Loading AI tools
tek tanrılı etnik bir İbrahimî din Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Yahudilik[lower-alpha 1] (İbranice: יַהֲדוּת, romanize: Yahadut), Yahudi milletinin kolektif inancını, kültürünü, hukukî kurallarını ve medeniyetini içeren etnik bir dindir. İlk İbrahimî din olmasının yanı sıra insanlık tarihindeki en eski dinler arasında da yer alan Yahudilik, monoteizm temelli dinlerin ilk örneğidir. Yahudilik, riayetkâr Yahudiler tarafından "Avraham'ın YHVH ile yaptıkları sözleşmenin bir ifadesi" olarak yorumlanır. Geniş metinleri ve uygulamaları, çeşitli teolojik pozisyonları ve örgütlenme biçimlerini kapsayan Yahudilik, bir İbrani felsefi görüşü olmakla birlikte aynı zamanda bir dünya görüşüdür. Torah, Tanah'ın bir parçasıdır ve Midraş ile Talmud gibi ikincil metinlerle birlikte temsil edilen tamamlayıcı bir sözlü geleneğin parçasıdır. Dünya çapındaki toplam 14 ila 15 milyon takipçisi ile Yahudilik, en büyük onuncu dindir.
Yahudilik | |
---|---|
יהדות Yahadut | |
Tip | Etnik[1] |
Milliyet | Yahudi milleti |
Sınıflandırma | İbrahimik |
Mukaddes metin | Tanakh |
Teoloji | Monoteistik |
Aktif saha | Dünya çapı |
Dil | Kutsal İbranice[2] |
Hukuk | Halakha |
Felsefe | Yahudi felsefesi |
Merkez | Siyon (Yeruşalim) |
Kurucu | Avraham[3][4] |
Köken | y. MÖ 2'nci milenyum[3] (~4 bin yıl önce) Mezopotamya,[3] Orta Doğu (geleneksel) |
Takipçi | 14–15 milyon[5] |
Tatil günü | Şabbat |
İbadethane | Beitfilah |
Vaiz | Rabbi |
Yahudilik, "evrenin yaratıcısı, ebedi güç sahibi, her şeye gücü yeten, her yerde olan, adil, merhametli, doğmamış veya doğurmamış" bir varlığın her şeyi yarattığı inancı temeline kuruludur; O varlığın (Tanrı) ismi inanışa göre o kadar mukaddestir ki, nihai telaffuzunun sonsuza dek bilinememesi için Tanah'ta יהוה (YHVH) harfleriyle kodlanmıştır. İnanca göre YHVH'nin, Y’israil'in büyükbabası Avraham'ı ve ulusunu "tüm milletler arasında en üstünü" yapma ve "onlara özel bir toprak verme" sözünü vermesiyle isimsiz bir din olarak kurulur; bu din ismini, gelecek yıllarda dünyaya gelecek olan Yehuda'dan alacaktır.
Yahudilikte, Tanrı'nın Sina Dağı'ndaki Musa'ya hem yazılı hem de sözlü şekilde vahyettiği kanun ve emirlere dayanan,[6] çoğu Rabbânî Yahudilikten ortaya çıkmış bir dizi dinî hareket vardır.[7][8] Tarihsel olarak bu savunmaların tamamına veya bir kısmına, İkinci Tapınak dönemindeki Sadukiler veya Helenistik Yahudilik üyeleri gibi çeşitli gruplar tarafından meydan okundu;[7][9] daha sonra Orta Çağ'daki Karaiteler ve modern Ortodoks olmayan mezhepler arasında bu fikir akımı devam etti. Hümanistik Yahudilik gibi Yahudiliğin bazı modern dalları, seküler veya nonteist olarak kabul edilebilir.[10][11] Günümüzde en büyük Yahudi dinî hareketleri, Ortodoks Yahudilik (Haredi Yahudilik ve Modern Ortodoks Yahudilik), Muhafazakar Yahudilik ve Reform Yahudiliğidir. Bu gruplar arasındaki en önemli fark Yahudi hukukuna, Rabbânîk geleneğin otoritesine ve İsrail Devleti'ne olan fikirsel yaklaşım farklılıklarından kaynaklanır.[3][12][13]
Eski Orta Doğu tanrılarının aksine, İbranilerin Tanrısı üniter ve tek olarak tasvir edilir; sonuç olarak İbrani Tanrısının temel ilişkileri dünyayla ve daha spesifik olarak yarattığı insanlarladır, diğer tanrılarla değil.[14] Bu nedenle Yahudiliğin temeli etnik tektanrıcılık ve Tanrı'nın bir olduğu ve insanlığın eylemleriyle ilgilendiği inancı ile atılır.[15] Tanah'a göre Tanrı YHVH, Avraham Avinu'ya, ulusunu "tüm milletler arasında en üstünü" yapma ve "onlara özel bir toprak verme" sözü verir.[16] O nesiller sonra İsrail ulusuna seslendi ve yalnızca tek Tanrı olan O'na tapınmasını emretti; yani Yahudi milleti, Tanrı'nın dünya olan hassas tutumundan dolayı O'na ibadet etmelidir. Ayrıca YHVH, Yahudi milletine "birbirinizi sevin ve birbirinize destek olun!" emrini verdi; yani Yahudiler, Tanrı'nın insanlara olan sevgisini örnek almalıdır.
Yahudilikte, Hristiyanlık ve İslam'ın aksine, ayinlere dahil olmaları nedeniyle katı anlamda bağlayıcı sabit bir inanç koşulu yoktur.[17] Yahudi tarihi boyunca bilginler, Yahudiliğin temel ilkeleri için çeşitli formülasyonlar önermiş fakat bunların hepsi farklı farklı eleştirilere maruz kalmıştır.[17][18] En popüler formülasyon, İbn Meymun tarafından 12. yüzyılda geliştirilen on üç inanç ilkesidir.[17][18] İbn Meymun'a göre bu ilkelerden birini dahi reddeden bir Yahudi'nin, artık yoldan çıkmış bir kâfir olarak lanse edilmesi uygun olur.[19][20]
İbn Meymun'un çağdaşları Hasdai Crescas, Yosef Albo ve ben David gibi isimler, her ne kadar İbn Meymun'un ilkeler listesini beğenip olumlu yorumlar yapsalar da, "aslında inancın temellerini teşkil etmeyen, bu yüzden de sadece kusurlu görülmeleri gereken çok sayıda Yahudi'yi "sapkın" kategorisine sokan ve gereğinden fazla sayıda madde içerdiği" gerekçesiyle eleştirmiştir.[17][18] Eski Yahudi tarihçi Josephus ise bu doğrultuda dinî inançlardan ziyade uygulamayı ve ibadetin samimiyetini vurgulayarak, sapkınlığı yalnızca Yahudi hukukunu reddetmek halinde gerçekleşeceğini savunmuştur; ek olarak Yahudilikteki asıl hususun sünnet ve geleneklere bağlılığın sağlamlığı olduğunu savundu. Bu ve buna benzer farklı görüşlerden ötürü İbn Meymun'un ilkeleri birkaç yüzyıl boyunca büyük ölçüde göz ardı edildi. Daha sonra, bu ilkeler şiirsel şeklinde tahvil edilerek ("Ani Ma'amin" ve "Yigdal") tekrar gün yüzüne çıkarıldı ve birçok Yahudi cemaati bu ilkelere entegre oldu, dua kitabına eklendi ve evrensel olarak 'temel inanç ilkeleri' oldu.[17][3][21]
Günümüz devrindeki Yahudilik, tam bir dinî dogmayı dikte edecek merkezî bir otoriteden yoksundur. Bu nedenle, temel ve basit bazı inançlar bile Yahudilik içerisinde farklılıklar gösterebiliyor.[22] Bu başkalıklara rağmen tüm Yahudi dinî hareketleri, Tanah, Talmud ve Midraş kitaplarından gelen ilkelerin yorumlanışlarına göre şekil almıştır. Aynı zamanda Yahudilik, YHVH ile Avraham arasında yapılan ahiti ve Moşe'nin en büyük peygamber olduğunu kabul eder.[22][23]
Aşağıda, Yahudi pratik düşüncesine ilişkin temel çalışmaların yapılandırılmış bir listesi bulunmaktadır.
Tevrat Tanah'ın ilk beş bölümüne verilen isimdir. Çoğu zaman Yahudilerin kutsal kitabının tamamı "Tora" ismiyle açıklanır. İbranice bir terim olan Tora, Arapçadan Türkçeye geçmiş olan Tevrat'ın karşılığıdır.
Tevrat terimi "Kanun, Töre, şeriat, emir, ders" vb. anlamlara denk gelir. Beş bölümden oluşan Tevrat, Tanrı'nın 7704 kelimeyle Musa'ya verdiği dinî esasları içeren kitap olarak görülür. Tevrat metninin orijinal dili Kutsal Kitap İbranicesidir. Bir bakıma "Şeriat" diye de tanımlanabilen Eski Antlaşma'yı oluşturan kitapların sayısı, Yahudilerce 24, Hristiyanlarca 39'dur. Kitapların sıralanışı ve gruplanışı konusunda da her iki din de farklı görüşlere sahiptir.
Tora, Tanah'ın ilk beş kitabını (Pentatök) ve Sina Dağı'nda Musa'ya açıklanan «On Emir»i (Dekalogos) içerir; bunların tamamı, Tanrı'nın kullarıyla antlaşmasını içeren ve kutlayan bir dinsel yasayı oluşturur. Her sinagogda, yani Musevi tapınağında, Tora'nın makara şeklinde iki çubuğa (Ets Hayim) sarılmış deri üzerine el ile kopya edilmiş bir nüshası (Sefer Tora) bulunur. Haftada 3 gün, törende Hazan sinagogdaki cemaat ile beraber Tora'nın her hafta okunmak üzere 54 bölüme ayrılmış bölümlerinden birini (Peraşa) okur.
Tanah yaklaşık olarak bin yıl içerisinde meydana gelmiştir. Ancak kitabın sınırlandırması M.S. 90 yılında toplanmış olan Yemnia Şurası'nda yapılmış ve bugünkü yazılar seçilerek tespit edilmiştir. Tanah ile birlikte hahamların nesilden nesile sözlü olarak aktardıkları sözlü kanunların bütününe Talmud adı verilir. M.S. 150 yıllarında Yehuda HaNasi adında bir haham, kendilerine kadar aktarılan sözlü kanunların kaybolmasından endişelenerek onları Mişna'da toplamıştır. "Tekrar edilmek suretiyle belletilen" anlamına gelen Mişna, Tevrat'ın tekrarı, kanunların açıklaması ve tefsiri sayılır. Ancak belli bir seviyedeki bilgiye sahip olanların anlıyabileceği dilde yazılmış olan Mişna'nın anlaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla O'na Yahudi alimlerince şerhler yazılmıştır. Bu şerhlere ve açıklamalara Gemara adı verilir. Talmud, Mişna ve Gemara adı verilen eserlerin bütününe verilen isimdir.
Kutsal Kitap dışında Yahudi tasavvufuna ve gizemciliğine Kabala adı verilir. Kabala, İbranicede "gelenek görenek" anlamına gelir. Yahudilerin harfçilik ve sayıcılıkla karışık tasavvufî varlık bilgisi öğretisidir. Daha açık bir tanımla Kabala, Kutsal Kitap metinleri ile sözlü gelenekler üzerine yapılan her tür yorumların ve uygulamaların genel adıdır. Yanlış anlaşıldığı gibi Kabala bir kitap veya kitaplar toplamı değil "Evren'in görünür kargaşasını açıklamayı ve zıtlıklarını kolay anlaşılabilir bir kalıp hâline getirmeyi amaçlayan bir doktrin"dir.
Başlangıcı 2. Tapınak Dönemi'nin sonuna (I. yüzyıl) kadar uzanan Kabala, tam olarak Yahudi gizemciliğinin (esoterism) ortaya çıktığı tarih olan XIII. yüzyıldan başlayarak özel bir öğreti biçiminde gelişmiştir.
Bazı Dinler Tarihçilerine göre Kabala'nın kökenleri eski gelenekte (Talmud dönemi) aranmalıdır. Kabala'nın öğreti ve uygulamaları ancak bir kılavuzun denetimi ve önderliğinde mümkündür. Kabala temelde her zaman sözlü geleneğe dayanmıştır. Tanrı'nın Musa'ya indirdiği yazılı olmayan Sözlü Tora vahyin gizli bilgisini taşımaktadır. Kabalanın en önemli kitabı 23 ciltten oluşan Sefer Zohar'dır.
Kabala XV. yüzyıl Avrupa’sında da son derece yaygınlaşmıştır. Kabala'nın genel doktrinini, Evrenin bir bütün olduğu, belli bir düzene göre hareket ettiği, evrende görülen her şeyin Tanrı'nın bir parçası ve yer yüzündeki yansıması olduğu, insanın da, evrenin ve dolayısıyla Tanrı'nın bir parçası olma sebebiyle adeta küçük evren sayılması gerektiği şeklinde özetlemek mümkündür (Vahdet-i Vücud, Vahdet-i Mevcud, Macrocosmos, Microcosmos).
Yahudi hukuku ve geleneğinin ("halaha") temelini aynı zamanda Pentatök ya da Musa'nın (Moşe Rabenu) Beş Kitabı olarak da bilinen Tora oluşturur. Rabinik geleneğe göre, Tora'da 613 yönerge vardır. Bu yönergelerin bazıları sadece erkeklere veya sadece kadınlara, kimileri sadece kadim mabet görevlileri Kohenler ile Levilere (Levi kabilesinin üyeleri), kimileri ise, sadece İsrail diyarındaki çiftçilere yöneliktir. Birçoğu sadece Kudüs Tapınağı'nın ayakta kaldığı dönem için geçerli olan bu emirlerden günümüzde hâlen uygulanabilir durumda olanların sayısı 300'den azdır.
Her ne kadar inançlarının sadece Tora'nın yazılı metnine dayalı olduğu iddia edilen Yahudi grupları olmuşsa da (örn. Sadukiler ve Karaylar), Yahudilerin çoğu Sözlü Yasa'ya inanmıştır. Kadim Yahudiliğin Ferisiler mezhebi tarafından aktarılan bu sözlü gelenekler, daha sonraları yazılı hale getirilmiş ve hahamlar tarafından genişletilmiştir.
Rabinik Yahudilik her zaman Tora kitaplarının (Yazılı Kanun olarak adlandırılır) daima sözlü geleneğe paralel olarak aktarıldığını savunagelmiştir. Bu görüşe gerekçe olarak da, Yahudiler birçok kelimenin belirsiz bırakıldığı ve birçok usulün herhangi bir açıklama veya talimat olmaksızın zikredildiği Tora'nın metnine dikkat çekerler; bu ise, okuyucunun detaylara diğer kaynaklardan (örneğin sözlü) aşina olduğunun varsayıldığı anlamına gelir. Tora'ya paralel giden bu maddeler esasında sözlü olarak aktarılmış ve zaman içinde "Sözlü Yasa" adını almıştır.
Kudüs'teki 2. Mabet'in yıkılmasının ardından, bu maddelerin büyük kısmı Haham Yehuda haNasi tarafından (M.S. 200) Mişna adı altında düzenlenmiştir. Sonraki dört yüzyıl boyunca, bu kanun Kudüs ve Babil'de bulunan dünyanın en büyük iki Yahudi cemaatinde de tartışılmış ve bu cemaatlerin her birinden gelen Mişna tefsirleri zaman içinde düzenlenerek iki Talmud olarak bilinen derlemeler altında bir araya getirilmiştir. Bunlar, çağlar boyunca, çeşitli Tora alimlerinin tefsirleri ile de yorumlanmıştır.
O halde, Yahudilikte Rabinik yaşam tarzını oluşturan Halaha, Tora ile sözlü geleneğin —Mişna, Midraş Halaha. Talmud ve tefsirleri— birlikte mütalaası üzerine kuruludur. Halaha, emsale dayalı bir sistem yoluyla zaman içinde gelişmiştir. Hahamlara yöneltilen sorular ve onların kesin cevaplarından oluşan yazına responsa (cevaplar; İbranice Şelot U-Teşuvot) adı verilir. Zaman içinde, göreneklerin ortaya çıkması ile, Yahudi hukukunu oluşturan kanunlar kaleme alınmaya başlamıştır; en önemli kanun olan Şulhan Aruh günümüzdeki Ortodoks dinî uygulamalarına büyük ölçüde şekil vermektedir.
Yahudi felsefesi, ciddi felsefe çalışmaları ile Yahudi teolojisi arasındaki birleşmeye gönderme yapar. Önde gelen Yahudi felsefeciler arasında, Solomon ibn Gabirol, Saadia Gaon, Musa ibn Meymun ve Levi ben Gerşon bulunmaktadır. Aydınlanmaya (1700'lerin sonu ile 1800'lerin başı) tepki olarak meydana gelen önemli değişiklikler sonucunda, Aydınlanma sonrası Yahudi felsefecileri ortaya çıkmıştır. Modern Yahudi felsefesi hem Ortodoks hem de Ortodoks olmayan yönelimli felsefeden oluşmaktadır. Önde gelen Ortodoks Yahudi felsefeciler arasında, Eliyahu Eliezer Dessler, Joseph B. Soloveitchik ve Yitzchok Hutner sayılabilir. Tanınmış Ortodoks olmayan Yahudi felsefeciler arasında ise, Martin Buber, Franz Rosenzeig, Mordecai Kaplan, Abraham Joshua Heschel ve Emmanuel Lévinas da bulunmaktadır.
Yahudilik terimi Latince ludaismus, Yunanca Ιουδαϊσμός Ioudaïsmos ve İbranice יהודה, Yehudah, "Judah" tan türemiştir. İlk olarak Helenik iudaismus olarak, 2. Maccabi döneminde, M.Ö. 2. yüzyılda ortaya çıktı. Bu dönemin koşullarında, terim, kültürel bir varlık oluşturma anlamını taşıdı. Terimin ilk İngilizce kullanımı, “Yahudi dinine uymak, Yahudi dininin sistemi ya da Yahudi nüfusunu anlatmak” için kullanıldı.
Daniel Boyarin'e göre, din ile etnik kimlik arasındaki temel fark Yahudiliğe yabancı bir kavram olup kökleri Eflatun'un felsefesine dayanan ve Helenistik Yahudiliğe de nüfuz eden ruh ile beden arasındaki dualizmin bir biçimidir.[25] Boyarin bundan ötürü, Yahudiliği din, etnisite ve kültür gibi geleneksel Batı kaynaklı kategoriler altına sokmanın kolay olmadığını savunur. Boyarin, bunun kısmen Yahudiliğin 4.000 yıllık tarihinin Batı kültürünün yükselişinin öncesine dayanmasından ve Batı'nın dışında gelişmiş olmasından kaynaklandığını belirtir. Bu süre zarfında, Yahudilerin başından kölelik, anarşik ve teokratik özyönetim, fetih, işgal ve sürgün deneyimleri geçmiş; Diyasporalarda, temas ettikleri antik Mısır, Babil, Pers ve Helen kültürlerinin yanı sıra, Aydınlanma (bkz. Haskala) gibi modern hareketlerden ve meyvesini Doğu Akdeniz'de bir Yahudi devleti ile verecek olan milliyetçiliğin yükselişinden de etkilenmişlerdir. Ayrıca, bir seçkin sınıfın (Hazarlar) Yahudiliğe geçişine, ardından da bulunduğu topraklardaki güç merkezi statüsünü bu toprakların önce Rusların ardından da Moğolların eline geçmesi ile yitirişine tanıklık ettiler. Boyarin'a göre, böylece "Yahudi kimliği hiçbir kimlik kategorisine uymaz, zira ne salt bir ulusa, ne bir soya, ne de bir dine ait olup diyalektik gerilim içinde bunların hepsini kapsar."[26]
Bu bakış açısına karşı, Hümanist Yahudilik gibi uygulamalar, Yahudiliğin dinî yönlerini reddederek belirli kültürel gelenekleri korurlar.
Geleneksel Yahudi Hukuku'na göre, bir Yahudi anneden doğan veya Yahudi Hukuku'na uygun şekilde Yahudiliğe geçen kişiye Yahudi denir. Amerikan Reform Yahudiliği ve Britanya Liberal Yahudiliği, anne-baba farkı gözetmeksizin ebeveynlerinden sadece biri Yahudi olan çocuğu ebeveynleri tarafından Yahudi kimliği ile yetiştirilmesi şartıyla, Yahudi kabul eder. Geleneksel olarak Yahudiliğe geçmek isteyenlerin cesareti kırılsa da, günümüzde Yahudiliğin tüm ana akımları içtenlikle din değiştirmek isteyenlere açıktır. Dine geçiş süreci bir otorite tarafından değerlendirilir ve kişi samimiyeti ve bilgisi konusunda bir sınamaya tabi tutulur.[27] Din değiştirenlere, "ben Abraham Avinu" veya "bat Abraham Avinu" (İbrahim'in oğlu veya kızı) adının verildiği Yahudilikte, dine geçiş bir aile tarafından evlat edinilmeye benzetilebilir.
Geleneksel Yahudilik, gerek Yahudi olarak doğan gerekse Yahudiliğe sonradan geçen her bireyin ebediyen Yahudi olarak kaldığını savunur. Bu yüzden, ateist olduğunu iddia eden ya da başka bir dine geçen bir Yahudi, geleneksel Yahudilik tarafından hâlen Yahudi kabul edilir. Öte yandan, Reform hareketi başka bir dine geçen bir Yahudinin artık Yahudi olmadığını savunur;[28][29] Yüksek Mahkeme davaları ve hükümleri sonucunda İsrail Hükûmeti de bu duruşu benimsemiştir.[30]
İsrail Devleti'nde Yahudi kimliğini neyin belirlediği sorusu ise, 1950'lerde, David Ben-Gurion'un vatandaşlık ile ilgili meselelere bir cevap bulabilmek için dünyanın her yerindeki Yahudi dinî otoriteleri ve entelektüellerden Mihu Yehudi ("Kim Yahudidir") sorusuna dair görüşlerini istemesi ile yeni bir ivme kazanmış oldu. Bu konu hâlen çözümlenmekten çok uzaktır ve dönem dönem İsrail siyasetinde de kendini gösterir.
"Kimin Yahudi olduğu" tanımlamasının yapılmasında karşılaşılan sorunlar, dünya üzerindeki Yahudilerin toplam sayısını belirlemeyi de zorlaştırmaktadır; tüm Yahudiler kendilerini Yahudi olarak tanımlamamakta, kendini Yahudi olarak tanımlayanların bazıları ise diğer Yahudiler tarafından öyle kabul edilmemektedir. Yahudi Yıllığı'na (1901) göre, 1900 yılında dünya üzerindeki Yahudi nüfusu yaklaşık 11 milyondu. Yahudi Nüfus Araştırması'na göre, 2002 yılında dünyada 13,3 milyon Yahudi yaşıyordu. Yahudi Yılı Takvimi ise bu sayıyı 14,6 milyon olarak vermektedir. Yahudi nüfusunun artış hızı 2000-2001 yılları arasında %0,3 büyüme ile hâlen yüzde sıfıra yakındır. Yahudiliğe yapılan geçişlerin kısmi olumlu katkısına rağmen karma evlilikler ve düşen doğum oranları Yahudi nüfus sayısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Kimi yazarlar tarafından Yahudilerin toplumda nüfuslarının ötesinde bir öneme sahip oldukları kaydedilmiştir. Bir örnekte, Mark Twain şu yorumu yapar:
Şayet istatistikler doğru ise, Yahudiler insanlığın sadece yüzde birini oluşturuyor. Bu, Samanyolu'nun alazı içinde yitip gitmiş sönük bir tutam yıldız tozunu andırıyor. Haliyle, Yahudinin sesinin pek duyulmaması gerekir, ancak sesi duyuluyor, her zaman da duyulmuştur. Yeryüzünün en öne çıkan halkları arasındadır ve küçük nüfusuna kıyasla son derece orantısız bir ticari öneme sahiptir. Dünyadaki edebiyat, bilim, sanat, müzik, finans, tıp ve anlaşılması güç ilimlerdeki büyük isimler listesine yaptığı katkılar da sayılarının küçüklüğü ile son derece orantısızdır. Bu dünyada, her çağda harikulade bir savaş vermiş; bunu da elleri arkadan bağlı iken yapmıştır. Mağrur olabilir ve bundan ötürü de mazur görülmelidir.
Mısırlı, Babilli, Pers yükselmiş, gezegeni çıkardığı gürültü ve görkem ile doldurmuş, ardından da bir rüya gibi sönmüş, göçüp gitmiştir; onu Yunan ve Romalı izlemiş, çok güçlü bir ses çıkardıktan sonra onlar da yitip gitmiştir; diğerleri de sıyrılıp meşalelerini arşa tutmuşlarsa da bu meşaleler zaman içinde sönmüştür; bu halklar şimdi ya alacakaranlıkta oturuyorlar ya da silinip gittiler. Yahudi hepsini gördü, hepsini yendi ve her zaman olduğu gibi, şimdi de ne bir çöküş emaresi, ne yaşın getirdiği yıpranmayı, ne parçalarında bir zayıflama, ne enerjisinde bir azalma, ne de tetikte bekleyen ve girişken zihninde bir uyuşma var. Yahudi dışında her şeyin bir ömrü var; tüm diğer güçler geçip gidici ama o kalıcı. Bu ölümsüzlüğün sırrı nedir?[31]
Tarih boyunca pek çok Yahudi mezhebi var olmuş, ancak 6. yüzyıldan beri Rabbânî Yahudilik baskın mezhep haline gelmiştir.
Avrupa ile Batı Asya'nın Hristiyan ve Müslüman ülkeler arasında bölündüğü Orta Çağ'ın sonlarında, Yahudiler de kendilerini iki ana gruba bölünmüş buldular. Orta ve Doğu Avrupa'da, yani Almanya ve Polonya'daki Yahudilere Aşkenaz deniyordu. Sefarad Yahudilerinin geleneği ise, Müslüman hakimiyeti altındaki İspanya ve Portekiz başta olmak üzere Akdeniz ülkelerine dayanır. 1492 yılında buradan çıkarıldıklarında, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Uzak Doğu ve Kuzey Avrupa'ya yerleştiler. İki gelenek kimi ritüelik ve kültürel detaylarla birbirinden ayrılsa da, teolojileri ve temel dinî uygulamaları aynıdır.
Son iki yüzyıl içinde, Aşkenazi Yahudi cemaati bir dizi mezhebe bölünmüştür; bu mezheplerin her biri (her ne kadar Yahudilikte inanç uygulama ve görenekten daha düşük bir rol oynasa da) Yahudilerin riayet etmesi gereken inanç esasları ve kişinin bir Yahudi olarak hayatını nasıl yaşaması gerektiği konularında farklı bir anlayışa sahiptir. Doktrinden kaynaklanan bu farklılıklar Yahudi mezhepleri arasında bir ölçüde hizipleşmelere de yol açmıştır. Bununla birlikte, Yahudiler arasında belirli düzeyde bir birlik vardır. Örneğin, Muhafazakâr bir Yahudinin Ortodoks ya da Reform sinagogunda ibadet etmesi sıra dışı bir durum değildir. Başta Amerika Birleşik Devletleri'ndekiler olmak üzere, Aşkenaz olmayan birçok Yahudi farklı hareketler ile ilişkili cemaatlere üye olsa da kendini özellikle bu mezhebin üyesi olarak tanımlamaz. Daha ziyade rahatlığından ötürü bunu yapan bu kesim dinî uygulamalarını "Ortodoks" veya "Muhafazakâr" değil, "geleneksel" ya da "mütedeyyin" şeklinde nitelendirir.
Ortodoks Yahudilik, hem Yazılı hem de Sözlü Tora'nın Tanrı tarafından Musa'ya vahyolunduğunu ve ihtiva ettiği yasaların bağlayıcı ve değişmez olduğunu savunur. Ortodoks Yahudiler, Moses Isserlis'in HaMappah adlı çalışması ve Mişna Berurah gibi, Şulhan Aruh (Halaha'nın büyük ölçüde Seferad geleneklerini öne çıkaran kısaltılmış bir formu) üzerine yapılan tefsirleri Yahudi hukukunun kati yasası kabul eder ve Kudüs Tapınağı dönemindeki Yahudilik ile, Aydınlanma öncesi Rabinik Yahudilik ve günümüzdeki Ortodoks Yahudilik arasında bir devamlılık olduğunu iddia ederler. Ortodoks Yahudiliğin büyük bölümü, ibn Meymun'un Yahudi inancının 13 esasına dayalı belirli bir Yahudi teolojisine bağlıdır. Ortodoks Yahudilik, Modern Ortodoks Yahudilik ve Haredi Yahudiliği olmak üzere genelde (ve gayriresmî olarak) iki farklı üsluba ayrılır. Bu üsluplar arası felsefi farklılık genel olarak moderniteye uyum sağlama ve Yahudilik dışı disiplinlere verilen önem çevresine odaklansa da, uygulamada farklılıklar sıklıkla giyim tarzlarına ve uygulamadaki ihtimama yansır. Çoğu Ortodoks Yahudiye göre, Şabat ve Yom Tov (bayramlar), kaşrut (beslenme kuralları) ve aile saflığı yasalarına riayet etmeyen Yahudiler imanlı değildir. En azından bu yasalara riayet eden her Yahudiyi dindar ve imanlı kabul ederler.
Muhafazakâr Yahudilik, ABD ve Kanada'nın dışında Masorti Yahudiliği olarak da bilinir. 1800'lü yıllarda, Aydınlanma ve Yahudilerin serbestleşmesinin getirdiği değişimlere Yahudiler tarafından verilen bir tepki olarak Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkmıştır. Muhafazakâr Yahudiler, Şabat ve Kaşrut'a riayet edilmesinin de aralarında bulunduğu geleneksel Yahudi yasa ve adetlerine bağlılıkları, Yahudi inanç esaslarını özellikle köktenci olmayan bir şekilde öğretmeleri, modern kültüre yönelik olumlu yaklaşımları ve Yahudi dinî metinlerinin ele alınmasında geleneksel rabinik çalışma biçimlerinin yanı sıra, modern ilmi ve eleştirel metin çalışmalarını da kabul etmeleri ile öne çıkarlar. Muhafazakâr Yahudilik, Yahudi Hukuku'nun statik olmayıp, değişen koşullar karşısında sürekli olarak geliştiğini savunur. Tora'nın, Tanrı'dan aldıkları ilham ile peygamberler tarafından yazılmış ve Tanrı'nın iradesini yansıtan, ilahi bir belge olduğunu kabul etmekle birlikte, Ortodoksların savunduğu gibi Tanrı'nın Musa'ya dikte ettirdiği bir kitap olduğu inancını da reddederler.[32][33] Benzer şekilde, Muhafazakâr Yahudilik Sözlü Yasa'nın ilahi ve normatif olduğunu savunurken, Ortodoksların kimi Sözlü Yasa yorumlarını reddeder. Dolayısıyla, Muhafazakâr Yahudilik, hem Yazılı hem de Sözlü Yasa'nın, modern hassasiyetleri yansıtacak ve modern çağın koşullarına uyacak şekilde hahamlar tarafından yorumlanabileceğini, ancak bunu yaparken çok temkinli olunması gerektiğini savunur. Muhafazakâr Yahudilik kendi içinde mutlak bir tekbiçimlik barındırmazken, daha geleneksel uygulamaları koruyan cemaatlere Mortodoks (Modern Ortodoks) adı da verilir.
Reformist Yahudilik, birçok ülkede liberal veya ilerici olarak da adlandırılır. Aydınlanma'ya tepki olarak Almanya'da ortaya çıkmıştır. (Birleşik Krallık'ta, Reform ve Liberal olmak üzere iki ayrı cemaat vardır. Bunlardan ilki, diğerinden çok daha geleneksel bir duruşa sahip olsa da, her ikisi de benzer teorik duruşlara sahiptir.) Diğer hareketler karşısındaki belirleyici özelliği, mevcut haliyle Yahudi ritüelinin bağlayıcı doğasını reddederek, bilgi sahibi Yahudi bireyin neyi uygulayacağı konusunda otonomiye sahip olması gerektiği inancına yer vermesidir. Başlangıçta Yahudiliği bir ırk ya da kültürden ziyade, din olarak tanımlayan Reform Yahudiliği, Tora'daki tören yasalarının çoğunu reddederken ahlaki yasalara riayet etmiş ve Neviim kitabının etik çağrısına vurgu yapmıştır. Reform Yahudiliği, yerel dilde (birçok durumda İbranice ile birlikte) eşitlikçi bir ibadet şekli oluşturmuş ve Yahudi geleneğine kişisel bağın belirli ibadet biçimlerinin üzerinde olduğunun altını çizmiştir. Günümüzde, birçok Reform cemaatinde İbranice çalışmaları ve gelenekler teşvik edilirken, on dokuzuncu yüzyılın klasik reformcularının liberal tutumunu benimsemeyi sürdürenleri sayısı daha azdır.
Bu mezheplerin tümü İsrail'de de varlığını sürdürse de, İsrailliler Yahudi kimliğini diyasporadaki Yahudilerden daha farklı şekillerde tanımlarlar. Çoğu İsrailli Yahudi, kendini "laik" (hiloni), "gelenekçi" (masorti), "dindar" (dati) veya Haredi şeklinde tanımlar. "Laik" tanımı, Yahudi kimlikleri yaşamlarında çok güçlü bir kuvvet olmakla birlikte, bunu büyük ölçüde geleneksel dinî inanç ve uygulamalardan ayrı bir yerde tutan Batı (Avrupa) kökenli İsrailli aileler arasında daha revaçtadır. Nüfusun bu kesimi, gerek resmî İsrail hahamlığının (Ortodoks) gerekse diyasporadaki Yahudiler arasında yaygın olan liberal hareketlerin (Reform, Muhafazakâr) önderliğindeki örgütlü dinî yaşama katılmaz.
"Gelenekçi" (masorti) tanımı ise, en çok "Doğu" kökenli (örn. Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika) İsrailli aileler tarafından kendilerini tanımlamakta kullanılır. Yaygın olarak kullanılan bu terimin resmî Masorti (Muhafazakâr) hareketi ile ilgisi yoktur.
İsrail'de "laik" ve "gelenekçi" terimlerinin kullanımı önemli belirsizlikler içerir. Bunlar sık sık çakışabilmekte, ideoloji ve dinin gereklerinin yerine getirilmesi açısından son derece geniş bir alanı kapsamaktadırlar.
"Ortodoks" ise İsrail'de bu kategoriye giren Yahudilerin yüzdesinin diyasporadakilerden çok daha yüksek olmasına rağmen, ülkede kullanılan söylemde tercih edilen bir terim değildir. Diyasporada "Ortodoks" olarak adlandırılan mezhebin İsrail'deki muadili, ülkede genel olarak dati (dindar) ve haredi (Ultra-Ortodoks) olarak adlandırılan gruplardır. Dati, "Dindar Siyonizm" ya da "Ulusal Dindar" topluluğun yanı sıra, son onyılda ortaya çıkan ve büyük ölçüde haredi yaşam tarzı ile milliyetçi ideolojiyi bir araya getiren haredi leumi (milliyetçi haredi) veya "Hardal"ı da içine alır. (Yidiş'de, mütedeyyin Ortodok Yahudilere frum, daha liberal Yahudilere ise frei da denmektedir).
Haredi, toplumun etnik ve ideolojik olarak kabaca üç farklı gruba ayrılabilecek bir kesimini içine alır: (1) Aşkenaz kökenli "Litvanyalı" (Hasidik olmayan) harediler; (2) Aşkenaz kökenli Hasidik harediler; ve (3) Sefarad haredileri. Bu gruplardan en büyüğünü oluşturan üçüncü grup, 1990'ların başından bu yana siyasette de en aktif olanıdır. [kaynak belirtilmeli]
Yahudi kimliğinin bu muhafazakâr-liberal çizgi dışında kalan ifade şekilleri de bulunmaktadır. Geleneksel Rabinik Yahudiliğin modern zamanın radikal değişikliklerine maruz kalması sonucunda ortaya çıkan ideolojik tepkiler olan yukarıda sayılan mezheplerin aksine, Karaim Yahudiliği modern bir Yahudi hareketi olarak ortaya çıkmamıştır. Karaizmin takipçileri, Sadukiler gibi, İkinci Tapınak döneminin Rabinik olmayan Yahudi tarikatlarının devamı olduklarına inanırken diğerleri bunun 8. ve 9. yüzyıllarda başlatılmış bir tarikat olduğunu iddia eder. Karaylar (ya da diğer adıyla, Yazıtların Halkı), sadece İbrani Kutsal Kitabı'nı ve Peşat'ı (Açık ve Yalın Anlam) kabul ederken, kutsal kitap haricindeki metinlerin yetkinliğini reddederler. Bazı Avrupalı Karaylar kendilerini Yahudi toplumunun parçası kabul etmese de çoğunluğu eder. İlginç şekilde, Naziler sıklıkla Karayları Yahudiler ile ilişkilendirmemiş ve bundan dolayı birçok Karay cemaati II. Dünya Savaşı'ndan sağ çıkabilmiştir. Bu sayede, Litvanya gibi Yahudi cemaatlerinin tümüyle yıkıma uğradığı yerlerde Karaylar bugün dahi varlığını sürdürmektedir. Yunanistan gibi diğer yerlerde ise, Naziler Karayları Yahudi geleneğinin bir parçası olarak görmüş ve onları da kötü muameleye maruz bırakmıştır.
Etnik Yahudiler arasındaki bir başka tarihi grup da, Yahudiliğin ana kolundan farklı bir kültürel ve dinî kimliğe sahip olan ve tümüyle Batı Şeria'daki Nablus/Şehem bölgesindeki Gerizim Dağı'nın etrafı ile Tel Aviv'in yakınlarındaki Holon'da bulunan Samirîlerdir.
Kipa (İbranice: כִּפָּה, çoğul kippot; Yidiş: יאַרמלקע, yarmulke), kimi Yahudi erkekler tarafından, dua ederken, yemek yerken, şükür duası okurken ya da Yahudi dinî metinleri üzerine çalışırken, kimi Yahudi erkekler tarafından da her zaman takılan, siperi olmayan, hafif yuvarlak bir takkedir. Ortodoks olmayan cemaatlerde, kimi kadınlar da kipa takmaya başlamıştır. Kipalar, sadece başın arkasını kapatan küçük yuvarlak olanlarından başın tepesini tümüyle örten büyük takkelere kadar çeşitli boyutlardadır.
Tsitsit (İbranice: צִיציִת) (Aşkenazlar Tzitzis şeklinde okur) tallitin (İbranice: טַלִּית) (Aşkenazlar tallis şeklinde okur) veya dua şalının dört köşesinde bulunan özel olarak düğümlenmiş püsküllerdir. Tallit, dua sırasında Yahudi erkekler ve kimi Yahudi kadınlar tarafından giyilir. Bir Yahudinin tallit giymeye başlama zamanı ile ilgili adetler değişiklik gösterir. Sefarad topluluklarında, erkek çocukları talliti bar mitsva yaşından itibaren giymeye başlarlar. Bazı Aşkenaz cemaatlerinde ise, ancak evlilikten sonra tallit giyilmesi adettendir. Tallit katan (küçük tallit) ise gün boyunca elbisenin altına giyilen püsküllü bir giysidir. Kimi Ortodoks çevrelerde, püsküllerin giysilerin dışında serbestçe sallanmasına izin verilir.
Tefilin (İbranice: תְפִלִּין), deri kayışlar yardımı ile biri alna takılan diğeri de kola sarılan, içinde Tevrat'tan ayetlerin bulunduğu, küp şeklindeki iki kutucuğa verilen addır. Mütedeyyin Yahudi erkekler ve bazı Yahudi kadınlar tarafından, hafta içinde, sabah duasında takılır.[34]
Kittel (Yidiş: קיטל), Ulu Günler'de duaya liderlik eden kişi ve kimi mütedeyyin gelenekçi Yahudiler tarafından kıyafetlerin üzerine giyilen ve diz hizasına kadar inen bir giysidir. Geleneksel olarak, aile reisi Pesah yemeğinde kittel giyer. Kimi damatlar da, Hupa (evlilik kubbesi) altında kittel giyerler. Yahudi erkekler, öldükten sonra, defin kıyafetleri arasında yer alan tallitin yanı sıra, kimi zaman kittel giydirildikten sonra defnedilirler.
Geleneksel olarak, Yahudiler günde üç vakit ibadet ederler; buna Şabat ve bayramlarda dördüncü bir vakit daha eklenir. Her ibadetin merkezinde Amida bulunur. Birçok ibadette anahtar önem taşıyan bir başka dua ise, imanın beyanı Şema Yisrael'dir (kısaca Şema). Şema, Tora'dan bir ayetin okunmasıdır (Tesniye 6: 4): Şema Yisrael Adonay Eloheynu Adonay Ehad —"Dinle, Ey İsrail! Tanrı bizim Tanrımızdır! Tanrı Tektir!"
Yahudilikte geleneksel ibadette okunan duaların çoğunluğu yalnızken de okunabilirse de cemaat ile birlikte yapılan ibadet daha makbuldür. Cemaat hâlinde ibadet etmek için on erişkin Yahudinin bir araya gelmesi, yani minyanın oluşturulması gerekir. Neredeyse tüm Ortodoks Yahudilerde ve çok az Muhafazakâr çevrede, minyanda sadece erkek Yahudilerin sayısına bakılır; çoğu Muhafazakâr Yahudi ve diğer Yahudi mezheplerinin üyeleri ise Yahudi kadınların sayısını da hesaba katar.
İbadete ek olarak, mütedeyyin gelenekçi Yahudiler gün boyunca gerçekleştirdikleri çeşitli eylemler sırasında da dua okurlar. Sabah yataktan kalkarken, farklı yemekleri yemeden veya içmeden önce, yemekten kalktıktan sonra vs. dualar okunur.
Dualara yaklaşım Yahudi mezhepleri arasında da farklılık gösterir. Bu farklılıklar arasında, duaların metinleri, okunma sıklığı, çeşitli dinî etkinliklerde okunan duaların sayısı, müzik enstrümanlarının kullanımı ve koro tarafından okunan ilahiler, duaların geleneksel litürjik dillerde mi yoksa yerel dilde mi okunduğu konusu da vardır. Genelde, geleneğe en sıkı riayet edenler Ortodoks ve Muhafazakâr cemaatlerken, Reformcu ve Yeniden Yapılanmacı sinagoglar ibadetlerinde çevirilere ve çağdaş metinlere yer vermesi en muhtemel olanlardır. Ayrıca, birçok Muhafazakâr sinagog ve tüm Reformcu ve Yeniden Yapılanmacı Yahudi cemaatlerinde, kadınlar erkekler ile eşit statüde ibadetlere katılabilmekte, Tora okuma gibi geleneksel olarak erkekler tarafından yerine getirilen rolleri de üstlenebilmektedirler. Bunun yanı sıra, birçok Reform mabedinde yer verilen orglar ve karma korolarla ibadete müzik ile de eşlik edilmektedir.
Yahudi bayramlarında, yaratılış, vahiy ve kefaret gibi Tanrı ile dünya arasındaki ilişkiye dair merkezi temalar da kullanılır.
Cuma gecesi günbatımından kısa bir süre önce başlayıp cumartesi gecesi günbatımından kısa bir süre sonra biten haftalık tatil günü Şabat, Tanrı'nın yaratılışın altı gününden sonra istirahat ettiği günün anısına idrak edilir.[35] Şabat olgusu Yahudilik adetlerinde kilit bir rol oynar ve derin bir dinî hukuk külliyatı ile düzenlenir. Cuma günbatımında, evin hanımı iki ya da daha fazla mum yakıp şükran duası okuyarak Şabat'ı karşılar. Akşam yemeği, bir bardak şarap üzerine yüksek sesle okunan Kiduş ve ekmek üzerine okunan Motzi şükran duaları ile başlar. Masa üzerinde iki somun örülmüş hala (challah) ekmeği bulunması adettir. Şabat boyunca, Yahudilerin 39 melaha ("iş" olarak çevirilebilir) kategorisinden herhangi birine giren faaliyetleri yapması yasaktır. Aslında, Şabat'ta yasaklanan faaliyetler bilindik anlamda "iş"ler değildir: Bunlar arasında, ateş yakmak, yazı yazmak, para kullanmak ve kamusal alanda eşya taşımak da vardır. Modern zamanda, ateş yakma yasağı yakıt yakılmasını gerektirdiği için taşıt sürmeyi ve elektrik kullanmayı da içine alacak şekilde genişletilmiştir.
Yahudi kutsal günleri (haggim), Mısır'dan çıkış ve Tora'nın indirilmesi gibi Yahudi tarihinin önemli günlerini kutlarken bazen mevsim dönümlerine ve tarım dönemlerindeki geçişlere de işaret eder. Üç önemli bayram olan Sukot, Pesah ve Şavuot'a "Şaloş Regalim" (İbranice "regel" vesile ya da ayak anlamına da gelir) adı da verilir. Üç regalde, İsrailoğullarının Tapınak'ta kurbanlar adamak üzere Kudüs'e hacca gitmeleri adetti.
Ulu Günler (Yamim Noraim) yargılama ve bağışlanma kavramlarına odaklanır.
Hanuka ("Işık Bayramı"), İbrani takviminde Kislev ayının 25. günü başlar ve sekiz gün sürer. Bayram, festivalin sekiz gecesinin her birinde, mumların birer artırılarak yakılması ile Yahudi evlerinde idrak edilir.
Bayrama, "adama/tahsis" anlamına gelen Hanuka adı verilmiştir, zira bu gün, Tapınak'ın IV. Antiokhos Epiphanes tarafından ele geçirilmesinin ardından yeniden Tanrı'ya adanmasını simgeler. Ruhani açıdan, Hanuka'da "Zeytin Yağı Mucizesi" anılır. Talmud'a göre, Makabilerin Selevkos İmparatorluğu karşısındaki zaferinin ardından Kudüs Tapınağı'nın yeniden Tanrı'ya adanması sırasında, Tapınak'daki ebedi ışığı sadece bir gün beslemeye yetecek kadar kutsal yağ bulunmaktaydı. Mucizevi bir şekilde, bu yağ, yeni yağın preslenmesi, hazırlanması ve kutsanması için gerekli süre olan sekiz gün boyunca yanmıştı.
Tevrat'ta hiç bahsi geçmeyen Hanuka, Yahudilikte hiçbir zaman önemli bir bayram olarak görülmemişse de, özellikle Noel ile aynı zamanlara rastgelmesi ve İsrail Devleti'nin kurulmasından bu yana vurgu yapılan ulusal motifleri içermesinden ötürü modern zamanda çok daha yaygın şekilde kutlanmaya başlamıştır.
Purim, İran Yahudilerinin, Ester Kitabı'nda yazıldığı üzere, kendilerini yok etmek isteyen Haman'ın komplosundan kurtarılmalarının anıldığı, neşeli bir Yahudi bayramıdır. Bayramda, Ester Kitabı topluca okunur, karşılıklı yiyecek ve içecek hediye edilir, yoksullara sadaka verilir ve bir kutlama yemeği yenir (Ester 9: 22). Diğer adetler arasında, şarap içilmesi, hamanteş adı verilen özel hamur işlerinin yenmesi, maskeler takılıp kostümler giyilmesi, karnavallar ve partiler düzenlenmesi de vardır.
Purim, her yıl Miladi takvimde Şubat veya Mart'a denk gelen, İbrani takviminin Adar ayının 14. gününde kutlanır.
Aftara adı verilen, Tanah'ın diğer kitaplarından bağlantılı okumaların yanı sıra toplu Tora okumaları bayramların ve Şabat ibadetlerinin merkezinde yer alır. Sonbaharda, Simhat Tora'dan itibaren yıl boyunca, tüm Tora okunur.
Sinagoglar, Yahudilerin ibadet ettikleri ve kutsal metinler üzerinde çalışmalar yaptıkları mekanlardır. Genellikle, ibadet için ayrı odalar (ana mabet), daha küçük etüd odaları ve sıklıkla da cemaat ve eğitim için bir alan içerirler. Sinagoglar için belirli bir plan olmadığı gibi sinagogların mimari şekilleri ve iç tasarımları da büyük farklılıklar gösterir. Reform hareketinde sinagoglara mabet denir. Her sinagogda geleneksel olarak şu unsurlar bulunur:
Sinagoglara ek olarak, Yahudilikte önem taşıyan diğer yapılar arasında, yeşiva adı verilen Yahudi din okulları ve mikve adı verilen arınma havuzları da bulunur.
Yahudi etiği Halaha’ya ait geleneklerle, diğer manevi ilkelerle ya da merkezi Yahudi erdemleriyle şekillenmiştir. Yahudi etiği tipik olarak, adalet, doğruluk, barış, sevmek ve naziklik, anlayış, alçakgönüllülük ve saygı gibi değerleri içerir. Bunlara ek olarak hayırseverlik (tzedakah) ve kötü konuşmaktan sakınmak (Lashon hara) gibi erdemlerde Yahudi etiğinin parçalarıdır. Cinsellik ve diğer birçok konuda ise Yahudiler arasında tartışma konularıdır.
Yahudilikte beslenme yasalarına Kaşrut kuralları denir. Yahudi hukukunun gereklerine uygun gıdalara kaşer (İslamda "helal") adı verilirken, Yahudi hukukuna uygun olmayan gıdalara ise trefa (İslamda "haram") denir. Tora'da, kaşrut kuralları için hiçbir sebep gösterilmese de, hahamlar aralarında törensel arılık, insanlara dürtülerini kontrol etmenin öğretilmesi ve sağlık faydaları gibi farklı açıklamalar getirmişlerdir.
Kaşrut, diğer hayvanları yiyen kuş ve hayvanların ve deniz tabanında gezinerek diğer hayvanların dışkıları ile beslenen yaratıkların tüketilmesinden sakınılmasını emreder. Pis bir hayvan olarak kabul edilen domuz eti ve kabuklularla yumuşakça deniz ürünleri ile ilgili ciddi yasaklar vardır. Hayvan kesimi özel bir işlemle yapılır ve kutsal kitapta yavruyu ana sütü içinde pişirmenin yasak edilmesinden ötürü et ile süt birlikte yenmez. Birçok türün kesin çevirileri günümüze kadar hayatta kalmamıştır. Birçok kaşer olmayan kuş türünün adları artık kesin değil. Ama birkaç kuşun kaşrut durumu gelenekler aracılığıyla günümüze kadar gelmiştir. Tavuk ve Hindi yenilebilir. Amfibiler, sürüngenler ve böceklerin çoğu yasaklanmıştır.
Her ne kadar hijyenin sağlanması bir etken olmuş olabilirse de, kaşrutun daha derinde yatan anlamı yemek yeme fiiline ruhani bir boyut katmaktır. Bunun altında, Yahudilerin acı, hastalık, pislik ve hayvanlara eziyet gibi ruhsal "negatifler" içeren hiçbir şeyi ağızlarına koymaması düşüncesi yatar.. Ortodoks ve bazı Muhafazakâr otoriteler, Yahudi olmayan kişiler tarafından hazırlanmış işlenmiş üzüm ürünlerinin tüketilmesini yasaklar. Bunun nedeni antik çağda şarap kullanılarak yapılan rituellerdir.[kaynak belirtilmeli]
Nidah ("ayrı düşen" anlamına gelir; çoğu zaman "aile saflığı" olarak da adlandırılır) yasaları ve erkekler ile kadınlar arasındaki etkileşimi düzenleyen çeşitli başka yasalar (örn. tseniut, mütevazı giyim), özellikle de Ortodoks Yahudiler tarafından, Yahudi yaşamında hayati etkenler olarak görülürse de, Reformcu ve Muhafazakâr Yahudiler bunlara nadiren uyar.
Cinsel ilişkileri düzenleyen yasalardan biri, kadının adet döneminin başlamasından itibaren adet akıntısının bitiminden sonra yedi gün sayıp mikveye girene kadar cinsel birleşmenin olamayacağıdır.
Yaşam evreleri, Yahudi kimliğini güçlendirmek ve kişi ile cemaat arasında bağ oluşturmak üzere bir Yahudinin yaşamı boyunca meydana gelen olaylardır.
Yahudilikte Kudüs Tapınağı'nın işleri ve kurbanlardan sorumlu olan mabet görevliliğinin rolü İkinci Tapınak'ın M.S. 70 yılında yıkılmasından bu yana önemli ölçüde azalmıştır. Babadan oğula geçen bir statü olan Mabet görevliliği müessesesi, günümüzde artık törensel görevler dışında herhangi bir görevi olmamasına rağmen, hâlen birçok Yahudi cemaatinde saygı görür. Birçok Ortodoks Yahudi cemaatinde, gelecekteki Üçüncü Tapınak için Mabet görevlilerine ihtiyaç duyulacağına ve gelecekteki görevlerine hazır olmaları gerektiğine inanılır.
Mişna ve Talmud zamanından günümüze dek, Yahudilik çok az ayin ve törenin uygulanması için uzmanlaşmış veya yetkin kişilerin bulunmasını gerektirmiştir. Bir Yahudi ibadet için gerekli koşulların çoğunu kendi başına yerine getirebilir. Tora ve aftara (Neviim kitabından ek kısımlar) okunması, matem tutanlar için dua edilmesi, damat ve gelin için bereketlendirme duası edilmesi, yemeklerden sonra şükran duası edilmesi gibi bazı faaliyetlerde minyan oluşturulması, yani on yetişkinin hazır bulunması gerekir (Ortodoks ve kimi Muhafazakâr Yahudiler minyan için on yetişkin erkek bulunmasını şart koşarken, bazı Muhafazakâr Yahudiler ile Reform Yahudileri kadınları da minyana dahil ederler).
Bir sinagogda en yaygın olarak bulunan profesyonel din adamları şunlardır:
Yahudi ayinlerinde, birçok cemaatte her zaman olmasa da bazen bir haham ve/veya hazan tarafından doldurulan iki özel rol vardır. Diğer cemaatlerde, bu roller ayinin bölümlerini dönüşümlü olarak yöneten cemaat üyeleri tarafından geçici olarak doldurulur:
Başta büyük cemaatler olmak üzere, birçok cemaatte bir de Gabbay vardır:
Bu üç vazife genellikle gönüllülük esasına dayanır ve bunları üstlenmek onur kabul edilir. Aydınlanma'dan bu yana, büyük sinagoglarda sıklıkla şatz ve baal kriyah olarak haham ve hazanlar işe alınmaktadır; birçok Muhafazakâr ve Reformcu cemaatte hâlen bu uygulama söz konusudur. Öte yandan, Ortodoks sinagoglarında bu mevkiler dönüşümlü veya geçici olarak cemaat üyelerince doldurulur. Her ne kadar çoğu cemaat bir veya daha fazla hahamı işe alsa da, ABD'de profesyonel hazanların hizmetinden yararlanan cemaatlerin sayısı genelde düşerken diğer mevkiler için profesyonellerin kullanımı hâlen nadiren rastlanan bir durumdur.
Özü itibarıyla, Tanah İsrailoğullarının tarihlerinin en başından İkinci Tapınak'ın yapımına kadar (M.Ö. 535 civarı) geçen dönemdeki Tanrı ile ilişkisinin hikâyesini anlatır. Bu, sıklıkla çekişmeli bir ilişki olmuş, İsrailoğulları Tanrı'ya olan inançları ile diğer tanrıların cazibesi arasında bocalamışlardır. Kutsal Kitap'ta yer alan gerçek üstü şahsiyetler arasında, inançları ile mücadele eden İbrahim, İshak ve Yakub ile İsrailoğullarını Mısır'dan çıkartan Musa da vardır.
İlk İbrani ve Yahudi halkının babası olarak kabul edilen İbrahim, çevresinde gördüğü putperestliği reddederek tek tanrıcılığı benimsemişti. Tek Tanrı'ya iman etmesinin ödülü olarak, İbrahim'e kalabalık bir soy vadedildi: "[Rab] sonra Avram'ı dışarı çıkararak, 'Göklere bak' dedi, 'Yıldızları sayabilir misin? İşte senin soyun o kadar çok olacak'" (Tekvin 15:5). İbrahim'in ilk çocuğu İsmail, ikinci oğlu ise Tanrı'nın İbrahim'in kültünü sürdürecek ve sürülüp kurtarıldıktan sonra İsrail Diyarı'nı (o zamanki adı ile Kenaan Ülkesi) miras alacak olan İshak'tı. Tanrı ata Yakub'u ve çocuklarını, birçok kuşaktan sonra esir edilecekleri Mısır'a gönderdi. Tanrı'nın Musa'ya İsrailoğullarını esaretten kurtarmasını emretmesinin ardından Mısır'dan Çıkış gerçekleşti. İsrailoğulları, M.Ö. 1313 (Yahudi Yılı 2448) tarihinde Sina Dağı'nda toplantılar ve onlara Tora indirildi. (Neviim ve Ketuvim ile birlikte, bu kitaplar Yazılı Tora olarak bilinirken, Mişna ve Talmud ise Sözlü Tora olarak bilinir.) Sonunda, Tanrı onları İsrail diyarına götürdü.
Tanrı, Musa'nın erkek kardeşi Harun'un soyundan gelenleri İsrailoğlu toplumu içinde mabet görevlileri sınıfı olarak belirledi. İlk dinsel törenleri mişkanda (taşınabilir tapınak) yönettiler; sonrasında da onların soyundan gelenler Kudüs Tapınağı'nda ibadetten sorumlu oldular.
İsrailoğulları İsrail diyarına yerleştikten sonra, taşınabilir tapınak Şiloh şehrine yerleştirildi ve 300 yılı aşkın bir süre boyunca da burada kaldı. Bu süre içinde, kimileri halkın günahlarının cezası olarak Tanrı tarafından gönderilen saldırgan düşmanlara karşı halkı toparlaması için Tanrı önemli erkekler, zaman zaman da kadınlar, gönderdi. Bu, Yeşu Kitabı ile Hakimler Kitabı'nda anlatılır. Zaman içinde, ulusun ruhani düzeyi öylesine düştü ki, Tanrı Kadim Filistinlilerin Şiloh'daki taşınabilir tapınağı ele geçirmesine izin verdi.
Bunun üzerine, Samuel Kitapları'nda anlatıldığı gibi, İsrail halkı Samuel peygambere diğer milletler gibi, daimi bir hükümdar tarafından yönetilmeleri gereken bir noktaya geldiklerini söyledi. Samuel, isteksizce bu talebi kabul etti ve büyük fakat çok mütevazı bir insan olan Saul'u Hükümdar olarak atadı. Halk, Saul'a baskı yaparak kendisine Samuel tarafından aktarılan bir emre karşı gelmeye itince, Tanrı Samuel'e onun yerine Davud'u atamasını söyledi.
Kral Davud tahta geçtikten sonra, Nathan peygambere daimi bir tapınak yapmak istediğini söyledi ve yaptıklarının ödülü olarak, Tanrı Davud'a oğlunun tapınağı yapmasına izin vermeyi ve tahtın hep çocuklarında kalacağını vadetti (Davud'un tapınağı inşa ettirmesine izin verilmemişti, zira, birçok savaşta yer aldığı için barışı temsil eden bir tapınak yaptırması uygun olmayacaktı). Bunun sonucunda, Tanrı'nın arzu ettiği ve Krallar Kitaplarında belirtildiği gibi, ilk daimi tapınağı Kudüs'te yaptıran da Davud'un oğlu Süleyman oldu.
Rabinik gelenek, Sözlü Tora veya sözlü kanun olarak bilinen hukuki yorum ve ayrıntıların esasında Tanrı'nın Sina Dağı'nda Musa'ya söylediklerine dayanan yazılı olmayan bir gelenek olduğunu savunur. Ne var ki, Yahudilere yönelik baskıların artması ve ayrıntıların unutulma tehdidi ile karşı karşıya gelmesi sonucunda, bu sözlü yasalar Haham Yehuda HaNasi tarafından M.S. 200 civarında derlenerek Mişna oluşturuldu. Talmud, Mişna ile sonraki üç yüzyıl boyunca redakte edilen haham yorumları olan Gemara'nın bir derlemesinden oluşuyordu. Gemara, Yahudi ilim dünyasının iki önemli merkezi Filistin ve Babil'den çıkmıştır. Daha eski olan derlemeye Kudüs Talmudu denir. Dördüncü yüzyılda, İsrail'de derlenmiştir. Babil Talmudu ise, I. Ravina, II. Ravina ve Rav Aşi tarafından M.S. 500'de derlenmiş, ancak daha sonraları da düzenlenmeye devam etmiştir.
Eleştirel yaklaşan akademisyenler (mütedeyyin olan ve olmayan Yahudiler) aralarında İbrani Kutsal Kitabı'nın da bulunduğu kutsal metinlerin Tanrı tarafından dikte ettirildiğini reddederken kimileri bunların vahyolunduğu savını reddeder. Bunun yerine, bu metinlerin insanlar tarafından kaleme alındığını ve belirli tarihi ve kültürel bağlamlarda anlam kazandığını düşünürler. Bu akademisyenlerin birçoğu belgesel hipotezin genel ilkelerini kabul eder ve Tora'nın birbirinden ayrılan hikâyelere dikkat çekecek bir şekilde bir araya getirilmiş bir dizi tutarsız metinden oluştuğunu öne sürer.[36][37][38]
Bu akademisyenler, İsrailoğullarının ve İsrail dininin kökenlerine dair çeşitli teorilere sahiptir. Çoğunluğu, Birinci Tapınak döneminde İsrail ulusunu oluşturan insanların kökenlerinin Mezopotamya ve Mısır'a dayandığı konusunda birleşse de, bazıları bu halkların atalarının bir kısmının veya tümünün Mısır'da köle olup olmadığını sorgulamaktadır. Birçoğu, Birinci Tapınak döneminde, İsrail halkının henoteist olduğunu, yani her milletin kendine ait bir tanrısı olduğuna, ancak kendi tanrılarının diğerlerinin tanrılarından üstün olduğuna inandıklarını savunur.[39][40] Kimileri ise, katı tek tanrıcılığın Babil döneminde, belki de Zerdüştlükteki dualizme bir tepki olarak geliştiğini savunur.[41]
Bu görüşe göre, Yahudilerin çoğunluğu kendi tanrılarının tek tanrı (dolayısıyla da herkesin tanrısı) olduğuna ve vahyin kaydının (Tora) evrensel gerçekleri içerdiğine ancak Helenistik dönemde inanmaya başlamıştır. Bu yaklaşım, Yahudi olmayanlar arasında Yahudiliğe olan ilgideki artışı (bazı Yunanlar ve Romalılar, görsel olarak temsil edilemeyen bir tanrıya olan inançlarından ötürü Yahudileri en "felsefi" halk olarak görüyordu) ve Yahudilerin evrensel gerçekleri belirlemeye çalışan Yunan felsefesine yönelik yoğunlaşan ilgisini yansıtıyor, dolayısıyla da –potansiyel olarak- en azından "tüm tanrılar birdir" anlamında tek tanrıcılık fikrine gidiyordu. "Yahudilik ile bire bir örtüşen, sınırları açık şekilde belirlenmiş bir Yahudi ulusu fikri de bu zamanda oluşmuştur."[42] Bir akademisyene göre, nihayetinde Hristiyanlık dininin ve Rabinik Yahudiliğin doğuşu ile sonuçlanan ilk Hristiyanlar ile Ferisiler arasındaki çatışma, Yahudilerin kendi ulusal adanmışlık iddiaları ile teolojik evrenselciliği bağdaştırma mücadelelerini yansıtıyordu.[43]
Tel Aviv Üniversitesi'nden Prof. Ze'ev Herzog'a göre, bir devlet dini olarak tek tanrıcılık muhtemelen "İsrail Krallığı'nın ortadan kaldırılmasının ardından, Yehuda Krallığı döneminde icat edilmiştir." Herzog şöyle devam ediyor: "Tek tanrıcılığın İsrail ve Yehuda krallıkları tarafından ne zaman benimsendiği sorusu, iki tanrıdan bahseden eski İbranice yazıtların keşfedilmesi ile ortaya çıkmıştır; Yehova ve Aşerah'ı. Negev tepesi bölgesinin güneybatısındaki Kuntiliet Ajrud ve Yahudiye eteklerindeki Khirbet el-Kom'daki iki kazı alanında, "Yehova ve Aşerah'ı," "Yehova Şomron ve Aşerah'ı," "Yehova Teman ve Aşerah'ı"ndan bahseden yazıtlar bulunmuştur. Yazıtları hazırlayanlar, iki tanrıyı, Yehova ve eşi Aşerah'ı tanıyorlar ve bu ikilinin adına şükranlarını sunuyorlardı."[44]
Yehova'nın kökenleri, merkezinde Yunan panteonuna çok benzer bir tanrılar panteonunun bulunduğu daha önceki Kenaan dinine dayanıyor olabilir. Bu panteonun en tanınan tanrısı, Tevrat'ta da ismi altmıştan fazla defa geçen Ba'al'di.[45] Ba'al, tapılması Tanah'da defalarca yasaklanan fırtına ve bereket tanrısıydı.[46] Hayatta kalmaya odaklanmış bir toplumda, bereket en yüksek faydayı temsil ediyordu. Bununla birlikte, Ba'al panteonun başı değildi. Bu unvan, Merhametli El'e aitti. İlk olarak Mendenhall tarafından ortaya atılan bir teoriye göre, kendi kendini marjinalize etmiş, bir grup mazlum insan, yani apiru (kurulu düzenin dışında duran insanları tanımlayan, muhtemelen İbrani kelimesinin de kökeni olan bir terim) baş tanrıları olarak El'e tapınmaya başladı.
Esasında bir Kenaan tanrısı olmayan Yehova olarak bilinen tanrıya tapınma, muhtemelen Levant bölgesinin güneyindeki Midyan'da[47] ortaya çıkmış, Levant bölgesine de güneyden bir grup göçebe tarafından getirilmişti (Tevrat geleneğine göre, Mısır'dan gelen köleler). Yabancı tanrı Yehova'nın yerel tanrı El ile birleştiği ve Yehova'nın El'in birçok özelliğini aldığına inanılmaktadır: yaşlı bir tanrı; bilge bir tanrı; hatta yaratıcı bir tanrı.[48] Bu birleşmeye ek kanıt olarak, Tanah'ta Tanrı için "El" kelimesi kullanılır. Özellikle, Rabinik kaynaklarda Tanrı için "El-Şaday" terimi kullanılır. El-Şaday'ın, El'in yeryüzünde oturmasına yapılan bir gönderme ile, "Dağda oturan El" anlamına gelmesi kuvvetle muhtemeldir.[49]
Genellikle, İsraillilerin yeni, yerleşik bir etnik grup olarak konumlarını M.Ö. 12. yüzyılda pekiştirdikleri düşünülürse de,[50] başta Israel Finkelstein olmak üzere bazı arkeologlar İsraillilerin baskı altındaki insanlar tarafından oluşturulmuş bir koalisyon olduğu iddiasını, Yahudi halkının ayrı bir etnik grup olarak ortaya çıkışının M.Ö. dokuzuncu veya sekizinci yüzyıla kadar gerçekleşmediğini savunarak reddetmektedir.[51]
Zaman içinde, Yahudilik Kenaan panteonunun diğer tüm tanrı ve tanrıçaları ile tüm bağlantılarını keserek tek tanrıcı bir din olmuştur. Ancak bunun ne zaman gerçekleştiği de ayrı bir tartışmanın konusudur. Yehova'nın El ile birleşmesinden ve sadece Yehova'ya ibadeti merkez alan resmî ortodoksluğun ortaya çıkışından çok daha sonra İsrailoğullarının Yehova'nın eşi olarak Aşerat'a da tapınması veya hürmet göstermesini savunan argümanlar ortaya konmuştur. Kenaan panteonunda El'in eşi olan Aşera'dan,[52] genellikle bu tanrıçaya tapınmanın veya stylize edilmiş bir ağaç şeklinde olduğuna inanılan kült sembolünün kullanımının kınanması bağlamında Tanah'da kırktan fazla defa bahsedilir.[53] Çok da puta benzemeyen bu sembolün özellikle İsrailoğulları kadınları arasında yaygın bir tapınma aracı olarak kullanılmasına (resmî ortodoksluk tarafından olmasa da halk arasında) hoşgörü gösterildiğine inanılmaktadır.[54]
Kuntillet Ajurd ve Khirbet el-Kom'da bulunan yazıtlarda, "Yehova ve Aşera'sına" atıfta bulunulmaktadır.[55] Yazıtların tanrıça Aşera'ya mı yoksa Aşera kültünün bir sembolü olan "Aşera"ya mı atıfta bulunduğu tartışılmaktadır. Her iki durumda da, Yehova'nın Aşera ile ilişkilendirildiğine şüphe yoktur. Muhtemelen Yehova'nın El'in birçok özelliği ile birlikte, eşini de aldığı algılaması ortaya çıkmıştır.
Aşera'nın ve tüm Kenaan tanrılarının İsrailoğullarının dininden kati olarak tasfiye edilmesinde, M.Ö. 621 yılında Josiah tarafından gerçekleştirildiğine inanılan reformasyonun muhtemelen etkisi olmuştur.[56]
Başkenti Kudüs olan Birleşik Monarşi Saul'un hükümdarlığı döneminde kuruldu ve Kral Davud ve Süleyman'ın hükümdarlığında devam etti. Süleyman'ın ardından, ülke İsrail Krallığı (kuzeyde) ve Yehuda Krallığı (güneyde) olmak üzere iki ayrı krallığa ayrıldı. İsrail Krallığı, M.Ö. 8. yüzyılda Asur hükümdarı II. Sargon tarafından fethedildi ve ülkenin başkenti Samarya'dan çok sayıda insan esir edilerek Media ve Habur vadisine götürüldü. Yehuda Krallığı ise, M.Ö. 6. yüzyılda Babil ordusu tarafından fethedilene kadar bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürdü. Bu sırada, Yahudilikte ibadetin merkezinde yer alan Birinci Tapınak da yıkıldı. Yehudalı seçkinlerin Babil'e sürgün edilmesi ile ilk Yahudi diyasporası da oluşmuş oldu. Bu esaret döneminde, Babil'deki Yahudiler, "Babil Talmudu"nu, Yehuda'da kalan Yahudiler ise "Filistin Talmudu"nu kaleme almışlardır. Bunlar, Tora'nın ilk bilinen yazılı halleridir ve Babil Tamudu da günümüzde kullanılan Talmud'dur. Babil'in Persler tarafından fethedilmesinin ardından, Babil Sürgünü olarak da bilinen yetmiş yıllık dönemden sonra Babil'deki Yahudilerin birçoğu memleketine döndü. Yeni İkinci Tapınak inşa edildi ve eski dinî uygulamalara yeniden başlandı.
İkinci Tapınak'ın ilk yıllarında, en yüksek dinî otorite, Büyük Meclis olarak bilinen başını Ezra Kitabı'ndan Ezra'nın çektiği bir konseydi. Büyük Meclis'in diğer başarıları arasında, Tevrat'ın son kitaplarının bu dönemde kaleme alınması ve kanunun kesinleştirilmesidir. Helenistik Yahudilik, M.Ö. 3. yüzyıldan itibaren Ptolomeos dönemi ve sonrası Mısır'da yayılmaya başlamış ve gnostisizm ile Erken Hristiyanlığın yükselişine paralel olarak 3. yüzyıldaki düşüşüne kadar, Roma İmparatorluğu'nun her yerinde kayda değer bir hoşgörülen din (religio licita) hâline gelmiştir.
Milattan sonra 66'da, Roma yönetimine karşı patlak veren Yahudi ayaklanmasından sonra, Romalılar Kudüs'ü neredeyse tümüyle yıktı. İkinci bir ayaklanmanın ardından ise, Yahudilerin Kudüs şehrine girmesi yasaklanırken çoğu Yahudi ibadeti de Roma tarafından yasaklandı. Kudüs'ün yıkılmasının ve Yahudilerin sürülmesinin ardından, Yahudilerin ibadetinin Tapınak etrafında merkezlenmesi sona erdi, kurbanın yerini dua aldı ve ibadet, cemaatin öğretmeni ve önderi olarak hareket eden hahamlar etrafından yeniden şekillendirildi (bkz. Yahudi diyasporası).
Milattan Sonra 1. yüzyıl civarında, aralarında Ferisiler, Sadukiler, Zealotlar, Esseniler, Yazıcılar ve Hristiyanların da bulunduğu çok sayıda küçük Yahudi mezhebi bulunuyordu. İkinci Tapınak'ın M.S. 70 yılında yıkılmasının ardından bu mezhepler de yok olmuştur. Hristiyanlık, Yahudilikten kopup ayrı bir din hâline gelerek varlığını sürdürdü; Ferisiler ise Rabinik Yahudilik (günümüzde kısaca "Yahudilik") şeklinde ayakta kalmıştır. Sadukiler, Neviim ve Ketuvim'in vahyolunduğunu reddederek tek vahyolunmuş kitap olarak addettikleri Tora'ya dönmüşlerdir. Sonuç olarak, Ferisilerin inanç sisteminin (modern Yahudiliğin temelini oluşturan) bazı temel özellikleri Sadukilerden de kabul görmemiştir.
Sadece Tora'yı esas alan Sadukiler gibi, 8. ve 9. yüzyıllarda bazı Yahudiler Mişna'da kayda geçen (ve daha sonra her iki Talmud ile hahamlar tarafından geliştirilen) Sözlü Yasa'nın otoritesini ve vahyolunduğunu reddetmiş, bunun yerine sadece Tanah'ı esas almışlardır. Bu gruplar kısa sürede, rabinik geleneklerden ayrılan kendi sözlü geleneklerini oluşturmuş, sonunda da Karaim mezhebini kurmuşlardır. Günümüzde hâlen az sayıda Karay varlığını sürdürmekte, bunların büyük bölümü de İsrail'de yaşamaktadır. Rabinik Yahudiler ve Karay Yahudileri birbirlerinin Yahudi olduğunu kabul etmekle birlikte, öteki inancın kusurlu olduğunu savunmaktadır.
Zaman içinde, Yahudiler farklı etnik gruplara bölünmüşlerdir; diğerlerinin yanı sıra, Aşkenaz Yahudiler (Orta ve Doğu Avrupalı), Sefarad Yahudileri (İspanya, Portekiz ve Kuzey Afrika'dan), Etiyopya'dan Beta Israel ve Arap Yarımadası'nın güney ucundan Yemen Yahudileri. Bu kültürel bir ayrım olup herhangi bir doktrinel anlaşmazlığa dayanmamaktadır, ancak aradaki mesafe uygulama ve dualarda küçük farklılıklara yol açmıştır.
Antisemitizm, Orta Çağ'da ortaya çıkmış, kendini, baskılar, pogromlar, din değiştirmeye zorlama, sürülmeler, sosyal kısıtlamalar ve gettolara kapatma şeklinde göstermiştir.
Bu niteliksel olarak, antik çağlarda Yahudilere yönelik baskılardan farklı olmuştur. Antik çağdaki baskı siyasi sebeplere dayanıyor, Yahudiler başka herhangi bir etnik gruptan farklı bir muameleye tabi tutulmuyorlardı. Kiliselerin yükselişi ile birlikte, Yahudilere yönelik saldırıların daha ziyade özellikle Hristiyanlığın Yahudilere ve Yahudiliğe bakışından kaynaklanan teolojik değerlendirmelerden destek almaya başlamıştır.[57]
Hasidik Yahudilik, Baal Şem Tov (veya Besht) olarak da tanınan Yisroel ben Eliezer (1700-1760) tarafından kurulmuştur. Kökenleri, Yahudi halkının baskıya uğradığı, Avrupalı Yahudilerin kendi içlerine dönerek Talmud çalışmalarına odaklandığı bir döneme dayanır; çoğu kişi, Yahudi yaşamının birçok ifadesinin gereğinden fazla "akademik" hale geldiğini ve ruhaniyet ile neşe üzerinde hiç durmadığını hissediyordu. Müritleri birçok takipçi çekerek Avrupa'nın her yerinde sayısız Hasidik tarikatlar kurmuşlardır. Hasidik Yahudilik zaman içinde Avrupa'daki birçok Yahudinin yaşam biçimi hâline gelmiş, 1880'li yıllardaki Yahudi göç dalgaları, bu akımı Amerika Birleşik Devletleri'ne de taşımıştır.
Başlarda, Hasidik olan ve olmayan Yahudiler arasında ciddi bir hizipleşme yaşanmıştır. Avrupalı Yahudilerden Hasidik hareketi reddedenleri Mitnagdim ("Karşıtlar/Reddiyeciler") olarak adlandırıyordu. Hasidik Yahudiliğin reddedilmesinin sebepleri arasında, Hasidik ibadetin aşırı yoğun olması, liderlerine geleneklerin dışında yanılmazlık ve mucize yaratma özelliklerini isnat etmesi ve mesihçi bir mezhep hâline gelebileceğine yönelik endişeler vardı. O zamandan bu yana, Hasidler ile rakipleri arasındaki farklılıklar kademeli olarak azalmış, bugün her iki grup da Haredi Yahudiliğin parçası hâline gelmiştir.
18. yüzyılın sonlarında, Avrupa Aydınlanma olarak da bilinen bir grup entelektüel, sosyal ve siyasi hareketin etkisi altına girdi. Aydınlanma, Avrupa'da Yahudilerin kendi dışlarındaki laik dünya ile etkileşimlerini yasaklayan kanunların azalmasına da yol açarak Yahudilerin laik eğitim ve deneyime erişimesine imkân vermiştir. Gerek Aydınlanma'ya gerekse bu yeni özgürlüklere tepki olarak özellikle Orta Avrupa'da Haskala veya "Yahudi Aydınlanması" adı verilen buna paralel bir Yahudi hareketi de başlamıştır. Hareket, laik toplum ile entegrasyona ve akıl gibi, dinî olmayan bilgiye ulaşma çabasına önem veriyordu. Haskala'nın destekçileri ile daha geleneksel Yahudi kavramlarının takipçileri arasındaki etki ve tepkiler Yahudilikte bir dizi farklı kolun oluşumu ile sonuçlanmıştır: Haskala destekçileri Reform Yahudiliği ve Liberal Yahudiliği, gelenekselciler Ortodoks Yahudiliği, her iki taraf arasında bir denge noktası arayan Yahudiler ise, Masorti ve Muhafazakâr Yahudiliği kurmuşlardır. Bu süreçte birkaç küçük grup da ortaya çıkmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, Kanada, Birleşik Krallık, Arjantin ve Güney Afrika gibi modern ekonomilere sahip sanayileşmiş ülkelerin birçoğunda, çok farklı Yahudilik uygulamaları bulunmakta, bunun yanı sıra, laik ve dindar olmayan Yahudilerin sayısında da artış görülmektedir. Örneğin, 2001 Ulusal Yahudi Nüfus Araştırması'na göre, dünyada en kalabalık ikinci Yahudi nüfusa ev sahipliği yapan Birleşik Devletler'deki Yahudi toplumunda, 5,1 milyon Yahudiden 4,3 milyonu din ile bir şekilde bağlantılıydı. Din ile ilgisi olan Yahudi nüfusun %80'i bir şekilde dinî ibadete katılırken sadece %48'i bir sinagoga üyeydi.
Bu durumu bir kriz olarak algılayan ABD ve Kanada'daki dinî (ve laik) Yahudi hareketleri, Yahudi cemaatindeki karma evlilikler ve asimilasyon oranlarındaki artıştan büyük endişe duymaktadır. Amerikalı Yahudiler daha geç evlendikleri ve daha az sayıda çocuk sahibi oldukları için, ülkedeki Yahudiler arasındaki doğum oranları 2,0'dan 1,7'ye düşmüştür (nüfus ikame oranı 2,1'dir). Karma evlilik oranları ABD'de %40 ile 50 arasında iken, karma evlilik yapan çiftlerin çocuklarından sadece üçte biri Yahudi olarak yetiştirilmektedir. Karma evlilikler ve düşük doğum oranları yüzünden, ABD'deki Yahudi nüfusu 1990 yılında 5,5 milyondan 2001 yılında 5,1 milyona düşmüştür. Bu, Diyaspora'daki Yahudi cemaatindeki genel nüfus eğilimleri açısından da gösterge niteliği taşımakla birlikte, toplam nüfus üzerine odaklanılması, Haredi Yahudilik gibi bazı mezhepler ile cemaatlerdeki büyüme eğilimlerini gizlemektedir. Baal teşuva hareketi, dine "dönen" veya daha dindar hale gelen Yahudilerin oluşturduğu bir harekettir.
Tarihçiler ve teologlar bazı Hristiyan gruplar ile Yahudi halkı arasındaki değişen ilişkiyi düzenli olarak gözden geçirmektedir; Hristiyan-Yahudi uzlaşısı başlıklı makale güncel meselelerden birini ele almaktadır.
İslam ve Yahudilik arasında karmaşık bir ilişki bulunmaktadır. Geleneksel olarak, İslam topraklarında zımmi statüsünde yaşayan Yahudilerin dinlerini uygulamalarına ve kendi iç meselelerini yönetmelerine, çeşitli koşullar çerçevesinde izin veriliyordu.[58] Müslümanlara cizye (her özgür yetişkin gayrımüslüm erkekten alınan vergi) ödemek zorundaydılar.[58] İslami yönetim altında, zımmiler düşük bir statüye sahiptiler. Silah taşımalarının ve Müslümanları ilgilendiren davalarda şahitlik etmelerinin yasaklanması gibi çok sayıda sosyal ve yasal engelleri vardı.[59] Ancak bu engellerin büyük bölümü sembolikti. En onur kırıcı olanı ise, Kur'an'a ya da hadislere dayanmayan ancak Orta Çağ başlarında Bağdat'ta ortaya çıkan ve son derece düzensiz bir şekilde uygulanan ayırt edici kıyafet giyme zorunluluğuydu.[60] Yahudiler dinleri yüzünden öldürülme ya da sürülme veya zorla din değiştirmeleri yönünde baskı ile nadiren karşılaşmışlar, çoğunlukla da ikamet ve meslek tercihlerinde serbest olmuşlardır.[61] Nitekim, Emeviler ve Abbasilerin yönetimi altında 712-1066 yılları arası dönem Endülüs Emevi Devleti'ndeki Yahudi kültürünün altın çağı olarak adlandırılır. Yahudilere yönelik katliamların en önemli örneklerinden biri, 12. yüzyıl Endülüs'ünde Muvahhid hanedanının hükümdarları tarafından Yahudilerin öldürülmesi ya da din değiştirmeye zorlanmasıdır.[62] İkamet ettikleri yeri seçme özgürlüklerinin ellerinden alındığı örneklerin başında ise, Yahudilerin 15. yüzyıldan başlayarak, özellikle de 19. yüzyıl başlarından itibaren Fas'ta mellah adı verilen duvarlarla çevirili mahallelerde yaşamaya zorlanmasıdır.[63]
Hizbullah ve Hamas gibi Arap-İslami hareketlerin propragandasında, İran'nin çeşitli kurumları tarafından yapılan çeşitli açıklamalarda ve Refah Partisi'ne yakın gazete ve diğer yayınlarda standart antisemitik temalar yaygın olarak kullanılmaktadır.[64]
Yahudilikten unsurları diğer dinlerinkilerle birleştiren bazı örgütlenmeler de bulunmaktadır. Bunların en tanınmışı, çoğunlukla Yahudi olmayanların yanı sıra bazı etnik Yahudilerin de üyeleri arasında bulunduğu, Yahudileri Hristiyanlığa çekmek amacıyla başlatılan, Mesihçi Yahudilik adlı Hristiyan hareketidir. Mesihçi Yahudilik, tarihi olarak neredeyse tamamen İsa'nın ikinci defa gelmesi için Yahudilerin İsa'yı mesih olarak kabul etmesi gerektiği inancını savunan Hristiyan Evanjelist örgütler tarafından maddi olarak desteklenmiştir. Bu gruplar, tipik olarak Hristiyan teolojisini ve Kristoloji'yi Yahudi dinî uygulamalarından oluşan ince bir cila ile bir araya getirirler. Bu gruplar arasından en tartışmalı olanı, ABD'nin büyük şehirlerinde sayısız misyonerlik kampanyaları ile etnik Yahudileri aktif şekilde Hristiyanlığa çekmeye çalışan, "İsa için Yahudiler"dir (Jews for Jesus).
Sinkretizmin diğer örnekleri arasında, Mesihçi Yahudilik gibi, pagan veya Vika inançlarını Yahudiliğin bazı uygulamaları ile bir araya getiren gevşek örgütlenmiş az sayıda Yahudinin oluşturduğu Judeo-Paganlar da vardır. Bir diğer gevşek örgütlü grup olan Yahudi Budistler ise, inançlarında Asya ruhaniliğine de yer verirler; bazı Yenilenmeci Yahudiler ise rahatça ve açık bir şekilde Budizm, Sufizm, Kızılderili dini ve diğer dinlerden de unsurları almaktadır.
Yahudilikteki mistik Kabbala uygulaması, Kabbala Merkezi'nin temsil ettiği bir hareket doğurmuştur. Merkezde, çeşitli dinlerden öğretmenler görev almaktadır.
Yahudilik'te ahiret inancı tarihi bir gelişme izlemiştir. Tevrat'ın bazı bölümlerinde ahiret inancına dair ipuçları bulunmaktadır. Bazı dinler tarihçilerine göre, yeniden dirilme ile ilgili metinler günümüze kadar ulaşmadığı için Yahudiler bu tür inançları Babil Sürgünü sırasında İran'dan almışlardır.
Babil Sürgünü öncesi Yahudilik'te iyi, kötü, ölen bütün insanlar "Şeol" adı verilen bir yere gidecekler, orada üzüntülü bir şekilde varlıklarını sürdürecekler, ruhları da mezarda kalacaktır. Yahudilik'te ahiret inancı konusunda, daha sonraki dönemlerde birtakım gelişmeler olmuş, yeniden dirilme, yargılanma, sonsuz yaşam, cennet, cehennem gibi inançlar ortaya çıkmıştır. Yahudilik'teki cennet (Gan Eden), cehennem (Geinam), hüküm günü vb. ilgili emirleri Talmud açıklamıştır. Yahudilerin, Müslümanlık ve Hristiyanlık'ta olduğu gibi belli başlı iman esaslarına kavuşmaları filozof Rabbi Moşe ben Maymon (Maymonides, 1135-1204)'le mümkün olabilmiştir. O'nun meydana getirdiği ve günümüze ulaşan 13 Maddelik İnanç Esasları şudur:
Yahudiler ibadetlerini sinagoglarda (Bet Kneset) yaparlar. Sinagoglarda rulo hâlinde el yazması Tevrat tomarlarının konulduğu, Ehal HaKodeş adı verilen, Doğu'ya (Mizrah) yönelik kutsal bir bölme vardır. Sinagoglarda Yedi Kollu Şamdan (Menora) da bulunur. Bundan ayrı olarak Kral Davud'un mührü kabul edilen iki üçgenden meydana gelmiş Magen David denilen altı köşeli bir yıldız da vardır.
Yahudiler sinagoglarda Tevrat'tan bazı parçaları sesli bir şeklide okurken bazı bölümler ise sessiz okunur. Tevrat rulolarının kılıfından çıkarılarak hazan tarafından okunması, ibadetin en önemli anıdır. Yahudilikte sinagog dışında evlerde de ibadet edilebilir ancak cemaat ile ibadet daha makbul sayılır.
Musevi evlerinin giriş kapılarının ve tuvalet banyo hariç her kapısının sağ pervazında "Mezuza" denilen, rulo hâline getirilmiş Tevrat'tan cümlelerinin yazılı olduğu kutucuklar çakılıdır. Eve giriş çıkışta Yahudiler bu kutucuğa dokunarak parmaklarını öperler. İbadet, Doğu yönüne yönelerek yapılır. Başa Kipa, adı verilen takke takılır. Erkekler her sabah sırtlarına beyaz renkte ve mavi çizgileri olan dua şalı Tallit giyerler. Kadınların ibadete katılma mecburiyeti yoktur, ancak başları örtülü olarak ibadete katılabilirler.
Yahudi dininde ibadet esasını ilâhiler oluşturur. İbadet sırasında okunan bazı kalıplaşmış dua ve ilâhiler vardır. Dua, dindar Yahudinin yaşamında önemli bir yer işgal eder. Yahudilikte ibadet günlük ve haftalık olmak üzere ikiye ayrılır. Günlük ibadet sabah, öğle ve akşam yapılır. Haftalık ibadet ise Cumartesi (Şabat) günü havra (sinagog)'da yapılır.
Yahudiler sabah ayininde bir dua şalı (Tallit) kuşanırlar. Bayram ve Cumartesi günleri dışında sabah ayininde, sol pazu (Solaklar sağ pazuya) ile alına içinde Tora'dan bölümlerin bulunduğu küçük kutucukların takılı olduğu birer dua kayışı Tefilin bağlanır. Dualar ayakta, oturarak vücudu sallayarak ve bazen öne hafifçe eğilerek okunur. Toplu dualar 13 yaşına girmiş en az 10 erkeğin (Minyan) iştirakiyle yapılır. Cumartesi ibadeti, cuma akşamı güneşin batmasıyla başlar, cumartesi akşamı güneşin batışından sonra sona erer. Bu ibadet sinagogda yapılır. Bu maksatla cumartesi günü ateş yakmak, çalışmak, taşıt kullanmak vb. yasaktır.
Yahudilikte Tanrı'nın adını telaffuz etmek günah sayıldığından YHWH ismi yerine Elohim, Şaday, Adonay gibi isimler kullanılır hatta bunların da yerine Haşem yani "İsim" kullanılır. Yehova, Yahudilerin millî ve hâkim tanrısıdır. İnsan da O'nun kulu durumundadır. İnançlarına göre Yehova sadece İsrâiloğulları'na şefaat eden, kıskanç bir Tanrı'dır. İsrâiloğulları yabancı bir ülkede de O'nun tarafından korunacaktır. O, İbrahim, İshak ve Yakub'un Tanrısı'dır.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.