Loading AI tools
Kemalist ve milliyetçi bir ideoloji Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Ulusalcılık, Kemalist ve milliyetçi bir ideolojidir. Ulusalcılık sözcüğü aynı zamanda Atatürk milliyetçiliğinin bir diğer ismi olarak da kullanılmıştır.[1][2] Günümüz siyasetinde ortak bir tanımı olmayıp, çoğunlukla sol pozisyonda yer alan milliyetçi görüşe sahip Kemalistleri tanımlamakta kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu tarafından ise "ulusalcılık" ve "milliyetçilik" sözcükleri eş anlamlı olarak tanımlanmıştır.[3]
Bazen Ulusalcı tanımı, CHP içerisinde Kemalist değerlere daha bağlı parti kanadını kastetmekte kullanabilmektedir.[4][5] Bununla birlikte ulusalcılığın günümüzde yaygın tanım biçimlerinden biri olan sol Kemalist ideoloji, "ulusal sol" olarak da adlandırılır.[6] Ulusal sol çizgiye göre ulusalcılık; tam bağımsızlık, ulusal sanayinin gelişimi, otarşist[7] bir anlayışla dışa bağımlılıktan kurtulma, tam yerli üretim gibi hedefleri savunur, Cumhuriyet'in temel kuruluş ilkelerinin muhafazası, devletin üniter ulus devlet yapısının muhafazası, laiklik ve "ulusal çıkarlar"ın ön planda tutulması gerekliliklerine inanır. Bunlarla birlikte enternasyonalizmi reddeder ve sosyalizm ile Kemalizm'i sentezleyerek, 27 Mayıs İhtilali sonrası Millî Demokratik Devrim ile birlikte çıkan[8][9][10] sol Kemalist bir siyasi görüşü ifade eder.[11][12][13]
Kendini ulusalcı olarak niteleyenlerin çoğunluğu, kendini siyaseten solda olarak tanımlar. Farklı bir görüş olarak, CHP İzmir Milletvekili ve eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, ulusalcılığı bir tür "aşırı Kemalist milliyetçilik" olarak ele aldı ve hem ulusalcı hem solcu olunamayacağını söyledi.[14]
Türkiye Büyük Millet Meclisinde "ulusalcılık" sözcüğünün sadece milliyetçi anlamda kullanıldığı da olmuştur. Örnek olarak; Muharrem İnce, mecliste girdiği bir tartışmada İslamcı siyasetçi Necmettin Erbakan örneğini vererek "Bizim rahmetli Erbakan'la dünya görüşlerimiz aynı değildi ama onun bir ulusalcı tarafı vardı, bir millî duruşu vardı." dedi.[15]
Kemal Kılıçdaroğlu ise ulusalcılık sözcüğünü milliyetçilik ve vatanseverlik olarak ele almış ve 2013 yılında CHP'lilerin ulusalcı olduğunu söylemiştir.[16]
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik 2012'de ODTÜ'de Erdoğan'ı protesto eden öğrenciler için "İflah olmaz ulusalcılar." demiştir.[17]
Arslan Bulut, Yeniçağ gazetesi, 25 Ekim 2005
Attilâ İlhan, sosyalizm ve Kemalizm ideolojilerini sentezleyerek "ulusal sol" kavramını kullanmıştır ve ulusalcılığın sol türünü etkilemiştir.[18] Buna ek olarak, ulusalcılığın sol kanadı olan "ulusal sol" hareket içerisinde Şevket Süreyya Aydemir'in başını çektiği Kadro Hareketi ve Doğan Avcıoğlu'nun kurduğu, Kadro Dergisi'nin devamı niteliğindeki Yön Dergisi, daha devletçi ve daha halkçı olan Kemalizm'in ve sosyalizmin sentezini savunmaktalardı.
Attilâ İlhan, "Türkçü ve sosyalist" görüşlerini dile getirdiği yazılarında ve konuşmalarında, Atatürk'ün yabancı devletler karşısındaki dik duruşunu da örnek göstererek 1938 yılından sonra millî menfaatler yerine "küresel emperyalizm"in isteklerine boyun eğildiği vurgusunu yapmaktaydı. Farklı siyasi fikre sahip yayınları çıkaran çevreler ve yazarlara fikirlerini açtığında birçok konuda hemfikir olduklarını gördü. Yeniçağ gazetesi yazarı, gazeteci Arslan Bulut da Attilâ İlhan ile 1997 yılından itibaren görüşmeler yapanlar arasındaydı. Görüşmeler sonucunda ulusalcı görüşlerin açıklandığı, Attilâ İlhan'ın yönetiminde Bir Millet Uyanıyor ismi verilen, bir kitaplar dizisi ortaya çıktı. Bu yayınlarda İlhan, önce kendi başına ulusalcı görüşlerini anlattığı yazılar yazmaktaydı. Kitap dizisinin öncesinde ve sonrasında da Attilâ İlhan'ın fikirlerini paylaşan sayısız yazar benzer konularda kitaplar yazdılar.[19] Gazeteci ve yazar Arslan Bulut; Türkiye'nin ekonomik, askerî ve kültürel yapısının yok edildiğini 1997 yılında fark ederek Attilâ İlhan'ın öncülüğünde yayınlar çıkarılmaya başlandığını, bu yayınların beklediklerinin ötesinde gelişerek büyüdüğünü yazdı.[20]
İlk defa Attilâ İlhan'ın yazılarında yazdığı "dip dalgası" tabiri ile ulusalcı akımın devletin üst kademelerinden, popüler bir siyasi liderin söylemlerinden esinlenmediği; tabandan tavana doğru yükselen, değişik siyasi görüşlerden insanların desteklediği siyasi bir fikir oluşumu olduğu vurgulanır.[21]
Ulusalcılık ideolojisinin ortak bir tanımı olmamasından ötürü, Kemalist ve milliyetçi çeşitli görüşler bu ideolojide yer almıştır. Ağırlıklı olarak ulusalcılar ulus devletin üniter yapısının koruması gerektiğini, ülkeyi etnik unsurlara ayrıştırmanın ve ülkenin mozaik olduğunu söylemenin Atatürk'ün belirlediği ülkenin kuruluş ilkelerine ters olduğunu, bunun emperyalizmin ülkeyi bölmek için uyguladığı bir oyun olduğunu savunurlar. Bazı ulusalcılar Batı'dan ayrılmak isteyip Avrasyacılığı benimsemişlerdir. Bu ulusalcı grubu Yugoslavya'nın bir ulus devlet iken etnik kimliklere bölünüp ayrıştırıldığını, sonra da parçalanarak yok edildiğini örnek göstermiştir.
Ulusalcıların ortak noktalarından biri Anayasa'da belirtilmiş Atatürk milliyetçiliğini ve "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür." fikrini savunmasıdır. Anayasa'nın 3'üncü maddesinde belirtildiği üzere laik ve sosyal bir hukuk devletini savunurlar ve tam bağımsızlıktan yanadırlar.[9][22] Çoğu ulusalcı liberalizme karşıdır; pek çoğu Atatürk'ün devletçilik ilkesini planlı ekonomi olarak yorumlayıp tam devlet müdahalesini savunurlar ve ekonomik milliyetçiliği savunarak yabancı sermaye ve yatırımlarına karşı çıkarlar.
Bazı ulusalcılar, devletin kuruluş ilkelerinden kopmasına ve kazanılmış uluslararası haklarından tavizler verilmesine ve stratejik değeri olduğu düşünülen veya kârlı olan devlet kuruluşlarının özelleştirilmesine karşıdırlar. Devletin laik yapısının bozulduğu, eğitim birliğinin uygulanmadığı da önemli söylemler arasındadır.
Türkiye'de 2000'lerin ortalarında ulusalcı siyasi çizgideki bazı çevreler, 2002'de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde attığı adımlar ile Kıbrıs sorunu ve Kürt sorunu konularındaki tutumlarını millî çıkarlardan taviz vermek olarak nitelemiş, Kemalizm'in altı ilkesinden biri olan milliyetçilik konusundaki hassasiyetlerini ön plana çıkarmış ve millî menfaatlerin boş verildiğini savunmuşlardır.[23]
Ulusalcıların en önemli politik eylemleri, 2007 yılında Ankara, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte düzenlenen "Cumhuriyet Mitingleri" idi. Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi bazı dernekler ile çeşitli siyasi partiler tarafından desteklenen mitinglere, ulusalcı görüşe sahip yüz binlerce kişilik halk kitleleri katılmıştı. Mitinglere katılanlar Türk bayrakları taşımış, meydanlara Türk bayrakları asılmıştı. "Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye", "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" gibi sloganların atıldığı mitinglerde, aynı zamanda Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına da karşı çıkılmıştı.
Attilâ İlhan; siyasi görüşlerine bakmaksızın, tanıdığı gazeteci ve yazarlara "halkın uyutulduğunu, diplomaside Türkiye'ye köpek muamelesi yapıldığını" anlattığını ve görüştüğü yazarların da aynı kaygılarla dolu olduğunu belirtti.[19] Daha sonra, İlhan'ın çağrısı ile ve onun yönetiminde Bir Millet Uyanıyor adlı kitap dizisi ortaya çıktı. Bu kitap dizisinde ulusalcı fikirler, "Millet, 1938 yılından beri uyutuluyor." görüşü temelinde anlatılmakta ve kitapların arka kapaklarındaki "Parola: Vatan, İşareti: Namus" sözü ile, millî menfaatler ile ilgili kaygıların milliyetçi yönü vurgulanmaktadır.
Attilâ İlhan, 1960 yılında İzmir'de gazetecilik yaparken Alsancak'ta bir dikili taş görür. Taşın üzerinde eski yazıyla bir şeyler yazmaktadır. İlhan yazıyı kopya ederek eski yazı bilen arkadaşlarına okutur. Taşta vatan ve namus yazmaktadır. İlhan bu taşın tarihini araştırınca 1922 yılında Fahrettin Paşa'ya bağlı süvarilerden Şerafettin Bey'e bağlı bölüğün Manisa'dan İzmir'e girerken Yunan askerlerinin pususuna düşmesi sonucu üç süvarinin öldüğünü ve bu olayı unutamayan İzmir eşrafının taşı diktirdiğini öğrenir.[19] Bu sebeple Bir Millet Uyanıyor kitap dizisinin arkasına "Parola: Vatan, İşareti: Namus" sözü konmuştur.
Fethullah Gülen, Haftalık Aktüel dergisi, Sayı 14, 18 Ekim 2005
Arslan Bulut, Yeniçağ gazetesi, 25 Ekim 2005
18 Ekim 2005 tarihinde Fethullah Gülen, Aktüel dergisine verdiği demeçte ülkenin önünde karmaşık ve kapsamlı, aşılması gereken bir süreç bulunduğunu söyledi. Gülen, ulusal cepheyi tanımlarken, taraftarlarının fikren bir araya gelmesi mümkün olmayan farklı görüşlerden ve söylemlerden oluşan bir yapı olduğunu ve bu durumlarıyla suni bir görünüm arz ettiklerini açıkladı. Gülen; ulusalcı yapıyı, "kemiksiz ve kimliksiz, eğreti, suni ve hedefsiz manipülatif bir yapı" olarak değerlendirdi ve bu dalganın aşılacağını söyledi.
Gülen'in açıklamasından yedi gün sonra Arslan Bulut, 25 Ekim 2005 tarihindeki makalesinde Gülen'in Aktüel'deki demecinde açıkladığı görüşlere çok sert bir üslupla cevap verdi. Bulut, yazısında Türkiye'nin ekonomik, askerî ve kültürel yapısının yok edildiğini 1997 yılında fark ederek Attilâ İlhan'ın öncülüğünde yayınlar yapmaya başladığını, bu yayınların beklediklerinin ötesinde gelişerek büyüdüğünü yazdı. Arslan Bulut, Fethullah Gülen'i açıklaması dolayısıyla Kuva-yi Milliye aleyhine yazılar yazmış Said Molla'ya benzetti. Papalığın Mesih ve İncil'i duyurmayı hedefleyen "kurtarıcı misyonu"nu Gülen'in gönüllü olarak üstlendiğini ve "dinler arası diyalog" faaliyetlerini bu yüzden başlattığını yazdı. Arslan Bulut, Gülen'in Türkiye'de oluşan "sivil direnci" çözmekle görevlendirildiğini iddia etti. Bulut, yazısında 1997 yılında bir kıvılcımı yakarken kimseden emir almadığını söyledi ve Gülen'e dinler arası diyalog faaliyetlerini kendi arzusuyla başlatıp başlatmadığını sordu.[20]
Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a 2008 yılında verdiği terör brifinginde ulusalcılık akımını "aşırı sağ faaliyetler"den birisi olarak raporuna koydu.
Emniyet, yayımladığı raporunda yer verdiği ulusalcı akımın elliden fazla dernek ve vakıf, yüzden fazla internet sitesi ile geniş kitleleri etkileme ve örgütlemeyi amaçlayan tehlikeli bir oluşum olduğunu, bilhassa ülkenin bağımsızlığının yitirildiği ve AB sürecinde ülke egemenliğinin yok edildiği gibi söylemlerle geniş halk kitlelerinin kışkırtılmak istendiği belirtildi.[24]
Ermeni Kırımı'nın yalan olduğunu savunan ve bu amaçla Lozan ve Berlin gibi Avrupa şehirlerinde gösteri ve yürüyüşler yapan, genel başkanlığını Rauf Denktaş'ın yaptığı "Talat Paşa Komitesi" üyesi İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 24 Temmuz 2005 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde "Ermeni Soykırımı'nın yalan olduğu"nu söylediği için tutuklandığında yanında aynı hareketin üyesi eski MHP Milletvekili ve yazar Mehmet Gül de bulunmaktaydı.[23][25][26]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.