Remove ads
Bizans imparatoru (1118-1143) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
II. İoannis Komninos ya da Comnenus (Grekçe: gre, Iōannēs II Komnēnos; 13 Eylül 1087 – 8 Nisan 1143) 1118 ile 1143 yılları arasında Bizans imparatoru. Ayrıca "İyi İoannis" veya "Güzel İoannis" (Kaloïōannēs) olarak da bilinir, imparator I. Aleksios ile İrini Dukena'nın en büyük erkek çocuğu ve Komninos Restorasyonu boyunca hüküm süren ikinci imparatordur. İoannis, yarım yüzyıl önce Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra imparatorluğunun uğradığı zararı telafi etmeye kararlı, dindar ve kendini adamış bir hükümdardı.
II. İoannis Komninos Ίωάννης Β΄ Κομνηνός | |
---|---|
Bizans imparatoru | |
Hüküm süresi | 1118 - 1143 |
Önce gelen | I. Aleksios |
Sonra gelen | I. Manuil |
Doğum | 13 Eylül 1087 Konstantinopolis |
Ölüm | 8 Nisan 1143 (55 yaşında) Kilikya |
Defin | Hristos Pantokrator (Her şeye kâdir İsa) Manastırı (günümüzde Zeyrek Camii, İstanbul) |
Eş(ler)i | Macaristanlı İrini |
Çocuk(lar)ı |
|
Hanedan | Komninos Hanedanı |
Babası | I. Aleksios |
Annesi | İrini Dukena |
Dini | Ortodoks |
İoannis, Komneinos imparatorlarının en büyüğü olarak değerlendirilir.[1] İoannis, saltanatının çeyrek asrı boyunca batıda Kutsal Roma İmparatorluğu ile ittifaklar kurdu, Balkanlar'da Peçenekler, Macarlar ve Sırpları kesin bir şekilde mağlup etti ve kişisel olarak Küçük Asya'daki Türklere karşı çok sayıda sefer düzenledi. İoannis'in seferleri doğudaki güç dengesini temelden değiştirdi, Türkleri savunmaya zorladı ve Anadolu yarımadasının hemen karşısındaki birçok kasaba, kale ve şehri Bizans geri aldı. İoannis, güneydoğuda Bizans kontrolünü batıdaki Büyük Menderes'den doğuda Kilikya ve Tarsus'a kadar uzattı. Hristiyan dünyasının lideri olarak imparatorun rolüne ilişkin Bizans idealini göstermek amacıyla İoannis, Bizans ve Haçlı devletlerinin birleşik güçlerinin başında Müslüman Suriye'ye yürüdü; seferdeki büyük güce rağmen, İoannis'in umutları, Haçlı müttefiklerinin kaçamak davranışları ve güçlerinin yanında savaşma konusundaki isteksizlikleri yüzünden hayal kırıklığına uğradı.
İoannis'in hükümdarlığında, imparatorluğun nüfusu yaklaşık 10 milyon kişiye ulaştı.[2] Çeyrek yüzyıl süren İoannis'in hükümdarlığı dönemin ya da yakın dönemin yazarları tarafından, babası I. Aleksios'un ya da oğlu I. Manuil'in hükümdarlıklarından daha az kaydedilmiştir. Özellikle, İoannis'in yerel yönetiminin veya politikaları hakkında çok az şey bilinmektedir.[a]
Latin asıllı tarihçi Surlu Vilyam, İoannis kısa ve alışılmadık derecede çirkin, gözleri, saçları ve ten rengi o kadar koyu ki, 'Moro' olarak biliniyordu şeklinde tarif eder.[3] Yine de fiziksel görünümüne rağmen İoannis, Kaloïōannēs, "İyi İoannis" veya "Güzel İoannis" olarak biliniyordu; sıfat onun karakterine atıfta bulunmaktadır. Her iki ebeveyni de alışılmadık derecede dindardı ve İoannis onları geçti. Saray üyelerinden konuşmalarını yalnızca ciddi konular ile sınırlandırmaları bekleniyordu. İmparatorun masasında servis edilen yemekler çok tutumluydu ve İoannis aşırı lüks içinde yaşayan saray mensuplarına telkinlerde bulunurdu. Konuşması ağırbaşlıydı, ancak ara sıra hazırcevap sözlerle dolu konuşma yapardı. Tüm anlatımlar, bir Orta Çağ hükümdarında alışılmadık bir özellik olan karısına sadık bir koca olduğunu kabul eder. Kişisel tutumluluğuna rağmen, İoannis imparatorluk rolü konusunda yüksek bir kavrayışa sahipti ve eğer avantaj sağlayacaksa tam bir tören ihtişamı ile görünürdü.[4]
İoannis, dindarlığı ve oldukça yumuşak ve adil hükümdarlığıyla ünlüydü. Zulmün norm olduğu bir zamanda, ahlaki bir yöneticinin istisnai bir örneği olarak kabul edilir. Asla kimseyi ölüme veya sakatlamaya mahkûm etmediğine inanılır.[5] Hayırsever yardımlar cömertçe dağıtıldı. Bu nedenle Bizanslı Marcus Aurelius olarak anılmıştır.[6] Kişisel ahlak ve dindarlığı örneğiyle, çağının tavırlarında dikkate değer bir gelişme sağladı. Kendisinin ve eylemlerinin tanımları, büyük bir öz kontrol ve kişisel cesarete sahip olduğunu ve mükemmel bir stratejist ve general olduğunu gösteriyor.[4]
II. İoannis, 1118'de babasının yerine hükümran basileus olarak geçti; ancak 1 Eylül ile Kasım 1092 arasında I. Aleksios tarafından eş imparator olarak taçlandırılmıştı.[7] Bu taç giyme törenine rağmen, İoannis'in tahta çıkmasına itiraz edildi. Aleksios'un, onun yerine geçmesi için İoannis'i tercih ettiği, oğlunu ortak imparator konumuna yükselttmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Ancak Aleksios'un nüfuzlu eşi İrini, en büyük çocuğu Anna Komnini'nin kocası Sezar Nikiforos Briennios'u tercih etti.[8] Bebeklik döneminde babasının ilk ortak imparatoru olan Konstantinos Dukas ile nişanlandırdığı Anna, iktidar ve taht için bariz özlemler besliyordu. Aleksios'un son hastalığı sırasında hem eşi hem de kızı, ardıllık gündemlerini desteklemek için ona baskı uygulamak için fiziksel zayıflığını kullandılar. Aleksios, kendi amaçladığı halefini resmi olarak değiştirmeden bu sürekli taleplere katlandı. Aleksios, 15 Ağustos 1118'de Mangana manastırında ölürken, İoannis, güvenilir akrabalarına, özellikle de kardeşi İsaakios'a güvenerek, manastıra girdi ve imparatorluk mühür yüzüğünü babasından aldı. Daha sonra silahlı takipçilerini topladı ve yolda vatandaşların desteğini toplayarak Büyük Saray'a gitti. Saray muhafızları ilk başta babasının isteklerini açık bir şekilde kanıtlamadan İoannis'i kabul etmeyi reddetti, ancak yeni imparatoru çevreleyen kalabalık sadece içeri girmeye zorladı. Sarayda İoannis imparator ialn edildi. Şaşıran İrini, ne oğlunu istifa etmeye ne de Nikiforos'u taht için mücadele etmeye ikna edemedi.[9][10]
Aleksios, oğlunun iktidarı ele geçirme konusundaki kararlı hareketinin ardından gece öldü. İoannis, karşı darbeden korktuğu için annesinin ricasına rağmen babasının cenazesine katılmayı reddetti. Ancak birkaç gün içinde konumu güvenli görünüyordu. Ancak, II. İoannis, tahta çıkışından sonraki bir yıl içinde, annesini ve kız kardeşini de içeren bir komployu ortaya çıkardı.[11] Anna'nın kocası Nikiforos, onun hırslarına pek sempati duymuyordu ve komployu başarısız kılan onun desteğinin olmamasıydı. Anna, imparatorun arkadaşı İoannis Aksuh'a teklif edilen mülkünden alındı. Aksuh akıllıca reddetti ve etkisi, Anna'nın mülkünün sonunda kendisine iade edilmesini ve II. İoannis ile kız kardeşinin en azından bir dereceye kadar uzlaşmasını sağladı. İrini bir manastıra kapandı ve Anna, daha az aktif tarihçilik mesleğini üstlenerek kamusal yaşamdan etkin bir şekilde çıkarılmış görünüyor. Ancak Nikiforos ile kayınbiraderinin arası iyi durumda kaldı.[12][13] İoannis'in kendi sözleri tarihi kayıtlarda çok az yer almıştır, onlardan biri ona karşı olan komplo ile ilgilidir; Tahta çıktıktan sonra, Tanrı'nın "görünen ve görünmeyen düşmanlarımın kurnaz planlarını yok ettiğini ve beni tüm düşmanlarımı ayağımın altına düşüren her tuzaktan kurtardığını" söyler.[14] İoannis, kendi halefini korumak için 1122'de genç oğlu Aleksios'un ortak imparator olarak taçlandırdı.[15]
Tahta geçmesine meydan okuyan aile entrikaları, muhtemelen İoannis'in imparatorluk ailesinin dışından erkekleri yüksek makama atamak olan iktidar yaklaşımına katkıda bulundu. Bu, imparatorluk ailesini ve onun pek çok bağlantısını neredeyse tüm üst düzey idari ve askeri makamları doldurmak için kullanan babasının yöntemlerinden radikal bir sapmaydı.[8]
İoannis Aksuh, II. İoannis'in en yakın danışmanı ve onun tek yakın arkadaşıydı. Aksuh, İoannis'in babasına hediye olarak verilen İznik kuşatması'nda çocukken yakalanan bir Türk'tür. İmparator Aleksios, oğlu için iyi bir arkadaş olduğunu düşünmüştü ve bu yüzden imparatorluk evinde prensin yanında büyütüldü. Aksuh, II. İoannis'in tahta çıkmasıyla hemen Megas domestikos (Grekçe: μέγας δομέστικος) olarak atandı. Megas domestikos, Bizans ordularının komutanıydı. İoannis'in halefi I. Manuil'in saltanatının başlarında Aksuh'un imparatorluk mührünü elinde bulundurduğuna dair yapılan atıflar, askeri görevlerine ek olarak İmparatorluğun sivil idaresinin başı olduğu anlamına geldiği öne sürülmesine neden olmuştur. Bu, o zamanlar mesazon olarak bilinen resmi olmayan bir pozisyondu ve bir vezir veya 'başbakan' karşılığıydı.[16] Böyle bir atama dikkate değerdi ve I. Aleksios'un saltanatını karakterize eden adam kayırmacılıktan radikal bir ayrılıştı. İmparatorluk ailesi, İoannis Aksuh ile tanıştıklarında ona saygı duymaları gerektiği gerçeğiyle pekiştirilen bu karara bir dereceye kadar kızgınlık besliyordu.[17]
İoannis'in ailesinin hükûmetini büyük ölçüde etkilemesine izin verme konusundaki isteksizliği, hükümdarlığının geri kalanında büyük ölçüde aynı kaldı. İoannis, Eustathios Kamytzes, Michaelitzes Styppeiotes ve George Dekanos gibi üst düzey idari görevlere babasının bir dizi kişisel hizmetlisini atadı. Bunlar, I. Aleksios'un saltanatının sonraki yıllarında İoannis'in annesinin uyguladığı yükseliş sırasında siyasi olarak gölgede kalan adamlardı.[13] II. İoannis tarafından bir dizi 'yeni adam' öne çıktı, bunlar arasında protovestiarios olarak atanan Gregori Taronites ile Manuil Anemas ve Theodoros Vatacis vardı, son ikisi aynı zamanda onun damadı oldular. İoannis'in imparatorluk yörüngesine yeni aileler getirmeye yönelik evlilik politikası, bazıları geçmişte imparatorlar yetiştirmiş olan Dukas, Diogenis ve Melissenos aileleri gibi bazı önde gelen aristokrat klanların etkisini azaltmaya yönelik olabilirdi.[18]
İmparatorluk ailesine ve onun bağlantılarına sıkı sıkıya bağlı kalmaktan uzaklaşmasına rağmen, İoannis'in sarayı ve hükûmeti, özellikle ciddi tonu ve dindarlığı açısından, babası ile pek çok benzerliğe sahipti. Gerçekte, Mousai olarak adlandırılan, şiirsel biçimde ifade edilen mevcut bir siyasi tavsiye derlemesi I. Aleksios'a atfedilir. Mousai, doğrudan II. İoannis'e hitap eder ve diğer şeylerin yanı sıra, hükümdarlığı sırasında adaleti ve tam bir hazineyi sürdürmesi için onu teşvik eder. Aleksios'un hükümdarlıkla ilgili tavsiyeleri, bu nedenle, eski imparatorun ölümünden sonra bile oğlunun kullanımına sunulmaya devam etti.[19]
II. İoannis'in seferlerinin yarattığı Bizans Batı Anadolu'da askeri güvenlik ve ekonomik istikrarın artması, bu bölgelerde resmi bir taşra sistemi kurmaya başlamasına izin verdi. Thrakesion theması, idari merkezi Filadelfiya olacak şekilde yeniden oluşturuldu. Thrakesion'un güneyinde Milasos ve Melanodiyon adlı yeni bir thema oluşturuldu.[20]
II. İoannis'in kardeşi İsaakios, taht krizi sırasında çok önemli bir destek verdi. Ancak, sebastokrator olan en yüksek saray unvanlarına sahip olmasına rağmen, İsaakios daha sonra kardeşinden uzaklaştı ve aktif bir komplocu oldu. İoannis Aksuh gibi kendi seçtiği güvenilir danışmanlarla ve daha sonra oğlu ve ortak imparatoru Aleksios'un desteğiyle II. İoannis, imparatorluğun yönetiminde İsaakios'a anlamlı bir rol teklif etmedi. I. Aleksios'un saltanatında sebastokrator hatırı sayılır bir güce sahipti ve İsaakios da benzer düzeyde bir otoritenin kendisine devredileceğine dair bir beklentiye sahipti. Bu engellenen hırs, muhtemelen İsaakios'ı ağabeyinin yönetimine karşı hayal kırıklığına uğratan şeydi. İsaakios, ağabeyinin yerine imparator olmayı hedefliyordu. 1130'da İoannis, Türklere karşı sefer yapmak üzere ayrılırken İsaakios ve diğer kodamanları içeren bir komplonun farkına vardı. İoannis, İsaakios'u ele geçirmeye çalıştığında, İsaakios kaçtı ve onu kabul eden Dânişmend emiri Melik Gazi'ye kaçtı ve daha sonra Melik Gazi onu Trabzon'daki ayrılıkçı Gavras Bizans yönetimine gönderdi. Sonra Anadolu Selçuklu Devleti sultanı I. Mesud'un ve daha sonra Kilikya Ermeni Lordu Levon'un misafiri oldu. İsaakios'un Bizans tahtını zorla almak için bu hükümdarlardan yardım istediği kuvvetle muhtemeldir. Böyle bir koalisyon gerçekleşmedi; ancak İsaakios, Konstantinopolis'teki güçlü desteğini sürdürmüş görünmektedir. 1132'de, Konstantinopolis'teki komplocuların hükümdarı olması için İsaakios'a başvurduğu haberi kendisine ulaştığında, İoannis seferinden aceleyle geri dönmek zorunda kaldı. İoannis'in Kastamonu'yu 1133'te ele geçirmesinin ardından kutladığı zafer, dış düşmanların yenilgisinin kutlanmasında somutlaşan imparator olarak İoannis'in meşruiyetinin kamuya açık bir kanıtı olarak görülebilir. Kardeşler 1138'de kısa bir süre barıştılar ve İsaakios Konstantinopolis'e döndü; ancak bir yıl sonra İoannis, İsaakios'u hayatının geri kalacağı Herakleia Pontiki'ya sürgün edildi. İsaakios'un sipariş ettiği kapsamlı sanat eserinde, çoğunlukla Porfirogennetos statüsüne ve imparator babası I. Aleksios ile olan ilişkisi yer alır; ancak kardeşi İoannis ile olan ilişkisine veya sahip olduğu ve İoannis tarafından verilen sebastokrator unvanına çok az atıfta bulunulur veya hiç bahsedilmez.[21][22]
II. İoannis'in Batı'daki dış politikasının temel ilkesi, Alman imparatorları (Kutsal Roma İmparatorluğu) ile bir ittifak sürdürmekti. Bu, Güney İtalya'daki Normanlar tarafından Balkanlar'daki Bizans topraklarına yönelik tehdidi sınırlamak için gerekliydi. Bu tehdit, özellikle II. Rugerro, kendisini İtalya'nın güneyinde en üstün konuma getirip kral unvanını aldıktan sonra şiddetli hale geldi. İmparator III. Lothar, 1136'da Bari'ye kadar güneye uzanan Norman topraklarını işgal etmesi için büyük bir mali destek de dahil olmak üzere Bizans desteğine sahipti. Antipapa II. Anacletus'u destekleyen II. Rugerro'un tehdidi altındaki Katolik Kilisesi'nin İtalya'daki mülkleri ile Papa II. Innocentius, Lothar ve II. İoannis'in ittifakına da taraftı. Ancak, bu ittifak, 1139'da Mignano Antlaşması ile Papa'dan zorla kraliyet unvanını tanıyan Rugerro'ya karşı koyamadı.[23] Lothair'in halefi III. Konrad, İoannis'in en küçük oğlu Manuil için kraliyet Alman gelini için 1140'ta yaklaştı. Konrad'ın karısının kızkardeşi Sulzbachlı Bertha seçildi ve Bizans'a gönderildi.[24] Aynı zamanda II. Rugerro, oğlu için imparatorluk gelini isteği ile II. İoannis'e başvurdu; ancak başarısız oldu.[25]
John'un karısının ailesine, Macaristan'ın hükümdarlarına müdahale etme tutkusu sorunluydu. Konstantinopolis'teki Macar tahtının devredilen hak sahiplerine verilen hoş geldiniz, Bizanslılar tarafından yararlı bir sigorta ve siyasi bir kaldıraç kaynağı olarak görüldü. Ancak Macarlar bu müdahaleyi bir savaş meselesi olarak ele aldılar. Macarların Sırplarla ittifakı, Batı Balkanlar'da devam eden Bizans egemenliği için ciddi sonuçlar doğurdu.[26]
Doğu'da John, babası gibi, Anadolu Selçuklu Devleti ile Anadolu'nun kuzeydoğu, iç kısımlarını kontrol eden Dânişmendliler Beyliği arasındaki farklılıklardan yararlanmaya çalıştı. 1134'te Selçuklu sultanı I. Mesud, İoannis'in Dânişmend yönetimindeki Kastamonu şehrine (1133'teki Bizans fethinden hemen sonra yeniden işgal edildi) saldırısı için birlikler sağladı; ancak Selçuklu birlikleri gece boyunca seferi terk ettiği için ittifak güvenilmez oldu.[27]
Levant'ın Haçlı devletlerinde, Bizans'ın Antakya hakkındaki iddialarının yasal olarak geçerli olduğu genel olarak kabul ediliyordu; ancak pragmatik olarak, yalnızca Bizans imparatoru askeri olarak güç kullandığında pratikte tanımaları muhtemeldi. İoannis'in Levant'taki diplomasisinin doruk noktası, 1137'de, Antakya Prensliği, Urfa Kontluğu ve Trablus Kontluğu yöneticilerinden resmi saygılarını aldığı zamandı. Bizans'ın, tüm Haçlı devletleri üzerinde bir düzeyde hükümdarlık sahibi olarak görülme arzusu, Kudüs Krallığı'nda İoannis'in Kral Fulk'a Kutsal Şehir'e silahlı bir hac planını bildirdiğinde ortaya çıkan endişenin de gösterdiği gibi ciddiye alındı (1142).[28]
II. İoannis'in saltanatı neredeyse sürekli bir savaşla ele alınır ve teolojik ve doktrinsel tartışmalara aktif olarak katılmaktan zevk alan babasının aksine, İoannis dini konuları Patrik'e ve kilise hiyerarşisine bırakmaktan memnun görünüyordu. İoannis; ancak papalık ile Rum ve Latin kiliselerinin olası birliği ile ilişkilerde olduğu gibi, imparatorluk politikasını doğrudan etkilediğinde aktif rol aldı. Rum ve Latin ilahiyatçılar arasında bir dizi tartışma düzenledi.[29]
İoannis, dini ve hayırsever çalışmalarında paylaştığı eşiyle birlikte, Konstantinopolis'teki Hristos Pantokrator (Her şeye kâdir İsa) İmparatorluk şapeli (günümüzde Zeyrek Camii) inşaatı da dahil olmak üzere hatırı sayılır ölçekte kilise inşaatı yaptığı biliniyor. Üç kilisesi bulunan bu manastır, Orta Bizans Konstantinopolis'inin en önemli ve etkili mimari yapılarından biri olarak tanımlanmıştır. Manastırın yanında, tüm sosyal sınıflardan insanlara açık, 5 koğuştan oluşan bir hastane vardı. Hastanede rahipler yerine eğitimli din sınıfından olmayan doktorlar bulunuyordu. Manastır aynı zamanda Komninos hanedanı için imparatorluk mezarı olarak da hizmet vermiştir.[30][31]
I. Aleksios'un saltanatının son birkaç yılında, Paulician ve Bogomil sapkınlıklarının takipçilerine yönelik çok aktif zulüm gerçekleşmişti.[32] Bizans Kilisesi tarafından sapkınlığa karşı alınan önlemler yürürlükte kalsa da, İoannis'in saltanatına ait hiçbir kayıt bu tür bir zulümden bahsetmez. Konstantinopolis'teki kalıcı bir sinod, bazı manastırlarda dolaşan Konstantinos Hrisomallos adlı merhum bir keşişin yazılarını araştırdı. Bu eserlerin, Bogomil inancının unsurlarını ve uygulamalarını barındırdıkları gerekçesiyle 1140 Mayıs'ında Konstantinopolis Patriği Leon Stippis tarafından yakılması emredildi.[33]
İoannis tarafından önemli bir konuma yerleştirilen imparatorluk ailesinin birkaç üyesinden biri, kuzeni Adrian Komnenos (İoannis'in amcası Sebastokrator İsaakios'un oğlu) idi. Adrian, manastır adı İoannis'i benimseyen bir keşiş olmuş ve imparatora 1138 seferinde eşlik etmişti. Kısa bir süre sonra Adrian, IV. İoannis olarak Bulgaristan Başpiskoposu olarak atandı. Bulgaristan otosefal bir başpiskoposluktu ve başpiskopos olarak prestijli bir adama ihtiyaç duyuyordu.[34]
Bir dizi kayda değer meydan savaşı vermesine rağmen, II. İoannis'in askeri stratejisi, savunulabilir sınırlar inşa etmek için müstahkem yerleşim yerleri almaya ve tutmaya dayanıyordu. İoannis, hükümdarlığı sırasında şahsen yaklaşık yirmi beş kuşatma gerçekleştirdi.[35]
1119-1121 döneminde II. İoannis Anadolu Selçuklularını yenerek güney-batı Anadolu'yu tekrar Bizans idaresi altına aldı. Bununla birlikte, hemen ardından, 1122'de İoannis, Tuna sınırındaki Paristrion'a karşı bir Peçenek istilasına yüzünden askerlerini hızla Avrupa'ya transfer etti. İstilacılar Kiev prensinin destek kuvvetleriydi. II. İoannis Peçenekleri sardı ve Peçenekleri Trakya girebileceklermiş gibi çok uygun bir barış yapmaya hazır olduğuna inandırdığı müzakerelere geçti ancak II. İoannis Peçeneklerin müstahkem kamplarına çok şiddetli bir hücuma geçti. Sonraki Beroia Muharebesi zorlu geçti, İoannis bacağından bir okla yaralandı; ancak günün sonunda Bizans ordusu ezici bir zafer kazandı. Çatışmanın belirleyici anı, İoannis'in büyük ölçüde İngilizlerden oluşan Vareg Muhafız Gücü'nü, savunmacı Peçenek araba kalesine saldırmaya yönlendirdiği ve meşhur baltalarını kullanarak yollarını kesmesi oldu.[15][36] Muharebe, bağımsız bir halk olarak Peçeneklere etkili bir son verdi; çatışmada esir alınanların çoğu, Bizans sınırına asker-çiftçi olarak yerleştirildi.[37]
II. İoannis, tahta çıkmasından sonra, babasının Venedik Cumhuriyeti'ne Bizans İmparatorluğu içinde eşsiz ve cömert ticaret hakları veren 1082 anlaşmasını onaylamayı reddetmiştir. Yine de politikadaki değişiklik mali kaygılardan kaynaklanmadı. Venedikliler tarafından imparatorluk ailesinin bir üyesinin istismarını içeren bir olay, özellikle Bizans'ın deniz gücü açısından Venedik'e bağlı olması nedeniyle tehlikeli bir çatışmaya yol açtı. Bizans'ın Korfu'ya misilleme saldırısından sonra İoannis venedikli tüccarları Konstantinopolis'ten sürgün etti. Ancak bu daha fazla misillemeye yol açtı ve 72 gemiden oluşan bir Venedik filosu Rodos, Sakız Adası, Sisam, Midilli ve Andros'u yağmaladı ve İyon Denizi'ndeki Kefalonya'yı ele geçirdi.[38] Sonunda İoannis uzlaşmaya zorlandı; savaş ona değdiğinden daha pahalıya mal oluyordu ve yeni gemilerin inşası için imparatorluk kara kuvvetlerinden donanmaya para aktarmaya hazır değildi. İoannis, Ağustos 1126'da 1082 anlaşmasını yeniden onayladı.[39]
İoannis'in Macar prensesi Piroska ile olan evliliği, onu Macaristan Krallığı'nın hanedan mücadelesine dahil etti. İoannis'in daha önce Macar krallığına olan iddiası dolayısıyla mücadeleye girişmiş ve bunda yenilip gözlerine mil çekilmiş olan Álmos'a mültecilik hakkı tanıması Macarları tedirgin etmekteydi. II. Stephen'ın komuta ettiği Macarlar 1127'de Balkanlarda Bizans arazilerine hücuma geçtiler, düşmanlık 1129'a kadar sürdü; ancak 1125'te Macar saldırısı ve Bizans misillemesi ile 1126'da düşmanlıkların yenilenmesiyle alternatif bir kronoloji önerilir.[40][41][b] İoannis, birçoğunu toplayıp Küçük Asya'daki Nikomedia'ya askeri yerleşimci olarak nakledilen Macaristan ile tehlikeli bir şekilde hizalanmış olan Sırplara karşı bir ceza seferi başlattı. Bu kısmen Sırpları boyun eğdirmek için (Sırbistan, en azından sözde Bizans'a bağlıydılar) ve kısmen de doğudaki Bizans sınırını Türklere karşı güçlendirmek için yapıldı. Sırplar, Bizans egemenliğini bir kez daha kabul etmek zorunda kaldılar.[37] Sırp seferi, Macaristan'a karşı savaşın iki farklı aşaması arasında gerçekleşmiş olabilir.[42] Macarlar Belgrad, Niş ve Sofya'ya saldırdı; Trakya'da Filibe yakınlarında bulunan İoannis, Tuna üzerinde faaliyet gösteren bir deniz filosunun desteğiyle karşı saldırıya geçti.[15] Ayrıntıları belirsiz olan zorlu bir seferin ardından imparator, Macarları ve onların Sırp müttefiklerini günümüzde Baçka Palanka olan Chramon ya da Haram'da yenmeyi başardı; Birçok Macar askeri Bizans saldırısından kaçarken geçtikleri bir köprü çöktüğünde öldü.[43] Bunun ardından Macarlar, İoannis tarafından hemen yeniden inşa edilen Braniçevo'ya saldırarak düşmanlığı yeniledi. Honiatis birkaç çatışmadan bahseder, daha fazla Bizans askeri başarıları barışın yeniden tesis edilmesiyle sonuçlandı.[40][44][45] Bizanslıların Braniçevo, Belgrad ve Zemun'u kontrol ettiklerini tasdiklediler ve ayrıca 1060'lardan beri Macar olan Sirem (Honiatis'te Frangochorion olarak adlandırılır) bölgesini kurtardılar. Macar tahtına talip olan Álmos 1129'da öldü, sürtüşmenin ana kaynağı ortadan kalktı.[42]
İoannis'in hükümdarlığının başlarında Türkler, Küçük Asya'nın batısındaki Bizans sınırına doğru ilerliyorlardı. 1119'da Selçuklular, Anadolu'nun güney kıyısındaki Antalya şehrine giden kara yolunu kesmişlerdi. II. İoannis ve Megas Domestikos Aksuh 1119'da Laodikya'yı kuşattı ve yeniden ele geçirdi; 1120'de Sozopolis'e saldırarak ele geçirerek Antalya ile kara bağlantısını yeniden açtı.[46] Bu güzergâh, Kilikya ve Suriye'de bulunan Haçlı devletlerine de gittiği için özellikle önemliydi.[37]
Macaristan ile olan düşmanlıkların sona ermesinin ardından, İoannis kalan yıllarının çoğunda Küçük Asya'ya konsantre olabildi. 1130'dan 1135'e kadar Yukarı Fırat'ta Malatya'da Dânişmendliler Beyliği'ne karşı yıllık seferler düzenledi. Onun enerjik seferleri sayesinde, Türklerin Küçük Asya'daki genişleme girişimleri durduruldu ve İoannis, savaşı düşmana götürmeye hazırlandı. Bölgeyi Bizans kontrolüne geri getirmek için, Türklere karşı iyi planlanmış ve yürütülen bir dizi sefere öncülük etti ve bunlardan biri, atalarının yurdu Kastamonu'nun (Kastra Komnenon) yeniden fethiyle sonuçlandı; daha sonra Çankırı'da 2.000 kişilik bir garnizon bıraktı. İoannis, düşmanlarından birbiri ardına kaleleri alarak duvarları yıkan biri olarak kısa sürede müthiş bir ün kazandı. Malazgirt Meydan Muharebesi'nden bu yana imparatorluk tarafından kaybedilen bölgeler toparlanarak garnizonlar yerleştirildi. Yine de, özellikle kuzeydoğudaki Dânişmendlilerden gelen direniş güçlüydü ve İoannis Konstantinopolis'te Kastamonu'nun Bizans yönetimine dönüşünü kutlarken bile Türkler tarafından yeniden ele geçirilmesi yeni fetihleri gerçekleştirmenin zor doğasını gösterir. İoannis sebat etti ve Kastamonu kısa süre sonra bir kez daha el değiştirdi.[27][47][48]
1139 baharında imparator, Sakarya Nehri kıyısındaki bölgeleri akın eden muhtemelen göçebe Türkmenler olan Türklere karşı, sürülerini kovarak geçim kaynaklarını vurarak başarılı bir sefer yaptı.[49] Ardından, ordusu Karadeniz'in güney kıyılarında Bitinya ve Paflagonya üzerinden ilerleyen Dânişmend Türklerine karşı son kez yürüdü. Trabzon'daki Konstantinos Gavras'ın Bizans rejimi sona erdi ve Haldia bölgesi doğrudan imparatorluk kontrolüne alındı. İoannis daha sonra 1140 yılında Niksar'ı kuşattı; ancak şehri ele geçirmeyi başaramadı. Bizanslılar, Türklerden ziyade hava şartları yüzünden yenilgiye uğradılar: hava çok kötüydü, ordunun çok sayıda atı öldü ve erzak azaldı.[50][51][52]
İmparator, Levant'ta Bizans'ın Haçlı devletleri üzerindeki hükümdarlık iddialarını güçlendirmeye ve Antakya üzerindeki haklarını öne sürmeye çalıştı. 1137'de Kilikya Ermeni Prensliği'nden Tarsus, Adana ve Misis (Mopsuestia)'yı fethetti ve 1138'de Ermeni Lordu I. Levon ve ailesinin çoğu İstanbul'a esir olarak getirildi.[53][54]
Bu, Antakya Prensliği'ne giden yolu açtı, 1137'de Antakya Prensi Raymond de Poitiers ve Urfa Kontu II. Joselin'in kendilerini imparatorun vasalları olarak tanıdılar. Trablus Kontu II. Raymond bile, selefinin 1109'da İoannis'in babasına verdiği saygıyı tekrarlayarak İoannis'e saygılarını sunmak için kuzeye doğru hızla ilerledi.[55] Ardından, İoannis Bizans, Antakya ve Urfa ordularını Müslüman Suriye'ye karşı ortak bir seferde yönetti. Halep saldırmak için çok güçlü çıktı; ancak Balat, Bizâh, Atarib, Ma'arretü'n-Nu'man ve Kafartab kalelerine saldırıldı.[56]
İoannis, Suriye'deki kampanyada Hristiyan davası için çok mücadele etmesine rağmen, müttefikleri Antakyalı Prens Raymond ve Urfa Kontu Joselin, Şayzar Kuşatması'na yardım etmek yerine, kamplarında zar oynayıp ziyafet çekmeye devam ettiler. Haçlı Prensleri birbirlerinden ve İoannis'den şüpheleniyorlardı ve hiçbiri diğerinin sefere katılmaktan kazanç elde etmesini istemiyordu. Raymond, seferin Halep, Şayzar, Humus ve Hama'yı ele geçirmede başarılı olması durumunda İoannis'e teslim etmeyi kabul ettiği Antakya'yı da elinde tutmak istiyordu. Latin ve Müslüman kaynaklar, Kuşatmayı yönetirken İoannis'in enerjisini ve kişisel cesaretini anlatırlar.
Şehir ele geçirildi; ancak iç kale saldırıya meydan okudu. Şayzar Emiri büyük bir tazminat ödemeyi, İoannis'i vasalı olmayı ve yıllık haraç ödemeyi teklif etti. İoannis, müttefiklerine olan tüm güvenini yitirmişti ve Zengî komutasındaki bir Müslüman ordu şehri kurtarmak için yaklaşıyordu, bu yüzden imparator isteksizce teklifi kabul etti.[57] İmparatorun dikkati, Kilikya'ya yapılan bir Selçuklu baskını ve Sicilya'da Normanların oluşturduğu tehdide karşı bir Alman ittifakını sürdürdüğü batıdaki gelişmeler ile dağıldı. Joselin ve Raymond, Antakya'nın kalesinin imparatora teslimini ertelemek için komplo kurdular, İoannis'e ve yerel Yunan toplumuna yönelik şehirde halk arasında huzursuzluk yarattılar. İoannis'in hırslarının ancak kısmen gerçekleştirebildiği Suriye'den ayrılmaktan başka seçeneği yoktu.[58]
1142'nin başlarında İoannis, Antalya üzerinden bağlantı yollarını güvence altına almak için Anadolu Selçuklu Devleti'ne karşı sefer yürüttü. Bu sefer sırasında en büyük oğlu ve ortak imparator Aleksios yüksek ateşten öldü. Güzergâhını güvence altına alan İoannis, Antakya'yı doğrudan imparatorluk yönetimine alma amaçlı yeni bir Suriye seferi başlattı.[59] Bu sefer, ordusunu götürmeyi planladığı Kudüs'e planlı bir hac ziyareti içeriyordu. Kudüs Kralı Fulk, imparatorun ezici bir askerî güçle varlığının onu bir saygı eylemi yapmaya zorlayacağından ve krallığı üzerindeki Bizans hükümdarlığını resmen tanımaya zorlayacağından korkarak imparatora yalnızca mütevazı bir refakatçi getirmesi için yalvardı. Fulk, büyük ölçüde çorak krallığının önemli bir ordunun geçişini desteklemeyeceğini belirtti.[28][60] Bu yumuşak tepki, İoannis'in hac ziyaretini ertelemeye karar vermesiyle sonuçlandı.
İoannis hızla kuzey Suriye'ye yöneldi ve Urfa kontu II. Joselin'i iyi davranışını garantisi olarak kızı da dahil olmak üzere rehin vermeye zorladı. Daha sonra şehrin ve kalesinin kendisine teslim edilmesini talep ederek Antakya'ya doğru ilerledi. Raymond de Poitiers, teklifi Antakya genel kurulunun oylamasına sunarak bir süre oyaladı. Mevsimin iyice ilerlemesiyle İoannis, ertesi yıl Antakya'ya saldırısını yenilemek için ordusunu Kilikya'daki kışlık bölgelere almaya karar verdi.[52]
Ordusunu Antakya'ya yeni bir saldırı için hazırlayan İoannis, Kilikya'da Toros Dağları'nda yaban domuzu avlayarak eğlenmeye başladı ve burada 1 Nisan 1143'te kazara kendini zehirli bir okla kesti.[61] İoannis başlangıçta yarayı görmezden geldi ve enfeksiyon kaptı. Kazadan birkaç gün sonra, 8 Nisan'da muhtemelen sepsisden öldü. İoannis'in, Antakya'daki dindaşlarıyla savaşmaktan mutsuz olan ve Batı yanlısı oğlu Manuil'i tahta çıkarmak isteyen Latin kökenli ordusunun birlikleri içindeki bir komplo tarafından öldürüldüğü öne sürüldü.[62] Bununla birlikte, birincil kaynaklarda bu hipotez için çok az açık destek vardır.[c] İoannis'in imparator olarak son eylemi, hayatta kalan oğullarından daha genç olan Manuil'i halefi olarak seçmekti. İoannis, Manuil'i ağabeyi İsaakios'a tercih etmesinin iki ana nedenini öne sürerek kaydediliyor: İsaakios'un çabuk sinirlenmesi ve Manuil'in Neocaesarea'daki kampanyada gösterdiği cesaret.[63][64] Başka bir teori, bu seçimin nedeninin, İoannis'in halefinin adı "M" ile başlayan biri olması gerektiğini öngören AIMA kehaneti olduğunu iddia eder. Uygun bir şekilde, İoannis'in yakın arkadaşı İoannis Aksuh, İsaakios'un daha iyi bir aday olduğu yönünde ölmekte olan imparatoru ikna etmek için çok uğraştığı halde, Manuil'in tahta çıkması önünde herhangi bir açık muhalefettin ortadan kaldırılmasında etkili oldu.[65]
Tarihçi John Birkenmeier, İoannis'in hükümdarlığının Komninos döneminin en başarılı dönemi olduğunu savunur. The Development of the Komnenian Army 1081–1180 (Komninos dönemi ordunun gelişim) adlı kitabında, İoannis'in zorlu savaşları riske atmaktan ziyade kuşatmaya odaklanan savaş yaklaşımının bilgeliğini vurgular. Birkenmeier, İoannis'in sınırlı, gerçekçi hedeflerle yıllık seferler başlatma stratejisinin, oğlu I. Manuil'in izlediğinden daha mantıklı olduğunu savunur. Bu görüşe göre, İoannis'in seferleri Bizans İmparatorluğu'na fayda sağladı çünkü imparatorluğun güvenilir sınırlardan yoksun olan merkezini korurken, Küçük Asya'daki topraklarını kademeli olarak genişletti. Türkler savunmaya zorlanırken, İoannis, Kutsal Roma İmparatoru ile Sicilya Normanlarına karşı ittifak kurarak diplomatik durumunu nispeten basit tuttu.[66]
Genel olarak, II. İoannis'in imparatorluğu bulduğundan çok daha iyi durumda bıraktığı açıktır. Ölümü sırasında önemli topraklar ele geçirilmişti ve Orta Anadolu üzerindeki kontrolün yeniden sağlanması ve Fırat üzerinde bir sınırın yeniden kurulması hedefleri ulaşılabilir görünüyordu. Bununla birlikte, Anadolu'nun iç kesimlerindeki Rumlar, Türk yönetimine giderek daha fazla alışmaya başlamış ve çoğu zaman onu Bizans'a tercih edilebilir bulmuştur. Ayrıca, Anadolu Türkleri, Sırplar ve Doğu Akdeniz'deki Haçlı Devletlerinden vassalage itaat ve kabullerini çıkarmak görece kolay olsa da, bu ilişkileri İmparatorluğun güvenliği için somut kazanca dönüştürmenin zor olduğu kanıtlanmıştı. Bu sorunlar, yetenekli ve merhametli oğlu Manuel'in çözmeye çalışmasına bırakıldı. Ayrıca, Anadolu Türkleri, Sırplar ve Doğu Akdeniz'deki Haçlı Devletlerinden vassal öneri ve kabulü almak görece kolay olsa da, bu ilişkileri İmparatorluğun güvenliği için somut kazanca dönüştürmenin zor olduğu kanıtlanmıştı. Bu sorunlar, yetenekli ve merhametli oğlu Manuil'in çözmeye çalışmasına bırakıldı.[67]
II. İoannis 1104 yılında İrini ismin alan Macaristan Kralı I. Ladislaus'un kızı olan Priroska ile evlendi; Bizans'ın Macar Kralı Coloman'a kaybettiği bazı Bizans topraklarına karşılık olarak yapılmış politik bir evlilikti. Hükûmette çok az rol oynadı, kendisini dindarlığa ve büyük oranda çocuklarına adadı. İmparatoriçe İrini 13 Ağustos 1134 günü ölmüş, ölümünden hemen sonra azize ilan edilip, Azize İrini olarak anılmıştır. II. İoannis ve İrini çiftinin 8 çocuğu olmuştur:[68]
II. İoannis'in soy ağacı[74][75] | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.