Remove ads
Ötücü bir kuş türü Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Sığırcık ya da bayağı sığırcık (Sturnus vulgaris); ötücü kuşlar (Passeri) takımından, sığırcıkgiller (Sturnidae) familyasına ait bir kuş türüdür. Yaklaşık 20 cm uzunluğunda ve metalik parıltılı parlak siyah tüylere sahip olan sığırcığın tüy örtüsünde, yılın bazı dönemlerinde beyaz benekler görülür. Genç bireylerin tüy örtüleri, erişkin bireylerinkinden daha kahverengi tonlardadır. Bacakları pembe olan türün gagası kışları siyah yazları ise sarı renklidir. Özellikle toplu tüneme durumlarında gürültücü olan bu kuşun şakıması, müzikal bir tonda olmasa da çeşitlilik arz eder. Türün taklitçilik yetisine, çeşitli edebi eserlerde atıflar verilmiştir.
Sığırcık | |||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Korunma durumu | |||||||||||||||
Asgari endişe altında (IUCN 3.1) | |||||||||||||||
Biyolojik sınıflandırma | |||||||||||||||
| |||||||||||||||
İkili adlandırma | |||||||||||||||
Sturnus vulgaris Linnaeus, 1758 | |||||||||||||||
Doğal dağılımı: Yaz konuğu Yerleşik Kış konuğuSokulduğu bölgeler: Yaz konuğu Yerleşik |
On iki kadar alt türü bulunan sığırcık, doğal dağılım alanı olan Avrupa'nın ılıman bölgeleri ile Palearktik biyocoğrafik bölgesinden Moğolistan'ın batısına kadar olan alanda, açık habitatta ürer. Tür ayrıca Avustralya, Yeni Zelanda, Polinezya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Meksika, Karayipler, Arjantin ve Güney Afrika Cumhuriyeti'ne sokulmuştur. Avrupa'nın güneyi ve batısı ile Asya'nın güneybatısında yaşayan türleri yerleşik iken kuzeydoğu popülasyonları kışları, üreme alanları içinde daha güneye ve batıya göç ederler. Yapay ya da doğal oyuklara düzensiz yuvalar yapan sığırcığın dişileri dört ila beş adet, parlak açık mavi renkte yumurta yumurtlarlar. İki haftalık kuluçka süresinden sonra yumurtadan çıkan yavrular yaklaşık üç hafta daha yuvada kalır. Her yıl bir ya da iki kere üreme denemesinde bulunurlar. Hepçil olan tür, çeşitli omurgasızın yanı sıra tohum ve meyvelerle de beslenir. Çeşitli memeli ve yırtıcı kuşlar tarafından avlandıkları gibi hem iç hem de dış parazitlerden muzdariptirler.
Omurgasız haşerelerle beslenmeleri nedeniyle sığırcık sürüleri tarım için faydalı, meyve ve tohumlarla da beslenmeleri açısından ise zararlı olarak sayılabilirler. Kentsel alanlarda oluşturdukları gürültü ve kargaşa da insanlar açısından rahatsız edici olabilir. Geçmişte insanlar tarafından sokuldukları bölgelerde itlaf gibi yöntemlerle kontrol altına alınmaya çalışılsalar da, Batı Avustralya'daki kolonileşmenin önlenmesi dışında başarılı olunamamıştır. Avrupa'nın batısı ve kuzeyindeki sığırcık popülasyonu, yavruların beslenmesi için gerekli olan omurgasızların sayılarının azalması nedeniyle 1980'lerden beri azalır; Kuzey Amerika'da da 1970 ile 2014 arasında sokulmuş olan popülasyonun azaldığı görüldüğünden global olarak popülasyonunun azalma eğiliminde olduğu belirtilmiş ancak buna karşın küresel çaptaki popülasyonlarının büyüklüğü nedeniyle Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından asgari endişe altındaki türler arasında listelenir.
Tür ilk olarak Carl Linnaeus'un 1758'de yayımlanan Systema Naturae adlı eserinde Sturnus vulgaris adı ile tanımlandı.[1] Cins adı Sturnus Latincede "sığırcık", epiteti vulgaris ise Latincede "bayağı" anlamına gelir.[2]
Dîvânu Lugâti't-Türk'te bu kuş sıkırçık ya da sıkırçuk olarak geçer.[3] Eski Türkçede "çığırmak, ötmek" anlamına gelen "sıkır-" kökü ile "-çuk" küçültme ekinin birleştirilmesiyle oluşturulduğu düşünülmekle birlikte "şakıma" anlamına gelen "sıkırça-" köküne "-ık" eki eklenmesiyle oluşturulduğuna dair yorumlar da bulunur. Kelimenin kökünün sığır kelimesiyle bir ilgisi yoktur.[4] Osmanlıcada sığırcuk ya da sığırcık;[5] Farsçadan alıntılanmış olarak "anlayışlı kuş" anlamında mürg-i zîrek ya da mürg-i zeyrek;[6] zürzür olarak kullanılırdı. Anadolu'da sığırcığa çekirgekuşu, çoğurcuk, sakızgan, sar, sarec, sari veya zurzur da denirken[7] Kıbrıs ağzında, Rumcadan gelen mavrobullo kelimesi kullanılır.[8]
Sığırcıkgiller (Sturnidae) familyası, sokulduğu bölgeler haricinde tamamen Eski Dünya'ya özgüdür ve en çok tür çeşitliliği Güneydoğu Asya ile Sahra Altı Afrika'da görülür.[9] Polifiletik olan Sturnus cinsinin üyeleri arasındaki bağlantılar tam olarak çözümlenememiştir. Sığırcığın en yakın akrabası kara sığırcıktır (Sturnus unicolor).[10] Parapatrik olan, göçmen olmayan kara sığırcığın; mitokondriyal DNA araştırmalarından elde edilen sonuçlara göre Pleistosen'de, İber Yarımadası'ndaki buzulların çekilmesinin ardından ata tür olan sığırcıktan ayrılarak ortaya çıkan bir alt tür olması muhtemeldir.[11] Sığırcık popülasyonları arasında görülen genetik varyasyonlar, sığırcık ile kara sığırcık arasında görülenlerden daha fazladır.[12] Çibanyen'den kalma sığırcık fosilleri mevcut olsa da,[13] fosil kalıntılarının daha sonraki dönemlerde kesintiye uğramasından ötürü sığırcıkgiller familyasında bulunan türler arasındaki ilişkiler kesin bir şekilde çözülememektedir.[11]
Sığırcığın, boyut ve erişkin tüy örtüsünün renk tonlarının klinal olarak değiştiği alt türleri bulunur. Coğrafi alanda kademeli varyasyonların yaygın geçiş karakteristiklerinin görülmesi nedeniyle otoriteler arasında alt türlerin tanımlanması konusunda farklılıklar vardır.[14][15]
Alt türler[16] | ||||
---|---|---|---|---|
Alt tür | Otorite | Dağılımı | Açıklama | Görsel |
S. v. vulgaris | Linnaeus, 1758 | Uzak kuzeybatı ucu ile ve uzak güneydoğu ucu dışında Avrupa'nın çoğu yeri, İzlanda ve Kanarya Adaları | Nominat alt türdür. | |
S. v. faroensis | Feilden, 1872 | Faroe Adaları | Özellikle gaga ve ayaklarda olmak üzere, S. v. vulgaris'ten daha büyük boyutludur. Erişkin bireylerin tüy örtüleri daha az lekeli, daha koyu ve daha mat yeşil parıltılıdır. Gençlerin tüyleri kurum karası, çene ve karınları beyazımsı, boğazları ise benekli karadır. | |
S. v. zetlandicus | Hartert, 1918. | Shetland | Görünüş olarak faroensis alt türüne benzese de boyutu faroensis ile vulgaris alt türleri arasındadır. Fair Adası, St. Kilda ve Dış Hebridler'de bulunan kuşların boyutları, bu alt tür ile vulgaris arasındadır ve otoriteye göre vulgaris ya da zetlandicus alt türünde sınıflandırılırlar. | |
S. v. granti | Hartert, 1903 | Azorlar | Görünüş olarak vulgaris gibidir, ancak özellikle ayakları olmak üzere daha küçüktür. Genellikle, özellikle üst kısımlarındaki tüy örtüsünün parıltısı mordur. | |
S. v. poltaratskyi | (Finsch, 1878) | Başkurdistan'ın doğusundan Ural Dağları boyunca doğuya doğru Sibirya'nın ortası, Baykal Gölü'ne ve Moğolistan'ın batısına kadar olan bölge | Görünüş olarak vulgaris gibidir, ancak baş kısmındaki tüy örtüsünün parıltısı mor, sırt bölgesininki yeşil, yan bölgelerininki morumsu mavi ve kanat üstününkü ise mavimsi yeşildir. Uçarken kanat altlarında açık tarçın-deve tüyü rengi tüyler görülür. | |
S. v. tauricus | Buturlin, 1904 | Kırım ve Dinyeper'in doğusundan Karadeniz boyunca doğuya ve Anadolu'nun batısına doğru olan bölge (yüksek rakımda yerini purpurascens alt türüne bırakır) | Görünüş olarak vulgaris'e benzer, ancak kanatları daha uzundur. Baştaki tüy örtüsünün parıltısı yeşil, gövdeninki bronz-mor, yanlar ile kanatların üzerininki ise yeşilimsi bronzdur. Kanat altları, uçları soluk olmak üzere siyahımsıdır. Üreme dönemindeki tüy örtüsünde hemen hemen hiç benek yoktur. | |
S. v. purpurascens | Gould, 1868 | Türkiye'nin doğusundan Tiflis ve Sevan Gölü'ne kadar olan bölge (Karadeniz'in doğu kıyılarındaki yüksek rakımlı bölgelerde tauricus alt türünün yerine bulunur) | Görünüş olarak vulgaris gibidir, ancak kanatları daha uzundur ve tüylerin yeşil parıltısı yalnızca kulak üstü, ense ve üst göğüste görülür. Bronz parıltıya sahip yanları ve kanat üst tüyleri dışında mor parıltılıdır. Kanatlarının alt kısımları koyu renklidir ve kenarlarında beyaz çizgi yer alır. | |
S. v. caucasicus | Lorenz, 1887 | Volga Deltası'ndan Kafkasya'nın doğusuna doğru ve komşu bölgeler | Başı ve sırtının parıltısı yeşil, ensesi ve karnının mor, kanatlarının üst kısımlarının ise daha mavimsi olup kanat altları purpurascens gibidir. | |
S. v. porphyronotus | (Sharpe, 1888) | Orta Asya'nın batısı (Çungarya Aladağları ile Altay Dağları arasında poltaratskyi alt türüne kademeli geçiş yapar) | Görünüş olarak tauricus alt türüne benzer, ancak boyut olarak daha küçüktür ve tamamen allopatriktir. Dağılım alanları arasında purpurascens, caucasicus ve nobilior alt türleri bulunur. | |
S. v. nobilior | (Hume, 1879) | Afganistan, Türkmenistan'ın güneydoğusu ve Özbekistan'dan İran'ın doğusuna kadar uzanan bölge ile komşu bölgeleri | Görünüş olarak purpurascens gibidir, ancak daha küçük ve kanatları daha kısadır. Kulak üstlerindeki tüy örtüsünün parıltısı mor, kulak altları ile kanat üstlerinin parıltısı daha kızılımsıdır. | |
S. v. humii | (Brooks, 1876) | Keşmir'den Nepal'e uzanan bölge | Vulgaris alt türüne nazaran daha küçük boyutludur. Ense bölgesindeki mor parıltı tüy örtüsü, yanlardan kuyruk üstüne kadar uzanabilir ve uzanmamışsa bu bölgelerdeki parıltı yeşildir. Bu alt tür bazen, Hodgson tarafından verilen indicus adı ile sınıflandırılır.[a][18] | |
S. v. minor | (Hume, 1873) | Pakistan | Vulgaris alt türüne nazaran daha küçük boyutludur. Baş, karnın altı ve sırt bölgesindeki parıltı yeşil, diğer kısımlardaki parıltı ise mordur. |
Fair Adası, St. Kilda ve Dış Hebridler'de bulunan kuşların boyutları, nominat alt tür ile S. v. vulgaris arasındadır ve alt tür sınıflandırmaları, otoriteye göre vulgaris ya da zetlandicus alt türünde olmak üzere değişiklik gösterir. Bu adalarda tipik olarak bulunan koyu renkli genç kuşlara zaman zaman İskoçya ve diğer yerlerde de rastlandığından, daha önceleri izole oldukları sanılan faroensis ile zetlandicus alt türleri arasında gen akışı olduğu sonucuna varılmıştır.[19][20]
Çoğu, çeşitli alt türlerin dağılımlarının birleştiği yerlerde görülen başka alt türler de tanımlanmışsa da bunlar günümüzde geçersiz kabul edilir. Bunların arasında Rusya'nın batısında vulgaris ile poltaratskyi alt türleri arasındaki geçiş ırkları olan S. v. ruthenus Menzbir, 1891 ve S. v. jitkowi Buturlin, 1904; Balkanların güneyinden Yunanistan ve İstanbul Boğazı boyunca Ukrayna'nın ortasına kadar vulgaris ile tauricus alt türlerinin geçiş ırkları olan S. v. graecus Tschusi, 1905 ve S. v. balcanicus Buturlin & Harms, 1909; İran'ın kuzeyinde caucasicus ve nobilior arasında geçiş ırkları olan S. v. heinrichi Stresemann, 1928 sayılabilir. İran'ın güneyinde, Fars eyaletinde bulunan ve 1928 S. v. vulgaris alt türüne benzeyen S. v. persepolis Ticehurst olarak adlandırılan bireylerin ayrı bir popülasyon mu yoksa Avrupa'nın güneydoğusundan göç eden kuşlar mı olduğu belirsizdir.[15]
Sığırcığın boyu 19–23 cm, kanat açıklığı 31–44 cm, kütlesi 58-101 g, kanat genişliği 11,8-13,8 cm, kuyruk uzunluğu 5,8-6,8 cm, gaga uzunluğu 2,5-3,2 cm, tarsus uzunluğu ise 2,7-3,2 cm arasındadır.[16] Mor ya da yeşil parıltılı, yanardöner siyah renkteki tüy örtüsünde, özellikle kışın beyaz benekler bulunur. Erişkin erkek bireylerin gövdelerinin alt kısmındaki tüyler, erişkin dişi sığırcıklarınkinden daha az beneklidir. Erkeklerin gösteriş sırasında kullandığı boğaz tüyleri, dişilere göre daha uzun ve daha seyrek iken dişilerin boğaz tüyleri daha kısa ve uçları sivridir. Tıknaz bacakları pembemsi kızıl ya da grimsi kızıl renklidir. Uçları sivri olan dar ve konik gagaları, kışları kahverengimsi siyah iken yazları dişilerde limon sarısına, erkeklerde ise tabanı gri ve mavi olmak üzere sarıya dönüşür. Yılda bir kere, yaz sonundaki üreme mevsimi bittikten sonra tüy değiştirirler. Yeni çıkan göğüs tüylerinin ucu beyaz olurken kanat ya da sırt tüylerinin ucu da ten rengi olur. Tüylerin uçlarının beyaz ya da ten rengi olması sığırcığa yeni tüyleri çıktığında benekli görünümünü sağlar. Üreme döneminde beneklerin azalmasının nedeni ise tüylerin ucundaki beyaz ve ten rengi kısımların yıpranmasıdır. Genç kuşların tüyleri gri-kahverengidir ve ilk kışlarından itibaren erişkinlerin tüy renklerine sahip olurlar, ancak özellikle kafada olmak üzere kısmen gençlere özgü kahverengi tüyleri korurlar.[14][21] Cinsiyetleri; erkeklerde koyu kahverengi, dişilerde de açık kahverengi ve gri olan iris rengine göre belirlenebilir. İris ile, her zaman koyu renkli olan göz bebeği arasındaki kontrastın tahmini, cinsiyeti belirlemede %97 doğru sonuç verir. Boğaz tüylerinin uzunluğu da hesaba katıldığında, ilk bakışta cinsiyeti doğru tahmin etme oranı %98'e çıkar.[22][23]
Sığırcıkgillerin karasal üyelerinin çoğu gibi sığırcıklar da yerde, zıplamak yerine yürüyerek ya da koşarak hareket ederler. Üçgen şeklindeki kanatlarını periyodik bir şekilde çırpmalarının ardından, çok fazla irtifa kaybetmeden kısa mesafeler boyunca süzülüp akabinde tekrar kanat çırpmaya dönerek uçarlar. Sürü hâlindeyken bireyler hemen hemen aynı anda kalkar, birlikte ve ahenkle hareket eder, zaman zaman sıklaşıp zaman zaman araları açılarak geniş bir alana yayılır, en nihayetinde de kümelenerek aynı anda konarlar.[21] Göç sırasında saatte 60 ila 80 km hıza ulaşıp 1.000 ila 1.500 km mesafe kat edebilirler.[24]
Aralarında Sturnus cinsinin de bulunduğu sığırcıkgiller familyasına ait bazı türlerin kafatası ve kasları arayıcı beslenme şekline adapte olmuştur.[25] Bu adaptasyon en çok kara sığırcık, ak yanaklı sığırcık (Spodiopsar cineraceus) ve sığırcıkta belirgin olup çenenin açılmasını sağlayan kaslar genişlemiş ve gözlerin gaganın ucuna bakacak şekilde yerleşebilmesi için kafatası daralmıştır.[26] Bu şekilde sığırcık, gagasını toprağa sokup açarak saklı gıdalara ulaşabilir. Sığırcığın bu beslenme yöntemi için gerekli olan fiziksel özelliklere sahip olması muhtemelen bu kadar geniş bir alana yayılmasına yardımcı olmuştur.[16]
İber Yarımadası, Akdeniz'in batısı ve Afrika'nın kuzeybatısında sığırcık, kara sığırcık ile karıştırılabilir. Yakından, özellikle de şakırken gözlemlendiğinde, kara sığırcığın boğaz tüylerinin daha uzun olduğu görülür.[27]
Gürültücü bir tür olan sığırcığın şakıması hem melodik hem de mekanik seslerin ritüel şekilde birbirini izlemesinden oluşur ve çeşitlilik gösterir. Daha çok erkek bireyler şakır ve bu, genellikle bir dakika kadar sürer. Her bir şakıma tipik olarak ara vermeden birbirini takip eden dört çeşit şakıma türünden oluşur. Şakıma, bir dizi arı notalardan oluşan ıslıklarla başlar ve bunları, diğer kuş türlerinin şakımalarından ya da doğada duyulan insan yapısı seslerden taklit edilerek oluşan çeşitli sekanslar izler. Taklit edilen sesin yapısı ve basitliği, frekansından daha fazla önem taşır. Her ses sekansı birkaç kez tekrar edildikten sonra diğer sekansa geçilir. Çeşitlilik gösteren bu bölümden sonra bir dizi tekrar eden gaganın birbirine vurulması ile oluşan sesler gelir ve sonunda yine çeşitli sekanslardan oluşan yüksek frekanslı şarkı ile şakıma biter. Her kuşun kendine özgü bir repertuvarı vardır ve en yetenekli kuşların 35 kadar şarkı türü ile 14 kadar gagaların vurulması ile çıkarılan sesi olabilir.[28]
Üreme mevsimi yaklaştıkça sürekli şakıyan erkekler, çiftlerini bulduktan sonra daha az şakımaya başlarlar. Dişi ortalıkta iken erkek bazen yuvaya uçarak girişe konar ve şakıyarak dişiyi yuvaya davet eder. Yaşlı kuşların repertuvarı gençlerden geniştir. Daha uzun ve çeşitli şekilde şakıyan erkek kuşların dişileri kendilerine çekmesi daha kolay olduğundan üreme başarıları da daha yüksektir. Dişilerin daha karmaşık şakıyan erkekleri tercih ettikleri görülür. Daha karmaşık şarkılara sahip olan sığırcıklar bu sayede daha genç ve tecrübesiz sığırcıklara karşı yuvalarını da daha kolay koruyabilirler.[28]
Sığırcıklar, tüy değiştirme dönemi dışında tüm yıl boyunca şakır. Zaman zaman dişi bireylerin şakıdığı da gözlemlenir, ancak erkek bireylerde şakıma daha fazladır. Üreme mevsimi dışında yapılan şakımaların işlevi anlaşılamamıştır.[28] Aralarında sürü çağrısı, tehdit çağrısı, saldırı çağrısı, homurtu çağrısı ve çiftleşme çağrısı gibi çağrılar bulunan on bir farklı çeşit şakıma tespit edilmiştir.[29] Alarm çağrısı kulak tırmalayıcı bir çığlıktır ve bir arada yemek arayan sığırcık sürüsünden sürekli olarak bir hırıltı sesi duyulur.[21] Tünerken ve yıkanırken sürekli karşılıklı şakırlar ve çıkardıkları yüksek ses, çevredeki insanların rahatsız olmasına yol açabilir. Sığırcık sürüsü birlikte uçarken kuşların kanatlarının senkronize olarak hareket etmesinden çıkan belirgin rüzgâr sesi yüzlerce metre öteden duyulabilir.[29]
Sığırcık, özellikle sonbahar ve kış mevsimlerinde olmak üzere sosyal bir kuştur. Sürüyü oluşturan kuş sayısı farklılık gösterse de, tünedikleri yerlerin yakınlarında gürültücü sürüler oluştururlar. Bu sürülerin oluşmasının nedeninin, bayağı doğan (Falco peregrinus) ve bayağı atmaca (Accipiter nisus) gibi yırtıcı kuşlara karşı bir savunma mekanizması olduğu düşünülür.[30][31] Yoğun, küre benzeri bir şekil oluşturan sürü, bir lideri olmadan hareket eder ve bu esnada sürekli olarak büyür, küçülür veya şekil değiştirir. Sürüdeki her bir birey, en yakınındaki bireyin hareketine göre yönünü ve hızını ayarlar.[32] Şehir merkezi, ağaçlık ve sazlıklarda 1,5 milyona kadar bireyden oluşan sığırcık sürüleri, dışkılarıyla birtakım sorunlara yol açabilir. Toplamda 30 cm kalınlığa kadar ulaşabilen dışkılar, içerdiği kimyasallar nedeniyle ağaçların ölümüne yol açar. Daha az miktarlardaki dışkılar ise gübre görevi görür. Dolayısıyla orman bekçileri, sürüleri bulundukları yerden kaldırıp ihtiyaç olan yere yönlendirmeye çalışarak bu etkiden yararlanmakta ve büyük toksik dışkı birikintilerinin oluşmasını engellemeye çalışırlar.[33]
İlkbaharda, Yutland'ın güneybatısındaki deniz tarafında bulunan bataklıkların üzerinde, günbatımından önce bir milyondan fazla sığırcığın oluşturduğu sürülerin uçuşu gözlemlenebilir. İskandinavya'nın kuzeyindeki kuşlar nisan ayının ortasında üreme bölgelerine göç etmek için ayrılmadan önce mart ayından itibaren sürüler hâlinde toplanmaya başlar. Sürü davranışının yarattığı gökyüzünde silüet olarak görülen karmaşık şekillerin oluşturduğu fenomene yörede sort sol ("kara güneş") adı verilir.[34] Birleşik Krallık'ta kış ortasında beş ila elli bin arasında kuşun oluşturduğu sürüler güneş doğmadan hemen önce gözlemlenebilir. Yörede bu sürülere "mırıldanma" anlamına gelen murmuration adı verilir.[35]
Büyük oranda böcekçil olan sığırcık, en çok haşere ve eklem bacaklılarla (Arthropoda) beslenir. Yedikleri böcekler arasında örümcekler (Araneae), çayır sinekleri (Tipulidae), güveler (Heterocera), mayıs sinekleri (Ephemeroptera), yusufçuklar (Anisoptera), küçük kızböcekleri (Zygoptera), çekirgeler (Caelifera), kulağakaçanlar (Dermaptera), sinir kanatlılar (Neuroptera), evcikli böcekler (Trichoptera), sinekler (Diptera), kın kanatlılar (Coleoptera), yaprakarıları (Symphyta), arılar (Apoidea), yaban arıları ve karıncalar (Formicidae) sayılabilir. Bu böceklerin hem erişkin hem de larvalarını yiyen sığırcıklar; solucanlar, salyangozlar, küçük amfibiler ve kertenkelelerle de beslenirler.[36] Başarılı bir üreme için omurgasızlarla beslenmeleri gerekli olsa da sığırcık hepçildir ve tahıl, tohum, meyve, nektar ve fırsat bulduğu durumlarda gıda atıklarıyla da beslenebilir.[37][38][39] Yüksek oranda sakkaroz içeren gıdaları kolaylıkla metabolize edemeyen sığırcıkgiller, bu özellikleriyle çoğu kuş familyasından ayrılırlar.[40] Azorlarda izole olarak yaşayan S. v. granti alt türü, burada bulunan ve soyu tehdit altındaki pembe sumru (Sterna dougallii) yumurtaları ile beslenir. Bu tür, ilkbahar aylarında üreme kolonileri için Azorlara dönmeden önce yöredeki sığırcık popülasyonunun itlafı gibi önlemlerle sayılarının kontrol altında tutulmasına çalışılmaktadır.[12]
Sığırcıklar çeşitli yöntemlerle beslense de, yerde dolaşarak toprağın üstünde ya da hemen altında bulunan böcekleri avlamak en çok kullandıkları yöntemdir. Genellikle kısa otların arasında dolaşmayı tercih eder ve sıklıkla otlayan memelilerin arasında ya da üstünde,[39] bu hayvanların dış parazitleri ile beslenirler.[16] Sürüler toplu olarak yerde beslenirken sürünün arkasındakilerin sürekli olarak beslenme fırsatlarının daha iyi olduğu ön kısma uçarak beslenmesi "silindir beslenme" olarak adlandırılır.[37] Sürü ne kadar büyükse, bir arada beslenen kuşlar birbirlerine o kadar yakındır. Sıklıkla bir yerde bir süreliğine beslenen sürü, topluca daha önce beslendikleri başka yerlere uçarak beslenmeye devam ederler.[37]
Sığırcıklarda üç farklı besin arama davranışı gözlemlenmiştir. En yaygın olan arama davranışında kuş, bir böcek bulana kadar gagasını sürekli olarak rastgele bir şekilde toprağa saplar ve gagasını açarak toprakta bir delik bırakır. İlk olarak 1949 yılında Konrad Lorenz tarafından tanımlanan ve Almancada zirkeln olarak adlandırdığı bu davranış, aynı zamanda plastik çöp torbalarını delmek ve delikleri genişletmek için de kullanılır.[41] Genç sığırcıklar, bu tekniği geliştirmeleri için zamana ihtiyaçları olmalarından dolayı genellikle daha az böcekle beslenir.[27] İkinci yöntem, havada uçan böcekleri gagalarıyla kapmaktır. En az kullanılan üçüncü yöntem ise yerde hareket hâlindeki bir omurgasızı yakalamak için ileriye doğru hamle yaparak bunların topraktan çekilerek yenilmesidir.[37] Besine erişimi kısıtlı olan ya da beslenme için gün ışığının azaldığı dönemlerde sığırcıklar, yağ depolayarak vücut kütlelerini artırırlar.[42]
Eşleşmemiş erkek sığırcık, uygun bir oyuk ya da kovuk bulur ve dişi sığırcıkları çekebilmek için yuva yapmaya başlar. Bu esnada sıklıkla çiçek veya taze yeşil bitkilerle yuvayı süslese de, erkek kuşu eşi olarak kabul eden dişi kuş, sonradan bu süsleri yuvadan kaldırır.[29][43] Yuvada bulunan yeşil bitkilerin miktarı önemli olmasa da, dişiyi çekebilmek için yuvanın süslenmesinde kokulu otların kullanılmasının önem taşıdığı görülür. Civanperçemi (Achillea millefolium) gibi bitkilerin kokusu dişiler için çekici olabilir.[43][44]
Erkekler yuvayı yaparken sürekli olarak şakırlar ve dişilerin yuvaya yaklaştığını gördüklerinde şakımaları artar. Çiftleşme gerçekleştikten sonra, her iki kuş yuvayı birlikte yapmaya devam eder. Herhangi bir oyuk ya da kovuk içerisinde olabilen yuvalar için en çok kullanılan yerler içi oyuk ağaçlar, binalar ve kesik ağaç gövdelerinin yanı sıra insan yapımı kuş yuvalarıdır.[29] Nominat alt türde nadir olarak görülenin aksine S. v. zetlandicus, tipik olarak kayalıklarda bulunan yarık ve oyuklarda yuvalanır.[45] Genel olarak saman, kuru ot ve ağaç dalcıklarından yapılan yuvaların içine tüy, yün ve yumuşak yapraklar gibi malzemelerle döşenir. Dört ila beş gün kadar süren yuva yapımı, kuluçka süresince de devam edebilir.[29]
Sığırcıklar hem tek eşli hem de çok eşli olabilirler. Her ne kadar çoğunlukla yavrular bir erkek ve bir dişi kuştan oluşan çift tarafından büyütülse de, zaman zaman bu çifte yardımcı başka bir sığırcık da olabilir. Çiftler, bir koloninin parçası olduklarında aynı ağaçta ve çevredeki ağaçlarda başka yuvalar da bulunur.[29] Erkekler ilk çiftleştikleri dişi kuş hâlâ yuvadayken başka bir dişi ile de çiftleşebilirler. Tek eşli kaldıklarında daha yüksek üreme başarısına sahip olan erkekler, aynı zamanda birinci yuvalarında da ikinci yuvalarındakine oranla daha yüksek üreme başarısı gösterir.[46]
Sığırcıkların üreme dönemi ilkbahar ve yaz aylarıdır. Eşleşmeden sonra dişi kuş, birkaç günlük süre boyunca günlük olarak yumurtlar. Bu süre içinde kaybolan yumurtaların olması durumunda, dişi kuş bunlar yerine tekrar yumurtlar. Normalde, açık mavi ya da bazen beyaz olmak üzere parlak görünüme sahip oval şeklindeki dört ya da beş yumurta yumurtlanır.[29] Az ışık altında görece daha iyi görünmesi nedeniyle yumurtaların mavi renkli olacak şekilde evrimleştiği düşünülür.[47] 26,5 ila 34,5 mm boyundaki yumurtalar maksimum çapı 20,0 ila 22,5 mm arasındadır.[16]
Kuluçka süresi on üç gün kadar sürse de son yumurtlanan yumurta, ilk çatlayandan 24 saat kadar sonra çatlayabilir. Ebeveynlerin ikisi de kuluçkaya yatar, ancak dişinin kuluçka süresi erkekten fazladır. Geceleri, erkeğin toplu tünemeye dönmesiyle birlikte kuluçkada yalnızca dişi kalır. Yumurtadan çıktıklarında gözleri kapalı olan yavrular, aynı zamanda tüysüzdürler. Yedi günün ardından yumuşak hav tüyleri çıkarken dokuz gün içinde görmeye başlarlar.[29] Ebeveynler, hem yavruları hem de yuvanın içindeki malzemeyi ıslatması nedeniyle ısı yalıtımını azaltarak yavruların üşümesi riskini artıracağı için, yavruların yumurtalarından çıkmalarının ardından yuvadaki dışkıları temizlerler. Yaklaşık altı gün sonra yavruların vücut sıcaklıklarını kontrol edebilmeye başlamalarıyla birlikte, erişkinlerin bu temizleme işlemi sona erer.[48][49][50]
Yuvada üç hafta kadar kalan yavrular, bu süre zarfında hem erkek hem de dişi kuş tarafından beslenir. Palazlanmış kuşlar bir iki hafta kadar daha ebeveynler tarafından beslenmeye devam eder. Bir sığırcık çifti, aynı yuvayı kullanarak ve içini tekrar yumuşak malzeme ile döşeyerek yılda üç kere kuluçkaya yatabilir.[29] Ancak tipik olarak iki kere kuluçkaya yatarlarken[16] 48° kuzey enleminin kuzeyinde tek kuluçka dönemi görülür.[24] İki ay içerisinde ilk tüylerine kavuşan genç yavrular, takip eden yılda da erişkin rengi tüylerine bürünür.[29]
Sığırcık yuvalarında tür içi kuluçka parazitleri yaygın olarak görülür. Üreme döneminde eşleşmemiş ama kolonide bulunan dişiler, sıklıkla diğer çiftlerin yuvalarına yumurtlarlar.[51] Palazlanmış sığırcıkların da kendi yuvalarını ya da komşu yuvaları işgal ederek yeni kuluçkadan çıkan yavruları dışarı attıkları gözlemlenmiştir.[29] Sığırcık yuvalarında yavruların palazlanma başarısı %48 ila %79 arasında, üreme yaşına gelme başarısı %20 iken erişkinlerin hayatta kalma başarısı ise %60'a yakındır. Sığırcıkların ortalama yaşam süreleri 2 ila 3 yıl iken[24] kaydedilmiş en uzun yaşam süresi 22 yıl 11 aydır.[52]
Sığırcıkların en yaygın avcıları yırtıcı kuşlardır. Avcılara karşı sığırcık sürülerinin tipik tepkisi, uçarken kıvrılan şekillere girerek ortak bir görüş alanına sahip olmak ve uçarak kaçmaktır. Uçuş becerilerine yırtıcı kuşlar nadiren karşılık verebilir.[53][54] Erişkin sığırcıklar; bayağı çakır kuşu (Accipiter gentilis) ve bayağı atmaca (Accipiter nisus) gibi atmacalar[55] ile bayağı doğan (Falco peregrinus), delice doğan (Falco subbuteo) ve bayağı kerkenez (Falco tinnunculus) gibi doğan ve kerkenezler tarafından avlanırlar.[56][57] Kara çaylak (Milvus migrans), kızıl çaylak (Milvus milvus), şah kartal (Aquila heliaca), bayağı şahin (Buteo buteo) ve Circus approximans gibi daha yavaş olan yırtıcı kuşlar ise daha kolay yakalanabildikleri için palazlanmış ya da genç sığırcıkları tercih eder.[58][59][60] Geceleri gruplar hâlinde tünediklerinde; kukumav (Athene noctua), kulaklı orman baykuşu (Asio otus), kır baykuşu (Asio flammeus), bayağı peçeli baykuş (Tyto alba), alaca baykuş (Strix aluco) ve bayağı puhu (Bubo bubo) gibi baykuşlar tarafından avlanmaya müsaittir.[61][62]
Kuzey Amerika'da 20'den fazla tür atmaca, baykuş ve doğanın sığırcıkları avladığı bilinmekte olup erişkin sığırcıkları en çok avlayan yırtıcı kuşlar bayağı doğanlar ve boz doğanlardır (Falco columbarius).[63][64] Çiğdecilerin (Acridotheres tristis) bazen sığırcık yumurtalarını, yavrularını ve hatta erişkinlerini yuvalarından çıkarttığı bilinir[29] ve kuluçka paraziti olan küçük balkılavuzu (Indicator minor), yumurtalarını sığırcık yuvalarına bırakır.[65] Yuvalara tırmanabilen kakımlar (Mustela erminea), rakunlar (Procyon lotor)[66][67] ve sincaplar (Sciurus spp.) gibi memeliler tarafından yuvaları talan edilebilmekte iken[24] kediler de dikkatsiz yavruları avlayabilirler.[68] Diğer yandan sığırcıklar ise yaygın olarak, özellikle diğer sığırcıklar ve ağaçkakangiller (Picidae) olmak üzere başka kuşları yuvalarından dışarı atarlar.[69][70]
Sığırcıklar, çeşitli parazitlerin konağıdır. Amerika Birleşik Devletleri'nin altı eyaletinde, 300 sığırcık üzerinde yapılan bir araştırmada, bireylerin her birinde en azından bir çeşit parazit bulunduğu tespit edilmiştir. Bunların %99'u pire (Siphonaptera), akar ve keneler (Ixodida) gibi dış parazitler taşırken %95'inde de çeşitli kurt tipi iç parazit bulunmaktaydı. Kan emici dış parazitler konağı öldüğünde ayrılırlar, ancak diğerleri öldükten sonra da ceset üzerinde kalırlar. Deforme olmuş gagası olan bir sığırcığın üzerinde muhtemelen ayıklayamadığı için yüksek miktarda ısırıcı bit (Mallophaga) bulunmuştur.[71]
Ceratophyllus gallinae, sığırcık yuvalarında en sık görülen pire türüdür.[72] Muhtemelen diğer türlerin yuvalarını kullanması nedeniyle C. fringillae de sıklıkla sığırcık yuvalarında görülür.[73] Görülen bitler arasında Menacanthus eurystemus, Brueelia nebulosa ve Stumidoecus sturni sayılabilir. Diğer eklem bacaklı parazitler arasında Analgopsis passerinus, Boydaia stumi, Dermanyssus gallinae, Omithonyssus bursa, O. sylviarum, Proctophyllodes türleri, Pteronyssoides truncatus ve Trouessartia rosteri gibi kene ve akar türleri sayılabilir.[74] D. gallinae, yine bir parazit olan Androlaelaps casalis tarafından avlanır. Parazit türlerinin sayıları üzerinde bu şekilde bir kontrol olması neden kuşların eski yuvaları kullanmaya hazır olduğunu gösterir.[75]
Sığırcıklara musallat olan dış parazitlerden uçan böcekler arasında bit sineklerinden (Hippoboscidae) Omithomya nigricornis[74] ve saprotrof sineklerden Camus hemapterus sayılabilir. C. hemapterus, konağının tüylerini kırarak yeni çıkan tüy örtüsünün ürettiği yağlarla beslenir.[76] kahverengi güve (Hofmannophila pseudospretella) türü güvenin larvaları, yuvalardaki dışkı ya da ölü yavrular gibi atıklarla beslenir.[77] Haemoproteus cinsi tek hücreli kan parazitleri sığırcıklarda yaygın olarak görülse de,[78] yuvarlak solucanlardan çatallı solucan (Syngamus trachea) türü parazit daha yaygındır. Bu solucan, akciğerlerden soluk borusuna ilerler ve konağının boğulmasına yol açabilir. Büyük Britanya'da en çok parazit barındıran yabani kuşlar ekin kargası (Corvus frugilegus) ile sığırcıktır.[79] Tespit edilmiş diğer iç parazitler arasına Prosthorhynchus transverses türü diken başlı solucan (Acanthocephala) da sayılabilir.[80]
2017 tahminlerine göre sığırcıkların küresel popülasyonu, 38.400.000 km2'lik üreme alanı ile 33.200.000 km2'lik geçici alana yayılan 150 milyon kuştan oluşur.[81] Kuzey yarımkürede yaygın olarak bulunan sığırcık Avrasya kökenlidir ve Avrupa, Afrika'nın kuzeyi (Fas'tan Mısır'a kadar), Hindistan (asıl olarak kuzey bölgelerde ama düzenli olarak güneye doğru ilerler,[82] Maldivler[83]), Nepal, Suriye, İran ve Irak dahil olmak üzere Orta Doğu ve Çin'in kuzeybatısında yaşar.[81]
Avrupa'nın güneyi ve batısı ile 40° kuzey enleminin güneyindeki sığırcıklar genel olarak göçmen değildir;[24] ancak diğer popülasyonlar kışın görece sert geçtiği, toprağın donduğu ve besin bulmanın zorlaştığı Avrupa'nın kuzeyi, Rusya ve Ukrayna'dan güneybatı ve güneydoğuya doğru göç eder.[21][28] Sonbaharda Avrupa'nın doğusundan göç eden sığırcıklar Britanya'ya vardığında, burada yaşayan popülasyonun çoğu İber Yarımadası ve Afrika'nın kuzeyine doğru yola çıkar. Merseyside'da yuvada iken halka takılan 15.000 sığırcık içinden bazı bireylere yılın farklı zamanlarında Norveç, İsveç, Finlandiya, Rusya, Ukrayna, Polonya, Almanya ve Hollanda gibi yerlerde rastlanmıştır.[84] Japonya ve Hong Kong'da gözlemlenen görece az sayıdaki popülasyonun nereden geldiği bilinmemektedir.[28] Kuzey Amerika'da kuzeyde yaşayan popülasyonlar belirli bir göç modeli geliştirmiştir ve Kanada'da yaşayan popülasyonları kışları buradan göç ederler.[85] Kanada'nın doğusundaki kuşlar güneye, daha batısındaki kuşlar ise Amerika Birleşik Devletleri'nin güneybatısına göç ederler.[16]
Sığırcıklar, insan yapısı yapıların ve ağaçların yeterli miktarda yuva yapma ve tüneme imkânı sağladığı kentsel ve banliyö bölgelerini tercih eder. Sazlıklar da tercih edilen bir tüneme yeridir ve tarla, otlak, golf sahası ve havaalanlarında, kısa çimlerin besin aramayı kolaylaştırdığı yerlerde beslenirler.[37] Ara sıra açık ormanlık alanlarda ve Avustralya'da fundalıklarda da bulunurlar. Sığırcıklar nadiren yoğun ve nemli ormanlık alanlarda yaşar ancak deniz kıyılarında kayalıklarda yuva yaptıkları ve sahilde yosunlar arasında besin aradıkları görülür. Çok geniş ve farklı habitatlara uyum sağlayabilme yetileri sayesinde çok geniş bir alana yayılmış ve deniz kıyısından 1.900 m rakıma kadar farklı alanlarda yaşayabilirler.[37]
Sığırcık; Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Afrika, Kuzey Amerika, Fiji ve Karayipler'deki bazı adalara sokulmuş ve buralarda başarıyla üremiştir. Bunun bir sonucu olarak kuşlar; Tayland, Güneydoğu Asya ve Yeni Gine'ye de göç edebilir.[37]
İngiltere'den gemiyle getirilen beş sığırcık, Kasım 1949'da Venezuela'daki Maracaibo Gölü yakınlarında salınmış, ancak sonrasında ortadan kaybolmuştur.[86] 1987'da, Arjantin'in başkenti Buenos Aires'teki parklarda yuvalanmış bir sığırcık popülasyonu gözlemlenmiştir.[39][87] Bu tarihten sonra, başlarda popülasyonu yok etmek için bazı girişimler yapıldıysa da sığırcık, Atlas Okyanusu kıyısının 30 km kadar yakınında kalmaya devam ederek yaşam alanını her yıl ortalama 7,5 km genişletir. Arjantin'de sığırcıklar, özellikle ağaçkakanların açtığı kovuklar gibi doğal ve insan yapısı oyuklarda yuva yaparlar.[87]
Avustralya'ya, tarım ürünlerine musallat olan haşerelerle mücadele etmek amacıyla sokulmuştur. İlk göçmenler sığırcıkların, ketenin döllenmesine de yardımcı olacağına inanarak gelmesini beklemiş ve yeni gelen kuşların kullanması için tarlaların yanına kuş yuvaları koymuşlardır. Sığırcıklar Melbourne'e 1857 yılında, Sidney'e de bundan yirmi yıl sonra getirilmiştir.[37] 1880'lerin sonuna gelindiğinde ülkenin güneydoğusunda popülasyonlar, özellikle alıştırma komitelerinin çalışmalarıyla yerleşebilmeyi başarmıştır.[88] 1920'lere gelindiğinde sığırcıklar Victoria, Queensland ve Yeni Güney Galler'de yaygın olarak yaşamakta; ancak artık zararlı tür olarak görülmekteydi.[37] Her ne kadar Batı Avustralya'da ilk sığırcık 1917 yılında görüldüyse de eyalete yayılmaları engellenebilmiştir. Kurak Nullarbor Ovası doğal bir bariyer teşkil eder ve Batı Avustralya'da otuz yıl boyunca 55.000 sığırcığı itlaf eden kontrol yöntemleri uygulanmıştır.[89] Sığırcıklar ayrıca Lord Howe Adası le Norfolk Adası'nda da koloniler oluşturmuştur.[86]
Yeni Zelanda'ya gelen ilk göçmenler tarım yapmak için araziyi temizledikten sonra, önceki besin kaynaklarından mahrum kalan tırtıl ve diğer böcek sürülerinin ekinleri yediklerini gördüler. Yörede yaşayan yerel kuşlar ise insana yakın yaşamaya alışık olmadığından dolayı zararlı böceklerle mücadele etmek için Avrupa'dan sığırcıklar getirilmiştir. İlk olarak sığırcık 1862 yılında Nelson Alıştırma Derneği tarafından getirilmiş ve sonraları başka kuşların getirilmesine devam edilmiştir. Günümüzde sığırcıklar, ülkenin en kuzeyindeki Kermadec Adaları ile en güneyindeki Macquarie Adası dahil ülkenin tamamına yayılmışlardır.[90][91]
Fiji'deki ilk sığırcıklara 1925 yılında, Ono-i-Lau ve Vatoa adalarında rastlandığı kaydedilmiştir. Muhtemelen Kermadec Adaları'nda bulunan Raoul Adası'ndaki kuşlar bu adalara gelmiştir. Fiji'deki popülasyon sınırlı olarak yayılmış ve 1990'da soyunun tükendiği kaydedilmiştir.[92] Sığırcıklar, Tonga'da da hemen hemen aynı zamanlarda kolonileşmiş ve 1980'lerin başında adalar grubunun kuzeyine doğru yayılmışlardır.[93][94] Ancak Tonga'da 1988 yılında 50 kadar kuşluk bir sürü gözlemlenmiştir[95] bu da soyun sürdürülmesine yeterli miktar olmadığı için durumu şüphelidir.
Başarısız iki girişimden sonra[96] William Shakespeare'in eserlerinde geçen her kuş türünü Amerika Birleşik Devletleri'ne getirmeye çalışan Eugene Schieffelin'in 1890'ta, New York'taki Central Park'a 60 kadar sığırcık saldığı belirtilse de,[97][98] bunun doğruluğu şüphelidir.[99][100] Hemen hemen aynı tarihlerde Portland Ötücü Kuşlar Kulübü de Portland, Oregon'da 35 çift sığırcığı doğaya saldı. Yöreye yerleşen bu kuşlar, 1902 yılında ortadan kayboldu. 1940'ların ortasında Pasifik Kuzeybatısı'nda tekrar ortaya çıkan sığırcıkların 1890 yılında Central Park'a salınan sığırcıkların soyundan geldikleri düşünülür.[96] Günümüzde Alaska ile Kanada'dan başlayıp Meksika'nın güneyine kadar uzanan bölgede on milyonlara ulaşan Kuzey Amerika'daki sığırcık popülasyonu, Kuzey Amerika Kuş Üremesi Gözlemi verilerine göre 1966 ile 2015 yılları arasında %51 oranında azalmıştır.[81]
Sığırcık, Jamaika'ya 1903 yılında sokulmuş ve Bahamalar ile Küba, Amerika Birleşik Devletleri'nden doğal yollarla gelen sığırcıklarla kolonize olmuştur.[24][101] Sığırcık Jamaika, Büyük Bahama ve Bimini'de oldukça yaygın olup Bahamaların diğer kısımlarında, Küba'nın doğusunda[102] Cayman Adaları, Porto Riko ve St. Croix'da görece nadir görülür.[103]
Güney Afrika'ya sığırcık, Cecil Rhodes tarafından 1897 yılında sokulmuştur. Zamanla yayılan sığırcık popülasyonu, 1954 yılında ülkenin batısında Clanwilliam, doğusunda da Port Elizabeth kadar ulaşmıştır. Günümüzde, ülkenin güneyinde daha yaygın bulunan sığırcıkların sayısı Johannesburg'e doğru azalır. Batı Kap, Doğu Kap ve Özgür Devlet eyaletleri ile Lesotho'nun alçak kesimlerinde yaşayan sığırcıklar; KwaZulu-Natal, Gauteng ve Namibya'nın Oranjemund şehri yakınlarında görece daha nadir görülür. Göçmen olmayan Güney Afrika popülasyonu, insanlarla iç içe ve antropojenik habitata sahiptir. Daha kurak ve böcek aranamayacak kadar sert topraklı bölgelerden uzak durarak sulanmış arazileri tercih ederler. Yöreye endemik kuşlar ile oyuklarda yuva yapma konusunda rekabet içindedirler; ancak endemik kuşlar için doğal yaşam alanlarının yok olması daha büyük bir tehdittir. Üreme mevsimi eylül ile aralık ayları arasındadır ve üreme dönemi dışında özellikle sazlıklarda olmak üzere büyük sürüler hâlinde toplanırlar. Kentsel ve tarımsal alanlarda en yaygın kuş türüdür.[104]
Sığırcıklar, telkurtları (Agriotes) gibi zararlı böceklerle beslendikleri için Avrasya'nın kuzeyinde yararlı bir tür olarak kabul edilir ve başka coğrafyalara sokulmasının nedenlerinden biri de bu davranışıdır. Türün, Yeni Zelanda'da Costelytra zealandica türü böceklerle mücadelede etkili olduğu görülmüştür.[16] Avustralya'ya sokulmasında kuş yuvalarının yapılması, kuşların üreme başarılarını artırmıştır.[37] Sovyetler Birliği'nde sığırcıklar için 25 milyon kuş yuvası yapılmıştır.[16] Zararlı bir tür olarak görüldüğü Amerika Birleşik Devletleri'nde Tarım Bakanlığı, çok sayıda böceğin sığırcıklar tarafından yendiğini belirtir.[105]
Avustralya ve Kuzey Amerika gibi Sturnus cinsinin diğer üyelerinin bulunmadığı yerlere sokulan sığırcıkların yuva olarak kullanılan oyuk ve kovuklar için yerel türlerle rekabet içine girerek bu türleri olumsuz yönde etkilemiştir. Kuzey Amerika'da sığırcıkların gelmesinden Poecile cinsi kuşlar, sıvacı kuşları (Sitta), ağaçkakanlar, mor kırlangıçlar (Progne subis) ve diğer kırlangıç (Hirundinidae) türleri etkilenmiş olabilir.[96][106] Avustralya'da yuva yerleri için rekabet içinde olduğu türler arasında Platycercus elegans ile Platycercus eximius sayılabilir.[107] Yerel türlerin popülasyonlarının azalmasındaki rolleri ve tarıma verdikleri zararlar nedeniyle sığırcık IUCN'in en kötü 100 istilacı tür listesinde yer alır.[108]
Sığırcıklar; üzüm, şeftali, zeytin, frenk üzümü ve domates gibi meyve ve sebzeleri yiyerek yeni ekilmiş tohumlara ve yeni filizlere ise bunları kazarak zarar verebilir.[39][109] Ayrıca hayvan besinlerini yer ve dışkılarıyla tohumları dağıtırlar. Avustralya'nın doğusunda Asparagus asparagoides, böğürtlen ve Chrysanthemoides monilifera gibi bitkilerin sığırcıklar tarafından yayıldığı düşünülür.[110] Amerika Birleşik Devletleri'nde sığırcıkların tarıma verdiği zararın yıllık yaklaşık US$800 milyon olduğu tahmin edilir.[105] Sığırcıklar, Güney Afrika'da tarıma zararlı olarak kabul edilmez.[65]
Sürülerin büyüklüğü de sorunlara neden olabilir. Uçakların jet motorlarına yakalanabilen sığırcıkların bu şekilde yol açtığı en ölümcül kaza 1960'ta, Boston'da meydana gelmiştir. Bu kazada sığırcık sürüsüne dalan turboprop uçak denize çakılmış ve 62 kişi ölmüştür.[111]
Sığırcık dışkılarında, insanlarda akut pulmoner histoplazmozise neden olan Histoplasma capsulatum mantarı bulunabilir. Sığırcıkların tünedikleri yerin altında birikmiş olan dışkılarda bu mantar yaşamını sürdürebilir.[16] Sığırcıklardan insanlara başka hastalıkların da bulaşma potansiyeli bulunur.[96][105]
Verdikleri zararlar nedeniyle sığırcık popülasyonlarının kontrol altında tutulması için çeşitli girişimler vardır. Doğal üreme alanı içinde bu mücadele yöntemleri, zaman zaman kanunlarla belirlenmiştir. Örneğin sığırcığın ticari amaçla yiyecek olarak avlandığı İspanya'daki avlanma dönemi, yasalarla düzenlenir. Zararlı bir tür olarak görüldüğü Fransa'da, yılın büyük bir bölümünde avlanması serbesttir. Büyük Britanya'da 1981 Yaban Hayatı ve Taşra Kanunu ile korunan sığırcıkların "kasti olarak öldürülmesi, yaralanması ya da alıkonulması; etkin kullanım hâlindeki yuvalarının alınması ya da yuvalara zarar verilmesi" yasakken Kuzey İrlanda'da ise 1985 tarihli Yaban Hayatı Kanunu, "yetkili bir kişinin, tarıma yönelik ciddi zararları önleme ya da kamu sağlığı ve güvenliğini koruma amacıyla sığırcıkları kontrol altında tutmasına" olanak verir.[112] Sığırcıklar, göçmen olduğu için mücadele edilen popülasyon çok geniş bir alandan gelmiş olabilir ve dolayısıyla da üreme popülasyonları çok büyük oranda etkilenmeyebilir. Avrupa için değişkenlik gösteren yasalar ve göçmen olan popülasyonlar nedeniyle mücadele girişimleri uzun vadede sınırlı olarak başarılı olabilir.[109] Korkuluklar gibi öldürücü olmayan yöntemlerle kuşları kaçırmak ise yalnızca geçici olarak etkili olabilir.[24]
Şehirlerde bulunan sürüler, yaptıkları gürültü ve dışkılarının kokusu ile pisliği nedeniyle sorunlara neden olabilir. 1949 yılında Londra'daki Big Ben'in akrep ve yelkovanına o kadar çok kuş tünemiştir ki saat durmuştur. Bunu engellemek için ağlarla sürülerin konmasını engelleme, saçaklara kimyasal madde sürme ve sığırcık alarm çağrılarının hoparlörlerle yayınlanması gibi yöntemler başarılı olamamıştır.[113]
Sığırcık, sokulduğu yerlerde yasalarla koruma altında değildir ve yaygın mücadele yöntemleri uygulanabilir. Kurulan kuş yuvalarının girişlerinin, sığırcıkların gerek duyduğu boyut olan 1,5 cm çapından küçük yapılmasıyla bu yuvaları kullanmaları engellenir. Ayrıca kuşları beslemek için kurulan kuş yuvalarından tüneme için yapılan çıkıntıların iptal edilmesi de sığırcıkların bunları ziyaret etmesini engeller.[96]
Batı Avustralya hükûmeti, 1895 yılında sığırcıkların eyalete getirilmesini yasaklamıştır. Doğudan gelen sürüler rutin olarak öldürülmüş, genç kuşlar tuzaklarla ve ağlarla yakalanmıştır.[88] Bir kuşun işaretlenerek GPS ile takip edilmesi ve sürünün bulunması gibi yeni mücadele yöntemleri geliştirilmiştir.[114] Bir başka yeni teknik ise Avustralya sığırcıklarının DNA'sının analizi ile göç eden kuşların nereden geldiğinin tespiti ile daha iyi önleme stratejilerinin geliştirilmesidir.[115] 2009 yılına gelindiğinde Batı Avustralya'da kalan sığırcık sayısı 300 kuş kadardı ve eyalet hükûmeti o yıl dahi sığırcıklarla mücadele için A$400.000 bütçe ayırmıştı.[116]
Amerika Birleşik Devletleri'nde sığırcıklar, göçmen kuşların avlanmasını yasaklayan 1918 Göçmen Kuş Antlaşması Yasası kapsamında değildir.[117] Yuvaları bozmak, yumurtaları toplamak, genç ve erişkin kuşları yakalamak ya da öldürmek için hiçbir izin gerekmez.[96] 1966 yılında sığırcıklar tarafından yenebilecek ve onları öldürebilecek; ancak memeliler için çok zehirli olmayan ve ölü kuşları yiyen evcil hayvanların ölümüne neden yol açmayan bir kuş zehrinin üretimi için çalışmalara başlanmıştır. Bu kriterlere en çok uyan kimyasal, günümüzde Starlikit adıyla pazarlanan DRC-1339 adlı kimyasaldı.[118] 2008 yılında Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti, yaklaşık 1,7 milyon sığırcığı zehirledi, yakaladı ya da tüfekle vurdu ki bu mücadele edilen türler arasında sayıca en fazla yok edilen türdür.[119]
Sığırcıklar, evcil hayvan olarak ya da bilimsel araştırmalarda da kullanılır. Çok sayıda bireyin aynı kümeste bir arada tutulabilmesi, boyutlarının küçük olması dolayısıyla da kolaylıkla tutulabilmeleri gibi çeşitli açılardan kullanılmaları pratiktir. Esaret altında kalmaya kolayca alıştıkları ve şakıma, üreme ve uçma gibi doğal davranışları da göstermeye devam ettikleri için tercih edilirler. Edimsel koşullanma deneylerine de iyi cevap verirler.[120]
Sığırcıklar; etoloji, davranış ekolojisi, nörobiyoloji alanlarında öğrenme, üreme fizyolojisi ve biyolojik ritmler, uçuş aerodinamiği ya da şarkı öğrenme ve üretme gibi konularda yapılan araştırmalarda denek olarak kullanılırlar.[120][121] Laboratuvar araştırmalarında kullanılan sığırcıklar genellikle doğal ortamlarında yakalanılan hayvanlardır.[120][121] Açık alanda büyük kafeslerde tutulmalarının dışında laboratuvarlarda üretilmeleri nadiren başarılı olabilir çünkü gençlerin beslenmesi için uygun besinler laboratuvar ortamında bulunamaz. Dolayısıyla denek olarak kullanılan sığırcıklar ya erişkin olarak ya da yumurtadan çıktıktan birkaç gün sonra yakalanırlar. Yeni doğmuş yavrular yakalandıktan sonra kendi başlarına beslenebilene kadar bakıcılar tarafından elde beslenir. Elde beslenerek büyütülen yavruların esarete uyum sağlamaları yetişkin olarak yakalanan bireylere göre daha fazladır.[120] Tek dezavantajları dışkıları ile ortalığı kirletmeleri ve insanlara geçebilecek hastalıklara karşı önlem alınması gerekliliğidir. Sığırcıklar, laboratuvar araştırmalarında güvercinden (Columba livia domestica) sonra en çok kullanılan ikinci kuş türüdür.[40]
Konrad Lorenz, Hz. Süleyman'ın Yüzüğü (King Solomon's Ring) adlı kitabında yeni doğmuş sığırcık yavrularının "kolaylıkla yuvadan alınabilmesi" ve "dikkatli bir şekilde büyütüldükten sonra bakımının kolay olması" nedeniyle sığırcıktan "fakirin köpeği" ve "sevilesi bir şey" olarak söz eder.[122][123] Sığırcığın taklitçilik yeteneği, birtakım sanat eserlerinde de kendine yer bulmuştur. Orta Çağ'a tarihlenen Galce yazılmış Mabinogion'daki kahramanlardan Branwen, evcilleştirdiği sığırcığa "kelimeler öğretir" ve İrlanda Denizi'nin ötesine kendisini kurtarmaya gelen kardeşlerine mesaj gönderir.[124] Gaius Plinius Secundus bu kuşlara Latince ve Yunanca tüm cümleler öğretilebileceğini iddia etmiştir ve William Shakespeare, IV. Henry (Henry IV) adlı oyununda sığırcığa bazı kelimeleri söylemesinin öğretilebileceğinden söz eder.[125]
Wolfgang Amadeus Mozart'ın sol majör piyano konçertosunun (KV. 453) bir bölümünü şakıyabilen evcil bir sığırcığı vardı.[113] Mozart altı hafta önce yazdığı ama henüz çalınmamış bir eserinden bir bölümü şakıyan sığırcığa bir dükkânda rastlayınca satın almıştı. Kuşa çok bağlanan Mozart, üç yıl sonra kuş ölünce ona görkemli bir cenaze töreni de düzenlemiştir. Bir Müzikal Şaka (K. 522) adlı eserinin de sığırcığın tuhaf ve alakasız şakıma stiline benzer bir tarzda yazıldığı ileri sürülür.[35] Evcil hayvan olarak sığırcık beslemiş olan başka insanlar da bu kuşun ne kadar kolaylıkla bazı kelimeleri öğrenebildiğinden bahseder. Kelimelerin sığırcıklar için hiçbir anlamı olmadığı için bazen insanlara uygunsuz gelen bir biçimde şakımalarının arasına sokarlar.[126]
Bazı Akdeniz ülkelerinde tuzakla yakalanan sığırcıklar besin olarak kullanılır.[16] Eti görece sert ve düşük kaliteli olduğu için genellikle güveçte pişirilir. Bir tarifte ne kadar zaman alırsa alsın eti yumuşayana kadar kısık ateşte kaynatılması gerektiği söylenir ancak ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlanılsın sığırcık eti "zamanla kazanılabilen bir zevk" olarak kabul edilir.[113][127][128]
Sığırcık, popülasyonunun azalma eğiliminde olmasına rağmen küresel popülasyonunun büyüklüğü nedeniyle Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından asgari endişe altındaki türler arasında listelenir. Avrupa'nın tamamında 19. yüzyıldan 1950 ve 1960'lara kadar sayıları önemli derecede artış göstermiştir. Yaklaşık 1830'larda S. v. vulgaris, Britanya Adaları'ndaki alanını genişletti ve daha önceleri bulunmadığı İrlanda ile İskoçya'ya yayıldı. S. v. zetlandicus alt türü ise Shetland ve Dış Hebridler'de zaten varlıklarını sürdürüyordu. 1850'den itibaren İsveç'in kuzeyinde, 1935'ten itibaren ise İzlanda'da üremeye başladı. Üreme alanı Fransa'nın güneyinden İspanya'nın kuzeydoğusuna, İtalya, Avusturya ve Finlandiya'ya genişledi.[14] Kara sığırcığın üreme alanının kuzeye doğru genişlediği İber Yarımadası'nda sığırcık, 1950'lerden itibaren üremeye başladı. Burada görülen yıllık 4,7 km'lik alan genişleme hızının görece yavaş olmasının nedeni, dağlık ve ormanlık alanların bulunmasıdır. İki benzer türün arasındaki doğrudan rekabet nedeniyle özellikle Fransa'nın güneybatısı ve İspanya'nın kuzeybatısında ilerlemeleri yavaşlamıştır.[16][129]
İsveç, Finlandiya, Rusya'nın kuzeyi (Karelya) ve Baltık devletlerinde 1980'lerden itibaren önemli ölçüde popülasyonlarının azalmasının yanı sıra orta ve kuzey Avrupa'da daha az ölçüde popülasyonları azalmaya başladı.[14] Bu bölgelerdeki kuşlar yoğun tarımdan kötü etkilenmişler ve çeşitli ülkelerde popülasyonları %50'den fazla azaldığı için korunma listelerine alınmışlardır. Kuzey İrlanda gibi yerlerde bulunan popülasyonların sabit kalmasına rağmen Birleşik Krallık'taki popülasyon 1966 ila 2004 yılları arasında %80 oranında azalmıştır. Genel olarak popülasyonların azalmasının nedeni tarım uygulamalarındaki değişiklikler nedeniyle genç kuşların hayatta kalma oranının düşmesi olduğu sanılır.[130] Avrupa'nın kuzeyindeki yoğun tarım daha az otlak kalmasına dolayısıyla da yeni doğmuş yavruların yaşaması için gerekli olan otlaklarda yaşayan omurgasızların sayısının azalmasına neden olmuştur.[131]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.