En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları
Türkiye demografisi
Türkiye'de yaşayan çoğunluk ve azınlıklar Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Remove ads
Bu maddede Türkiye sınırları içinde yaşayan nüfusa ve bu nüfusun çeşitli özelliklerine ait veriler bulunur.
![]() | Bu maddede birçok sorun bulunmaktadır. Lütfen sayfayı geliştirin veya bu sorunlar konusunda tartışma sayfasında bir yorum yapın.
|
Remove ads
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2024 sonuçlarına göre 31 Aralık 2024 itibarıyla Türkiye'nin nüfusu (referans tarihinde geçerli ikamet veya çalışma iznine sahip yabancı uyruklu kişiler, uluslararası koruma kimlik belgesi gibi ikamet izni yerine geçen kimlik belgesi olan ve referans tarihinde geçerli adres beyanı olan kişiler ve izinle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmış referans tarihinde geçerli adres beyanı olan mavi kart hamili kişiler dahil olmak üzere, geçici koruma kapsamındaki Suriyeli sığınmacılar ve 90 günden kısa süreli ikamet izni veya vize sahibi yabancı uyruklu kişiler hariç olmak üzere[6]) 85.664.944'tür.[7] Bu sayının yüzde 50,02'si (42.853.110) erkeklerden, yüzde 49,98'i (42.811.834) kadınlardan oluşur. 0-14 yaş grubu nüfus, toplam nüfusun yüzde 20,9'unu oluşturur. Ancak bu oran 1965'ten beri sürekli azalmakta ve Türkiye toplumu giderek yaşlanmaktadır. 0-14 yaş grubu 2007'de nüfusun yüzde 26,4'ünü oluştururken 2023'te yüzde 21,4'üne, 2024'te de yüzde 20,9'una karşılık gelmektedir.
Türkiye demografisinde görülen en önemli değişim ise kentleşme oranıdır. 1927 yılında nüfusun yüzde 75,8'i kırsal (10 binden az nüfuslu), yüzde 24,2'si kentsel alanlarda yaşarken, bugün bu oran tam tersine dönmüştür. 2011 yılı itibarıyla Türkiye nüfusunun yüzde 23,2'si (17.338.563) kırsal alanda (belde ve köyler) yaşarken, yüzde 76,8'i (57.385.706) kentsel (il ve ilçe merkezleri) alanlarda yaşamaktadır.
Remove ads
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne göre 2024 yılı itibarıyla Türkiye nüfusunun yaş gruplarına göre dağılımı:

3 - 4
2 - 3
1.5 - 2
1 - 1.5 |

Nüfus artış hızı
Türkiye nüfusu 1927-2020 arasında 6,13 kat artmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927'den 2000'li yıllara kadar yıllık ortalama nüfus artış hızı, hem doğumların azaldığı hem de ölümlerin arttığı II. Dünya Savaşı (1939-45) dönemi dışında yüzde 2'nin üstünde kalmış, özellikle 1945-1960 arasında nüfus artış hızı hızlanmıştır. 1960'lı yıllardan itibarense Türkiye'nin nüfus artış hızında düzenli bir düşme olduğu söylenebilir. 2000'li yıllarda yüzde 2'nin altına inen nüfus artış hızı, 2020'li yıllardan itibaren yüzde 1'in altına gerilemiştir.
Remove ads
Nüfus politikaları
Özetle
Bakış açısı
Nüfus, sınırları belli bir bölgede yaşamakta olan insan sayısına denir. Nüfusu etkileyen faktörleri iki gruba ayırmak mümkündür. Doğal faktörler olarak tanımlanan grupta; yer şekilleri, iklim ve toprak gibi özelliklerden bahsedilirken beşeri faktörlerde ise tarım, yeraltı kaynakları, turizm, ulaşım gibi başlıkları incelemek mümkündür.
Nüfus politikası, ülke yönetiminde bir söz sahibi olan siyasal iktidarın, yönettiği ülkenin nüfusunun niteliği ve niceliği ile nüfus artış-azalışına ilişkin yürürlülüğe koyduğu her türlü uygulamalardır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca sosyoekonomik koşullarının sürekli değişiklik göstermesinden dolayı birbirinden farklı nüfus politikaları benimsemiştir. Türkiye'de uygulanan nüfus politikalarını nüfus artışının özendirildiği dönem (1923-46), açık bir politikanın bulunmadığı dönem (1946-1965), aile planlaması dönemi (1965-2015) ve doğum yanlısı dönem (2015 sonrası) olarak ayırmak mümkündür.
• 1923-1946 yıllarında nüfus artışının özendirildiği dönemde, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sürecinde yaşanan ağır insan kayıpları, özellikle genç erkek nüfusunun azalmasının doğum oranlarını da düşürmesi sebebiyle nüfusu arttırma politikaları gündeme gelmiştir. Ülkenin, cumhuriyetinin ilk yıllarında, yaşanan savaşlar nedeniyle kalkınması ve savunulabilmesi için nüfus artış hızının arttırılması gerekli görülmüş, bu dönemde fazla nüfus sahibi olmak, güçlü olmayla eş değer sayılmıştır. Bu sebeple 1923-1946 döneminde Türkiye'de doğumları teşvik ediici (pro-natalist) politikalar benimsenmiştir. Bu dönemde yürürlüğe konulan uygulamalar aşağıda verilen maddeler şeklindedir.
- 1930 yılında çıkarılan yasa ile beraber altı veya daha fazla çocuk sahibi olan annelere para veya madalya ödülü tahsil edilmiştir.
- Ülkede gebeliği önleyen yöntemler ve gebeliği önleyen ilaçların kullanımı yasaklanmıştır.
- Çok çocuklu ailelere hazineye ait topraklardan dağıtılması kararlaştırılmıştır.
- 1929'da çıkarılan yasayla çok çocuklu ailelerim yol vergisinden muaf tutulması kararlaştırılmıştır.
• 1946-1965 dönemi II. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle ve hizmet sektöründeki iyileşmeyle beraber ölüm oranlarının düştüğü, açık bir politikanın bulunmadığı dönemdir. Tıp alanındaki gelişmelere bağlı olarak, ölüm oranları azalarak doğum oranları artmış, bu sebeple nüfus artış hızı da hızla artmıştır. Ancak bu hızlı nüfus artış hızı, Türkiye'nin ekonomik büyümesinin bireylere yansıması açısından olumsuz etkilerini göstermeye başlamış, ülkenin kalkınma hızı ve ekonomik gelişmeler yavaşlamıştır. Bu sebeple ülkede 1960'lı yıllardan itibaren nüfus artış hızını azaltmaya yönelik politikalar benimsenmiştir.
• 1965-2015 yıllarında aile planlaması döneminde, Türkiye nüfusunun artış oranının sınırlı tutulması istenmiş, bunun da aile planlaması altında yapılabileceğine inanılmıştır. Bu sebeple 1965 yılında yürürlüğe giren Nüfus Planlama Yasası'yla doğumları kısıtlayıcı (anti-natalist) politikaların uygulanması doğru bulunmuştur. Ülkenin nüfus artış hızını azaltmaya yönelik uygulamalar aşağıda verilen maddeler şeklindedir;
- Ülkede evlenme yaşı erkeklerde 18, kadınlarda ise 17'ye yükseltilmiştir.
- 1983'te çıkarılan yasa ile beraber 10 haftaya kadar kürtaj yapılmasına izin verilmiştir.
• 2015 ve sonrasında doğum yanlısı politika; 2008'de başbakanın “en az üç çocuk” söylemiyle başlamış, 2015'te söylemden eyleme geçilmiş, “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı Eylem Planı” açıklanmıştır.[9]
Türkiye İstatistik Kurumu'nun araştırmalarına göre Türkiye toplam nüfusunun 2050'de 93,5 milyon ve 2075'te 89,2 milyon kişi olması öngörülmektedir. Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda 2038 yılında da aktif-üretici nüfusunun ve toplam nüfusun azalmaya başlayacağı tahmin edilmektedir. Bu sebeple nüfus politikalarıyla doğum oranlarının arttırılması ve yaşlanan nüfusa yönelik etkin politikaların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.[10][11][12][13]
BM tahminleri
BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'nden rakamlar:[14]
TÜİK Verileri
Remove ads
Yaşlanma
Özetle
Bakış açısı

2024 yılı itibarıyla 0-14 yaş grubunun toplam nüfus içindeki payı %20,9, çocuk nüfusu (0-17 yaş grubu) oranı %25,5'tir. Nüfusun yaklaşık beşte birini, henüz eğitim çağında olması gereken, bu yüzden çalışma çağına gelmemiş[17] kişiler oluşturur. TÜİK'in, nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre çocuk nüfus oranının 2030 yılında %22,1, 2040 yılında %17,9, 2060 yılında %16,9, 2080 yılında %15,2 ve 2100 yılında %14,5 olacağı öngörülmektedir.[18]
Çalışma çağındaki (15-64 yaş arası) birey başına düşen çocuk (-15) ve yaşlı birey (+65) sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranı; 1935'te 100 kişi için 83 kişiyken, 1990'da çalışma çağındaki her 100 kişi için 64 kişiydi. Bu oran 2020 yılı için 47'ye, 2023 yılı içinde 46'ya gerilemiştir.
Türkiye'de yaşlı nüfusun (65+ yaş) toplam nüfus içindeki payı; 20. yüzyılın son on yılına kadar yüzde 5'in altında kalarak ciddî bir değişiklik göstermemiştir. Doğurganlıktaki düşüşle birlikte yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı giderek artmaktadır. Hızlı iç göç nedeniyle özellikle kırsal kesimin yaşlılık oranları, daha hızlı artmaktadır. 2020 yılında %9,5, 2023 yılında da 10,2 olan 65 yaş ve üzeri nüfusun oranının 2050 yılında %17,6'ya ulaşacağı tahmin edilmektedir.[19]
Remove ads
Göç
Özetle
Bakış açısı
Zaman içinde doğurganlık ve ölümlülükte azalmalar görülmüşse de, göç hareketi hızını fazla kaybetmemiştir. Türkiye'de iç göç kırdan kıra, kentten kıra, kentten kente ve kırdan kente doğru bir seyir izlemektedir[20] ve genelde doğudan batıya doğru gerçekleşmektedir.
1927 yılında nüfusun yüzde 75,8'i kırsal, yüzde 24,2'si kentsel alanlarda yaşarken, bu oranlar 83 yıl içinde tam tersine dönmüştür. 2011 yılı itibarıyla Türkiye nüfusunun yüzde 23,2'si (17.338.563) kırsal alanda (belde ve köyler) yaşarken, yüzde 76,8'i (57.385.706) kentsel (il ve ilçe merkezleri) alanlarda yaşamaktadır. 2012'den sonraki istatistiklerde 2012 yılında kabul edilen 6360 sayılı kanun ile büyükşehir belediyeli illerin yönetsel alanlarının bütünüyle kentsel alan olarak işlem görmesi yüzünden ülke genelinde kır/kent nüfusu oranlarının gerçekten uzaklaştığı görülmektedir. 2015 yılında Türkiye nüfusunun % 92,1'inin kentlerde, %7,9'unun kırsal kesimde yaşadığı ileri sürülmektedir ki bu oranlar gerçeği yansıtmamaktadır.[21]
Kentsel nüfustaki artış özellikle 1950'lerden itibaren kırsal-tarımsal çözülme, kırsal kesimde topraktan kopma ve işsizlik gibi nedenlerle hızlanmıştır. 1927-50 arasında yalnızca 0,8 puan artan kentsel nüfus oranı 1950-2010 arasında 51 puan yükselmiştir. 1927-35 arasında kırsal ve kentsel alanlarda yıllık ortalama nüfus artış hızları birbirine yakın olmuştur. 1935-40 arasında kentsel alanlarda artış, 1940-45 arasında ise II. Dünya Savaşı'nın etkisiyle hem kırsal, hem kentsel alanlarda düşme görülmüştür. 1950'den sonra yıllık ortalama kentsel nüfus artışının çok hızlanması kırdan kente göçün artmasıyla açıklanabilir.
1927-2010 arasında kentsel nüfusun büyük artış göstermiş olmasına karşın, kentsel nüfusun büyük bölümü kırsal kökenlidir. Çünkü 1927'de 3,3 milyon olan kentsel nüfus, 1927-2010 arasında Türkiye nüfusu gibi 5,5 katına çıksaydı, 2010'da yalnızca 18 milyona ulaşabilirdi. Oysa 2010 yılında kentsel nüfus 56,2 milyondu, dolayısıyla da ancak yüzde 32'sinin kent kökenli olduğu söylenebilir. Kentsel nüfusun doğurganlığının daha az olduğu düşünülürse, bu oran gerçekte daha da düşük olmalıdır.
1980'li yıllara kadar çoğunlukla ekonomik sebeplerle gerçekleşen göçler o tarihlerden itibaren "terör odaklı" hale gelmeye başlamıştır. Doğu ve Güneydoğu'dan 1980'lerde sonlarında kabaran göç dalgasının temelinde toplumsal-siyasal sarsıntıların ekonomik güçlüklere eklenmesi yatabilir. Buna bağlı olarak göç hareketleri metropollerde önceleri çoğunlukla konut ve altyapı gibi fiziksel sorunlara yol açarken, göçlerin son yıllarda yoğunlaşması etnik bir karakterde algılanmasına veya adlandırılmasına neden oldu.[22]
2016-2017 yıllarına ait istatistiklere göre toplam 80.810.525 olan Türkiye nüfusu içinde 2.256.083 kişinin bölgeler arasında yer değiştirdiği belirlenmiştir. İstanbul (2016, 2017 ve 2018 yıllarında üst üste net göç verdi[23]) dışında Marmara ve Ege net göç alan bölgeler olurken, İstanbul, Akdeniz, Orta Anadolu, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde verilen göçlerin alınan göçlerden daha fazla olduğu söylenebilir.[20]
Uluslararası Göç
Vatandaşlık ülkelerine göre Türkiye'de ikamet eden nüfusu gösteren tablo:
Remove ads
Diğer nüfus verileri
Özetle
Bakış açısı
- Ortanca yaş, 1940'tan 1960'lı yıllara kadar 20 civarı olmuştur. 1970'lerden itibaren yükselmeye başlamış, 2023'te 34'e ulaşmıştır.
Türkiye'nin 1935'ten 2023 yılları arasında Ortanca yaş tablosu:[24][25]
Türkiye | 1935 | 1940 | 1945 | 1950 | 1955 | 1960 | 1965 | 1970 | 1975 | 1980 | 1985 | 1990 | 2000 | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | 2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | 2018 | 2019 | 2020 | 2021 | 2022 | 2023 |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Ortalama | 21,2 | 19,6 | 20,0 | 20,1 | 20,4 | 20,3 | 19,3 | 19,0 | 19,5 | 19,9 | 20,9 | 22,2 | 24,8 | 28,3 | 28,5 | 28,8 | 29,2 | 29,7 | 30,1 | 30,4 | 30,7 | 31 | 31,4 | 31,7 | 32 | 32,4 | 32,7 | 33,1 | 33,5 | 34 |
Erkek | 19,1 | 17,7 | 18,8 | 19,2 | 19,6 | 19,5 | 18,7 | 18,6 | 19,2 | 19,5 | 20,6 | 21,9 | 24,4 | 27,7 | 27,9 | 28,2 | 28,7 | 29,1 | 29,5 | 29,8 | 30,1 | 30,4 | 30,8 | 31,1 | 31,4 | 31,7 | 32,1 | 32,4 | 32,8 | 33,2 |
Kadın | 23,4 | 22,4 | 21,7 | 21,3 | 21,3 | 21,1 | 20,0 | 19,4 | 19,8 | 20,3 | 21,2 | 22,6 | 25,3 | 28,8 | 29,0 | 29,3 | 29,8 | 30,3 | 30,6 | 31,0 | 31,3 | 31,6 | 32 | 32,4 | 32,7 | 33,1 | 33,4 | 33,8 | 34,2 | 34,7 |

- Bebek ölüm hızı; 1950'li yıllarda binde 200 civarındayken, 1970'lerde ‰ 130, 1985'te ‰ 80'e gerilemiştir. 2008'de ‰ 17, 2013'te ‰ 10,8, 2014'te ‰ 11,1[26], 2022'de ‰ 9,2 olarak gerçekleşti.[27] Türkiye bebek ölüm hızını zaman içinde büyük bir hızla düşürmüştür. Bazı yıllarda BÖH şöyledir; 1971'de 134, 1977'de 102, 1988'de 77,7, 1998'de 42,7, 2004'te 24,6 2007'de 21,7[28], 2023'te 10,0.[27]
- Kaba doğum hızı, (doğum oranı): 1940'ta ‰45 olan kaba doğum hızı 1955'te ‰48 ile en yüksek rakama ulaşmıştır.[29] 2014'te ‰17,3 olan oran 2023'te ‰11,2 oldu. 2023 yılında kaba doğum hızının en yüksek olduğu il ‰ 24,8 ile Şanlıurfa oldu. Bu ili ‰ 22,0 ile Şırnak, ‰ 19,3 ile Mardin izledi, Kaba doğum hızının en düşük olduğu il ise ‰ 6,9 ile Zonguldak oldu. Bu ili ‰ 7,2 ile Bartın, ‰ 7,6 ile Karabük izledi.[30]
- Toplam doğurganlık hızı: Bir kadının doğurganlık dönemince (15-49) ortalama çocuk sayısını ifade eder. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra nüfus artış politikası uygulanmış ve doğumlar teşvik edilmiştir. 1935'li yıllarda kadın başına 7 çocuğa ulaşan doğum hızı, 1950'liyıllara kadar korunmuştur. 1960'ta 6, 1970'lerde 5, 1980'lerin sonunda 3'e düşmüştür.[29] Toplam doğurganlık hızı yıllara göre şu şekilde gerçekleşmiştir: 2009:2,7, 2010:2,03, 2011:2,02, 2012:2,08, 2013:2,10, 2014:2,17, 2023:1,51. 2023 yılı için toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu iller; 3,27 çocuk ile Şanlıurfa, 2,72 çocuk ile Şırnak ve 2,40 çocuk ile Mardin oldu. Doğurganlığın en düşük olduğu iller ise: 1,13 çocuk ile Bartın, 1,14 çocuk ile Zonguldak ve Karabük, 1,16 çocuk ile Kütahya'dır.[30]
- Beklenen yaşam süresi: Türkiye'de doğuşta beklenen hayat süresi 2021-2023 dönemi için; kadınlarda 80,0, erkeklerde 74,7, ortalama 77,3 yıldır. Ortalama hayatın en uzun beklendiği iller; 80,8 ile Tunceli ve 79,7 ile Şırnak ve Mardin. Beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu iller ise 76,1 yıl ile Kilis, 76,2 yıl ile Gaziantep ve 76,8 yıl ile Adana oldu.[31]
- Kaba ölüm hızı: Ölüm sayısı 2022 yılında 505 bin 269 iken 2023 yılında %4,1 artarak 525 bin 814 olmuştur. Ölen kişilerin 2023 yılında %53,9'unu erkekler, %46,1'ini kadınlar oluşturdu. Bin kişi başına düşen ölüm sayısını ifade eden kaba ölüm hızı, 2022 yılında binde 5,9 iken 2023 yılında binde 6,2 oldu.[32] Türkiye'de kaba ölüm hızının en yüksek olduğu iller ve oranları şöyledir (2023); binde 18,0 ile Adıyaman, binde 17,1 ile Hatay, binde 14,8 ile Kahramanmaraş, binde 10,6 ile Kastamonu izledi. Kaba ölüm hızının en düşük olduğu il ise binde 2,3 ile Şırnak oldu. Bu ili binde 2,5 ile Hakkari, binde 3,0 ile Batman ve Van izledi.[32] Bazı yıllarda kaba ölüm hızı şu şekilde gerçekleşmiştir: 1965-1970 ‰13,5, 1970-1975 ‰11,6, 1975-1980 ‰10,0, 1980-1985 ‰9,0, 1985-1990 ‰7,8, 2000 ‰7,3, 2005 ‰5,9, 2010 ‰5,0, 2014 ‰5,5. Yaşlı nüfusun artmasına bağlı olarak kaba ölüm hızı 2020'de ‰6,10, 2023'te de ‰6,2'ye yükseldi.[32]
- Okuryazar oranı: 1935 yılında erkeklerde %29, kadınlarda %10 seviyesinde olan okuryazarlık, 1980'de sırasıyla %80 ve %55'e yükselmiştir. Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı'na (UEİVT) göre 2008 yılında 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranı %91,8 iken, 2022 yılında bu oran %97,6 olarak hesaplandı. 2008-2022 yılları arasında kadınlarda okuma yazma bilen oranı %86,9'dan %95,9'a, erkeklerde ise bu oran %96,7'den %99,3'e yükseldi.[33]
- Hanehalkı büyüklüğü: Aralarında akrabalık bağı bulunsun veya bulunmasın aynı evde yaşayan, aralarında yaşam birliği olan bir veya birden fazla insandan oluşan topluluğa hanehalkı denir. Türkiye'de haneler genellikle ailelerden oluştuğu için aile sayısı ile hanehalkı sayısı birbirine yakın çıkmaktadır.[34] Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, Türkiye'de 2008 yılında 4 kişi olan ortalama hanehalkı büyüklüğü, azalma eğilimi göstererek 2018 yılında 3,41 kişiye, 2023 yılında da 3,14 kişiye gerilemiştir.[35]
Türkiye | 1955 | 1960 | 1965 | 1970 | 1975 | 1980 | 1985 | 1990 | 2000 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | 2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | 2018 | 2019 | 2020 | 2021 | 2022 | 2023 |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Hanehalkı büyüklüğü[36][37] | 5,68 | 5,68 | 5,67 | 5,69 | 5,78 | 5,32 | 5,22 | 4,97 | 4,50 | 4 | 4 | 3,84 | 3,76 | 3,69 | 3,63 | 3,57 | 3,52 | 3,48 | 3,45 | 3,41 | 3,35 | 3,3 | 3,23 | 3,17 | 3,14 |
Remove ads
İl nüfusları

31 Aralık 2024 itibarıyla Türkiye'nin en çok nüfusa sahip 15 ili;
Remove ads
Diller
Özetle
Bakış açısı
Ana Madde: Türkiye'de konuşulan diller
Resmi nüfus sayımlarında anadil durumunu gösteren tablo aşağıdadır.[39][40][41]
1927 nüfus sayımında illere göre anadil oranları
Ana Madde: 1927 Türkiye nüfus sayımı
1935 nüfus sayımında illere göre anadil oranları
Ana Madde: 1935 Türkiye nüfus sayımı
1965 nüfus sayımında illere göre anadil oranları
Ana madde: 1965 Türkiye nüfus sayımı
Günümüzdeki durum
Türkiye Nüfusu - 2007 KONDA[48] | Türkiye Nüfusu - 2008 MGK Raporu[49] | Türkiye Nüfusu - 2019[50] | |
---|---|---|---|
Türkler | 55.484.000 | 55.000.000 | 63.000.000 |
Kürtler | 11.445.000[a] | 7.600.000 | 15.500.000[b] |
Araplar | 550.000 | 870.000 | 1.000.000[c] |
Zazalar | – | 3.000.000 | 1.500.000(?) |
Lazlar | 220.000 | 80.000 | 105.000 |
Çerkesler[d] | 210.000 | 2.500.000[e] | 1.100.000 |
Gürcüler | 70.000 | 1.000.000 | 19.000 |
Boşnaklar | 70.000 | – | 37.000 |
Çingeneler | 30.000 | 700.000 | 60.000 |
Pomaklar | – | 600.000[f] | 394.000 |
Toplam | 70.586.256 | 71.517.100 | 83.154.997 |
Remove ads
Ayrıca bakınız
Notlar
- Kabardey + Abhazlar
Kaynakça
Wikiwand - on
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Remove ads