Girit Türkleri (Yunanca: Τουρκοκρητικοί veya Τουρκοκρήτες, Tourkokritikí veya Tourkokrítes, Türkçe: Giritli, Girit Türkleri veya Giritli Türkler, Arapça: أتراك كريت), Girit adasının Müslüman sakinleriydi. Osmanlı öncesi [kaynak belirtilmeli] ada halkından İslamiyet'e geçenlerin bir kısmı 19. yüzyıl başında Yunan milliyetçiliği akımlarının etkisinde kalarak Hristiyanlığa geri dönmüş (irtidad), Girit Türkleri toplumunun dışına çıkmışlar, Müslüman kalanlar ise Türk kimliğini benimseyerek kendilerine Türk demişlerdir.[2]
Giritli Türkleri, 17. yüzyılda Osmanlıların Girit'i fethinden sonra İslam'a geçen etnik Yunanlıların torunlarıydı.[3][4][5] Avrupalı gezginlerin hesapları, Girit'teki 'Türklerin' çoğunlukla Türk kökenli olmadığını, ancak Ortodoksluktan dönen Giritliler olduğunu belirtiyor.[6][7] Bu toplumun 19. yüzyıl sonlarında başlayan ve Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ile tamamlanan Anadolu'ya (veya komşu coğrafyalara) göç hareketinin günümüze uzanan bireyleri Girit Türkleridir. Girit Türklerinin Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ile Türkiye'ye gelenleri ağırlıklı olarak Çukurova, Ayvalık, İzmir, Bodrum, Side, Mudanya, Adana ve Mersin'e yerleşmişlerdir. Ayvalık ve Alibey/Cunda adasında hâlen nüfus çoğunluğunu teşkil eden Giritliler arasında Yunancanın Girit lehçesi de günümüze dek kullanılmaktadır.
Göç hareketi üç dalga hâlinde cereyan etmiştir. İlk dalga 19. yüzyıl sonlarında, adada Osmanlı hâkimiyetinin zayıflamasıyla Anadolu'ya dönmeyi tercih edenler ve özellikle de adanın doğu kısmında 1897'de cereyan eden "toplu katliamlar"dan (terim olayların görgü şahidi olan İngiliz gazeteci-yazar Henry Noel Brailsford'a ait; "wholescale massacre"[8]) kaçabilenlerdir.[9] İkinci dalga, yapısında adanın Türk-Müslüman azınlığı için temel haklar barındıran Girit Cumhuriyeti'nin (1896-1908) Osmanlı Devleti'nde II. Meşrutiyet'in ilanını takip eden dönemdeki otorite boşluğunu fırsat bilerek bir oldubitti ile Yunanistan'a bağlanması ile ayrılmak durumunda kalanlardır. Üçüncü ve son dalga ise, Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ile dönmüştür.
Psaradaki, Eleni (30 Ağustos 2021). "Oral Memories and the Cretan Identity Of Cretan Turks in Bodrum, Turkey". Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi Türk-Yunan İlişkileri Özel Sayısı, C. 5. ss.41-54. 9 Eylül 2021 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. With the term “Cretan Turks” we refer to the descendants of Islamized Cretans during the occupation of the island of Crete by the Turks in 1669. A large number of Cretans (as it also happened generally in Greece) became Muslims in order to avoid the socioeconomic hardships of the Ottoman Occupation of Crete.
Beckingham, C. F. (1 Nisan 1956). "The Cypriot Turks". Journal of the Royal Central Asian Society. 43 (2): 126-130. doi:10.1080/03068375608731569. ISSN0035-8789. The Cretan "Turks" were not ethnically Turkish, or even Anatolian at all. They were Cretans whose ancestors had accepted Islam at some time after the Turkish conquest of the island in the middle of the seventeenth century.
Hyland, Tim (18 Mayıs 2020). "Uğur Z. Peçe Uncovers a Forgotten Part of the History of Crete". Lehigh University (İngilizce). 9 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2023. the people known as the Cretan Turks—a Muslim people of Greek descent—ended up relocating, permanently, to Anatolia, Syria, Egypt, Libya and the Balkans [...] Though the island was home to both Christians and Muslims, both groups were of Greek origin.
Balta, E., & Ölmez, M. (2011). Between religion and language: Turkish-speaking Christians, Jews and Greek-speaking Muslims and Catholics in the Ottoman Empire. İstanbul: Eren.
[kaynak belirtilmeli] "The Cretans perpetrated a wholesale massacre at the expense of the Moslem minority in the eastern (Sitia) districts of the island in 1897. I saw with my own eyes young Moslem girls who had escaped mutilated from these horrors."
[kaynak belirtilmeli]Bu katliamlarla ilgili olarak Osmanlı arşivleri, Genelkurmay Başkanlığı, yerli ve yabancı bağımsız gözlemciler ve uluslararası diplomatik kaynaklarda zengin bir belge birikimi bulunmakta olup, bunların bir kısmı yayınlanmış ve akademisyenlerce değerlendirilmiştir.