Necmettin Erbakan (29 Ekim 1926, Sinop – 27 Şubat 2011, Ankara), Türk yüksek makine mühendisi, akademisyen, siyasetçi ve Millî Görüş ideolojisinin kurucusudur. Başbakan yardımcılığı ve başbakanlık görevlerinde bulunmuştur. 1974 yılında Bülent Ecevit liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi ile kurulan koalisyon hükûmetinde başbakan yardımcısı ve devlet bakanı olmuştur. 1974 Genel Affı ve Kıbrıs Harekâtı'na destek vermiştir. 1996'da başbakan olmuş, başbakanlık görevini 28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 tarihleri arasında sürdürmüştür. 28 Şubat sürecinde istifa etmeye zorlanmış, partisi kapatılmış ve kendisine 5 yıl süreliğine siyaset yasağı getirilmiştir. Kayıp Trilyon Davası'nda 2 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan | |
---|---|
Saadet Partisi Genel Başkanı | |
Görev süresi 17 Ekim 2010 - 27 Şubat 2011 | |
Yerine geldiği | Numan Kurtulmuş |
Yerine gelen | Mustafa Kamalak |
Görev süresi 11 Mayıs 2003 - 30 Ocak 2004 | |
Yerine geldiği | Recai Kutan |
Yerine gelen | Recai Kutan |
Türkiye Büyük Millet Meclisi 14, 15, 16, 19 ve 20. Dönem Milletvekili | |
Görev süresi 20 Ekim 1991 - 22 Şubat 1998 | |
Seçim bölgesi | 1991 – Konya 1995 – Konya |
Görev süresi 12 Ekim 1969 - 12 Eylül 1980 | |
Seçim bölgesi | 1969 – Konya 1973 – Konya 1977 – Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Ana Muhalefet Partisi Lideri | |
Görev süresi 30 Haziran 1997 - 16 Ocak 1998 | |
Başbakan | Mesut Yılmaz |
Yerine geldiği | Mesut Yılmaz |
Yerine gelen | Tansu Çiller |
Görev süresi 6 Mart 1996 - 28 Haziran 1996 | |
Başbakan | Mesut Yılmaz |
Yerine geldiği | Mesut Yılmaz |
Yerine gelen | Mesut Yılmaz |
Refah Partisi Genel Başkanı | |
Görev süresi 11 Ekim 1987 - 16 Ocak 1998 | |
Yerine geldiği | Ahmet Tekdal |
Yerine gelen | Parti kapatıldı. |
23. Türkiye Başbakanı | |
Görev süresi 28 Haziran 1996 - 30 Haziran 1997 (1 yıl ve 2 gün) | |
Cumhurbaşkanı | Süleyman Demirel |
Yerine geldiği | Mesut Yılmaz |
Yerine gelen | Mesut Yılmaz |
Millî Selamet Partisi Genel Başkanı | |
Görev süresi 20 Ekim 1973 - 16 Ekim 1981 | |
Yerine geldiği | Süleyman Arif Emre |
Yerine gelen | Parti kapatıldı. |
Türkiye Başbakan Yardımcısı | |
Görev süresi 21 Temmuz 1977 - 5 Ocak 1978 | |
Başbakan | Süleyman Demirel |
Yerine geldiği | Turan Güneş Orhan Eyüboğlu |
Yerine gelen | Orhan Eyüboğlu Hikmet Çetin Turhan Feyzioğlu Mehmet Faruk Sükan |
Görev süresi 31 Mart 1975 - 21 Haziran 1977 | |
Başbakan | Süleyman Demirel |
Yerine geldiği | Zeyyat Baykara |
Yerine gelen | Turan Güneş Orhan Eyüboğlu |
Görev süresi 26 Ocak 1974 - 17 Kasım 1974 | |
Başbakan | Bülent Ecevit |
Yerine geldiği | Kemal Satır Nizamettin Erkmen |
Yerine gelen | Zeyyat Baykara |
Millî Nizam Partisi Genel Başkanı | |
Görev süresi 26 Ocak 1970 - 20 Mayıs 1971 | |
Yerine geldiği | Makam oluşturuldu. |
Yerine gelen | Parti kapatıldı. |
10. TOBB Başkanı | |
Görev süresi 25 Mayıs 1969 - 8 Ağustos 1969 | |
Yerine geldiği | Sırrı Enver Batur |
Yerine gelen | Sırrı Enver Batur |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 29 Ekim 1926 Sinop, Türkiye |
Ölüm | 27 Şubat 2011 (84 yaşında) Ankara, Türkiye |
Defin yeri | Merkezefendi Mezarlığı, İstanbul |
Milliyeti | Türk |
Partisi | Millî Nizam Partisi (1970-1971) Millî Selamet Partisi (1973-1981) Siyasi yasaklı dönemi (1981-1987) Refah Partisi (1987-1998) Siyasi yasaklı dönemi (1998-2003) Saadet Partisi (2003-2011) |
Evlilik(ler) | |
Çocuk(lar) | Zeynep, Elif, Fatih |
Bitirdiği okul | İstanbul Erkek Lisesi, İstanbul Makina Fakültesi, RWTH Aachen Üniversitesi |
Mesleği | Siyasetçi, yüksek makine mühendisi, akademisyen |
Hükûmeti | 54. Türkiye Hükûmeti |
İmzası | |
Takma adı | Mücahid Erbakan, Savunan Adam, Hoca |
Ailesi ve eğitimi
Sinop'ta kadı vekili olarak görev yapan Mehmet Sabri Bey ile Kamer Hanım'ın dört çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya geldi. Anne tarafı Çerkes,[1] baba tarafı ise 19. yüzyılın sonlarında Adana'nın Kozan, Saimbeyli ve Tufanbeyli bölgelerinde hüküm sürmüş Kozanoğlu Beyliği'ne dayanır.[2][3][4] İlköğrenimine Kayseri'de başlamasına karşın babasının tayin olması dolayısıyla Trabzon'da tamamladı. 1937'de orta tahsile başladığı İstanbul Erkek Lisesi'nden 1943'te birincilikle mezun oldu. Üniversiteye sınavsız giriş hak kazanmış olmasına rağmen sınava girmeyi tercih etti. Erbakan'ın öğrenime başladığı yıl olan 1943'te, öğretim süresi altı yıl olan Yüksek Mühendis Mektebi üniversiteye dönüştürülerek adı İstanbul Teknik Üniversitesi olarak değiştirildi ve öğretim süresi beş yıla indirildi. Bu nedenle Erbakan kendisinden önce okula başlayan öğrencilerle birlikte tahsiline 2. sınıftan başladı.[2] Teknik üniversitede aynı dönemdeki öğrenciler arasında inşaat fakültesinden Süleyman Demirel ve elektrik fakültesinden Turgut Özal da vardı. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesinden 1948 yılında mezun oldu. 1948'den 1951 yılına kadar motor kürsüsünde asistan olarak görev yaptı. Bu süreçte öğretim üyesi olarak Prof. Dr. Selim Palavan'la beraber motor dersi verdi.
Üniversite tarafından 1951'de gönderildiği Almanya'da RWTH Aachen'de (Aachen Teknik Üniversitesi) doktorasını yaptı. Deutz AG motor fabrikasına davet edildi. Alman ordusu için araştırma yapan DVL Araştırma Merkezi'nde Prof. Dr. Schmidt ile çalışmalar yaptı. Leopard tankının motor tasarımında görev yaptı.[5]
1953'te doçentlik sınavını vermek üzere Türkiye'ye döndü. 1954'te, 27 yaşındayken, İTÜ'de doçent oldu. Araştırmalar yapmak üzere altı aylığına tekrar Almanya'ya Deutz fabrikasına gitti. Mayıs 1954-Ekim 1955 arasında askerlik hizmetini yerine getirdi. Tekrar üniversiteye döndü. 1956-1963 arasında ilk yerli motoru üretecek olan 200 ortaklı Gümüş Motor'u kurdu ve motor üretimini gerçekleştirdi. 1965'te profesör unvanını aldı. 1967'de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin genel sekreterliğine seçildi. Aynı yıl, TOBB'da sekreteri olarak görev yapan Nermin Erbakan'la evlendi.[6] Bu evliliğinden üç çocuğu (Zeynep, d. 1968; Elif, d. 1974 ve Fatih, d. 1978) oldu.
Bu dönemde büyük sanayici ve tüccarlara karşı Anadolu'nun tüccar ve küçük sanayicilerini savunmasıyla dikkati çekti. 25 Mayıs 1969'da TOBB genel başkanlığına seçildi. Ama Adalet Partisi hükûmetinin seçimleri iptal etmesiyle 8 Ağustos 1969'da başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı.[7]
Siyasî hayatı
12 Eylül öncesi
1969 genel seçimleri'nde Adalet Partisi'nden milletvekili aday adaylığı Süleyman Demirel tarafından veto edildiği için Konya'dan bağımsız aday oldu ve iki milletvekili seçtirecek oy alarak milletvekili seçildi. 17 Ocak 1970'te 17 arkadaşıyla Millî Nizam Partisi'ni kurdu. Ancak parti 12 Mart 1971 Askeri Müdahalesi'nden kısa süre sonra, "laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü" iddiasıyla açılan dava sonunda 20 Mayıs 1971'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı, yöneticileri hakkında ise ceza davası açılmadı.[8] Erbakan, MNP'nin kapatılmasından sonra İsviçre'ye gitti ve bir süre orada kaldı. 1973 genel seçimlerinden önce Türkiye'ye döndü. Türkiye'ye dönüşüyle ilgili olarak Süleyman Demirel'in liderliğindeki Adalet Partisi'nin oylarını bölmek amacıyla Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ile Orgeneral Turgut Sunalp tarafından ikna edilerek Türkiye'ye döndüğü iddia edildi.[8][9]
11 Ekim 1972'de MNP kadrolarıyla Millî Selamet Partisi'ni kurdu. 14 Ekim 1973 seçimlerinde Millî Selamet Partisi yüzde 12 oy oranıyla 48 milletvekilliği kazandı. Seçimlerden hemen sonra 1974'te Bülent Ecevit'in liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi ile MSP arasında kurulan koalisyon hükûmetinde devlet bakanı ve başbakan yardımcısı oldu.
Erbakan'ın, koalisyonun kurulmasından hemen sonra İstanbul'un Karaköydeki Güzel İstanbul Heykeli'ni "ahlaksızlık" olduğu iddiasıyla kaldırtıp çöpe attırması ve yayımlattığı genelge ile bira satışlarını yasaklaması büyük tepki çekti. Çıkarılması planlanan genel affın solcuları da kapsamasına karşı çıktı. Genel af çıktı, ileride Erbakan'ın yanında siyaset yapacak olan Kadir Mısıroğlu gibi isimler de aftan yararlandı. Her geçen gün koalisyonun iki ortağının dünyaya çok farklı baktıkları ortaya çıktı. Kıbrıs'tan gelen darbe haberi bir anda gündemi değiştirdi ve her şeyi unutturdu.[10] Bu dönemde Kıbrıs Harekâtı'nın yapılmasını savundu. Harekâttan sonra adanın tamamının ele geçirilmesi konusunda Ecevit ile görüş ayrılığına düştü. Ecevit'e göre Erbakan ve MSP, "harekâta bir cihat havası, fetih havası vermeye kalkıyordu ve bu tutum; dünyada ciddi kuşkular uyandırabilecek, Türkiye'nin elini kolunu bağlayabilecek sorunlar yaratabilirdi." 17 Eylül 1974'te hükûmet dağıldı.[11]
Mart 1975'te Adalet Partisi, Millî Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) arasında kurulan I. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nde devlet bakanı ve başbakan yardımcısı oldu. 1977 genel seçimlerinde MSP'nin milletvekili sayısı yarı yarıya düşerek 24'e geriledi. Temmuz 1977'de AP, MSP ve MHP koalisyonuyla kurulan II. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nde yine devlet bakanı ve başbakan yardımcısı oldu. Adalet Partisi'nin Kasım 1979'da kurduğu azınlık hükûmetini dışarıdan destekledi. 6 Eylül 1980'de partisinin Konya'da düzenlediği Kudüs Mitingi'nde İstiklal Marşı protesto edildi, şeriat sloganları atıldı. Erbakan'ın ve diğer MSP'lilerin kol kola girdiği kortej, Arapça pankartlarla yürüyüş yaptı. Bu mitingin 12 Eylül Darbesi'nin sebeplerinden birisi olduğu söylenmiştir.[12][13]
12 Eylül sonrası
12 Eylül'de bir süre İzmir Uzunada'da gözaltında tutuldu. 15 Ekim 1980'de 21 MSP yöneticisiyle birlikte "MSP'yi illegal bir cemiyete dönüştürmek ve laikliğe aykırı davranmak" suçlamasıyla tutuklandı. 24 Temmuz 1981'de serbest bırakıldı. 1983'te hakkında verilen hüküm Askerî Yargıtay'ca bozulduktan sonra 14 Şubat 1985'te beraat etti.[14]
1982 Anayasası gereğince 10 yıl siyaset yapma yasağı aldı. 6 Eylül 1987 halk oylaması sonrası siyasete döndü.
Refah Partisi dönemi ve başbakanlığı
11 Ekim 1987'de Refah Partisi genel başkanı seçildi. Refah Partisi'nin Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile (IDP) ittifak kurduğu 1991 seçimlerinde Konya'dan milletvekili seçildi. 27 Mart 1994'te yapılan yerel seçimlerde partisi yüzde 19 oranında oy alarak büyük bir başarı kazandı. İki önemli büyükşehir olan İstanbul ve Ankara'yı genç adayları Recep Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek ile kazandı.
1994 yılında "Refah Partisinin Libya ve Suudi Arabistan'dan yardım aldığı" iddiaları ortaya atıldı. Ardından da "partinin Bosna Müslümanlarına yardım için topladığı milyarlarca liranın parti kasasına aktarıldığı" gündeme geldi. Konuyu gündeme getiren Başbakan Tansu Çiller oldu. Erbakan ise iddialara,
"Yardımı toplamışlar. Bu insana inanmışlar, buna parasını vermişler, sen ne karışıyorsun? Sen ne karışıyorsun!" şeklinde cevap verdi.
Erbakan daha sonra, "toplanan paralarla Bosna'ya füze fabrikası kurduklarını" söyledi. Başbakan Çiller bunu yalanladı. Toplanan yardım paralarının "partinin kasası" olarak bilinen Süleyman Mercümek'e verildiği, Mercümek'in milyon dolarları ekonomik krizde bankalarda batırdığı ortaya çıktı. Erbakan ve partisi sert şekilde eleştirildi. Mercümek yargılandı ve hapis cezasıyla birlikte cumhuriyet tarihinin o güne kadarki en ağır para cezasına çarptırıldı. Daha sonra Erbakan'ın mal varlığında ortaya çıkan 148 kilo altın gündeme geldi. TRT'den canlı yayımlanan Meclis oturumunda konuyu gündeme taşıyan SHP'li Mustafa Kul'un Refah Partili milletvekilleri tarafından dövülmesi tepki çekti. Bosna'da yaşanan olaylara tepki için Taksim'de düzenlenen mitingde Arapça pankartlarla yürüyüş yapılması, "Laik devlet, yıkılacak elbet." gibi sloganların atılması şeriat tartışmalarını doğurdu. 13 Nisan 1994 tarihinde partisinin grup toplantısında söylediği,
"Refah Partisi iktidara gelecek, adil düzen kurulacak. Sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak? Tatlı mı olacak, kanlı mı olacak?" sözleri tepkileri daha da artırdı.[15]
Millî Görüş Hareketi'nin tarihindeki en büyük başarıyı elde ettiği 1995 seçimlerinde Refah Partisi, aldığı yüzde 21,37 oy oranı ve kazandığı 158 milletvekili ile birinci parti oldu. Doğru Yol Partisi (DYP) ile Anavatan Partisi (ANAP) arasında kurulan kısa ömürlü koalisyon hükûmetinin istifasından sonra son genel seçimde birinci parti olan Refah Partisi'nin, Tansu Çiller'in DYP'si ile kurduğu Refah-Yol Hükûmeti'nde 28 Haziran 1996'da başbakan olarak göreve başladı. Koalisyon hükûmeti başbakanı olarak görevde olduğu 1996-1997 arası 1 yıllık dönemde Türkiye ekonomisi %7,5 oranında büyümüş ve Türkiye'nin GSMH'si dünya toplamının binde 11,96'sınden binde 12,37'sine yükselmiştir.[16] Yapılan reformlar arasında, kamu kuruluşları arasında havuz sisteminin kurulması ve gelişmekte olan ve halkının çoğunluğu Müslüman ülkelerden 8 tanesini bir araya getiren D8 oluşumu gösterilebilir.
Erbakan'ın başbakanlığından sonra Mustafa Kemal Atatürk'e, laikliğe ve cumhuriyete karşı Refah Partisi'nin bazı milletvekilleri, il ve ilçe teşkilatları ve üyeleri tarafından edilen hakaretler ve sokaklardaki şeriat eylemleri kamuoyunun bir kesiminde endişe ve tepki ile karşılandı. Erbakan ilk yurt dışı ziyaretini İran'a yaptı. 2-7 Ekim 1996 tarihleri arasında sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya'yı ziyaret etti. Libya'da bir çadırda Muammer Kaddafi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ni suçlayıcı konuşması karşısında sessiz kalması basın ve muhalefet tarafından büyük tepki çekti. 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasından sonra tartışılan mafya-siyasetçi-polis ilişkileri için "Bunlar faso fiso." dedi. Aydınlık için Bir Dakika Karanlık eylemine katılanlar için "Gulu gulu dansı yapıyorlar." dedi. Erbakan'ın Adalet Bakanı Refah Partili Şevket Kazan ise bu eyleme katılanlar hakkında, "Bunlar mumsöndü oynuyorlar." diyordu. Bu sözler büyük tepki çekti. Erbakan, 11 Ocak 1997 günü resmî başbakanlık konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi. Davetliler arasında Fethullah Gülen de vardı. Ancak Gülen'in davete gitmediği bilinmektedir. 30 Ocak 1997'de Sincan Belediyesi, "Kudüs Gecesi" düzenledi. Salona Hamas ve Hizbullah liderlerinin fotoğraflarının asılması, İran Büyükelçisinin yaptığı konuşma, sergilenen cihat oyunu kamuoyunda büyük tepki yarattı. Birkaç gün sonra Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Sincan sokaklarında tanklar yürütüldü. Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, tankların yürütülmesi için "Sincan'da demokrasiye balans ayarı yaptık." dedi. 3 Şubat 1997 günü Ankara'da Star TV muhabiri Işın Gürel'in muhafazakar biri tarafından dövülmesi toplumda büyük bir tepkiye neden oldu.
28 Şubat'ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. MGK, "laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu" vurguladı. Toplantıdan "irticayla mücadele" kararları çıktı, hükûmete bildirildi.[17]
İrtica, cumhuriyet, laiklik ve Atatürkçülük tartışmaları sonucunda postmodern darbe olarak nitelendirilen 28 Şubat süreci ile Erbakan istifa etmeye zorlansa da bu teşebbüs ilk etapta başarıya ulaşamadı. Koalisyon 30 Haziran 1997'ye kadar devam etti. 21 Mayıs 1997 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, "yasa dışı bazı eylemlerin odağı olmaya başladığı ve bazı üyelerinin laik rejimi hedef alan girişimleri" iddiasıyla Refah Partisi'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Başsavcı Vural Savaş, dava ile ilgili yaptığı açıklamada partinin "laikliğe aykırı eylemlerin odağı hâline geldiğini ve ülkeyi giderek bir iç savaş ortamına sürüklediğini" belirtti. Dava devam ederken Erbakan, başbakanlık görevini Tansu Çiller'e devretmek amacıyla 18 Haziran 1997'de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e istifasını sundu. Cumhurbaşkanı Demirel ise yeni hükûmeti kurma görevini Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verdi. 55. Hükûmet (Ana-Sol-D), Mesut Yılmaz'ın liderliğinde Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Türkiye Partisi koalisyonu ile kuruldu.
Fazilet Partisi ve Saadet Partisi dönemi
Açılan kapatma davası sonunda Anayasa Mahkemesi, 16 Ocak 1998'de Refah Partisinin kapatılmasına ve aralarında Erbakan'ın da olduğu 6 kişiye 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesine karar verdi. Refah Partisinin kapatılma kararından bir ay önce Millî Görüş çizgisindeki Fazilet Partisi kurulmuştu; partinin başına önce İsmail Alptekin, ardından da Recai Kutan getirildi. Bu dönemde tarafların aksi yöndeki demeçlerine karşın Fazilet Partisinde Erbakan'a yakın olan ve "Ak Saçlılar" ya da "Gelenekçiler" olarak tanımlanan kanat ile Abdullah Gül'ün temsil ettiği kanat olan "Yenilikçiler" arasındaki gerilim tırmanmaya başladı. Kanatlar arasındaki çekişmenin artık görünür hâle geldiği 14 Mayıs 2000'de yapılan FP 1. Kongresi'nde "Yenilikçi" kanadın adayı Abdullah Gül 521, Recai Kutan 633 oy aldı. Haziran 2001'de Anayasa Mahkemesinin Fazilet Partisinin kapatılmasına karar vermesinden sonra kurucusu olduğu Millî Görüş Hareketi bölündü. 16 Ocak 1998'de Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla Millî Görüş geleneğinden gelen siyasiler Fazilet Partisi altında tekrar birleşti. Haziran 2001'de ise Fazilet Partisi AYM kararıyla kapatıldı. Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarına katılması ile Yenilikçiler yeni parti çalışmalarına başladı. 14 Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.
25 Şubat 1994'te Bingöl'de yaptığı konuşma nedeniyle Diyarbakır 1 No.'lu DGM tarafından "halkı din, ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek’" suçundan 1 yıl hapis cezasına çarptırılan ve 14 Ocak 2001'de cezaevine girmesi beklenen Erbakan, 22 Aralık 2000'de çıkarılan Rahşan Affı ile kurtuldu. Affın çıktığı gün umreye gitti.[18]
Kayıp Trilyon Davası
Erbakan, Kayıp Trilyon Davası olarak bilinen -Refah Partisine 1998 yılı için yapılan yaklaşık 1 trilyon TL'lik hazine yardımının harcanmış gibi gösterilerek devlete iade edilmemesi- davada, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 Mart 2002'de "özel evrakta sahtecilik" suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edildi.[19] 2002 genel seçimlerinde Konya'dan bağımsız milletvekilliği adaylığı başvurusu Yüksek Seçim Kurulu tarafından reddedildi.[20] 5 yıllık siyasi yasağı Şubat 2003'te sona eren Erbakan, 11 Mayıs 2003'te Saadet Partisi'nin genel başkanlığına seçildi. 3 Aralık 2003'te hakkındaki mahkûmiyet kararı Yargıtay tarafından onandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Kayıp Trilyon Davası'nda mahkûm olan ve mahkûmiyet kararları kesinleşen Erbakan dâhil 6 kişinin parti üyeliğinden çıkarılması ve parti organlarındaki görevlerine son verilmesini isteyince Erbakan, 30 Ocak 2004'te Saadet Partisi genel başkanlığından ve parti üyeliğinden ayrıldı.[21]
Aldığı sağlık raporu doğrultusunda infazı ertelen Erbakan'ın "Kayıp Trilyon Davası" nedeniyle aldığı hapis cezası Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılan değişiklik uyarınca Nisan 2008'de ev hapsine çevrildi. Erbakan ev hapsini çekerken Adli Tıp Kurumunun sürekli hastalık raporu doğrultusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 19 Ağustos 2008’de affedildi.[22]
17 Ekim 2010'da tekrar Saadet Partisi'nin genel başkanlığına seçildi. Bu sırada ise sağlık durumu giderek kötüleşiyordu.
Eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, Kayıp Trilyon Davası'nın 28 Şubat Süreci'nin ürünü olan bir kumpas davası olduğunu iddia etmiştir.[23][24][25]
Bingöl konuşması
Necmettin Erbakan için, 24 Şubat 1994'te Bingöl'de yaptığı
"Allah'ın iziniyle çile devri bitti. Zülum bitti, Türkiye'de Rusya'dan büyük devrim oldu. Nasıl Rusya'da komünizm çöktüyse, Türkiye'de de batı taklitçiliği gavur uşaklığı çöktü.
Artık bu ülkede 12 parti yok. 2 tane parti var. Hak ve batıl. RP'nin dışındaki hepsi batıldır. Hepsi tek parti sayılır. Bunlar gavur uşağı. Bu ülkenin evlatlarına ne dediler? Dinini bir tarafa bırakacaksınız, arkamıza düşeceksiniz, ne din ne de dünya bıraktılar.
Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe başlarken, besmeleyle başlar. Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine, 'Türküm, doğruyum, çalışkanım.' Sen bunu söyleyince, öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, 'Ya öyle mi, ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kazandı. O Meclis yarın inananların eline geçecek. Bütün bu haklar kan dökülmeden verilecek.".[26]
konuşma nedeniyle, 1998 yılında "halkı din, ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinde dava açıldı. 10 Mart 2000'de Diyarbakır 1 No.'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), Erbakan'ı "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle 1 yıl hapis cezasına mahkûm etti.[27] Aynı yıl içinde Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Diyarbakır 1 No.'lu DGM'nin Erbakan'ın 1 yıl hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin kararını onadı. Yargıtayın yerel mahkemenin kararını onamasıyla birlikte 312. maddeden dolayı hapis cezası alan Erbakan, ömür boyu siyasi yasaklı hale geldi. 2000 yılının sonlarında yasalaşan Şartla Salıverilme Yasası uyarınca Erbakan hakkındaki hapis cezası ertelendi.
Necmettin Erbakan'ın avukatları, 4454 sayılı Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Yasa uyarınca Diyarbakır 1 No.'lu DGM'ye iadeyi muhakeme talebinde bulundu. Yerel mahkeme, bu yasa uyarınca, Erbakan'ın geçmiş hükümlülüğünün "vaki olmamış sayılmasına" dair talebi reddetti. Bu karar temyiz edilince dosya Yargıtay'da görüşüldü, 8. Ceza Dairesi 2004'te yerel mahkemenin kararını bozdu.
DGM'lerin kaldırılması (2004) sonrasında davaya bakan Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Erbakan hakkındaki "mahkûmiyet hükmünün vaki olmamış sayılmasına, mahkûmiyet hükmünün tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına" ve "beraat isteminin reddine" karar verdi. Karar Erbakan'ın avukatları tarafından "müvekkilinin beraat etmesi gerektiği" ileri sürülerek temyiz edilince dosya Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce ele alındı. 2006 yılında Yargıtay 8. Ceza Dairesi, oy birliğiyle yerel mahkeme kararını onadı.[28]
Erbakan'ın 2000 yılında yaptığı başvuruyu değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2006'da açıkladığı kararda Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10. maddesi ve adil yargılanma hakkıyla ilgili 6. maddesinin 1. fıkrasını ihlal ettiğine hükmetti. Mahkeme, tanınan süre içinde Erbakan'ın maddi tazminat talebinde bulunmadığı gerekçesiyle para cezasına gerek görmedi.[29]
Ölümü
19 Ocak 2011'de ayağında nükseden vaskülit rahatsızlığı sebebiyle hastanede yoğun bakım altına alınarak, bir süre tedavi görerek taburcu edilmesinin ardından kısa süre sonra solunum ve kalp yetmezliği rahatsızlığı sebebiyle kaldırıldığı Ankara'daki Güven Hastanesinde yoğun bakım altında uygulanan tüm tedavilere rağmen solunum yetmezliğine bağlı kalp ve çoklu organ yetmezliği sebebiyle 27 Şubat 2011 sabahı saat 08.50'de doktorlarının muayenesi esnasında koroner arter rahatsızlığı sonucu şuurunu yitirerek komaya girdi, saatler aynı sabahın 11.40'ını gösterirken doktorların tüm müdahaleleri ile yaşamsal işlevlerinin desteklenmesine rağmen 85 yaşında öldü.[30]
Vasiyetine uygun olarak resmî devlet töreni tertip edilmedi ve 1 Mart 2011 Salı günü önce Ankara'da Hacı Bayram Camisi'nde sabah namazını müteakip cenaze namazı kılındıktan sonra cenazesi İstanbul'a getirilerek öğlen namazını müteakip Fatih Camisi'nde kılınan cenaze namazı sonrasında İstanbul Merkezefendi Mezarlığı'ndaki aile kabristanlığında kendisinden önce ölen eşi Nermin Erbakan'nın yanına gömüldü. Mezarına, sevenleri tarafından Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden getirilen topraklarla birlikte Kudüs, KKTC ve Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç'in mezarından getirilen topraklar serpilmiştir.
Cenaze merasimine cumhurbaşkanı, meclis başkanı, başbakan, parti başkanları, bakanlar, milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, büyükelçiler, belediye başkanları ve partililerin yanı sıra 60 ülkeden cemaat ve hareket liderleri ile temsilcileri katılmış, cenaze namazı iki milyonu aşkın kişi tarafından kılınarak naaşı aile kabristanın da bulunduğu Merkezefendi Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hakkındaki görüşleri
Necmettin Erbakan'ın, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında görüşleri tartışma konusu olmuştur. Erbakan'ın görüşleri özellikle seçim dönemleri daha AK Parti'yi eleştiren çizgideyken, ölmeden önce 2011 yılında seçimlere hazırlanırken katıldığı TRT programında Erdoğan hakkındaki son konuşmasında Erdoğan'ı övmüştür.[31]
Erdoğan hakkındaki son konuşmasında Necmettin Erbakan; "Tayyip Bey gençlik kolu başkanımızdı... Yıllarca beraber çalıştığımız evlatlarımız. Bunlar iyi niyetli insanlar, hiçbir zaman bilerek Türkiye'ye kötülük yapmazlar, kendilerine her zamanki sevgim bakidir." demiştir.[31]
Erbakan daha önce Erdoğan ve AK Parti'ye karşı sert eleştiriler dile getirdi. Erbakan, Erdoğan'ın siyonizmin kasiyeri olduğunu iddia etti ve bir röportajında; "Erdoğan siyonizmin kasiyeri oldu. O benim öğrencimdi. Ona yapması gerekenleri söyledim, ama dediklerimi yapmadı." dedi.[32]
2007 Türkiye genel seçimleri döneminde Erbakan, AK Parti'yi ve Erdoğan'ı İsrailci, Amerikancı ve IMF'ci olmakla suçladı. Yaptığı konuşmada; "AKP'ye oy vermek demek İsrail'e oy vermek demek, Amerika'ya oy vermek demek, IMF'ye oy vermek demek." ifadelerini kullandı.[33]
İthaflar
İstanbul'un Ümraniye ilçesinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Eğitim ve Sosyal Hizmet Merkezi bulunmaktadır. Tokat'ın Turhal ilçesinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi bulunmaktadır. Ankara'nın Mamak ilçesinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür ve Kongre Merkezi bulunmaktadır. Sivas'ta Prof. Dr Necmettin Erbakan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bulunmaktadır.[34] Selçuk Üniversitesi'nin bölünmesi ile Konya'daki ikinci devlet üniversitesi olarak kurulan Necmettin Erbakan Üniversitesi'ne de ismi verilmiştir.[35]
Yazdığı kitaplar
Kitap | Alt Başlık | Tür | Derleyen | Yayınevi | Yıl |
---|---|---|---|---|---|
Adil Ekonomik Düzen | Faizsiz Bir Dünya | Siyaset | Tacettin Çetinkaya | MGV Yayınları | 1991 |
Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen | Siyaset | 2010 | |||
Davam | Ne Yaptıysam Allah Rızası İçin Yaptım | Siyaset, Anı | Millî Gazete Yayınları | 2013 | |
İslam ve İlim | Din, İslam | MGV Yayınları | 2013 | ||
Darbe | Arkasındakilerle ve Türkiye'nin Kayıplarıyla Darbe | Siyaset, Tarih, Araştırma ve İnceleme | Tacettin Çetinkaya | 2016 | |
Millî Görüş İktidarı Niçin Ve Nasıl | Siyaset | 2016 | |||
İslam Birliği | Siyaset, Araştırma ve İnceleme | 2017 |
Kaynakça
Dış bağlantılar
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.