Loading AI tools
Türk yazar ve şair (1923–2015) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Kemal Sadık Gökçeli[9] veya bilinen adıyla Yaşar Kemal (6 Ekim 1923, Hemite, Osmaniye[10] – 28 Şubat 2015, İstanbul), Kürt kökenli Türk roman ve hikâye yazarı, şair ve aktivisttir.[1][11][12] Türk edebiyatının en önde gelen yazarlarından biri olarak kabul edilen Yaşar Kemal, yaşamı boyunca pek çok ödül almış ve Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilmiştir.[13][14][15] En ünlü eseri, yaklaşık 32 yılda tamamladığı İnce Memed roman serisidir.[16]
Yaşar Kemal | |
---|---|
Doğum | Kemal Sadık Gökçeli 6 Ekim 1923 Hemite, Osmaniye, Türkiye |
Ölüm | 28 Şubat 2015 (91 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Defin yeri | Zincirlikuyu Mezarlığı, İstanbul, Türkiye |
Takma ad | Yaşar Kemal |
Meslek | Yazar |
Dil | Türkçe |
Milliyet | Kürt[1] |
Vatandaşlık | Türkiye |
Dönem | 1943–2015 |
Tür | Roman, şiir, öykü |
Önemli eser | İnce Memed (1955–1987) |
Önemli ödülleri | Tüm Liste |
Evlilikler | Thilda Serrero (e. 1952; ö. 2001) Ayşe Semiha Baban (e. 2002; ö. 2015) |
Yaşar Kemal 1939'da, henüz 16 yaşındayken, Seyhan adlı ilk şiirini Görüşler adlı dergide yayımladı.[17] Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı. 1940–1941 arasında Çukurova ve Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, 1943'te Adana Halkevi dergisi tarafından basıldı.[9] Kayseri'de askerliğini yaptığı sırada, 23 yaşındayken, ilk hikâyesi olan Pis Hikâye'yi yazdı.[18] 1948'de Bebek hikâyesinin ardından Dükkâncı'yı yazdı. 1940'lı yıllarda Adana'da çıkan Çığ dergisi çevresinde Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino gibi ünlü isimlerle tanıştı.[19] Özellikle ressam Abidin Dino'nun ağabeyi Arif Dino ile kurduğu yakınlık, onun düşün ve yazın dünyasının gelişimini önemli ölçüde etkiledi.[19] "Kemal Sadık Gökçeli" adıyla çeşitli yayınlarda yazarken, "Yaşar Kemal" adını ise ilk olarak Cumhuriyet gazetesine girince kullandı ve 1951–1963 yılları arasında bu gazetede fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı.[20] Bu dönemde Anadolu insanının iktisadi ve toplumsal sorunlarını dile getirdiği röportajları ile tanınmaya başladı. 1952'de, ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ı yayımladı.[21] 1947'de, kendisini büyük üne kavuşturacak olan İnce Memed romanının ilk cildini yazdı, fakat yarım bıraktı. Eseri 1953–1954'te ancak bitirdi ve o yıllarda Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildi; 1955'te de Çağlayan Yayınları tarafından iki ciltlik kitap hâlinde basıldı.[22] Roman, ağalara karşı Çukurova'nın yoksul halkına arka çıkan "İnce Memed" adlı karakterin halkı için savaşmasını konu almaktadır. Dört ciltten oluşan seri, otuz iki yılda tamamlandı.
Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlandı. Ayrıca PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. Hayatı boyunca yerli ve uluslararası toplam 38 ödül aldı.[23] Nobel Edebiyat Ödülü'ne Türkiye'den aday gösterilen ilk yazar oldu.[24] 1952–2001 yılları arasında Thilda Serrero ile evli kalan Yaşar Kemal, eşinin 2001'deki ölümünün ardından 2002 yılında Ayşe Semiha Baban ile ikinci evliliğini yaptı. 28 Şubat 2015 tarihinde, 91 yaşındayken, organ yetmezliği sebebiyle yoğun bakımda olduğu hastanede öldü. Cenazesi 2 Mart 2015 tarihinde düzenlenen törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.[25][26][27]
Kürt kökenli olan Yaşar Kemal; 1990'lı yılların ortasında, PKK ve Türk güvenlik güçleri arasında yaşanan silahlı çatışmaları eleştirdi. Çeşitli makalelerinde "Kürt Sorunu" hakkında kişisel görüşlerini yazdı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin azınlıklara, özellikle de Kürtlere karşı ırkçı tavırlar içerisinde bulunduğunu belirten Yaşar Kemal, yazdığı yazılar nedeniyle Türk mahkemelerince çeşitli cezalar aldı. Kürt aktivistleri desteklediği için "ayrılıkçı propaganda" suçlaması ile yargılandı.[28][29][30] Ayrıca Yaşar Kemal'in, Atatürk'ün 1930'lardaki dil reformlarından sonra Türkçenin edebi bir dil olarak düşüşe geçmesinden sonraki ilk yıllarda Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunduğu söylenilir.[31][32]
İnce Memed I, Ağrıdağı Efsanesi, İnce Memed II, Kuşlar da Gitti, İnce Memed III eserleri yazarın en çok satan kitaplarıdır.[33] D&R'ın 146 mağazası ve internet satışları baz alınarak belirlenen verilere göre, yazarın ölümünden sonraki hafta kitaplarının satışları %417 arttı. İnce Memed eseri, Hürriyet gazetesi tarafından 2017'de oluşturulan yüz kişilik jüri tarafından belirlenen "Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı" listesinde 1 numara seçildi.[34]
Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan Kürt kökenli[35][36][37] bir ailenin çocuğu olarak Adana'nın o dönemde ilçesi olan Osmaniye'nin Hemite (o zamanki adı: Gökçeli ya da Göğceli; bugünkü adı: Gökçedam) köyünde doğdu.[9] Yazarın doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Behçet Necatigil tarafından yazılan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'nde 1922;[38] Tuba Tarcar Çandar tarafından hazırlanan Yaşar Kemal Fotobiyografisi'nde Ocak 1923 olarak belirtilmiştir.[39] Doğum tarihinin nüfus cüzdanında 1926 yazdığını söyleyen Yaşar Kemal, nüfus cüzdanını ilkokulu bitirdikten sonra aldığını, kendi hesaplarına göre doğum tarihinin 1923 olduğunu ifade etmiştir.[40] Bu tarihin de hatalı olabileceğini belirten yazar, köylüler yayladan döndüklerinde doğduğunu, bunun da ekim ayına denk geldiğini söylemiştir. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu.[41] Luvan aşiretinden olan babası, I. Dünya Savaşı çıkınca ailesiyle birlikte ikâmet ettikleri köyden ayrılıp göç etmeye başlamışlardır.[40] Van'dan Diyarbakır'a, buradan da Çukurova'ya bir buçuk yıl süren göç sonucu gelmişlerdir. O zamanlar Kadirli'ye bağlı olan altmış hanelik Türkmenlerin yaşadığı Hemite köyüne yerleşmişlerdir.[40]
"Babam, anam Doğu Anadolu'dan, 1915'te Rus ordusu Van'ı işgal edince, oradan bir buçuk yılda Çukurova'ya gelerek bu köye yerleşmişler. Köyde bizimkilerden başka Kürtçe konuşan hiç kimse yoktu. Ben kendimi bildiğimde Kürtçe sadece bizim evin içinde konuşuluyordu. Ben doğduğumda babam çok yaşlı, belki elli yaşın üstündeydi, anam da çok gençti. On yedi yaşında. Evde babamın bir kardeşi, onun karısı, bir de akrabaları bir genç kız vardı. Amcamın karısının bir elini Van'da bir top gülle parçası almış götürmüştü. Aile bir bey ailesiydi. Ailenin mensup olduğu Luvan aşiretinin son beyi Gulihan Bey babamın amcasıydı."[40]
Üç buçuk yaşlarında iken bir kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçağın kayarak gözüne saplanması sonucu sağ gözü kör oldu.[42] Dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada Van'dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü Yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürüldü.[40][43] Bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuldu.[42]
"Ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. Ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. Yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. Hiç kekelemiyordum. Kitap okurken de, okur yazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. On iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti."
Babasının öldürülmesinden sonra annesi Nigâr Hanım, yazarın amcası Tahir Efendi ile evlendi.[40] Babası varlıklı biriyken ölümü sonrası ailesinin maddi durumu değişmiş ve köyün en fakir ailelerinden olmuşlardır.[40] Sekiz yaşındayken köye gelen çerçinin köy kadınlarının borcunu bir deftere yazdığını gördü ve yazılanın yazı olduğunu öğrendi. Dokuz yaşındayken Adana'nın Burhanlı köyündeki ilkokula giderek üç ayda okuma ve yazmayı öğrendi.[40] Ortaokul ikinci sınıftayken sınavla Türk Maarif Cemiyeti'nde yatılı olarak okumaya başladı fakat üç ayı bulan devamsızlığından ötürü yatılı okuma hakkını kaybetti. Son sınıftayken okuldan tasdikname ile ayrılarak çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk tarlalarında, patozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.[9]
1978 yılında yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle atıştığını" anımsadığını belirtti.[44] İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi:
"Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde, bayramlarda beni hep Aşık Mecitle atıştırırlardı. Aşık Mecitle, Kadirli'de bir kahvede bir gece sabaha kadar atıştığımı şimdi iyice anımsıyorum."[44]
Annesi ilk zamanlar şiir okumasına karşı çıkarken daha sonraları babasının koruyucusu olan Zalanınoğlu adındaki eşkıyanın öldürüldüğünü duyan Yaşar Kemal, sabahlara kadar ağıt yaktı. Yaktığı ağıtı annesi dinlemiş ve onun bu ağıtını beğenmiştir. Yaşar Kemal'in ifadesiyle artık annesini de yenmiştir ve bir halk aşığı olma yolunda hiçbir engel kalmadı.[42] Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurova'dan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayımladı.[44] 1944 yılında ilk hikâyesi Pis Hikâye'yi yayımladı. Bunu, Kayseri'de askerlik yaparken yazmıştı. 1940'larda Adana'da çıkan Çığ dergisi çevresinde Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino gibi isimlerle tanıştı.[45] Özellikle, ressam Abidin Dino'nun ağabeyi Arif Dino'yla kurduğu yakınlık onun düşün ve yazın dünyasının gelişimini önemli bir ölçüde etkilemiştir.[45] Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı.
İnce Memed eseriyle ilgili Yaşar Kemal'in sözleri.[22]
Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı ve 1951-1963 yılları arasında gazetede fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı.[46] 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi.[47] 1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi.[22] Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi.[48] Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikâyesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı.[48]
Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Rumence'ye ve diğer dillere çevrildi.[49]
"Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum."
Yaşar Kemal'in edebi çalışmalarında halka dönük bir düşünce hakim oldu ve bunu, bir yerde politik düşünce ile birleştirerek yürüttü. Yapıtlarında, halk şiirinde, epopelerde olduğu gibi insan değerlerinden kopmamaya çalıştı.[44] Yaşar Kemal, siyasi görüşü ile sanatının paralel olduğunu, "halk ve doğa"ya inandığını, sanatının proletaryanın çıkarlarının emrinde olduğunu dile getirmiştir.[49]
Yaşar Kemal hem Dünya edebiyatından hem Türk edebiyatından etkilenmiştir. Beşinci sınıftayken Alphonse Daudet'nin Le Petit Chose kitabı yazarın okuduğu ilk romandır, daha sonra Kerem ile Aslı'yı okur.[40][50] On yedi yaşındayken okuduğu Don Kişot yazarı etkileyen ilk kitaptır.[42] Romanı okuduktan sonra günlerce etkisinde kaldığını şu sözlerle belirtmiştir:
"Don Kişot'u okuyunca yeni bir dünya buldum. Günlerce etkisinde kaldım. Cervantes bütün insanlığımı, yüreğimde sakladığım birçok gizi açıklamıştı. Bir karanlığa gömülmüş, sonra da içimde bir yücelme olmuştu."[40]
Abidin Dino'dan alıp okuduğu Sait Faik Abasıyanık'ın Medarı Maişet Motoru'na "hayran" kalmıştır. On yedi yıl boyunca roman, sanat, sosyalizm tartıştığı Arif Dino ile şiir, edebiyat, resim konuştuğu Abidin Dino, yazarı etkilemişlerdir. Dilde ise Karacaoğlan'ın etkisinde "çok" kaldığını belirtmiştir.[40] Alexandre Dumas'nın Kamelyalı Kadın'ını defalarca okumuştur ve romanının sürükleyici olmasını kendi romanlarında temel ilke haline getirdiğini belirtmiştir.[51] Bunların dışında Balzac, Dostoyevski, Gogol, Çehov, Köroğlu etkilendiği diğer yazar ve şairlerdir.[42] Yazar, yazmaya başlamadan önce dilini canlı tutabilmek için Türk edebiyatından Nâzım Hikmet'i okumuştur.[52]
17 yaşından ölümüne değin sosyalist politikanın içinde yer aldı.[48] 1950'de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanıp Kozan Cezaevi'nde bir sene boyunca tutuldu ve 1951 yılında serbest bırakıldı. 1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisine (TİP) 1962'de katıldı.[49] Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal,[49] TİP'te sekiz yıl çalıştı ve partinin yöneticilerinden birisi oldu.[22] 1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir.[48] Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir:
"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için bilinçli olarak kullanılmışlardır emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."
TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı.[49] Sovyetler Birliği'nin çökmesinin, sosyalizmin çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.[22]
4 Şubat 1974'te yetmiş şair ve yazarın ilk toplantısıyla Türkiye Yazarlar Sendikası kuruldu ve Yaşar Kemal, ilk toplantı sonucu "Kuruluş Kurulu" içinde yer aldı.[53] Ayrıca genel kurulda Yaşar Kemal sendikanın genel başkanlığına getirildi. 1950'de Halide Edib Adıvar'ın öncülüğünde Türk PEN Kulübü kuruldu fakat kulüp, 12 Eylül 1980 askerî darbesi üzerine kapandı, 1989'da Yaşar Kemal'in öncülüğünde tekrar açıldı.[54] Kemal, bu dönemde kulübün başkanlığına getirildi.
Ocak 1995'te Alman Der Spiegel dergisinde Türkiye'de devletin Kürtlere yönelik yıllardır süren baskı politikasını, o günlerde tüm şiddetiyle süren savaşı anlatan "Yalanlar Seferi" başlıklı bir makalesi yayınlandı.[55] Terörle Mücadele Yasası'na göre "bölücülük propagandası" yapmakla suçlanan Kemal'e Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) dava açıldı.[55] Kemal aslında makaleyi Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye başlıklı derleme kitap için yazmıştı. Kitap Şubat 1997'de yayımlandı ve raflara çıkışının ikinci gününde toplatıldı.[55] 23 Ocak 1995'te yapılan ilk duruşmada aralarında Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Adalet Ağaoğlu'nun bulunduğu yüzlerce kişi Yaşar Kemal'e destek vermek için mahkemeye gitti.[56] Yazar, 2 Aralık 1995'te beraat etti.[57] Aynı yıl Index on Censorship dergisinde "The dark cloud over Turkey" (tr. Türkiye Üzerinde Kara Bulutlar) yazısı yayımlandı[58] ve yazı, Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye içinde yer aldı. Bu yazısından ötürü 7 Mart 1996'da Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesine dayanılarak yargılandı ve yayıncıya 3 milyon 491 bin 666 TL para, Yaşar Kemal'e ise bir yıl sekiz ay hapis ile para cezası verildi ve ceza ertelendi. Makalenin halkı kin ve nefrete teşvik ettiği ileri sürülen karar 18 Ekim 1996'da da Yargıtay tarafından onandı.[59] Bunun üzerine C. S. Y. Yayınevi, kitabın toplatılmasıyla düşünce ve ifade özgürlüğünü garanti altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinin ihlal edildiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurdu. Yaşar Kemal de kendi başvurusunda Türkiye'nin 10. maddenin yanında toplatma kararını mahkemeden önce almakla suçsuzluk ilkesini bozduğunu belirtti. Bu nedenle AİHS'nin 6 ve kanunsuz cezalandırmayı yasaklayan 7. maddelerinin de ihlal edildiğini vurguladı.[59] AİHM, sözleşmenin 6 ve 7. maddelerine aykırılık iddialarını reddeden mahkeme, maddi tazminata yer olmadığını, 10. maddesinin ihlal edildiğine dair tespitin, yazarın manevi zararını gidermeye yeteceğine karar verdi.[60]
Yaşar Kemal, Türkiye'den aldığı birçok ödülün yanı sıra Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d'Honneur nişanı, Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d'Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü'nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurt dışında beşi Türkiye'de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi almıştır.[61] 1973'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterildi.[62] 1974'te Nobel Edebiyat Ödülü için beş finalistten biri olmuştur.[63] Nobel'e aday gösterilen ilk Türk olan Kemal, verdiği bir röportajda "Ölene kadar da aday olacağım." dedi.[62]
|
|
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.