En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları
1645-1669 Osmanlı-Venedik Savaşı
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Remove ads
Girit Savaşı veya Girit'in Fethi (Yunanca: Κρητικός Πόλεμος, İtalyanca: Guerra di Candia) Osmanlı-Venedik savaşlarının beşincisine verilen addır. Savaş Venedik Cumhuriyeti ve müttefikleri (Malta Şövalyeleri, Papalık Devleti ve Fransa) ile Osmanlı İmparatorluğu arasında gerçekleşmiştir. Girit adasının fethi 1645 yılında başlayıp 1669 yılına dek sürmüştür. Savaş kapsamında Girit haricinde Ege'de ve Dalmaçya'da da çatışmalar yaşanmıştır.
Remove ads
Girit'in büyük kısmı Osmanlılarca savaşın ilk yıllarında fethedilip Girit Eyaleti yapılsa da, Kandiye kalesi uzun süre direnmeye devam etmiştir. Kandiye Kuşatması 1648'den 1669'a kadar sürmüştür. Kuşatma süresince Venedikliler Osmanlı'nın ikmal yollarını keserek orduyu çekilmeye zorlamayı amaçlamıştır. Böylece çatışmalar ada dışına taşmış, çeşitli deniz muharebeleri ve kıyı baskınları yaşanmıştır.
Remove ads
Avlonya Hadisesi (1638) ve savaşın eşiğinden dönülmesi
Özetle
Bakış açısı
1573 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Venedik Cumhuriyeti arasında imzalanan ve Venedik'in Kıbrıs'ı Osmanlılara terkettiği İstanbul Antlaşması'ndan sonra 1645 yılına kadar iki devlet arasında 72 yıllık bir barış dönemi hüküm sürdü. Bu barış döneminin sınandığı en önemli vaka, 1638 yazında Marino Capello komutasındaki 30 gemilik bir Venedik donanmasının Ali Biçin Reis komutasında korsanlık faaliyetinde bulunan Tunus ve Cezayir eyaletlerine bağlı 16 parçalık filoyu takiple Osmanlıların Avlonya limanında kıstırıp tahrip etmesi oldu (tahribattan Avlonya limanı ve camisi de nasibini aldı). Bu hadise Osmanlı İmparatorluğu ile Venedik'i savaş durumuna getirdiyse de, uzun müzakerelerden sonra Venedik’in 30.000 düka altın tazminat vermeyi kabul etmesi[1] ile durum yatıştı (16 Temmuz 1639 tarihinde zararların tazminini öngören bir anlaşma imzalandı).[2] 1638 yılında Padişah IV. Murad'ın Bağdat Seferi'ne çıkması da Osmanlıların Venedik'e karşı şimdilik ayrı bir cephe açmama kararlarında etkili olmuştu.[3] Nitekim; IV. Murad 1640'ta ölüp yerine İbrahim geçince Osmanlı İmparatorluğu'nun Venedik'e bağışladığı kapitülasyonlar 1641 yılında yeni bir Ahidnâmeyle yenilendi.[4]
Remove ads
Sümbül Ağa Vakası (1644) ve Osmanlı-Venedik Savaşı'nın başlaması
Özetle
Bakış açısı
İki devlet arasındaki kriz 1638-1639 döneminde diplomasi yoluyla çözülse de, 1644 yılında bu sefer beklenmedik bir vaka iki devleti savaşa sürükledi. Sultan İbrahim tarafından azledilerek Mısır'a sürgüne gönderilen Darüssade Ağası Sümbül Ağa’yı yeni görev yerine götüren İbrahim Reis kalyonu; Sümbül Ağa’nın malları, cariyeleri ve seçkin atlarıyla birlikte Mekke'ye kadı tayin edilen Bursevî Mehmed Efendi ve o sene hacca gidecek 3.000 kadar hacı adayını da alarak (sadece dört topla ve yetersiz cephaneyle) yola çıktıktan sonra Rodos güneyinde Malta korsanlarının saldırısına uğradı (28 Eylül 1644). Saldırıda Sümbül Ağa, İbrahim Çelebi ve pek çok insan ölürken geminin mallarına el koyan korsanlar, gemiyi Girit'in Hanya limanına götürdüler. Gaspedilen geminin mallarının bir bölümü Girit'in Venedikli valisine hediye edildiği gibi, bir bölümü de Girit'te satıldı.[5]
Bu vaka üzerine Osmanlılar müteakip sefer mevsimi için askerî hazırlıklara başladılar. Olası bir taarruzun Malta'ya yönelmesi beklenirken (Osmanlı donanması son olarak 1614 yılında Malta'yı istila etmişti), 30 Nisan 1645'te Çanakkale'den çıkan Silahdar Yusuf Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 21 Haziran 1645'te Navarin'e ulaştı ve 23 Haziran 1645'te Girit'e çıkarma yaptı.[6]
Remove ads
Osmanlıların Girit'te üstünlük kurması (1645-1648)
Özetle
Bakış açısı

Osmanlı donanması 25 Haziran 1645'te kuşattığı Aya Todori adasındaki kaleyi ele geçirerek güvenli bir sığınak bulduktan sonra, 27 Haziran'da kuşattığı Hanya'yı 22 Ağustos'ta fethetti.[7]
Venedik Cumhuriyeti Osmanlıların bu taarruzu karşısında müttefiklerinden yardım istedi. 71 parçalık Venedik donanması toplam 21 gemiden oluşan Papalık, Toskana, Napoli ve Malta filolarıyla buluşarak 4 Eylül 1645'te Hanya açıklarına ulaştıysa da, Osmanlı donanmasıyla ve Hanya'daki Türk garnizonuyla çatışmaya girmekten kaçındı. Müttefik donanma 3 Ekim'de Girit sularından ayrılarak 23 Ekim'de Messina'ya döndü ve kışlamak üzere limanlarına dağıldı.[8] Kasım ayında ise Girit Serdarı Silahdar Yusuf Paşa Hanya'da kuvvetli bir garnizon bırakarak İstanbul'a döndü, ancak bu hareketinden dolayı Padişah İbrahim tarafından idam ettirildi (22 Ocak 1646).
1646 yılında Venedik (savaşın müteakip evresinde neredeyse her yıl deneyeceği üzere) Osmanlı donanmasını Çanakkale Boğazı'nda ablukaya alarak Girit'teki Osmanlı kuvvetlerine yönelik lojistik hattını kesintiye uğratma stratejisini hayata geçirdi. Bununla birlikte; Bozcaada'yı ele geçirmek isteyen Tomaso Morosini komutasındaki Venedik filosu ve birliği 31 Mart 1646 tarihinde adaya çıkarma yapan Rumeli Beylerbeyi Küçük Hasan Paşa komutasındaki Osmanlı birliğince yenilgiye uğratıldı. Boğazdan çıkan Koca Musa Paşa komutasındaki Osmanlı donanması ada önlerindeki muharebede Venediklileri mağlup ederek ablukayı kırdı ve 26 Mayıs 1646'da Hanya limanına vararak Osmanlı donanması karaya takviye birlikleri çıkardı. 7 Ekim'de adanın bir diğer kuvvetli kalesi Resmo'yu kuşatan Osmanlı ordusu 16 Kasım 1646'da kaleyi fethetti.[9]
Hanya'dan sonra Resmo'nun da kaybına engel olamayan Venedik Başamirali Capello Venedik Senatosu tarafından azledildi ve yerine Battista Grimani getirildi.[10] Venedik Donanması Ege Denizi'ndeki harekâtını sürdürdü ve Hanya'dan dönen Osmanlı Donanması'yla çarpıştığı 27 Ocak 1647'de Bibercik Deniz Muharebesi'nde hem Venedikli Amiral Tomasso Morosini hem de Osmanlı Kaptan-ı deryası Koca Musa Paşa öldüler. Muharebe belirleyici mahiyette olmasa da ve iki taraf birbirine üstünlük sağlayamasa da, iki donanmanın da komutanlarının ölmesi açısından önemlidir. İnebahtı Deniz Muharebesi'nden (1571) bu yana ilk kez bir Kaptan-ı deryanın bir deniz muharebesinde çarpışırken ölmesi bu mevkiye atanan ardıllarını daha temkinli yaptı. Öte yandan, hala kadırga ağırlıklı Osmanlı donanmasının da kalyon ağırlıklı hale gelmiş Venedik donanmasından ateş gücü ve top menzili açısından geride kalmaya başladığı görüldü (Osmanlılar ilk kadırgadan kalyona geçiş denemesini 1651'de yapacaklar, ancak başarılı olamayınca asıl geçiş Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın sadrazamlığı [1676-1683] döneminde 1680'den sonra mümkün olacaktır[11]).
1647 yılında çekingen davranarak Ege Denizi'ndeki Venedik blokajını aşamayan Kara Musa Paşa'nın yerine getirilen Damat Fazlı Paşa'nın Girit'e ulşatırdığı takviye kuvvetlerle Küçük Hasan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu adanın Kandiye hariç diğer önemli kalelerini (Yerapetra, Mirabelo ve Milopotamu) zaptetmeyi başardı.[12] Bu suretle; 1648 yılına gelindiğinde Türk ordusu adanın Kandiye hariç neredeyse tamamına hâkimiyet kurmuş ve adıgeçen kaleyi ablukaya almıştı. 1648 yılında ise Ege Denizi'ne gelen 48 parçalık Venedik donanması İpsara adası civarındayken 17 Mart 1648'de çıkan karayel fırtınası nedeniyle felakete uğradı.[13] Dolayısıyla, 1648 sefer mevsimi başladığında Osmanlı ordusu ve donanması Kandiye'yi de ele geçirerek adanın fethini tamamlamaya çok yakın durumdaydı.
Remove ads
Venedik'in Ege ve Dalmaçya'da üstünlüğü ele geçirmesi (1648-1657)
Özetle
Bakış açısı

1654-1657 arasınde Osmanlı donanması Venediklilerin Çanakkale Boğazı önündeki ablukasını aşma çabalarında çok büyük zorluklarla karşılaştı ve bu durum iç buhranlara neden oldu. 1654 yılında Kaptan-ı Derya Kara Dev Murat Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması 16 Mayıs 1654'te Giuseppe Delfino komutasındaki Venedik donanmasını Çanakkale önlerinde mağlup ederek[14] Ege'ye açılmayı başardı. Buna mukabil, bir yıl sonra Zurnazen Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 21 Haziran 1655'te Lazaro Mocenigo komutasındaki Venedik donanmasına İkinci Çanakkale Deniz Muharebesi'nde mağlup oldu. Bununla birlikte, hırpalanmış Osmanlı donanması Venediklilerin taarruz ettiği Mora'daki Benefşe kalesini kuşatmadan kurtarmayı başardı.[15]. 1656 yılı ise Osmanlılar için felaket oldu. Nitekim; Sarı Kenan Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 26 Haziran 1656'daki Üçüncü Çanakkale Deniz Muharebesinde Lorenzo Marcello komutasındaki Venedik donanmasına karşı büyük bir yenilgi aldı. Osmanlı donanması 1571 yılındaki İnebahtı Deniz Muharebesi'nden beri en ağır yenilgiyi alırken, Venedikliler 5 mavna, 13 kadırga ve 6 kalyonu ele geçirdiler, ayrıca 4 mavna, 34 kadırga ve 22 kalyon ise battı ya da yakıldı. Buna ilaveten Osmanlı gemilerindeki yaklaşık 5.000 Hristiyan forsa da Venedikliler tarafından kurtarıldı.[16] Buna karşılık, Venedik donanması sadece 3 gemi kaybetmiş; ayrıca 207 denizcisi ölmüş, 260'ı yaralanmış, 94'ü ise kaybolmuştu. Ölenler arasında Donanmanın komutanı Lorenzo Marcello da vardı. Venediklilere destek olan Malta filosu gemi kaybetmezken, 40 denizcisi ölmüş ve 100'den fazlası yaralanmıştı.[17] Venedik donanması bu zaferinden sonra Limni ve Bozcaada'yı işgal etti.

Osmanlı donanması'nın 1655 ve 1656 yıllarında uğradığı bu büyük yenilgiler İstanbul'da büyük bir buhrana yolaçtı. 4-8 Mart 1656 tarihlerinde İstanbul'da patlayan askerî isyan Vaka-i Vakvakiye ile sonuçlandı ve aşırı baskı altındaki Padişah IV. Mehmed âsilerin istediği saray ağalarını öldürtmek zorunda kaldı. Osmanlı donanmasının 26 Haziran'daki hezimeti ise buhranı derinleştirdi. Venedik donanmasının İstanbul önlerine gelme olasılığına karşı Sadrazam Boynueğri Mehmed Paşa'nın sağlam göstermek için surların deniz tarafını badanalatması ve üzerindeki evleri yıktırması başkentte daha büyük bir paniğe yol açtı ve yiyecek ve eşya fiyatları aşırı derecede yükseldi. Hazinenin sıkıntısını gidermek için "imdâdiye" adıyla bir vergi konulduysa da bundan umulan gelir sağlanamadı. IV. Mehmed, topladığı meşveret meclisinde bizzat sefere çıkma isteğinde bulunduysa da sadrazam tarafından engellendi. Ardından ise 15 Eylül 1656'da Köprülü Mehmed Paşa olağanüstü yetkilerle Sadrzamlığa getirildi ve Osmanlı tarihinde 1683'e dek sürecek Köprülüler Devri başladı.[18] Osmanlılar 1656-1657 kışını İnebahtı sonrasındaki gibi donanmalarını yeniden inşa ederek geçirdiler. 1657 yazında Kaptan-ı Derya Topal Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, karadan Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa'nın da desteğiyle 17-19 Temmuz 1657 tarihinde Venedik donanmasıyla Çanakkale Boğazı önlerinde yaptığı deniz muharebesinde (kayıplara uğramasına rağmen) zafer kazandı.[19] Ağustos ayında Ege Denizi'ne açılan Osmanlı donanması 31 Ağustos'ta Venedik işgalindeki Bozcaada'yı, ardından ise 12 Kasım'da Limni'yi kuşatıp geri almayı başardı.[20] Bu sayede, Osmanlılar Venediklilerin Çanakkale Boğazı önündeki ablukasını kırmış oldular.
Remove ads
Savaşta göreli durgunluk dönemi (1658-1665)

Osmanlılar Venedik donanmasının Çanakkale ablukasını kırıp Limni ve Bozcaada'yı geri aldıktan sonra Ege Denizi'ndeki askerî duruma denge geldi. 1658 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun (kendisine tâbi devletler arasında bulunmakla birlikte II. György Rakoçi idaresinde bağımsız hareket etmeye başlayan) Erdel Krallığı'yla giriştiği savaş İstanbul'un dikkatini (1662'ye dek) Girit'ten Macar cephesine kaydırmasına yolaçtı. Bu dönemde, Venedik'in İstanbul'a elçi göndererek Osmanlılara yaptığı barış teklifi, Osmanlıların Girit'in tamamen kendilerine terki koşulunun Venediklilerce kabul görmemesi nedeniyle bir sonuca ulaşmadı.[21][22]
Çanakkale Deniz Muharebesi'nde ölen Amiral Mocenigo'nun yerine Francesco Morosini Başamiralliğe getirildi.
1658 yılında Morosini'nin filosu Ege Denizi'nde fırtınaya tutulup tahribata uğradı, Çanakkale açıklarına giden Contarini de Osmanlı donanmasının Ege'ye açılmasını engelleyemedi. Venedik donanmasının planladığı Hanya taarruzu Osmanlıların zamanlıca haber alıp kaleyi berkitmeleri sonucu iptal edilirken, Osmanlı donanmasının da Ege'deki son Venedik adası İstendil'e saldırısı da sonuçsuz kaldı. Venedik ve müttefiklerinin General Proveditore Marino Marcello komutasında Ayamavra'ya taarruzları da Türk garnizonu tarafından püskürtüldü.
1659 yılında da Venedik donanması Osmanlılara göre nispeten faal tutumunu sürdürdü. Kalamata, Halkidiki, Çeşme ve Meis'i yakan Venedikliler buraları ele geçiremediler. Venedik ve Osmanlı donanmaları iki kez muharebeye tutuştuysa da Nisan'daki Sakız ve Çanakkale deniz muharebelerinde taraflar sonuç alamadılar. Aynı yıl Köprülü Mehmed Paşa Fatih Sultan Mehmed tarafından 1456'da inşa edilen Kale-i Sultaniye ve Kilitbahir kalelerinin Çanakkale Boğazı'nın savunması için yetersiz kalmaya başladığını görerek Gelibolu Yarımadası'nın ucuna Seddülbahir kalesini[23], Anadolu yakasının girişine ise Kumkale'yi inşa ettirdi.
1660 yılına gelindiğinde Osmanlılar Erdel'le mücadelerine odaklanmayı sürdürürken, savaş yorgunu Venedik'te de Fransa ile İspanya arasındaki 1635-1659 savaşını bitiren Pireneler Antlaşması'ndan sonra (son dönemde Osmanlılarla ilişkileri soğuklaşan) Fransa'dan destek alabilme olanağı ortaya çıktı[24] (o tarihe kadar Venedik Papalık, Toskana, Napoli ve Malta'dan destek alıyordu). 1660 Nisan'ında Prens Almerigo d'Este komutasındaki 4.200 Fransız askerini, Alman paralı savaşçıları ile Savoy askerleri izledi. Bununla birlikte, Venedik'in 22 Ağustos-15 Eylül 1660 tarihlerindeki Hanya Kuşatması Türk birliklerince püskürtüldüğü[25] gibi, Eylül'de Kandiye önlerinde kuşatmayı sürdüren Türk ordusuna yönelik taarruz da başarısız oldu. Ağır kayıplara uğrayan Fransız birliğinin komutanı Prens Almerigo yaralı olarak nakledildiği Nakşa'da öldü, Fransız birliği de geri döndü. Hanya ve Kandiye'de yenilgilere uğrayan Venedikli Başamiral Francesco Morosini'nin yerine Giorgio Morosini atandı.
1661 yılında Ege'ye açılan Osmanlı donanması ablukaya aldığı İstendil'de hastalanan kaptan-ı derya Hüsambeyzade Ali Paşa'nın ölümü üzerine geri çekildi. Ada civarında kalan Osmanlı filosuna Değirmenlik civarında yetişen Venedik donanması buradaki muharebede Osmanlı filosunun artçı gemilerini imha etti.
1662 yılında ise Venedik donanması bu defa 29 Eylül'de İstanköy Deniz Muharebesi'nde Mısır'dan gelen Osmanlı takviye filosuna büyük zarar verdi. 1663, 1664 ve 1665 yıllarında ise kaydadeğer hiçbir çarpışma olmadı.
Remove ads
Osmanlıların son taarruzu ve zaferi (1666-1669)
Özetle
Bakış açısı
Osmanlı İmparatorluğu; 1658-1662 arasında Erdel'le, 1663-1664 arasında da Kutsal Roma İmparatorluğu'yla savaşlarını zaferle bitirdikten sonra, yeniden Girit'teki mücadelesine odaklandı. 23 Mart 1666'da Divan'da Girit Seferi için Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa Serdarlığa, Kaptan-ı derya Merzifonlu Kara Mustafa Paşa onun yerine Sadaret Kaymakamlığına, Şam Beylerbeyi Kaplan Mustafa Paşa da Kaptan-ı deryalığa atandı.[26]
İstanbul'da sefer hazırlıkları yapılırken, Venedik İstanbul'da 12 yıldır gözetim altında tutulan Balyosu aracılığıyla yeni bir barış teklifinde bulundu. Buna mukabil Türk tarafı barış koşulları olarak; (I) Suda kalesinin yıkılması, (II) Kandiye kalesinin Venediklilerde kalmasına karşılık her yıl 12.000 altın ödenmesi, (III) Savaş tazminatı olarak 100.000 altın ödenmesi, (IV) Venediklilerin Dalmaçya ve Bosna'da zaptettikleri kalelerin geri verilmesi ve (V) Türk tutsaklarının iadesini öne sürdü ve (VI) Türk tarafının da Kandiye karşısına inşa ettiği iki kaleyi yıkmayı taahhüt etti. Venedik Balyosu tüm koşulları kabul etmesine rağmen, Suda kalesinin yıkılmasına kesinlikle karşı çıktığından bu barış girişi de akim kaldı.[27]
20 Mayıs 1666'da Edirne'de hareket eden Osmanlı ordusu Mora'ya ulaştıktan sonra 6-9 Kasım'da Osmanlı donanmasıyla Girit'e (Hanya limanına) nakledildi. Osmanlılar 1666-1667 kışını yoğun bir hazırlıkla geçirdiler. Ayrıca, Mısır, Trablusgarp, Tunus ve Cezayir eyaletlerinden takviye kuvvet istediler. Venedik donanması 7 Mart 1667'de İskenderiye'den gelen küçük takviye filosunu Aya Todori açıklarında mağlup etti. 6 Mayıs 1667'de 70 parçalık Osmanlı donanması Hanya'ya kuvvetli takviyeler getirdi. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın 25 Mayıs'ta başlattığı Kandiye Kuşatması Kasım'da sonlandırıldı. Türk askerlerinin 33 hücum, İtalyan askerlerinin ise 17 huruç icra ettikleri kuşatmada Osmanlı ordusu 8.000, Venedik ordusu ise 4.000 zayiat verdi.[28]
Remove ads
Ateşkes ve barış (1669-1670)
Taraflar arasındaki savaş hali 5 Eylül 1669 tarihinde imzalanan Kandiye Mütarekesi'yle sona erdi.[29] Sözkonusu mütarekeyle Venedik Cumhuriyeti Kandiye kalesini Osmanlı İmparatorluğu'na terketti ve Kırabosa, Suda ve Spina Langa kaleleri hariç Girit'in kaybını kabul etti. Buna karşılık, Venedikliler Dalmaçya ve Arnavutluk kıyılarında zaptettikleri yerleri de ellerinde tuttular.
Mütarekenin imzası ve Venediklilerin Kandiye'yi tahliyesinden sonra taraflar barış müzakerelerine de giriştiler. Osmanlı İmparatorluğu'nın 22 Mayıs 1670 tarihinde verdiği ahidnâmeyle iki devlet barış durumuna geçtiler.[30]
Remove ads
Savaşın sonuçları
Özetle
Bakış açısı
Savaştan Osmanlı İmparatorluğu galip çıkarken Venedik Cumhuriyeti 1204'ten beri yönettiği Doğu Akdeniz'deki son büyük adasını kaybetti ve bir daha geri alamadı.
Sözkonusu savaş tarihleri boyunca sekiz kez (1416-19, 1423-30, 1463-79, 1499-1503, 1537-1540, 1570-73, 1645-69, 1684-99 ve 1715-18) harbeden Doğu Akdeniz'in iki süper gücünün en uzun savaşları oldu. Keza Kandiye Kuşatması da dünya askerî tarihinin en uzun süreli kuşatmaları arasında yeraldı.
Savaş, Osmanlı donanmasındaki kaydadeğer gerilemeyi de gözler önüne serdi. 1574'te Tunus'un Fethinden bu yana 70 yılı aşkın süre esaslı bir savaşa girmemiş donanmanın muharip gücünün geri gittiği görüldüğü gibi, kalyon tipi yelkenli gemilere karşı kadırga tipi kürekli gemilerde ısrarın yanlış olduğu da ortaya çıktı. Nitekim, Osmanlılar 1651'de ilk kez kadırgadan kalyona geçiş hamlesinde bulundularsa da, kalyonları yönetebilecek vasıfta denizcilerin bulunmaması Nakşe yenilgisiyle belli oldu. 1656'daki Çanakkale hezimeti sonrasında ise kalyon üretimi ve kullanımına (1681'e dek) son verildi. Kaldı ki, Osmanlı donanması lojistik açıdan da çağın gerisinde kalmıştı. Zira, Venedik donanması ana üssünden Çanakkale Boğazı'na kadar neredeyse her yıl 1.750 kilometre katederek başarılı bir abluka icra ederken, İstanbul'daki üssünden 300 kilometre ötedeki Çanakkale Boğazı'an ulaşan Osmanlı donanması'nın ablukayı yaramadığı oluyordu.[31]
Remove ads
Savaş sonrası
Osmanlılar Girit'i tamamen ele geçirmelerini müteakip adada süratle idarî teşkilatlanmalarını da kurdular.[32]
Galeri
- Hanya haritası ve tahkimatı, 1651
- Kandiye Krallığı üzerinde koruyucu Aziz Markos Aslanı, 1651. Ancak o zamanlar Kandiye hariç, bütün ada Osmanlı hakimiyeti altında idi
Kaynakça
Wikiwand - on
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Remove ads