Remove ads
Doğu Anadolu’nun Türkmen kabilesi ve Müslüman hanedanı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Akkoyunlular veya Bayındırlılar (Farsça: آغ قویونلو veya آق قوینلو, Osmanlıca: آق قوينلى, Azerice: Ağqoyunlu), 14. yüzyılda Oğuz Türkleri'nden Bayandurlu Hanedanı'nın kurmuş olduğu bir devletti. Horasan'dan Fırat'a ve Kafkas Dağları'ndan Umman Denizi'ne kadar uzanan topraklarda egemen olmuşlardır. Akkoyunlular, Azerbaycan halkının oluşumunda önemli bir rol oynamasının yanı sıra Azerbaycan devletçilik tarihinde de önemli yere sahiptir.[2]
1378-1508 | |||||||||||
Uzun hasan yönetiminde en geniş sınırları (1478) | |||||||||||
Başkent | Diyarbakır, Tebriz | ||||||||||
Yaygın dil(ler) | Acem Türkçesi[1] Farsça | ||||||||||
Hükûmet | Monarşi | ||||||||||
Han | |||||||||||
| |||||||||||
Tarihçe | |||||||||||
| |||||||||||
| |||||||||||
Günümüzdeki durumu | Azerbaycan İran Türkiye |
Oğuzların Bayındır boyu'ndan olan Akkoyunlu Türkmenleri, 13. yüzyıl sonlarında Horasan'dan Azerbaycan'a gelmiş bir aşiret olup, 14. yüzyılda Azerbaycan, Harput, Palu, Diyarbakır yöresini yurt edindiler ve devlet kurmadan önce de bölgede etkili oldular. 1340'tan sonra Tur Ali Bey'in önderliğinde Anadolu, Suriye ve Irak içlerine akınlar düzenlediler. Trabzon İmparatorluğu topraklarını yağmaladılar. Trabzon İmparatoru bu saldırılardan korunmak için kızını Tur Ali Bey'in oğlu Kutlu Bey'le evlendirdi. Kutlu Bey'in mezarı Bayburt ilinin Sünür köyündedir.[3]
Akkoyunlu Devleti'nin kurucusu, mezarı Bayburt'un Sünür köyünde olan Kutlu Bey'in küçük oğlu Kara Yülük Osman Bey'dir. 1398'de Kadı Burhaneddin'i yenerek öldüren Kara Yülük Osman Bey, daha sonra Memlûk sultanının hizmetine girdi. 1400'de Timur'un Anadolu'ya girişine destek verdi ve bu hizmetine karşılık Malatya'yı, 1402'de Ankara Savaşı'ndaki desteğine karşılık da Diyarbakır bölgesini aldı. 1403'te de Diyarbakır'da hükümdarlığını ilan etti. Osman Bey 1435'te Karakoyunlular'a karşı savaşırken öldü.
Kara Yülük Osman Bey'in ölümünden sonra, oğulları arasında iktidar kavgası başladı ve Akkoyunlu Devleti eski gücünü yitirdi. Kara Yülük Osman Bey'in torunu Uzun Hasan, 1453'te Diyarbakır'ı ele geçirerek iktidar kavgalarına son verdi. Akkoyunlu Devleti'ni, sınırları doğuda Horasan'dan batıda Fırat Irmağı'na, kuzeyde Kafkasya'dan güneyde Umman Denizi'ne kadar uzanan bir imparatorluğa dönüştürdü. Karakoyunluları yenerek bu devleti ortadan kaldırdı ve başkenti Diyarbakır'dan Tebriz'e taşıdı.
Akkoyunlu hükümdarları Uzun Hasan, Sultan Halil ve Sultan Yakub'un saltanatları döneminde Akkoyunlu imparatorluğunda bilim ve sanat doruk noktasındaydı. Hükümdarın kişisel kütüphanesinde yaklaşık 60 bilim insanı çalıştı. Uzun Hasan Sarayı'nda dönemin önde gelen bilim adamlarının ilmi toplantısı yapıldı. Büyük hükümdar, Kur'an-ı Kerim'i Azerbaycan Türkçesine çevirmiş ve dönemin önde gelen bilim adamlarından Ebu Bekir el-Tehrani'ye Kitab-ı Diyarbekriyye adlı bir Oğuzname yazmıştır.[4]
Akkoyunlu ülkesi hükümdar ailesinin ortak mülkü sayılırdı. Hükümdarlar uluğ bey ya da han unvanıyla anılırdı. Akkoyunlu bey ve şehzadeleri, hükümdara bağlı kalmak koşuluyla, kendilerine bırakılan illeri yarı bağımsız olarak yönetirlerdi.
Merkezi devlet işleri başkentteki Büyük Divan'da görüşülür ve karara bağlanırdı. Sahib denen vezirler, hanedandan büyük boyların beyleri ve kazasker Büyük Divan'ın doğal üyesiydiler. Bu divana bağlı Esraf Divanları ise çeşitli devlet işlerinin yürütülmesinden sorumluydu. Ayrıca illerde birer küçük divan bulunurdu. İllerde hukuk işlerine kadılar, din işlerine de müftüler bakardı. Uzun Hasan devlet yönetiminde ve askeri örgütlenmede Osmanlı sistemini örnek almıştı. Kasaba ve köylerden devşirilen piyade azapları, illerdeki beylerin emrinde toprağa bağlı tımarlı sipahiler ve göçer Türkmen boylarından toplanan atlı askerler, savaş zamanında orduyu oluştururdu. Hasan Padişah olarak da anılan Uzun Hasan, Hasan Padişah Kanunları adıyla bilinen, devlet yönetimiyle ilgili yasalar koymuştu.
Akkoyunlu hükümdarları bilginleri ve sanatçıları korumuştur. Ali Kuşçu, Celaleddin Devvani ve İsa Savcı gibi bilginler, bu dönemde önemli yapıtlar vermişlerdir. Başta Diyarbakır ve Mardin olmak zorunda üzere Ahlat, Hasankeyf, Erzincan, Bayburt köyleri ve Hasankale'de Akkoyunlulardan birçok cami, türbe, medrese, kale, kale surları ve yazıt kalmıştır. Bunlardan Diyarbakır'daki Şeyh Matar ve Şeyh Safa camileri, Bayburt' un Sinor köyünde Kutlu Bey' in defnedildiği türbe, Mardin'deki Sultan Kasım Medresesi ve Ahlat'taki Emir Bayındır Camisi ile kümbeti önemlidir. Müslüman olmadan önce koyun totemine bağlı olan Akkoyunlular, İslam dinini benimsedikten sonra da bu toteme bağlılıklarını sürdürerek bayraklarını ve mezar taşlarını koyun resimleriyle süslemişlerdir.
Akkoyunluların askeri teşkilatı, Orta Çağ'da doğunun hem göçebe hem de yerleşik uygarlıklarının ordusunu örgütlemenin unsurlarını ve ilkelerini özümsedi. Aslında Orta Doğu ve Batı Asya bölgesinde Moğol modelinin son ordusuydu. Örgütsel olarak iki kısma ayrıldı: hükümdarın muhafızları(korçu ve en kalabalık kısım), feodal süvari milisleri(çerik).[5]
Korçu muhafızları, başta Bayandur kabilesi olmak üzere en sadık kabilelerden alındı. Toplam muhafız sayısı yaklaşık 2,5 bin askerdi. Korchu Muhafızları arasında, hükümdarın kişisel muhafızları ve korumaları göze çarpıyordu (boy nöker). Başlarında korçubaşı vardı.[5]
Ordunun ikinci ve en kalabalık ve ana kısmı olan çerik, bağlı kabilelerden oluşan bir milisti. Çerik de iki kısma ayrıldı. Birinci ve ana kısım süvari milisleri, ikinci kısım piyade ve yardımcı birliklerdi. Süvari milisleri; vilayet birlikleri ve göçebe aşiretlerin aşiret milislerinden oluşuyordu. Vilayetlerden gelen çerikler, askeri cephane satın almak zorunda kaldıkları için toprak sahibi olan mülazım savaşçılarına bağlıydı. Vilayet birliklerinin sayısı; gelişmişlik düzeyine, elde edilen gelire ve askere alınan sınıf ve hizmete uygun kişi sayısına bağlı olarak farklıydı. Feodal bey, kapasitesinin ve kaynaklarının izin verdiğinden daha az asker getirirse mal varlığını kaybedebilirdi.[5]
Piyade, tahkimat ve kuşatma işlerinin yanı sıra güvenlik birlikleri ve garnizon hizmeti için yardımcı bir birlik türüydü, önemli bir rolü yoktu. Piyade, esas olarak yerel yerleşik nüfustan toplandı ve bildaran (lağımcılar), teberdaran (baltacılar) ve nabegci (istihkâmcı) olarak ayrıldı. 1580'lerden itibaren piyadeler ayrıca yağ atıcı ve topçu olarak kullanıldı.[5]
Kaynaklardaki Akkoyunlu birliklerinin sayısıyla ilgili tahminler sadece küçük farklılıklar göstermekte ve temelde verilere göre uyuşmaktadır. Ambrogio Contarini, Uzun Hasan'ın 50.000 süvari birliğine sahip olduğunu bildirdi. Gürcistan'a karşı sefer sırasında Uzun Hasan'ın 10.000 süvarisi ve 10.000 "müdavimi" (yardımcı birlik) vardı. Katerino Zeno, 1473'te Uzun-Hasan ordusunun 40.000 asker ve 60.000 yardımcı birlikten (kullukçu) oluştuğunu bildirdi. 1472'de Josophat Barbaro, sefere çıkan orduda 25.000 atlı, 3.000 kılıçlı ve yaylı piyade, okçu 2.000 gulam ve kılıçlı 1.000 gulam saydı. Afanasy Nikitin, Akkoyunlu'da 40.000 asker olduğunu bildirdi. 16. yüzyıl yazarı Hasan beg Rumlu, Uzun Hasan'ın 5.000'i ağır olmak üzere 25.000 süvari birliğine sahip olduğunu bildirdi. Ortalama olarak tahminler, Akkoyunlu ordusunun yaklaşık 40.000-46.000 süvari milisi, 6.000 piyade, 2.500 korçu muhafızı ve 5.000-7.000 garnizon ve şehir muhafız askeri olduğunu gösteriyor.[5]
Ordunun başkomutanı, devletin ikinci yetkilisi olan yürüyen ordunun komutanı leşker-i biruni(dış ordu) - emir el-ümera (tüm emirlerin emiri) olan padişahın kendisiydi.[5]
Ordu ondalık Moğol tipine göre düzenlenmişti ve on binler (tümen; bunlar çoğunlukla vilayet birlikleriydi), binler, yüzler ve onlara bölünmüştü. Bununla birlikte, birliklerin sayısı genellikle adından da anlaşılacağından daha az veya daha fazlaydı. Yani süvari milislerindeki onbaşının birliğinde on asker değil, çok daha fazlası vardı. Bu özelden geldi, buna göre de harcama yapan kişinin cehpe hattının savaşçıları tarafından alındı, ağır süvarilerin ve süvari vassallarının (mülazımlar) hesabına alınmadı. Her ağır süvari (puşandar) iki ila on mülazımın yaveri ve hizmetçisi olabilirdi.[5]
Ordunun yerleşik bir istihbarat ve posta servisi vardı. İletişim, çaparlar (haberciler), azablar (ulaklar) ve yamçılar (posta servisi) tarafından gerçekleştirildi.[5]
Savaşçıların eğitimi klasik göçebe idi. Üç yıllık performansla, çocuk ciddiyetle bir ata konulurdu, yedi yaşına kadar ahşap silahlarla oynar ve eğitilirfu. Yedi yaşından itibaren, bir çocuğa zaten metal bir silah ve sahip olduğu çocuk zırhı verildi. On yaşından itibaren çocuğa doğrudan askeri işler öğretildi. Eğitim pratik bir parçaya ve teorik olarak ayrıldı. Bunun için askeri işlerde çok sayıda inceleme kullandılar: furusiyye (“süvari üzerine incelemeler”), silah (silahlar üzerine incelemeler), harbiye (askeri işler ve tarihi üzerine incelemeler), rimayye (okçuluk üzerindeki incelemeler), hival (savaş hilelero üzerinde incelemeler). 14 yaşından itibaren hazırlanan genç adam, puşandar'ın (ağır süvari) maiyetine kaydolurdu ve başlangıçta bir yaver olarak seferlere katılırdı. 17-18 yaşına geldiğinde, genç erkekler zaten profesyonel savaşçılardı. 20 yaşına gelindiğinde, liyakat sahibi ve seferlerde kendini kanıtlamış biri olurdu. Savaşçı, kendi arazi payı için bir yarışmacı olarak divan listesine kaydedilirdi. Savaşçıların hazırlanmasında önemli bir rol avcılık ve askeri spor oyunlarının katılımı ve çevgan, jarge gibi yarışmaların katılımı oynandı.[5]
Piyadelerin eğitim seviyesi, süvarilerin yüksek eğitim seviyesiyle keskin bir tezat oluşturuyordu ve son derece düşüktü, yüzeyseldi. Bunun tek istisnası, yine çocukluktan itibaren eğitim almış olan okçuların eğitimiydi.[5]
Sekizinci hicrî asırda Anadolu hemen hemen tamamıyla Şiî bir hüviyete bürünmüştü. Harezm'den geri dönen aşîretler, asırlar boyunca çeşitli mezhep mücadelelerinden bitâp düşmüş bir çevrenin sâhip olduğu i'tikadları da beraberlerinde getirmişlerdi. İlhanlılar’ın yıkılması ve Moğol saraylarında yaşayan Şiî ulûlarının buralardan tardedilmelerinden sonra Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin oluşumuna kadar geçen süre zarfında bu aşîretler bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdi.
Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin Akkoyunlu Aşîreti tarafından kurulması üzerine İlhanlı ve Moğol saraylarını terk eden Şiî âlimleri bu topraklara sığındılar. Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup’un, muhtemelen Şah İsmail'in babası Şeyh Haydar’ın öldürülmesinden sonra Osmanlı padişahı Sultan Beyazıt’a gönderdiği tarihsiz Farsça mektubunda Kızılbaşların mürşidi Şeyh Haydar'ı ser-i halka-i erbâbı dalâl/sapkınlar topluluğunun başı olarak vasıflandırarak bu din ve devlet düşmanı sapkınların yok edilmesinden dolayı Müslümanların çok sevineceğini ifade etmektedir.[6] II. Beyazid ise cevabi mektubunda, Sultan Yakup’un gürûh-i dâlle-i Haydariyye/sapkın Haydariyye topluluğuna karşı galibiyetini tebrik etmiştir.[7] Akkoyunlu hükümdarı Sultan Elvend, II. Bayezid’e gönderdigi mektupta Kızılbaşları def etmek için hazır olduğunu söyleyerek şöyle tarif etmiştir: “cemâat-i dâll ve mudill evbâş-ı Kızılbaş-hazelehumullahu ve kahherahum/sapık ve saptırıcı alçak Kızılbaş topluluğunun -ki Allah onları kahretsin”.[8]
H. 892 / M. 1487 yılında Karakoyunlular, Akkoyunlular tarafından ağır bir yenilgiye uğratılınca ülkeleri de ellerinden çıkmış oldu. Bilâhare, Akkoyunlular da H. 907 / M. 1502 tarihinde Nahçivan civarında Şah İsmâil ile giriştikleri meydan muharebesini kaybederek tarih sahnesinden silindiler.[9]
Akkoyunlular hakimiyetleri altındaki topraklarda ticarete büyük önem vermiş ve ticarete teşvikte önemli çalışmalar yapmışlardır. Akkoyunlular ticarette Anadolu Selçuklukları gibi ticarete önem veren devletlerden etkilenmişlerdir. Akkoyunlular'ın önemli hükümdarlarından Uzun Hasan ticareti geliştirmek maksadıyla ticaret vergisi olan tamgayı 20 dirhemden 1 dirheme düşürmüştür. İpek ve kumaş Akkoyunlular'ın en önemli ticaret ürünü olurken ayrıca devletinin önemli ticaret merkezlerinden olan Erzincan'daki köle pazarında satılan her köle için 150 karaca akçe-bac da alınmaktaydı.[10]
Kara Yülük Osman Bey 1.(1378 -1435) | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ali 2.(1435 - 1438) | Hamza 3.(1435 - 1444) | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Cihangir 4.(1444 - 1469) | Uzun Hasan 5.(1452 - 1478) | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Halil 6.(1478) | Yakup 7.(1478 - 1490) | - | - | - | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Baysungur 8.(1490 - 1493) | Murad 11.(1497) 14.(1502 - 1508) | Göde Ahmet 10.(1497) | Rüstem 9.(1493 - 1497) | Elvend 12.(1498 - 1502) | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Muhammed 13.(1498 - 1500) | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.