Remove ads

Türkiye'de sağ-sol çatışması, 1968 yılında başlayıp 12 Eylül 1980 Darbesi'ne kadar süren bir siyasal şiddet sürecidir. Sağcı ve solcuların mahalleleri kapatması, katliamlar, sokaklarda kim tarafından işlendiği bilinmeyen cinayetler ve bombalı saldırılar nedeniyle süreç bazı kesimler tarafından "örtülü iç savaş"[9] ve "küçük çaplı iç savaş"[10] olarak da adlandırılmaktadır.

Pratik Bilgiler Tarih, Bölge ...
Türkiye'de sağ-sol çatışması
Soğuk Savaş
Tarih1968–1980 (zirve yıllar 1978–1980)
Bölge
Sonuç
Taraflar

Sağ gruplar:
Milliyetçi aşırı sağ:
Milliyetçi Hareket Partisi

Türk İntikam Tugayı
Türk mafyası[1]
Esir Türkleri Kurtarma Ordusu (ETKO)
Türk Yıldırım Komandoları
İslamcı aşırı sağ:
Millî Selamet Partisi Millî Türk Talebe Birliği
Türkiye Şeriatçı Kurtuluş Ordusu
Merkez sağ:
Adalet Partisi
Cumhuriyetçi Güven Partisi
Diğer:
TÜRK-İŞ
Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu (MİSK)
Komünizmle Mücadele Derneği
Polis Birliği (POL-BİR)
ÜLKÜ-BİR
Sol gruplar:
Aşırı sol:
Devrimci Gençlik
Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu
Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TİKKO)
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (Acilciler)
Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği
Devrimci Yol
Halkın Kurtuluşu
İlerici Gençler Derneği
Devrimci Sol
Halkın Yolu
TKP/ML Hareketi
Kurtuluş Hareketi
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (Acilciler)
Merkez sol:
Cumhuriyet Halk Partisi

Sol:
Türkiye İşçi Partisi
Türkiye Birlik Partisi
Diğer:
DİSK
Polis Derneği (POL-DER)
TÖB-DER
Komutanlar ve liderler
Güçler
Ülkücü:
1980 itibarıyla 200.000[5]
Aşırı sol:
1980 itibarıyla 113.009[6]
Ayrılıkçı:
1980 itibarıyla 31.931[7]
Kayıplar
1.286[8] 2.109[8]
1974-1980 yılları arasında eğilimleri bilinmeyen 1.611 kişi ile birlikte toplam 5.388 kişi öldürüldü. 281 güvenlik görevlisi öldürüldü.[8][daha iyi kaynak gerekli]
Kapat
Remove ads

Arka plan

1950'ler boyunca muhafazakarları, mukaddesatçıları, İslamcıları, milliyetçileri, liberalleri ve kentli burjuvaziyi tek çatı altında ve baskın parti olarak birleştiren sağ kesimin temsilcisi olan Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 Darbesi sonrası kapatıldı ve liderleri idam edildi. Sağ kesimdeki aydınlar, siyasetçiler ve kitleler ise bu gelişmeler neticesinde moral yenilgi içine düştü.[11]

27 Mayıs 1960 Darbesi sonrasında altyapı ve ulaşım yatırımlarının artmasıyla kent nüfusu büyüdü, endüstrileşme hız kazandı ve emeğini satarak geçinen işçiler ve aileleri görünürleşti. 1961 Anayasası ile sendikalaşma hakkı verildikten sonra sınıf bilinci güçlendi. Bu gelişmelerin etkisiyle Türkiye'de sol hareket genişleme dönemine girdi.[11] 1961 Anayasasının getirdiği özgürlüklerin ideolojik siyasete izin verdiği ortamda, Türkiye İşçi Partisi eğilimli öğrenciler siyasal derneklerini kurdu. Sol kaynaklar çevrildi ve siyasal literatür ulaşılabilir hale geldi. Bu durum sağ için bir tehdit haline dönüştü ve komünizme karşı mücadele için kendi güçlerini harekete geçirmeye başladı.[12]

1960'ların sonu ve 1970'lerin başında artan siyasal gerilimler, toplumsal değişimler sırasında yüksek enflasyon nedeniyle tüketim, kısıtlı bir grup dışındakiler için engellenmiş, işgücünün büyümesine ve Avrupa'ya göç olmasına rağmen işsizlik yükselmişti. Sendikalı işçilerin sayısı artarken 30 yaş altındaki işsiz sayısı endişe verici oranlara ulaşmıştı. 1960'lı yıllarda işçiler daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadelede militanlaştılar. İşverenler ile işçiler arasındaki mücadele grevler ve lokavtlarla şiddetlendi. Sonuç olarak 1967'de sendikacıların bazıları Adalet Partisi yanlısı gördükleri TÜRK-İŞ'ten ayrıldı ve radikal sol görüşlü DİSK'i kurdu. TÜRK-İŞ Amerikan modeline göre kurulmuş, ekonomik taleplerde yoğunlaşarak kendi içinde siyasal eğilimlerin önüne geçmişken; DİSK ise Avrupa örneğini esas alarak ekonomik taleplerin siyasal mücadele ile kazanılabileceğini öne sürerek TİP'le yakınlaşmıştı. Bu bölünme sonucunda TÜRK-İŞ zayıfladı.[12]

Okullar ve yüksek öğretim kurumları, öğrenci sayısının artışı ile birlikte sol ve sağın kıyılarında yer alan siyasal gruplar için toplanma alanı haline gelmişti.[12]

Türkiye gibi temel sorunu kalkınma olan ülkeler için liberal çözümlerin yokluğunda, dönemin aydınları büyük bir çoğunlukla sosyalist modele ilgi duyuyordu. 1961 yılında yayınlanan Yön dergisinin birinci sayısında sosyalist bir modeli öneren manifestoya birçok aydın imza attı. Bu etkiler altında 1960'lar Türkiye'sinin değerler sisteminde ve ideolojilerin statü skalasında değişiklikler yaşanıyordu.[11] Türkiye İşçi Partisi 1965'te millî bakiye sistemi sayesinde 14 sandalye kazandı ve siyasette önemli bir yer edindi. 1969 seçimlerinde değiştirilen seçim sistemi ile benzer miktar oy almasına rağmen sandalye sayısı 2'ye düştü.[12]

NATO üyesi de olan Türkiye, Soğuk Savaş'ta bir cephe ülkesi haline gelirken, güneyinde ve Akdeniz dünyasında darbelerle çeşitli sosyalizan rejimler kuruldu. Sağ perspektiften, Türkiye hem kuzeyden hem de güneyden çevrelenmişken 15-16 Haziran 1970 tarihlerinde DİSK'in önderlik ettiği büyük işçi eylemi sırasında Kocaeli ve İstanbul'daki sanayi bölgelerinde başlayıp iki gün boyunca İstanbul'da devlet otoritesinin kaybolması, sağ için korkutucu oldu.[11]

Devlet seçkinlerinin bir kısmı solun yükselişinden duyduğu endişe nedeniyle, normalde çok tercih etmeyecekleri halde, aşırı sağa destek verdi. Bu destek nedeniyle sol eğilimli yazar ve gazeteciler, Ülkü Ocaklarının 60'lı yılların sonunda sola karşı silahlı mücadele vermek üzere devlet eliyle kurulduğunu ve himaye edildiğini "istihbarat", "MİT", "derin devlet", "Özel Harp Dairesi", "Gladio" gibi ifadelerle bilimsel sayılamayacak literatürle iddia etti.[11]

Eski istihbaratçı ve MHP yetkilisi Enver Altaylı'nın anılarına göre, 1960'ların ilk yarısında CIA ve Türk istihbaratı MAH'ın başkanı Fuat Doğu'nun da desteklediği plana göre Sovyetler Birliği içinde ve dışındaki Türki kanallar kullanılarak yeni bir konseptle MAH tekrar kurulacaktı. Bu sayede Sovyet Rusya ve Türkiye içindeki sola karşı çok daha etkin bir rol üstlenecekti. Bu plan dönemin başbakanı İnönü tarafından geciktirilmişse de 1965 yılında Suat Hayri Ürgüplü'nün sağ koalisyonu sırasında uygulanabildi. Ancak yine de 1960'lar ve 1970'ler Türkiye'sinde, solla mücadele konusunda devlet seçkinleri arasında bir uzlaşma yoktu.[11]

Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş ise anılarında; 1962-64 yılları arasında MAH'a, 1966-1971 arasında MİT'e başkanlık eden Korgeneral Fuat Doğu'nun hazırlattığı abartılı antikomünist raporlarla cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanını etkisi alarak, yönetimindeki MİT'in kanunsuz işler yaptığını, Doğu'nun kanunları çok da umursamadığını iddia etti.[11]

Ocak 1971'e gelindiğinde Demirel hükümetinin kontrolü kaybetmesi ile Türkiye'de kaos görünür hale gelmiş, üniversiteler işlevini yitirmiş, Latin Amerikan şehir gerillalarını taklit eden öğrenciler banka soymaya başlamış, ABD görevlileri kaçırılmış, Amerikan hedeflerine saldırılmış, hükûmeti eleştiren profesörlerin evlerine neo-faşist militanlar bomba yerleştirmeye başlamış, fabrika grevleri, İslami hareket saldırganlaşmaya başlamış ve Millî Nizam Partisinin Atatürk'ü ve Kemalizm'i açıkça reddi gibi olaylar başlamıştı.[13]

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, 1. Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün ve MİT Başkanı Korgeneral Fuat Doğu, sola karşı mücadelede yardımcı gördükleri Ülkücüleri destekliyordu.[11][14] Ana muhalefet lideri İsmet İnönü, Ülkü Ocaklarının 1969-1971 yılları arasındaki antikomünizm adına çeşitli cinayet ve olaylara karışmasını şikayet ettiğinde, dönemin Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay eski Başkanı Cevdet Sunay "canım onlar komünizme karşı mücadele eden çocuklar" şeklinde savundu.[11][14][15] Antikomünist seferberliğin hukuk devleti sınırları dışına çıkmasından endişelenen Başbakan Nihat Erim ve İsmet İnönü ile yakın bir ilişki içinde olan Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş, Millî Güvenlik Kurulunda büyük bir mücadele vererek Fuat Doğu'yu 1971'de görevden aldılar.[11]

12 Mart Muhtırası ve sonrası

9 Mart 1971'de yapılması planlanan sol darbe Genelkurmay içinde yaşanan bir mücadele sonucunda durdurularak, üç gün sonra hem ordu içinde hem de sivil toplumda solun önünü kesmeyi ve ortadan kaldırmayı hedefleyen 12 Mart 1971 müdahalesi başladı. Hem Ülkücüler hem de sol kesimin bir kısmı sağ-sol mücadelesinde ordunun doğrudan kendi lehlerine taraf olduğunu sanarak 12 Mart müdahalesinin ilk günlerinde olumlu karşıladı.[11][16][17]

12 Mart'tan kısa bir süre sonra Türkiye İşçi Partisi aleyhine dava açıldı ve partinin liderleri komünist propaganda yapmak ve Kürt ayrılıkçılığını destekleyerek anayasayı ihlal etmekle suçlandı. Aynı dönemde Dev-Genç ve bağlı bütün gençlik örgütlerinin kapanması istendi. Üniversitelerdeki fikir kulüpleri, öğretmen sendikalarının şubeleri ve DİSK büroları polis tarafından arandı.[18]

Nisan 1971 ile birlikte sol görüşlü THKO'nun düşük rütbeli muhalif subaylar ve askeri öğrenciler desteğiyle, para sağlamak için fidye ve banka soygunları şeklindeki terör eylemlerine devletin karşılığı sert oldu. 67 ilin 11'inde sıkıyönetim ilan edildi. Kimileri terör eylemlerini ordu içindeki bölünme olarak yorumlarken, bazıları da sol örgütlere sızmış MİT provokatörleri olarak gördü. Bu dönemde Türkiye'nin siyasal hayatı sıkıyönetim altında sekteye uğradı. Gençlik örgütleri kapatıldı. Meslek örgütleri ve sendikaların toplantıları ve seminerleri yasaklandı. Çeşitli gazeteler ve kitaplar yasadışı ilan edildi. Benzer orantıda bir baskı militan neo-faşist yayınlara uygulanmadı. 3 Mayıs 1971'de sıkıyönetim kararıyla grev ve lokavtlar yasadışı ilan edildi. 17 Mayıs'ta İsrail konsolosu Efraim Elrom'un kaçırılması üzerine baskı daha da arttı ve bütün devlet otoritesi sola karşı sivil otoriye yerine sıkıyönetim komutanları ve istihbarat servislerini kullanmaya başladı. Elrom'un kaçırılmasının ardından sendikacılar, öğrenciler tutuklandı. Hukuk profesörlerinden, Yaşar Kemal ve Fakir Baykurt gibi tanınmış yazarlara, genç akademisyenlerden öğrencilere kadar uzanan bir tutuklama ve gözaltında işkence süreci başladı.[18]

12 Mart 1971 müdahalesi ile başlayıp 31 Mart 1975'te Birinci Milliyetçi Cephe Hükümetinin kurulmasına kadar geçen dönemin başlarında sol örgütlere ve sol eğilimli STK'lara karşı harekete geçen yargının nihayetinde Ülkü Ocakları Birliğini de kapatması beklenmeyen bir gelişmeydi. Dolayısıyla 12 Mart müdahalesinin Ülkücü hareket hakkında bir mutabakat içinde olmadığı anlaşılmıştı. 1971-1975 arası dönemde sıkıyönetim ilanından sonra sol gençlik liderlerinin bir kısmı devlet güçleriyle çatışırken öldürülmüş, yüzlerce sol aydın ve sol örgüt üyesi işkence görmüş, çok daha fazlası hüküm giyerek hapse atılmıştır. Bu süreçte yargılanan ve cezaevine gönderilen Ülkücüler de olmakla birlikte sayıları daha düşüktür. Sıkıyönetim şartları altında sağlanan görece çatışmasız ortam sayesinde kampüsler bir nebze normale dönüp güvenlikli şartlar altında eğitim tekrar başlarken, çatı örgütü kapatılan Ülkücü hareket teşkilatlanma faaliyetlerine yeni çatı örgütü Ülkü Ocakları Derneği ile ağırlık verdi. Ülkücüler, 1971'den Şubat 1974 genel affına kadar geçen bu uzun sessizlik dönemini, düşük profille hareket ederek kamplarda ve ocaklarda eğitimle, yeni üyeler kazanmakla geçirdiler.[11]

1974'e gelindiğinde Kıbrıs'ta yaşayan Türklere baskı ve zulüm yapılması üzerine başbakanı CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit olan 37. Türkiye Hükûmeti, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Harekâtı'nı gerçekleştirmiştir. Ecevit CHP'sinin Kıbrıs Harekâtı öncesi yapılan 1973 Türkiye genel seçimlerinde %33,30 olan oy oranı, bu harekât sonrası yapılan 1977 Türkiye genel seçimlerinde %41,40'a yükselmiştir. 1975'e gelindiğinde CHP ve sol harekete karşı[19] Meclisteki sağ partiler birleşerek "Milliyetçi Cephe" adıyla yeni bir hareket ve hükûmet oluşturmuş, bu cephede milis gücüyle öne çıkan MHP ve toplumsal düzenci Güven Partisi bütünleşmesi de dikkat çekmiş, akabinde sol ve sağ örgütler gerek siyasette gerek örgüt temelinde silahlı militanlar yetiştirmeye devam ederek çatışma ortamının şiddetlenmesine sebep olmuşlardır.

Bu süreçten sonra Marksizm-Leninizm ideolojisini benimseyen 68 Kuşağı ve diğer sol örgütler ile Türk-İslamcılığı savunan Ülkü Ocakları, silahlanarak birbiriyle çatışmıştır.

Remove ads

Çatışmaların kronolojisi

1968

  • 14 Temmuz 1968: İzmir, Gümüldere'de CKMP lideri Alparslan Türkeş'in talimatı ile "komando" eğitimleri için MTTB tarafından 100 genç kampa alındı. Kamplar 1970 sonuna kadar 35 ile yayıldı. 15 bin sağcı genç erkek eğitim gördü.[20]
  • 17 Temmuz 1968: Altıncı Filo'yu Protesto Olayları sırasında polisin İTÜ Gümüşsuyu öğrenci yurduna yaptığı baskında sol görüşlü Vedat Demircioğlu adlı öğrenci ikinci kattaki pencereden atıldı ve sonrasında Taksim İlk Yardım Hastanesine kaldırıldı. Komaya giren Demircioğlu 24 Temmuz'da öldü.[21][22][23]
  • 23 Temmuz 1968: Konya'da "emperyalizme karşı" yapılması planlanan mitingi engellemek için toplanan sağ görüşlü sopalı kalabalık Öğretmen Derneği Lokali, TİP İl binası, kitapçılar, Yeni Konya gazete binası gibi yerleri tahrip etti. 14 kişi yaralandı. Olayların kontrol edilememesi üzerine askerî birliklerden yardım istendi. II. Ordu Komutanı Orgeneral Nazmi Karakoç "yeşil sarıklı kişilerin sol eğilimli yerlere saldırdıklarını" söyledi.[24] Olaylardan sonra Komünizmle Mücadele Derneği başkanları gözaltına alındı.[25]

1969

  • 15 Şubat 1969: ABD'nin Altıncı Filo'sunu protesto etmek için gerçekleştirilen İzmir, Trabzon ve Ankara'daki gösterilere saldırılar düzenlendi. Olaylarda 14'ü ağır, 130 kişi yaralandı.[26]
  • 16 Şubat 1969: ABD'nin Altıncı Filo'sunu protesto etmek için Taksim Meydanı'nda toplanan göstericilere sağcı grupların saldırısı sırasında Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı gençler bıçaklanarak öldürüldü. 200'den fazla kişi yaralandı.[27][28] Bu olay Kanlı Pazar olarak bilinir.
  • 3 Mayıs 1969: Görevi başında ölen sol görüşlü Yargıtay Başkanı İmran Öktem'in Maltepe Camisindeki cenazesine Komünizmle Mücadele Derneği, AP'li kişiler ile bazı öğrenciler tarafından saldırı düzenlendi. Arbede sırasında İsmet İnönü'yü kalabalığa silah çeken bir general kurtardı.[29] Yargıtay Başkanı adli yıl açılış konuşmasında "gerici ve sağcı akım çok tehlikeli bir hal aldı" demişti.[30]
  • 19 Eylül 1969: İstanbul Özel Işık Mimarlık ve Mühendislik Yüksek Okulunun devletleştirilmesini isteyen sol görüşlü öğrencilere silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda Orman Fakültesi öğrencisi sol görüşlü Mehmet Cantekin öldürüldü. 3'ü ağır 10 öğrenci yaralandı.[31]
  • 23 Eylül 1969: ABD Büyükelçisi Robert Komer'in arabasını yakan[32] sol görüşlü ODTÜ öğrencilerinden Taylan Özgür, İstanbul'da İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Kongresi'ne katılmak istediği sırada üzerinde silah bulunduğu için yakalanmak istenirken öldürüldü. Cinayetten sonra bir polis memuru yargılandı.[33][34][35]
  • 10 Aralık 1969: Yıldız'daki Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi öğrencisi sol görüşlü Mehmet Büyüksevinç kurşunlanarak öldürüldü. Olay sırasında arkadaşları yaralandı. Saldırıdan sonra yakalanan şüphelilerin sağ görüşlü Mücadele Birliği'nden olduğu öğrenildi.[36]
  • 14 Aralık 1969: Yıldız'daki Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi öğrencisi sol görüşlü Battal Mehetoğlu okula baskına gelen sağ görüşlü grup tarafından okul bahçesinde öldürüldü. Polis cinayetten sonra Mücadele Birliği'nden 24 kişiyi gözaltına aldı.[37]

1970

  • 13 Nisan 1970: Sol görüşlü Asteğmen Dr. Necdet Güçlü, Hacettepe Tıp Fakültesi bahçesinde ülkücü militanlar tarafından öldürüldü.[38] Şüpheliler arasında Ülkü Ocakları mensupları Aytekin Yıldırım, Ali Güngör, İbrahim Doğan, Osman Durmuş[39][40][41] vardı. Dava sırasında, cinayette kullanılan silahların görevli 2 subaya ait olduğu ortaya çıktı.[39]
  • 26 Nisan 1970: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde sol görüşlü Yaşar Serpin okul bahçesinde silahla vurularak yaralandı. Daha sonra hastanede öldü.[42] Öğrenci Derneği Başkanı'nın iddiasına göre Doğan Şahbudak isimli "polis ajanı" tarafından vuruldu.[43]
  • 29 Nisan 1970: Karadeniz Teknik Üniversitesinde, üniversite kantinine sağ görüşlü kişilerce saldırı düzenlendi. Saldırıda sol görüşlü Kenan Ölmez silahla vurularak ağır yaralandı.[44] Daha sonra çıkan olaylardan dolayı üniversite 4 Mayıs'a kadar kapatıldı.[45]
  • 22 Mayıs 1970: Sol görüşlü öğrenci Mustafa Kuseyri, Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulunun Talebe Cemiyeti odasında solcu arkadaşları tarafından kazayla başından vurularak öldürüldü.[46][47][48]
  • 8 Haziran 1970: Ülkücü görüşlü İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü son sınıf öğrencisi Yusuf İmamoğlu, komünist militanlar tarafından çatışma sırasında öldürüldü.[49]
  • 22 Ağustos 1970: Sol görüşlü Yapı İşçileri Sendikasının Genel Başkanı Necmettin Giritlioğlu, Aliağa'daki grevde öldürüldü.[50][51]
  • 10 Kasım 1970: İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesinde Atatürk afişlerini kaldıranın dekan Ayşe Saffet Rıza Alpar olduğu iddiası üzerine protestolar başladı. Sivil polisler Dekanlık Odasından öğrencileri silahla ateş açarak çıkardı.[52] Dekanın otomobiline molotof kokteyli atıldı.[53] Bazı fakültelerde, asistan ve öğretim üyelerinin de katılımıyla dekanın istifası, polislerin fakülteden çıkarılması ve Atatürk'ün afişlerinin tekrar asılması için süresiz boykot kararı alındı.[54][55] "Mustafa Kemal" afişlerinin yırtılması nedeniyle boykot sürerken İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi, 18 Kasım'da Ülkücüler tarafından basıldı. Çatışmada 2 öğrenci ile 1 sivil polis yaralandı. Üniversite süresiz kapatıldı.[56] Üniversitede dersler tekrar 23 Kasım'da başlayabildi.[57] 24 Kasım'da Kimya Fakültesi tekrar Ülkü Ocakları tarafından saldırıya uğradı, boykotçu öğrenciler tarafından duvarlara yazılmış yazılar silindi.[58] 27 Kasım'da Kimya Fakültesi 3 gün daha kapatıldı.[59]
  • 23 Kasım 1970: Ülkücü öğrenci Ertuğrul Dursun Önkuzu, iddialara göre komünist militanlar tarafından pencereden aşağı atılarak öldürüldü.[60] Önkuzu'nun, doktor ve savcı incelemesinde 11 metreden düşme sonucu ölme tespit edildi ancak işkence tespit edilmedi.[61]
  • 24 Kasım 1970: Önkuzu'nun öldürülmesi sonrası gelişen olaylarda, Hikmet Parabakan, Abbas Balkır, Sinan Gündüz adlı öğrenciler ülkücüler tarafından kaçırıldı. Öğrenciler bacaklarından tavana asıldı, derileri jiletle kesildi, parmakları kırıldı.[62] Kaçırma olayları üzerine Ülkü Ocaklarına baskın düzenleyen polis 71 kişiyi gözaltına aldı.[63]
  • 5 Aralık 1970: İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinin sol görüşlü öğrencisi Hüseyin Aslantaş, Çapa Yüksek Öğretmen Okulunda ülkücü militanlar tarafından başından vuruldu. Aslantaş 9 Aralık'ta hastanede öldü.[64][65][66]
  • 24 Aralık 1970: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin sol görüşlü öğrencisi İlker Mansuroğlu, fakülte bahçesinde sağ görüşlü militanlar tarafından silahla yaralandı.[67] Mansuroğlu 28 Aralık'ta hastanede öldü.[68]
  • 25 Aralık 1970: Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesinin sol görüşlü öğrencileri olan Nail Karaçam, Mehmet Demir ve Recep Sakın, ülkücü militanlar tarafından fakülte önünde kurşunlandı. Nail Karaçam öldü, diğerleri yaralandı. Katillerden Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sami Bal ve diğer sanıklar Hasan Ali Arıkan, Mahir Özsoy 24 yıl hapse mahkûm oldu.[69][70][71]

1971

1972

1973

1974

  • 26 Ocak 1974: 1973 genel seçimleri sonrası CHP lideri Bülent Ecevit tarafından CHP-MSP koalisyonu ile 37. Hükûmet kuruldu.
  • 17 Kasım 1974: CHP-MSP koalisyon hükûmetinin istifasından sonra Sadi Irmak'ın başkanlığında partilerüstü 38. Hükûmet kuruldu. Güvenoyu alamamasına rağmen Mart 1975'e kadar görevde kaldı.
  • 19 Aralık 1974: Yıldız Mühendislik (eski adıyla İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi) öğrencisi, İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Derneği Yönetim Kurulu üyesi sol görüşlü Şahin Aydın ve arkadaşı Sabahattin Beyseferoğlu, okuldan çıktıklarında ülkücü görüşlü kişilerce saldırıya uğradı. Şahin Aydın bıçaklanarak öldürüldü. Sabahattin Beyseferoğlu ise başından yaralandı. Aydın'ın ölümü, 12 Mart Dönemi sonrasının ilk siyasi cinayeti oldu.[88][89]

1975

  • 23 Ocak 1975: İstanbul'da Vatan Mühendislik öğrencisi sol görüşlü Kerim Yaman, Ülkücü militanlar tarafından silahla öldürüldü. Sol görüşlü 5 öğrenci ise çeşitli yerlerinden yaralandı.[90]
  • 31 Mart 1975: Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel tarafından I. Milliyetçi Cephe Hükûmeti isimlendirilen Adalet Partisi, Millî Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin koalisyonu ile 39. Hükûmet kuruldu.
  • 14 Nisan 1975: Eskişehir'de Ülkü Ocaklarına mensup 50 kişilik grup, öğrencilere saldırdı. Eczacılık okulundan Mehmet Gençer ve Ümit Perihan ağır yaralandı. 8 öğrenci ise hafif yaralandı. Saldırganlar toplum polisi ve halk tarafından dağıtıldı. 8 kişi gözaltına alındı.[91]
  • 21 Haziran 1975: CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Bolu-Gerede'de konuşma yaparken sağ görüşlü kişilerce taşlı, sopalı saldırı düzenlendi. 21 kişi yaralandı.[92]
  • 30 Ağustos 1975: ABD'nin İncirlik'te kurduğu askerî üssü protesto amaçlı Adana'da bazı kuruluşların yaptığı "Tam Bağımsız ve Bloksuz Türkiye için İncirlik Yürüyüşü" sırasında MHP binasından taş, silah ve dinamitle saldırı düzenlendi. Saldırıda 2 kişi yaralandı.[93]
  • 4 Eylül 1975: Elâzığ'da CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in otobüsüne sağ görüşlü AP'li ve MHP'li kişilerce saldırı düzenlendi. 2'si ağır 50 kişi yaralandı.[94]
  • 1 Aralık 1975: İstanbul-Şişli'de sol görüşlü TİP üyeleri Cezmi Yılmaz ile Halil Pelitözü isimli Galatasaray Mühendislik Yüksek Okulu öğrencileri, ışıklarda beklerken bir arabadan Ülkücüler tarafından açılan ateş sonucu vurularak öldürüldü.[95] Öğrencilerin öldürülmesini protesto amaçlı olarak İstanbul, Ankara ve İzmir'de yürüyüşler düzenlendi.[96]

1976

  • 3 Ocak 1976: ODTÜ'ye gitmekte olan otobüs, Ülkücüler tarafından silah zoruyla durduruldu. Öğrenciler ile Ülkücüler arasında çıkan çatışmada 2'si ağır 4 öğrenci silahla yaralandı. Yaralanan öğrencilerden ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencisi Semih Erbek öldü. Erbek'in, Ülkücü militan Selahattin Arpacı tarafından öldürüldüğü tespit edildi. Yargılama sonucunda Ülkücü sanık 15 yıla mahkûm oldu.[97][98][99]
  • 12 Ocak 1976: İzmir'de Ege Üniversitesine, öğrenci ve öğrenci olmayan Ülkücüler tarafından Çek yapımı silah ve patlayıcı maddelerle saldırı düzenlendi. Jandarmanın olaylara müdahalesi ile olaylar büyümeden durduruldu ve 152 Ülkücü gözaltına alındı.[100] Olaydan sonra 2 bin öğrenci Ege Üniversitesi Rektörlüğü önünde can güvenliklerinin sağlanması için protesto düzenledi. MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, olayları engelleyen Jandarma Komutanı için "aşırı solcu" dedi.[101]
  • 18 Ocak 1976: Kocaeli'nde öğrenci yurduna Ülkücüler tarafından silahlar ve patlayıcı maddeler ile saldırı düzenlendi. 9 öğrenci yaralandı.[102]
  • 21 Ocak 1976: Okul basmak istemeyen sağ görüşlü DTCF öğrencisi Zeki Yılmaz, çıkan tartışmada öldürüldü.[103] Soruşturmalar sonucunda eski Ülkü Ocakları Başkanı Muharrem Şemsek ve 11 arkadaşı nisan ayında tutuklu yargılandı. Mayıs ayında tutuklulardan 2'si hariç diğerleri serbest bırakıldı.[104][105]
  • 8 Nisan 1976: Ankara SBF'de sağcıların açtığı ateş sonucu Tabii Senatör Muzaffer Yurdakuler'in oğlu okul öğrencisi Hakan Yurdakuler vurularak öldürüldü. Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinin cinayeti protesto için yürüyüşüne ise polis müdahale etti. Çatışma sırasında Eşari Oran ve Burhan isimli öğrenci öldürüldü.[106] 9'u ağır, 40 öğrenci yaralandı. Yurdakuler'in ölümünden sorumlu 3 sağcı öğrenci hakkında 11 Mayıs'ta tutuklama kararı verildi.[107] Savcı yargılamalarda sanıklardan Davut Haskırış için 24 yıl hapis cezası istedi.[108]
  • 22 Temmuz 1976: Konya'da Yabancı Dil Yüksek Okuluna sağ görüşülü kişilerin saldırısı sırasında CHP eski milletvekili Ahmet Çobanoğlu'nun oğlu yüksek okulun öğrencisi Ali Naci Çobanoğlu, Mustafa Çökelek isimli Ülkücü tarafından bıçaklanarak öldürüldü.[109] İki arkadaşı ise yaralandı. Olaydan sonra 8 sağ görüşlü kişi gözaltına alındı. Çobanoğlu'nun katili daha sonraki yargılamalarda 20 yıla mahkûm oldu.[110] Ali Naci Çobanoğlu aynı zamanda Konya'nın Sesi isimli demokratik sol çizgide yayın yapan gazetede çalışıyordu.[111]
  • 29 Eylül 1976: Profilo Fabrikasında işten çıkarılan 18 işçi nedeniyle fabrikada protesto başladı. İşverenin isteği üzerine polis müdahale etti.[112] Polis-işçi çatışmasında işçi Yakup Eser göğsünden vurularak öldü. Olaylar günlerce sürdü. Çok sayıda işçi ve polis yaralandı. Yüzlerce işçi gözaltına alındı.[113]
  • 30 Eylül 1976: Devrimci Gençlik mensubu Yılmaz Turanlı, Artvin Borçka'da öldürüldü.[kaynak belirtilmeli]

1977

  • 1 Mayıs 1977: Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs kutlayan kalabalığa kimliği belirsiz kişiler tarafından ateş açıldı. 34 kişi öldü ve yüzlerce kişi yaralandı.[114][115] Bu olay Kanlı 1 Mayıs olarak bilinir.
  • 25 Mayıs 1977: İzmir, Selçuk'ta CHP'nin düzenlediği köy toplantısından sonra evlerine dağılanlara AP'li ve Ülkücü kişilerce ateş açıldı. Yaşar Aslan öldü, 2'si ağır 3 kişi yaralandı. Olaydan sonraki yargılamalarda Selçuk Ülkü Ocakları başkanı Hasan Öznur, ağabeyi İhsan Öznur ve babası Emrullah Öznur 8 yıl 4'er ay cezaya çarptırıldı.[116][117][118]
  • 29 Mayıs 1977: 5 Haziran'daki seçime hazırlık için İzmir'e giden CHP lideri Bülent Ecevit'i karşılayan Çiğli Havalimanı'ndaki kalabalığa patlayıcı madde atıldı. Ecevit'in yanındaki Mehmet İsvan ve İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak yaralandı.[119] Valilik daha sonraki açıklamasında Mehmet İsvan'ı yaralayan kurşunun İsmet Çetin isimli polise ait olduğunu açıkladı.[120]
  • 8 Haziran 1977: ODTÜ öğrenci temsilcileri tarafından düzenlenen boykot sırasında, Ankara Yüksek Öğretim Derneği ve Devrimci Gençlik üyesi sol görüşlü Ertuğrul Karakaya, jandarma tarafından silahla vurulduktan sonra hastanede öldü. Cesette dipçik yaraları olduğu belirtildi. Valilik, öldürülen öğrenciyi vuran jandarmanın kendini koruduğunu belirtti.[121]
  • 15 Haziran 1977: Erzurum Atatürk Üniversitesinde sol görüşlü Doçent Orhan Yavuz, sağ görüşlü 3 militan tarafından bıçaklanarak öldürüldü.[122] Olaydan sonra 52 kişi gözaltına alındı.[123]
  • 21 Haziran 1977: CHP lideri Bülent Ecevit tarafından 40. Hükûmet kuruldu. Ancak 1977 genel seçimlerinde CHP yüzde 41 oy oranı ile birinci parti olmasına rağmen TBMM'de güvenoyu alamadığından hükûmet bir ay sonra düştü.
  • 10 Temmuz 1977: Necdet Adalı ve diğer komünist militanlar silahlarla kahve bastı, sağ görüşlü Mehmet Ali Gözleme ve Sıtkı Aydın öldürüldü. Adalı, 12 Eylül Darbesi'nden sonra idam edildi.
  • 21 Temmuz 1977: Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel tarafından II. Milliyetçi Cephe Hükûmeti olarak isimlendirilen Adalet Partisi, Millî Selâmet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi koalisyonu ile 41. Hükûmet kuruldu.

1978

1979

1980

  • 14 Eylül 1980: Adana'da komünist militan Serdar Soyergin, fraksiyon ayrılığından dolayı sol görüşlü Erdoğan Polat'ı öldürdü. Kaçmaya çalışırken Tank Yüzbaşı Bülent Angın'ın da içinde bulunduğu güvenlik güçleriyle çatıştı, Yüzbaşı Angın öldürüldü. Soyergin 25 Ekim 1980'de idam edildi.
  • 26 Eylül 1980: Ankara Aktepe'de "Devrimci Yol imzalı pankart astığı" ihbarıyla 22 Eylül'de gözaltına alınan 23 yaşındaki öğretmen Zeynel Abidin Ceylan, gördüğü işkence sonucunda öldü. Ankara Emniyeti tarafından Gülhane Askerî Hastanesi Morgu'na bırakılan Ceylan'ın "hücresinde ölü bulunduğu" açıklandı.
  • 27 Eylül 1980: Devrimci Yol mensubu komünist militan Metin Eryaşar, Adana'da eylem hazırlığı içindeyken güvenlik güçleri tarafından kuşatılınca çıkan silahlı çatışmada öldü.
  • 5 Ekim 1980: Halkın Kurtuluşu mensubu Hasan Asker Özmen, gözaltında gördüğü işkence sonucunda öldü.
  • 28 Aralık 1980: Gaziantep'te Üsteğmen Şahin Akkaya, komünist militan Veysel Güney tarafından başından vurularak öldürüldü.

1981

  • 7 Ocak 1981: Komünist militan Mustafa Özenç, yakalanıp getirildiği jandarma karakolunda gizleyebildiği tabancasıyla Jandarma Astsubay Üstçavuş Hasan Hüseyin Özcan, Jandarma Astsubay Üstçavuş Nihat Özsoy, Orman Muhafız Bekçisi Hayri Şimşek ve Jandarma Er Şaban Öztürk'ü öldürüp kaçtı. 20 Ağustos 1981'de idam edildi.
  • 17/18 Ocak 1981: Komünist militan Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan ve Mehmet Kambur, mensubu oldukları komünist örgüte para bulmak için giriştikleri kuyumcu soygununda kuyumcunun oğlu Hasan Kahveci'yi ve polis memuru Mustafa Kılıç'ı öldürdü, emniyet kuvvetlerine ve halka ateş açtı, polis otosunu taradı. Dördü de 29 Ocak 1983'te idam edildi.
  • 6 Haziran 1981: Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birlikleri üyeleri komünist militanlar Tamer Arda, Atilla Ermutlu, Ercan Yurtbilir ve Doğan Özzümrüt güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürüldü.

1982

  • 7 Ağustos 1982: ASALA militanları tarafından Ankara Esenboğa Havaalanı'na düzenlenen bombalı saldırıda 9 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren militanlardan sağ olarak ele geçirilen Levon Ekmekçiyan 29 Ocak 1983'te idam edildi.
  • 16 Kasım 1982: TKP'nin İstanbul İl Sekreteri ve Merkez Komite üyesi Mustafa Asım Hayrullahoğlu gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürüldü. Daha sonraki yargılamalarda işkence ile öldürmek suçundan Başkomiser Ümit Bavbek, Komiser Orhan Yaman ve Komiser Mehmet Yetiş 10 yıl 8 ay hapis cezası aldı.[124]
Remove ads

Gözaltında kaybolan kişiler

12 Eylül Darbesi öncesinde sağ-sol çatışmasının tarafı olan gruplara mensup kişiler, darbeyi izleyen yıllarda güvenlik güçleriyle çatışmada öldürülmüş ya da yakalanarak gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan bazı kişilerin, güvenlik güçleri tarafından yasa dışı biçimde öldürüldüğü öne sürülmektedir.[125]

  • 18 Eylül 1980: 18 yaşındaki lise öğrencisi Hüseyin Morsümbül, Bingöl'de gözaltında kaybedildi.
  • 8 Ekim 1980: 13 Eylül'de Kars'ta gözaltına alınan ve Devrimci Yol mensubu olduğu iddia edilen Cemil Kırbayır gözaltında kaybedildi.
  • 21 Kasım 1980: DİSK Basın-İş Genel Başkanı gazeteci Faruk Eren'in ağabeyi olan ve Devrimci Sol mensubu olduğu iddia edilen Hayrettin Eren, Saraçhane'de gözaltına alındı. Kendisinden bir daha haber alınamadı.
  • 10 Nisan 1981: MLSPB militanı olduğu iddia edilen Nurettin Yedigöl, İstanbul'da gözaltında kaybedildi.
  • 29 Temmuz 1981: TKP/ML Genel Sekreteri komünist militan Süleyman Cihan İstanbul'da gözaltına alındı. Bir süre sonra cesedi bulundu.
Remove ads

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Wikiwand in your browser!

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.

Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.

Remove ads