Bu makale Yunanca metin içerir. Tarayıcınızda bu karakterlere uygun görüntüleme desteği bulunmadığı takdirde, soru işaretleri, kutular ve diğer semboller görebilirsiniz.
Müslüman Rumların günümüzde en çok yaşadığı ülke olan Türkiye'de; yaşadıkları bölgenin yerlisi olan ve Yunanistan ve Kıbrıs'tan göç etmiş pek çok Yunan bulunur.[17]
Osmanlı döneminde Yunanların Müslüman olmalarını gerektiren bir kanun yoktu ancak Osmanlı yönetiminin sosyal ekonomik zorluğunu aşmak için ya da Rum ruhban sınıfın bozulması nedeniyle birçok Yunan İslam dinini kabul etmiştir. Bir oryantalist, Thomas Walker Arnold Rum Kilisesi hiyerarşisi Hristiyanları büyük vergi ile yükledi ve Hristiyan cenaze töreni hakkı için yüksek ücret istediklerini dikkat çekti. Din adamları çocukları köle olarak sattığını iddia ediliyordu. İslam'a geçmeleri başka bir nedeni Arnold'a göre "entelektüel yaşamın enerjisi din ve namus konusunda tartışmasını yasaklayan dogmatizmin ağırlığın altında ezen kilise despotizm" ine haline gelen Rum Kilisesi'nin durumuydu. Arnold'a göre diğerleri "Kutsal Ayin'de maya veya mayasız ekmeğin kullanmasının gibi ehemmiyetsizliğine sonsuz muhavere sağlayan Hristiyan doktrinlerin aksine İslam ilkelerinin açık anlayışı olduğu için Hristiyanlığı bırakıp İslam'a geçtiler.[18]
Pontus Rumcası (Yunanistan’dakilerin aksine kendi dillerini "Pontiaka" (Ποντιακά Podiaka) yerine "Romeika" (Ρωμαίικα) olarak tanımlarlar, Karadeniz'in güney sahillerine yakın yerlerde topluluklar halinde dağılmış Müslüman Rumlarca konuşulmaktadır. Pontuslu Müslüman Rumlar, daha çok Trabzon'da bulunmakla birlikte pek çok bölgede iskan etmektedirler. Pontus Rumcası şu bölgelerde konuşulmaktadır:[19][20]Tonya ve Tonya'ya bağlı 6 köy, Beşköy’e bağlı 6 köy, Sürmene, Köprübaşı ve Maçka‘daki Galyana Vadisi’nde bulunan 9 köy. Galyana Vadisi’ndekiler, 1929 yılında Beşköy’de gerçekleşen yıkıcı bir selden sonra buradaki Ortodoks Pontus Rumları’nın mübadele sonrası terk ettikleri evlerine yerleştirildiler. En büyük Pontuslu Müslüman Rum topluluğu Of Vadisi’nde (Çaykara, Dernekpazarı ve Of’un bir kısmı) bulunur. Çaykara ilçesinde 23 tane köyde Rumca konuşulmaktadır,[21] bölgedeki anadili Rumca olan kişilere göre Çaykara ilçesinde 70 tane Müslüman Rum köyü vardı ancak yaşanan büyük göç nedeniyle bu sayı değişmiştir.[22] Ayrıca Dernekpazarı’na bağlı 12 tane Müslüman Rum köyü vardır.[21] 1914 yılında Ekümenik Patrikhane’nin yaptığı resmî sayıma göre sadece Pontus bölgesinde yaklaşık 190.000 Müslüman Rum yaşıyordu.[23] Yıllar geçtikçe, Trabzon bölgesinden Türkiye'nin İstanbul, Sakarya, Zonguldak, Bursa ve Adapazarı gibi bölgelerine yoğun göçler yaşanmıştır.[21] Ayrıca 1960’larda Türkiye’den Almanya’ya göç edenler de olmuştur.[21] Pontus’daki pek çok Müslüman Rumlar (hatta gençler bile) konuştukları dili ya akıcı ya da akıcıya yakın bir şekilde konuşurlar.[24] Erkekler genellikle Türkçe ve Rumca olmak üzere çift dillidir. Ancak kadınlar genellikle Rumca konuşurlar.[24] Pontuslu Müslüman Rumlar ayrıca; Rize (daha çok İkizdere ilçesinde bulunur), Artvin, ve Rus İmparatorluğu‘nun Kars Oblastı (bkz. Kafkasya Rumları) ve Gürcistan gibi diğer yerleşim yerlerinde de bulunabilir (bkz. Gürcistan’da İslam). Günümüzde bu bölgedeki Müslüman Rumlar[25] kendilerini Türk olarak görmektedir.[22][26] Türkiye’de bu topluluk ”Rum” veya “Yunan” olarak adlandırılır. Ancak Pontuslu Müslümanlar, bu terimleri Yunanistan, Hristiyanlık ve Türk düşmanı olarak algılandığı için kendilerini tanımlamak için kullanamazlar. Ayrıca kendi dillerini ”Rumeyka“, ”Rumca” ya da ”Rumcika” olarak tanımlarlar.[27] Yunanistan'dakiler kendi dillerinin dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren Rumeyka yerine «Ελληνικά» (Okunuşu;Ellinika) olarak tanımlıyorlar.[28] Pontuslu Müslümanlar Hanefi mezhebine bağlıdırlar ve katı dini hassasiyetleriyle ve birçok âlim yetiştirmeleriyle bilinirler.[24]
Girit Türkleri (Yunanca: Τουρκοκρητικοί) ya da Girit Müslümanları terimi,[29][30][31]Girit'te 1908 yılında Yunan hakimiyetinin başlamasından biraz önce veya sonrasında Osmanlı hakimiyetindeki başka bir bölgeye giden ve nüfus mübadelesi sonrası Çanakkale'den İskenderun'a uzanan sahil şeridi boyunca yerleştirilen Yunanları kapsar.[32] Türkiye'ye yerleşmeden önce, Girit'teki Hristiyan halk ile Müslüman halk arasındaki toplumsal ilişkilerin kötüleşmesi, onları önce Osmanlı daha sonra ise Türk kimliğini benimsemeye itmiştir.[33] Okumuş kişilerin sayısı az olmasına rağmen, bazı Giritli Müslümanlar toplulukları için Arap harflerini kullanarak[34] Yunan dilinde şarkı, şiir gibi edebi eserler verdiler.[31] Günümüzde, Ege sahili boyunca çeşitli yerleşim yerlerinde yaşayan yaşlı Giritli Müslümanlar, Girit Rumcası'nı akıcı bir şekilde konuşurlar.[32] Ayrıca, Giritli Müslüman gençler arasında da bu dili akıcı bir şekilde konuşan kişiler bulunmaktadır.[35] Ancak Müslüman Giritlilerin çoğu konuştukları dilin Yunanca olduğunun farkında değillerdir.[29] Dillerini genellikle Yunanca yetine Giritçe veya Kritika (Κρητικά) olarak adlandırırlar. Giritli Müslümanların geneli Hanefi olmakla birlikte toplumun dini görüşünü ve dini hoşgörüsünü etkilemiş Bektaşi bir azınlık da bulunmaktadır. 1898 yılında özerk Girit Devleti'nin kurulmasının ardından, Doğu Akdeniz çevresindeki diğer Osmanlı hakimiyetindeki bölgelere önemli sayıda Giritli Müslüman yerleştirilmiştir. Bunların çoğu Girit Rumcası'nı günümüzde de anadil olarak konuşabildikleri Hamidiye ve Trablusşam'a yerleşmekle birlikte, Susa ve Bingazi gibi Trablusgarp'ın doğu kısmındaki şehirlere yerleşenler de olmuştur. Trablusgarp'a yerleşenler genellikle Yunan soyadlarıyla ayırt edilebilir. Bu topluluğun yaşlıları halen evlerinde Girit Rumcası'nı konuşmaktadır.[32] Ayrıca Grekofon Girit Müslümanlarından oluşan küçük topluluklar, hala Yunanistan'da Oniki Ada, Rodos ve Kos'ta bulunmaktadır.[36] Bu topluluklar, bölgeye 1948 yılında Yunanistan'ın parçası haline gelmeden önce yerleşmişlerdi ve Türk kimliği altında diğer Müslüman topluluğa entegre edildiler.[36]
Epir bölgesindeki bütün Müslümanlara Türkler “Yanyalılar”; Yunanlar ise Τουρκογιαννιώτες (Türk Yanyalılar) derdi. 1912 ve 1923 yıllarında olmak üzere iki göç döneminde Türkiye'ye göç ettiler. Nüfus Mübadelesi’nden sonra Epirli Grekofon Müslümanlar İstanbul’un Anadolu yakasına, özellikle Erenköy'den Kartal'a kadar olan bir bölgeye (zamanında bu bölgede zengin Ortodokslar yaşıyordu) yerleştirildiler.[37] Epirli Müslüman nüfusunun çoğunluğu Arnavut kökenli olsa da Yunan asıllı olanlar da az değildi. Bu Yunan asıllı olanlar: Suli,[38]Margariti (ikisinin de çoğunluğu Müslüman),[39][40]Yanya, Preveze, Luros, Paramythia, Koniçe ve bunun gibi Pindus Dağları bölgesinde bulunan pek çok yerleşim yeri örnek verilebilir.[41] Kimlikleriyle ilgili olarak, Yanya ve Paramythia'da çoğunluk olan ve Parga ve muhtemelen Preveze’de nüfusları fazla olan Yunan asıllı Müslüman nüfus,[34][42] " Arnavutlar ile aynı kimlik inşası yolunu paylaştı ve böylece Arnavutça konuşan sakinlerle aralarında belirgin bir farklılık oluşmadı."[37][42] 18. yüzyılda Yanya'da yaşamış olan Yunan Müslüman olan Hoca Esat Efendi Aristoteles'i Türkçeye çeviren ilk tercümandır.[43] Yanya’daki bazı Grekofon Müslümanlar, Arap Alfabesi’ni kullanarak Yunan Dili'nde, çoğunlukla şiir olmak üzere pek çok edebi eserler yazmışlardır.[34] Topluluk günümüzde tamamen Türkleştirilmiş durumdadır. Bu Yunan asıllılardan çok Arnavut asıllılardan oluşan Epirli Müslüman topluluğu, günümüzde genellikle Çam Arnavutları olarak anılır.
Batı Makedonya’daki Müslüman Rumlar,[12][30][44][45]İnce Karasu Nehri civarında da yaşamıştır.[46] Bu topluluk “Vallahades” ismiyle bilinir ve muhtemelen 1700'lerin sonuna doğru kitlesel olarak Müslüman olmuşlardı. Yunan Makedonyası ve Güney Balkanlar'daki çoğu İslam'ı kabul ederken Türk dili ve kimliğini de benimseyen toplulukların aksine bu topluluk Yunan kültürlerini ve dillerini korumuştur. Buna karşılık, Epir, Trakya ve Makedonya’nın diğer kısımlarındaki Grekofon Müslümanlar, Osmanlı ilk dönemlerinde Müslüman olurken Türkçe’yi de benimsediler ve böylece Osmanlı iktidar seçkinlerine daha kolay ve iyice asimile olmuşlardı. Todor Simovski'nin değerlendirmesine göre (1972), 1912'de Yunanistan'ın Makedonya bölgesinde 13.753 Müslüman Rum vardı.[47]
Yirminci yüzyılda, Vallahades, diğer Yunanlar tarafından dinlerinden dolayı Türk sayılıyordu ve Yunanistan ile Türkiye arasında dil ve etnik köken yerine dini bağlılığa (Hristiyan Ortodoks ve Müslüman) dayanan 1922-1923 nüfus değişiminden muaf değillerdi. Vallahades, Batı Asya'da, Kumburgaz, Büyükçekmece ve Çatalca gibi kasabalara veya Honaz’dakiler gibi köylere yerleştirildi.[30] Birçok Vallahades Romeika[30] adını verdikleri Yunanca’yı konuşmaya devam ediyor olsalar da Müslüman Türk akımına bağlı olarak Türkleştirildi.[48]
Grekofon Müslümanlar, Teselya'da da yaşıyorlardı.[49] Bu topluluk çoğunlukla Larisa, Trikala, Kardiça, Almyros ve Volos gibi şehirlerde ve bu şehirlerin çevresinde yoğunlaşmıştı. Ayrıca bu topluluk kasabalarda, Alasonya, Tyrnovos ve Almyros gibi bazı beldelerin köylerinde de bulunmaktaydı. Lampros Koutsonikas'a göre Alasonya kazasındaki Müslümanlar “Vallahades” denilen grupta sayılırdı.[50]Evliya Çelebi de Seyahatnâme’de Müslüman Grekofon halkın varlığından bahsediyor.[51] Ayrıca, Evliya ÇelebiSeyahatnâme'nin 8. cildinde Tesalya'da birçok Yunan asıllı Müslüman bulunduğundan da bahsediyor.[52] Argyropouli köyü halkı gibi bazı Ulah kökenli olup bu topluluğa asimile edilmiş olan Müslümanlar da vardır. 1881 İstanbul Antlaşması ile Teselya’nın Yunanistan Krallığı’nın kontrolüne geçmesinden sonra bu bölgenin Müslüman halkı, Osmanlı idaresindeki başka bölgelere göç etmeye başladı.[53] İngiliz Başkonsolosu Blunt, 19. yüzyılın son çeyreğinde “Yunanca’nın genellikle Türkler tarafından da konuşulduğunu ve Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında ortak bir dil gibi görüldüğünü” gözlemlemiştir.
1878'de Kıbrıs'ın Müslüman sakinleri, adanın 120.000 kişilik nüfusunun üçte birini oluşturuyordu. Bu üçte birlik kısım Türk ya da "Neo-Müslüman" olarak iki gruptan oluşuyordu. Bu "Neo-Müslüman" olan kısım Yunan kökenlidir, İslam'ı kabul etmiştir ve Yunanca konuşurdu. Ayrıca karakter olarak adadanın Hristiyan sakinlerine benzerlerdi. 1936'da bu topluluğun en son gruplarının Antalya'ya yerleştiği rapor edilmiştir. Bu topluluğun entegrasyon sırasında Yunancayı konuşmayı bıraktıkları düşünülüyor.[54] 1950'li yıllarda Kıbrıs'ta hala Grekofon Müslüman yerleşim yerleri bulunmaktaydı. Bunlar; Lapithou (Kozan), Platanisso (Balalan), Ayios Simeon (Avtepe) and Galinoporni (Kaleburnu) olmak üzere 4 tanedir. Ancak bu bölgelerin insanları, kendilerini "Türk" olarak tanımlamaktadır.[17] Ayrıca 2017'de yapılan bir araştırmaya göre Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Ortodoks Rumlar arasında güçlü bir genetik bağ vardır.[55]
Osmanlı döneminde hiçbir zaman büyük bir Müslüman nüfusa sahip olmamasına rağmen[56]Hios (Sakız), Lesvos (Midilli), Kos (İstanköy), Rodos, Lemnos (Limni) ve Tenedos (Bozcaada) gibi bazı Ege Adaları Yunan kökenli büyük bir Müslüman nüfusu içeriyordu.[57] Yunan İhtilali'nden önce Euboea (Eğriboz) Adası'nda da Müslümanlar da vardı. Bu adaların çoğunda Müslümanlar sadece adaların ana merkezinde ve bu merkezin çevresinde yaşıyorlardı. Günümüzde yaklaşık 5.000-5.500 civarı Grekofon Müslüman Kos (İstanköy) ve Rodos adalarında yaşamaktadır; çünkü bu adaların içinde bulunduğu On İki Adalar grubu zamanında İtalya'nın elindeydi ve bu nedenle oranın halkı Nüfus Mübadelesi'nden muaftı.
Orta Çağ'da, Kırım'daki Yunan halk, Kırım Tatarlarının dilsel asimilasyonuna rağmen, geleneksel olarak Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlı kaldı. Rus Çariçesi II. Katerina 1777-1778 yılında Kırım'ı Osmanlıların elinden aldığında yerel Ortodoks halk zorla sınır dışı edildi ve Azak Denizi’nin kuzeyine yerleştirildi. Sürgün edilmemek için bazı Yunanlar İslam’ı kabul etti. Kırım Tatarcası dilini konuşan Müslüman Kermençik Köyü (1945’te adı Vysokoe’ye çevrildi) Yunan kimliklerini korudu ve bir süre Hristiyan adetlerini gizlice devam ettirdi. 19. yüzyılda Kermençik’in alt yarısına Türkiye’den Hristiyan Yunanlar gelirken, üst kısmında Müslümanlar yaşıyordu. 1944 yılında Stalin yönetimi, Kermençik Müslümanlarını Kırım Tatarı saymış ve Kırım’daki diğer etnik azınlıklarla birlikte zorla Orta Asya’ya sürmüştür.[58]
Trablusşam'da yaklaşık 7.000, Suriye'nin Hamidiye kentinde ise yaklaşık 8.000 Yunan Müslüman bulunmaktadır. Bu Yunanların çoğu aslen Giritlidir.[9] Kaynaklar bu topluluğun 1866'da başlayan Girit İsyanı ile 1897 yılındaki Osmanlı-Yunan Savaşı arası dönemde Girit'ten ayrıldığını belirtiyor.[9] Sultan II. Abdülhamid, adadan kaçıp Osmanlı Devleti'ne sığınan Giritli Müslüman ailelerin Levant kıyılarından bir bölgeye yerleşmelerini sağladı. Bu yeni yerleşime II. Abdülhamid'e atfen Hamidiye ismi verilmiştir.
Lübnan'daki birçok Grekofon Müslüman, bir şekilde Giritli Müslüman kimliğini ve Yunan dilini korumayı başarmıştır.[59] Komşu toplulukların aksine bu Müslüman toplulukta, monogami yaygındır ve boşanmak utanç verici olarak görülür. Lübnan İç Savaşı'na kadar, birbirlerine sıkı sıkıya bağlıydılar ve genellikle akraba evliliği (Endogami) yaparlardı. Ancak birçoğu 15 yıl süren iç savaş yüzünden Lübnan'dan ayrıldı.[9]
Grekofon Müslümanlar, Hamidiye nüfusunun %60'ını oluşturmaktadır.[60] Oran daha yüksek olabilir ancak ailelerdeki melez ilişki sebebiyle kesin değildir. Topluluk kültürünü korumak konusunda çok hassastır. Yunanca bilgileri son derece iyidir. Tarihi anavatanlarıyla ilişkileri ise uydu televizyon ve akrabaları sayesinde mümkün oldu. Bu toplulukta da monogami yaygındır.[9] Günümüzde Hamidiye'deki Grekofon topluluğun çoğu kendilerini "Girit Müslümanları" olarak bir kısmı ise "Girit Türkleri" olarak tanımlar.[61]
1988 yılında, hem Suriye hem de Lübnan'da bulunan Grekeofon Müslümanlardan pek çok kişi dinlerinden dolayı Yunan Büyükelçiliği tarafından ayrımcılığa maruz kaldıklarını bildirmişti. Topluluk üyeleri kayıtsızlık ve hatta düşmanlık ile karşılanmış ve Yunancalarını geliştirmek istemeleri sebebiyle Yunanistan'a yapılacak geziler için vize ve fırsatlar verilmemiştir.[9]
Yusuf İslam[63] (doğum adı Steven Demetre Georgiou; nâm-ı diğer Cat Stevens), Aralık 1977'de,[64] şöhretinin zirvesindeyken Müslüman oldu ve 'Yusuf İslam' adını aldı.
Mehdî el-Muntazar, Şii İslam'da 12 İmamlar arasındaki 12. İmam. Annesi Bizans prensesi Nercis'tir.
I. İsmail, Safevî Hanedanı ve Safevî İmparatorluğu'nun kurucusu. Annesi Alemşah Halime Begüm'dür. Annesi, Uzun Hasan ve Despina Hatun'un kızıydı.
Osman Hamdi Bey, Osmanlı devlet adamı, arkeolog, müzeci, ressam ve sanat uzmanı. İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin kurucusudur. Yunan asıllı Sadrazam İbrahim Edhem Paşa ile Fatma Hanım'ın oğludur. 1821'deki Yunan İsyanı ve Sakız Adası Katliamı'ndan sonra öksüz kaldı ve Kaptan-ı Derya Koca Hüsrev Mehmed Paşa tarafından evlat edinildi.
İbn el-Rûmî, Fars bir anne ve azat edilip müslüman olan Bizanslı bir babanın oğluydu.
Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus, yaşamı boyunca İznik Rumlarından yardım isterdi. Annesi Yunan bir papazın kızıydı.
Şeyh Bedreddin, devrimci, ilahiyatçı, mutasavvıf, filozof ve Osmanlı Kazaskeri. Annesi Yunan Melek Hatun'dur.
Houtsma, Martinus T. (1987). E. J. Brill's first encyclopaedia of Islam: 1913 - 1936, Volume 6. Brill. s.1145. ISBN90-04-08265-4. RESMI, AHMAD Ottoman statesman and historian. Ahmad b. Ibrahim, known as Resmi, belonged to Rethymo (turk. Resmo; hence his epithet) in Crete and was of Greek descent (cf. J. v. Hammer, GOR, viii. 202). He was born in 1113 (1700) and came in 1146 (1733) to Stambul where he was educated, married a daughter of the Ke is Efendi
Gilman, Daniel Coit (1906). The New International Encyclopaedia. Dodd, Mead and company. s.644. OCLC223290453. A Turkish soldier and statesman, born of Greek parents on the island of Chios. In 1831 he was taken to Paris, where he was educated in engineering
Berkes, Niyazi – Ahmad, Feroz (1998). The development of secularism in Turkey. C. Hurst & Co. Publishers. s.29. ISBN1-85065-344-5. Ahmed Vefik Pasa (1823-91), the grandson of a Greek convert to Islam and the holder of several of the highest positions, was one of those interested in Ottoman studies.
Shaw, Wendy M. K. (12 Haziran 2003). Possessors and possessed: museums, archaeology, and the visualization of history in the late Ottoman Empire. University of California Press. s.2003. ISBN0-520-23335-2. (Osman Hamdi)…His father, Ibrahim Edhem, was born in the Greek Orthodox village of Sakiz. After being captured as a prisoner of war during a village revolt, he was sold as a slave to the chief naval officer, Kaptan-ı Derya Hüsrev Pasha, the head of the Ottoman Navy, who would also soon serve as vizier to the sultan.
Mackridge, Peter (2010). Language and national identity in Greece, 1766-1976. Oxford University Press. p.65. "Greek-speaking Muslims have not usually been considered as belonging to the Greek nation. Some communities of Greek-speaking Muslims lived in Macedonia. Muslims, most of them native speakers of Greek, formed a slight majority of the population of Crete in the early nineteenth century. The vast majority of these were descended from Christians who had voluntarily converted to Islam in the period following the Ottoman conquest of the island in 1669."
Hodgson, Marshall (2009). The Venture of Islam, Volume 3: The Gunpower Empires and Modern Times. University of Chicago Press. Chicago. pp.262-263. "Islam, to be sure, remained, but chiefly as woven into the character of the Turkish folk. On this level, even Kemal, unbeliever as he was, was loyal to the Muslim community as such. Kemal would not let a Muslim-born girl be married to an infidel. Especially in the early years (as was illustrated in the transfer of populations with Greece) being a Turk was still defined more by religion than by language: Greek-speaking Muslims were Turks (and indeed they wrote their Greek with the Turkish letters) and Turkish-speaking Christians were Greeks (they wrote their Turkish with Greek letters). Though language was the ultimate criterion of the community, the folk-religion was so important that it might outweigh even language in determining basic cultural allegiance, within a local context."
Poulton, Hugh (2000). "The Muslim experience in the Balkan states, 1919‐1991." Nationalities Papers. 28. (1): 46. "In these exchanges, due to the influence of the millet system (see below), religion not ethnicity or language was the key factor, with all the Muslims expelled from Greece seen as "Turks," and all the Orthodox people expelled from Turkey seen as "Greeks" regardless of mother tongue or ethnicity."
Beckingham, Charles Fraser (1957). "The Turks of Cyprus." Journal of the Anthropological Institute of Great Britain and Ireland. 87. (2): 170–171. "While many Turks habitually speak Turkish there are 'Turkish', that is, Muslim villages in which the normal language is Greek; among them are Lapithou, Platanisso, Ayios Simeon and Galinoporni. This fact has not yet been adequately investigated. With the growth of national feeling and the spread of education the phenomenon is becoming not only rarer but harder to detect. In a Muslim village the school teacher will be a Turk and will teach the children Turkish. They already think of themselves as Turks, and having once learnt the language, will sometimes use it in talking to a visitor in preference to Greek, merely as matter of national pride. It has been suggested that these Greek-speaking Muslims are descended from Turkish- speaking immigrants who have retained their faith but abandoned their language because of the greater flexibility and commercial usefulness of Greek. It is open to the objection that these villages are situated in the remoter parts of the island, in the western mountains and in the Carpass peninsula, where most of the inhabitants are poor farmers whose commercial dealings are very limited. Moreover, if Greek had gradually replaced Turkish in these villages, one would have expected this to happen in isolated places, where a Turkish settlement is surrounded by Greek villages rather than where there are a number of Turkish villages close together as there are in the Carpass. Yet Ayios Simeon (F I), Ayios Andronikos (F I), and Galinoporni (F I) are all Greek-speaking, while the neighbouring village of Korovia (F I) is Turkish-speaking. It is more likely that these people are descended from Cypriots converted to Islam after 1571, who changed their religion but kept their language. This was the view of Menardos (1905, p.415) and it is supported by the analogous case of Crete. There it is well known that many Cretans were converted to Islam, and there is ample evidence that Greek was almost the only language spoken by either community in the Cretan villages. Pashley (1837, vol. I, p.8) ‘soon found that the whole rural population of Crete understands only Greek. The Aghás, who live in the principal towns, also know Turkish; although, even with them, Greek is essentially the mother-tongue.’"
Özkan, Hakan (2013). "The Pontic Greek spoken by Muslims in the villages of Beşköy in the province of present-day Trabzon." Byzantine and Modern Greek Studies. 37. (1): 130-131.
Schreiber, Laurentia (2015).Assessing sociolinguistic vitality: an attitudinal study of Rumca (Romeyka)1 Eylül 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. (Thesis). Free University of Berlin. p.12. "Moreover, in comparison with the number of inhabitants of Romeyka-speaking villages, the number of speakers must have been considerably higher (Özkan 2013). The number of speakers was estimated by respondents of the present study as between 1.000 and 5.000 speakers. They report, however, that the number of Rumca-speaking villages has decreased due to migration (7).(7) Trabzon’da ban köylerinde konuşuluyor. Diǧer köylerde de varmış ama unutulmuş. Çaykaran’ın yüz yırmı köyu var Yüz yırmı köyünden hemen hemen yetmişinde konuşuluyor. F50 "[Rumca] is spoken in some villages at Trabzon. It was also spoken in the other villages but it has been forgotten. Çaykara has 120 villages. Rumca is more or less spoken in 70 of 120 villages.""; p.55. "Besides Turkish national identity, Rumca speakers have a strong Muslim identity (Bortone 2009, Ozkan 2013) functioning as a dissolution of the split between Rumca and Turkish identity by emphasising common religious identity. Furthermore, the Muslim faith is used as a strong indicator of Turkishness. Emphasis on Turkish and Muslim identity entails at the same time rejection of any Rumca ethnic identity (Bortone 2009, Ozkan 2013) in relation to Greece, which is still considered an enemy country (Sitaridou 2013). Denial of any links to Greece goes so far that some female respondents from G2 even hesitated to mention the word Rum or Greek. On the one hand, respondents are aware of the Greek origin of Rumca and may even recognize shared cultural elements. Due to the lack of a distinct ethnic identity, Rumca speakers have no political identity and do not strive to gain national acknowledgement (Sitaridou 2013, Bortone 2009, Macktidge 1987)"
Poutouridou, Margarita (1997). "18 Mayıs 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The Of valley and the coming of Islam: The case of the Greek-speaking muslims." Bulletin of the Centre for Asia Minor Studies. 12: 47-70.
Philliou, Christine (2008). "The Paradox of Perceptions: Interpreting the Ottoman Past through the National Present". Middle Eastern Studies. 44. (5): 672. "The second reason my services as an interpreter were not needed was that the current inhabitants of the village which had been vacated by apparently Turkish-speaking Christians en route to Kavala, were descended from Greek-speaking Muslims that had left Crete in a later stage of the same population exchange. It was not infrequent for members of these groups, settled predominantly along coastal Anatolia and the Marmara Sea littoral in Turkey, to be unaware that the language they were speaking was Greek. Again, it was not illegal for them to be speaking Greek publicly in Turkey, but it undermined the principle that Turks speak Turkish, just like Frenchmen speak French and Russians speak Russian."
Katsikas, Stefanos (2012). "Millet legacies in a national environment: Political elites and Muslim communities in Greece (1830s–1923)". In Fortna, Benjamin C., Stefanos Katsikas, Dimitris Kamouzis, & Paraskevas Konortas (eds). State-nationalisms in the Ottoman Empire, Greece and Turkey: Orthodox and Muslims, 1830-1945. Routledge. 2012. p.50. "Indeed, the Muslims of Greece included... Greek speaking (Crete and West Macedonia, known as Valaades)."
Dedes, Yorgos (2010). "Blame it on the Turko-Romnioi (Turkish Rums): A Muslim Cretan song on the abolition of the Janissaries". In Balta, Evangelia & Mehmet Ölmez (eds.). Turkish-Speaking Christians, Jews and Greek-Speaking Muslims and Catholics in the Ottoman Empire28 Mart 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Eren. Istanbul. p.324. "Neither the younger generations of Ottoman specialists in Greece, nor specialist interested in Greek-speaking Muslims have not been much involved with these works, quite possibly because there is no substantial corpus of them."
Kappler, Matthias (1996). "Fra religione e lingua/grafia nei Balcani: i musulmani grecofoni (XVIII-XIX sec.) e un dizionario rimato ottomano-greco di Creta." Oriente Moderno. 15. (76): 91. "In ogni caso, i musulmani cretesi, costituendo la maggior parte dei musulmani grecofoni, hanno risentito particolarmente dello scambio deile popolazioni del 1923 (anche se molti di loro erano emigrati già dagli anni ‘80 del secolo scorso, e in altre parti della Grecia addirittura subito dopo l’indipendenza), scambio che, come è noto, si basava sul criterio della millet ottomana, cioè sull’appartenenza religiosa, e non su quella linguistica (un’appartenenza "culturale" era impossibile da definirsi). Condividendo la sorte dei cristiani turcofoni venuti dall’Asia minore, i quali mutavano la struttura socio-culturale della Grecia, i musulmani grecofoni hanno dovuto lasciare le loro case, con la conseguenza che ancora fino a pochi anni fa in alcune città della costa anatolica (Çeşme, Izmir, Antalya) era possibile sentir conversare certe persone anziane, apparentemente "turche", in dialetto greco-cretese."
Tsitselikis, Konstantinos (2012). Old and New Islam in Greece: From historical minorities to immigrant newcomers. Martinus Nijhoff Publishers. p.45. "In the same period, there was a search for common standards to govern state-citizen relations based on principles akin to the Greek national ideology. Thus the Muslims found themselves more in the position of a being a national minority group rather than a millet. The following example is evocative. After long discussions, the Cretan Assembly adopted the proposal to abolish soldiers’ cap visors especially for Muslim soldiers. Eleftherios Venizelos, a fervent supporter of upgrading Muslims’ institutional status, voted against this proposal because he believed that by adopting this measure the Assembly "would widen instead of fill the breach between Christians and Muslims, which is national rather than religious". As Greek Christians gradually began to envisage joining the Greek Kingdom through symbolic recognition of national ties to the ‘mother country’, the Muslim communities reacted and contemplated their alternative ‘mother nation’ or ‘mother state’, namely Turkishness and the Empire. Indicatively, Muslim deputies complained vigorously about a Declaration made by the plenary of the Cretan Assembly which stated that they body's works would be undertaken ‘in the name of the King of Greece’. The transformation of a millet into a nation, a process which unfolded in response to both internal dynamics and outside pressures, was well underway."
Kotzageorgis, Phokion (2010). "Reworking the Ascension in Ottoman Lands: An Eighteenth-Century Mi'rājnāma in Greek from Epirus14 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.". In Gruber, Christiane J., & Frederick Stephen Colby (eds). The Prophet's ascension: cross-cultural encounters with the Islamic mi'rāj tales. Indiana University Press. p.297. "The element that makes this text a unicum is that it is written in Greek script. In the Ottoman Empire, the primary criterion for the selection of an alphabet in which to write was religion. Thus, people who did not speak—or even know—the official language of their religion used to write their religious texts in the languages that they knew, though in the alphabet where the sacred texts of that religion were written. Thus, the Grecophone Catholics of Chios wrote using the Latin alphabet, but in the Greek language (frangochiotika); the Turcophone Orthodox Christians of Cappadocia wrote their Turkish texts using the Greek alphabet (karamanlidika); and the Grecophone Muslims of the Greek peninsula wrote in Greek language using the Arabic alphabet (tourkogianniotika, tourkokretika). Our case is much stranger, since it is a quite early example for that kind of literature and because it is largely concerned with religious themes."; p.306. The audience for the Greek Mi'rājnāma was most certainly Greek-speaking Muslims, in particular the so-called Tourkogianniotes (literally, the Turks of Jannina). Although few examples have been discovered as yet, it seems that these people developed a religious literature mainly composed in verse form. This literary form constituted the mainstream of Greek Aljamiado literature from the middle of the seventeenth century until the population exchange between Greece and Turkey in 1923. Tourkogianniotes were probably of Christian origin and were Islamized sometime during the seventeenth century. They did not speak any language other than Greek. Thus, even their frequency in attending mosque services did not provide them with the necessary knowledge about their faith. Given their low level of literacy, one important way that they could learn about their faith was to listen to religiously edifying texts such as the Greek Mi'rājnāma.
Mackridge. Greek-speaking Moslems of north-east Turkey. 1987. p.117. "A similar adherence to Greek is shown by Moslem Cretans and their descendants who live on the western and southern coasts of Asia Minor; but these people defiantly talk about themselves as Cretan."
Comerford, Patrick (2000). "Defining Greek and Turk: Uncertainties in the search for European and Muslim identities". Cambridge Review of International Affairs. 13.(2): 250. "Despite the provisions of the Lausanne Treaty, some surprising and unforeseen anomalies were to arise. As yet, the Greek state did not include the Dodecannese, and many of the Muslims from Crete moved to Kos and Rhodes, began to integrate with the local Muslim population. When the Dodecannese were incorporated in the Greek state in 1948, the Turks of Kos and Rhodes found once again that they were citizens of Greece. On many occasions I have passed the dilapidated refugee village of Kritika ('the Cretans') on the coast road out of Rhodes town on the way to the airport; in the town itself, it is easy to pick out Turkish names on the marquees of sandal-makers, or on the names of kafenia and kebab stands. In Kos, the domestic architecture of the bi-ethnic village of Platani can be strongly reminiscent of rural styles in provincial Crete."
Yildirim, Onur (2006). Diplomacy and displacement: reconsidering the Turco-Greek exchange of populations, 1922-1934. Taylor & Francis. p.112. "As we learn from Riza Nur's memoirs, the Anatolian section of Istanbul, especially the districts from Erenköy to Kartal, which had been populated by the wealthiest of the Greek minority, was subjected to the invasion of the Albanian refugees from Janina, who spoke only Greek."
Das Staatsarchiv29 Temmuz 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Institut für auswärtige Politik (Germany), Berlin (Germany) Institut für ausländisches öffentliches Recht und Völkerrecht, Germany Auswärtiges Amt Today. Published 1904. Akademische Verlagsgesellschaft m.b.h.; p.31
Lambros Baltsiotis (2011). The Muslim Chams of Northwestern Greece: The grounds for the expulsion of a "non-existent" minority community18 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. European Journal of Turkish Studies. "It's worth mentioning that the Greek speaking Muslim communities, which were the majority population at Yanina and Paramythia, and of substantial numbers in Parga and probably Preveza, shared the same route of identity construction, with no evident differentiation between them and their Albanian speaking co-habitants."
Livanios, Dimitris (2008). "The Quest for Hellenism: Religion, Nationalism and Collective Identities in Greece (1453-1913)." The Historical Review/La Revue Historique. 3: 42. "in Macedonia there were also Greek-speaking Muslims, the valaades."
Kappler. I musulmani grecofoni. 1996. p.86. "Accenni alla loro religiosità popolare mistiforme "completano" questo quadro, ridotto, sulla trasmissione culturale di un popolo illetterato ormai scornparso: emigrati in Asia minore dalla fine del secolo scorso, e ancora soggetti allo scambio delle popolazioni del 1923, i "Vallahades", o meglio i loro discendenti, sono ormai pienamente assimilati agli ambienti turchi di Turchia."
Develi, Hayati (2011). Evliya Çelebi Seyahatnamesi‟ nin Verilerine Göre 17. yüzyıl Yunanistan‟ ında Dilsel Dağılım. Yapı Kredi Yayınları. ss.160-170. ISBN9789750821202.
The forgotten Turks: Turkmens of Lebanon3 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (report). Center for Middle Eastern Strategic Studies. February 2010. Retrieved 8 May 2015. p.13. "The number of Cretan Turks in Lebanon is not known precisely, but their number is estimated to be around 10.000. Those people call themselves Turks, but they are aware that they are of Cretan origin, so they call themselves "muhacirler" (immigrants)."
Werner, Arnold (2000). "The Arabic dialects in the Turkish province of Hatay and the Aramaic dialects in the Syrian mountains of Qalamun: two minority languages compared". In Owens, Jonathan, (ed.). Arabic as a minority language. Walter de Gruyter. p.358. "Greek speaking Cretan Muslims".
The forgotten Turks.2010. p.14. "The locals of Hamidiye do not describe themselves as Cretan Turks, but as Cretan Muslims or Ottomans. Some of the better educated locals in Tripoli have researched their roots and define themselves as Cretan Turks."
Klotz, "Multicultural Perspectives in Science Education: One Prescription for Failure".
"Al-Khazini (who lived in the 12th century), a slave of the Seljuk Turks, but of Byzantine origin, probably one of the spoils of the victory of the Seljuks over the Christian emperor of Constantinople, Romanus IV Diogenes."
Fitzsimmons, Mick; Harris, Bob (5 Ocak 2001). "Cat Stevens – A Musical Journey". Taped documentary interview synopsis. BBC2. 25 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Aralık 2008.
Genel
Wagstaff, J. M. (1978), War and Settlement Desertion in the Morea, 1685-1830 (İngilizce), 3, Transactions of the Institute of British Geographers
St. Clair, William (1972), That Greece Might Still Be Free The Philhellenes in the War of Independence (İngilizce), Londra: Oxford University Press, ISBN0-19-215194-0
Finlay, George (1861), History of the Greek revolution (İngilizce), Edinburgh: William Blackwood
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.