Loading AI tools
Orta Çağ'da kurulmuş Gürcü krallığı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Gürcistan Krallığı (Gürcüce: საქართველოს სამეფო “sakartvelos samepo” ya da Birleşik Gürcistan - ერთიანი საქართველო “ertiani sakartvelo”) ya da Gürcü İmparatorluğu,[1] Orta Çağ'da kurulmuş olan Gürcü devleti. Gürcistan pek çok alanda, Altın Çağ olarak adlandırılan dönemi bu krallık zamanında yaşamıştır.
Gürcistan Krallığı საქართველოს სამეფო sakartvelos samepo | |||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
y. 1008-1490 | |||||||||||||
Gürcü İmparatorluğu 1220'li yıllarda en geniş sınırlarında. | |||||||||||||
Gürcistan'ın altın çağında Ortaçağ Gürcistan Krallığı'nın idari bölünmesi. | |||||||||||||
Başkent | Kutaisi (y. 1008-1122) Tiflis (y. 1122-1490) | ||||||||||||
Yaygın dil(ler) |
| ||||||||||||
Resmî din | Gürcü Ortodoks Kilisesi | ||||||||||||
Hükûmet | Feodal monarşi | ||||||||||||
Hükümdar | |||||||||||||
| |||||||||||||
Yasama organı | Darbazi | ||||||||||||
Tarihî dönem | Geç Orta Çağ | ||||||||||||
| |||||||||||||
Para birimi | 12. yüzyıla kadar çeşitli Bizans ve Sasani sikkeleri basıldı. | ||||||||||||
Gürcistan Krallığı'nın kuruluşu, Tao Prensi III. Davit'in üvey oğlu III. Bagrat'ı Kartli kralı ilan etmesine kadar uzanır. III. Davit 978'de III. Bagrat'ı Egrisi-Abhazya'nın da kralı ilan etti. III. Bagrat 1008 yılında babasının idaresindeki İberya'yı aldı. Bu şekilde Gürcistan'ı tek bir devlet çatısı altında birleştirdi ve kendisi de birleşik Gürcistan'ın, Gürcistan Krallığı'nın ilk hükümdarı oldu. Bu dönemde, Kaheti-Hereti dışında, bütün Gürcü krallıkları ve prenslikleri bu birleşik krallığın sınırları içinde kalıyordu. Tiflis ve çevresi de Arap emirliğinin egemenliği altındaydı. Gürcistan Krallığı'nin başkenti Uplistsihe'ydi. Krallığı Bagratlılar da denilen Bagrationi Hanedanı üyeleri yönetiyordu. Gerçekte 8. yüzyılda başlamış olan Gürcistan'ı tek devlet altında toplama sürecini Kurucu Davit tamamlamıştır. 1104 yılında Kaheti-Hereti'yi, 1122 yılında da Tiflis ve çevresini ele geçirdi. 12. yüzyılda Gürcistan bölgenin en güçlü devleti haline gelmiş ve sınırları bütün Kafkasya'yı kaplıyordu.
Gürcistan 1225'te Celaleddin Harzemşah tarafından istila edildi. Bunu Moğol istilası izledi. Gürcistan 1242 yılında Moğol İmparatorluğu'na bağlı bir krallık haline geldi. Moğollar 1247'de Gürcistan'ın başına iki kral getirdiler: VI. Davit (Narin) ve VII. Davit (Ulu). 1258'de Gürcistan'ı doğu ve batı olmak üzere ikiye böldüler. 1329'da V. Giorgi Moğolları ülkeden çıkardı ve Gürcistan'ı yeniden birleşik krallık haline getirdi. 15. yüzyılda Timur ile Karakoyunluların istilasından sonra Gürcistan iyice zayıfladı; yeniden krallıklara ve prensliklere bölündü. İlk önce Samtshe Prensliği ayrıldı; onu İmereti Krallığı izledi. Sonunda Kaheti Krallığı da ayrı bir devlet olarak ortaya çıktı. 1491 yılında Gürcistan toprakları üzerindeki krallıklar ve prenslikler birbirini tanıyıp sınırları da belirlediler.
Yıllar süren Roma-Pers Savaşlarına sahne olan erken Gürcü krallıkları Orta Çağların başında çeşitli feodal bölgelere bölündüler. Bu kalan Gürcü krallıklarına karşı 7. yüzyılda ortaya çıkan Müslüman istilalarını kolaylaştırdı.
Arap işgaline karşı mücadelede, Bagrationi Hanedanı'nın İberyalı prensleri, İberya'nın eski güney eyaletleri olan Tao-Klarceti'yi yönetmeye başladılar ve Bizans İmparatorluğu'nun nominal vasalı olarak İberya Kuropalatlığı'nı kurdular. Bagrationilerin Kartli olarak bilinen merkez Gürcü toprağı için sürdürdüğü savaşa Egrisi-Abhazya Krallığı, Tiflis'in Arap emirleri ve hatta Kahetililer ve Taşir-Dzoraget'in Ermeni Pakraduni hükümdarları da dahil olarak karşı mücadele ettiler. İberya Krallığı 888'de yeniden kuruldu, ancak Bagrationi Hanedanı, aslında ailenin üç kolu arasında bölünmüş olan krallıklarının bütünlüğünü koruyamadı ve ana kol Tao'yu ve başka bir kol Klarceti'yi yönetti.
736'da Batı Gürcistan'a yapılan Arap istilası, Abhazyalılar tarafından Lazikalı ve İberyalı müttefikleriyle birlikte püskürtüldü. Araplara karşı başarılı savunma ve krallığın doğuda artan yayılmacı eğilimleri ve Bizans'a karşı savaş, Gürcü bölgelerinde hegemonya kurmak için süren mücadele, Gürcü devletlerinin tek bir feodal monarşi çatısı altında birleşme sürecini hızlandırdı. 9. yüzyılın başlarında Abhazya Kilisesi Konstantinopolis ile bağlarını koparttı ve Mtsheta Katolikosluğu'nun otoritesini tanıdı; Bizans'ın Abhazya üzerinde etkisi azaldığı ve doktrin farklılıkları kaybolduğu için kilisenin dili Yunancadan Gürcüceye değişti.[2]
Tao Prensi III. Davit, 10. yüzyılın sonunda Kartli'yi zapt etti ve onu üvey oğlu III. Bagrat'a verdi ve 994'te "İberlerin Kralı" unvanıyla taç giyen babası Gurgen'i naip olarak atadı. Bagrat, varisi olmayan Egrisi-Abhazya kralı III. Teodos'un (975–978) kız kardeşi olan annesi Guranduht vasıtasıyla Egrisi-Abhazya topraklarının potansiyel taht varisiydi.
Egrisi-Abhazya Krallığı, güçsüz ve talihsiz bir kral olan Bagrat'ın dayısı Kör Teodos'un yönetimi altında tam bir kaosa ve feodal savaşa sürüklendi. 978'de, eski Kartli dükü İvane Maruşisdze, III. Davit'in yardımıyla Teodos'u yeğeni Bagrat'ın lehine tahttan çekilmeye zorladı. Bagrat, Egrisi-Abhazya Kralı olarak taç giymek için Kutaisi'ye gitti. Bagrat'ın hem Bagrationi hem de Egrisi-Abhazya hanedanı soyundan gelmesi, onu, iç tartışmalardan bıkan krallığın soyluları için kabul edilebilir bir seçim haline getirdi.
1008'de Gurgen öldü ve Bagrat onun yerine "İberlerin Kralı" oldu ve böylece Egrisi-Abhazya ve İberya'nın birleşik krallığının ilk kralı oldu. Bagrat, mirasını güvence altına aldıktan sonra, en doğudaki Kaheti-Hereti Krallığı için bir talepte bulunmaya devam etti ve iki yıl süren savaş ve agresif diplomasinin ardından 1010 yılında veya civarında onu ilhak etti. Bagrat daha istikrarlı ve merkezi bir monarşi kurmak amacıyla hanedan prenslerinin özerkliğini kaldırdı ya da en azından azalttı. Ona göre en mümkün iç tehlike kralın kuzenleri Sumbat ve Gurgen tarafından temsil edilen Bagrationilerin Klarceti kolundan geliyordu. Oğlu I. Giorgi'nin verasetini korumak adına Bagrat kuzenlerini uzlaştırıcı bir toplantı bahanesiyle Panaskerti Kalesi'ne çağırdı ve 1010 yılında onları hapse attı. Mülkleri, Bagrat ve soyuna geçti. Onların çocukları - Sumbat'ın oğlu Bagrat ve Gurgen'in oğlu Demetre - 1032'de son kez Bizans yardımıyla eski topraklarını geri almaya çalışacakları Konstantinopolis'e kaçtılar; ancak bir sonuç alamadılar.[3]
Gürcistan tarihinde son derece önemli bir dönem olan Bagrat'ın hükümdarlığı, Gürcü Bagrationi Hanedanı'nın yüzyıllardır süren iktidar mücadelelerinde nihai zaferini getirdi. Bagrat'ın dış politikası, Prens Davit'in Tao toprakları Bizans ve Tiflis'in Arap hakimiyetinde kalmasına rağmen genellikle barışçıldı ve hem Bizans hem de Müslüman komşularıyla çatışmalardan kaçınmak için başarılı bir denge politikası uyguladı.
I. Giorgi'nin saltanatı döneminde gerçekleşen en önemli politik ve askeri olay Bizans İmparatorluğu ile Gürcistan Krallığı arasında gerçekleşen savaştı. Savaşın kökeni, 990'lı yıllara, Tao Prensi III. Davit'in İmparator II. Basil'e karşı başarısız isyanına dayanır. İsyan başarısız olduktan sonra Davit, Tao'daki geniş topraklarını imparatora ölümünden sonra bırakmayı kabul etmek zorunda kalmıştır. Davit'in üvey oğlu ve Giorgi'nin babası olan III. Bagrat'ın bu bölgelerin işgal edilmesini önleme amaçlı çabaları da boşa çıkmış oldu. Genç ve hırslı Giorgi, Kurapalatilerin halefiyetini yeniden tahsis etmek için seferler düzenledi ve 1015-1016 yıllarında Tao'yu yeniden ele geçirdi. Bütün kuvvetlerini batıya yönlendirmiş olan Bizans, Bulgar İmparatorluğu ile acımasız bir savaşın içindeydi. Ancak Bulgaristan ele geçirildiğinde, Basil ordusunu 1021'de Gürcistan'a yöneltti. İki yıl süren yorucu savaş Bizans zaferi ile sonuçlandı. Giorgi, imzaladığı barış antlaşmasıyla Tao üzerindeki hak iddiasından ve daha sonra İberya Themasına bağlanacak olan birkaç güneybatı bölgesinden vazgeçmek zorunda kaldı. Ayrıca antlaşma gereği üç yaşındaki oğlu IV. Bagrat'ı Konstantinopolis'e rehin olarak verdi.
IV. Bagrat gelecek üç yılını İmparatorluğun başkenti Konstantinopolis'te geçirdi ve 1025 yılında serbest bırakıldı. 1027'de, babası Giorgi'nin ölümünü takiben sekiz yaşında tahta geçti. IV. Bagrat kral olduğunda, Bagrationilerin bütün Gürcü topraklarını birleştirme çabaları geriledi. Gürcistan Kralları, Batı Gürcistan'daki başkent Kutaisi'den, eski Egrisi-Abhazya Krallığı topraklarını ve İberya'nın (Kartli) büyük bir bölümünü yönetiyorlardı; Bir Müslüman emir Tiflis'te varlığını sürdürmekte iken Tao, Bizans'a kaybedilmişti ve Gürcistan'ın en doğusunda Kaheti ve Hereti Kralları özerkliğini korudu. Ayrıca büyük asilzadelerin Gürcü tahtına sadakati istikrarlı değildi. Bagrat reşit olana dek kral naipliği etkilediği yüksek asillerin konumlarını artırdı daha sonra Bagrat yönetim haklarını tamamen ele aldığında onların güçlerini kısıtlamaya çalıştı. Aynı zamanda Gürcistan iki zorlu dış düşmanla yüzleşiyordu: Bizans İmparatorluğu ve yeni ortaya çıkan Selçuklu Hanedanı.
11. yüzyılın ikinci yarısına 1040'lı yıllarda Orta Asya ve İran'ın çoğunu kapsayan geniş bir imparatorluk oluşturan Selçuklu Türkleri'nin önemli stratejik istilası damga vurdu. Selçuklu tehdidi Gürcü ve Bizans hükûmetlerinin yakın iş birliği oluşturmasına neden oldu. 1066-1071 yılları arasında Bagrat'ın kız kardeşi Maria ittifakı sağlamlaştırmak için Bizans yardımcı imparatoru Mihail Doukas ile evlendi.
Selçuklular Gürcistan'da ilk kez 1060'lı yıllarda Sultan Alparslan Gürcistan Krallığı'nın güney batı bölgelerini harabeye çevirdiğinde ve Kaheti'yi zayıflattığında ortaya çıkmış oldular. Bu davetsiz misafirler Bizans ordusunu 1071'de Malazgirt'te ezici bir yenilgiye uğratan Türk hareketinin aynı dalgasıydılar. Yine de Gürcüler Alparslan'ın istilasından toparlanmayı başardılar ve Gürcü kökenli Bizans valisi Gregorios Pakourianos'un desteğiyle Tao'nun (İberya theması) bile güvenliğini sağladılar. Böylece II. Giorgi'ye Bizans'ın Sezar unvanı bahşedildi, Kars kalesi ve imparatorluğun doğu sınırlarının sorumluluğu verildi.
Ancak bu Selçuklu ilerleyişini durdurmaya yardımcı olmadı. Bizans'ın Anadolu'dan geri çekilişi Gürcistan'ı Selçuklularla direkt olarak daha alakadar duruma getirdi. 1073'te Selçuklu Sultanı Alparslan Kartli'yi harabeye çevirdi. II. Giorgi bir işgali yeniden başarıyla püskürttü. 1076'da Selçuklu Sultanı I. Melikşah Gürcistan'a güçlü bir şekilde ilerledi ve birçok yerleşimi harabeye çevirdi. Gürcü tarihinde "Büyük Türk İstilası" olarak bilinen geniş Türk akınından bıkmış Giorgi 1079/80 yıllarında barış sağlamak için Melikşah'a haraç ödemeyi kabul etmek zorunda kaldı. Giorgi'nin Selçuklulara bağlılığı kabul etmesi Gürcistan'a gerçek bir barış getirmedi. Türkler Kura Vadisi'nin zengin otlağını kullanmak için Gürcü bölgelerine mevsimsel hareketlerine devam ettiler ve Selçuklu garnizonları Gürcistan'ın güneyindeki kilit kaleleri ele geçirdiler. Bu akınlar ve yerleşmeler Gürcistan ekonomisine ve politik gücüne yıkıcı bir etki yarattı. Çağdaş Gürcü kronikleri şöyle bahseder:
“ | Bu zamanlarda ne ekim ne de hasat vardı. Toprak mahvolmuş ve ormana dönüşmüştü : İnsanların yerini toprağın canavarları ve hayvanları mesken edinmişlerdi. Duyulmuş ya da yaşanmış bütün tahribatlardan benzersiz ve daha kötüydü. | ” |
Krallığının kaosa sürüklendiğini gören II. Giorgi, 1089 yılında tahtı 16 yaşındaki oğlu IV. Davit'e bıraktı. Kral IV. Davit yetenekli bir devlet adamı ve kumandan olduğunu kanıtladı. IV. Davit, mahkeme başkanı hocası Giorgi Çkondideli'nin rehberliğinde yetişkinlik çağına geldiğinde feodal lordların muhalefetini bastırdı ve yabancı güçlerle etkili bir biçimde mücadele etmek için elindeki gücünü merkezileştirdi. 1089-1100 yılları arasında izole edilmiş Selçuklu birliklerine ani baskınlar düzenlemek ve yok etmek için küçük birlikler oluşturdu ve terkedilmiş yerlere yeniden yerleşimi başlattı. 1099 yılına gelindiğinde IV. Davit'in gücü Selçuklulara haraç ödemeyi kesmeye yetecek kadar kayda değerdi.
1103'te Ruis-Urbnisi Kilise Meclisi olarak bilinen devlet içinde devlet haline gelen kilise kongresi kontrol altına alındı. Bir sonraki yıl Davit'in destekçileri Doğu Gürcistan bölgesi Kaheti'yi ele geçirdi ve Selçuklu sultanının sadık vasalı yerel kral II. Aghsartan'ı esir alarak bölgeyi Gürcistan'ın geri kalanı ile birleştirdi. Davit, Kaheti'nin ele geçirilmesini takiben gönderilen Selçuklu kuvvetlerini 1105'te Ertzuhi Muharebesi'nde bozguna uğrattı. 1110 ve 1118 yılları arasında Samşvilde, Rustavi, Gişi ve Lori kilit kalelerini de ele geçirdi.
Kral Davit ordusunu güçlendirmek için 1118-1120 yılları arasında büyük bir askeri reform başlattı ve Kuzey Kafkasya'dan birkaç bin Kıpçağı Gürcistan'ın sınır bölgelerine yerleştirdi. Karşılığında Kıpçaklar aile başına bir asker vermek şartıyla Kral Davit'e, kraliyet muhafızlarına (Monaspalar) ek olarak daimi bir ordu kurmayı sağladı. Yeni ordu hem dış düşmanlar hem de içerideki güçlü lordların muhalefetlerine karşı savaşmak için yeterli gücü krala sağladı. Gürcü-Kıpçak ittifakı Davit'in Otrok Han'ın kızıyla olan evliliği ile mümkün olmuştu.
1120 yıllarının başlarında Kral Davit daha agresif bir yayılma politikası başlattı. Komşu Şirvan'a girdi ve Kabala kentini aldı. 1120-1121 kışında Gürcü birlikleri başarılı bir şekilde Güney Kafkasya'ya giden doğu ve güneybatı yolları üzerinde bulunan Selçuklu yerleşimlerine saldırdı. Müslüman güçler Güney Kafkasya'daki Hristiyan devletin hızlı yükselişi karşısında endişeye kapıldılar. 1121'de Sultan Mahmud b. Muhammed (1118-1131) Gürcistan'a karşı cihad ilan etti. Ancak 12 Ağustos 1121'de Didgori'de Kral Davit Selçuklu ordusunu bozguna uğrattı, kaçan Selçuklu birlikleri birkaç gün boyunca peşlerindeki Gürcü süvarileri tarafından öldürüldü ya da esir alındı. Muazzam miktardaki bir ganimet ve esirler Gürcü ordusu tarafından ele geçirildi. Kral Davit ayrıca Arap işgalinden geriye kalan son idare bölgesi Tiflisi 1122' de yeniden fethetti, başkenti buraya taşıdı ve Gürcü Altın Çağı'nı başlattı.[4]
İyi eğitimli bir adam Kral Davit, farklı dinlerin kabullenilmesini ve tolerans gösterilmesini vaaz etti. Müslümanlar ve Yahudiler için vergileri ve askerliği kaldırdı ve Müslüman alimleri ve sufileri korudu. Davit'in ordusu 1123'te Güney Gürcistan'daki son Selçuklu kalesi Dmanisi'yi özgürleştirdi. 1124'te Davit sonunda Şirvan'ı ele geçirdi ve Ermeni şehri Ani'yi Müslüman emirlerden aldı. Böylece krallığının sınırlarını Aras havzasına doğru genişletti. Ermeniler onu bir kurtarıcı olarak karşıladılar ve ordusuna yardımcı kuvvetler sağladılar. O zaman Kurucu Davit "Mesih'in Kılıcı" unvanını aldı.
IV. Davit bu dönemde Doğu Ortodoks Hristiyan dünyasının önemli bir ilim merkezi olan Gelati Akademisi'ni kurdu. Kuruluşu için harcanan büyük çabadan dolayı dönemin insanları onu "Yeni Hellas", "İkinci Athos" olarak çağırdılar.[5] Davit ayrıca Gürcü dini himnografisinin yenilenmesinde kişisel olarak büyük rol oynadı. 8 serbest ölçüde ilahi sekansından oluşan Bağışlanma İlahileri 'ni yazdı. Bu günahlarının bağışlanması ilahisinde Davit, Tanrı ve halkına karşı olan benzer ilişki ile kendisini İncil'deki Davud'un yeniden hayata gelmiş hali olarak görür. Davit'in ilahileri ayrıca onun Selçuklular karşısındaki mücadelesinde doğal müttefiki olan çağdaş Avrupalı Haçlılar'ın idealist azimlerini paylaşır.[6]
Krallık IV. Davit'in oğlu I. Demetre döneminde gelişmeye devam etti. Onun dönemi taht kavgası ile ilgili yıkıcı bir aile çatışması görmesine rağmen Gürcistan güçlü bir orduyla merkezi bir güç olarak kalmayı sürdürdü. Demetre 1139'da Arran'daki Gence şehrine akın düzenledi ve ele geçirilen şehrin demir kapısını Gürcistan'a getirerek Batı Gürcistan, Kutaisi'deki Gelati Manastırı'na bağışladı. Bu parlak zafere rağmen Demetre Gence'yi sadece birkaç yıl kontrol altında tutabildi. Yetenekli bir şair olan Demetre ayrıca babasının Gürcistan'ın dini polifonisine katkılarını devam ettirdi. Onun ilahilerinin en ünlüsü (შენ ხარ ვენახი, şen har venahi) "Sen Üzüm Bağısın" ilahisidir.
1156'da Demetre'nin yerine oğlu III. Giorgi tahta geçti ve daha saldırgan bir dış politika dönemi başladı. Tahta çıktığı aynı yıl Giorgi Selçuklu Ahlatşahlar Beyliği'ne başarılı bir sefer düzenledi. O, önemli bir Ermeni kenti Divin'i İldenizliler vasallığından özgürleştirdi ve böylece bölgede kurtarıcı olarak ağırlandı. 1060'ların başında İldeniz diğer Selçuklu beylikleri ile Gürcülere karşı savaşmak için bir koalisyon oluşturdu ve 1063'te müttefikler Kral III. Giorgi'yi yenilgiye uğrattı. Selçuklu yöneticileri sevinçliydi ve yeni bir sefer için hazırlandılar. Ancak bu sefer 1066'da Arran'a harekete geçen III. Giorgi tarafından önlendiler, III. Giorgi Nahçıvan ve Beylağan şehirlerini ele geçirip harabeye çevirdi ve köleler ve ganimetlerle döndü. III. Giorgi ve Atabeg İldeniz arasındaki savaşın sonu yok gibi gözüküyordu. Ancak savaşan devletler bitkindi ve İldeniz ateşkes teklifinde bulundu. Giorgi imtiyaz göstermekten başka bir alternatife sahip değildi. İldeniz, Ani'yi eski yöneticileri Şeddadiler'e verdi. 1167'de Giorgi vasalı Şirvan Şahı Ahsitan'ı Rus ve Kıpçak saldırılarına karşı korumak için harekete geçti ve bölgedeki Gürcü hakimiyetini kuvvetlendirdi. Giorgi kızı Rusudan'ı İmparator I. Andronikos Komnenos'un oğlu Manuil Komnenos ile evlendirdi. 1173'te Atabeg İldeniz Gürcistan'a başka bir sefer düzenledi ancak yenildi. Atabegin birlikleri geri çekildi ve İldeniz 1174'te Nahçivan'da öldü. 1177 yılında soylular ayaklandı ancak ayaklanma bastırıldı. Bir sonraki yıl Kral III. Giorgi tahtı kızı Tamar'a devretti ama 1184 yılında ölümüne kadar yardımcı yönetici olarak kaldı.
Gürcistan Krallığı, Kraliçe Tamar döneminde Gürcistan'ın Altın Çağını yaşamıştır. Kraliçe Tamar, Gence, Nahçıvan, Trabzon İmparatorluğu ve Alania gibi yerlere de egemenliğini kabul ettirmişti. Kraliçe Tamar, 1194-1204 yılları arasında güneyden gelen Türk seferlerine karşı koymuştur. Kraliçe Tamar döneminde Gürcü ordusu o kadar güçlü hale gelmişti ki, komutan Zakaria Mhargrdzeli 1210 yılında İran'ın kuzeyine bile sefer yapmıştı. Bu sefer sayesinde Gürcistan Krallığı daha prestijli bir devlet haline geldi. Altın Çağ'da çok sayıda elyazması ortaya çıktı. Bu dönemde yazılan eserlerin arasında en ünlüsü, Şota Rustaveli'nin Kaplan Postlu Adam adlı destansı şiiridir. Aynı dönemde Gürcü kültürü başka ülkelere de yayıldı. Yunanistan'ın Halkidiki yarımadasındaki Aynaroz, Gürcü kültürünün en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Bulgaristan ve başka ülkelerde de benzer merkezler ortaya çıktı.
III. Giorgi'nin kızı Kraliçe Tamar tarafından atalarının başarıları üzerine yenileri inşa edildi. O kendi hakkıyla Gürcistan'ın ilk kadın hükümdarı oldu ve onun liderliğinde Gürcü devleti Orta Çağlarda gücünün ve prestijinin zirvesine ulaştı. O, imparatorluğunu sadece Türk istilalarından korumayıp aynı zamanda kocası Novgogrod Prensi Yuri Bogolgopsky'nin organize ettiği darbe girişimi dahil iç çatışmaları önledi.
1119'da iki Hristiyanlaşmış Ermeni-Kürt general Zakaria ve İvane Mhargrdzeli tarafından yönetilen Tamar'ın orduları Şeddadileri Ani'den kovdu.[7] 13. yüzyılın başlarında Gürcü orduları Iğdır Ovası'na doğru kale ve şehirleri istila ettiler, 1201'de yerel Müslüman emirlerden birbiri ardına kaleleri ve bölgeleri: Bjni, Amberd ve önlerine çıkan bütün kentleri aldılar. Gürcülerin başarılı seferlerinden endişelenen Selçuklu Sultanı II. Süleyman Şah vasalı olan emirleri topladı ve Gürcistan'a karşı sefere çıktı ancak 1203 veya 1204 yıllarında Basian Muharebesi'nde karargahı Kraliçe Tamar'ın kocası Davit Soslan tarafından saldırıya uğradı ve yok edildi. Gürcüler 1203 ve 1205 yılları arasında bu başarının getirdiği avantajla Divin kentini ele geçirdiler [8] iki kez Ahlatşahlar Beyliği mülklerine girdiler ve Kars, Ahlatşahlar, Erzurum ve Erzincan emirlerini vasallığı altına aldılar.
1206 yılında Davit Soslan komutasındaki Gürcü ordusu Kars'ı (Erzum'daki Saltuklular vasalı) ve Aras boyunca bulunan kale ve istihkamları ele geçirdi. Düzenlenen bu sefer Erzurum yöneticilerinin Gürcistan'a bağlılığı reddetmeleri üzerine gerçekleşmişti. Kars emiri Ahlatşahlardan yardım isteğinde bulundu ancak daha sonra 1207 yılında Ahlatşahlar'ın Eyyubiler tarafından ele geçirilmeleriyle bu isteğe cevap veremediler. 1209 yılında Gürcistan Doğu Anadolu hakimiyeti için Eyyubilerle mücadeleye başladı. Gürcü ordusu Ahlat'ı kuşattı. Buna karşılık Eyyubi Sultanı I. Adil Humus, Hama, Baalbek emirleri ve yanı sıra diğer Eyyubi prensliklerinden gelen birliklerin oluşturduğu büyük bir Müslüman ordusunu Evhad Necmeddin Eyyub'u desteklemek için topladı ve orduyu bizzat yönetti. Kuşatma sırasında Gürcü generali İvane Mhargrdzeli Ahlat'ın dış kesimlerinde Evhad Necmeddin Eyyub'e esir düştü daha sonra otuz yıllık bir antlaşma ile serbest bırakıldı. Gürcüler kuşatmayı kaldırmak ve barış antlaşması yapmak zorunda kaldılar. Böylece Van Gölü bölgesinin Eyyubilere bırakılması Ermeni toprakları için mücadeleyi kesintiye uğrattı.[9][10]
Kraliçe Tamar döneminin en önemli olaylarından biri 1204 yılında Karadeniz'de Trabzon İmparatorluğu'nun kurulmasıdır. Bu devlet dağılan Bizans İmparatorluğu'nun kuzey doğusunda ikisi de Kraliçe Tamar'ın akrabaları olan I. Aleksios ve kardeşi David Komnenos'u destekleyen Gürcü ordularının yardımları ile kurulmuştur.[11] Aleksios ve David Gürcü sarayında büyümüş firari Bizans prensleriydiler. Tamar'ın tarihçilerine göre Karadeniz'e doğru Gürcü yayılışının sebebi Kraliçe Tamar'ın Antakya ve Aynaroz kiliseleri için bağışladığı parayı taşıyan Gürcü din ve kültür adamlarını soyan Bizans kayzeri IV. Aleksios'u cezalandırmaktı. Tamar'ın Karadeniz üzerindeki hakimiyeti, Gürcistan'ın hemen güneybatısında dost bir devlet kurmak için Konstantinopolis'e karşı Batı Avrupa Dördüncü Haçlı Seferi'nden yararlanmak ve mülksüzleştirilmiş Komninoslar ile hanedan dayanışmasıyla da açıklanabilir.[12][13]
Gürcistan Kraliçesi Tamar, 1208 yılında 12.000 Hristiyan'ın katledildiği Gürcü kontrolündeki Ani şehrine yapılan saldırıya karşılık olarak Tebriz, Erdebil, Hoy, Kazvin [14] ve Gorgan'a dek uzanan yol boyunca bulunan Kuzey İran'daki bütün şehirleri fethetti.[15][16][17]
Ülkenin gücü o kadar artmıştı ki Tamar'ın saltanatının sonraki yıllarında krallık özellikle Kutsal Topraklar'da sekiz tanesi Kudüs'te bulunan Gürcü manastır merkezlerinin korunması ile ilgilenmekteydi.[18] Selahaddin Eyyubi'nin biyografisti İbn-i Şeddad'ın aktardığına göre Tamar, Kudüs'ün 1187 yılında Eyyubiler tarafından fethinden sonra el koyulan Gürcü manastır mülklerinin geri iade edilmesi için elçiler yollamıştı Selahaddin'in cevabı kayıtlarda bulunmamaktadır ancak görünüşe göre başarılı olunmuştu.[19] İbn-i Şeddad'ın ayrıca iddia ettiğine göre Tamar, Bizans imparatorundan daha fazla olarak Hıttin Savaşı'nda Eyyubiler tarafından ganimet olarak ele geçirilen Gerçek Haç'ın parçaları için 200.000 bin altın teklif etmiştir ancak bu sonuçsuz kalmıştır.[20]
IV. Giorgi, Tamar'ın Gürcü feodal devletini güçlendirme politikasını sürdürdü. Gürcistan'ın büyük oranda izolasyonist politikası güçlü bir ordu ve çok sayıda şövalye toplamasını sağladı. Kral Giorgi, 1210 yılında komşu Müslüman vasal devletlerinde ortaya çıkan ayaklanmaları bastırdı ve 1220 yılında Haçlılar'ı desteklemek için Kudüs'e büyük bir askerî harekât hazırlığına başladı. Ancak, Moğol İmparatorluğu'nun Gürcistan sınırlarına ulaşması Haçlı Seferleri planlarını imkansız kıldı, Moğolların Cebe ve Subutay komutasındaki keşif gücü en kayda değeri Hunan Muharebesi (1221–1222) olmak üzere iki muharebede Gürcü ordularını mağlup ettiler. Gürcüler bu savaşta ağır kayıplar verdiler ve Kral IV. Giorgi yaralandı. Gürcistan Krallığı iç karışıklıklar ile çalkalanmaktaydı ve böyle zorlu bir sınava hazır değildi. Saray ve asiller arasındaki mücadele giderek artmıştı. 1222 yılında Kral Giorgi kız kardeşi Kraliçe Rusudan'ı yardımcı yönetici ilan etti ve bunun ardından bir yıl sonra öldü. Kraliçe Rusudan (1223–1245) daha az başarılı bir liderlik sergiledi ve bu yabancı işgalinin öncesinde iç karışıklıkların şiddetlenmesine sebep oldu. Gürcistan'ı harabeye çeviren bu istilanın öncesinde Harezm Sultanı Celaleddin Harezmşah ile gerçekleşen yıkıcı bir çatışma yatmaktaydı. Celaleddin Moğollar tarafından yenilgiye uğratılmış ve ana ordusunu Kafkasya'ya yönlendirmişti. Gürcüler Garni Muharebesi'nde (1225) acı bir mağlubiyete uğradılar ve Gürcü başkenti Tiflis Harezmşahlar tarafından kuşatıldığında Kraliçe Rusudan saray asilleri ile birlikte Kutaisi'ye çekilmişti. Harezm askerleri Tiflis'i yağmaladı ve şehrin Hristiyan ahalisini katlettiler, Gürcistan'ın altın çağının ilerleyişini sekteye uğrattılar. Celaleddin sonunda 1230 yılında Moğollar tarafından mağlup edilinceye dek Gürcistan'ın bölgelerini harap etmeye devam etti.
1223-1236 yıllarında Moğollar 1221'deki ilk akınlarının aksine fetih ve işgal amacıyla yeniden ortaya çıktılar ve halihazırda savunması zayıflamış krallığı kolayca hakimiyet altına aldılar. Asiller saraylarında kalırken Kraliçe Rusudan güvenli Batı Gürcistan'a çekildi. 1240 yılına gelindiğinde bütün ülke Moğol boyunduruğu altındaydı. Rusudan, 1242 yılında Moğol hanı'nın hakimiyetini kabul etmek zorunda kaldı ve yıllık 50.000 altın haracın yanı sıra Moğolları desteklemek için ordu göndermeyi kabul etti.
Rusudan yeğeni VII. Davit'in tahtı ele geçirmesinden endişe ederek onu damadı Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev'in sarayında esir tuttu. Ve oğlu VI. Davit'i tahtın vârisi olarak tanınması için Moğol başkentine gönderdi. Kraliçe Rusudan hala oğlunun geri dönüşünü beklemekteyken 1245 yılında öldü.
Moğollar, tahta çıkışı Moğol hanı tarafından onaylanan Gürcü monarşisi aracılığıyla dolaylı olarak yönettikleri Gürcistan ve bütün Güney Kafkasya'yı kapsayan Gürjistan Vilayeti'ni oluşturdular. Kraliçe Rusudan'ın 1245 yılında vefatını takiben bir fetret dönemi başladı, bu dönemde Moğollar Kafkasya'yı sekiz tümene böldüler.
Moğollar tahta kimin çıkacağının bilinmemesini kullanarak Gürcü asillerini her biri taht için kendi adaylığını savunan iki hısım kampa bölmeyi başardılar. Bu iki kampın da iki farklı kral adayı bulunmaktadır; bunlar IV. Giorgi'nin evlilik dışı oğlu VII. Davit “Ulu” ile Rusudan'ın oğlu VI. Davit “Narin” idi. 1245 yılında Moğol egemenliğine karşı başarısız bir isyandan sonra Güyük Han 1247 yılında iki kralı da tahta çıkaracak ve ülke doğu ve batı olarak ayrılacaktır. Moğollar ayrıca Samtshe bölgesini oluşturdular ve onu direkt olarak İlhanlı yönetimine bağladılar. Tümen sistemi kaldırılmıştı ancak Moğollar istikrarlı vergi akışından ve Moğol ordularına katılmak zorunda olan aynı zamanda haraca bağlı kişilerden emin olmak için Gürcü yönetimini yakından takip ettiler. Gürcüler, İlhanlıların bütün büyük seferlerine katıldılar ve aristokratların oğulları keşik (hanın koruması) olarak görev yaptılar.[21]
1229 ve 1230 yılları arasındaki döneme Gürcülerin Moğol İlhanlılara karşı tam bağımsızlık için verdiği mücadele damga vurdu. İlk anti-Moğol ayaklanması 1259 yılında otuz yılını bu uğurda savaşa vermiş Kral Davit Narin önderliğinde başlatıldı. Anti-Moğol ayaklanması Kral II. Demetre (1270-1289) ve VIII. Davit (1293-1311) döneminde devam etti.
Demetre Tavdadebuli (Şehit) 1289 yılında Moğollar tarafından öldürüldü ve küçük Prens Giorgi anne tarafından dedesi I. Beka Cakeli'nin tahtına geçmesi için yetiştirilmek üzere Samtshe'ye götürüldü. 1299 yılında İlhanlı hanı Gazan onu isyancı büyük ağabeyi VIII. Davit'e hısım olarak tahta çıkardı. Ancak Giorgi'nin otoritesi Moğol koruması altındaki başkent Tiflis'ten öteye geçmedi ve bu yüzden Giorgi bu dönemde "Tiflis'in Gölge Kralı" olarak anılır. 1302 yılında onun yerine ağabeyi III. Vahtang tahta geçti. İki büyük ağabeyinin - Davit ve Vahtang- ölümünden sonra Giorgi, 1313 yılında Davit'in küçük yaşta ölen oğlu IV. Giorgi'nin yerine vâris oldu ve V. Giorgi ikinci bir kez yeniden taç giydi. Başlangıçta İlhanlı hanı Olcaytu'ya sadakat sözü verdikten sonra, Gürcü topraklarını yeniden birleştirme programı başlattı. 1315 yılında Gürcülerin Moğol saflarında savaştığı son sefer olarak Anadolu'daki bir anti-Moğol ayaklanmasını bastırmak için Gürcü yardımcı kuvvetlerini yönetti. 1320 yılında yağmacı Alanları Gori kentinden çıkarttı ve onları Kafkas Dağları'na geri kovdu.
Moğol boyunduruğunu yıkmak ve birleşik Gürcü Krallığı'nı yeniden restore etmek için zekice ve esnek bir politika izledi. O, Moğol hanları ile yakınlık kurarak kişisel olarak onların adına vergi toplama otoritesini kazanmayı başardı. Moğol gücünü kendi avantajı olarak kullanarak Kutaisi'yi kuşattı ve İmereti kralı I. Bagrat'ı kendisine bağlı vasal bir prens yaptı. Kral Giorgi, 1327 yılında Ebû Said Bahadır tarafından öldürülen nüfüzlu Moğol prensi Emir Çoban ile iyi ilişkilere sahipti. Daha sonra Kutluşah'ın oğlu İkbalşah, Gürcistan (Gurjistan) Moğol valisi olarak atandı. Giorgi, 1334 yılında fiilen bağımsız Samtshe üzerinde yeniden otorite kurdu ve Trabzon İmparatorluğu'nu Gürcistan'ın etki alanı içerisine döndürdü.
1334 yılında Celayir Sultanı Şaik Hasan, Ebû Said tarafından Gürcistan valisi olarak atandı.[22] Ancak Giorgi birkaç hanın tahttan devrildiği 1335 ve 1344 yılları arasında İlhanlılar içerisinde çıkan iç savaştan faydalanarak Gürcistan'da son kalan Moğol birliklerini ülkeden kovdu. Bir sonraki yıl Tsivi Dağı'nda Moğollar üzerine kazanılan zaferin yıl dönümünü kutlamak için şenlikler yapılmasını emretti ve bütün muhalif asilleri orada öldürdü.
Krallığın birliğini yeniden tahsis ettikten sonra kültürel, sosyal ve ekonomik projelere odaklandı. Gazan Han tarafından basılan madeni paraları Giorgi'nin tetrisi olarak çağrılan Gürcü paraları ile değiştirdi. 1325 ve 1338 yılları arasında biri kraliyet mahkemesi anayasası ve diğeri ücra ve düzensiz bir dağlık bölge ile barış için tasarlanmış iki büyük kanun üzerine çalıştı. Onun krallığı döneminde Gürcistan çoğunlukla Bizans ile ancak ayrıca büyük Avrupa Denizci cumhuriyetleri, Cenova ve Venedik ile yakın ticari bağlar kurdu.
Gürcistan Krallığı'nın politik ve askeri gerilemesinin birinci sebeplerinden birisi veba salgınıydı. Kara Veba, 1346 yılında ilk olarak güney batı Gürcistan'da işgalci Osmanlılara karşı çıktıkları seferden dönen V. Giorgi'nin askerleri aracılığıyla ülkeye girdi. Gürcistan nüfusunun yarısı değilse de büyük bir bölümünü etkilediği söyleniyor.[23][24] Bu daha sonraki yıllarda krallığın birliğini aynı zamanda askeri ve lojistik kapasitesini zayıflattı.
V. Giorgi'nin krallık yıllarında bir yeniden birleşme ve canlanma dönemi vardı; ancak Türk-Moğol emiri Timur'un 1386 ile 1403 yılları arasında düzenlediği sekiz saldırısı Gürcü krallığına büyük bir darbe indirdi. Timur'un Kafkasya'daki ilk ortaya çıkışı, Toktamış Han'ın 1385'te Kafkasya topraklarından geçip Kuzey İran'da giriştiği yağmacılığa karşı bir cevaptı.
1386 sonbaharının sonlarında Timur'un büyük bir ordusu Gürcistan'a saldırdı. Timur, işgallerinin bölgedeki gayrimüslimlere karşı cihat olduğunu resmen ilan etti. Tiflis, şiddetli bir çatışmanın ardından 22 Kasım 1386'da kuşatıldı ve alındı. Şehir talan edildi ve V. Bagrat ve ailesi hapsedildi. Bu felaketten yararlanan vasal İmereti Dükü Aleksandre bağımsızlığını ilan etti ve 1387'de Gelati Manastırı'nda İmereti Kralı olarak taç giydi.
Gürcü direnişi, Türk-Moğol ordularının yeniden saldırısına neden oldu. Bagrat'ın oğlu ve halefi VII. Giorgi sert bir direniş gösterdi ve saltanatının çoğunu (1395-1405) Timur istilalarıyla savaşarak geçirmek zorunda kaldı. Timur, inatçı Gürcü hükümdarını bastırmak için bu baskınların çoğuna şahsen liderlik etti. Gürcistan üzerinde sağlam bir kontrol kuramasa da ülke hiçbir zaman iyileşemeyeceği bir darbe aldı. VII. Giorgi, Timur'un barış şartlarını kabul etmek zorunda kaldığında ve haraç ödemeyi kabul ettiğinde, yıkık şehirler, harap olmuş kırsal alanlar ve paramparça bir monarşinin lideriydi.[25]
Timur'un yıkıcı istilaları ve ardından Gürcistan Krallığı'nın zayıflamasından sonra yeni bir dış tehdit ortaya çıktı. Timur'un 1405'teki ölümü, yalnızca tabi tutulan halkların korkusu ve kanıyla bir arada duran imparatorluğunun sonunun başlangıcını işaret ediyordu. Türkmenler, özellikle Karakoyunlular, İran ve Maveraünnehir'in çoğunu yöneten Şahruh'a ilk isyan edenler arasındaydı. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Şahruh'u mağlup etti, Bağdat'ı ele geçirdi ve Timurluları Batı İran'dan püskürttü. Kendilerini Orta Doğu'daki yeni lider güç olarak ilan ettikten sonra Gürcistan'ın geçici zayıflığından yararlandılar ve saldırılar başlattılar, görünüşe göre Kral VII. Giorgi bu savaşlarda öldürüldü. I. Konstantine, daha fazla gelecek saldırılardan endişelenerek Türkmen ilerlemesine karşı koymak için Şirvanşah hükümdarı I. İbrahim ile ittifak kurdu ve müttefiklerin mağlup edildiği ve esir alındığı Çalağan Muharebesi'ne katıldı. Esaret altındayken Konstantine gururla davrandı, bu da Kara Yusuf'u o kadar çileden çıkardı ki, üvey kardeşi Davit'in ve 300 Gürcü soylunun infazını emretti ve Konstantine'yi öldürdü.[26]
Gerileme döneminde olan krallığını güçlendirmek isteyen Gürcistan Kralı I. Aleksandre, Karakoyunlu Türkmenlerinin sürekli istilalarıyla karşı karşıya kaldı. Aleksandre, 1431'de Gürcü sınırlarının güvenliğini sağlamada büyük önem taşıyan Lori'yi Türkmenler'den geri aldı. Aleksandre, 1434/5 civarı, Ermeni prensi II. Beşken Orbelian'ı Syunik'deki Kara Koyunlulara saldırmaya teşvik etti ve zaferi için ona kendisine tabi olmak koşuluyla Lori'yi verdi. 1440 yılında Aleksandre, Kara Koyunlu Cihan Şah'a haraç ödemeyi reddetti. Mart ayında Cihan Şah 20.000 askerle Gürcistan'a akın etti, Samşvilde şehrini harap etti ve başkent Tiflis'i yağmaladı. Binlerce Hristiyanı katletti, Gürcistan'a ağır tazminat ödetti ve Tebriz'e döndü. Ayrıca 1444'te Gürcistan'a karşı ikinci bir askeri sefer düzenledi Aleksandre'nin halefi Kral IV. Vahtang'ın kuvvetleri ile Ahaltsihe'de karşılaştı ama savaş sonuçsuz kaldı ve Cihan Şah bir kez daha Tebriz'e döndü.
Dış ve iç mücadelelerin bir sonucu olarak, birleşik Gürcistan Krallığı 1466'dan sonra dağıldı ve birkaç politik birliğe bölündü. Kara Koyunlu boylar konfederasyonu, birçok yönden selefine benzeyen başka bir konfederasyon oluşturan akraba boyları Akkoyunlular tarafından yıkıldı. Akkoyunlu Türkmenleri doğal olarak Gürcülerin parçalanmasından yararlandı. Akkoyunlu Şehzadesi Uzun Hasan Gürcistan üzerine iki sefer yaptı. O dönemde Gürcistan'ın büyük bir kısmının geçici hükümdarı olan Gürcistan Kralı VI. Bagrat, Tiflis'i Akkoyunlulara bırakmak şartıyla işgalcilerle barışmak zorunda kaldı. Gürcüler başkentlerini ancak Uzun Hasan'ın ölümünden (1478) sonra geri alabildiler. 1488 kışında Halil Bey önderliğindeki Ak Koyunlu Türkmenleri, 1489 Şubatında Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e saldırarak, uzun süren kuşatmanın ardından şehri ele geçirdiler. Tahtın bir diğer taliplerinden İmereti Kralı II. Aleksandre Türkmenlerin Kartli'yi işgal etmesinden yararlandı ve İmereti'nin kontrolünü ele geçirdi. Başkentin işgali uzun sürmedi ve Gürcistan Kralı II. Konstantine istilacıları geri püskürtmeyi başardı; ancak yine de bu Gürcülere pahalıya mal oldu. Safevi Hanedanı'nın kurucusu Şah İsmail, 1502'de Gürcülerle ittifak kurdu ve aynı yıl müttefikler Ak Koyunluları kararlı bir şekilde mağlup ederek devletlerini yıktı ve bu istilalarının sonu oldu.
Politik bölünme Samsthe Eristavları tarafından hızlandırıldı. 1462'de II. Kvarkvare Cakeli Akkoyunlu lideri Uzun Hasan'ı Gürcistan Kralına karşı çağırdı. Uzun Hasan'ın işgali Batı Gürcistan valisi VI. Bagrat tarafından kullanıldı. 1463'te VI. Bagrat Çihori Muharebesi'nde Kral VIII. Giorgi'yi mağlup etti. "Dadiani, Gurieli, Abhazyalılar ve Svanlar fatihe geldiler ve bütün İmerlerin (batılılar) onun Kral olmasını istediğini ifade ettiler". Bu zamandan sonra İmereti bir krallık ve dört Düklük ya da satavadoya dönüştü.
Bagrat kısa bir süreliğine sadece Batı Gürcistan'ın kralıydı. 1466 yılında Doğu Gürcistan (İç Kartli) sınırlarını geçti ve kendisini bütün Gürcistan'ın Kralı ilan etti. Ancak gerçekte sadece Batı Gürcistan ve İç Kartli'nin hakimiyetine sahipti. VIII. Giorgi Kaheti'ye gitti ve bağımsız Kaheti Krallığı'nı kurdu. Kral I. Aleksandre'nin torunu II. Konstantine VI. Bagrat'ın otoritesini tanıyarak Aşağı Kartli'nin (Tiflis) başına geçerken Samtshe Saatabago bağımsız bir prenslik oldu.
Odişi Eristavı II. Vamek Dadiani 1477 yılında VI. Bagrat'a karşı çıktı. O "Abhazyalılar ve Gurialıları topladı ve akınlara, İmereti'yi ele geçirip yıkmaya başladı." Gürcistan kralının karşılık vermesi çabuk oldu. VI. Bagrat Odişi'ye büyük bir orduyla saldırdı, II. Vamek Dadiani'yi mağlup edip kendisine bağladı. Kartli ve Batı Gürcistan'ın Kralı VI. Bagrat 1478'de öldü. II. Konstantine Kartli tahtına geçti. VI. Bagrat'ın oğlu II. Aleksandre ise Batı Gürcistan'da tahta geçmeyi denedi. Taç töreni için "Dadiani, Gureli, Şervaşidze ve Gelovani" soylu ailelerini topladı ancak onu desteklemeyi reddeden ve II. Konstantine'yi Batı Gürcistan'a davet eden başlıca II. Vamek Dadiani sebebiyle reddedildi. Konstantine Batı Gürcistan eristavlarının yardımıyla Kutaisi'yi ele geçirdi ve kısa bir süreliğine Kartli'nin Batı Gürcistanla birlikteliğini yeniden sağladı. Müttefikler bütün Gürcistan'ı birleştirmeyi planlıyorlardı ve ilk olarak Samtshe-Saatabago'yu kendilerine bağlamayı denediler. II. Vamek Dadiani Batı Gürcistan ordusuyla birlikte II. Konstantine'ye Samtshe prensiyle olan savaşta yardım etti ve Kral Samtshe'yi kendisine bağladı. II. Konstantine bütün Gürcistan'ın Kralı oldu. O "İmerleri, Odişilileri ve Abhazyalıları kendisine bağladı : Atabagi ona hizmet etti ve Kahetililer ona bağlıydılar."
1483 yılında II. Konstantine Aradeti Muharebesi'nde atabagi tarafından yenilgiye uğradı. II. Aleksandre olarak bilinecek Bagrat'ın oğlu Aleksandre bundan yararlanarak Kutaisi'yi ele geçirdi ve kral olarak taç giydi. Daha sonra Odişi'nin yeni prensi II. Liparit Dadiani ikinci bir sefer II. Konstantine'yi Batı Gürcistan'a davet etti. II. Konstantine yeniden ordusuyla Batı Gürcistan'a geldi II. Liparit Dadiani ve diğer büyük Batı Gürcistan feodallerinin yardımıyla Kutaisi'yi ve önemli kaleleri ele geçirdi. Ancak Batı Gürcistan'ı tamamen kontrol altına almayı başaramadı. 1488'de Yakub b. Uzun Hasan Doğu Gürcistan'ı işgal etti ve kral onunla savaşmaya gitti. II. Aleksandre bundan yararlanarak Kutaisi ve İmereti'nin bütün kalelerini yeniden ele geçirdi ve bundan sonra "Dadiani ve Gurieli ile uzlaştı". Bu hareketi ile İmereti'yi pasifize etti ve Abhazyalılar ve Svanları kendisine bağladı.
1490'da Konstantine, özel olarak toplanmış bir kraliyet konseyinden krallığın birliğinin yeniden sağlanması ile ilgili bir tavsiye istedi. Kraliyet konseyi, Konstantine'ye bu mücadeleyi daha iyi zamanlara ertelemesini tavsiye etti. Bundan sonra Kartli Kralı geçici olarak Kaheti ve İmereti krallarıyla ve ayrıca Samtshe prensiyle uzlaşarak Gürcistan'ın resmi olarak bölünmesini kararlaştırdı. Krallığın bütünlüğü sonunda parçalandı ve 1490/91 yılından itibaren bir zamanların güçlü monarşisi her biri Bagrationi Hanedanı'nın rakip branşları tarafından yönetilen üç bağımsız krallığa - Kartli (Orta Doğu Gürcistan), Kaheti (Doğu Gürcistan) ve İmereti (Batı Gürcistan) - ve kendi feodal klanları tarafından yönetilen beş yarı bağımsız prensliğe - Odişi (Megrelya), Guria, Abhazya, Svaneti ve Samtshe - bölündü.
Gürcü hükümdarları dini hoşgörü politikası izlediler, Hristiyan, Müslüman ve Yahudi tebaa kendilerini oldukça rahat hissedebiliyorlardı. Orta Çağ Gürcistan'ı, Bizans'tan açıkça etkilenmişti, siyasi ve kültürel gelişimi ve sosyal yapısı ile Avrupa'ya benziyordu, "Batı feodalizminin tüm tanıdık terimleri Orta Çağ Gürcistan'ın sosyal sisteminde eş değerlerine sahipti".[27] Orta Çağ'da, Gürcü feodalizmi veya "Batonqmoba" üç farklı aşamadan geçti. 8. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar sürdüğü düşünülen ilk dönemde, Gürcü toplumu, krala bağlı çeşitli sınıftan soyluların oluşturduğu bir kişisel bağlar ağı olarak örgütlendi. 9. yüzyılın başlarında Gürcistan, hürmetin menfaatlerle değiş tokuş edildiği bir sistem geliştirmişti. Siyasi uzlaşmanın üç unsurunun - kasabalar, feodal beyler ve kilisenin - iktidarı kendi aralarında paylaştığı ve sonuç olarak güçlü merkezi ulus devletlerin gelişimini teşvik ettiği Orta Çağ Avrupa ülkelerinin aksine, Gürcistan'da kasabalar çok zayıftı ve haklardan mahrum bırakıldılar, feodal beyler çok güçlüydü ve kilise monarşi tarafından sözde kontrol altına alınmıştı ve politik olarak daha az aktifti.
Kraliyet ailesi, “didebuli” denilen büyük soylular/beyler/prensler (eristavi, mtavari, tavadi) ve küçük soylular (aznauri) yüksek sınıfı teşkil ediyordu. Küçük soyluluk krala, prenslere ve kiliseye bağlı üç ayrı gruba ayrılıyordu. Ruhban, atlı ve yaya savaşçılar, tüccarlar, toprak sahibi ve topraksız köylüler, azatlı köleler ve köleler toplumdaki diğer sınıflardı. Soylular taştan yapılmış iki üç katlı bir ev, tarımsal faaliyetin gerektirdiği binalar ve savaş kulesinden oluşan mâlikânelerde, toprak sahibi köylüler çitle çevrili, ahşap ve sazdan yapılmış bir iki katlı evlerde, ev yapmaları yasaklanan bağımlı köylülerse yarısı toprak altında, basit, çukur yapılarda yaşıyordu. Gürcistan'da yontulmuş kütükler üzerinde duran, piramit şeklinde, tepesinde pencere ve baca olarak kullanılan kubbeleri olan evler (darbazi) yaygındı.[28]
Eristaviler (dükler) yerel yönetimden sorumluydu. Saeristavolar (düklükler), Hevistavi denen (dağlık bölgelerde - Hevisberi) yöneticiler tarafından yönetilen Hevilerden oluşuyordu. Büyük Tamar dönemindeki düklükler: Svaneti, Raça-Takveri; Tshumi, Argveti, Odişi, Kartli, Kaheti, Hereti ve Samtshe düklükleriydi.
Sınır bölgelerine ise istisnai ayrıcalıklar ve özerk haklar verildi ve Monapire Eristavi (sınır valisi) tarafından yönetilmekteydiler. Özellikle güney bölgelerinde kurulan birkaç sınır (sanapiro) bölgesi: Gagi, Lore, Ahalkalaki, Artani, Panaskerti, Gaçiani ve Kari bölgeleriydi.
Kasabalar Amiri tarafından yönetilirken, büyük şehirler Amirt-amiri tarafından yönetiliyordu. Tüm bu düzenlemeler özel mevzuatta - Kraliyet Mahkemesi Yönetmeliği - ve kanunlarda sistematik hale getirildi. Piskoposlar ve kiliseler, görevlerden muaf tutulmaktaydı.
Komşulardan alınan haraç ve kraliyet hazinesine eklenen savaş ganimetleri, "köylüler asiller, asiller prensler ve prensler krallar gibiydi" sözüne yol açtı.[29][30]
11. ve 13. yüzyılın başları arasında, Bagrationi Hanedanı'nın ülkenin batı ve doğu yarısını tek bir krallıkta birleştirmesiyle Gürcistan siyasi, ekonomik ve kültürel bir altın çağ yaşadı. Bu amaca ulaşmak için, krallar kilisenin prestijine büyük ölçüde güvendiler ve siyasi desteğini kazanmak için kiliseye vergilerden muafiyet ve geniş paylar sağlayarak birçok ekonomik avantaj verdiler. Aynı zamanda krallar, özellikle Kurucu Davit, kiliseyi kontrol altına almak için devlet gücünü kullandı. Özellikle, Ermeni Miafizitizmini her zamankinden daha güçlü bir şekilde kınayan ve sadece Patrik'ten sonra ikinci olarak arkadaşı ve danışmanı Giorgi Çkondidi'ye benzeri görülmemiş bir güç veren Ruisi-Urbnisi konseyini (1103) topladı. Sonraki yüzyıllar boyunca Kilise, ekonomik ve politik gücü her zaman en azından ana soylu ailelerinkine eşit olacak derecede önemli bir feodal kurum olarak kalacaktı.
Orta Çağ boyunca Hristiyanlık, Gürcü kültürünün temel unsuruydu. Gürcistan'da dini amaçlarla belirli sanat biçimleri geliştirildi. Bunların arasında, kaligrafi, çok sesli kilise şarkıları, Hahuli triptiki gibi cloisonné enamel ikonalar ve Orta Çağ Gürcü kiliselerinin çoğunu karakterize eden "Gürcü çapraz kubbe tarzı" mimari bulunmaktadır. Dönemin Gürcü dini mimarisinin en ünlü örnekleri arasında Kutaisi'deki Gelati Manastırı ve Bagrati Katedrali, İkalto Manastırı kompleksi ve Akademisi ve Mtsheta'daki Svetitshoveli Katedrali sayılabilir.
Hristiyan kültürünün önde gelen Gürcü temsilcileri arasında Ekvtime Atoneli (955-1028), Giorgi Atoneli, (1009-1065), Arsen İkaltoeli (11. yüzyıl) ve Ephrem Mtsire (11. yüzyıl) bulunmaktadır. Felsefe 11. ve 13. yüzyıllar arasında, özellikle İoane Petritsi'nin Hristiyan, aristotelesçi ve neoplatonik düşüncenin sentezini denediği Gelati Manastırı Akademisi'nde gelişti.
Tamar'ın saltanatı, seleflerinin başlattığı ülkedeki sanatsal gelişimin devamına da işaret ediyordu. Onun çağdaş Gürcü vakayinameleri Hristiyan ahlakını korumaya devam ederken, dini tema daha önceki hâkim konumunu son derece orijinal seküler literatüre kaybetmeye başladı. Bu eğilim, Gürcistan'ın ulusal şairi Şota Rustaveli tarafından yazılan bir destanla - Kaplan Postlu Şövalye (Vephistq'aosani) - doruğa ulaştı. Gürcistan'da yerel edebiyatın en büyük başarısı olarak saygı gören şiir, Orta Çağ şövalyeliğinin hümanist ideallerini, dostluğu ve zarif aşkı över.
10. yüzyıldan itibaren Gürcüler, Kafkas dağlarında Hristiyanlığı vaaz etmede önemli bir rol oynamaya başladılar. "Konstantinopolis, Roma, İskenderiye, Antakya ve Kudüs patriklerinin misyonlarının başarısız olduğu her yerde, Gürcü Kilisesi İsa'nın Haçını getirmeyi ve İncillerini duyurmayı başardı". Bu, yalnızca eski yazılı kaynaklarla değil, aynı zamanda Kuzey Kafkasya'da Çeçenya, İnguşetya, Dağıstan, Kuzey Osetya, Kabardey-Balkarya'da hala görülebilen Gürcü yazıtları taşıyan Hristiyan mimari anıtlarıyla da destekleniyor. Gürcü manastırcılığının altın çağı 9. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar sürdü. Bu dönemde, Gürcü manastırları ülke dışında, özellikle Sina Dağı'nda, Athos Dağı'nda (Theotokos Iverskaya simgesinin hala bulunduğu İviron Manastırı) ve Filistin'de kuruldu.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.