Loading AI tools
Tanrı'nın varlığını reddeden öğreti Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Ateizm ya da tanrıtanımazlık,[1] Tanrı'nın, tanrıların, doğaötesi inançların ya da ruhani varlıkların reddidir. Bu fikirde olanlara ateist ya da tanrıtanımaz denir.[2][3][4][5]
Kelime anlamında da belirtildiği üzere ateizm, din ile ilgili bir kavram değil, tanrı ile ilgili bir kavramdır. Dinlerin varlığı, dinlerin tanımının ne olduğu, dinlerin iyi mi yoksa kötü mü olduğu ateizmin konusu ve tartışma alanı dışındadır. Bu din karşıtlığının tartışma alanıdır. Ateizm, her tür metafiziği yok saydığı için, kendini metafizik ögeler üzerinden temellendiren dinlerin metafizik boyutlarını da yok sayar. Yani bu, özellikle dinlere karşı sergilenen bir duruş değil, genel olarak tüm metafizik inanışlara karşı bir duruştur.
Ateizm sıklıkla "dinsizlik" ile özdeşleştirilse de, Budizm gibi bazı Uzak Doğu dinlerinde de "yaratıcı" anlamında bir tanrının varlığına rastlanmaz.[6] Bu yönüyle de ateizm ile dinsizlik birebir örtüşmez. Deizm fikrine bakıldığında da, Tanrı'ya inancın olduğu ancak dinlerin kabul edilmediği görülür.[7]
Ateizm, anti-teizm yani teizm karşıtı demek değildir ve bir "tepkisellik" anlamı içermez, zira metafizik ögelerin "var olmadığını" savunmak için metafizik ögelerin "var olması" gerekmez. Ateizm, yalnızca bir "durum" ifadesidir. Sadece Tanrı veya tanrıların ve metafizik ögelerin var olmadığını söyler.
Ateizm; yaratıcı ve müdahaleci bir Tanrı'yı kabul eden teizmden,[8] yaratıcı ancak müdahaleci olmayan bir Tanrı'yı kabul eden deizmden,[9] her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı[10] veya evrenin ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğunu savunan panteizmden[11] ve Tanrı'nın hem evrenin kendi hem de evrenin ötesinde (aşkın) olduğunu savunan panenteizmden; ayrıca, Tanrı'nın varlığı ve yokluğu konusundaki soruları "cevaplandırılamaz" diyerek cevapsız bırakan agnostizmden; Tanrı'yı, "kesin olarak" yok saymasıyla ayrılır.[2]
Günümüzde, dünya nüfusunun %2,3'ü kendini ateist, %11,9'u dinlere inanmayan olarak tanımlamaktadır.[12] Bu oran Rusya'da %48'in üzerine çıkmakta, Japonya'da ise %64 ila %65 arasında seyretmektedir. Avrupa Birliği'nde oran, %6 ile İtalya ve %85 ile İsveç arasında değişkenlik göstermektedir.[13] 2006 yılı istatistiklerine göre ise Türkiye'de bu oran %2,5 civarındadır.[14]
Ateist, evrenin kişileştirilmiş, aşkın bir yaratıcısının varlığını reddeden kişidir; böyle bir varlığı hesaba katmadan yaşayan kişi değildir. Teist ise böyle bir yaratıcının varoluşunu savunan kişidir. Bu nedenle, her türden ateizm tartışması aynı zamanda bir teizm tartışmasıdır.[15]
Ateizmin nasıl tanımlanacağı ve sınıflandırılacağına dair fikir ayrılıkları vardır.[16] Bazıları, ateizmin sadece tanrılara inanmama olduğunu düşünürken diğerleri ateizmin tanrıcılığa karşı aktif bir ret içerdiğini savunmaktadır. Bu konuda bir diğer tartışma noktası, ateizmin kendi başına bir felsefi görüş olup olmadığıdır. Yani, ateizmin sadece bir inançsızlık mı yoksa belirli bir düşünce sisteminin bir parçası mı olduğu konusunda anlaşmazlık yaşanmaktadır. Ayrıca, bazıları ateizmin bilinçli ve açık bir reddi gerektirdiğini düşünürken diğerleri bunun gerekli olmadığını savunmaktadır. Ancak genel kanı, ateizmin teizme karşı açıkça bir reddediş olduğu yönündedir.[17][18][19]
Ateizmin tanımlanmasındaki belirsizliklerin bir kısmı, "tanrı" veya "ilahi varlık" gibi terimlerin tanımlarından kaynaklanmaktadır. Tanrı veya tanrılara ilişkin son derece farklı anlayışların çeşitliliği, ateizm teriminin kullanımı konusunda farklı fikirlere yol açmaktadır. Örneğin, eski Romalılar, Hristiyanları, pagan tanrılara tapmadıkları için "ateist" olarak suçladılar. Ancak, "teizm" kavramının ortaya çıkmasıyla bu görüş revaçtan düştü.[20][21]:21 Ateizm, reddedilen fenomenlerin çeşitliliği açısından, bir tanrının varlığından başlayarak, herhangi bir ruhani, doğaüstü veya aşkın kavramın varlığına kadar geniş bir perspektifte incelenebilir.[22] Bazı tanımlar, bir kişinin tanrıya aktif olarak karşı çıkmasını veya reddetmesini gerektirirken diğer tanımlar sadece bir kişinin tanrıya dair bir inancının olmayışını belirtir. Bu tanım, yeni doğanları ve teistik fikirlere maruz kalmamış diğer insanları da kapsar. Henüz 1772 yılında Baron d'Holbach, "Bütün çocuklar Ateist olarak doğar; onların Tanrı hakkında hiçbir fikirleri yoktur." demiştir.[23]
George H. Smith tarafından öne sürülen açık ve kapalı ateizm, ateizmi farklı şekillerde tanımlamak için kullanılan alt kümelerdir. Açık ateizm, bireyin bilinçli bir şekilde (bir doktrini reddederek) teistik bir inanca sahip olmamasını ifade ederken, kapalı ateizm herhangi bir doktrini bilmeden, teistik inancı reddetmeyi içerir.[24]:13–18 Açık ateistler, "Tanrı" kavramının varlığından haberdar olup çeşitli argümanlara dayanarak reddederken, kapalı ateistler, herhangi bir din, Tanrı veya inanç konusunda benimsenmiş bir görüşleri olmadığı için ateist olarak adlandırılırlar.
"Felsefi ateizm" konulu makalesinde Ernest Nagel, teistik inançların yokluğunun bir ateizm türü olarak ele alınıp alınmaması konusunu tartışmaya açmıştır.[25] Graham Oppy ise Tanrı kavramını anlamayan ve bu nedenle Tanrı'nın varlığını düşünmemiş olan kişileri "masumlar" olarak sınıflandırmaktadır. Bu kişiler, örneğin bir aylık bebekler, Tanrı'nın ne olduğunu anlayacak bir bilgiye sahip olmadıkları için bu soruyu hiç düşünmemişlerdir.[26]
Antony Flew ve Michael Martin gibi filozoflar pozitif (güçlü) ateizmi negatif (zayıf) ateizmle karşılaştırmışlardır. Pozitif ateizm, açıkça tanrıyı veya tanrıları rettir. Negatif ateizm, nonteizmin diğer tüm biçimlerini kapsar. Bu sınıflandırmaya göre teist olmayan herkes ya negatif ateisttir ya da pozitif ateisttir.
Örneğin, Michael Martin, agnostisizmin negatif ateizmi içerdiğini iddia eder. Agnostik ateizm, hem ateizmi hem de agnostisizmi kapsar.[27] Ancak, birçok agnostik, görüşlerinin ateizmden farklı olduğunu düşünmektedir. Ateistlerin argümanlarına göre, diğer kanıtlanmamış iddiaların, kanıtlanmamış dinî iddialar kadar şüpheye değer olduğu ifade edilir.[28][29] Ateizmin agnostisizmi eleştirisi, tanrının varoluşunun kanıtlanamazlığı her iki ihtimalin de eşit olasılığa tekabül etmeyeceği yönündedir.[30] Avustralyalı filozof J.J.C. Smart, "belki de matematiğin ve formal mantığın doğruları dışında herhangi bir şeyi bildiğimizi söylemekten bizi alıkoyan mantıksız genelleştirilmiş felsefi şüphecilik nedeniyle, gerçekten kendini bir ateist olarak tanımlayan bir kişi, belki de tutkuyla, kendini bir agnostik olarak tanımlayabilir." şeklinde bir iddiada bulunmaktadır.[31] Bu nedenle, Richard Dawkins gibi bazı ateist yazarlar; teist, agnostik ve ateist görüşleri, her birinin "Tanrı vardır" ifadesine atadığı olasılığa göre bir tanrısal olasılık yelpazesinde ayırt etmeyi tercih ederler.[32]
18. yüzyıldan önce, Batı dünyasında Tanrı'nın varlığı o kadar kabul görmüştü ki gerçek ateizmin bile olasılığı sorgulanmaktaydı. Buna teistik doğuştancılık denir; tüm insanların Tanrı inancıyla doğduğu düşüncesidir. Bu görüşün içinde, ateistlerin inkâr içinde olduğu çağrışımı bulunmaktadır.[33] Bazı ateistler "ateizm" teriminin gerekliliğine karşı çıkmıştır. Sam Harris, Letter to a Christian Nation adlı eserinde şöyle yazmıştır:
Aslında, "ateizm" var olmaması gereken bir terimdir. Hiç kimsenin kendisini "astrolog olmayan" veya "simyacı olmayan" olarak tanımlamasına gerek yok. Elvis'in hâlâ hayatta olduğundan ya da uzaylıların galaksiyi yalnızca çiftçileri ve sığırlarını taciz etmek için dolaştıklarından şüphe duyan insanlara söyleyecek sözümüz yok. Ateizm, makul insanların, gerekçesiz dinî inançlar karşısında çıkardığı gürültüden başka bir şey değildir.[34]
Grekçede sıfat átheos (Grekçe: ἄθεος, Grekçe: θεός "tanrı" sözcüğünün a(n)+ ön ekiyle türetilmesiyle)[35] "tanrısız" anlamına geliyordu. İlk başta kabaca "tanrısız" veya "dinsiz" anlamına gelen bir kınama terimi olarak kullanıldı. MÖ 5. yüzyılda bu kelime, "tanrılarla ilişkiyi kesmek" veya "tanrıları inkâr etmek" anlamında daha kasıtlı ve aktif tanrısızlığı ifade etmeye başladı. Daha sonra, Grekçe: ἀσεβής (asebēs) terimi, başka tanrılara inansalar bile, yerel tanrıları reddeden veya saygısızlık edenlere karşı kullanılmaya başlandı. Klasik metinlerin modern çevirileri bazen átheos, "ateistik" olarak çevirir. Soyut bir isim olarak Grekçe: ἀθεότης (atheotēs) "ateizm" olarak geçmektedir. Cicero, Yunanca kelimeyi Latince: átheos diye çevirdi. Terim, ilk Hristiyanlar ile Helenistler arasındaki tartışmalarda sıklıkla kullanıldı ve her iki taraf da bu kelimeyi diğerini aşağılamak için kullanıyordu.[20][36][37]
"Ateizm" sözcüğü, Fransızca athée "tanrı tanımaz" sözcüğünden +ism° ekiyle türetilmiştir. Fransızca: athéisme kelimesi "atheism" olarak 1587 civarında İngilizceye girmiş, Türkçeye de Fransızcadan benzer şekilde uyarlanarak "ateizm" olarak alınmıştır.[35][37]
Karen Armstrong, "On altı ve on yedinci yüzyıllarda 'ateist' sözcüğü hâlâ polemik kapsamı içinde yer alıyordu. Gerçekten de, on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başında insanların 'anarşist' veya 'komünist' diye nitelendirilmeleri gibi, düşmanlarınıza 'ateist' demeniz mümkündü."[20] demiştir. Ateizm, bireysel inanç durumunu ifade etmek için ilk defa 18. yüzyıl Avrupa'sında tek tanrılı İbrahimi dinlere inanmayışı ifade etmek için kullanılmıştır.[38] Bu sözcüğün Tanrı'ya inanmayışı ifade etmesi için 20. yüzyıla gelinmesi beklenecekti.[21]:32
David Hume'un fikirlerine dayanan kuşkuculuk, herhangi bir şey hakkında kesinliğin mümkün olmadığını, dolayısıyla bir tanrının var olup olmadığının bilinemeyeceğini ileri sürer. Ancak Hume, böylesi gözlemlenemez metafizik kavramların "safsata ve yanılsama" olarak reddedilmesi gerektiğini savunur.[39]
Michael Martin, ateizmin rasyonel bir görüş olduğunu savunurken, bunu geniş bir epistemolojik gerekçeyle desteklemek yerine, günlük ve bilimsel mantığa uygun olan orta düzeyde gerekçelendirme prensiplerini öne sürmektedir. Martin'e göre, bu prensipler, ateizmin haklılığını desteklemek için yeterlidir.[40]
Epistemolojik veya ontolojik olarak sınıflandırılabilecek diğer ateizm argümanları, "Tanrı" gibi temel terimlerin veya "Tanrı her şeye kadirdir" gibi ifadelerin anlamsız veya anlaşılamaz olduğunu iddia eder. Teolojik nonkognitivizm ise "Tanrı vardır" ifadesinin bir önermeyi ifade etmediğini, mantıksız veya bilişsel açıdan anlamsız olduğunu savunur. Bu düşüncenin savunucuları arasında, ateizm ve agnostisizmin nasıl sınıflandırılacağı konusunda bir tartışma vardır. A. J. Ayer ve Theodore M. Drange gibi filozoflar, her iki tarafın da "Tanrı vardır" önermesini bir önerme olarak kabul ettiğini belirterek her iki kategoriyi de reddeder; nonkognitivizmi, ateizm veya agnostisizmden farklı kategoride ele alır.[41][42]
Ateizm sık sık; materyalizm, natüralizm, fizikalizm, kuşkuculuk, nihilizm veya hümanizmle karıştırılır. Ancak, tüm ateistler bu görüşlere sahip değildir. Bazıları materyalist, natüralist, fizikselci, kuşkucu, nihilist veya hümanist olabilir, ancak aynı zamanda bu görüşlere katılmayan ateistler de bulunmaktadır.[43]
Her şeyin tek bir tözden kaynaklandığı görüşü olan ontolojik monizme eğilimli birçok ateist vardır. Felsefi materyalizm, maddenin var olan tek töz olduğu görüşüdür. Materyalistler, evrenin temelde maddeden oluştuğuna inanır. Dolayısıyla bu görüş, maddi olmayan bir ilahi varlığın varlığına olanak tanımaz.[43] Fizikalizme göre ise yalnızca fiziksel varlıklar vardır.[43][44] Materyalizme veya fizikalizme karşı çıkan felsefeler arasında idealizm, düalizm ve diğer monizm biçimleri bulunur.[45][46][47] Natüralizm ise var olan her şeyin temelde doğa olduğu ve doğaüstü olayların bulunmadığı görüşünü tanımlamak için de kullanılır.[43] Natüralist görüşe göre bilim, dünyayı fizik kanunlarıyla ve doğa olaylarıyla açıklayabilir. Graham Oppy, bir PhilPapers anketine atıfta bulunarak, akademisyen felsefecilerin %56,5'inin fizikalizm yönünde eğilim gösterdiğini, %49,8'inin ise natüralizme eğilim gösterdiğini belirtmektedir.[48]
Graham Oppy'ye göre, doğrudan ateizm argümanları, teizmin kendi mantığı içinde hatalı olduğunu göstermeyi hedeflerken, dolaylı argümanlar, teizme aykırı başka bir şey için yapılan doğrudan argümanlara dayanır. Örneğin Oppy, natüralizm ile teizmin "her ikisinin de doğru olamayacağını", "natüralizmin doğru olduğunu, rasyonel olarak gerekliliğini veya ahlaken gerekliliğini savunan doğrudan argümanların, kendiliğinden, ateizm lehine argümanlar" olduğunu iddia eder.[49]:53 Fiona Ellis, John McDowell, James Griffin ve David Wiggins'in "genişletilmiş natüralizm"ini tanımlarken, insan deneyiminde değer gibi bazı şeylerin bu terimlerle açıklanamayacağını iddia eder ve bunun teizme kapı araladığını savunur.[50] Christopher C. Knight ise teistik natüralizmi ileri sürer.[51] Ancak, Oppy, güçlü bir natüralizmin ateizmi desteklediğini, en etkili doğrudan teizme karşı argümanların, kötülük problemi ve var olması durumunda Tanrı'nın çelişkili doğasıyla ilgili argümanlar olduğunu savunur.[49]:55–60
Bazı ateistler, çeşitli tanrı anlayışlarının, örneğin Hıristiyanlığın kişileştirilmiş tanrısı gibi, mantıksal olarak çelişkili niteliklere sahip olduğunu düşünmektedir. Bu tür ateistler, tanrının varlığını reddetmek için, tanrının mükemmellik, yaratıcılık, değişmezlik, her şeyi bilme, her şeye gücü yetme, her yerde eş zamanlı olma, üstünlük, aşkınlık, teklik, fizik dışı olma, adalet ve merhamet sahibi olma gibi bazı özellikleri arasındaki çelişkileri ileri süren dedüktif argümanlar sunarlar.[52]
Teodiseci ateistler, deneyimledikleri hâliyle dünyanın, teologlar tarafından Tanrı'ya ve tanrılara yaygın olarak atfedilen niteliklerle uzlaştırılamayacağına inanırlar. Onlar, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, sonsuz güçlü ve her şeye kadir bir Tanrı'nın; kötülüğün ve ıstırabın olduğu ve ilahi sevginin birçok insandan mahrum edildiği bir dünyayla uyumlu olmadığını savunurlar.[53]
Kötülük problemini mantıksal bir kanıt olarak ilk defa formülleştirenin Epikür olduğu kabul edilir.[54] Epikür'ün formülasyonu, David Hume'un Doğal Din Üstüne Söyleşiler adlı eserinde daha net bir ifadeye büründürülerek yinelenir: "Epikür'ün eski soruları henüz cevaplanmamıştır. O [Tanrı], kötülüğü önlemek istiyor da önleyemiyor mu? Öyleyse o güçsüzdür. Önleyebiliyor, ama önlemek mi istemiyor? Öyleyse o kötü niyetlidir. Hem önleyebiliyor hem de önlemek mi istiyor? Öyleyse kötülük nereden geliyor?"[54][55] Budist felsefede de benzer argümanlar ileri sürülmüştür.[56] Vasubandhu (4/5. yüzyıl), Tanrı'ya karşı birçok Budist argümanı özetlemiştir.[57]
Filozof Ludwig Feuerbach ve psikanalist Sigmund Freud'a göre, tanrı ve diğer dinî inançlar insan icadı olup, çeşitli psikolojik ve duygusal ihtiyaçları karşılamak için yaratılmıştır.[58][59] Feuerbach'ın çalışmalarından etkilenen Karl Marx ve Friedrich Engels, Tanrı'ya ve dine inanmanın, iktidardakiler tarafından işçi sınıfını ezmek için kullanılan toplumsal işlevler olduğunu savundu.[60] Mikhail Bakunin'e göre, "tanrı düşüncesi insan aklından ve adaletinden vazgeçilmesini içerir, insan özürlüğünün en kesin inkârıdır ve teoride ve pratikte zorunlu olarak insanın köleliğine götürür."[61]:78 Bakunin, Voltaire'in "Eğer bir tanrı var olmasaydı, bir tane bulunması gerekirdi."[62] sözünü "Eğer gerçekten tanrı olsaydı, onu ortadan kaldırmak gerekirdi."[61]:80 biçimde tersine çevirerek Tanrı'ya ve dine yönelik yaklaşımını ortaya koymuştur.
Joseph Baker ve Buster Smith, ateizmin ortak temalarından birinin, çoğu ateistin "genellikle ateizmi dinden daha ahlaki görmesi" olduğunu ileri sürmüştür.[63] Ancak, bir tanrının varlığına inanmamanın ya göreceli ahlaka yol açtığı ya da insanı ahlaki ya da etik temelden yoksun bıraktığı[64] ya da hayatı anlamsız ve sefil bir hâle getirdiği şeklindeki eleştiriler, ateizme yönelik en yaygın eleştirilerdendir.[24]:275 Blaise Pascal bu görüşü Düşünceler adlı eserinde savunmuştur.[65] Ayrıca, ateistilerin bir sıkıntı anında çabucak Tanrı'ya inandıkları, "düşen uçakta ateist olmaz" veya "siperlerde ateist olmaz" gibi iddialar söylenegelmiştir.[66] Ancak tam tersi örnekler olmakla birlikte, kelimenin tam anlamıyla "siperlerdeki ateistler" mevcuttur.[67] Buna ek olarak, bir tanrı tarafından verilmesi gereken ilke ve kuralları gerektirmeyen normatif etik sistemler vardır. Bunlardan bazıları erdem etiğini, deontolojik etiği ve yararcılık gibi sonuççu etiği içerir.
Platon'un Euthyphro ikilemine göre, tanrıların doğru ile yanlışı belirlemedeki rolü ya gereksizdir ya da keyfi niteliktedir. Ahlakın Tanrı'dan türetilmesi gerektiği ve bilge bir yaratıcı olmaksızın var olamayacağı şeklindeki argüman, politik tartışmaların belirgin bir özelliği olmuş, ancak felsefi tartışmalarda pek fazla yer bulmamıştır.[24]:275[68][69] "Öldürmeyeceksin" gibi ahlaki prensipler, ilahi bir yasa koyucu ve yargıcı gerektiren ilahi yasalar olarak görülmüştür. Buna karşın, birçok ateist, ahlakı kanuncu bir yaklaşımla ele almanın yanlış bir analoji olduğunu ve ahlakın, hukukun yaptığı gibi, bir yasa koyucuya bağlı olmadığını savunmaktadır.[70]
Ateizmin kökeni ilk dinlerin ve onların ortaya koyduğu tanrı düşüncesinin ortaya çıkışına kadar uzanır. Antik Çağ'da materyalizminin temsilcileri Anaksimandros, Anaksogoras, Demokritos ve Epikuros ateizmin en ünlü temsilcisidir. Orta Çağ'a gelindiğinde Kilise'nin dayattığı gericilikten ötürü hiç kimse dinlerle çelişen düşüncelerini açıkça ortaya koyamamıştır. 18. yüzyıl Aydınlanma çağında Baron d'Holbach ve Denis Diderot gibi dine karşı tepkileri koyan düşünürler olduysa da, ateizm en parlak dönemini 19-20. yüzyılda Ludwig Feuerbach, Karl Marx, Friedrich Engels, Vladimir Lenin ve diğer bütün diyalektik materyalist filozoflar ile geçirmiştir.
Hinduizmin teist bir inanç olmasına karşın ateist bir ekole erken dönemlerde rastlanmaktadır. MÖ 6. yüzyılda Hindistan'da ortaya çıkmış, gayet maddeci ve teizme karşı bir ekol olan Carvaka, büyük bir ihtimalle Hindistan tarihinin en ateist ekolünü oluşturmuştur. Hint felsefesinin bu bölümü, heterodoks olarak Hinduizm'in diğer altı ortodoks ekolü ile beraber dikkate alınmamıştır. Ama Hinduizmin maddeci hareketi açısından kayda değer bir ekoldür.[71]
Hindistan'da Tanrı'nın kabul edilmeyişi Jainizm ve Budizm'de de görülmektedir.[72]
Batı dünyası ateizminin Sokrates öncesi dönemden kök alan kendi öz geçmişi vardır.[73] Fakat bu, Aydınlanma dönemine kadar farklı bir tarzda ortaya çıkmadı. MÖ 5. yüzyılda yaşamış olan Diagoras, mistizmi ve inancı güçlü bir şekilde irdelediği bilinen ilk ateisttir.[74] Critias'ın görüşü, dinin insanlar tarafından yaratıldığı ve insanları korkutarak onlara belirli kurallar dayatan bir sistem olduğudur.[75] Demokritos gibi maddeciler ise evreni ruhani ve mistik kavramlar olmadan saf maddeci yöntemlerle açıklamaya çalışmışlardır. Sokrates öncesi dönemde ateist görüşlere sahip olan diğer filozoflar arasında muhtemelen Prodikos ve Protagoras da vardı. MÖ 3. yüzyılda yaşamış olan Teodorus[76] ve Straton[77] da Tanrı'nın var olduğuna inanmayan filozoflardı.
Sokrates, mevcut tanrıları sorgulamaya ilham verdiği gerekçesi ile suçlanmıştır.[78] O, ruhlara inanan bir insan olarak tam manasıyla ateist olamayacağını ifade etse de[79] idama mahkûm olmaktan kurtulamamıştır.
Euhemerus'a göre tanrılar sadece kutsallaştırılmış hükümdarlar, fetihçiler ve geçmişin kurucularıdır.[80] Onların dinleri ve mezhepleri, yok olmuş krallıkların devam eden politik yapılarıdır.[81]
Yine bir maddeci olan Epikuros, ölümden sonraki hayatın varlığı ve bireysel kutsiyetler içeren pek çok dinsel doktrinde fikir yürütmüştür. Ona göre ruh tamamen maddesel ve ölümlüdür. Epikurosçuluk, tanrıların yokluğunu iddia etmese de var olmaları hâlinde insanlıkla alakasız olacaklarını ifade eder.[82]
Romalı şair Lukretyus da tanrıların olması hâlinde bunların insanlıkla alakasız olacaklarını ve doğal yaşama kesinlikle müdahil olmayacaklarını söylemiştir. Bu yüzden insanlığın doğaüstü varlıklardan korkmamaları gerektiğini belirtir. Kozmos, atom, ruh, ölümlülük ve din gibi konulardaki Epikurosçu görüşlerini De rerum natura (Varlıkların Doğası Üzerine)[83] adlı eserinde dile getirerek Epikuros'un felsefesini Roma'ya tanıtmıştır.[84]
"Ateist"in anlamı Antik Yunan boyunca değişiklik göstermiştir. Erken dönem Hristiyanları, kendi tanrılarına inanmadıkları için paganlar tarafından ateist olarak yaftalanmıştır[85] hatta Roma İmparatorluğu döneminde, Roma tanrılarını reddettikleri için idam edilmişlerdir. Hristiyanlığın Roma tarafından kabul edildiği 381 yılından sonra ise yeni egemen dine aykırı olanlar suç işlemiş sayılmıştır.[86]
Erken Orta Çağ'da İslam dünyası "Altın Çağ"ını yaşadı. Bilim ve felsefede ilerlenirken, Arap ve Fars toprakları Ebû Îsâ el-Verrâk (889-994), İbnü'r Râvendî (827-911), Râzî (865-925) ve Ebu'l Âlâ el-Maarrî (973-1058) gibi akılcıları üretti. El-Maarrî, dinin "eskilerin icat ettiği bir masal" olduğunu savunur:[87] "İnsanlar dünyada ikiye ayrılırlar: Birincisi, dini olmayan akıllı insanlar; ikincisi ise aklı olmayan dindarlar." demektedir.[88]
Ateizm, Orta Çağ Avrupa'sında çok nadir görülen bir görüştü. O dönemde metafizik, din ve teoloji egemen olan akımlardı.[86] Ama bu dönemde dahi heterodoks anlayıştan farklı olarak şekillenen, doğa, yücelik, Tanrı'nın erdemi gibi konularda farklı görüşler vardı. Johannes Scotus Eriugena, David of Dinant, Amalric of Bena ve Brethren of the Free Spirit gibi gruplar, Hristiyanlığa panteist bir bakış açısı katıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu'nda, Silahdar Tarihi ve Paul Ricaut gibi kaynaklardan edinilen bilgiye göre, İslam âlimi Lârî Mehmed Efendi Allah inancına karşı çıkıyordu. Ricaut onun, "Ya kesinlikle Allah diye bir şey yoktur veya bizim ulemanın bizi illa ikna etmek istedikleri gibi, kudret ve hikmet sahibi değildir. Çünkü eğer gerçekten mevcut olsaydı -ki zaten dünyada böyle bir şey yoktur- benim gibi, ondan horlukla bahseden ve varlığının en büyük düşmanı olan birini asla hayatta bırakmazdı." sözünü alıntılar. Düşüncelerini yaymaya çalıştığı için tutuklandı. Onu yargılayan mahkeme 2 Şubat 1665 Cuma günü, İstanbul kaymakamı vezir İbrahim Paşa'nın sarayında toplandı. Lârî Mehmed Efendi fikirlerinden vazgeçmeyerek daha da ısrarlı davranınca idamına hükmedildi. Dönem hakkında bilgi veren Ricaut'ya göre Osmanlı yüksek bürokrasisinde "sırrı, yani ulûhiyyeti inkâr ettiklerini gizleyenler" çoktur. Bizzat İstanbul'un içinde, özellikle kadılar, ulema, kâtipler ve bir kısım mühtediler arasında ateizm oldukça yaygındır.[89][90]
Batı'da Rönesans ve Reform dönemleri, dinî coşku içerisinde bir dirilmeye tanık olmuştur. Yeni dinî kurallar, popüler dinî düşkünlükler ve yükselen sade Protestan kurallarını benimseyen Kalvinizm gibi mezheplerin oluşması bunun ispatıdır.
Hristiyanlığı sorgulamanın yaygınlaşmasının arttığı dönem 17. ve 18. yüzyıllar oldu. Bu konuda Fransa ve İngiltere başı çeken iki ülke oldu. 17. yüzyılın sonlarına doğru pek çok deist Hristiyanlıkla dalga geçerken ateizme tepeden bakıyordu. Batı'da teist ve deist düşüncelerden arınarak açıkça ateist olan ilk kişi, bilindiği kadarıyla, 1674'te konuya ilişkin üç yazı kaleme alan Alman veya Danimarkalı din eleştirmeni Matthias Knutzen'dir (1646-?).[91] Onu açıkça ateist iki yazar takip etti: Polonyalı eski bir Cizvit filozof, Kazimierz Łyszczyński (1634-1689) ve 1720'lerde Fransız bir rahip Jean Meslier (1664-1729).[92] Türkçeye ilk kez 1924'te Doktor Abdullah Cevdet tarafından çevrilen[93] ve 1928'de Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında yayımlanan Sağduyu[94] adlı kitabın yazarı olan Meslier, Baron d’Holbach (1723-1789) ve Jacques-André Naigeon (1738-1810) gibi ateist düşünürleri etkilemiştir.[95] Baron d'Holbach, ateizmi açık sözlülükle savunmuş ve takma adlarla pek çok eser kaleme almıştır. Sağduyu'nun gerçekte onun tarafından yazıldığı fakat 19. yüzyılın başında yayıncıların kitabı Meslier'ye atfettiği iddia edilir.[96] Tanrı kavramının kaynağının, insanın duyduğu acıda, korkuda ve tedirginlikte olduğunu ve bu kavramın insanlara çocukluklarında öğretildiğini savunan Baron d'Holbach'a göre, "Doğadan edindiğimiz her bilgi, tanrıları öldürmektedir. Tıpkı bilmediklerimizin tanrıların doğumuna sebep oluşu gibi."[97]
Fransız İhtilali, ateizmi kapalı salon sohbetlerinden halkın içerisine taşımıştır. Devrim, pek çok din adamını ve özellikle de ruhban sınıfını Fransa'dan kovmuştur.
I. Napolyon döneminde, Fransız halkının sekülerleşmesi kurumlaştırıldığı gibi devrimin İtalya'nın kuzeyine ihracı da gerçekleşti. 19. yüzyılda pek çok ateist ve din karşıtı felsefeye sahip düşünür, bütün güçlerini siyasi ve toplumsal devrime adadılar. Onların bu çabaları 1848 Devrimleri'ni kolaylaştırdı ve yükselen uluslararası sosyalist harekete öncülük etti.
19. yüzyılın ikinci yarısında pek çok ünlü Alman filozof tanrısal olguları reddetti. Ludwig Feuerbach, Arthur Schopenhauer, Karl Marx, Friedrich Engels ve Friedrich Nietzsche bunların başlıcalarıydı.[98]
20. yüzyılda ateizm kendini daha çok pratik ateizm olarak sahneledi. Bu dönemde ateizm; varoluşçuluk, nesnelcilik, seküler hümanizm, nihilizm, pozitivizm, Marksizm, feminizm[99] ve genellikle bilimsel ve ulusalcı hareketlerde yer edindi.
20. yüzyılda ateizm, Marx ve Engels'in çalışmalarıyla kendine politik arenada da yer buldu.
1966'da Time dergisinin "Tanrı Öldü mü?"[100] sorusu, dünyanın yarıya yakınının "dinsiz" bir yönetim altında bulunduğunu ortaya çıkardı. Ertesi yıl, Arnavutluk'un sosyalist lideri Enver Hoca, ülkesinin tüm dinî kurumlara kapatıldığını söyleyerek resmî düzeyde ilk ateist devleti ilan etmiş oldu.[101]
Yerel tanrıları kabul etmemek veya eleştirmek, tarih boyunca toplumlar ve otoriteler tarafından kabul edilmeyen ve zaman zaman cezalandırılan bir davranış olmuştur. Örneğin MÖ 4-5. yüzyıllarda yaşamış Platon -bugün anladığımız anlamdaki- ateizmin toplumu tehdit ettiğini ve cezalandırılması gerektiğini ileri sürmüştür.[102] Platon'un diyaloglarından sonuncusu olan Yasalar'da belirtildiği üzere, Platon'un ideal şehri Magnesia'da, ateizm ciddi cezalara tabi tutulmuştur. Site yasalarının elli sekizincisi, devlet görevlilerini, herhangi bir dinsizlik eylemini mahkemeye havale etmeden önce eylemi işleyen kişiye vermeleri gereken nasihatler konusunda eğitir. Dinsizlikten hüküm giyenler, beş yıllık hücre hapsi için ıslahevine yollanır; tahliye sonrası dinsizlikleri yeniden nüksederse ölüm cezasına çarptırılırlar. Ateizm anlamındaki azgın dinsizliklerinin üstüne, doğaüstü güçlere sövüp sayarak tüy diken insanlara verilmesi gereken ceza ise ömür boyu hapistir.[103][104][105]
Bundan birkaç yüzyıl öncesine kadar pek çok ülkede hükümdarların otoritelerini tanrıdan aldığına inanılıyordu ve tanrı fikrine meydan okumak, otoriteye karşı gelmek olarak görülüyordu. Günümüzde ateistler özellikle muhafazakâr toplumlarda baskı, ayrımcılık ve hatta şiddetle karşılaşabilirler. Gelişmiş Batılı devletlerde dahi ateistler çeşitli ayrımcılıklara tabi kalmaktadırlar. Örneğin 1999 yılında Amerika'da yapılan bir Gallup kamuoyu yoklamasında katılımcılara diğer her yönden donanımlı ve kalifiye olsa dahi, belirli bir gruba mensup adaylara oy verip vermeyecekleri soruldu. Katılımcılardan %5'i kadın bir adaya, %6'sı bir Katolik'e, %8'i bir Yahudi'ye, %8'i bir siyahiye, %21'i bir Mormon'a, %21'i bir eşcinsele oy vermeyeceğini söylerken, katılımcıların %51'i bir ateiste oy vermeyeceğini belirtti.[106]
Bazı Müslüman ülkelerde İslam dinin tanrısını kabul etmemenin cezası ölümdür.[107] Bu uygulama birçok İslam ülkesinde ateistlerin ifade özgürlüğünü engellemekte ve ateistlerin can güvenliğini tehdit etmektedir. Cezayir'de ateist ve agnostiklerin Müslüman kadınlarla evlenmeleri yasaktır[108] ve eğer bir koca dinini terk ederse evliliği geçersiz kılınır.[109] Ateist ve agnostikler mirastan pay alamazlar.[110] İran'da üniversiteye girebilmek ve bazı diğer kanuni haklardan yararlanabilmek için vatandaşlar devlet tarafından tanınan (İslam, Hristiyanlık, Zerdüştlük vb.) dinlerden birine mensup olduklarını beyan etmek zorundadırlar.[111]
Dünyadaki toplam ateist nüfusu ve bunun dağılımını tam olarak tespit etmek oldukça zordur. İnanç anketlerinde ateizme farklı anlamlar yükleyenler olduğu gibi bunu diğer din dışı felsefi görüşlerle karıştıranlar da oldukça fazladır.[113] Ama 2005 yılında, Britanica Ansiklopedisi'nin yapmış olduğu araştırma bu konuda kabul edilebilir bir sonuç ortaya koyuyor. Buna göre, herhangi bir dine bağlı olmayan insanlar %11,9, ateist olanlar ise %2,3 dolaylarında.[12] Kimi düşünürler Budizm gibi Tanrı kavramından yoksun felsefe üyelerinin de ateist sayılması gerektiği görüşünde. Onlar da eklenirse oran %2,3'ü katbekat aşıyor.
Kasım-Aralık 2006 tarihinde Financial Times'ta yayımlanan bir anket, ABD ve beş Avrupa ülkesindeki oranları gösteriyor. Bu ankete göre Amerikalılar, Tanrı ya da yaratıcı bir güç konusunda Avrupalılardan daha inançlı (%73). Avrupa'da ise en inançlılar %62 ile İtalyanlar. En az inananlar ise (beş Avrupa ülkesi arasında) %27 ile Fransızlar. Fransa'da kendini ateist olarak tanımlayan insanların oranı %32. Buna eşit oranda agnostik sayısı mevcut.[115]
Bir AB araştırmasına göre ise AB nüfusunun %18'i herhangi bir Tanrı'ya inanmıyor. %27'si ruhani varlıkları onaylıyor. %52'si ise en az bir Tanrı'ya inanıyor. Bu oran, okulu 15 yaş civarında bırakanlar arasında %65'e çıkıyor.[116]
1998 tarihli Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre ABD Ulusal Bilim Akademisi üyelerinin inançlılık oranı, %85'i inanan ABD halkına göre %7,0 ile o zamana kadarki en düşük seviyeye düşmüş durumdaydı.[117] Massachusetts Teknoloji Enstitüsünden Frank Sulloway ve California Devlet Üniversitesi'nden Michael Shermer'ın eğitim düzeyi ile inanç arasındaki dağılımı konu alan araştırmasında eğitim düzeyinin artmasına paralel olarak inanan insan oranının da azalmakta olduğu tespit edildi.[118]
2006 yılında Avustralya'daki nüfus sayımlarında sorulan "Kişinin Dini Nedir?" sorusuna Avustralya halkı %18,7 oranında "Hiçbir Din" cevabını verdi. Soru isteğe bağlı olarak soruldu ve nüfusun %11.2'si bu soruyu cevaplamadı.[119] Aynı yıl Yeni Zelanda'da yapılan nüfus sayımında da "Dininiz Nedir?" diye bir soru soruldu. Halkın %34,7'si "Hiçbir Din" derken %12,2'si ya soruyu yanıtlamadı ya da soruya itiraz etti.[120]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.