antik zamanlarda şu anki İstanbul'un tüm ilçeleri birer bağımsız şehirdiler. Bugün İstanbul, eski Konstantinopolis'in metropol hâli olarak kabul edilebilir. Çünkü şehir o dönemlerden beri genişletilmekte ve yenilenmektedir.
Son yıllarda inşa edilen çok yüksek yapılar, nüfusun hızlı büyümesi göz önüne alınarak yapılmışlardır. Şehrin hızla genişlemesinden dolayı konutlaşma, genellikle şehir dışına doğru ilerlemektedir. Şehrin sahip olduğu en yüksek çok katlı ofis ve konutlar, Avrupa Yakası'nda bulunan Levent, Mecidiyeköy ve Maslak semtlerinde toplanmıştır. Levent ve Etiler'de çok sayıda alışveriş merkezi toplanmıştır. Türkiye'nin en büyük şirket ve bankalarının önemli bir kısmı bu bölgede bulunmaktadır.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, özellikle Anadolu Yakası'nda denize yakın yazlık konutların ve lüks köşklerin yapımına hız verilmiştir. Kadıköy ilçesindeki Bağdat Caddesi genişliği ve uzunluğuyla birçok alışveriş merkezi ve restoranı barındırmaktadır. Bu gelişmelerde bölgenin gelişimine olumlu katkıda bulunmuştur. Yaka da, son yıllarda gerçekleşen nüfus büyümesinin en büyük faktörü Anadolu'dan gelen göçtür. Günümüzde, İstanbul halkının %66'sı Avrupa Yakası'nda yaşamaktadır.
İstanbul'un nüfusu tarih boyunca tahmini olarak (1927-2021 sayımlarının, 1927 öncesi tahmini rakamlarıdır) şöyledir:
|
|
İstanbul il nüfus bilgileri | ||||
---|---|---|---|---|
Yıl | Toplam | Sıra | Fark | Şehir - Kır |
1927[94] | 794.444 | 1 | %88 695.813 98.631 %12 | |
1935[95] | 883.599 | 1 | %11 | %86 758.488 125.111 %14 |
1940[96] | 991.237 | 1 | %12 | %82 815.638 175.599 %18 |
1945[97] | 1.078.399 | 1 | %9 | %84 908.050 170.349 %16 |
1950[98] | 1.166.477 | 1 | %8 | %86 1.002.085 164.392 %14 |
1955[99] | 1.533.822 | 1 | %31 | %85 1.297.372 236.450 %15 |
1960[100] | 1.882.092 | 1 | %23 | %80 1.506.040 376.052 %20 |
1965[101] | 2.293.823 | 1 | %22 | %78 1.792.071 501.752 %22 |
1970[102] | 3.019.032 | 1 | %32 | %73 2.203.337 815.695 %27 |
1975[103] | 3.904.588 | 1 | %29 | %68 2.648.006 1.256.582 %32 |
1980[104] | 4.741.890 | 1 | %21 | %61 2.909.455 1.832.435 %39 |
1985[105] | 5.842.985 | 1 | %23 | %95 5.560.908 282.077 %5 |
1990[106] | 7.309.190 | 1 | %25 | %92 6.753.929 555.261 %8 |
2000[107] | 10.018.735 | 1 | %37 | %91 9.085.599 933.136 %9 |
2007[108] | 12.573.836 | 1 | %26 | %89 11.174.257 1.399.579 %11 |
2008[109] | 12.697.164 | 1 | %1 | %99 12.569.041 128.123 %1 |
2009[110] | 12.915.158 | 1 | %2 | %99 12.782.960 132.198 %1 |
2010[111] | 13.255.685 | 1 | %3 | %99 13.120.596 135.089 %1 |
2011[112] | 13.624.240 | 1 | %3 | %99 13.483.052 141.188 %1 |
2012[113] | 13.854.740 | 1 | %2 | %99 13.710.512 144.228 %1 |
2013[114] | 14.160.467 | 1 | %2 | Şehir ve kır ayrımı kaldırılmıştır. |
2014[115] | 14.377.018 | 1 | %2 | |
2015[116] | 14.657.434 | 1 | %2 | |
2016[116] | 14.804.116 | 1 | %1 | |
2017[116] | 15.029.231 | 1 | %2 | |
2018[116] | 15.067.724 | 1 | %0 | |
2019[116] | 15.519.267 | 1 | %3 | |
2020[116] | 15.462.452 | 1 | %0 | |
2021[116] | 15.840.900 | 1 | %2 | |
2022[116] | 15.907.951 | 1 | %0 | |
2023[116] | 15.655.924 | 1 | %2 |
İstanbul dünyadaki çoğu metropol gibi birçok insan topluluğu tarafından şekillendirilmiştir. Şehirdeki en büyük mensubu bulunan din İslam'dır. Dini azınlıkları ise Yunan Ortodoks Kilisesi, Ermeni Apostolik Kilisesi ve Sefarad ve Aşkenaz Yahudiler oluşturmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımına göre; 2.691 faal cami, 123 faal kilise, 26 faal sinagog mevcuttur. Ayrıca 109 Müslüman mezarlığı, 57 de gayrimüslim mezarlığı bulunmaktadır. Sayıları çok azalmadan önce, belirli ilçelerde bu dini azınlıklar yaşamaktaydı. Örneğin Kumkapı'da Ermeni nüfusu, Balat'ta Yahudi nüfusu ve Fener'de ise Rum nüfusu vardı. Rum Ortodoks Patrikhanesi Fatih'in Fener semtinde bulunmaktadır. Bu patrikhane Hristiyanlık dininin önemli bir kesimini oluşturan Ortodoks mezhebinin merkezidir.
Şehrin en büyük dini grubunu Müslümanlar oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra, Müslümanların en kalabalık mezhep formunu Sünniler, bu mezhebi takiben de Aleviler nüfusça fazladır. 2007 yılındaki sayıma göre şehirdeki toplam cami sayısı 2.994'tür.[117] İstanbul, İslam Hilafeti'nin son merkezi olmuştur.[118] 1517 yılında Yavuz Sultan Selim ile başlayan halifelik, 3 Mart 1924 yılında Abdülmecid ile sona ermiştir.[119] 2 Eylül 1925 yılında da tekkeler kapatılmış, tarikatlar yasaklanmıştır. Böylelikle ülkede laik sistem başlamış ve bu değişimden en çok etkilenen il İstanbul olmuştur. Halifeliğin kaldırılmasının hemen ardından Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.[120] Osmanlı İmparatorluğu döneminde var olan en yüksek yetkiye sahip Şeyhülislamlar da yerini Diyanet İşleri Başkanına bırakmıştır.
Şehir 4. yüzyıldan beri Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin merkezi olmuş ve diğer Ortodoks kiliselerinde merkezi olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Aynı zamanda şehir, Türk Ortodoks Patrikhanesi ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ninde merkezidir. Eski yıllarda Bulgar Piskoposluğu ön planda iken bu zamanla yerini Ortodoks Kiliselerine bırakmıştır. İstanbul'da yaşayan özellikle Rumlar ve Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sırasında Türkler ile zaman zaman çatışmalar yaşamış fakat Türkiye'nin kurulmasıyla düzen yeniden sağlanmıştır. Savaşlar nedeniyle de 1914 ve 1927 yılları arasında şehirde bulunan Hristiyan nüfusu hızlı bir düşüş yaşayarak 450.000'den, 240.000'e gerilemiştir.[121] 1923 yılında yapılan Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesiden İstanbul'da yaşayan Yunan Ortodoks toplumu muaf tutulmuştur.[122] Ancak II. Dünya Savaşı yılları bu azınlık için bir dizi vergiler getirilmiştir. (bkz. Varlık Vergisi)[123] 1955 yılında meydana gelen Rum azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketi olan 6-7 Eylül Olayları'ı 11 Rum'un ölümüne ve 30 ile 300 kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Bu olay sonucunda da İstanbul'dan, Yunanistan'a hızlı bir şekilde göç artmıştır ve 12.000 Rum vatandaşlıktan çıkarılmıştır.[124]
İstanbul'un Osmanlılar tarafından ele geçirilmesi ile birlikte birçok kilise, camiye çevrilmiştir. Küçük Ayasofya Camii, Fenari İsa Camii, Arap Camii, Kocamustafapaşa Sümbül Efendi Camii gibi eski yapılarda İstanbul'un Osmanlı hakimiyetine geçmesinden sonra camiye çevrilen kiliselerdendir. Bu camilerden en büyüğü ve en önemlisi Fatih'in Eminönü semtinde bulunan Ayasofya'dır. Ayasofya Atatürk'ün isteğiyle ibadete kapatılmış ve Bakanlar Kurulunun da onayıyla 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla[125] müzeye çevrilmiş, 2020 yılında ise bu karar iptal edilerek Ayasofya tekrar camiye çevrilmiştir.[126]
Sefarad Yahudileri 500 yılı aşkın süredir bu şehirde yaşamaktadırlar. İstanbul'daki Yahudiler'in bugünkü nüfusu 22,000 civarındadır. Aşkenaz Yahudileri, Sefarad Yahudileri'ne nispeten daha yeni ve çok daha küçük bir topluluktur. Yahudilerin ibadethaneleri sinagoglardır. Şehirde bulunan aktif sinagog sayısı ise 20'dir.[127] Bu sinagogların içinde en büyüğü Beyoğlu ilçesinin Karaköy semtindeki Neve Şalom Sinagogu'dur. 1951 yılında ibadete açılan sinagog en büyük cemaate de sahiptir.[128] Sefarad Yahudiler'in dili olan Ladino dili (Yahudi İspanyolcası) 65 yaş üzeri kişiler tarafından konuşulur, 65 yaşın altındaki Yahudiler tarafından anlaşılsa bile artık konuşulamamaktadır. Bu yüzden Ladino ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
İstanbul, Türkiye'nin en büyük şehri ve siyasi olarak eski başkentidir. Kara ve deniz ticaret yollarının bir kavşağı olması ve stratejik konumu nedeniyle Türkiye'de ekonomik yaşamın merkezi olmuştur. Şehir aynı zamanda en büyük sanayi merkezidir. Türkiye'deki sanayi istihdamının %20'sini karşılamaktadır. Yaklaşık olarak %38'lik endüstriyel alana sahiptir. İstanbul ve çevre iller bu alanda; meyve, zeytinyağı, İpek, pamuk ve tütün gibi ürünler elde etmektedir. Ayrıca gıda sanayi, tekstil üretimi, petrol ürünleri, kauçuk, metal eşya, deri, kimya, ilaç, elektronik, cam, teknolojik ürünler, makine, otomotiv, ulaşım araçları, kâğıt ve kâğıt ürünleri ve alkollü içkiler, kentin önemli sanayi ürünleri arasında yer almaktadır. Forbes Dergisi'nin yaptığı araştırmaya göre 2008 yılı Mart itibarıyla 35 milyardere sahip şehir dünya sıralamasında dördüncü olmuştur.[129] Brookings Institution ve JP Morgan'ın 2014 yılı baz alınarak oluşturulan ekonomide yükselen kentler sıralamasında İstanbul 300 şehir arasında İzmir'in ardından 3. sırayı aldı. İstanbul 2013'teki listede 52. sırada yer almaktaydı. Aynı listede Türkiye'den İstanbul ve İzmir dışında Bursa 4 ve Ankara 9. sırada yer almıştır. Yine bu rapora göre İstanbul'daki 2014 yılındaki işsizlik oranı %6,5 olarak gerçekleşmiştir.[130]
İstanbul'da ilk olarak 1866 yılında hizmete giren Dersaadet Tahvilat Borsası, 1986 yılı başlarında mevcut yapı değiştirilerek bugünkü İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) açılmıştır.[131][132] 19. ve 20. yüzyıl başlarında Galata semtinde bulunan Bankalar Caddesi Osmanlı İmparatorluğu için finans merkezi olmuştur. Bu bölgede Osmanlı'nın merkez bankası olan Bank-ı Osmanî (1856 yılından sonra yeniden düzenlenerek 1863 yılından itibaren Bank-ı Osmanî-i Şahane)[133] ve Osmanlı Borsası bulunurdu.[134] Bankalar Caddesi, 1990 yılına kadar finans ve ekonomi merkezi olmayı korumuş fakat yenileşme hareketi başlaması sonucu modern iş merkezleri Levent ve Maslak bölgeleri olmuştur. 1995 yılında İMKB, Sarıyer'in İstinye semtinde bulunan bugünkü binasına taşınmıştır.[135]
Günümüzde İstanbul, Türkiye'nin %55 üretimine ve %45'lik ticaret hacmine sahiptir. Ülkede Gayrisafi millî hasıla'nın %21.2'lik kısmını oluşturur. Toplam ihracattaki payı %45,2, ithalâttaki payı ise %52,2'dir.[136]
Ticaret, İstanbul'un gelirinde en büyük paya sahip olan sektördür. İlde bu sektörün gelişmesinde Boğaz köprülerinin, Asya ve Avrupa gibi merkezler arasında uzanan otoyolların büyük katkısı vardır. Aynı şekilde demiryoluyla da Asya ve Avrupa'ya bağlanması ve büyük limanları olması da bu konuda etkilidir. İstanbul ticaret sektörü ülke toplamının %27'sini oluşturur. Dışalım ve dışsatım konusunda da İstanbul, Türkiye çapında birinci sıradadır. Türkiye'de hizmet veren özel bankaların tümünün, ulusal çapta yayın yapan gazetelerin, televizyon kanallarının, ulaşım firmalarının ve yayınevlerinin ise tümüne yakınının genel merkezleri İstanbul'dadır. Nitekim, İstanbul ekonomisinde bankacılıkla birlikte ulaştırma-haberleşme sektörü %15'i aşan bir paya sahiptir.[137]
Türkiye'nin büyük sanayi kuruluşlarından pek çoğunun genel merkezi ve fabrikası İstanbul'da bulunmaktadır. İlde madeni eşya, makine, otomotiv, gemi yapımı, kimya, dokuma, konfeksiyon, hazır gıda, cam, porselen ve çimento sanayii gelişkindir.[138] 2000'li yılların başında payı %30'a yakın olan sanayi, ticaretten sonra ildeki ikinci büyük sektördür.[137] Cumhuriyet'in kurulmasıyla hızla sanayileşen İstanbul'da ilk fabrikalar Haliç kıyılarına kurulmuş; ancak şehirde yarattıkları kirlilik ve kargaşadan ötürü birer birer tasfiye edilerek şehrin dışında oluşturulan organize sanayi bölgelerine taşınmışlardır. Atatürk Oto Sanayi Sitesi ve İkitelli Organize Sanayi Bölgesi İstanbul'un en büyük sanayi bölgeleridir. Ancak yerleşim yerlerinin önlenemez genişlemeleri nedeniyle buralar da günümüzde yerleşim yerlerinin arasında kalmışlardır.
İstanbul, tarih boyunca bir tarım merkezi olmamıştır. İstanbul üretiminde, tarım hep son sıralarda yer almış; il daima üretim merkezi olmaktan çok, tüketimle ön plana çıkmıştır.[139] Buna karşın İstanbul, geçmişte ürettiği az miktarda tarımsal ürünle, kendi gereksiniminin bir bölümünü karşılayabiliyorken; günümüzde tarım alanlarının hızla kentleşmesi ve kırsalda yaşayan halkın daha yüksek yaşam standardı için merkeze yönelmesi nedeniyle, ilde tarımın payı en geri düzeylerine ulaşmıştır.[138]
Günümüzde İstanbul topraklarının %30'u tarıma elverişli olmasına karşın bu alanlar tam değerlendirilmemektedir. 390.150 dekarla, ekim alanlarının yarısından fazlası buğdaya ayrılmış durumdadır.[140] Bunu 159.500 dekarla ayçiçeği izler. Üretimde sebze olarak 4.964 dekarla taze fasulye, meyve olarak 26.617 dekarla fındık birinci sıradadır.[140] Tarımsal üretimde ön plana çıkan ilçeler arasında Çatalca, Silivri, Şile, Eyüpsultan, Beykoz ve Kartal bulunmaktadır.[140]
İstanbul'da hayvancılık da yapılmaktadır. Genel olarak kentin günlük tüketimine yönelik yapılan bu üretim çiftlik, mandıra ve ağıllarda, sığır besiciliği, tavukçuluk ve balıkçılık üzerine yoğunlaşmıştır.[139] Özellikle çevre illerdeki balıkçıların, İstanbul dışında avladıkları balıkları İstanbul'da piyasaya sürmeleri nedeniyle, balıkçılığın hayvancılık alanındaki payı olması gerekenden yüksek görünmektedir.[139] Hayvancılık sektörüyle şehrin günlük süt ve yumurta gereksinimi bir miktar karşılanmaktadır. Ancak İstanbul bu hâliyle kendine yetemediği için, ürettiği miktarın çok daha fazlasını dış illerden satın almaktadır. İstanbul'da sınırlı miktarda arıcılık, ipekböcekçiliği de yapılmakta olup,[139] geçmişte Ayazağa, Kemerburgaz, Hacımaşlı gibi yerlerde domuz çiftlikleri de bulunmaktaydı.
İstanbul genelinde kayda değer maden oluşumları yoktur.[141] Avrupa Yakası'nın kuzeydoğusunda yer alan Sarıyer ilçesine bağlı Maden mahallesinde altın, gümüş ve bakır damarları olduğu Bizans döneminden bu yana bilinmesine karşın, işletilmeye değmeyecek derecede küçüklerdir. Bu nedenle buralar maden yatağı olarak değerlendirilmezler.[141] İlde metal cevheri olarak çıkartılan tek maden manganezdir. Manganez madenleri şehrin batısında Çatalca ve Silivri ilçelerinde bulunmaktadır.[138][141] Şehrin batısında, kuzeyinde ve kuzeybatısında kömür ve linyit ocakları vardır.[138] Jeolojik yapısının uygunluğu nedeniyle İstanbul'un pek çok yerinde taş ocakları bulunur. Bu ocaklar Karadeniz kıyılarından Adalar'a kadar hemen her yerde görülebilir. İstanbul'da geçmişte çıkarılan mermer, kalker, kuvarsit, perlit, kaolen, kil ve kum gibi kaynaklardan bazıları inşaat sektöründen gelen yüksek talep sonucunda bugün tükenmiş; ya da tükenme noktasına gelmiştir. Özellikle çıkartılan kuvarsit ve kaolen sayesinde İstanbul'da cam ve seramik sanayii gelişmiştir.[141]
İstanbul genelinde tüm orman alanları koruma altına alınmış olmakla birlikte sınırlı miktarda ormancılık faaliyeti yürütülmektedir. Geçmişte doğal oluşumlu ormanların büyük bir bölümünden kente yakacak odun sağlamak için yararlanılmışsa da, son yıllarda kentin dört bir yanına uzatılan doğalgaz ağıyla bu gereksinim azalma göstermiştir. İstanbul'daki bu baltalık ormanların bir bölümü günümüzde bozuk ormanlara dönüşmüştür.[54]
İstanbul'un tarihi, anıtlar ve yapıtların fazlalığı ve Boğaz'a sahip olması nedeniyle gözde turizm merkezlerinden biridir. Turistler arasında en büyük pay Almanlara aittir. Almanları Ruslar, Amerikalılar, İtalyanlar ve Fransızlar izler. 2021 yılında kente 9 milyon 25 bin turist gelmiştir.[142] İstanbul'da her bütçeye uygun otel bulmak mümkündür. 5 yıldızlı zincir otellerden, butik aile işletmesi otellere kadar 1180'den fazla otel bulunmaktadır. Son yıllarda dünya çapında isim yapmış zincir oteller İstanbul'a yoğun ilgi göstermektedirler.
Binlerce yıldır, değişik insan topluluklarına yurt olan İstanbul topraklarının hemen her yöresinde, tarihin çeşitli dönemlerinden kalma tarihî eserlerle karşılaşmak mümkündür. Envanterlerde kayıtlı binlerce tarihî eser arasında, kent duvarları, saraylar, kasırlar, camiler, kiliseler, sinagoglar, çeşmeler ve konaklar bulunur.
2009 yılı istatistiklerine göre İstanbul, Antalya'dan sonra en çok turist ağırlayan ildir.[143] 2009 yılı içinde ile hava, kara ve deniz yoluyla giriş yapan turist sayısı 7,5 milyonun biraz üzerindedir.[143] Bunlar içinde %13,1'lik payla Almanlar birinci, 6,7'lik payla Ruslar ikinci sırada bulunur.[144] İstanbul'un ağırladığı ilk turist kafilesi, 1863 yılında Sergi-i Umumi-i Osmani'yi ziyaret için gelmişti.[145][146] Daha sonra İstanbul'un demiryoluyla Avrupa'ya bağlanmasıyla turist sayısı daha da artmış, artan konaklama talebini karşılamak için İstanbul'un ilk oteli Pera Palas kurulmuştur.[146]
İstanbul'da 2009 verilerine göre işletme belgeli 371 konaklama ve 405 eğlence tesisi bulunmaktadır.[144][147] İstanbul'da pek çok müze bulunmaktadır ve bunlar içinde özel müzeler de vardır. 2009 yılında yalnızca devlet müzelerini 6.179.556 kişi ziyaret etmiştir.[148] Ziyaret edilen mekânlar arasında 2.932.429 kişi ile Topkapı Sarayı başı çekerken, onu 2.444.956 kişiyle Ayasofya Müzesi izlemiştir.[148] İstanbul'un tarihsel merkezi konumundaki Fatih ilçesi (Tarihî yarımada), Haliç çevresi yerleşimleri Beyoğlu ve Eyüpsultan; Boğaziçi'nde Beşiktaş ve Sarıyer; Anadolu Yakası'nda Kadıköy, Üsküdar ve Adalar ilçeleri İstanbul'un tarih turizmi açısından zengin merkezleri arasında yer almaktadır. Doğa turizmi içinse Beykoz, Şile, Adalar ve Sarıyer'de ilgi çekici adresler vardır.[149]
İstanbul'un etrafını çeviren surlar tarihte 7. yüzyıldan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiştir. Son yapımı 408'den sonradır. II. Theodosius (408-450) zamanında İstanbul surları Sarayburnu'ndan Haliç kıyısı boyunca Ayvansaray'a bu taraftan ve Marmara kıyısı boyunca Yedikule'ye, Yedikule'den Topkapı'ya, Topkapı'dan Ayvansaray'a uzanıyordu.[150] Surların uzunluğu 22 km.'dir. Haliç surları 5.5 km, kara 6,5 km, Marmara Surları ise 9 km.'dir.
Kara surları üç bölümden oluşur: Hendek, dış sur, iç sur. Hendekler bugün tarım alanı olmuştur. Sura bitişik ve 50 m. aralıklarla kara surları tarafında, birçoğu yıkılmış, çatlamış durumda 96 burç bulunmaktadır. Bu burçlar, boydan boya uzanan sur duvarlarından 10 metrelik çıkıntıda, çoğunlukla kare planlı ve 25 metre yüksekliğindedir.
Dolmabahçe Sarayı, Karaköy'den Sarıyer'e uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın karşısında yer alan saray. Denizden yer alınıp doldurulmasıyla ortaya çıkan alana yapıldığı için "Dolmabahçe" adını almıştır. Yapımı için dış devletlerden borç alınmıştır.[151] Dolmabahçe Sarayı'nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koyu idi. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi. 17. yüzyılda doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı.[152]
Haliç, (batılıların deyişi ile Altın Boynuz) İstanbul'un bir koyudur. Haliç'in kelime anlamı, nehir ağzındaki koy demektir. Yunan efsanesine göre; Megaralılar, kralları Beyaz'ın annesi Keroessa için Altın Boynuz ismini vermişlerdir. Bizans döneminde kolonileşme de burada başlamıştır. Aynı zamanda Bizans İmparatorluğu'nun denizcilik merkeziydi. Sahil boyunca uzanan duvarlar, şehri bir deniz filosu atağından korumak için inşa edilmiştir. Haliç'in girişinde istenmeyen gemilerin girişini engellemek için, şehirden karşıya eski Galata Kulesi'nin kuzeydoğu ucuna uzanan geniş bir zincir vardı. Bu kule Latin haçlılarınca 4. Haçlı seferinde 1204 yılında geniş bir şekilde tahrip edildi. Fakat Cenevizliler yanına yeni bir kule inşa ettiler. Bu kule meşhur Galata Kulesi 1348 Christea Turris (Tower of Christ: İsa'nın Kulesi) diye adlandırılır. Osmanlı döneminde Yoğun Bektaşi nüfusun yaşadığı bir bölge idi. Karaağaç tekkesi, Karyağdı Baba tekkesi, Giresunlu Tekkesi gibi birçok Bektaşi tekkesi bu bölgede idi.
Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır.[153] Yazlık bir saray olarak inşa edilen Beylerbeyi Sarayı, boğazı izleyebilecek bir yere yerleştirilmiştir. Saray, çok büyük olmamakla beraber, güzel işlemeleri ile göz kamaştırır. Sarayın mimarisi, Avrupa mimarisinden çok etkilenmiş olmakla beraber, Osmanlı'ya özgü süslemeler gayet rahat görülebilir. Sarayın içerisi rengârenk çinilerle süslenmiş olup içeride Avrupa'dan getirilen mobilyalar ve değerli eşyalar kullanılmıştır. Sarayın tavanlarında ve duvarlarında özellikle gemi resimleri dikkat çeker.
Topkapı Sarayı, İstanbul'da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir.[154] Konumu, Haliç’i, Boğaziçi’ni ve Marmara Denizi gören, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km'yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir. Bu özelliği ile saraydan çok küçük bir şehri andıran Topkapı Sarayı, 500 yılı aşkın bir süredir kullanılmıştır. Sonradan padişah, yeni yapılan Dolmabahçe Sarayı'na taşınınca saray, uzun bir süre bakımsız bırakıldı. Saray, Cumhuriyet Dönemi'nde yapılan restorasyon sayesinde eski görkemine geri kavuştu. Şu an bir müze olarak kullanılan sarayda padişaha ait eşyalar sergilenir. Müze koleksiyonunun en değerli parçaları arasında Muhammed'in hırkası, dişi, ayak izi ve kılıcı sayılabilir. Bu nesneler, Yavuz Sultan Selim döneminde Kahire'den getirilmiştir. Başka bir değerli parça ise dünyaca meşhur Kaşıkçı Elması'dır. Topkapı Hançeri ise müzede sergilenen başka bir değerli eşyadır.
Yıldız Sarayı ilk kez Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit zamanında Osmanlı İmparatorluğunun ana sarayı olarak kullanılmış, günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alan bir saraydır.[155][156] Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir bina hâlinde değil, Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.
İstanbul, Beşiktaş ilçesi, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray. Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların birçoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan da 1910 yılında yanmıştı.[157] Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştı. Dört yılda 4 milyon altına mâl olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekânlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekân olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe hâlinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile beş yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür. Bahçesinde süs havuzu, bir iskele ve bir helikopter pisti bulunmaktadır. Günümüzde birçok sosyal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır.[158][159]
İstanbul Beyoğlu'nda Galata semtinde bulunan 528 yılında inşa edilmiş kuledir. Kuleden şehir panoramik bir şekilde izlenebilmektedir. Bizans imparatoru Anastasius tarafından inşa edilmiştir. Daha sonra 1204 yılında 4. Haçlı Seferleri ile büyük ölçüde tahrip olan kule 1348 yılında İsa Kulesi olarak Cenevizliler tarafından Galata Surlarına tekrar ek olarak yapılmıştır. Galata Kulesinin ilk üç katında Ceneviz, sonraki katlarda ise Osmanlı izleri taşıdığı gözleniyor. Kule girişindeki kitabede yer alan 16 mısralık methiye, II. Mahmut döneminde yapılan restorasyondan dolayı II. Mahmut için yazılmıştır. İçerisinde Galata Kulesi’nin de bulunduğu “Ceneviz Ticaret Yolu’nda Akdeniz’den Karadeniz’e Kadar Kale ve Surlu Yerleşimler” dosyası ile Galata Kulesi 2013 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi, Türkiye'deki Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi. Bugün çok canlı mekanlardan biri olan Galata Meydanı da kulenin yanındadır.
Taksim semti ve meydanı adını, Osmanlı Devleti'nde zamanında sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer olduğundan verilmiştir.[160]
Meydan olmadan önce, eski evlerin sıralandığı dar bir bölge olan semt, meydan hâline getirilip genişletildikten sonra, zamanla bugünkü görünümünü almıştır. Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi bugün tören yeri olarak kullanılıyor ve buluşma yeri işlevini üstleniyor.[161] Meydan'ın başlangıcından Tünel'e kadar Nostaljik tramvay çalışır.[162]
Taksim Meydanı’nın simgesi hâline gelen Cumhuriyet Anıtı İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica'ya yaptırılmış, 1928 yılında yerine yerleştirilmiştir. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş, anıt taş ve bronz kullanılarak yapılmıştır.[163] Cumhuriyet dönemi anıtlarından ilk defa figüratif bir anlatımla Atatürk'ü ve yeni düzeni anlatan bir heykeldir.[164]
İstanbul'un en önemli meydanlarından biri. Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirdi. “Hipodrom” Yunanca "hippos" (at) ve "dromos" (yol) sözcüklerinin bileşiminden oluşan ve "at yolu" anlamına gelen bir kelimedir. Osmanlı döneminde buraya At Meydanı denirdi.[165] [166]
Günümüze çok az kalıntıları kalan Bizans devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk kilometre taşı da buradaydı.[167]
Meydanda bulunan sütunlardan ilki aynı zamanda aralarından en eskisidir. Üzerinde hiyeroglifler bulunan bu taş, firavun I. Tutmosis'in mezarından taşınmıştır. 2000 yıllık tarihi ile bu taş, aslında Bizans İmparatorluğu'ndan bile daha eskidir. İkinci sütun ise "Yılanlı Sütun" ya da "Burmalı Sütun" olarak adlandırılmaktadır. Bu sütun tunçtan yapılmış olup, birbirine sarılan üç yılan şeklinde yapılmıştır. Sütun Delfi'den getirilmiş olup, kente yılan gelmesini önlediği söylenir. Şu an sütundaki yılanları başları olmayıp, sadece birinin üst çenesi İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Eskiden tepesinde altın, gümüş ve bakırdan yapılma bir kazanın olduğu söylense de doğruluğu ispatlanamamıştır. Üçüncü sütuna ise "Örmeli Sütun" denilir. Bu sütunun taşlarının her biri ayrı bir yerden olmak üzere Anadolu'nun çeşitli yerlerinden geldiği rivayet edilir. Eskiden üzeri altın yaldızlı levhalarla kaplı iken o levhalar kentin yağmalanmasından sonra çalınmıştır. Bu sütunun içinde bir mıknatıs bulunduğu, kenti depremden koruyacağı ve kıyamete kadar dayanacağı rivayet edilir.
Osmanlı zamanında da Yeniçeri isyanları bu bölgede olur, kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri, şenlikler burada yapılırdı. Halide Edip'in İstanbul'un işgaline karşı konuşma yaptığı Sultanahmet mitingi de burada yapılmıştır.[168] Meydanın orta yerinde Kayzer II. Wilhelm'in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi bulunmaktadır.[169] Meydanın batısında ise İstanbul Adliyesi yer almaktadır. Meydan günümüzde İstanbul'un en önemli turistik merkezidir.
Tarihî yarımada içerisinde bulunan tarihi bir meydandır. İstanbul Üniversitesi ve tarihî Kapalıçarşı'ya ev sahipliği yapmaktadır.Beyazıt Camiini de içinde bulunduran meydan turistlerin uğrak noktasıdır.
Bakırköy ilçesi İstanbul'un en kalabalık ilçelerinden birisidir. Bu ilçenin en popüler mekânlarından biri de Özgürlük Meydanı veya eski adıyla Cumhuriyet Meydanıdır.
Gülhane Parkı, İstanbul'un Fatih ilçesinde yer alan bir parktır. Park, eskiden Topkapı Sarayı'nın bir bahçesi idi. Padişahın Dolmabaçe Sarayı'na taşınması ile bahçedeki ağaçlar da saraya taşınmıştır. Bu yüzden bahçe, o zamanlar harap bir hâlde idi. 2003 yılında park olarak yeniden düzenlenen bahçe, yeniden eski hâlini alır. Ayrıca parkın Sarayburnu'na doğru olan tarafından, İstanbul'un belki de en güzel manzaralarından biri izlenebilir. Ayrıca parkın tam ortasında Gotlar Sütunu adı verilen bir sütun yer alır. Ve burada İslam tarihleri müzesi ve Fuat Sezgin'in mezarı vardır.
Kent, çok kez el değiştirip, yıprandığından kentte, Roma İmparatorluğu dönemine ait fazla yapı kalmadı. Kalanlar içinde en önemlileri: 330 yılında İmparator I. Konstantin onuruna kentin yedi tepesinden birine dikilen anıt. Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış toplam 8 adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturuldu. Bu dönemden günümüze kalan bir başka yapı da Bozdoğan Kemeri'dir. Kentin su rezerv sisteminin inşası İmparator Hadrianus döneminde başladı. I. Konstantin zamanında kentin yeniden yapılanması ve büyümesiyle birlikte hızla artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için sistemin daha da genişletilmesine gerek duyuldu. Kemer, suyunu Kâğıthane ile Marmara Denizi arasında kalan tepelerin yamaçlarından alan ve Trakya'nın tepelik bölgelerinden kente kadar uzanarak kentin su gereksinimini karşılayan geniş kemerler ve kanallar sisteminin son noktasında yer aldı. O zamanlar kente gelen bu su, toplam kapasitesi 1 milyon metreküpten fazla olan üç açık ve Yerebatan Sarnıcı gibi yüzden fazla yer altı sarnıcında depolandı. Bugün Sultanahmet Meydanı olarak bilinen Hipodrom Meydanı ise Circus Maximus tarafından inşa edildi.
Bizans İmparatorluğu, kentte bin yıl kadar hüküm sürdü ve burayı başkent olarak kullandı. Bu özelliğinden dolayı İstanbul'da çok sayıda Doğu Roma yapısı vardır. Bunların en önemlileri Eminönü'nde toplanmıştır. Bu yapılar içinde en önemlisi, kilise olarak açılan Ayasofya'dır. Ayasofya Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 532-537 yılları arasında inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesiyle II. Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüş, 2020 yılına kadar müze olarak hizmet vermiş,[170][171] 2020 yılında ise tekrar camiye dönüştürülmüştür.[126]
Ayasofya'dan sonra yapılan önemli yapılardan biri Fethiye Camii'ydi. Kilise olarak, 13. yüzyıl sonlarında Bizans'ın ileri gelenlerinden Mihail Glabas Tarkaniotes tarafından inşa ettirildi.[172] İstanbul'un Fethi'nden sonra 1454 yılında patrikhane olarak kullanıldı, 1590 yılında İran savaşlarında Gürcistan ve Azerbaycan'ın fethedilmesiyle, fethin hatırası olarak camiye dönüştürüldü.
Gene önemli yapılardan Kariye Camii, manastır olarak 534 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde Aziz Theodius tarafından yapıldı. 11. yüzyılda I. Aleksios'un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeniden inşa ettirildi. 1204-1261 yıllarındaki Latin İmparatorluğu döneminde harap olan manastır, Theodoros Metokhites tarafından 14. yüzyılda onarıldı. Dış narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklendi.
İmparatorluk devri boyunca sayısız eser yapılmıştır. Saray tipi 19. asırda Batı'dan gelerek girmiştir. Bir asır yaşayan ve son yarım asrını mimarbaşı olarak geçiren Sinan şu eserleri yapmıştır. 81 cami, 50 mescit, 55 medrese,19 türbe, 14 imaret, 3 hastane, 7 su bendi (baraj), 8 köprü, 16 kervansaray, 33 saray, 32 hamam, 6 mahzen, 7 d'arulkurrâ. Bu 441 eser bütün imparatorluğa dağılmıştır.[173] 1839 yılında Tanzimat Fermanı'nın ilanı ile Avrupalılaşma yolunda önemli adımlar atılmıştır. Osmanlı, 18. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa tarzını benimsemiş ve bunu mimariye ve sanata yansıtmıştır. Avrupa'da yaygınlaşan barok stili İstanbul'da da birçok eserin yapımında uygulanmıştır. Barok ve rokoko tarzında yapılan Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Ortaköy Camii dünyada bu tür için önemli bir yer teşkil eder.
İstanbul giderek kültürel açıdan daha önemli bir merkez hâline gelmektedir. Şehir, 2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmiştir[174][175]
Dünyaca ünlü pop starlar İstanbul stadyumlarını doldururken, opera, bale ve tiyatro gibi sanat dallarında eserler yıl boyu sahnelenir. Mevsimsel festival boyunca, dünyaca ünlü orkestralar, koral müzik grupları ve caz müziğinin efsane isimleri konser vermektedirler. 1982 yılından beri düzenlenmekte olan Uluslararası İstanbul Film Festivali, Avrupa'daki en önemli film festivallerinden birisidir.[176] Güzel sanatlarla ilgili olarak 2 yılda İstanbul Bienali düzenlenmektedir.
2004 yılında açılan İstanbul Modern Sanat Müzesi sık sık Türk ve yabancı sanatçıların sergilerine ev sahipliği yapmaktadır.[177] Ayrıca Pera Müzesi ve Sakıp Sabancı Müzesi'de dünyanın ünlü sanatçılarının sergilerini barındıran kentin önemli müzelerindendir.[178][179] Haliç'in kıyısında kurulan Rahmi M. Koç Müzesi'nde genellikle sanayi, ulaşım, endüstri ve iletişim tarihine ait 1800 ve 1900'lü yılların araba, lokomotif, tekne, denizaltı ve uçakları sergilenmektedir.
1881 yılında kurulan İstanbul Arkeoloji Müzesi kendi türünde dünyanın en büyük müzelerinden biridir.[180] Müzede Akdeniz Havzası, Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya'ya ait 1 milyon arkeolojik parça bulunmaktadır. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin bünyesine ayrıca Çinili Köşk Müzesi de bulunur. Müzede Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma İznik çinisi ve seramik örnekleri sergilenmektedir. Sultanahmet Meydanı'nda bulunan Büyük Saray Mozaikleri Müzesi geç Roma İmparatorluğu dönemi ve erken Bizans İmparatorluğu dönemine ait Büyük Saray'ın taban mozaikleri ve duvar süslerini barındırır. Bu müzeye oldukça yakın olan Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde ise çeşitli İslam uygarlıklarına ait geniş bir koleksiyon bulunmaktadır. Türkiye'nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi'de eski Anadolu uygarlıklarından, Osmanlılara kadar uzanan geniş bir yelpazede birçok eser içerir.[181]
Beşiktaş ilçesinde yer alan Yıldız Sarayı, İstanbul Antika Fuarı'na ev sahipliği yaparak Doğu ve Batı'dan birçok antika eseri bir araya getirmiştir.[182] Şişli'nin Mecidiyeköy semtinde bulunan Çok katlı Mecidiyeköy Antikacılar Çarşısı şehrin en büyük antikacılar çarşısıdır. 1455-1461 yılları arasında II. Mehmed tarafından yaptırılan Eminönü'ndeki Kapalıçarşı mücevher, halı, sanat eseri ve antika eşyalar satan sayısız dükkân vardır.[183] Beyazıt Meydanı'ndaki tarihi ve nadir kitapların satıldığı Sahaflar Çarşısı, dünyanın en eski kitap çarşılarından birisidir. Sürekli olarak geç Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden bu yana faaliyet göstermektedir.[184]
Canlı gösteriler ve konserler için ev sahipliği yapan bir numaralı tarihi mekânlar Aya İrini, Rumeli Hisarı, Yedikule Hisarı, Topkapı Sarayı avlusu ve Gülhane Parkı'dır. Önemli bir kültür öğelerinden biri de Türk Hamamı'dır. Osmanlı döneminde yapılan ve buna en iyi örnek olan Çemberlitaş Hamamı (1584), Fatih'in Çemberlitaş semtindedir.[185] 2003 yılında Sertab Erener'in Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'ye getirdiği birincilik sayesinde 2004 Eurovision Şarkı Yarışması istanbulda Abdi İpekçi Arena'da yapılmıştır.
Geleneksel plajlar su kirliliği nedeniyle yavaş yavaş kaybolmaktadır. Ancak son zamanlarda şehirde eski plajlar yeniden açılmaktadır. Kentin yüzme için en çok tercih edilen yerleri, Bakırköy, Küçükçekmece, Sarıyer ve Boğaz'dır. Şehir dışında kalan Adalar, Silivri ve Tuzla'nın yanı sıra Karadeniz'e kıyısı bulunan Kilyos ve Şile de yüzmek ve dinlenmek için tercih edilmektedir.
Prens Adaları, Marmara Denizi'ndeki bir grup adadan oluşmaktadır. Kartal ve Pendik ilçelerinin güneyinde kalan adalarda 19. ve 20. yüzyıl başlarından kalma birçok çam ve fıstık çamı vardır. Ayrıca bu dönemden kalma neoclassical and art nouveau tarzında Osmanlı yazlık konakları vardır. Adalarda başlıca balık ve deniz yemekleri yaygındır. İstanbul'a uzak mesafede bulunan Şile ilçesi yazlık ve dinlenme yeri olma özelliği ile bilinir. Şehir merkezine uzaklığı 50 kilometredir. Bozulmamış beyaz kum plajı bulunur.
İstanbul'da çok sayıda tarihi çarşı vardır. Kapalıçarşı (1461), Mahmutpaşa Çarşısı (1462) ve Mısır Çarşısı bunlardan en önemlileridir. İlk modern alışveriş merkezi ise Bakırköy ilçesinde bulunan Galleria'dır. 20. yüzyılın son yıllarında daha ziyade "alışveriş merkezi" adı verilen modern çarşıların sayısı artmıştır. Bunların en önemlileri, Akmerkez 1993, Capitol Alışveriş Merkezi 1994, Profilo Alışveriş Merkezi 1998, Cevahir Alışveriş Merkezi 2002, Avrupa'nın ve Dünya'nın en iyi alışveriş merkezi ödülünü kazanan Metrocity (2003), Kanyon Alışveriş Merkezi (2006), İstinye Park (2008), Meydan Alışveriş Merkezi (Ümraniye[186] - Merter[186] - 2009).
İstanbul, geleneksel Türk lokantaları ile birlikte, Avrupa ve Uzak Doğulu birçok restoran ve diğer mutfakları bünyesinde barındırmaktadır. Kentin en önemli meyhane ve barları şehrin en canlı yerlerinden biri olan Beyoğlu ilçesindeki İstiklal Caddesi'nde toplanmıştır. 1876 yılında açılan Çiçek Pasajı, pek çok tarihi meyhane, bar ve restoranı içerisinde bulundurmaktadır. 1870 yılındaki büyük Beyoğlu yangını sonucu yanarak yıkılan Naum Tiyatrosu'nun yerine Hristaki Zografos Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Rum Cleanthy Zanno'nun mimarlığında yeni bir tip çarşı binası olarak Cité de Péra adıyla açılmıştır.
Diğer tarihi bar ve kahvehaneler Tünel Pasajı çevresindeki alanlarda ve Asmalımescit Sokağı yakınlarında ve yine Çiçek Pasajı'nın arka tarafına düşen Nevizade Sokağı'nda yoğunlukla bulunur. İstiklal Caddesi çevresindeki bazı tarih mahalleler farklı şekillerde yeniden restore edilmiştir. Galatasaray Lisesi yakınlarındaki Cezayir Sokağı'nda resmi olmayan adıyla bilinen La Rue Française[187][188] de (Fransız Sokağı) frankofon barlar, kafeler ve canlı müzik dinletisi sunan restoranlar bulunmaktadır.[189]
İstanbulda tarihi balık lokantaları da oldukça ünlüdür. En popüler balık lokantaları genellikle Boğaz'da ve şehrin güneyindeki Marmara Denizi kıyılarındadır.[190][191] Ayrıca Marmara Denizi'ndeki en büyük Prens Adaları (Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada) ve İstanbul Boğazı'nın kuzey girişinde bulunan Anadolu Kavağı'da tarihi balık restoranlarıyla ünlüdür.
Şehirdeki pek çok gece kulübü, barlar, restoranlar ve tavernalar canlı müzik ile birlikte insanlara hizmet vermektedir. Gece kulüpleri, restoran ve barların sayısında artışla birlikte yaz aylarında artan sıcaklık insanları bu yerlere çekmektedir. Özellikle İstiklal Caddesi ve Nişantaşı çevrelerinde kafeler, restoranlar, barlar, kulüpler, sanat galerileri, tiyatro ve sinemalar yoğunlaşmıştır. Babylon[192] ve Nu Pera Beyoğlu'daki yaz ve kış hizmet veren gece kulüplerindendir.
En popüler açık hava gece kulüpleri İstanbul Boğazı kıyılarında bulunur. Ortaköy semtinde bulunan Sortie,[193][194] Reina[195] ve Anjelique[196] bunlardan bazılarıdır. Ortaköy semtinin bir diğer önemli mekânlarından Q Caz Bar ise canlı caz müziği ile insanlara şık bir ortam sunmaktadır.
Maslak semtindeki İstanbul Arena ve Boğaziçi'ndeki Kuruçeşme Arena[197] dünyanın dört bir köşesinden gelen ünlü şarkıcı ve orkestraların canlı konserlerine ev sahipliği yapmaktadır. Maslak semtindeki bir başka yerlerden birisi olan Parkorman,[198] Music TV'nin 2002 yılındaki canlı konser ve partilerine ev sahipliği yapmıştır.
2007 yılında beri İstanbul'da, Aykut Köksal ve Bülent Erkmen tarafından şehir için özel tasarlanmış ve şehirle özdeşleşmiş sokak tabelaları kullanılmaktadır.
Bizans ve Roma dönemlerinden beri birçok spor faaliyetine ev sahipliği yapan İstanbul; günümüzde futbol, basketbol, voleybol, hentbol ve çeşitli motor ve spor yarışlarına ev sahipliği yapar. Türkiye liglerinin üç büyüğü olarak adlandırılan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın antrenman ve maç sahaları da burada bulunmaktadır.[199][200]
Atatürk Olimpiyat Stadyumu, Rams Park, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu ve Beşiktaş Park, UEFA'nın beş yıldızlı stadyumları arasındadır. Atatürk Olimpiyat Stadyumu, 2005 Şampiyonlar Ligi finaline,[201] Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu ise 2009 UEFA Kupası finaline Beşiktaş Park ise 2019 UEFA Süper Kupası finaline ev sahipliği yapmıştır. 2020 Şampiyonlar Ligi Finali Atatürk Olimpiyat Stadyumunda yapılacaktı fakat COVID-19 pandemisi yüzünden ertelenmiştir ve 2023 finalinin İstanbul'da düzenlenmesine karar verilmiştir.[202][203]
Dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biri olan Formula 1 yarışlarına 2005 ila 2011 tarihleri arasına kadar ev sahipliği yapmıştır ve 2012 Grand Prix takviminden çıkarılmıştır. İstanbul Park Pisti, toplam 2 milyon 215 bin m2'lik bir alanı kaplamaktadır.[204] Pist F1'in en zor pislerinden biri olarak gösterilmektedir.[205] Organizasyon 2020'de bir kez daha İstanbul'da düzenlenmiştir.[206] Türkiye FIA'dan 3 yıllık lisans almasına rağmen 2021 takviminde yer almamıştır.[207] 28 Nisan 2021'de; Türkiye, Kanada'nın yerine takvime dahil olmuştur.[208]
Türkiye'nin en önemli hipodromu olan Veliefendi Hipodromu kentteki önemli yarışlara ev sahipliği yapmaktadır.
Stadyumlar: Atatürk Olimpiyat Stadyumu (76.092), Nef Stadyumu (52.652), Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu (50.509), Vodafone Park (41.903), Fatih Terim Stadı (17.319). Spor Salonları: Sinan Erdem Spor Salonu (16.500), Ülker Spor ve Etkinlik Salonu (13.800), Burhan Felek Spor Salonu (7.500), Aslı Çakır Alptekin Atletizm Salonu (7.000), Volkswagen Spor Salonu (5.240), Beşiktaş JK Akatlar Spor Salonu (3.200) Diğer tesisler: Kurtköy Olimpik Kapalı Yüzme Havuzu (2.500), Ataköy Sutopu Olimpik Havuzu (1.250), Veliefendi Hipodromu (7.600), TED Tenis Kortu (2.000)
İstanbul'da yedisi devlet yirmi dördü vakıf olmak üzere otuz bir üniversite vardır. Özellikle kamuya ait öğretim kurumları ülkenin en saygın ve en donanımlı üniversitelerindendir. Ancak son yıllarda da özel üniversitelerin sayısında bir yükselme olmuştur. Türkiye'nin en eski 3 devlet üniversitesinden ikisi İstanbul'dadır. İstanbul Üniversitesi 1453 yılında kurulmuştur ve Türkiye'nin en eski üniversitesidir.[209] İstanbul Teknik Üniversitesi (1773) ise dünyanın en eski üçüncü teknik üniversitesidir ve tamamen mühendislik bilimleri adanmıştır.[210][211] İstanbul'da tanınmış diğer devlet üniversiteleri; Boğaziçi Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi'dir. Ayrıca ülkenin en eski 5 vakıf üniversitesinden üçü bu kenttedir. Bunlar 1992 yılında kurulan Koç Üniversitesi ile 1994 yılında kurulan Sabancı Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi'dir.
İstanbul'da eğitim veren Üniversiteler:
Hemen hemen İstanbul'daki tüm özel lise ve üniversitelerde İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi ana yabancı dil veya ikincil yabancı dil eğitimi verilmektedir. Galatasaray Lisesi, 1481 yılında Galata Sarayı Enderun-u Hümayunu adıyla kurulmuştur. Daha sonraki adıyla Galatasaray Mekteb-i Sultanisi şehrin en eski lisesi olmakla birlikte, en eski ikinci eğitim veren kurumudur. Fransızca eğitim vermektedir.[245] 1884 yılında kurulan İstanbul Lisesi daha çok bilinen adıyla İstanbul Erkek Lisesi, uluslararası alanda tanınmış en eski liselerden biridir. Almanca eğitim vermektedir.[246] Kadıköy Anadolu Lisesi eski ve daha iyi bilinen adıyla Kadıköy Maarif Koleji, genç cumhuriyete yön verecek üst düzey eğitimli siyasetçi, bilim insanı ve sanatçılar yetiştirmek amacıyla, Bakanlar Kurulu ve Meclis kararıyla 1955 yılında kurulmuştur. İngilizce eğitim vermektedir.[247] Nişantaşı Anadolu Lisesi, 1905 yılında English High School for Boys adıyla özellikle İngiliz topluluğu mensuplarının çocuklarına sağlıklı bir eğitim vermek amacıyla kurulmuştur. 1979 yılında MEB'e bağlanmış ve şimdiki adını almıştır. Cağaloğlu Anadolu Lisesi, (eski adıyla İstanbul Kız Lisesi) 1850 yılında I.Abdülmecit'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan'ın isteği üzerine kurulmuş, Osmanlı'nın ilk sivil lisesi unvanına sahiptir. İlk olarak Valide Mektebi ve ardından Darülmaarif isimlerini almış, 1911-1933 yılları arasında İnas İdadisi (Erkek Öğretmen Lisesi), 1933-1983 yılları arasında Türkiye'nin ilk kız lisesi İstanbul Kız Lisesi olarak hizmet vermiş, 1983 yılında ise bugünkü hâlini almıştır. Almanca eğitim vermektedir.[248]
Türkiye'de eğitim veren lise türlerinden biri olan Anadolu Liseleri grubuna giren Kabataş Erkek Lisesi, Haydarpaşa Lisesi, Vefa Lisesi ve Pertevniyal Lisesi Türkiye ve dünya çapında tanınmış liselerdendir. İstanbul'da çok sayıda yabancı azınlık bulunmasından dolayı 19. yüzyılda yabancı liselerde artış görülmüştür. Türkiye'nin kurulmasından sonra birçok yabancı okul Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı idaresine girmiştir. Fakat bazı liseler hâlen yabancı idaresi altındadır. Özel İtalyan Lisesi, İtalya hükûmeti tarafından yönetilmekte ve İtalyan devlet okulu olarak kabul edilmektedir. Ayrıca finansman ve öğretmen ihtiyacı Başkent Roma'dan sağlanmaktadır.[249] 1863 yılında kurulan Robert Koleji ve diğer birçok okul bunların arasında sayılabilir.[250]
İstanbul da iki tane çok köklü askeri lise bulunmaktadır. Birisi Kuleli Askerî Lisesi olup Çengelköy de bulunmaktadır. İkincisi ise Deniz Lisesi olup Heybeliada da eğitimine devam etmektedir. Ayrıca Hava Harp Okulu ve Deniz Harp Okulu da İstanbul'da bulunmaktadır. Heybeliada da bulunan Deniz Lisesi aynı zamanda Türkiye'nin ilk mühendislik fakültesi olan Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun olup 1773 tarihinde Osmanlı'da ilk defa mühendislik alanında açılan yüksek öğretim kurumudur.
İstanbul, çoğu Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait geniş koleksiyonları içeren çok sayıda kütüphaneye sahiptir.[251] Tarihi belge koleksiyonları açısından en önemli kütüphaneler, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve İBB'ye bağlı olarak hizmet veren Atatürk Kitaplığı'dır.
6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen Gaziantep-Kahramanmaraş depremleri ardından İstanbul Valiliği tarafından yapılan incelemelerde 2022-23 yılı ikinci eğitim öğretim yılında 93 okulda devam edilmeyeceği açıklandı. Bu okullardan 76 tanesinin yıkılarak tekrardan inşa edileceğini, 17'sinin ise güçlendirme yapılacağı açıklandı.[252]
İlk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi, 1 Ağustos 1831 tarihinde Bâb-ı Âli semtinde basıldı.[253] Bâb-ı Âli böylece medyanın en önemli merkezi hâline gelmiştir. İstanbul, Türkiye'nin medya başkenti olmakla birlikte çeşitli yerli ve yabancı basın kuruluşları arasında büyük bir rekabet vardır. Türkiye'nin önemli ulusal medya ve yayın kuruluşlarının merkezide çoğunlukla İstanbul'dadır. Aynı zamanda Ankara ve İzmir'de de yayın merkezleri vardır.[254] İstanbul merkezli büyük gazete kuruluşları olan; Posta, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Cumhuriyet, Türkiye, Akşam, Star, BirGün, Güneş, Vatan, Takvim, Yeni Asır, Yeni Şafak ve Türkiye'nin ilk İngilizce gazetesi olan Hürriyet Daily News[255] bunların başlıcalarıdır. Ayrıca çok sayıda yerel-ulusal TV ve radyo istasyonları da İstanbul'da bulunmaktadır. Habertürk TV, teve2, Haber Global, CNN Türk, Ulusal Kanal, TV100, NOW, TRT (Ana binasının biri de Ankara'dadır.), NTV, Kanal D, ATV, Show TV, Star TV, 360, TGRT Haber, a Haber, 24, Kanal 7, Flash Haber TV, Halk TV, Tele1, KRT TV, Sözcü TV ve diğer birçok sayıdaki TV kuruluşları bunların arasındadır. Şehirde yüzü geçkin FM radyo istasyonu da bulunmaktadır.[256]
Kentin su ihtiyacını karşılamak için yapılan sistemler şehrin kuruluş dönemine kadar uzanmaktadır. İki en önemli su kemeri, Roma döneminde inşa edilmiş Mazul Kemeri ve Bozdoğan Kemeri (Valens Kemeri)'dir. Şehrin Kuruluş dönemlerinde su ihtiyacı, yer altı kaynaklarından sağlanıyordu. İlk önemli su tesisleri Roma döneminde yapılmıştır.[257] Roma İmparatorları'ndan Valens, Halkalı civarından Beyazıt'a kadar su getirtmiş ve bu su yolu için Mazul Kemeri ile Bozdoğan Kemeri'ni inşa ettirmiştir.[258] Ayrıca Valens zamanında Belgrad Ormanları'nda bir bent de yaptırılmıştır. Kâğıthane Deresi'nin suları ızgaralarda toplanarak şehrin su ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır. Toplananlar sular şehrin çeşitli sarnıçlarına toplanmıştır. Bu sarnıçların en büyük ve en önemlileri Binbirdirek Sarnıcı (Philoxenos) ve Yerebatan Sarnıcı'dır. Şehirde nüfusun giderek artması sonucu yine su sıkıntıları çekilmeye başlanmış, bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman bu sorunun çözülmesi için "Ser Mimaran-ı Cihan ve Mühendisan-ı Devran" diye ma'ruf Mimar Sinan'ı görevlendirdi. Böylece 1555 yılında Kırkçeşme Su Tesislerinin inşasına başlanmış oldu.[257] Daha sonraki yıllarda suya olan ihtiyacın ve halkında isteği sonucu, küçük ikmal şebekleriyle halkın kullanımına açık çeşmeler yapılmaya başlandı.
Bugün, suları klorlama, Atık su arıtma, dezenfekte etme ve dağıtma gibi hizmetler İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) tarafından yürütülmektedir.[259] Ayrıca bazı özel kuruluşlarda temiz su dağıtımı yapmaktadır. İstanbul'da elektrik dağıtımı ve bakımı ise Türkiye Elektrik İletim A.Ş. tarafından yapılmaktadır.[260] Kentin ilk elektrik üretim tesisi ise 1914 yılında kurulan ve 1983 yılına kadar hizmet veren Silahtarağa Elektrik Santrali'dir.[261]
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk Posta ve Telgraf Bakanlığı 23 Ekim 1840 yılında, Tanzimat Fermanı ile yaşanan gelişmelerin sonucu olarak kurulmuştur.[262] İlk postane ofisi olan Postahane-i Amire Yeni Cami avlusu yakınlarındaydı.[262] İlk Uluslararası ise 1876 yılında kurulmuş, 1901 yılında ise havale türü ve kargo gibi işlemlerin kabulüne başlanmıştır.[262] 1847 yılında Samuel Morse tarafından telgrafın patenti alınmıştır. Samuel Morse'un bu yeni buluşu, eski Beylerbeyi Sarayı'nda (Beylerbeyi Sarayı 1861-1865 yıllarında aynı yere yenisi inşa edildi.) bizzat Padişah Abdülmecid tarafından test edilmiştir.[263] Bu başarılı deneme sonrasında, İstanbul ve Edirne arasında ilk telgraf hattı kurulumu 9 Ağustos 1847 yılında başlamıştır. 1855 yılında Telgraf İdaresi kurulmuş,[262] 23 Mayıs 1909 yılında da 50 hat kapasiteli ilk manuel telefon santrali Büyük Postane adıyla Sirkeci'de hizmet vermeye başlamıştır.
İstanbul çok sayıda hastane, klinik ve laboratuvarla birlikte ülkenin tıbbi araştırma merkezidir. Bu tesislerin çoğu yüksek teknolojik ekipmanlara sahiptir. Gelişkin sağlık olanakları ve ülke dışına göre daha uygun fiyatları nedeniyle şehirde sağlık turizmi gelişmiştir.[264] Öyle ki Birleşik Krallık ve Almanya gibi Avrupa ülkeleri dar gelirli hastalarını yüksek teknolojik tıbbi tedavi ve operasyonlar için İstanbul'a göndermektedir.[265] İstanbul özellikle lazer Oftalmoloji (Göz cerrahi) ve plastik cerrahi için küresel bir durak hâline gelmiştir.[264]
Kentte özellikle hava kirliliği sağlık için büyük bir sorun oluşturmaktadır. Özel araçların artması ve kamu ulaşımının yavaş ve yetersiz olması bu sorunu artırmaktadır. Bu sorunla ilgili olarak Ocak 2006'da yalnızca kurşunsuz benzin kullanımı planlanıyordu.[266]
İstanbul genelinde sağlık hizmetleri devlete bağlı ve özel sağlık kuruluşlarınca yürütülmektedir.[267] İl genelinde, tüm ilçelere yayılmış 52 devlet hastanesi vardır. Semt poliklinikleri de buna eklenince bu sayı 111'e çıkmaktadır.[267][268] Her ilçede, bir ya da birkaç sağlık ocağı da yer almaktadır. Toplam sağlık ocağı sayısı 2004'te 337 olarak belirlenmiştir. İldeki özel sağlık kuruluşlarının sayısı ise 138'dir.[267][268] Devlete ait, askerî ve özel sağlık kuruluşlarında toplam yatak sayısı 18.375'tir.[268] İldeki toplam eczane sayısı 3.852'dir.[147]
İstanbul'da ulaşım kara, hava, deniz ve demiryolu gibi farklı şekillerde yapılmaktadır. Şehiriçi, şehirlerarası ve uluslararası taşımacılığın yapıldığı büyük merkezlere sahiptir. İlde havayolu ulaşımının yapıldığı iki sivil havalimanı vardır.[269][270] Birisi 2019 yılında açılan İstanbul Havalimanı’dır. İstanbul Havalimanı’nda iç ve dış hatlar için 2 ayrı terminal vardır. Atatürk Havalimanı’ndan planlanmış tüm uçuşlar, 6 Nisan 2019 tarihinden beri İstanbul Havalimanı’ndan yapılmaktadır. Atatürk Havalimanı’nın bundan sonraki kullanım şekli henüz netlik kazanmadı.[271] İstanbul Havalimanı; Arnavutköy-Göktürk-Çatalca kavşağında, Akpınar ve Yeniköy mahalleleri arasındaki 7.650 hektarlık alanda yer almaktadır. İstanbul Havalimanının web sitesi aşağıdaki adrestir.[272] Diğer havalimanı ise Anadolu Yakası’nda bulunan Sabiha Gökçen Havalimanı’dır.[273] Yurt içi ve yurt dışı pek çok merkeze aktarma yapmaksızın uçmak mümkündür. İldeki havalimanlarından İstanbul Havalimanı, Avrupa Yakası'nda Arnavutköy ilçesinde; Sabiha Gökçen Havalimanı ise Anadolu Yakası'nda Pendik ilçesinde yer alır.[274] Atatürk Havalimanı ilde alanında ilk olup, hava ulaşımında en büyük paya sahipti. Havalimanından günde ortalama 650-700 uçak havalanmaktaydı.[275] Kent merkezine metro hattı ve otoyollarla bağlıdır.
Karayoluyla ulaşımı ise İstanbul'da özellikle şehirlerarası yolculukta büyük bir paya sahiptir. Türkiye'nin her iline ve ayrıca Gürcistan, Yunanistan, Bulgaristan gibi komşu ülkelere İstanbul'dan doğrudan seferler vardır.[276] Anadolu Yakası'nda Harem Otogarı, Avrupa Yakası'ndaysa Büyük İstanbul Otogarı hizmet vermektedir.[277][278] İstanbul Otogarı da metroyla kent merkezine bağlanmaktadır. Bunun dışında şehrin değişik bölgelerinde, kimi büyük seyahat firmalarının işletmesini yaptığı cep otogarları vardır.[279]
Demiryolu ise bu iki ulaşım yoluna oranla daha az tercih edilen bir başka hizmettir. İstanbul'dan Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Bitlis, Van gibi yurt içi merkezlerle;[280] Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Macaristan, İran, Suriye ve Irak gibi dış merkezlere tren seferleri vardır.[281][282] Ankara, Eskişehir ve Konya gibi bazı şehirlere Yüksek Hızlı Tren seferleri vardır. Ayrıca Halkalı - Kapıkule YHT hattının inşası devam etmektedir. Demiryolu ilde ayrıca şehiriçi halk taşımacılığında da kullanılmaktadır.[283]
Deniz yoluyla ise ilde düzenli ulaşım yalnızca yurt içinde gerçekleştirilir. İstanbul'dan Yalova'ya, Balıkesir'e ve Bursa'ya feribot ve araba vapuru seferleri vardır.[284] İstanbul Limanı'na turistik amaçlarla gelen münferit gemiler dışında yurt dışı varışlı gemi seferi yoktur.
İstanbul'da şehiriçi ulaşım ise büyük bir sektördür. Otobüslerle ulaşım sağlayan İETT; şehir hatları vapurlarını ve deniz taksi işleten İDO; tramvay, metro, füniküler ve teleferik hatlarının sahibi Metro İstanbul; banliyö hizmeti sağlayan TCDD Taşımacılık; dolmuşlar, yolcu motorları ve ticari taksilerle İstanbul kompleks bir ulaşım ağına sahiptir. İstanbul'da şehir içi raylı sistem uzunluğu Ekim 2023 itibari ile 328 km'dir.[285][286] İETT, 5.000 otobüslük filoyla; İDO, 89 gemiden oluşan filosuyla ile 33 hatta, 82 noktaya hizmet vermektedir.Not 3 [›][284][287][288]
İlden , , , ve otoyolları geçer. Otoyollar 15 Temmuz Şehitler (Boğaziçi), Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri ile birbirlerine bağlanır. Köprüler şehir içi ulaşımda da kilit noktalardır. Pik saatlerde 15 Temmuz Şehitler ve FSM köprülerinde sık sık tıkanmalar oluşmaktadır. Euronews’in “Küresel yaşam kalitesi 2019” raporuna göre İstanbul, sürücü ve yolcuların trafikte en fazla zaman kaybettiği 13. şehir olmuştur.
İstanbul'a bağlı köylerle ve Silivri, Çatalca, Şile gibi uzak ilçelere İETT'nin hatlarına ek olarak özel firmalar da ulaşım sağlamaktadır.
Karayolu ile ulaşımda kullanılan Büyük İstanbul Otogarı, 1980'li yıllarda Topkapı'da bulunan İstanbul Trakya Otogarı'nın yetersiz gelmesi üzerine, 1987'de yapımına başlanmış, 1994 yılında hizmete girmiştir.[289]
Kente demiryolu ile ulaşım için kullanılan Haydarpaşa Garı, 1908'de İstanbul-Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edilmiştir. Gar, TCDD'nin ana istasyonudur. İstanbul'un Anadolu Yakası'nda Kadıköy'de bulunur. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde bu istasyondan Bağdat Demiryolu yanında Hicaz Demiryolu seferleri de yapılmaya başlanmıştır.[290] Şehrin Avrupa yakasında Eminönü'nde bulunan Sirkeci Garı Trakya ve Avrupa'ya demiryolu ulaşımının başlangıcıdır. Sirkeci garı marmaray açıldığı için, Haydarpaşa garı yenileme çalışmaları sebebiyle kullanım dışıdır.
Kente havayolu ile ulaşım için İstanbul Havalimanı[291] ile Sabiha Gökçen Havalimanları mevcuttur.[292]
Kentin Türkiye'deki önemli merkezlere uzaklığı şöyledir: Kayseri 770 km Adana 939 km, Hatay 1171 km, Ankara 454 km, Antalya 724 km, Bursa 243 km, Edirne 227 km, Kocaeli 103 km, Diyarbakır 1372 km, Gaziantep 1136 km, İzmir 565 km, Konya 663 km, Samsun 733 km, Trabzon 1067 km.[293]
İlde kent içi ulaşımda kullanılmak üzere İETT ve İstanbul Ulaşım tarafından[294] işletilen metro, tramvay, metrobüs otobüslerin yanında dolmuş ve İDO tarafından işletilen deniz otobüsleri ve feribotlar da kullanılmaktadır. İstanbul, 1876'da yapılan Tünel ile toplu taşımada metronun ilk kullanıldığı yerlerdendir. Yapımına 2004 yılında başlanan Marmaray 29 Ekim 2013 tarihinde hizmete açılmıştır.[295] Kentte 13 adet raylı sistem hattı vardır ve bu hatların uzatılması ve yenilerinin yapılması projeleri vardır.[296] Kentte ayrıca 1510 m uzunluğundaki Fatih Sultan Mehmet, 1071 m uzunluğundaki Boğaziçi Köprüsü ve 1875 m uzunluğundaki Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Avrupa Yakası ile Anadolu Yakası arasındaki ulaşım sağlanır.
İstanbul Metrosu, Türkiye'nin ilk ve en büyük metro ağıdır. Sistem İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilir. 1989 yılında açılan sistemde M1, M2, M3, M4, M5, M6, M7, M8, M9 ve M11 olmak üzere dokuz metro hattı bulunmaktadır. Sistemin uzunluğu 199.26 km'dir. 4 hattın ve mevcut olan altı hattın inşaat ve uzatma çalışmaları da sürmektedir.
İstanbul Teknik Üniversitesi Müzesi'nde, son senelerde eski kitaplar arasında bulunarak sergilenen, Avant Projet d'un Metropoliain a Constantinople (İstanbul'da bir metro ön projesi) L. Guerby Ing. imzasını taşıyor. Projenin eldeki mavi ozalit kopyası 1/5.000 ölçeğinde. Güzergâh üzerindeki 24 istasyon Topkapı suriçi tramvay durağından başlayarak Şişli tramvay durağında son buluyor. İstasyonlarda peron uzunlukları 75 m; en uzun ara 975 m, en kısa ara 220 m olarak önerilen proje, 10 Ocak 1912 tarihini taşıyor.
İstanbul Metrosu ile ilgili yapılan son proje IRTC kapsamında 1987'de gerçekleştirilen çalışmadır. Bu konsorsiyum İstanbul Metrosu ile birlikte "Boğaz demiryolu tüneli" projesini de birlikte hazırlamıştır. Bu etütte metro güzergâhı 16.207 m olup istasyonları Topkapı-Şehremini-Cerrahpaşa-Yenikapı-Unkapanı-Şişhane-Taksim-Osmanbey-Şişli-Gayrettepe-Levent-4. Levent olan bir hat önermiştir. Bu projenin Yenikapı-Hacıosman arası açılmıştır.
2004 yılında temelleri atılan Marmaray Projesi 2013 yılının sonlarında Kazlıçeşme-Ayrılık Çeşmesi arası açılmıştır. Avrupa ve Asya yakasını İstanbul Boğazı'nın altından birleştirmiştir. Marmaray, Manş Denizi'ndeki Eurotunnel benzeri bir demiryoludur. 2019 da ise Kazlıçeşme-Halkalı arası ve Ayrılık Çeşmesi-Gebze arası açılmıştır. Bununla beraber İstanbul Metrosuna aktarma bağlantıları da vardır.[297]
Anadolu Yakası'nda ise 2005 yılında Kadıköy-Sabiha Gökçen Havalimanı Metrosu'nun temeli atılmıştır. Hat, Ağustos 2012 tarihinde Kadıköy-Kartal olarak hizmete girdi. 2016 yılında hizmete giren Tavşantepe uzatması ile istasyon sayısı 19'a, 2022 yılında hizmete giren Sabiha Gökçen Havalimanı uzatması ile 23'e yükselmiştir.
Ayrıca M5 Üsküdar-Çekmeköy metro projesinin de 2012 Mart ayı itibarıyla inşaatına başlandı. Üsküdar-Ümraniye arasındaki ilk etap Aralık 2017 tarihinde, ikinci etabı olan Ümraniye-Çekmeköy hattı Ekim 2018 tarihinde hizmete başlamıştır. Hattın Sultanbeyli'ye uzanan projesi inşaat halindedir. Ayrıca bu metro Türkiye'nin ilk sürücüsüz metrosu olma özelliği taşımaktadır.
Avrupa Yakasının ilk sürücüsüz metrosu M7 Mecidiyeköy - Mahmutbey hattı 28 Ekim 2020'de açılmıştır.
M9 Bahariye - Olimpiyat hattı 29 Mayıs 2021'de hizmete girmiştir. M3 hattının İkitelli Sanayi - Olimpiyat kısmı da bu hata devredilmiştir.
Anadolu Yakası'nın 2., şehrin 3. sürücüsüz metrosu M8 Bostancı - Parseller hattı 6 Ocak 2023'te açılmıştır.
İstanbul Havalimanı'nı bağlayan, şu an şehrin 34 kilometre ile en uzun metrosu M11 İstanbul Havalimanı - Gayrettepe hattı ise 22 Ocak 2023'te hizmete girmiştir. Aynı zamanda bu hat, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın tek başına açtığı ilk metro hattıdır.
İstanbul'un dört kıtadan 69 kardeş veya iş birliği protokolü anlaşması olan şehri vardır. Bu sayı 1993 yılından beri yaklaşık iki kat artmıştır.[298][299][300]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.