Remove ads
4. Osmanlı padişahı (1389–1402) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
I. Bayezid veya Yıldırım Bayezid (Osmalıca: بايزيد اول) (y.1360, Edirne – 8 Mart 1403, Akşehir), dördüncü Osmanlı padişahı. 1389'dan 1402 yılına kadar hükümdarlık yapmıştır.[1][2] Babası Sultan I. Murad, annesi ise Gülçiçek Hatun'dur.
I. Bayezid Yıldırım Bayezid بايزيد اول | |||||
---|---|---|---|---|---|
4. Osmanlı Padişahı | |||||
Hüküm süresi | 16 Haziran 1389 - 20 Temmuz 1402 (13 yıl, 1 ay ve 4 gün) | ||||
Önce gelen | I. Murad | ||||
Sonra gelen | Fetret Devri (1402 - 1413) I. Mehmed | ||||
Doğum | y. 1360 Edirne, Osmanlı Devleti | ||||
Ölüm | 8 Mart 1403 (42 yaşında) Akşehir | ||||
Defin | Bursa | ||||
Eş(ler)i | Devlet Hatun Devletşah Hatun Olivera Despina Hatun Hafsa Hatun Diğer | ||||
Çocuk(lar)ı | Süleyman Çelebi İsa Çelebi I. Mehmed Musa Çelebi Mustafa Çelebi Diğer | ||||
| |||||
Hanedan | Osmanlı Hanedanı | ||||
Babası | I. Murad | ||||
Annesi | Gülçiçek Hatun | ||||
Dini | Sünni İslam | ||||
İmza |
Babası Sultan I. Murad, annesi Rum[3] asıllı olan Gülçiçek Hatun'du.[4][5] Adı babaannesinin babası Türkmenlerin Şeyh Edebali diye andığı Ebâ Yezîd'in adından gelir. Küçük yaştan itibaren zamanın seçkin âlimlerinden genel İslam eğitimi ve değerli kumandanlardan askerlik, sevk ve idare dersleri aldı. Osmanlı tarihlerinde kendisinden ilk olarak söz edilmesi, 1381'de Germiyanoğulları Beyi Süleyman Şah'ın kızı Devlet Sultan/Hatun'la evlenişi nedeniyledir. Bu evlilik babası I. Murat'ın Germiyan topraklarının neredeyse tamamını "gelin çeyizi" olarak sınırlarına katmak politikasının sonucuydu. 1381 yılında evlenişinin takip eden yıllarda devlet idaresinde yetişmesi için Sultanönü, Eskişehir ve sonra Germiyan ili Kütahya sancakları beyliğine atandı. Sancaklarının askeriyle Anadolu ve Rumeli yakalarında savaşlarda babasının safında yer aldı. 1385'te kardeşi Şehzade Savcı Bey'in, Bizans veliahdı Andronikos Paleologos ile birlikte hareket ederek ayaklanmasının bastırılışı ve Şehzade Savcı'nın gözlerine mil çekilmesi sonucu öldürülmesi olayları ile de Osmanlı tarihlerinde bahsi geçmektedir. 1389'da Sırpların çoğunluğunu oluşturduğu Haçlı ordusu ile yapılan Birinci Kosova Muharebesi'ne katıldı. Osmanlı ordusunun sağ kanadının komutanlığını yaptı; savaşta büyük kahramanlık gösterdi ve savaşın Osmanlılar tarafından kazanılmasında komutası altında bulunan Osmanlı sağ kanadının Sırplara bir karşı taarruz ile Sırp ordusunu çökertmesi çok önemli katkı sağladı. Babası Sultan I. Murad, bu savaş sonunda bir Sırp soylusu olan Milos Obilic tarafından öldürülünce, devlet ileri gelenlerinin ortaklaşa kararı ile Osmanlı tahtına geçti.[6]
I. Bayezid, I. Kosova Muharebesi'nin son saatlerinde babasının suikasta uğrayıp öldürülmesi üzerine, öldürülen Sırp prensi Lazar Hrebeljanović'ın eşi Milica ve küçük oğlu Stefan Lazarevic savaş alanından çağrılarak kendisine biat ettirildi. Bu biat töreni biter bitmez kaçan düşman askerlerinin peşinde olan kardeşi Yakup Çelebi çağırtılarak çadırda boğduruldu. Böylece Bayezid, tahtın tek varisi konumuna ulaştı. Zamanının tarihçisi Âşıkpaşazâde, Yâkub'un öldürülmesi “o gece askeri iztiraba düşürdü” demektedir.[7]
1389'da ilk olarak I. Bayezid, Anadolu işlerini bir köşeye koyup Rumeli sorunları ile ilgilendi. Sırbistan işlerini yoluna koymak için çaba verdi. Kosova Savaşı'nda öldürülen Sırp Kralı Lazar'ın ardılı olan İstvan Lazaroviç'le yeni bir anlaşma yapılarak Sırplar için yıllık vergi ödenmesi tayin edildi ve yeni kralın kız kardeşi Mara Despina'nın I. Bayezid ile evlenmesi için anlaşma yapıldı. Yeni bir Hristiyan ittifakını önlemek amacıyla Vidin, Eflak ve Bosna yörelerine Paşa Yiğit, Hoca Firuz ve diğer akıncı beyleri komutasında akıncı birlikleri sevk edildi. Yoğun bir Türkmen grubunun Üsküp ve civarına yerleştirilmesi sağlandı. Padişah kışı Edirne'de geçirdi. Edirne'nin imar edilmesi için uğraştı. Hükümdarlığını kutlamaya gelen elçileri kabul etti. Venedik Cumhuriyeti elçisi Francesko Kuirini'ye Venedik ticari kolonilerine tanınan imtiyazların devam etmesi için güvence sağlandı.
1391 ilkbaharında Anadolu'da Kastamonu seferi yapmaktayken Eflak Voyvodası Mirce, Tuna Nehri'ni geçip Karinabad'a kadar ilerledi. Bunun üzerine I. Bayezid hızla Rumeli'ye Mirce üzerine yöneldi. Arkus Ovası Muharebesi'nde Mirce komutasındaki Eflak ordusuna karşı çıktı. Savaşı Osmanlı ordusu kazanıp Eflak Voyvodası Mirce esir alındı. Mirce ile yapılan anlaşmaya göre Mirce çok yüksek bir kurtuluş akçesi ödemek zorunda kalıp ülkesine dönebildi. Eflak Voyvodalığı da Osmanlı Devleti'ne bağımlı bir vasal devlet statüsüne girdi.
1393'te de I. Bayezid Anadolu'da Amasya ve civarında iken Macarların saldırıları üzerine Rumeli'ye döndü. Bulgarların başkenti olan Tırnova'yı ele geçirdi. Macar-Bulgar karışık orduları işgaline uğrayan Tuna boyu kaleleri olan Silistre, Niğbolu ve Vidin'i tekrar Osmanlı egemenliğine aldı. Niğbolu kalesine kapanmış Bulgar Kralı Şişman ve oğlu Aleksander kısa bir kuşatma sonunda bu kalede I. Bayezid eline esir düştüler.
1394'te Selanik ve Yenişehir'i (Mora Yarımadası) alan Osmanlı orduları, Teselya ve Arnavutluk'a kadar ilerlediler.
1395'te Bizans İmparatoru ve prenslerinin Serez'de görüşmeleri başarısız kalınca I. Bayezid komutasında Osmanlı ordusu güneye Yunanistan üzerine hücuma geçip Tırhala, Domacia, Patras ve Farsala şehirlerini eline geçirdi. Sonra tarihî Termopylae Geçidi'nden geçerek Atika Yarımadası bölgesine girdi. Yunanistan'daki başarısından sonra I. Bayezid yine o yaz sonu Anadolu'ya Kastamonu'ya yöneldi.
23 Eylül 1396 tarihinde Rumeli'de ilerlemekte olan Haçlı Ordusu'nu Niğbolu Muharebesi ile mağlubiyete uğrattı. Haçlı Ordusu tamamen dağıldı.
1397'de Balkanlardaki akıncı grupları Evrenos Bey, Murtaza Bey ve Yakup Paşa komutalarında Venedik'e bağlı olan Koron ve Modon kaleleri ile Mora'ya akınlar tertip ettiler. Bu akınlar yıldırma ve yağma toplama hedefliydi; bu kaleler ve arazileri fethetmeleri ve arazilerine yeni Türkmen aileleri yerleştirilmeleri ön görülmemekteydi. Tam aksine Rumeli'nin bu yörelerinin bazı yerlerinde bulunan halk toplu olarak Anadolu'ya göç ettirilmişti.
1389'da I. Bayezid'e yönelik daha büyük bir tepki Anadolu Türkmen beyliklerinden gelmişti. Sözde Yakup Çelebi'nin öcünü almak üzere, Germiyanlı, Aydınlı, Saruhanlı, Menteşeli, Hamitli beylikleri ve hatta Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin eyleme geçmişlerdi. Amaçları giderek büyüyen Osmanlı devletinin gücünü kırmak ve kaybettikleri topraklar varsa bunları geri almaktı.
1390 baharında I. Bayezid yanına vasal devletlerden katkılar olarak Sırp Kralı İstvan Lazaroviç ile Bizans İmparatorunun oğlu ve veliahtı Manuil'i alarak olağanüstü başarılar sağlayan bir Anadolu seferi gerçekleştirdi. Hızla hareket ederek Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamitoğulları beyliklerini ortadan kaldırdı. Saruhan beyleri Hızırşah ve Orhan Bey'in Bursa'da, Germiyanlı Yakup Bey'in İpsala'da ve Aydınlı İsa Bey'in ise Tire'de oturmaları emredildi. Antalya'ya kadar indi. Bu arada Bizans'ın elinde bulunan Anadolu içinde dört tarafı Osmanlı arazisi ile çevrili bir enklav şeklindeki Filedelfiya (şimdiki Alaşehir) kalesini vasalı olan Manuil'e zaptettirdi. O yıl sonbaharda Karamanoğlu Alâeddin Bey, Candaroğulları BeyiSüleyman ve Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin arasındaki ittifakı yıkmak için Konya'yı kuşattı. Yıldırım'ın eniştesi olan Karamanoğlu Alâeddin Bey barış imzalayarak Çarşamba Suyu'na kadar topraklarını Osmanlılara bırakmak zorunda kaldı.
1391-92 kışını Bursa'da geçiren I. Bayezid 1392 baharında Kastamonu üzerine yürüyerek, Candaroğlu topraklarını ele geçirdi.[8] Kadı Burhaneddin üzerine gönderilen öncü Osmanlı birlikleri önce Osmancık Kalesi'ni aldılar. Fakat Kadı Burhaneddin ordularına karşı yapılan Kırkdilim Muharebesi'nde yenilip bu ordunun komutanı olan, I. Bayezid'in büyük oğlu Şehzade Ertuğrul Çelebi bu savaşta şehit düştü. Kadı Burhaneddin'in Moğol asıllı akıncıları Anadolu Osmanlı topraklarına yayıldı. I. Bayezid ise Macar ordularının Rumeli'de yaptıkları hücumları önlemek amacıyla Rumeli'ye dönmek zorunda kaldı.
1393 baharında Anadolu büyük bir savaş ortamı hâlini alıp I. Bayezid müttefikleri ile Kadı Burhaneddin müttefikleri arasında yer yer patlak veren savaşlara sahne oldu. Anadolu'da sefere çıkan I. Bayezid bu defa Amasya ve yöresine yöneldi. I. Bayezid'in yerel müttefiki Niksar merkezli Canik bölgesi yerleşikli Taceddinoğullarıydı. Bunun sefer sonucunda Amasya, Merzifon, Turhal ve Tokat kaleleri Osmanlılar eline geçmiştir.
I. Bayezid bu stratejik önemi çok büyük sınır bölgesini yeni bir Osmanlı eyaleti olarak organize etmiş ve eyalet valiliğine oğlu Mehmet Çelebi'yi atamıştır. O yıl yazı da I. Bayezid Rumeli'ye dönüp Bulgar ve Macarların Tuna kalelerini işgali sorunu ile uğraşmak zorunda kaldı.
1394'te Timur, Dicle'yi geçip Anadolu'ya girmişti. Anadolu'da ve Suriye'de yerel egemenliğini yitirmiş veya yitirme tehlikesi altında olduğu görünen beyler, Timur'a yanaştılar. Buna karşılık I. Bayezid güney Anadolu'da egemenlik gösteren Mısır merkezli Memlûklülerle dostane ilişki kurmak niyetiyle Mısır'a bir elçi gönderdi.
1395'te Rumeli'de Yunanistan üzerine bir seferden sonra, o yazın da yine ivedilikle Anadolu'ya döndü ve Candaroğullarına bağlı Sinop Kalesi'ni kuşattı. Candaroğlu İsfendiyar Bey bir barış teklif etti ve kendisi anlaşma ile bir bağımlı vasal devlet statüsüne girdi. I. Bayezid kışı Bursa'da geçirdi.
1396'da en önemli olay Niğbolu Muharebesi oldu. Büyük bir Haçlı ordusuna karşı çok önemli bir zafer kazanan I. Bayezid bu savaştan büyük ganimetle kışı geçirmek için Anadolu'daki Bursa başkentine döndü. Savaş ganimetlerini Bursa'nın imarına sarf etmeye başladı. Bursa Ulu Camii bu ganimetlerin kullanıldığı eserlerin başında gelir. Ayrıca Bursa'da bir hastane, bir darûlhayr, Ebu İshakane ve iki medrese de yaptırılmıştır.
1397'de I. Bayezid'in eniştesi olan Karamanoğulları Beyi Alâeddin Bey, Oğuz boyları Türkmenlerinden büyük bir ordu oluşturmuştu ve 1390'da Osmanlılara kaybetmiş olduğu arazileri almaya hazırlanmaktaydı. I. Bayezid İstanbul kuşatmasını bırakarak bir ordu ile Karamanoğulları karşına gitti. Karamanlılar ve Osmanlılar arasında yapılan Akçay Ovası Savaşı I. Bayezid'in kesin galibiyeti ile bitti. Karamanoğlu Ahmet Bey savaş meydanından kaçıp Konya Kalesi'ne sığındı. I. Bayezid tarafından kısa bir kuşatmayla alınan Konya'da Alâeddin Bey yakalanıp idam ettirildi. Osmanlılar Karaman (Larende) Kalesi'ni de aldılar. I. Bayezid, Karamanlı Alâeddin Bey'in karısı olan kız kardeşi Nefise Melek Hatun'u ve yeğenleri Mehmed ve Bengi Ali'yi Bursa'ya gönderdi.
1398'de ilkbaharda I. Bayezid, Samsun ve çevresinden oluşan Canik yöresine bir sefer yaptı. Bu yörede bulunan küçük beylerin egemenliklerine son verdi ve yaz başında tekrar Bursa'ya geri döndü. Fakat o yaz başında Kadı Burhaneddin, Akkoyunlu Hükümdarı Kara Yülük Osman Bey ile savaşa girişmiş; bu savaşı kaybedip esir düşüp Akkoyunlular tarafından öldürülmüştü.[9] Kadı Burhaneddin'in ümerası I. Bayezid'e çağrı gönderip bu devlet arazilerinin Osmanlıların eline geçmesini istediler. Bu nedenle 1398 yaz sonu I. Bayezid yeni bir Anadolu seferine çıkmak zorunda kaldı. Bu sefer de Kırşehir'den Sivas'a kadar uzanan bir büyük yöreyi Osmanlı sınırlarına katıp yine Bursa'ya geri döndü.
1399'da ise tekrar bir Anadolu seferi düzenleyen I. Bayezid bu sefer Mısırlı Memlûk Devleti elinde bulunan güney ve güneydoğu Anadolu yörelerine yürüdü. Bu suretle Memlûklülerle yıllar süren barışı sağlayan karşılıklı anlaşmalar ihlal edilmiş olmaktaydı. Fakat I. Bayezid, Mısır Memlûk Sultanı Berkuk'un ölmesi nedeniyle Osmanlılar ve Memlûklüler arasındaki anlaşmanın da yürürlüğü kalmadığı tezini ortaya atıp bu mütecaviz olan askerî harekâtını savunmaya çalıştı. Mısır'ın sınır kaleleri olan Malatya, Darende ve Divriği kalelerini eline geçirdi. Dulkadiroğulları topraklarına girdi.
O yıl Uygur asıllı Erzincan Emiri Mutahharten'in teşviki ile Timur bir öncü Anadolu seferi yaptı. Yörelerini Osmanlılara yitirmiş olan Anadolu beyleri de Mutahharren vasıtasıyla Timur'a sığınmışlardı. Buna karşılık Karakoyunlu Kara Yusuf Bey ve Sultan Ahmed Jelayir, Osmanlılara sığınmıştı.
1400'ün ilk aylarında I. Bayezid yine İstanbul kuşatması ile ilgiliyken Timur'un Sivas'ı aldığı, Kayseri yakınlarında bir Osmanlı Anadolu eyaletleri ordusunu mağlup edip dağıttığı ve Malatya'ya inip bu kaleyi ele geçirdiği haberlerini aldı. Ağustos'ta İstanbul kuşatmasından ayrılmakla beraber, I. Bayezid o yıl Anadolu'ya sefer yapmadı.
1401'de ise Timur'un Bağdat'a yöneldiği haberi geldi. I. Bayezid o yaz Erzincan Emiri Mutahharten üzerine bir sefer başlattı. Osmanlılar ve Timur arasında sıkışan Mutahharren Osmanlılara bağlılığını sundu. Ancak Timur'un Sivas'ı almasına yardımcı olduğunu bilen ve ona güvenmeyen I. Bayezid, Erzincan'ı ve Kemah'ı ele geçirerek Erzincanlılar'ın isteği üzerine Mutahharten'in, kendisine bağlı olmak kaydıyla hükümdarlığını tanıdı. Buna rağmen Mutahharten, Timur ile olan ilişkisini sürdürmüş ve I. Bayezid'in eline geçmiş Kemah Kalesi'ni geri almak için destek sağlama girişiminde bulunmuştu.
Timur o yıl Karabağ'da kışlağa çekilmişti. Timur diğer Anadolu beyliklerinin de yasal hükümdarlarına geri verilmesini I. Bayezid'den istiyordu. O yıl iki hükümdar arasında birbirini tahrik etmek için karşılıklı hakaretlerle dolu bir mektup diplomasisi başladı.[10] Timur bir taraftan Fransa, Cenova ve Bizans ile ilişkilere başlamıştı; diğer taraftan da I. Bayezid'e gönderdiği mektuplarla sözde uzlaşmacı bir yaklaşımla I. Bayezid'i çileden çıkaracak isteklerde bulunmaktaydı. I. Bayezid Mısır Memlûklüleri ile dayanışma için diplomatik girişimlerde bulunduysa da bunda başarı sağlanmadı.
1402'de Timur büyük bir ordu ile Anadolu seferi başlattı. O yıl baharında Kemah Kalesi'ni kuşatıp aldı ve Sivas üzerine yürüdü. I. Bayezid ise ordusu ile Tokat'a gelmiş ve orada ordugâh kurmuştu. Her iki taraf da bu yörede savaşa razı olmayarak biri kuzeyden diğeri güneyden Kızılırmak'ı takip ederek Ankara'ya geldiler. Burada 22 Temmuz1402'de Ankara Savaşı başladı. Timur Ankara Savaşın'da büyük başarı kazandı.
Yıldırım Bayezid yıldan yıla askerî sefere geçerek Anadolu Türk siyasi birliğini kuran ilk Osmanlı hükümdarı oldu. Bu faaliyetleri üzerine Yıldırım Bayezid, Abbasi halifesinden Sultan-ı İklim-i Rum (Anadolu ülkesi sultanı) unvanını aldı.[11] Bu da bir anlamda Bayezid'in icraatını meşrulaştırıyordu.
I. Bayezid padişahlığının ilk yılı olan 1389'da Bizans İmparatorluğu'ndaki saltanat çekişmesi sorunlarına da önem verdi. V. İoannis tahtta bulunuyordu; ama yeğeni VII. İoannis Kosova Savaşı sırasında Ceneviz'de bulunup amcası aleyhine bir darbe hazırlamaktaydı. I. Bayezid'in de yardımını sağlayıp 11 Nisan 1390'da Yıldırım'ın sağladığı bir Türk birliği desteği ile amcası V. İoannis'i ikinci defa tahttan indirmeyi başardı. Fakat VII. İoannis şimdiki Yedikule yerinde olan Altın Kapı hisarında kendini savunmaya başladı ve oğlu Manuil'i Midilli adasından çağırdı. Midilli'den Rodos Sen Jan Şövalyeleri gemileri ile gelen Manuil ve babası 3 hafta süren bir şehir iç savaşı sonunda tekrar V. İoannis'i Bizans İmparatorluğu tahtına getirdiler. Destek verdiği kişinin tahttan indirilmesinden hoşlanmayan I. Bayezid ise Osmanlılara yıllık tazminat ve askerî yardım sağlamakla yükümlü olan bir vasal devlet olan Bizans'tan 1390'da çıktığı Anadolu seferi için yardım istedi ve Manuil, Yıldırım'ın Anadolu seferine katılmak zorunda kaldı.
1390'da Bizans İmparatoru V. İoannis, Bayezid'in Anadolu'da olmasından yararlanarak İstanbul şehri surlarının şimdi Yedikule içinde kalan tören kapısı olan Altın Kapı civarını, şehrin içinde ve etrafında bulunan, kullanılmayan ve yıkık kiliselerden alınan taşlar ve mermerlerle pekiştirmişti. Bu projeye kızan I. Bayezid bu yeni yapıları yıkmasını ve bu yıkım yapılmazsa iki devlet arasında savaş başlayacağını ve Yıldırım'ın yanında bulunan İmparator'un oğlu ve vârisi Manuil'in gözlerinin kör edileceğini söyleyerek tehdit etti. Çaresiz kalan V. İoannis, Sultan'ın bu isteklerini yerine getirmek zorunda kaldı ve bu yeni sur tamirlerini yıktırdı. Bunu çok utandırıcı bulan V. İoannis bu nedenle sinir buhranları geçirdi; 16 Şubat 1391'de öldü ve yerine oğlu II. Manuil geçti.
II. Manuil, Yıldırım'ın şehirde bir Türk mahallesi kurulması, bir cami yapılması ve yıllık verginin artırılması isteklerini kabul etmeyince Yıldırım (aralıklı olarak 1391 ile 1400 dönemlerinde) İstanbul'u karadan kuşatıp kara ablukası uygulamaya başladı.
1391'de İstanbul, karadan ve denizden kuşatıldı. Bizans'a gözdağı vermek için yapılan ve 7 ay süren kuşatma sonunda Bizanslılardan bazı imtiyazlar elde edildi.
1395'te Yıldırım Bayezid, uzun süre abluka altında tuttuğu İstanbul'u ikinci kez kuşattı. Kış mevsiminin yaklaşması üzerine kuşatmaya son verildi.
1396'da Yıldırım Bayezid, İstanbul'u üçüncü kez kuşattı, ancak sonuç alamadı.
1400'de Bizans imparatorunun Avrupa ülkelerini yeni bir haçlı seferi için örgütlemeye çalışması üzerine Yıldırım Bayezid, İstanbul'u dördüncü kez kuşattı. Timur'un Anadolu'ya girmesi üzerine kuşatma kaldırıldı.
Yıldırım Bayezid'in 1395'te İstanbul'u ikinci defa kuşatmaktayken yeni bir Haçlı ordusu hakkında haberi oldu. Osmanlı istihbaratı iyi çalışmıştı. Esasen İstanbul Boğazı'ndan geçen ve Haçlı donanmasına iştirak edecek olan gemiler görülmekteydi. Ayrıca Bizans İmparatoru II. Manuil'in Macar kralına gönderdiği, Yıldırım'ın Haçlı ordusundan haberdar olduğuna dair mesaj da Osmanlıların eline geçmişti. Haçlı ordusu Buda'ya eriştiği zaman Yıldırım, İstanbul kuşatmasını çoktan bırakmış bulunuyordu. Gazi Evrenos Bey komutasındaki akıncılar hemen ilerlemişler ve Osmanlı ordusunun güzergâhı için keşif yapmaya başlamışlardı. Bayezid İstanbul'un ablukası için az sayıda birliği geri bıraktı ve bu yüzden Bizanslılar donanmalarını Tuna'ya gönderemediler.
Yıldırım Bayezid, Rumeli eyaleti ordularının düşmana hücum etmemesini ve Osmanlı ordusunun Edirne ve Filibe arasında toplanması emrini vermişti. Tecrübeli Sadrazam Kara Timurtaş Paşa tarafından organize edilen Rumeli ve Anadolu eyalet orduları büyük bir hızla burada toplanmaya başladılar ve Meriç kıyısına hemen hasıl oldular. Vasal devletlerden de önemli katkı sağlayanlar oldu. Özellikle Sırplar Stefan Lazarević komutasında Filibe'ye geldi ve ana Osmanlı ordusu ile Sıpka Geçidi güneyinde birleşti. Ana Osmanlı ordusu ise toplanma mevkiinden Ağustos sonunda hızla yola çıkıp 20 Eylül'de Sıpka Geçidi'nden geçip 21-22 Eylül'de Tırnova'ya vardı. Burada ilk defa bir Haçlı keşif birliği ile karşılaştılar. Osmanlı keşif birlikleri ise Niğbolu'ya yetişip Haçlı ordularının kale önünde ordugâhta olduğunu gördü. 24 Eylül'de Yıldırım Bayezid ve ana Osmanlı ordusu Niğbolu'nun birkaç kilometre güneyine geldi ve Yıldırım'ın otağı burada bir tepe üzerine kuruldu.
Yıldırım Bayezid, Edirne'den Tuna Nehri kıyısında bulunan Niğbolu Kalesi'ne 24 saat gibi kısa bir sürede ordusuyla beraber ulaştı. Adına yaraşır bir süratle gelen Sultan Yıldırım Bayezid, Divanı toplayarak durum değerlendirmesi yaptı. 25 Eylül 1396 günü kendinden aşırı emin Haçlı birlikleri Osmanlı süvarilerinin amansız akını karşısında bozguna uğramış âdeta bir baskın yemişlerdir.
Savaşın başlarında tepeden tırnağa zırhlı seçkin Hospitalier Şövalyeleri Osmanlıların öncü birliklerine kayıplar verdirmiş, onları kovalamak için ilerledikçe Türk askerlerinin daha önceden yerlere sapladıkları kazıkların olduğu bölgeye gelmişler ve atlarla ilerlemenin mümkün olmadığını görünce atlarından inmişlerdir.
Haçlı ordusunun, geçtiği yerde Müslümanları ve hatta Ortodoksları katlettiğini öğrenen Yıldırım Bayezid çok öfkelendi. Soylular bir kenara ayrıldıktan sonra yere bir kazık çakıldı ve boyu bu kazıktan uzun olan tüm diğer esirler idam edildi. Niğbolu Savaşı, Osmanlı'nın ilk zamanlarında esirlerin öldürüldüğü tek savaştır. Ancak çocuk yaştaki Haçlı askerlerinin canı bağışlandı ve onlar da Müslüman olarak yetiştirilmek üzere Türk ailelerine gönderildi.
I. Bayezid'in 1398'de Karaman ve 1399'da Dulkadirli topraklarına girmesinden sonra topraklarını kaybeden Anadolu beyleri bu sırada Hindistan seferinden dönen Timur'a sığınarak onu Osmanlı sultanına karşı kışkırttılar. Bu arada Timur'dan kaçan Karakoyunlu ve Celayirli beyleri de I. Bayezid'i Timur'a karşı tahrik ediyorlardı. Bu kışkırtmalar bir yana, Osmanlı için büyük bir tehdit oluşturan Timur ordusu Anadolu'ya ilerlemeye başlamıştı. Timur'un Osmanlılara ait Sivas'ı alması, Osmanlı ve Timur'un ordularının Ankara'da karşı karşıya gelmesi sonucunu doğurdu.
I. Bayezid Çubuk Ovası'nda, Timur'un ordusunu konaklarken buldu, bunun üzerine tüm vezirleri, paşaları ve oğulları hemen saldırmayı önermesine rağmen, mertlik üzere Timur'a toparlanma fırsatı verdi ve konakladı. Daha önce Timur ile anlaşmış olan Menteşeoğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları beyleri ve kuvvetleri, ihanet ederek karşı tarafa geçtiler. I. Bayezid'in vezirleri de büyük oğlu Emir Süleyman'ı, Osmanlı Devleti'nin devamı için savaş alanından kaçırdılar. Bu olayı gören Mehmet Çelebi ve Mustafa Çelebi de savaş alanını taht mücadelesi için terk etti. Osmanlı ordusunda yer alan Kara Tatarlar da Timur saflarına geçti. Daha savaşmadan yaşanılan bu bozguna rağmen I. Beyazıt elinde kalan en sadık 10 bin kişilik askeriyle saldırdı. Timur-Tatar ordusuna müthiş zararlar verdirdi. Ordusundan kaçanları savaş alanına geri getirebilmek için, merkezinde bulunduğu kuvvetinin, yanındaki paşalarının "Çıkmayınız akşama kadar dayanırız, gece olunca da geri çekiliriz" uyarılarına rağmen çıktı ve Tatar askerlerine yakalandı, esir düştü (28 Temmuz 1402).
Sonuçları:
Timur'un fetihnamesine göre Ankara Savaşı'nın bitiminde Bayezid bir gürz darbesiyle atından düşürülüp yakalanmış ve "Ben Sultan Bayezid'im. Beni sağ olarak hükümdarınıza götürünüz" demesi üzerine elleri bağlı olarak Timur'un çadırına götürülmüştür.[2] Timur tarafından şahsen Bayezid'in iyi karşılandığı belirtilmiştir. Yıldırım'ın oğulları Mustafa Çelebi ve Musa Çelebi de aynı savaşta tutsak düşmüşlerdir. Timur ve tümenleri Bursa ve İznik'i ve sonra İzmir'i ele geçirmişler; talan edip yakıp yıkmışlardır. Timur bu seferlerinde ve Anadolu'da bulunduğu sıralarda Bayezid'i devamlı olarak yakınında tutup ayrılmasına izin vermemiştir. Bayezid'i kaçırmak için birkaç girişim ortaya çıkartılınca Bayezid ve eşi Sırp Prensesi Olivera (veya Maria Despina) ile birlikte tutsak alarak demir kafeste tutuldukları da söylenmiştir.[kaynak belirtilmeli]
Yıldırım Bayezid 8 Mart 1403'te 43 yaşındayken Akşehir'de nedeni hâlâ bilinmeyen gizemli bir şekilde ölmüştür. Dönemin Timur vakanüvisleri[14] hastalanarak öldüğü belirtse de Timur vakanüvislerinin bu konuda esas alınamayacağı açıktır. Bu olayları Bayezidin ölümüne kadar yanında bulunmuş olan Koca Naib isimli bir solağından aktardığını[15] belirten Aşıkpaşazade, Bayezidin intihar ettiğini belirtir.[16]
Ord. Prof. Fuad Köprülü'nün böyle bir iddiası ise Türk tarih kurumunda kendi yazdığı makalesinde bu durumu açıkladı ve zehir içme vb. bir durumun gerçeklik ile bağlantısı olmadığı bizlere göstermektedir.
Yıldırım naaşı geçici olarak Akşehir'de Seyyid Mahmud Hayrani'nin türbesine defnedilmiştir. Ancak Semerkand'a dönerken Timur'a kendisini beğendirmiş olan Musa Çelebi'ye babası Yıldırım'ın naaşını alıp Bursa'ya birlikte götürmesi buyruğu verilmiştir. Bazı kaynaklara göre cenaze Musa Çelebi tarafından Bursa'ya getirilmiş ve Yıldırım Camii yanındaki türbesine gömülmüştür. Diğer kaynaklar ise Musa Çelebi'nin babasının naaşını mumyalanmış olarak Germiyanoğlu Yakup Bey'e Kütahya'ya getirdiğini; burada naaşın saklandığını ve 1404'te Çelebi Mehmed tarafından Bursa'ya getirilerek türbesine gömüldüğü yazılıdır.
I. Bayezid, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, koç burunlu, ela gözlü, kumral saçlı, sık sakallı ve geniş omuzluydu.
"Yıldırım" lakabını nasıl edindiği konusunda çeşitli rivayetler vardır:
İlk üç iddianın yanlış olması çok olasıdır çünkü Sultan Murat, 1386 (hicri 788) yılında Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey'e karşı kazandığı başarı üzerine Ahmed Celâyir'e gönderdiği mektupta oğlu için Yıldırım lakabını kullanmıştır. O tarihte ne Kosova savaşı ne de Niğbolu savaşı söz konusudur.[20] Bu durum, lakabın Konya Ovası savaşında verildiği tezini destekler.
Bayezid'in Timur'a yenilgisi çok sonradan Batı Avrupa'da efsanevi bir şekilde oyun yazarları, opera bestecileri ve ressamlar tarafından ele alınmıştır. Bütün bu Batı Avrupa kültürel eserleri gerçeklerden uzak ve gizemli Oryantalist fantezi olmaktan ileri gidememişlerdir. Bunların önemlilerinin listesi şöyledir:
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.