Remove ads
Avustralya'nın doğu ve güney kıyı eyaletlerinde bulunan, Phascolarctidae familyasının yaşayan tek temsilcisi, otobur ve keseli bir memeli hayvan türü Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Koala (Phascolarctos cinereus), Avustralya'ya özgü otobur ve ağaçta yaşayan bir keseli memeli hayvan türüdür. Phascolarctidae familyasının yaşayan tek temsilcisidir ve yaşayan en yakın akrabaları vombatlardır. Koalalar, Avustralya'nın doğu ve güney kıyıları boyunca Queensland, Yeni Güney Galler, Victoria ve Güney Avustralya eyaletlerinde bulunur. Vücut uzunlukları 60 ila 85 cm, ağırlıkları ise 4 ila 15 kg arasında değişiklik gösterir. Kürkü, gümüşi gri ile çikolata rengi arasındaki renklerdedir. Kuzey popülasyonlarındaki bireyler, genellikle güneyde yaşayanlardan daha küçük ve daha açık renklidir. Bu iki popülasyonun alt türler olması konusu ise tartışmalıdır.
Koala | |||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Korunma durumu | |||||||||||||||
Hassas (IUCN 3.1) | |||||||||||||||
Biyolojik sınıflandırma | |||||||||||||||
| |||||||||||||||
İkili adlandırma | |||||||||||||||
Phascolarctos cinereus (Goldfuss, 1817) | |||||||||||||||
Koala dağılımını gösteren harita
Doğal Yerleştirilmiş | |||||||||||||||
Sinonimler | |||||||||||||||
Besinlerinin büyük bölümünü okaliptüs ağaçlarının yapraklarından elde eden koalalar, genelde bu ağaçlardan oluşan ormanlık alanlarda yaşar. Bu yaprakların besin değeri ve kalori içeriği sınırlı olduğundan dolayı genellikle sedanter bir yaşam sürer ve günde 20 saate kadar uyurlar. Görece asosyaldirler, anne koalalar yalnızca bakıma ihtiyaç duyduğu sürece yavruları ile ilgilenir. Erişkin erkekler, rakiplerinin gözünü korkutma veya çiftleşme amacıyla dişilerin dikkatini çekmek için yüksek sesli böğürtülerle iletişim kurar ve göğüslerindeki koku bezlerinden salgıladıkları kokular ile bölgelerini belirlerler. Keselilerden oldukları için koala yavruları gelişimini tamamlamamış olarak doğduktan sonra sürünerek annelerinin keselerine girer ve yaşamlarının ilk altı ila yedi ayını burada geçirir. Yavrular, bir yıl içinde sütten kesilir. Koalaların çok fazla doğal düşmanı ve parazitleri yoktur; ancak Chlamydiaceae bakterileri ve koala retrovirüsü gibi bazı patojenler ile orman yangını ve kuraklıklardan etkilenir.
Binlerce yıldır Avustralya Aborjinleri tarafından avlanan tür, mitolojilerinde ve mağara resimlerinde tasvir edildi. Avrupalıların koalalarla bilinen ilk karşılaşması 1798'de gerçekleşti ve hayvanın bir resmi George Perry tarafından 1810'da yayımlandı. Robert Brown türün ilk detaylı bilimsel tanımlamasını 1814 yılında yapmışsa da bu çalışma 180 yıl boyunca yayımlanmadı. John Gould, koalayı hem tanımladı hem de resmini çizerek Büyük Britanya'da tanınmasını sağladı. Koalaların biyolojisi hakkındaki diğer ayrıntılar ise 19. yüzyılda çeşitli Britanyalı bilim insanları tarafından tespit edildi. 20. yüzyılın başlarında kürkleri için sıkça avlanmaları ve Queensland'de yaygın olarak itlaf edilmeleri kamuoyunda tepki oluşturdu ve türün korunması için eylem grupları ortaya çıktı. Bu kapsamda hayvan barınakları kuruldu, yaşam alanları parçalanmış ve azalmış olan koalalar yeni bölgelere nakledildi. Çeşitli nedenlerle yaşam alanlarının yok olması tehdidiyle karşı karşıya olan koalalar, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği tarafından IUCN Kırmızı Listesi'nde hassas türler arasında listelenir.
Koala sözcüğünün kökeni, Darugcada "su yok" anlamına gelen kulavan ya da gulavan, yahut bunların kısa kullanımları olan kula ya da gula sözcüğüdür.[1][2] Hayvanların ağaçtan çok sık inmedikleri ve su içmeden hayatta kalabildikleri gözlendiğinden dolayı bu ad kullanılmıştı.[3] Bu kelimenin İngilizcedeki ilk telaffuzu coola, koola ya da koolah' şeklindeydi.[2] Ancak Darugca kelimedeki "u" harfinin normalde İngilizce ortografisine göre "oo" olarak yazılması gerekse de, muhtemelen bir hata sonucu bu ses "oa" olarak da yazılmaya başladı ve 19. yüzyılın sonuna kadar görülen koola ve koala kullanımları, ilerleyen dönemde yerini yalnızca koala kullanımına bıraktı.[1][2] İngilizce ya da Fransızcadaki "koala" kelimesinin korunarak geçtiği Türkçedeki tespit edilen ilk kullanımı, 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesindedir.[4] Avustralya Aborjin dillerinde bu hayvanı tanımlamak için, çoğu "içecek yok" anlamına gelen cullawine, koolawong, colah, karbor, colo, coolbun, boorabee, burroor, bangaroo, pucawan, banjorah ve burrenbong kelimeleri kullanılır.[5]
Türün bilimsel adı Phascolarctos cinereus'taki cins kısmı Phascolarctos, Yunancada "cep" ya da "kese" anlamına gelen faskolos (φάσκωλος) ile "ayı" anlamına gelen arktos (ἄρκτος) sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetilmiştir.[6] Türün epitet adı cinereus ise Latince "kül renginde" demektir.[7] Dış görünüşlerinin ayı ya da maymunlara benzemesinden ötürü hayvan, herhangi bir akrabalıkları bulunmamasından ötürü hatalı bir şekilde koala ayısı, keseli ayı, maymun ayısı, ağaç ayısı ya da yerel ayı olarak da anılır.[2][8]
1816 yılında Henri Marie Ducrotay de Blainville tarafından koalaya Phascolarctos cins adı verilse de, tür adı için daha ayrıntılı bir çalışma yapılana kadar herhangi bir isim önerilmemişti.[9] 1819'da August Goldfuss, ikili adlandırma olarak Lipurus cinereus adını önerse de, daha önce yayımlanmış Phascolarctos adı, Uluslararası Zoolojik Adlandırma Kodu gereğince öncelik taşıyordu.[10] 1820'de Anselme Gaëtan Desmarest, kahverengi renkli koalaların gri renkli olanlardan farklı bir tür olduğunu belirterek bu renkteki koalaları Phascolarctos fuscus adıyla tanımladı.[11] 1820'de Goldfuss tarafından Marodactylus cinereus; 1827'de René Primevère Lesson tarafından Phascolarctos flindersii, John Edward Gray tarafından ise Phascolarctos koala adı önerilmişti.[12]
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Diprotodontia'nın filojenisi (dış grup ile birlikte)[13] |
Koala; Vombatidae ile soyu tükenmiş Palorchestes, Thylacoleonidae ve Diprotodontidae familyalarıyla birlikte, İki ön dişliler (Diprotodontia) takımının Vombatiformes alt takımında sınıflandırılır.[14] Vombatiformes alt takımı, içinde kangurular ve valabileri bulunduran Macropodiformes alt takımı ile possumlardan oluşan Phalangeriformes alt takımının oluşturduğu klad ile kardeş gruptur.[15] Koalaların soyu, muhtemelen ağaçlarda yaşayan Vombatiformes üyelerinin atalarından Eosen devrinde, yaklaşık 40 milyon yıl önce kollara ayrılmaya başladı.[13][16]
Koala, bir zamanlar çeşitli cins ve türler barındıran Phascolarctidae familyasının günümüzde yaşayan tek türüdür. Oligosen ve Miyosen devirlerde yağmur ormanlarında yaşayan koalalar, günümüze kıyasla daha çeşitli besinlerle besleniyordu.[17] Nimiokoala greystanesi gibi bazı türler ile Perikoala cinsinin bazı türleri, günümüz koalasıyla aynı boyutlarda iken Litokoala cinsinde yer alan türlerin boyutları günümüzdekilerin yarısı ila üçte ikisi kadardı.[18] Tarih öncesi devirlerde yaşayan koalaların sahip olduğu günümüzdekilere benzer gelişmişlikteki kulak yapıları, türdeki uzun mesafelere seslenebilme ve sedanter yaşama geçişin erken dönemlerde ortaya çıktığını gösterir.[17] Miyosen devrinde Avustralya'nın kuraklaşmasıyla birlikte yağmur ormanları yok olmuş ve yerine okaliptüs (Eucalyptus) ağaçlarından oluşan bitki örtüsü yayılmıştır. Geç Miyosen devrinde Phascolarctos cinsi, Litokoala'dan ayrılarak[17][19] damağın kafatasında öne doğru kayması, azı ve küçük azı dişlerinin büyümesi, pterygoid fossanın küçülmesi ve azı dişleri ile kesici dişler arasındaki aralığın artması gibi yalnızca okaliptüs yaprakları ile beslenmesine olanak sağlayacak çeşitli adaptasyonlar geçirmiştir.[17][20]
Pliyosen ve Pleistosen devirlerinde Avustralya'nın iklim ve bitki örtüsündeki değişimlerle koala türlerinin de boyutları büyüdü.[18] Kimi görüşlere göre Phascolarctos cinereus'un, dev koalanın (P. stirtoni) cüce formu olarak ortaya çıkmış olma ihtimali bulunur.[14][21] Geç Pleistosen'de memeli boyutlarının küçülmesi dünya genelinde yaygın bir olaydı ve Macropus agilis gibi Avustralya'ya özgü çeşitli memelilerin bu cüceleşme sonucu ortaya çıktığı düşünülür. 2008'de yayımlanan bir araştırmada P. cinereus ile P. stirtoni türlerinin, Pleistosen çağının ortalarında ve sonlarında simpatrik olmuş olabileceği, bu durumun muhtemelen Pliyosen çağında başladığı belirtilse de,[22] bu dönemden kalma fosil kayıtlarının 280.000 ila 500.000 yıl öncesinden[23] buzul dönemi ile buzul arası dönemleri gibi farklı zamanlarda yaşamış farklı taksonlara ait olduğu öne sürülür.[24] Bunun gerçek olması, bu iki türün aynı dönemde yaşamadığı anlamına gelir.[25] Günümüz koalasının fosil kalıntıları en azından Pleistosen devrinin ortalarına kadar gider.[26]
Koalaların; Queensland koalası (P. cinereus adustus, Thomas 1923), Yeni Güney Galler koalası (P. c. cinereus, Goldfuss 1817) ve Victoria koalası (P. c. victor, Troughton 1835) olmak üzere üç alt türü tanınır. Bu formlar kürk rengi ve kalınlıkları, gövde boyutları ve kafatası şekilleri ile birbirlerinden ayrılırlar. Diğerlerine kıyasla daha kısa ve gümüşi kürkü, daha küçük kafatasıyla Queensland koalası, içlerinde en küçük yapılı olanıdır. Victoria koalası karışık boz kürkü ve geniş kafatasıyla en büyükleridir.[27][28] Bu varyasyonların yaşadığı yerlerin sınırları Avustralya'daki eyalet sınırları ile belirlenmişse de, alt tür olarak tanınmaları tartışmalı bir konudur. 1999'da yayımlanan bir genetik araştırma, üç varyasyonun kendi aralarında sınırlı gen akışı olan farklılaşmış popülasyonları gösterdiği ve bu üç alt türün tek bir evrimsel olarak önemli birime dahil olduğunu söyler.[28] Başka çalışmalar, koala popülasyonlarında soy içi üreme düzeyinin yüksek ve genetik varyasyonun düşük olduğunu gösterir.[29][30] Bu kadar düşük bir genetik çeşitliliğin, Geç Pleistosen çağdan beri koala popülasyonlarının bir karakteristiği olmuş olabileceği öne sürülmüştür.[31] Akarsu ve yolların gen akışını sınırlandırarak güneydoğu Queensland popülasyonunda genetik farklılıkların ortaya çıkmasına yol açmıştır.[32] Nisan 2013'te Avustralya Müzesi ile Queensland Teknoloji Üniversitesinden bilim insanları, koala genomunun tam dizilemesinin yapıldığını açıklamıştır.[33]
Koala, körelmiş bir kuyruğa sahip ya da kuyruksuz, tıknaz bir hayvandır.[34][35] Boyu 60 ila 85 cm, kütlesi ise 4 ila 15 kg arasında değişir.[35] Bu boyutları ile Avustralya'da, yaşamını ağaçlarda sürdüren en büyük memelidir.[36] Victoria koalalarının kütlesi Queensland koalalarınınkinin iki katı kadardır.[27] Eşeysel dimorfik olan türün erkekleri, dişilerine göre yaklaşık %50 daha büyüktür. Erkekler, burunlarının daha kıvrık olması ve göğüslerinde kılsız bölgeler şeklinde görülen koku bezleri ile dişilerden fiziksel farklılıklar gösterir.[37][38] Keselilerin çoğunda olduğu gibi erkek koalanın penisi de çatallıdır.[39] Dişi koalalarda iki vajina ile iki ayrı rahim bulunur.[34] Erkeğin prepüsünde doğal olarak bulunan bakteriler döllenmede önemli bir rol oynar.[40] Dişinin kese ağzını, yavruların keseden düşmesini engelleyen bir sfinkter kas ile sıkıştırır.[41]
Koalanın kürkü sırtında daha kalın ve uzun, karnında ise daha kısa kıllıdır. Kulak kepçelerinin içi ve dışındaki kıllar daha kalındır.[37] Sırt kürkünün rengi açık gri ile çikolata kahverengi arasında değişir.[34] Karın kürkü beyazımsı iken kalça kısmında benekli beyaz olan kürk sırta doğru koyulaşır.[35] Keseliler arasında en etkili ısı yalıtımına sahip olan koalanın sırt kürkü, rüzgâr ve yağmura karşı dayanıklıdır. Karın kürkü ise Güneş'in yaydığı radyasyonu yansıtır.[42] Ağaçlara tırmanmaya uyumlu olacak şekilde adaptasyon geçiren pençeleri, kıvrık ve keskindir. Daha büyük olan ön pençelerinin ilk iki parmağı diğer üç parmağı ile karşı karşıya olduğundan küçük dalları da kavrayabilirler. Arka pençelerinin ikinci ve üçüncü parmakları, Diprotodontia üyelerinde tipik olarak görüldüğü üzere birbirine yapışıktır ve bu parmakların ucundaki ayrık tırnaklar, daha çok temizlenmek amaçlı kullanılır.[38] Pençeleri ağaçların yumuşak ve düzgün gövdelerine çengel gibi saplanabilen koalaların dört ayağı da ağaç dallarını kavrayabilir ve dallara sarılarak tırmanmalarını sağlar. Pençelerinde ayrıca kabarık çizgiler bulunur.[43] Boyutuna göre kısa ve kaslı üst gövdesi ile birlikte görece uzun kolları, tırmanma ve tutunma yeteneğine yardımcı olur. Kaval kemiğine diğer hayvanlardan daha aşağıda bağlanan kalça kasları da tırmanma için fazladan kuvvet sağlar.[44] Omurgasının sonunda bulunan kıkırdaksı yapı, ağaç dallarının oluşturduğu çatala tünediğinde rahat etmesine olanak verir.[41]
Ortalama 19,2 g kütlesiyle koala beyni, memeliler arasında vücut kütlesine oranla en küçük beyinlerden biridir[45] ve tipik iki ön dişliler takımı üyelerine göre %60 kadar daha küçüktür.[46] Beyinlerinin yüzeyi ilkel hayvanlarda görüldüğü üzere düz bir yapıya sahiptir.[47] Kafatası boşluğunun %61'ini dolduran beyne, beyin-omurilik sıvısı tarafından kafatasının iç yüzeyine doğru basınç uygulanır.[45] Beyin-omurilik sıvısının görece yüksek miktarda olmasının sebebi bilinmemekle birlikte, hayvanın ağaçtan düşmesi durumunda beynini koruyacak şekilde amortisör görevi görmesi olduğu ihtimaller arasındadır.[47] Beynin boyutu, daha büyük bir beyni idare edemeyecek kadar düşük enerji veren beslenme özelliklerine bir adaptasyon olabilir.[45] Küçük beyninden ötürü koalanın karmaşık ve sıra dışı davranışları gerçekleştirme yetenekleri kısıtlıdır. Örneğin koalaya, düz bir yüzey üstünde koparılmış yapraklar verildiğinde hayvan alışık olduğu beslenme rutininin dışına çıkamayarak bu yaprakları yemez.[48] Koalanın koku alma duyusu normaldir ve yenip yenemeyeceğini anlamak için dalların içerdiği yağları koklar.[45] Burnu sert deri ile kaplıdır. Yuvarlak kulakları iyi işitmesini sağlar[41] ve orta kulağı gelişmiştir.[17] Görme duyusu ise iyi gelişmemiştir[41] ve görece küçük gözleri, keseliler arasında pek görülmeyen şekilde dikey çizgili göz bebeklerine sahiptir.[37] Pes sesler çıkarmak için özgün bir ses organı taşır. Memelilerde tipik olarak gırtlakta yer alan ses telleri yerine sahip oldukları damaksıl ses telleri, yumuşak damaklarında yerleşmiştir.[49]
Koala, düşük besin değerlerine sahip olan, yüksek oranda zehirli ve yüksek miktarda lif içeren okaliptüs beslenmesine uygun çeşitli adaptasyonlar geçirmiştir.[50] Hayvanın dişleri, öndeki kesicilerin yanı sıra otobur hayvanların özelliği olan diastema adlı bir boşlukla ayrılmış ve her çenede bulunan bir küçük azı ve dört azı dişinden oluşur. Kesici dişler yaprakları tutup küçük azı dişlerine aktarmaya, küçük azı dişleri yaprakları saplarından koparmaya ve azı dişlerine geçirmeye yarar. Yüksek tüberküllü azı dişleri ise yaprakları küçük parçalara ayırır.[51] Koalalar aynı zamanda çiğnemeden önce yaprakları yanak keselerinde saklayabilirler.[52] Orta yaşlı koalaların kısmen aşınmış azı dişleri, yaprakları küçük parçalara ayırmak için en uygun hale gelir, böylelikle hayvanın enerjisinin çoğunu sağlayan okaliptüs yapraklarının midedeki sindirimi ve ince bağırsaktaki besin emilimi daha etkili olur.[51][53] Koalalar, bazen yuttuğu besini kusup tekrar ağzına getirerek ikinci kez çiğneyebilirler.[54]
Kangurular ve okaliptüs ile beslenen possumların aksine koalaların sindirim süreci arka bağırsak mayalanmasıyla olur ve sindirim süreleri doğal ortamlarında 100 saate, esaret altında ise 200 saate kadar çıkabilir.[51] Bu süreler, 200 cm uzunluğunda ve 10 cm çapında, orantısal olarak tüm hayvanlar içindeki en büyük çekuma sahip olmaları ile açıklanabilir.[55] Koalaların sindirim sisteminin seçici olarak çalışma yeteneği sayesinde sindirilmesi zor büyük parçalar doğrudan sistemden geçebilirken daha küçük parçalar mayalanmak için daha uzun süre sindirim sisteminde kalır. Bu şekilde sindirilmesi daha uzun sürecek olan büyük parçalar gereksiz yere sistemi şişirmediği için sindirim verimliliği artar.[56] Arka bağırsağı diğer otoburlara göre görece daha büyük olsa da, enerjisinin %10'unu mayalanma sonucu elde ederler. Diğer otobur memeliler gibi koala da okaliptüslerin ana maddesi olan selülozu sindiremez. Ancak bu işlemi, onun için selülozu sindirebilen ve koalanın çekumunda yaşayan mikroorganizmalar yapar. Okaliptüs yapraklarında bulunan toksinleri, ürettikleri sitokrom P450 sayesinde karaciğerlerinde çözerek sindirebilirler.[57] Aldığı besinlerle koala çok az enerji elde edebildiği için de bazal metabolizmaları tipik memelilerin yarısı kadardır[50] ancak bu, mevsimler ve cinsiyetler arasında farklılık gösterebilir.[51] Koalalar, görece kuru ve yüksek oranda sindirilmemiş lif içeren dışkılama ve çekumda su saklama yolları ile suyu muhafaza ederler.[53]
Koalalar, yaklaşık 1.000.000 km2'lik bir alana ve 30 ekolojik bölgeye yayılmıştır.[58] Avustralya'nın doğu ve güneydoğusunda varlıklarını sürdüren koalalar; Queensland'ın kuzeydoğusu, ortası ve güneydoğusuna, Yeni Güney Galler'in doğusuna, Victoria'ya ve Güney Avustralya'nın güneydoğusuna kadar olan alanda yaşar. Adelaide çevresi ile Kanguru Adası ve Fransız Adası gibi bazı adalara da sonradan getirilmiştir.[59] Manyetik Ada'daki popülasyon, doğal dağılımının kuzey sınırını oluşturur.[58] Fosil kanıtları, Geç Pleistosen'de koalanın dağılımının Batı Avustralya'nın güneybatısına kadar uzandığını gösterir. Bu bölgelerde soylarının tükenmesinin nedenleri arasında çevresel değişiklikler ve Avustralya yerlileri tarafından avlanmaları gösterilir.[60] Queensland'de koalaların dağılımı düzenli değildir ve çoklukla bulundukları eyaletin güneydoğu kısımları dışında yaygın değildir. Yeni Güney Galler'de yalnızca Pilliga Ormanı'nda bulunurlarken Victoria'nın hemen hemen tamamında yaşarlar. Güney Avustralya'da 1920 itibarıyla bölgesel olarak soyları tükenmiş; ancak daha sonradan bu bölgeye tekrar sokulmuşlardır.[59]
Koalalar, görece açık ormanlardan ağaçlıklara uzanan habitatlarda, tropikal iklimlerden serin ılıman iklimlere kadar değişik alanlarda bulunurlar.[37] Yarı kurak iklimlerde kuraklıklardan ve aşırı sıcaktan korunmak için genellikle akarsu kenarlarını tercih ederler.[61]
Otobur olan koalaların beslenmelerinin büyük kısmını okaliptüs yaprakları oluştursa da akasya (Acacia), Allocasuarina, Callitris, Leptospermum ve Melaleuca cinslerinden diğer ağaçlarda da koalalara rastlanır.[3] 600 kadar okaliptüs türü bulunsa da koalalar bunlardan yaklaşık 30'unu yemeyi tercih ederler.[62] Daha çok yüksek oranda protein ve düşük oranda lif ile lignin içeren türleri seçmeye eğilimlidirler.[63] En çok tercih ettikleri türler, beslenmelerinin %20'sinden fazlasını oluşturan Eucalyptus microcorys, E. tereticornis ve E. camaldulensis türleridir.[64] Beslenme yönünden, Petauroides volans gibi bazı keseli türlerinden daha genelcidirler. Günde dört ila altı öğünde, yaklaşık 400 g yaprak tüketirler.[65] Beslenirken arka pençeleri ve ön pençelerinin biriyle ağaç dalına tutunurken diğer ön pençesiyle yaprakları tutarlar.[66] Düşük enerji harcayan bir yaşam tarzına adapte olmuş olsalar da yağ dokularının az olması nedeniyle sık beslenmek zorundadırlar.[67] Okaliptüs yaprakları yeterli miktarda su içerdiğinden ötürü sıklıkla su içme gereksinimi duymaz[3] ve günlük su tüketimi vücut kütlesinin her kilogramı için 71 ila 91 ml arasında değişir.[68] Dişiler su ihtiyaçlarını yalnızca yapraklardan giderebilse de, daha büyük olan erkekler yerde ya da ağaç oyuklarında bulunan sulara da ihtiyaç duyarlar.[63]
Besinlerden yeterli enerji alamadıklarından ötürü enerji kullanımlarını sınırlandırmaları gerektiğinden günde 20 saat kadar uyur ya da dinlenirler.[69][70] Genellikle geceleri aktiftirler ve uyanık olduğu saatlerin çoğunu beslenmekle geçirirler. Koalalar tipik olarak güneş battıktan sonra ve doğmadan hemen önce beslenirler. Ancak beslenmelerinin üçte biri gündüzleri çoğunlukla akşama doğru ve bazen de öğle vakti olur.[71] Tipik olarak bir gün boyunca aynı ağaçta uyur ve beslenirler.[72] Sıcak günlerde ağacın daha serin yerlerinde, sırtını ağaç dallarına dayayarak ya da karnı üzerine yatıp kolları ve ayaklarını aşağıya sallandırarak geçirirler.[69] Soğuk ve yağmurlu günlerde enerji kaybını azaltmak için kıvrılarak top hâline gelirler.[72] Rüzgârlı günlerde ağaçların daha kalın olan alt dallarına inerler. Günlerinin çoğunu ağaç üzerinde geçirseler de başka bir ağaca gitmek için yere indiklerinde dört ayakları üzerinde yürürler.[69] Temizlenmek için arka pençelerini kullansalar da, zaman zaman ön pençeleri ve ağzını kullandıkları da görülür.[73]
Koalalar, günde yaklaşık 15 dakika sosyal davranışlarda bulunurlar.[74] Victoria'daki koala dolaşım alanları görece küçük ve birbiri ile örtüşürken Queensland'in merkezindekiler daha geniştir ve birbiriyle daha az örtüşürler.[74] Koala topluluğu, çoğunluğu erişkin dişilerin oluşturduğu "yerleşikler" ile çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu "gezginler"den meydana gelir. Gezgin erkekler bölgelerini savunur ve diğerleri üzerinde gövde boyutları ile baskınlık kurarlar.[75] Alfa erkeklerin bölgeleri genellikle üreme dönemindeki dişilerin yakınındadır ve genç erkekler erginliğe erişene kadar alfa erkeklere boyun eğerler.[76] Erişkin erkeklerin dolaşım alanlarının dışına çıktığı durumlarda baskın olanlar onların pozisyonlarına geçerler.[74] Erkek bireyler yeni bir ağaca geldiklerinde, göğüslerinde bulunan koku bezlerini ağacın gövdesi ve dallarına sürterek ağacı işaretlerler. Zaman zaman ağaç gövdesine idrar yaparak işaretledikleri de gözlemlenmiştir. Bireylerin, bir ağaca çıkmadan önce ağacın dibini koklamalarından ötürü koku ile işaretleme davranışının iletişim amaçlı olduğu düşünülür.[77] Koku ile işaretleme saldırganlık içeren karşılaşmalarda da yaygındır.[78] Göğüs bezinin salgısı, mevsime ve bireyin yaşına göre değişiklik gösteren kimyasal karışımlardır ve bir analizde yaklaşık 40 kadar kimyasal bileşik içerdiği tespit edilmiştir.[79]
Erişkin erkekler, horultu benzeri nefes alışlar ve homurtuya benzeyen rezonanslı nefes verişlerden oluşan pes sesler ile haberleşirler.[80] Bu seslerin koalalara özgü ses organlarından çıktığı düşünülür.[49] Frekanslarının yeterince düşük olması nedeniyle bu sesler hava ve bitki örtüsü içinde uzak mesafelere kadar ulaşabilirler.[81] Koalalar, özellikle üreme döneminde dişileri çekmek ve diğer erkeklere gözdağı vermek için olduğu kadar yılın herhangi bir zamanında bu böğürtüleri çıkarabilirler.[82] Ayrıca yeni bir ağaca geldiklerinde, etrafındakileri haberdar etmek için de böğürürler.[81] Dişilerin daha büyük boyutlu erkeklerden gelen böğürtülere daha çok dikkat göstermelerinden ötürü bu sesler, erkeğin gerçek vücut boyutlarını haber verdiği gibi aynı zamanda boyutu abartılı olarak da iletebilirler.[83][84] Dişi koalalar daha yumuşak bir tonda böğürmenin yanı sıra homurtu ve inleme benzeri sesler çıkardıkları gibi çığlık da atarlar. Bu sesleri tehlikede olduklarında ve savunma amaçlı tehditte bulunduklarında çıkarırlar. Yaşlandıkça gıcırtıya benzeyen sesler hem tehlikede olunduğunda hem de saldırganlığı göstermek için çıkarılan acı bağırışlara dönüşür. Başka bir birey, üzerindeki bir dala tırmandığında koala ağzı kapalı olarak homurdanır. Koalalar çeşitli mimiklere sahiptir. Homurdanırken, inlerken ve acı acı bağırırken hayvan üst dudağını kıvırır ve kulaklarını ileri doğru döndürür. Çığlık atarken dudaklar ve kulaklar geriye doğru çekilir. Dişiler telaşlandıklarında dudaklarını ileri doğru uzatıp kulaklarını dikleştirirler.[85]
Agonistik davranış genellikle bireylerin ağaçta birbirlerinin üzerine tırmanması ya da üzerinden geçmeleri sonucu oluşan takışmalardır. Bu durumlarda zaman zaman birbirlerini ısırdıkları görülür. Yabancı erkekler güreşebilir, birbirlerini kovalayabilir ve ısırabilirler.[86] En uç durumlarda, erkeklerin kendilerinden küçük olan rakiplerini ağaçtan atmaya çalıştıkları görülür. Böyle durumlarda daha büyük olan erkek koala yukarıya tırmanarak kendinden küçük rakibini köşeye sıkıştırır, diğer koala ise ya rakibinin yanından hızlıca geçerek aşağı iner ya da dalın ucuna doğru kaçar. Saldırıyı yapan koala, rakibini omuzlarından tutarak tekrar tekrar ısırır. Daha zayıf olan birey ağaçtan uzaklaştırıldıktan sonra galip gelen koala böğürür ve ağacı işaretler.[87] Görece daha agresif olan gebe ve süt veren dişiler, yanlarına çok yaklaşan diğer bireylere saldırırlar.[86] Ancak genel olarak koalalar, enerji harcayan saldırgan davranışlardan kaçınırlar.[76]
Koalalar yılın belirli dönemlerinde çiftleşirler ve doğumları, ekim ile mayıs ayları arasında gerçekleşir. Östrusta olan dişiler başlarını normalden daha geride tutarken tremor ile spazm geçirmeleri yaygın bir şekilde görülür. Ancak erkek koalaların bu işaretleri algılamadıkları, östrus döneminde olmayan dişiler ile çiftleşmeye çalıştıkları gözlemlenmiştir. Daha büyük cüssesi sayesinde erkekler genellikle dişilerin üzerine arkalarından zorla çıkar ve bazı uç durumlarda, dişileri ağaçtan atabilirler. Dişi çığlık atarak kendisine talip olan erkeklerle mücadele eder; ancak aralarında en baskın ya da daha tanıdık olanına teslim olur. Çiftleşme sırasındaki böğürtüler ve çığlıklar diğer erkekleri de çiftleşen koalaların yanına çeker ve bu nedenle erkek çiftleşmeye ara verip sonradan gelen erkeklerle kavgaya başlar. Bu kavgalar dişinin, hangi erkeğin baskın olduğunu anlamasına yardımcı olur.[88] Yaşlı erkeklerde bu kavgaların sonucu burunlarının açık kısımlarında ve göz kapaklarında oluşmuş çizikler, yaralar ve kesikler görülebilir.[89]
Koalaların gebelik süresi 33 ila 35 gün arasındadır.[90] Nadiren ikiz doğumlar görülse de genellikle tek bir yavru doğar. Tüm keselilerde olduğu gibi koala yavrusu da embriyonal dönemde doğar ve ağırlığı 0,5 g kadardır. Ancak dudakları, ön üyeleri ve omuzları gelişmiş; solunum, sindirim ve boşaltım sistemleri işlevseldir. Yenidoğan koala annesinin kesesine sürünerek girer ve orada gelişimini devam ettirir.[91] Diğer keselilerin aksine koalalar keselerini temizlemezler.[92]
Dişi koalanın kesesinin içinde iki meme başı vardır ve yenidoğan koala bunlardan birine tutunarak kesede kaldığı süre boyunca süt emer.[91] Koala, memeliler arasında gövde büyüklüğüne göre en az süt enerjisi üretim oranına sahip olan hayvanlardan biridir. Bu eksikliği dişi koala 12 ay boyunca süt vererek kapatır.[93] Yenidoğan yedi haftalık olduğunda kafası uzayarak orantısal olarak büyük hâle gelir, pigmentasyon gelişmeye başlar ve erkeklerde testis torbasının ortaya çıkması, dişilerde de kesenin gelişmeye başlaması ile cinsiyeti anlaşılır. 13 haftalık yenidoğan 50 g ağırlığına ulaşır ve kafası doğumdaki hâlinin iki katına kadar büyür. Gözleri açılmaya; alnında, ensesinde, omuzlarında ve kollarında ince kıllar çıkmaya başlar. 26. haftanın sonunda tüm kürkü çıkan yavru, yetişkinlere benzer ve kafasını keseden çıkarmaya başlar.[94]
Anne koala, yavrusu altı aylığa yaklaşırken onu okaliptüs yemeye hazırlamak için ağacın yapraklarını çiğneyerek sindirdikten sonra püre şeklinde bir karışım dışkılar ve yavru, bunu annesinin kloakından yer. Püre şeklinde olan karışım, normal dışkıdan farklıdır ve çekumun içinde bulunan yüksek oranda bakteri içeren sindirilmiş besin karışımına benzer. Yavru, sütten yaprak yemeye geçiş aşaması olarak yaklaşık bir ay boyunca protein içeren bu püreyi yer.[95] Altı ya da yedi aylıkken ve 300 ila 500 g ağırlığa eriştiğinde, ilk kez keseden tamamen dışarı çıkar ve annesinden destek alarak etrafını inceler. Dokuz aylık olduğunda 1 kg'yi aşar ve kürkü, erişkinliğinde sahip olacağı rengi alır. Keseden tamamen ayrıldıktan sonra annesinin sırtına binerek ulaşımını sağlarken dalları kavrayarak tırmanmayı öğrenir.[96] 12 aylıkken yaklaşık 2,5 kg ağırlığa ulaşır ve tekrar gebe kalan annesinden yavaş yavaş daha ayrı zaman geçirmeye başlar. Bir yaşına gelmiş yavrular, annelerinin kendilerine karşı agresif davranışlarıyla annelerinden uzaklaşmaya başlarlar.[97]
Dişiler, cinsel olgunluğa yaklaşık üç yaşında erişirler ve bu yaştan itibaren gebe kalabilirler. Erkekler ise iki yaşından itibaren sperm üretebilseler de,[97] cinsel olgunluğa dört yaşında erişirler.[98] 18 aylıktan itibaren göğüslerindeki koku bezleri işlevsel hâle gelse de cinsel olgunluğa ulaşana kadar koku ile işaretleme yapmazlar.[79] Yavruların anneye bağımlı olmalarından dolayı dişi koalalar genellikle iki yıl arayla çiftleşseler de, yüksek kaliteli besin sağlayan ağaçların çokluğu gibi olumlu çevresel koşullar, dişi koalaların her yıl çiftleşerek üremelerine olanak sağlayabilir.[99]
Koalalar doğal yaşam ortamlarında 13 ila 18 yıl arasında yaşayabilirler. Daha tehlikeli bir yaşam sürdüklerinden erkek koalalar, genellikle dişilerden daha az yaşarlar.[100] Ağaçtan düştükten sonra genellikle sağ kalırlar ve sonrasında ağaca tırmanırlar; ancak özellikle tecrübesiz gençler ve kavga eden erkekler arasında ağaçtan düşme sonucu yaralanma ve ölümler görülür.[101] Yaklaşık altı yaşında koalaların çiğneme dişleri aşınmaya başlayarak çiğneme etkinliği giderek azalır. Dişlerin tüberküllerinin tamamen aşındığı durumlarda ise açlıktan ölürler.[102]
Dingo ve büyük pitonlar, koalaları avlayan ve onlarla beslenen doğal düşmanlardandır. Ninox strenua ve Aquila audax gibi yırtıcı kuşlar, yalnızca yavrular için tehdit oluştururlar. Kıyı bölgelerde yaşayan bireylerde görülen keneler dışında genellikle dış parazitleri yoktur. Yaygın olmasa da uyuz böceği (Sarcoptes scabiei) akar türünün neden olduğu uyuz ile Mycobacterium ulcerans bakterisinin neden olduğu deri ülserleri de görülebilir. Görece az iç parazitleri ise genellikle zararsızlardır.[101] Bunların arasında bağırsaklarda sıklıkla görülen Bertiella obesa şerit solucanları ile akciğerlerde nadiren görülen Marsupostrongylus longilarvatus ve Durikainema phascolarcti yuvarlak solucanları sayılabilir.[103] Queensland'de bulunan Avustralya Hayvanat Bahçesi Doğal Yaşam Hastanesindeki yaklaşık 600 koala üzerinde yapılan üç yıllık bir araştırmanın sonucunda hayvanların yaklaşık %73,8'inin Trypanosoma cinsi tek hücreli parazitlerin en az bir türü tarafından enfekte edildikleri görülmüştür ve bu türler arasında en yaygını T. irwini türü tek hücreli parazittir.[104]
Koalalar keratokonjonktivit, idrar yolu enfeksiyonu ve üreme yolu enfeksiyonu gibi rahatsızlıklara yol açan Chlamydiaceae bakterileri gibi patojenlere maruz kalabilirler.[105][101] Bu tarz enfeksiyonlar anakarada yaygınsa da adalardaki popülasyonlara görülmez.[106] Koala retrovirüsü (KoRV) insanlarda görülen AIDS'e benzer koala bağışıklık sistemi eksikliği sendromuna (Koala Immune Deficiency Syndrome, kısaca KIDS) neden olur. KoRV'nin prevalansı, hastalığın Avustralya'nın kuzeyinden güneyine yayıldığını gösterir. Kuzey popülasyonları bu hastalıktan tamamen muzdaripken Kanguru Adası gibi güneydeki popülasyonlarda bu hastalık görülmez.[107]
Yavaş hareket etmeleri ve okaliptüs ağaçlarının kolay tutuşabilir olmasından ötürü koalalar, orman yangınlarına karşı savunmasızdırlar.[108] İçgüdüsel olarak yangından kaçmak için daha yükseğe tırmansalar da buralardaki sıcaklık ve alevler daha yoğundur. Yangınlar ayrıca hayvanların yaşam alanlarını parçalayarak hareketlerinin kısıtlanmasına, dolayısıyla da popülasyon kaybı ile genetik çeşitliliğin azalmasına yol açar.[109] Dehidratasyon ve aşırı ısınma da koalalar için ölümcüldür.[110] Genel anlamda koalalar, iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasız durumdadırlar. Avustralya'da iklim değişikliği modellerine göre ülkedeki iklimin daha sıcak ve kurak olacağı öngörüldüğünden, koalaların doğal dağılım alanı doğuda ve güneyde nemli bölgelerde kalmak kaydıyla küçülecektir.[111]
Kuraklıklar da koalaların yaşamını olumsuz yönde etkiler. Örneğin 1979'ların sonu ile 1980'lerin başında yaşanan kuraklık, okaliptüs ağaçlarının yapraklarını kaybetmelerine neden olmuş ve bunun sonucunda Queensland'in güneybatısındaki koala popülasyonun yaklaşık %63'ü ölmüştür. Ölenlerin çoğunluğu, beslenme bölgelerinden daha yaşlı ve tecrübeli koalalar tarafından uzaklaştırılan genç koalalar olduğu için popülasyonun tekrar kendini toparlaması olması gerektiğinden zaman almıştır.[48] Bu bölgedeki popülasyon 1995'te 59.000 bireyden 2009'da 11.600 bireye kadar inmiş ve bu kaybın nedeninin, 2002-2007 yılları arasında daha sıcak ve kurak olan iklim nedeniyle ortaya çıkan kuraklık olduğu belirtilmiştir.[112] Avustralya Sağlık Bakanı Sussan Ley, 2019'da başlayan orman yangınları sebebiyle Yeni Güney Galler'in orta ve kuzey kıyılarında yaşayan koala popülasyonunun %30 kadarının (yaklaşık 8.400 koala) öldüğünü açıklamiştır.[113] Bölgedeki bir veteriner, 50.000 koala popülasyonuna sahip olduğu[114] tahmin edilen Kanguru Adası'ndaki yangınlarda 30.000 kadar koalanın ölmüş olabileceğini söylerken[115] NASA ise 25.000 kadar koalanın öldüğünü belirtmiştir.[116]
İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından bir başkası da, atmosferde bulunan karbondioksit seviyesinin artmasıyla okaliptüs yapraklarındaki protein birikiminin azalması ve tanen yoğunluğunu artırarak besin kaynağının kalitesinin düşürmesidir.[117]
Koala hakkındaki yazılı ilk ifadeler, Yeni Güney Galler Valisi John Hunter'ın hizmetkârı John Price'a aittir.[118] Price, "cullawine" adı verilen hayvanla 26 Ocak 1798'de Yeni Güney Galler'de bulunan Mavi Dağlar'a yapılan keşif seferi sırasında karşılaşmış;[119] ancak yazdıkları yaklaşık yüz yıl sonra Historical Records of Australia adlı eserde yayımlanmıştı.[120] 1802 yılında Francis Barrallier, iki Aborjin rehberin av dönüşü yemek amacıyla getirdikleri iki koala ayağını görmesiyle hayvanla ilk kez karşılaştı. Barrallier, bu ayakları koruyarak notlarıyla birlikte Hunter'ın halefi Philip Gidley King'e gönderdi, o da bunları sonrasında Joseph Banks'e iletti. Barrallier'nin notları 1897 yılına kadar yayımlanmadı.[121] Sydney Gazette'in 21 Ağustos 1803 tarihli sayısında, ilk defa canlı yakalanan bir "koolah"a dair haber yayımlandı.[122] Birkaç hafta içerisinde Matthew Flinders'ın astronomu James Inman, bir çift koala alarak bunları gemiyle, Birleşik Krallık'taki Banks'e göndermek istemişse de Eylül 1803'te; hayvanın suluboya resmini yapmak üzere Kral III. George tarafından görevlendirilen John Lewin, Yeni Güney Galler'e gönderildi. Muhtemelen William Paterson'a ait olan bir Sydney Gazette haberinde hayvanlar, "bir waumbut'tan (vombat) biraz daha büyük" olarak tanımlanıyordu.[123] Yeni Güney Galler'e vardıktan sonra Lewin'in yaptığı üç resimden birisi, Georges Cuvier'nin 1817'de yayımlanan Le règne animal adlı eserinde; ilerleyen yıllarda ise Lorenz Oken'in 1843 tarihli Allgemeine Naturgeschichte adlı eseri gibi Avrupa'da yayımlanan çeşitli doğa tarihi kitaplarında kullanıldı.[124]
Koalanın ilk ayrıntılı bilimsel tanımlaması 1803'te, Yeni Güney Galler'in Illawarra bölgesindeki Kembla Dağı'nda yakalanan dişi bir koaladan yararlanarak Robert Brown tarafından yapıldı. Brown'ın eserleri yayımlanmadı, ölümüne kadar kendisinde kaldı ve ölümünün ardından da vasiyeti gereğince Londra'daki Doğa Tarihi Müzesi'ne bağışlandı. 1811'de Ferdinand Bauer, hayvanın kafatasını, boğazını, ayaklarını ve pençelerini çizdi. Brown'ın eserleri 1994'e kadar tespit edilememişken Bauer'in çalışmaları ise 1989'a kadar yayımlanmamıştı.[125] Everard Home, Brown ve Bauer'e Yeni Güney Galler'de eşlik eden William Paterson'ın tanıklığına dayanarak koala hakkında ayrıntılı bilgiler verdi.[126] Notlarını 1808'de Philosophical Transactions of the Royal Society'de yayımlayan Home,[127] hayvana Didelphis coola bilimsel adını adını vermişti.[128]
Koalanın basılmış ilk tasvirine, George Perry'nin 1810 tarihli eseri Arcana'da yer verildi.[129] Perry, Orta ve Güney Amerika'da, ağaçlarda yaşayan üç parmaklı tembel hayvanlar (Bradypus) cinsi memelilere benzerlikleri nedeniyle "Yeni Hollanda tembel hayvanı" olarak adlandırdığı hayvan için şu ifadeleri kullanmıştı:[130]
"...hayvana hantal ve biçimsiz bir görünüm veren, zarafetten yoksun kılan gözler, tembel hayvandaki gibi ağıza ve buruna çok yakın konumlanır ... hem karakter hem de dış görünüşlerinde doğa tarihçisi ya da filozofları ilgilendirecek çok az şey vardır. Ancak doğa hiçbir şeyi boşa sunmadığı için bu uyuşuk, anlamsız hayvanların bile yaşayanların oluşturduğu büyük zincirin halkalarından biri olduğunu varsayabiliriz..."[131]
John Gould'un 1946-1863 yılları arasında yayımlanan üç ciltlik The Mammals of Australia eserinde tanımladığı ve çizimleriyle tasvir ettiği koala, Avustralya'nın diğer hayvanlarıyla birlikte Britanya halkı arasında tanınmaya başladı.[132] Richard Owen, Avustralya memelilerinin fizyolojisini ve anatomisini anlatan bir dizi yayın içerisinde koalanın anatomisi ile ilgili bir tebliği 1836'da Londra Zooloji Topluluğuna sundu.[133] Bu tebliğde Owen, koalanın iç anatomisinin ilk ayrıntılı tanımlamasını yapmış ve vombatlar ile olan genel yapısal benzerliklerini göstermişti.[134] Londra Zooloji Topluluğu küratörü George Robert Waterhouse, 1840'larda koalayı doğru bir şekilde keseli memeli olarak sınıflandırırken yeni keşfedilmiş olan Diprotodon ve Nototherium gibi fosil kalıntılarının koala ile olan benzerliklerini ortaya çıkardı.[135] Avustralya Müzesi küratörü Gerard Krefft de 1871 tarihli The Mammals of Australia adlı eserinde koala ile atalarının arasındaki evrimsel mekanizmaları açıkladı.[136]
Londra Zooloji Topluluğunun satın alınarak 1881'de Britanya'ya getirilen koala, buraya canlı ulaşan ilk koalaydı. Topluluk üyelerinden William Alexander Forbes'un anlattığına göre, o zamanlar kullanılan ayaklı lavaboların kapağının kazara üzerine düşmesi sonucu hayvan ölmüştü. Forbes, bunu bir fırsat olarak değerlendirerek dişi koalayı diseke etti ve dişi üreme sistemi, beyin ve karaciğer hakkında çalışmalarda bulundu. Owen, daha önce yalnızca korunmuş örneklerde çalışabildiğinden bu ayrıntıları tespit edememişti.[137] 1884'te koalanın rahim içi gelişmesini tanımlayan William Caldwell,[138] bu bilgiler ışığında koalalar ile tek deliklileri aynı evrimsel zaman dönemine yerleştirdi.[139]
Koalaların, Avustralya turizm endüstrisine katkısının 1998 yılında bir milyar Avustralya dolarının üzerinde olduğu tahmin edilir ve o zamandan beri bu katkı artış gösterir.[140] 1997 yılında Avustralya'ya gelen turistlerin yarısı, hayvanat bahçelerine ve doğal yaşam parklarına giderken Avrupalı ve Japon turistlerin yaklaşık %75'inin görülecek hayvanlar listesinin başında koala gelir.[141] Biyolog Stephen Jackson, "Avustralya ile en çok bağdaşan hayvan hakkında bir anket yapılacak olsa koalanın kıl payı da olsa kanguruyu geçmesi muhtemeldir" ifadelerini kullanmıştır.[142] Koalanın süregelen popülaritesinin ardında yatan faktörler arasında, çocuk boyutlarında olması ve yüzünün oyuncak ayılara benzemesi olarak gösterilir.[143]
Koala Avustralya yerlilerinin mitolojisi ile rüya zamanı öykülerinde yer alır. Derevaller, koalanın kendilerini kıtaya getiren sandalın küreklerini çekmeye yardım ettiğine inanırlar.[144] Başka bir mitte bir kabilenin nasıl bir koalayı öldürdükten sonra bağırsaklarını kullanarak dünyanın diğer yerlerindeki insanlar için bir köprü yaptıkları anlatılır. Bu öykü, koalanın av hayvanı olduğunu ve bağırsaklarının uzunluğunu vurgular.[143] Çeşitli öykülerde koalanın kuyruğunu nasıl kaybettiği tasvir edilir. Bu öykülerin bir tanesinde kanguru, tembel ve açgözlü olduğu için koalanın kuyruğunu keser.[145] Queensland ve Victoria'da yaşayan kabileler, koalayı bilge bir hayvan olarak görürler. Bidyaraca konuşan halklar, koalanın çorak toprakları zengin ormanlara dönüştürdüğüne inanırlar.[146] Koalalar, diğer hayvanlar kadar çok olmasa da petrogliflerde tasvir edilmişlerdir.[147]
Avustralya'ya yerleşen ilk Avrupalı göçmenler, koalayı "sert ve tehditkâr bakışlı" ve ortalıkta sinsi sinsi dolaşan tembel hayvan benzeri bir hayvan olarak görmüşlerdir.[148] 20. yüzyılın başında artan popülaritesi ve çocuk kitaplarında sıkça tasvir edilmesiyle birlikte koalanın kötü şöhreti, iyi yönde değişmeye başlamıştır.[149] Koala, Ethel Pedley'in 1899 tarihli çocuk kitabı Dot and the Kangaroo'da "komik yerli ayı" olarak anlatılmıştır.[150] Norman Lindsay, 1904 yılından başlayarak The Bulletin dergisinde yayımladığı karikatürlerde daha çok insana benzeyen bir koala karakteri çizmiştir. Bu karakter Lindsay'in 1918 çıkışlı çocuk kitabı The Magic Pudding'te Bunyip Bluegum adlı ana karakter olarak görünmüş ve koalanın ana bir karakter olarak işlendiği ilk edebi eser olmuştur.[151] Dorothy Wall tarafından 1933'te yaratılan kurgusal koala Blinky Bill; çeşitli kitapların dışında filmlere ve televizyon dizilerine konu olmuş ve oyuncakları çıkmıştır.[152] Bunların yanında çeşitli televizyon ve sinema yapımlarında da antropomorfik koala karakterlerine yer verilmiştir.
Drop bear, günümüz Avustralya folklorunda görülen hayalî bir etobur koaladır. Bu uydurma hayvan genellikle turistleri korkutmak için anlatılan yalan öykülerde geçer. Gerçekte koalalar otobur iken drop bear'lar ağaç üstünde yaşayan ve yaşadıkları ağacın altından geçen insan ya da hayvanların üstüne atlayarak avlanan sıra dışı büyüklükte vahşi keseliler olarak tanımlanırlar.[153][154][155]
2008 yılında Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN); geniş yaşam alanı, tahmin edilen yüksek popülasyonu ve popülasyon azalma oranının tehdit altında türler listesine girecek kadar yüksek olmamasından ötürü koalayı IUCN Kırmızı Listesi'nde asgari endişe altındaki türler arasında listeledi.[59] 2009'da, koalanın 1999 Çevre Koruması ve Biyoçeşitliliğin Korunması Yasası'na dahil edilmesi yönündeki teklif reddedildi.[26] 2012'de Avustralya hükûmeti, Queensland ve Yeni Güney Galler'de bulunan koala popülasyonlarını, sırasıyla %40 ve %33 popülasyon azalma oranları nedeniyle hassas türler arasında listeledi. Victoria ve Güney Avustralya'da bulunan popülasyonların ise görece yüksek olduğu ifade edilse de; Avustralya Koala Vakfı, Victoria popülasyonunun gerçekte 100.000'den düşük olsa da 200.000 kadar olduğunun sanılması sebebiyle bu popülasyonun korunma tedbirleri altına alınmadığını belirtti.[156]
2014'te IUCN Kırmızı Listesi'ndeki durumu güncellenerek hassas türler arasına alındı.[59] 2017 tarihli Dünya Doğayı Koruma Vakfı raporu, Queensland'deki popülasyonun nesil başına %53, Yeni Güney Galler'deki popülasyonun ise nesil başına %26 azaldığını belirtiyordu.[157] Şubat 2022'de, Avustralya Başkent Bölgesi, Queensland ve Yeni Güney Galler'de, 1999 Çevre Koruması ve Biyoçeşitliliğin Korunması Yasası'na dahil edilerek soyu tükenme tehlikesi taşıyan bir tür olarak tanımlandı.[158] Avustralya hükûmetinin Tehlikedeki Türler Bilim Komitesi, 20 yıl önce 185.000 kadar olan koala popülasyonunun 2021 yılında 92.000'e indiği,[159] Avustralya Koala Vakfı ise 2022 itibarıyla 43.000 kadar az birey olabileceği tahmininde bulunur.[160]
Koalalar, Avustralya yerlileri tarafından beslenmek amacıyla avlanıyorlardı. Hayvanları yakalamak için kullanılan yaygın bir avlanma yöntemi, uzun ve ince bir sopanın ucuna ipe benzer ağaç kabuğundan yapılan halkanın takılması ve ağacın üzerindeki hayvanın bu halkaya yakalanarak aşağı indirilmesinden sonra taş balta ya da waddy adı verilen av sopası ile öldürülmesi şeklindeydi.[161] Bazı kabilelerin geleneklerine göre hayvanın derisini yüzmek tabu sayılırken diğer kabileler koala kafasının özel bir statüsü olduğuna inanır ve cenaze törenleri için koala kafasını saklarlardı.[162]
Koalalar, 20. yüzyılın başlarında Avrupalı göçmenler tarafından özellikle kalın ve yumuşak kürkü için avlanıyordu.[163] 1924 yılına kadar iki milyondan fazla koala kürkünün Avustralya dışına çıkarıldığı tahmin edilir. Koala kürkü; kilim, palto kenarlığı, manşon, kadın elbisesi kenar süsü olarak kullanılıyordu.[164] Queensland'de 1915, 1917 ve 1919 yıllarında yapılan itlaflarda bir milyonun üzerinde koala öldürüldü. Bu itlaflar karşısında kamuoyunun gösterdiği tepki, muhtemelen Avustralya'da kitleleri bir araya getiren ilk geniş çevresel sorundu. Vance Palmer, The Courier-Mail'e yazdığı bir mektupta kamuoyunun hissettiklerini şöyle dile getirmişti:
"Zararsız ve sevecen yerli ayımızın vurulması barbarcaydı... Hiç kimse onu çiftçinin buğdayını heba etmekle, meradaki otları yemekle ya da kaynanadilini yaymakla suçlamamıştır. Sebep olduğu hiçbir kötü şey yoktur... Silahla kendini vuranlara bir zevk de verdiği söylenemez... Ve bazı bölgelerden tamamen de kökü kazınmıştır."[165]
Avustralya'ya özgü türlerin korunması için giderek artan çabalara karşın, 1926-28 yıllarında görülen kuraklığın neden olduğu yokluk sonucunda Ağustos 1927'de bir aylık avlanma serbestisi 600.000 kadar koalanın ölümüyle sonuçlandı.[166] Victoria'nın Avcılık Başmüfettişi Frederick Lewis 1934'teki ifadelerinde, bir zamanlar Victoria'da yaygın olarak bulunan hayvanın neredeyse yok olmak üzere olduğunu ve yalnızca 500 ila 1000 kadar koalanın Victoria'da kaldığını belirtmişti.[167] Türü koruma adına ilk başarılı çabalar, 1920'lerde ve 1930'larda, Brisbane'de Lone Pine Koala Barınağı ile Sidney'de Koala Park'ın açılmasıyla sonuçlandı. Koala Park'ın sahibi Noel Burnet, koalaların ilk defa bir barınakta üremesini sağladı.[168] 1934 yılında Melbourne Hayvanat Bahçesi'nin Avustralya memelileri küratörü David Fleay, Avustralya'da bir hayvanat bahçesinde ilk Avustralya faunası bölümünü gerçekleştirerek içinde koalayı da sergiledi ve bu sayede koalanın esaret altında beslenmesi ile ilgili incelemelerde bulundu. Fleay, daha sonra türü koruma çalışmalarına Healesville Barınağı ve David Fleay Vahşi Yaşam Parkı'nda devam etti.[169]
1870'lerden beri koalalar, bazı sahil kesimlerine ve aralarında Kanguru Adası ile Fransız Adası'nın da olduğu açık denizde bulunan adalara sokulmuştur. Buralardaki sayılarının zaman içerisinde artış göstermesiyle birlikte,[170] adaların böyle büyük bir popülasyonun yaşamını sürdürmesine yetecek kaynaklara sahip olmamasından dolayı koalaların aşırı besin tüketimi bir sorun hâline geldi.[171] 1920'lerde Frederick Lewis, yaşam alanları bölünmüş ya da küçülmüş olan koalaları yeniden yerleştirme ve rehabilitasyon için geniş çaplı çalışmalar başlattı. Örneğin, 1930-1931 yıllarında 165 koala, Quail Adası'na nakledildi. Popülasyon artışı ve adada bulunan ağaçların besin kaynağı olarak aşırı kullanımından sonra 1944 yılında 1.300 koala anakaraya tekrar geri salındı. Koalaların farklı yerlere nakli, ilerleyen dönemlerde daha da yaygınlaştı. Peter Menkhorst'un tahminlerine göre 1923 ile 2006 yılları arasında yaklaşık 25.000 koala, Victoria genelindeki 250 farklı yere nakledilmişti.[172] 1990'lardan beri hükûmet kurumları koalaların sayılarını itlaf yoluyla kontrol altına almaya çalışsa da kamuoyunun baskısı sonucu yer değiştirme ve kısırlaştırma yöntemleri kullanılmaya başlandı.[173]
Koalaların karşılaştığı en büyük beşeri tehditler, yaşam alanlarının yok olması ve parçalanmasıdır. Sahil kesimlerde bunun ana nedeni kentleşme iken, iç bölgelerde ise tarım alanı yaratma amacıyla arazilerin ormansızlaştırılmasıdır. Ağaç ürünleri için kullanılmak üzere ağaçların kesilmesi de koalaların yaşam alanlarının yok edilmesine neden olur.[174] 2015-2016 yıllarında Avustralya'nın bitki örtüsünde yaklaşık 395.000 hektarlık alan yok edildi ve bu sayı, önceki yıldan yaklaşık %33 daha fazlaydı. 2030'a kadar yaklaşık 3 milyon hektarlık balta girmemiş ormanın yok edileceği öngörülür.[175] Avrupalı göçmenlerin kıtaya gelmesinden beri, özellikle Queensland'de yaşam alanı parçalanması nedeniyle koalanın doğal dağılım alanı %50 kadar küçülme göstermiştir.[58] Queensland ve Yeni Güney Galler'de koalanın "hassas türler" arasında yer alması gayrimenkul yatırımcılarının projelerinde koalalar üzerinde yaratılacak etkiyi de değerlendirmelerini gerektirir.[156] Ayrıca koalalar koruma altında alınmış bölgelerde de yaşarlar.[59]
Kentleşme koala popülasyonları için bir tehdit oluştursa da, koalalar yeteri kadar ağaç bulunduğu takdirde kentsel alanlarda da yaşamlarını sürdürebilirler.[176] 2009 tarihli bir araştırmaya göre, kentsel popülasyonların kendilerine özgü zayıf noktaları vardır ve araç çarpması ile evcil köpeklerin saldırısı sonucunda yılda yaklaşık 4.000 koala ölür.[117] Yaralı koalalar sıklıkla doğal yaşam hastanelerine ya da rehabilitasyon merkezlerine kaldırılır.[176] Yeni Güney Galler'deki bir koala rehabilitasyon merkezinde yapılan ve son 30 yılı inceleyen geriye dönük bir araştırmada koalaların merkeze gelme nedenlerinin ilki, çoğunlukla araç kazası ve köpek ısırığı nedeniyle oluşan yaralanmalar iken ikinci en yaygın neden klamidya enfeksiyonu olduğu görülmüştür.[177] Özel merkezlerde tedavi edilen koalalar, Avustralya ya da diğer ülkelerin yasalarına göre evcil hayvan olarak tutulmalarının mümkün olmaması nedeniyle iyileştikten sonra tekrar doğal ortamlarına salınmak zorundadırlar.[178]
Koalar için risk oluşturulan başka bir unsur da, susamış koalalara "yardım amacıyla" şişeden su verilmesi nedeniyle akciğerlerde su toplanması sonucu oluşan aspirasyon pnömonisidir. Bir koalaya su vermenin güvenli yolu, koalanın diliyle yalayarak suyu içebilmesi için suyun kase, başlık ya da şapka gibi bir kabın içine konarak verilmesidir.[179][180][181]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.