Remove ads
Çorum'un bir ilçesi Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
İskilip, Çorum ilinin bir ilçesidir.
Bu maddedeki üslubun, ansiklopedik bir yazıdan beklenen resmî ve ciddi üsluba uygun olmadığı düşünülmektedir. |
İskilip | |
---|---|
Çorum'un Türkiye'deki konumu | |
İlçe sınırları haritası | |
Ülke | Türkiye |
İl | Çorum |
Coğrafi bölge | Karadeniz Bölgesi |
İdare | |
• Kaymakam | Ramazan Polat[1] |
• Belediye başkanı | İsmail Çizikci (AK Parti) |
Yüzölçümü | |
• Toplam | 1.187 km² |
Rakım | 720 m |
Nüfus (2018) | |
• Toplam | 32.546 |
• Kır | 12,891 |
• Şehir | 18.136 |
Zaman dilimi | UTC+03.00 (TSİ) |
Posta kodu | 19400 |
İl alan kodu | 0364 |
İl plaka kodu | 19 |
Resmî site İskilip Belediyesi |
Hititler döneminde İskilip ile Kastamonu'ya bağlı Tosya ilçesinin bulunduğu bölgeye Tarittara veya Turmitta denmekteydi.[2]
Daha sonra ise İskila, Blocium/Bloacium, Iskelib, İskelib, İmad (Direklibel) gibi farklı şekillerde adlandırılmıştır.[kaynak belirtilmeli]
Kanuni sonrası Osmanlı İmparatorluğu döneminde Batı'ya ait -özellikle Fransız- kaynaklarında adı Esculape (Eskülap) olarak da anılmıştır.
Tarihte İskilip sözcüğü ilk kez Sümer destanlarından olan Gılgamış Destanında"iškila-bi" biçiminde karşımıza çıkmaktadır.[3]
Bölgeye yerleşimin çeşitli kaynaklarda Hititlerin Anadolu'ya gelmesine (MÖ 3000) kadar uzandığı belirtilmektedir. İskila kentinin de erken dönem Hatti uygarlığının yerleşme alanı olduğu düşünülmektedir. Başkent Hattuşa’ya iki saat yakınlıkta olması bu tahmini güçlendirmektedir.
Yivlik Kayası üzerinde yer alan geometrik figürlerin ve yivlerin bu dönemlerden kalma olabileceği iddia edilmektedir. Yine bu dönemde öne çıkan erken dönem yerleşim alanlarından Romalıların verdiği isimle Itlus, Osmanlı'nın verdiği isimle İmad - Direklibel'de tam olarak Yivlik Kayası eteğinden çıkan bir akarsu yatağının oluşturduğu derenin Taybı Ovası'na karıştığı yere kurulmuştur. Elimizde olan bilgilere göre bu alanın 15. ve 16. yüzyıla kadar önemli bir İskilip banliyösü olduğu söylenebilir. Ebussuud burada doğmuştu. Tarihi kesin olmamakla birlikte 1509, 1514 ve 1543 yıllarında bu bölgenin Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde olan büyük depremlerin birinde tümüyle yıkılmış olma ihtimali olduğu düşünülmektedir. Bunu destekleyen bir diğer veri de Ebussuud'un babası adına yaptırdığı mektep ve caminin yerinin İmad'da (günümüz adı Bağözü) değil, Meydan Mahallesi'nde olmasıdır.
İskilip’in tarihi geçmişi, yazılı kaynaklar bakımından MÖ 700’e, Paflagonya Devleti'ne dayandırılmakla birlikte günümüzde tam olarak çözümlenememiştir. Ancak bölgeye yerleşimin Hititlerin Anadolu’ya gelmesine (MÖ 3000) uzandığı çeşitli kaynaklarda yer almaktadır ve İskilip'in bir Hatti uygarlığının merkezi olduğu kabul edilir. Hattuşa’ya iki saat yakınlıkta olması bu tahmini güçlendirmektedir. İlçede yaşadığı, bıraktıkları kalıntılarla resmen ispatlanan en eski millet Paflagonlardır. Paflagonlar Anadolu’ya MÖ 1000’den sonra gelmiş, Hitit İmparatorluğunun yıkılışından sonra bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmışlardır. Paflagonya - Demir Atlılar Ülkesi; Kastamonu, Çankırı, Amasya, Samsun hattına hâkim olmuştur.
Eski çağda İskilip, Paflagonya adı verilen bir bölgenin ismi olarak MÖ 900-700'lerde anılmaya ve tanınmaya başladı, Homeros'un İlyada destanında ilk defa anılan ve eski Yunancada "Askilepiyon - Sağlık Tanrısı" ismiyle de Antik Çağ'da önemli bir yer olarak bilinen İskilip; ünlü gezginlerden Herodot ve Skymonos'un da ziyaret ettiği bir bölge olarak bilinir. Yine bu bölgenin eski haritalardaki sınırları kuzeyde Karadeniz, güneyde Aydos Dağları, doğuda Kızılırmak ile Kızılırmak Vadisi'nin doğu yamaçları ve batıda da Bartın Çayı ile sınırlanmıştır.
Paflagonya'nın coğrafi alanında, Karadeniz'e dökülen akarsuları takip eden benzer ve başka antik yerleşme yerleri de bulunmaktadır. Eski Yunan'dan Bizanslılara kadar uzanan tarihî dönem içerisinde büyük ticaret yollarının Karadeniz'e ulaşmak için İskilip havalisinden geçmesi gerekmekteydi. Dört yol kavşağı olarak bilinen Sinop ve Alaca'nın arasındaki Boyabat ve İskilip'ten geçen önemli bir yol güzergâhının varlığının bunu gerekli kıldığı aşikardır.
MS 2. yüzyılın sonlarında bölge Pont (Pontus) hakimiyetine girmiş, ancak bu egemenlik uzun sürmemiştir. Paflagonya prenslerinin yardım talebi üzerine Roma 72. Lüks Ordusunu göndererek bölgeyi Pontlardan geri almıştır. Daha sonra bölgeyi esas sahipleri olan Paflagonlara geri vermemiş olan Roma 72. Lüks Ordusu, bölgeyi kendi topraklarına katmıştır. Roma Döneminde İskilip önemini korumuş, I. Justinianus tarafından Helenepontus eyaletine katılmış ve eyaletin üç önemli yerleşiminden biri olmuştur. O dönemin en önemli ticaret yollarından biri olan Ankyra-Gangra yolunun önemli bir durağı olup; 2.Trajan tarafından yaptırılmıştır. Bu yol, İskilip ile birlikte Amasya ve Kalecik'ten de geçmektedir.
Roma döneminde de İskilip, jeostratejik ve jeoekonomik önemini korumuş, Roma döneminin de seçkin yerleşim birimlerinden biri olarak bu medeniyet ile de kültür alışverişinde bulunarak 1000 yıla yakın ev sahipliği yapmıştır. İskilip'te Roma dönemine ait üç eser dikkat çekmektedir. Dördüncüsü mermer bir kitabe olup çarşıda özel bir alanda sergilenirken 1970'lerin sonunda çalınmıştır.
İskilip'in Bizans'ta bulunan üç önemli şehirden birisi olduğu da Eski Çağ tarihçileri tarafından belirtilmiştir.
Bölgede 1000 yıla yakın süren Bizans hakimiyeti Danişmentliler tarafından sona erdirilmiş, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra 1075'te Anadolu Selçuklu Devleti'nin egemenliği altına girmiş, daha sonra da Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli yerleşim yerlerinden biri olarak tarihsel sürecini devam ettirmiştir.
Eski Romalılardan Bizanslılara kadar gelen İslamiyet öncesi dönem Selçukluların Anadolu'ya yerleşmeleri ile son bulmuş ve tekrar İskilip adıyla anılmaya başlanmış ve Müslümanlaşmıştır.
Sultan Alparslan'ın 1071'deki Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'ya adım adım yerleşenlerce; Çorum, Tokat ve Osmancık, Emir Danişmend Ahmet Gazi tarafından 1074'te fethedilmiş ve Müslüman Türk hakimiyetine girmiştir. Zamanla diğer Türk boyları da bu bölgeye yerleşerek ve bölgede yaşayan halklarla karışarak bugünkü İskiliplilerin ataları olmuşlardır.
Öte yandan bazı eserlerde İskilip'in Kıpçak - Tatar beyleri idaresinde Osmanlı dönemine kadar bulunduğunu kaydetmekle birlikte 13. yüzyılın başlarında zayıflayan Anadolu Selçukluları'nın idaresinden çıkarak Moğolların hakimiyetine geçmiş ve rivayete göre bir kısım Tatar aşiretleri İskilip'e yerleşmişlerdir. Neticede İskilip her dönemde Türk milletine mensup çeşitli boyların yaşamış olduğu bir beldedir.
Bölgelerde kalan gayrimüslim yerli halkın bir kısmı bu suretle yerlerini bırakarak Batı Anadolu'ya çekilmiş, geriye kalanlar da kayda değer bir siyasi ve kültürel varlık gösterememişlerdir. Bu sebeplerle İskilip'te Anadolu Selçukluları döneminden kalma eserlere rastlanamamakta, buna neden olarak bir diğer sebep ise ilgili dönemde henüz yerleşik şehirleşmeye geçilememiş olması düşünülmektedir.[kaynak belirtilmeli]
İskilip Halk Kütüphanesindeki 1149 sayılı Tac-üt Tevarih isimli el yazmasının 152. sayfasında, Selçukluların Anadolu'daki yönetimlerinin son bulmasıyla İskilip Osmanlı idaresine geçmiş; Ankara, Yozgat, Çankırı ve Kastamonu bölgeleri için Çorum ve İskilip'te Anadolu'ya ilk gelen Türkmenler'ce yurt ve mekân edinilmiştir.
1390 yılı sonlarında Yıldırım Bayezid Han tarafından Anadolu'da Kadı Burhanettin Beyliği'nin bir tehlike haline gelmesi, bir Anadolu harekâtına girişilmesine sebep olmuş, 1391'de alınan Kastamonu ile birlikte Candaroğulları Beyliği'nin bölgedeki hakimiyetine son verilmiştir. Osmancık ve Amasya'nın Osmanlı himayesine katılmasından sonra Kırkdilim'de yapılan bir çatışmada Şehzade Ertuğrul öldürülmüştür.
Savaş sonrasında Kadı Burhaneddin'in Moğollar'a Ankara, Kalecik, Sivrihisar ve İskilip'i yağma ettirmesinden sonra toparlanan Osmanlı kuvvetleri bu isyankar beyliğin hükümranlığına son vermiş; Kastamonu, Osmancık, Çorum, Amasya ve İskilip'te tamamen Osmanlı'ya bağlanmışlardır.
Bu dönemin İskilip ve Anadolu tarihi açısından önemi oldukça fazladır. Kent tarihi açısından en büyük zorunlu dış göçler bu dönemde olmuştur. Kadı Burhaneddin'in baskınlarından yılan İskiliplilerin çoğunluğu dağlara ve daha sonra geriye dönemeyerek batıya, doğuya ve güneye doğru daha güvenli yerleşim alanlarına kadar göç etmişlerdir. Yapılan araştırmalarda günümüzde Ankara, Kayseri, Kastamonu, Kütahya, Balıkesir, Afyon, Aydın, Isparta taraflarına kadar gidilip yerleşilmiştir.
1395'ten sonra bir süre huzurun tesis edildiği İskilip ve havalisi, Yıldırım Bayezid Han ile Timur'un yaptığı 1402 Ankara Savaşı'nda Osmanlılar'ın yenilmesinden sonra Anadolu'da bozulan siyasi düzenden etkilenmiş ve bazı Tatar beylerinin Timur orduları tarafına geçmesinden sonra Yıldırım Bayezid Han'ın oğullarından Mehmet Çelebi'nin "eski düzeni" kurma çabaları küçüklü büyüklü birçok muharebenin de bu bölgede cereyan etmesine sebep teşkil etmiştir. Nihayet kesinleşen Osmanlı zaferlerinden sonra yapılan bazı yasal düzenlemelerle Timur ordularına destek verdikleri gerekçesiyle bazı Tatar beyleri ve aşiret mensuplarının Rumeli'ye nakledilmek suretiyle mecburi tehcire tabi tutuldukları rivayet edilmekte; Filibe'nin batısında bulunan Koniş bölgesindeki Tatarlarla mübadele edildiği sanılmaktadır.[4]
"Küçük Kıyamet" adı verilen 1509 tarihinde meydana gelen depremle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde idari olarak önceleri Kastamonu ilinin merkez livasına, 1890’da Amasya Sancağı'na, daha sonra Yozgat Sancağı'na, Ankara Sancağı'na ve şu an bağlı bulunduğu Çorum Sancağı'na bağlanmıştır.
Fatih'in Trabzon'u fethinden sonra oraya gönderilen Müslüman aileler içerisinde İskilip'in de adı ''Cemaat-i İskilip'' şeklinde geçer. Evliya Çelebi, 17. yüzyıl ortalarında İskilip’e uğramış olup İskilip’in 150 akçelik Şerif kaza olduğunu, şehir teşkilatında Sipahi Kethüda yeri, yeniçeri serdarı, şehir subaşısı ve şehir kethüdası bulunduğunu ifade etmektedir. Kalesinin azametli ve muntazam, şehrin girişinin bağ ve bahçeli olduğu ve güzel evlerin bulunduğunu yazmaktadır. Bilginleri ve ziyaret yerlerinin çok olduğunu belirtilerek İskilipli Muhittin Yavsi, Şeyhulislam Ebussuud ve Şeyh Musluhiddin-i Attar gibi alimleri övmektedir.
1849 yılında İskilip’e gelen ünlü seyyah Fransız V. Cuniet’in Paris’te 1894 yılında basılan La Turquie d’Asie isimli kitabında İskilip’ten şöyle bahseder:
“Şehrin genel nüfusu 43.442 kişidir. Kent içinde 48 Ortodoks ve 10.563 Müslüman yaşamaktadır. Şehirde 108 cami, 6 tekke, 6 medrese, 1 konk belediye sarayı, 5 kütüphane, 1 pazar, 510 dükkân, 2 han, 4 hamam, 18 çeşme, 3 fıskiye, 18 tabakhane, 63 un değirmeni, 6 fırın, 10 kahve, yaklaşık 2000 konut, 1 mahkeme, 1 vergi dairesi, iç hizmetler telgraf istasyonu, posta şubesi, sayım bürosu bulunmaktadır.”
Çağımız kimya sanayisi bağlamında yapay boya üretimi gelişmeden önceki dönemlerde İskilip'i Cehri üreticisi olarak görmekteyiz. Öyle ki kentte 20. yüzyılın başına kadar olan dönemde cehriliği olmayana kız verilmediği vakıadır. Yapılan Osmanlı dönem tapu incelemelerinde de bu görülmüştür. Hemen her ailenin kendine ait bir cehriliği vardır. Diğer kökboya üretim malzemeleri açısından da oldukça zengin bir bitki örtüsü vardır.
İskilip, Osmanlı'nın son elli yılında olan taht kavgaları nedeniyle sürekli sancak olarak değişik yerlere bağlanmıştır. Kastamonu Sancağına bağlı iken 1890 yılında Amasya sancağına bağlanan İskilip kısa bir süre sonra Yozgat ve Ankara sancağına daha sonra da Osmancık ve Sungurlu ile birlikte Çorumlu Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın takdire şayan gayretleri sayesinde 1894'te Anadolu'nun parlayan yıldızı, Çorum'a bağlanmıştır.
Cumhuriyet döneminde ise Çorum iline bağlı bir ilçe olarak günümüze kadar gelmiştir.
İskilip, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunda idari anlamda en çok toprak kaybeden yerleşimdir. Osmanlı dönemi coğrafyasında İskilip'e ait olan birçok alan bugün Çankırı, Kastamonu ve merkez ilçeye (Çorum) dahil edilmiştir. Yine idari anlamda içinden en çok ilçe çıkaran Türkiye'nin ilk ve tek ilçesidir. İskilip'ten 1950'lerden günümüze üç adet ilçe çıkarılmıştır; 1958'de Bayat, 1987'de Uğurludağ, 1990'da Oğuzlar.
İskilipliler uzun yıllar bağlı olduğumuz merkez ilçemiz Çorum ve Ankara'da olmak üzere hep devlet kadrolarında yer almışlardır. İskilip, modern çağın kent gereksinimlerine uymayan özel coğrafi konumunun da etkisiyle ekonomik faaliyetlerini 19. yüzyıl sonuna kadar sürdürdüğü gibi devam ettirememiş ve kentsel ticari avantajın coğrafi anlamda Çorum kent merkezine kaymasına neden olmuştur. Bunda Çorum kent merkezinin il yapılmasının yanında Ankara - Karadeniz ana yol güzergahına alınması da etken olmuştur. Asıl temel neden, İskilip'te gelişen yerli burjuvazinin yatırımlarını bölge dışına yapmalarıdır.
Cumhuriyetin ilk 15 yılını kapsayan bir dönemde İskilip'in Kurtuluş Savaşı'nı izleyen süreçte yapılan değişimleri benimsediği görülmektedir. Atatürk ve İskilip'in bilinen tek ilişkisi Kastamonu dönüşünde, Çankırı'da olmuştur. Çankırı'ya Atatürk geldiği sırada bir İskilip Heyeti Atatürk’ü ille de İskilip’e götürmek istemiş. Atatürk: ''Sevgili İskiliplilere teşekkürlerimi ve selamlarımı götürünüz. Gezimi uzatmaya imkân kalmadı. Başka bir zamana...'' dedi.
Bu dönemde İskilip halkı, ülke genelinde yapılan bağış kampanyasına katılıp toplanan parayla alınan uçağı devlete teslim etmiştir.
İskilip'te bu dönemde öne çıkan bir isim olarak iki kez kaymakamlık yapan Baha Koldaş vardır. İlk Kızılırmak köprüsü Çorum Merkez-ilçe bağlantısının kurulabilmesi amacıyla bu dönemde ahşap olarak yapılır. Baha Koldaş döneminde İskilip okulları, cumhuriyet ile yapılan yeniliklere bağlanılması yönünde öne çıkmıştır. İskilip de onu benimsemiş olacak ki milletvekili olarak o yıllardan 1950'li yıllara kadar seçilmesini sağlamış ve adını bir mahallesine vermiştir.
Atatürk zamanında yeni Türkçe sözlük hazırlanması faaliyetleri kapsamında TDK tarafından yapılan çalışmalara dönemin kütüphane müdürü aracılığıyla İskilip'ten 2000'den fazla Türkçe kelime verilmiş, Bu sözlük 1945 yılında yayımlanmıştır. Bunun dışında İskilip'in, tarama ve derleme sözlüklerine de birçok Türkçe kelime katkısı olmuştur. [kaynak belirtilmeli]
Bu dönemin İskilip odaklı kapalı ekonomik yapıya çok önemli zararları da olmuştur. Devletin yeni idari yapı oluşturulurken binlerce yıllardır İskilip'e ait coğrafi alanlar başta Çankırı, Kastamonu, Osmancık ve Merkez ilçe Çorum ile Sungurlu'ya bağlanarak bu bölge halkının pazar yönleri idari ihtiyaçları doğrultusunda yeni bağlandıkları idari birimlere yönlenmelerini de sağlamıştır. Elbette bunda merkezî devletin tasarruf gerekçeleri önemli rol oynamıştır.
Cumhuriyetin ilk ortaokulu ancak Atatürk'ün ölümüne doğru faaliyete (1935) geçebilmiştir. İskilip'te okuma ve okullaşma bağlamında ancak 1970'lere doğru gelişme olmuştur.
İskilip, İnönü sonrası Menderes dönemini ekonomik açıdan daha rahat geçirmeye başlamıştır. Bunda II. Dünya Savaşı sonrası şartların da etkisi olmuştur. İskilip esnafı, bu dönemde daha rahat geçinmiştir.
İskilip Lisesinin eğitime başlaması (1968).
1970'lerde yaşanan büyük sel neticesinde ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır.
Halk Eğitim Merkezine Metin Alkan'ın müdür olması ve ülke gündemine örnek rol model olan HEM çıkması.
Kaymakamlık ve iki işyerinin topluca basılıp eşyaların dışarı atılıp yakılması olayı gerçekleşmiştir. [kaynak belirtilmeli]
İskilip'in güneye doğru kenti yönlendirmesi, yeni konutların inşa edilmesi sonucu bağ ve bahçe kültürü yavaş yavaş yok olmaktadır.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakanın da İskilip'i ziyareti söz konusudur.
Günümüzde İskilip'te ayakkabı sanayi ve yem sanayinde faaliyet gösteren firmaları mevcuttur.
Organik gıdaların Türkiye'de son yıllarda ön plana çıkması ile yıllardır doğal yollardan gıdalarını temin eden İskilip ve çevresinin önemi, büyük pazarlara da yakın olması ile gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle bölgede yetişen çeltik, yüksek kalitedeki makarnalık buğday, kapari, sumak, yarpuz,dağ eriği ve evlerde tamamen doğal olarak üretilen pekmez, sirke, Kuşburnu perverdesi, turşusu aranan ürünler olmaktadır. Yine bölgenin en önemli üretimlerinden birisi olan kara üzüm, gerek şarap üretimi için gerekse tüketim için aran ütümdür.
Sağlık Meslek lisesi, Anadolu Lisesi, Yatılı Bölge Okulu ve yüksek okul günümüzde İskilip'te faaliyetlerini sürdürüyor.[5]
İskilip'in yazılı tarih açısından belgelenen ilk nüfus bilgileri 1576 yılına aittir. Ankara, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde bulunan 38 numaralı Çorum Mufassal Tahrir Defteri kaynak alınarak, İskilip'in XVI. yüzyıldaki kişi ve yer adları üzerinde tarihçi Prof. Dr. Yılmaz Kurt bir çalışmasında durmuştur. 1576 yılında İskilip şehir merkezindeki 11 mahallede yaşayan toplam 1072 nefer Müslim vergi nüfusunun 597’si evli, 475'i bekardır. Aynı çalışmada, kırsal yerleşmelerde tespit edilmiş 8162 vergi vermekte olan erkek nüfus belirtilmiştir. Elde edilen veriler ışığında bu dönemde kent ve kırsal toplam nüfusun 46.210 olduğu tahmin edilmektedir.
İskilip bakır çağından, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemine kadar önemli kentlerinden birisi olmakla birlikte bu önemini 20. yüzyılın başında yitirmiştir. Bu önem azalışı ilçe merkezi ekseninde oluşan nüfus daralması ile gözlemlenmektedir. 1970 yılında UNESCO adına Amerikalı Iris Kapil tarafından yapılan sosyolojik bir çalışmanın (Ankara merkezli) başlangıçta nesnesi iken sonuçta öznelerinden birisi olmuştur. Bu çalışmanın ikincisi 1985 yılında Prof. Dr. Melih Eroğlu tarafından yapılmıştır. İki toplumbilim alan çalışması verileri irdelendiğinde Türkiye nüfusunun %1.5- 2 arasında bir oranı köken olarak İskilip çıkışlı olduğu tespit edilmiştir. Oysa 2007 yılı nüfus verilerine göre ülke nüfusunun ancak %0,5 kadarı İskilip merkezli olarak ikamet etmektedirler. İskilip'te yerleşik olan nüfusun yaklaşık olarak 30 kattan fazlası ülkenin değişik kentlerinde ve yurt dışında yaşamaktadırlar. Yirminci yüzyıla kadar İskilip ülkesinin o zamanki dünyanın iktisadi gerekleri ile uyumlu ve entegre olarak varlığını sürdürürken Cumhuriyet Dönemi ile bu dışa açık yapısını kaybetmiştir. Dünya ile entegre yapıdan uzaklaşmak İskilip'i kapalı ekonomik bir yapıya dönüştürürken dışarıya doğru çok yoğun ve hızlı bir nüfus göçüne zorlamıştır. Kapalı ekonomik yapı İskilip'i hızla fakirleştirmiş ve Cumhuriyet Dönemi'nin sıradan görünümlü bir yerleşim birimine dönüştürmüştür.
1831 yılına ait veriler üzerinden İskilip ile İstanbul ve Bursa nüfusunu tarihsel süreç içerisinde kıyaslarsak son iki yüz yıl içerisinde değişim ve dönüşümün oranını ve boyutunu anlamak daha kolay olacaktır. 19. yüzyılın başında İstanbul nüfusu 200.000 kişi iken İskilip 11.450 civarındadır. Arada 20 katı bir oran vardı oysa 21. yüzyılın başında bu oran 600 katına ulaşmıştır. Arada oluşan bu korkunç sayılabilecek oransal değişim ve dönüşümde İskilip'in nereden nereye geldiğini anlamak için önemli bir veridir. İstanbul'un nüfusunun ülke ekonomisinin sağlıksız ve eşitliksiz gelişimin sosyolojik bir sonucu olduğu ortada olmakla birlikte aynı oranda İskilip nüfusu da artmış olsaydı 600.000 kadar kent merkezli bir nüfusunun olması gerekirdi. Köyler ile birlikte bu nüfusun bir milyondan fazla olacağı da ortadadır.
1831 yılında İskilip merkezinin nüfusu o yılın Bursa merkezinde yer alan müslüman nüfusundan daha fazladır. İskilip 11.450 kişilik bir nüfusa sahipken Bursa 10.552 kişi (müslüman olmayanlarla birlikte toplam 16.138). Burdur'un 8.505. Çankırı 12.205 (köyleri dahil)
1945 yılında dönemin Çorum valisince Haremi ile ırmak arasında kalan (Dedesli ovası doğu ucu) köylerde Çorum merkez ilçeye bağlanarak kırsal nüfusun önemli oranda azalması sağlanmış ve bunun uzun yıllar sürecek önemli sosyo ekonomik kayıpları da olmuştur.
1927 yılı ile 2007 yılı arasında İskilip kent ve kırsal alanı arasında nüfus değişimi kent lehine olmuştur. 1927 yılında nüfusun %80.8'i kırsal alanda %19.8'i ise kent merkezinde yaşamaktadır. 2007 yılında ise bu oran kırsal alan için %51.1, kentsel alanda ise %48.9 oranında olmuştur. 80 yıllık süreçte İskilip kırsal ve kent nüfusu arasında kırsal lehine olan nüfus dönüşerek kent merkezi lehine oluşmuştur. Son yirmi yılın nüfus verileri temel alınarak geleceği yönelik yapılan kestirimlerde 2100 yılında kırsal nüfusun 3000 (%9) civarına ineceği kent nüfusunun ise 30.000'in (%81) üzerine çıkacağı öngörülmektedir.
2020 yılında İskilip; 64 köy ve merkezde 14 mahalleden oluşmaktadır.
Yıl | Toplam | Şehir | Kır |
---|---|---|---|
1927[6] | 53.763 | 10.303 | 43.460 |
1935[7] | 63.166 | 10.698 | 52.468 |
1940[8] | 65.780 | 10.039 | 55.741 |
1945[9] | 66.145 | 10.344 | 55.801 |
1950[10] | 66.611 | 9.908 | 56.703 |
1955[11] | 71.478 | 10.889 | 60.589 |
1960[12][a] | 55.618 | 12.210 | 43.408 |
1965[13] | 60.031 | 12.400 | 47.631 |
1970[14] | 67.434 | 16.129 | 51.305 |
1975[15] | 72.173 | 16.588 | 55.585 |
1980[16] | 72.569 | 16.846 | 55.723 |
1985[17] | 76.344 | 17.662 | 58.682 |
1990[18][b] | 51.877 | 19.624 | 32.253 |
2000[19] | 45.327 | 19.648 | 25.679 |
2007[20] | 42.476 | 20.782 | 21.694 |
2008[21] | 40.916 | 20.251 | 20.665 |
2009[22] | 40.289 | 20.724 | 19.565 |
2010[23] | 39.124 | 20.660 | 18.464 |
2011[24] | 38.378 | 20.428 | 17.950 |
2012[25] | 37.307 | 20.405 | 16.902 |
2013[26] | 36.496 | 19.953 | 16.543 |
2014[27] | 34.951 | 19.478 | 15.473 |
2015[28] | 33.812 | 19.209 | 14.603 |
2016[28] | 32.953 | 18.924 | 14.029 |
2017[28] | 32.248 | 18.809 | 13.439 |
2018[28] | 32.546 | 18.010 | 14.536 |
2019[28] | 31.892 | 18.590 | 13.302 |
2020[28] | 31.027 | 18.136 | 12.891 |
Anadolu'nun en eski yerleşim alanlarından birisidir. Çorum'a 55 km. uzaklıkta olup, Çorum-Kastamonu arasında bulunmaktadır. Yüzölçümü 1.187 km. karedir. Deniz seviyesinden 720 mt. yükseklikte bulunmaktadır.
Nüfus yoğunluğu yüzde 45 olup, 51.855 nüfusa sahiptir. Bu nüfusun 19.709 İlçe merkezinde, 32.146'sı İskilip İlçesine bağlı yerleşim alanlarında yaşamaktadır. İskilip, kent merkezinde 14 mahalle bulunmaktadır.
İskilip ilçesinin ekonomisi tarım ve ticarete dayanmaktadır. 267,5 km. karesinde hububat, 90.5 km. karesinde baklagiller, yem bitkileri ve sanayi bitkileri ve diğer tarım ürünleri yetiştirilir. İskilip ilçe topraklarının 460 kilometre karesini ormanlar kaplar. İskilip ilçesinin içerisinden geçen Meydan çayı diğer birkaç derenin suyunu alarak Kızılırmak'a dökülür. Kızılırmak, İskilip - Uğurludağ ve İskilip-Merkez ilçe sınırını teşkil eder.
İklim olarak ılıman karasal iklime sahiptir. Kışlar bol yağışlıdır. Yazlar sıcak ve nispeten kurak. Teke Dağı 1700 metre ile en yüksek dağıdır. Kayın, meşe, karaçam, sarıçam, kavak, gürgen, kestane, köknar, ıhlamur, kiraz, kızılcık, ceviz, ahlat, alıç, dut gibi ağaç türleri ilçe topraklarında yetişir.
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Ordu Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof.Dr. Turan Karadeniz'in yaptığı çalışmalar ve tespit ettiği veriler ışığında; “İskilip’in tarım arazisi en az 30 vadiden oluşmakta ve yaklaşık 300 bin ceviz ağacı yetişmektedir. İskilip cevizleri, kızılcıkları, elma ve armutlarının seleksiyon (mevcut popülasyon üzerinden üstün özellikte olanları öne çıkarmak) çalışmalar çok yönlü sürdürülüyor". İskilip, mikro klima iklim özelliği nedeni ile ceviz üretimi için en uygun coğrafya koşullarına sahip. İskilip’in mevcut ceviz türlerinin bulunduğu yükseklik 700 ile bin 100 metre aralığında olduğu, bu aralığa uygun ceviz tiplerinin bulunduğu, dolayısıyla birbirinden farklı çok sayıda kıymetli tiplerin bu geniş yükselti aralığına uyumlu olduğu görülmüştür.
Ceviz, çok nemli hava iklimini sevmediği gibi çok da soğuk kış ve bahar ikliminden de hoşlanmamaktadır. Batı Karadeniz'in İç Anadolu'ya geçiş kuşağında bulunan İskilip ekolojisi ne nemli, nede İç Anadolu'nun step iklimi gibi sert iklimine sahiptir. Bu da İskilip'in ceviz üretimi için son derece uygun bir ekolojiye sahip olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Ayrıca İskilip'te yöreye özgü 20 çeşidin üzerinde üzüm çeşidi tespit edilmiştir. Ayrıca, İskilip'te yöreye özgü 40'a yakın elma, 30'dan fazla armut, 10 civarında ceviz çeşidinin genetik yapılarının farklılığı uzmanlarca tespiti yapılmıştır. İskilip ayvasının bir zamanlar önemli bir ihraç ürünü idi. Meyvecilik potansiyelinin geliştirilmesi ve kapama bahçeleri, damla sulama sistemleri ile İskilip tarımının giderek kalkınacağı aşikardır.[29]
Aylar | Oca | Şub | Mar | Nis | May | Haz | Tem | Ağu | Eyl | Eki | Kas | Ara | Yıl |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Ort. En Yüksek °C | 2 | 5 | 10 | 15 | 20 | 24 | 27 | 27 | 23 | 17 | 10 | 4 | 15 |
Ort. En Düşük °C | -2 | -1 | 1 | 6 | 10 | 13 | 15 | 15 | 12 | 8 | 3 | 0 | 6 |
Ort.Yağış cm. | 5,1 | 4,1 | 4,3 | 5,3 | 6,2 | 5,1 | 2,5 | 1,7 | 2,2 | 2,9 | 3,2 | 5,3 | 48 |
Kaynak: Weatherbase
Jeolojik yapısında iki ana kütle kayaç grubu göze çarpar. Bunlardan birincisi; metamorfik seri (başkalaşmış kayaçlar), ikincisi ise tortul kütlelerdir. Bölge asıl jeolojik karakterini 3. jeolojik zamanın sonları ile 4. jeolojik zamanda meydana gelen oluşumlar meydana getirmektedir.
Alp - Himalaya dağ oluşumu (orojenezi) olarak bilinen sistem içerisinde yer alan Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer almaktadır.
Toy, İskilip'in en özel kuşlarından birisi olup tarihte İskilipliler bu kuşun yaşadığı yerlerden bir tanesine köylerini kurup adına da Toyhana (Toy evi) demişlerdir.
İskilip'in ovalarında, yaylalarında ve dağlarında tespit edilen kuş türleri: Küçük Ak Balıkçıl (Egretta garzetta), Gri Balıkçıl (Ardea cinerea), Leylek (Ciconia ciconia), Kara Leylek (Ciconia nigra), Küçük Akbaba (Neophron percnopterus), Kaya Kartalı (Aquila chrysaetos), Yılan Kartalı (Circaetus gallicus), Kara Çaylak (Milvus migrans), Şahin (Buteo buteo), Kızıl Şahin (Buteo rufinus), Gökdoğan (Falco peregrinus), Kınalı Keklik (Alectoris chukar), Bıldırcın (Coturnix coturnix), Dövüşken Kuş (Philomachus pugnax), Kaya Güvercini (Columba livia), Florya (Carduelis chloris), İbibik (Upupa epops), Kumru (Streptopelia decaocto), Tahtalı (Columba palumbus), Guguk (Cuculus canorus), Kukumav (Athene noctua), Ebabil (Apodidae), Ak Karınlı Sağan (Apus melba), Alaca Ağaçkakan (Dendrocopos syriacus), Boyun Çeviren (Jynx torquilla), Tarlakuşu (Alauda arvensis), Tepeli Toygar (Galerida cristata), Bozkır Toygar (Calandrella brachydactyla), Boğmaklı Toygar (Melanocorypha calandra), Sarı Kuyruk Sallayan (Motacilla flava), Dağ Kuyruk Sallayan (Motacilla cinerea), Ak Kuyruk Sallayan (Motacilla alba), Kızılgerdan (Erithacus rubecula), Bülbül (Luscinia megarhynchos), Taş Bülbülü (Irania gutturalis), Kara Kızılkuyruk (Phoenicurus ochruros), Kuyrukkakan (Oenanthe oenanthe), Kara Kulaklı Kuyrukkakan (Oenanthe hispanica), Taşkuşu (Saxicola torquata), Ökse Ardıcı (Turdus viscivorus), Karatavuk (Turdus merula), Ak Gerdanlı Ötleğen (Sylvia communis), Saz Bülbülü (Acrocephalus scirpaceus), Söğüt Bülbülü (Phylloscopus trochilus), Kara Sinekkapan (Ficedula hypoleuca), Benekli Sinekkapan (Muscicapa striata), Büyük Baştankara (Parus major), Çam Baştankarası (Parus ater), Sıvacı Kuşu (Sitta europaea), Kızıl Sırtlı Örümcek Kuşu (Lanius collurio), Kara Alınlı Örümcek Kuşu (Lanius minor), Saksağan (Pica pica), Alakarga (Garrulus glandarius), Küçük Karga (Corvus monedula), Ekin Kargası (Corvus frugilegus), Leş Kargası (Corvus corone), Kuzgun (Corvus corax), Sığırcık (Sturnus vulgaris), Sarı Asma (Oriolus oriolus), Ev Serçesi (Passer domesticus), Ağaç serçesi (Passer montanus) Kaya serçesi (Petronia petronia), İspinoz (Fringilla coelebs), Ketenkuşu (Carduelis cannabina), Saka (Carduelis carduelis), Kocabaş (Coccothraustes coccothraustes), Küçük İskete (Serinus serinus), Karabaşlı Kiraz Kuşu (Emberiza melanocephala), Tarla Kiraz Kuşu (Miliaria calandra), Turna (Grus grus), Yeşilbaş (Anas platyrhynchos), Kızılkuyruk (Phoenicurus phoenicurus), Uzun Bacak (Himantopus himantopus), Su Çulluğu (Gallinago gallinago), Toy kuşu (Otis tarda).
Çorum ilinde kütüphane kültürü İskilip (1258 yılında) ve Çorum (1756 yılında) şehirleri haricinde yeni olup tümüyle cumhuriyet dönemine ait olumlu gelişmelerdir. İskilip ve Çorum dışında bulunan yerleşimlerde kütüphane/kitap kültürünün oluşması ve gelişmesi tümüyle cumhuriyet döneminin olumlu yansımaları olup il tarihinde öne çıkan önemli tarihsel gelişmelerdir. İskilip kütüphanelerinin esası Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemi vakıf kütüphanelerine dayanmaktadır.
İskilip'in kültürel olarak oldukça önemli bir yerleşme olduğunu belgeleyen tarihi belgelerden birisi de 1897 yılına ait Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin Bin Üçyüz Onüç Senesine Mahsus İstatistik-i Umumîsi'dir; İskilip'in bağlı bulunduğu Ankara Vilayeti genelinde toplam 18 kütüphane olduğu görülür. O tarihte Ankara vilayetine bağlı olan sancaklara (il) bakarsak sırasıyla; Ankara, Çorum, Kayseri, Kırşehir, Yozgat sancakları ve bu sancaklara bağlı olan kazalardan (ilçe) oluşmaktadır. 1897 yılında İskilip'te 6 adet kütüphanenin varlığı önemli olmaktadır. O tarihte adı sayılan tüm bu coğrafya da bulunan kütüphanelerin sadece üçte biri (%33) yalnızca İskilip'te bulunmaktadır.
İskilip Kütüphanesi yakın coğrafyasında bilinen en eski kütüphane olup; 1258 yılında kurulan Hacebey, 1272 yılında Cece Bey, 1476 yılında Şeyh Habib, 1480 yılında kurulan sonra dan adı Ebusuud olan; 1730 yılında Hocazade ile 1818 yılında kurulan Terzi Bekir Ağa ve 1841 yılında kurulan Camii Kebir kütüphanelerinin 1924 yılında kanun ile 1272 yılında vakfedilerek kurulan Cece Bey Medresesi kütüphanesinde toplanarak tek kütüphane çatısı altında faaliyete geçirilerek oluşturulmuştur. Kuruluşlarından cumhuriyete kadar varlıklarını sürdürebilmeleri açısından ilin en eski kütüphanesi olduğu gibi Türkiye'nin de en eski kütüphanelerindendir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra 1924 yılında çıkan Tevhid-i Tedrisat Kanunu5 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. adlı devrim kanunu ile devlet sahipliğinde kamu adına yeniden açılması ile günümüzdeki yapıya kavuştu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında İskilip genelinde yaşanan devlete karşı duyulan güvensizlik sonucu birçok el yazması ve taş baskısı kitaplardan oluşan ev kitaplıklarının sahiplerince yakılarak ya da bahçelere açılan derin çukurlara gömülerek ortadan kaldırıldığı da tarihsel ve üzücü bir gerçekliktir. Halktan toplanan kitapların bir kısmının devlete gelir elde üzere hurda kâğıt olarak yurt dışına devletçe satılmış olması da bu dönemki güvensizliğin oluşmasında öne çıkmaktadır.
İskilip Halk Kütüphanesinde tarihi değeri olan 1443 adet Arapça alfabesinde yazılmış taş baskı basılı kitap ve 529 adet el yazması kitap ile 2006 yılında 38.046 adet toplam kitap vardır. 1999 yılında ise 32.203 kitap bulunmaktaydı.
İskilip Halk Kütüphanesinde 1996 yılında yaşlılar için özel okuma salonu kütüphane müdürü Metin Kalyoncu tarafından hizmete açılmış olup bu salon Türkiye genelinde gerçekleştirilen ilk uygulamadır. Kütüphane 1924 yılından bu yana üç değişik yerde hizmette bulunarak günümüzde bulunan yere taşınarak kendisine ait özel binasında faaliyetlerini sürdürmektedir.
İskilip türküleri 1939 yılında Muzaffer Sarısözen ve arkadaşlarınca yerinde derlenip taş plaklara kayıt alınmıştır. Kasap Mustafa Çarkacı' dan çok sayıda İskilip türküsü derlenmiştir.
İskilip mutfağının kökeninde salça yoktur. Salça; İskilip Mutfağına Osmanlı Devletinin bir savaş ya da benzeri bir durumda esir aldığı bir grup yabancıyı zorunlu olarak İskilip'te esir kampında ikamet ettirdiği yıllarda İskilipliler bu esirlerin hanımlarından 1875 -1877 yılları arasında öğrenmişledir. Bu tarihe kadar İskilip Mutfağında topalak (domates) turşularda ve yemeklerde yeşil olarak kullanılmaktaydı. Bu tarihe kadar İskilipliler kızaran domatesleri çürüdü diye çöpe atarlarmış.
Yemek kültürü ve etnoloji ile yemek isimlerinin etimolojisi açısından birçok yemeğin ve yiyeceğin kökeni İskilip olarak karşımıza çıkar. İskilip'te tek bir kelime ile adlandırılan birçok yemek diğer Anadolu yerleşimlerinde ve günümüzde en az iki kelimeyle adlandırılmaktadır. Anadolu uygarlıklarına ve dünyaya bu kadar yemek ve yiyecek kültürü aktaran bir yerleşim alanının elbette ki tarihsel kökenleri yazılı tarihin çok öncesi olan tarım çağına kadar gidebilmektedir. Hala günümüzde bile İslami motiflerin arasında yapılışı ve sunuluşuyla kendini öne çıkaran İskilip dolması uygarlığının bir zirve ürünüdür.
İskilip mutfağının kökeninin Orta Asya bozkır mutfak kültürüne kadar gittiği yemeklerin yapılış ve sunum şekillerinden de anlaşılmaktadır. Özellikle İskilip Dolmasının yapımında kullanılan kazan, saçayağı, kepçe ve sunumunda kullanılan lengerler bu yemeğin yapılış ve sunum itibarı ile tamamen bir toy yemeği olduğunun delilidir. Özünde de İskilip Dolması 5-10 kişiye yapılacak bir yemek değildir.
İskilip'te belediye teşkilatı ilk kez Osmanlı döneminde 1872 yılında kurulmuş olup Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne miras kalan 389 adet belediye teşkilatından bir tanesidir. Seçildikleri yahut da atandıkları yıllara göre belediye başkanları, oy oranları ve siyasi partileri:
Cumhuriyet Öncesi:
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.