Loading AI tools
nüfuz yoluyla devletler arasında eşitsiz bir ilişki yaratılması Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Emperyalizm, yayılmacılık veya ekspansiyonizm,[1] bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır. Etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından "yararlanma" hakkına sahiptir.
Diktatörlük gücü, merkezî hükûmet, keyfî yönetim metotları anlamına gelmektedir. Bu kullanımının dışında Fransa’da 1830'larda Napolyon imparatorluğuna hayranlık duyanları nitelemek için, 1848'den sonra ise III. Napolyon'un kötü yönetimini ifade etmek için kullanılmıştır. Emperyalizm kavramının kullanımı 1870'lerde Britanya'da yaygınlaşmıştır.
Emperyalizm, kendisini eleştirenler tarafından ahlaki ya da ahlaki olmayan kınamalara maruz kalmıştır ve bu nedenle "emperyalizm" terimi uluslararası propagandada sıklıkla yayılmacı ve saldırgan dış politika için aşağılayıcı bir ifade olarak kullanılmaktadır.[2]
"Emperyalizm" kelimesi Latince "imperium" kelimesinden türetilmiş olup "üstün güç", "egemenlik" ya da basitçe "hükümranlık" anlamına gelmektedir.[3] İlk olarak 1870'lerde Büyük Britanya'da yaygın bir kullanım kazanmış ve olumsuz anlamda kullanılmıştır. Akademisyenler emperyalizmin kesin anlamını tartışmışlardır, ancak genel olarak 19. ve 20. yüzyıllarda Batı ve Japon siyasi ve ekonomik gücünün Asya ve Afrika'daki hakimiyetini ifade eder.[4]
Edward Said gibi bazı yazarlar bu terimi daha geniş anlamda, hem nominal imparatorluklar hem de yeni sömürgecilik dahil olmak üzere, bir emperyal merkez ve bir çevreye dayanan herhangi bir tahakküm ve tabiiyet sistemini tanımlamak için kullanmaktadır.[5] Bu terim ayrıca Napolyon III'ün yabancı askeri müdahaleler yoluyla siyasi destek kazanma girişimlerini tanımlamak için de kullanılmıştır.
1700'lerin sonlarında başlayan Emperyalizm Çağı boyunca, büyüyen endüstriyel ekonomilere sahip Avrupa ülkeleri dünyanın diğer bölgelerini sömürgeleştirdi, etkiledi ve ilhak etti. 19'uncu yüzyıldaki "Afrika Talanı" bu sürecin bir örneğidir. Afrika, Belçika, Almanya, İspanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya ve Portekiz dahil olmak üzere çeşitli Avrupa imparatorlukları tarafından kontrol edilen kolonilere bölündü. Tarihçiler Gallagher ve Robinson, "emperyalizm" kavramının bir hükûmetin bir koloni üzerinde mutlaka resmi, yasal kontrole sahip olmasını gerektirmediğini, bunun yerine bağımsız alanların gayri resmi kontrolünün daha önemli olduğunu savunmuştur.[6] Büyük Britanya, Hollanda ve Fransa gibi birçok emperyal güç, kaynak üretimi ve ticaret açısından sömürgelerinden büyük kazanç sağlarken, Almanya, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi diğerleri bu kadar fayda görmemiştir. Emperyalizm tarafından beslenen birbirine bağlı küresel ekonomi, Birinci Dünya Savaşı'na kadar önemli bir büyüme kaydetti ve emperyal güçleri zengin ve müreffeh hale getirdi. Ancak 19. ve 20. yüzyıllarda emperyalizmin odak noktası, Afrika ve Asya gibi yerlerin sömürgeleştirilmesinde görüldüğü gibi, ekonomik kazançtan siyasi ve askeri kontrole kaymıştır. Sömürülen halkların ve kaynakların sömürülmesi ve kötü muamele görmesi de dahil olmak üzere emperyalizmin olumsuz etkileri de daha belirgin hale geldi.[7][8][9]
Hem bölgesel hem de kültürel emperyal kontrol, emperyalistlerin farklı mekân ve toplumlara ilişkin kendi anlayış ve yorumlarıyla meşrulaştırılır. Hayali coğrafyalar olarak bilinen bu durum, genellikle bu alanlardaki toplumların gerçekliğini basitleştiren ve yanlış temsil eden özcü söylemleri içerir.[10]
Edward Said, Oryantalizm adlı kitabında Batı ile Doğu dünyaları arasında kültürel farklılık ve psikolojik mesafe yaratmanın bir yolu olarak Batı'nın Doğu dünyasının hayali bir coğrafyası olan "Doğu" kavramını nasıl geliştirdiğini tartışmaktadır. Bu kültürel farklılaşma, Doğu'yu rasyonel ve ilerici Batı'ya kıyasla irrasyonel ve geri kalmış olarak tasvir eden erken dönem Şarkiyat çalışmalarında açıkça görülüyordu.[11]
Doğu'nun bu olumsuz tasviri, Batı'nın benlik duygusunu artırmaya hizmet etmiş ve Doğu'nun Batı tarafından düzenlenmesine ve kontrol edilmesine olanak sağlamıştır. Esasen Oryantalizm, erken dönem Batı emperyalizminin ve beyaz olmayan halkların sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik kontrolünün ideolojik gerekçesi olarak hizmet etmiştir.[11]
Kültürel emperyalizm fikri, bir grubun baskın kültürünün başka bir kültürün inançları, değerleri ve toplumsal normları üzerinde etkili olmasını içerir. Bu, müzik, televizyon veya film gibi popüler medya biçimini alabilir ve alt kültürdeki insanların bu medya biçimlerinde tasvir edilen yabancı kültürü taklit etmek istemelerine yol açabilir. Örneğin, Amerikan pembe dizisi Dallas, Soğuk Savaş sırasında zengin Amerikan yaşam tarzlarını tasvir ederek Romanya toplumu üzerinde etkili olmuştur ve daha yakın zamanda Güney Kore dizileri kaçakçılık yoluyla Kuzey Kore toplumu üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Hükûmetler yabancı medyaya erişimi kısıtlayarak ya da internet ve uydu antenlerini düzenleyerek bu tür kültürel etkileri kontrol etmeye çalışabilir. Kültürün bir güç biçimi olarak kullanılması yeni bir kavram değildir - Roma imparatorluğu bunu yerel seçkinleri Roma kültürü ve yaşam tarzına maruz bırakarak onların işbirliğini kazanmak amacıyla kullanmıştır.[12]
Emperyalizm genellikle, belirli ırkların üstün olduğu ve aşağı ırkları medenileştirme görevi olduğu inancı gibi görünüşte rasyonel gerekçelerle haklı gösterilmiştir. "Sosyal Darwinizm" olarak bilinen bu inanç, emperyal güçlerin eylemlerini desteklemek için kullanılmıştır. Coğrafi toplumlar ve siyasi coğrafyacılar da emperyalizmin desteklenmesinde rol oynamış, bazıları genişlemenin bir devletin hayatta kalması için gerekli olduğunu savunurken diğerleri belirli ülkelerin emperyal genişlemesini desteklemiştir.[13] Teknoloji ve ekonomik verimlilik de emperyalizmin nedenleri olarak gösterilmiş, yeni teknolojilerin ve altyapının getirilmesi genellikle emperyalizme maruz kalan bölgelerin iyileştirilmesi olarak görülmüştür. Belirli ortamların rehberliğe ihtiyaç duyan uygar olmayan insanlar yarattığını savunan çevresel determinizm kavramı da emperyalizmi haklı çıkarmak için kullanılmıştır.[14] Bazı durumlarda, emperyalizmin ilkeleri "Terra nullius" fikrine ya da belirli bölgelerin işgal edilmemiş ve dolayısıyla kolonizasyona açık olduğu inancına dayanıyordu.
Çeşitli kaynaklar emperyalizmi aşağıdaki şekilde tanımlar:
Collier's Encyclopedia emperyalizm tarihini üç büyük evreye ayırmaktadır: Birincisi, 16. yüzyıla kadar devam eden ve imparatorlukların genişlemesi ile ilgili olan evredir; ikincisi coğrafi keşiflerle başlayıp 19. yüzyıla kadar devam eden emperyalizmdir, eski emperyalizm olarak adlandırılmaktadır; üçüncüsü yeni emperyalizmdir ve yaklaşık 1880'lerde başlamış ve sömürgelere yeniden büyük ilgi duyulmasına, Asya ve Afrika'nın paylaşılmasına yol açmıştır.
1870'li yıllarda Birleşik Krallık'ta Başbakan Benjamin Disraeli'nin sömürge imparatorluğunu güçlendirme ve genişletme politikalarını tanımlamak için emperyalizm kavramına başvurulmuştur. Böylece emperyalizm, sömürgecilikle eş anlamda kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yaklaşıma göre emperyalizm, gelişmiş ülkelerde mevcut durumun muhafaza edilmesi için bir gereklilik ve hak olarak görülür.
1900'lerle birlikte, Rudolph Hilferding, Vladimir İlyiç Lenin ve Nikolai Bukharin basit sömürgecilik yerine ekonomik nüfuzun daha karmaşık şekillerine dikkat çekmişler; pazarların, arz kaynaklarının ve yatırım yollarının hakimiyet altına alınması ile ilgilenmişlerdir. Bu kuramda en çok başvurulan kaynak Lenin'in Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması adlı eseridir.
Pierre Jalée emperyalizmi “uluslararası iş bölümünde, ticarette ve sermaye hareketinde belirli ilişkileri vurgulayan ekonomik bir fenomen” olarak; Richard D. Wolff “bir ekonominin diğer ekonomi üzerinde uyguladığı kontrol araçları ağı” olarak; Vladimir Lenin “kapitalizmin tekelci aşaması” olarak; Paul M. Sweezy, Lenin’i takip ederek, “dünya ekonomisinin gelişiminin bir basamağı” olarak; Richard C. Edwards, Michael Reich ve Thomas E. Weisskopf ise “kapitalizmin uluslararasılaşması” olarak tanımlamaktadırlar.
Mao Zedong'a göre emperyalizm güçlü görünen fakat aslında göründüğü kadar güçlü olmayan bir sistemdir. Kağıttan kaplan olarak tanımladığı emperyalizm kolayca ezilebilir.[15]
Joseph Alois Schumpeter geniş bir yorumla emperyalizmin kapitalizmden önce var olduğunu ve kapitalizm ve emperyalizm arasında bir ilişkinin bulunmadığını savunmuştur.
Bu yaklaşıma göre, savunma gereksiniminin bir gerekliliği olan savaşçı sınıfın varlığını sürdürebilmesinin bir sonucu olarak emperyalizm ortaya çıkar.
Michael Barrant Brown’a göre emperyalizm “ekonomik yönden az gelişmiş ülkelerin gelişmiş olanlara tâbi olmasını sağlayan ekonomik, siyasal ve askerî ilişkileri niteler. Emperyalizm dünya ekonomisindeki eşitsiz ilişkiler sistemini tanımlayan en uygun kelimedir."
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
Emperyalizmin siyasal boyutunu vurgulayan yazarlar farklı tanımlamalarda bulunurlar. Hans Neisser emperyalizmi “bir ulusun doğal sınırlarının ötesindeki nüfusu kendi siyasal yönetimi altına almak amacıyla bu sınırların ötesinde bir imparatorluk kurma süreci” olarak tanımlar.
Diğer yazarlar ise emperyalizm terimini askerî veya diplomatik baskı ve ekonomik nüfuz gibi dolaylı mekanizmaları da dikkate alarak genişletmektedirler; örneğin George H. Nadel ve Perry Curtis emperyalizmi “egemenliğin veya kontrolün dolaylı veya dolaysız şekilde genişletilmesi” olarak tanımlarlar.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.