Loading AI tools
1980-1988 yılları arasında İran ve Irak arasında geçen savaş Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Irak-İran Savaşı, İran'da Tahmilî Savaş (جنگ تحمیلی Jang-e-tahmīlī) veya Mukaddes Müdafaa (دفاع مقدس Defā'-e-moghaddas), Irak'ta Saddam'ın Kadisiyesi (قادسيّة صدّام Qādisiyyat Ṣaddām) ve Arap Dünyasında Birinci Körfez Savaşı[not 1] (حرب الخليج الأولى Ḥarb al-Khalīj al-'Ūlā) olarak anılan 1980-1988 yılları arasında İran ve Irak arasında yaşanmış savaş. Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, iki milyon kişinin yaralanmasına, 150 milyar Amerikan Doları maddi hasara, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açmıştır. Irak'ın zaferleri ile başlayan savaş, İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve galibi olmadan sonuçlanmıştır.
Irak-İran Savaşı | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
İran-Suudi Arabistan vekâlet savaşları | |||||||
İran cephesine katılan çocuk askerler (üstte solda); Iraklılar tarafından öldürülen İranlıların vücutları (üstte sağda); Iraklılardan 17 Mayıs 1987 günü ateşlenen Exocat füzesi ile yanlışla vurulduktan sonra iskele tarafına yatan USS Stark'ın görüntüsü (orta sol); Pasdaran tarafından Mersad Operasyonu'nda öldürülen mücahitler (orta sağ); İran kuvvetleri tarafından Hürremşehr'in yeniden ele geçirilmesi (alt sol); İran Ordusu tarafından kullanılan ZU-23-2 (alt sağ). | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Destek: | |||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Saddam Hüseyin Diğerleri:
|
Ruhullah Humeyni Diğerleri:
| ||||||
Çatışan birlikler | |||||||
| |||||||
Güçler | |||||||
1980: 212.000 asker, 2000 tank, 1000 zırhlı araç, 370 uçak, 230 helikopter 1987:[15] 520.000 asker, 4500 tank, 4000 zırhlı araç, 1000 uçak, 500 helikopter |
1980: 240.000 asker, 1800 tank, 1000 zırhlı araç, 747 uçak, 750 helikopter 1986:[16] 355.000 asker, 700.000 gönüllü, 1000 tank, 1500 zırhlı araç, 150 uçak, 300 helikopter[17] | ||||||
Kayıplar | |||||||
Tahmini 375.000-400.000 asker/sivil öldü ya da yaralandı. | Tahmini 750.000-1.000.000 asker/sivil öldü ya da yaralandı. |
Savaş, 22 Eylül 1980'de Irak'ın başlattığı işgal operasyonuyla başladı. Irak'ın saldırısının ardında, iki ülke arasındaki çok uzun bir geçmişe sahip olan sınır sorunları, İran'ın Basra Körfezi'ndeki hakimiyetine son verme amacı ile İran İslam Devrimi'nin Irak'taki Şii nüfusu etkilemesinden duyulan kaygılar yatıyordu. Irak, İran'da devrimden sonra yaşanan kaotik ortama güvenerek, hiçbir resmî uyarı yapmadan başlattığı saldırıda çok az ilerleme kaydetti. İran kısa sürede Irak güçlerini püskürterek, Haziran 1982'ye değin, kaybettiği toprakların neredeyse tamamını geri aldı.
Savaş sırasında, Halkın Mücahitleri Örgütü Irak tarafında yer alırken, Iraklı Kürtlerden oluşan Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) İran'ı destekledi.
Birleşmiş Milletler'in ateşkes çağrılarına rağmen savaş 1988'e değin sürdü. Savaş, iki tarafın da kabul ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 598 no'lu kararıyla sona erdi. Savaşın sona ermesini takip eden birkaç hafta içinde İran güçleri, Irak topraklarını tahliye ederek, 1975'teki Cezayir Antlaşması'nda öngörülen sınırlara çekildi. Son savaş esiri değişimi 2003 yılında gerçekleşti.
Soğuk Savaş boyunca Irak-İran ilişkileri hiçbir zaman iyi olmadı. 1969 Nisan ayında, Amerika Birleşik Devletleri'nin de desteğini alan İran Şahı, önemli bir su yolu olan ve 1937 yılı Irak-İran sınır antlaşması ile Irak'a bırakılan Şatt-ül-Arap'ı geri almak istedi. Bu amaçla, güç gösterisi olarak gemilerini bölgeye gönderdi. 1970 yılında kesilen diplomatik ilişkiler, 1973 yılında tekrar kurulmasına rağmen İran-Irak ilişkilerinde bir düzelme olmadı ve iki ülke arasında 1974–75 Şattülarap Çatışması yaşandıktan sonra 1975'te Cezayir'de bir antlaşma imzalandı. Buna göre iki ülke arasındaki sınır, su yolunun en derin noktasından geçecekti. Ayrıca İran, Irak'taki Kürtleri merkezi hükûmete karşı desteklemeyeceğini taahhüt ediyordu. Fakat 1971 yılındaki silahlı çatışmalar sırasında İran'ın ele geçirdiği Körfez adalarından çekilmemesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesine engel oldu.
Adalar sorunu yüzünden zaten gergin olan Irak-İran ilişkileri, İran'da Şiîliğin savunucusu olan Humeyni iktidarının başa gelmesi ile iyice bozulmaya başladı. Bağdat'taki Saddam Hüseyin hükûmeti, İran'daki Şiî hükûmetin, Irak'taki Şiî çoğunluğu Sünni iktidara karşı kışkırtmasından endişe ediyordu. Bu arada Irak, İran'daki Arap bölgesi Huzistan'ı ele geçirmek fikrini savunmaya başlamıştı.
1980 yılının ortalarında, ordudaki yüksek rütbeli subayların tasfiye edilmesi ve rehineler olayıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin düşmanlığını çekmesi dolayısıyla, İran'ın güçsüz durumda olduğu izlenimi uyanmıştı. İran'ın iki ülke arasında anlaşmazlık konusu olan bölgeden askerlerini çekmeyi reddetmesi üzerine 22 Eylül 1980'de Irak ordusu sınırı geçti. Irak, 16 Eylül'de, Şattülarap Antlaşmasını feshettiğini açıklamıştı.
Savaşın ilk günleri, baskın avantajını koruyan Irak'ın üstünlüğü ile geçti. Fakat, zamanla İran'ın direnişinin artması ile savaş karşılıklı yıpratma sürecine girdi.
İran'ın ilk tepkisi, sadece ilerleyen Irak birliklerini değil, aynı zamanda Irak'ın Basra limanını da bombalamak oldu. Aynı günlerde Tahran ve Bağdat karşılıklı bombalandı. Eylül ayının sonunda Irak ordusu Abadan ve Hürremşehr kentlerini abluka altına almıştı, ama kış gelmeden bitirmek istediği savaşta istediği sonuca gidemiyordu. 1980 kışı boyunca yapılan barış girişimleri başarısız oldu ve 1981 Nisan ayından itibaren savaş yeniden alevlendi.
Tarih, yıpratma savaşlarında ekonomik gücünü ve insan kaynağını en uzun süre kullanabilen tarafın avantajlı olduğunu göstermiştir. İran bu uzun savaşta kendisini, stratejisini hızlı bir zafer üzerine kuran Irak'a göre daha rahat hissediyordu. Bunu bilen Irak, İran'ın ekonomik gücünü zayıflatma amacıyla saldırıya başladı.
İki ülkenin de ekonomik gücü büyük ölçüde, en büyük ihraç ürünleri olan petrole dayanıyordu. Irak, boru hatlarından petrol ihraç edebilirken İran, ihracatını büyük ölçüde Basra Körfezi'nden yapıyordu. Yani, Basra Körfezi'ndeki petrol ticaretinin kesintisiz sürmesi Irak'ın değil, İran'ın işine geliyordu. Bu sebeple Irak, petrol taşıyan İran gemilerine saldırılar düzenlemeye başladı. Benzer şekilde İran da, Irak petrol tesislerine saldırıya başladı.
Körfez petrol ticaretinin zarar görmesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin savaşa aktif olarak katılmasına sebep oldu. ABD ve müttefikleri (Avrupa ve Japonya) büyük ölçüde Körfez petrolüne muhtaçtı ve petrol yolunun saldırıya açık olması Batı dünyası için tehlikeliydi. Körfez petrol yolunu açık tutmak için Amerika Birleşik Devletleri bölgeye bir filo gönderdi ve ABD bayrağı çekmiş Kuveyt tankerlerini korumaya başladı.
Sekiz yıl süren savaş 1988 Ağustos ayında yapılan ateşkes ile sona erdi. Ancak daha sonra Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılan barış görüşmelerinden bir sonuç alınamadı. İran, görüşmeler için ön koşul olarak topraklarındaki tüm Irak askerlerinin çekilmesini isterken, Irak Şatt-ül-Arap suyolu üzerinde ortak denetim kurulmasında ısrar etti. İki ülke arasındaki barış, ancak Irak’ın Kuveyt’i 1990 Ağustos ayında işgalinden sonra ABD ile savaşa tutuşma korkusuyla İran'dan aldığı toprakları geri vermesiyle gerçekleşti.
Orta Doğu'da yer alan birçok ülke, dış politikalarını göz önünde bulundurarak savaşta güçlenmesini amaçladıkları taraflara ekonomik ve askeri destek sağlamıştır. Irak'ın savaşı sürdürmesinde Arap ülkelerinden aldığı ekonomik destek belirleyici olmuştur.
Suudi Arabistan'dan 30 milyar dolar, BAE ve Kuveyt'ten ise 8 milyar dolar destek alınmıştır. Ürdün, Irak'a gönderilen desteklerin ulaşması için lojistik yardımda bulunmuştur. Sudan, savaşta Irak'ın yanında yer almaları için küçük bir askerî birlik göndermiştir. Mısır ise, silah ihracatı gerçekleştirerek Irak'ın askeri ihtiyaçlarını karşılamıştır.
Libya Arap Cemahiriyesi, Suriye ve Etiyopya, İran'a silah ihracatı gerçekleştirmiştir. Pakistan, İran'a askeri yardımlarda bulunmakla birlikte, aynı zamanda diplomatik destek de sağlamıştır. Güney Afrika'nın, iki tarafa da silah ihracatı yaptığını gösteren kaynaklar bulunmaktadır.
Arap ülkelerinin çoğunluğu, petrol piyasasında İran'ın belirleyici rolünden ve ağırlığından duydukları rahatsızlıktan ötürü Irak taraflı bir politika izlemişlerdir. Filistin'de yapılan Arap-İran iş birliğine rağmen, Irak'ın Arap kökenli bir ülke olması da, Suudi Arabistan başta olmak üzere Orta Doğu'da yer alan birçok ülkeden destek almalarında etkili olmuştur.
Bu durum karşısında, İsrail savaşın ilk gününden beri Araplar'ın üstünlüğünü engellemek için bölgedeki ezeli Arap düşmanı olan İran'ı desteklemiştir. İran-Kontra skandalı ve birçok gizli antlaşmayla, İran'ın elindeki ABD yapımı silahların ve özellikle savaşın tartışılmaz üstünlüğünü sağlayan, Muhammed Rıza Pehlevi tarafından satın alınmış olan F-14 Tomcat'lerin yedek parçalarını temin etmiştir.
Türkiye, savaş boyunca genel olarak tarafsız kalmış, İran'a uygulanan ambargoya katılmamış ve her iki tarafla da ilişkilerini sürdürmeye devam etmiştir.
Avrupa ülkeleri, savaş boyunca genel olarak taraflara silah ihracatında bulunmuştur. Batı Bloku'nda yer alan birkaç Avrupa ülkesi, savaşın gidişatını göz önünde bulundurarak taraflardan birine yaklaşırken, çoğunluğu her iki tarafa da silah satarak gelir elde etmeyi amaçlamıştır.
Romanya, Macaristan ve Polonya gibi Doğu Bloku ülkeleri, askeri ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Irak'a silah satmıştır. Sovyetler Birliği, Doğu Almanya ve Yugoslavya, savaş boyunca Irak'a açık destek vermekle birlikte, bazı durumlarda İran'la da bağlantıya geçmiştir. Kuzey Kore, İran'ın uzun süreli destekçilerinden biri olması nedeniyle, Sovyetler Birliği ve İran arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulması için aracılık yapmıştır. Doğu Almanya ise, İran'ın savaş sırasında Irak'tan ele geçirdiği Sovyet mühimmatları için yedek parça satışında bulunmuştur.
İsveç, savaşın başından itibaren İran'a deniz ve havada kullanılabilecek savaş mühimmatları satmıştır. İspanya ve Portekiz, her iki tarafa da birçok mühimmat satışı gerçekleştirirken, Norveç yangın söndürme ve kurtarma araçları satışında bulunmuştur.
Batı Bloku ülkeleri, savaş boyunca Irak'a 35 milyar dolar destek sağlamıştır. Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve Batı Almanya, Irak'ın askeri destek aldığı en önemli ülkeler olmakla birlikte, İran'a da açık olmasa bile silah ihracatında bulunmuşlardır.
Avrupa'nın tavrını belirleyen durumlardan biri, İran'ın daha büyük bir petrol gücü haline gelmesini kabul etmek istememeleri olmuştur. Irak, savaş boyunca ve İran'ın yıpratma politikası izlediği dönemlerde, ABD'nin de aralarında yer aldığı Batı Bloku ülkeleri tarafından desteklenmiştir. Böylece, Irak'ın kontrolündeki petrol noktaları, İran tarafından işgal edilememiştir.
Kuzey Kore savaş boyunca İran'ın en büyük destekçilerinden biri olmuş, Vietnam ise ABD'nin geri çekilirken bırakmak zorunda kaldığı silahları İran'a satmıştır. Çin, Japonya ve Güney Kore, her iki tarafa da birçok mühimmat satışında bulunmuştur.
Brezilya'nın her iki tarafa da silah ihracatı yaptığını gösteren kaynaklar bulunurken, Arjantin uzun bir süre boyunca İran'a savaş mühimmatları satmıştır. ABD, Irak'a ekonomik ve askeri destek vermekle birlikte, İran'la da İran-Kontra skandalıyla açığa çıkan görüşmeler gerçekleştirmiştir.
ABD, İran'da iş birliği içerisinde bulundukları Muhammed Rıza Pehlevi'yi devirerek iktidara gelen rejimden hiçbir zaman hoşnut olmamıştır. Bu nedenle, 1967 yılında diplomatik ilişkilerini kestiği Irak ile tekrar yakınlaşmaya çalışmıştır. Irak'a çeşitli kanallardan silah yardımı yapmış ve büyük miktarda borç para sağlamıştır. Irak'ın biyolojik ve kimyasal silahlar üretmesine yardımcı olmuştur.[kaynak belirtilmeli]
ABD ve Birleşik Krallık, Mart 1986'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Irak’ın İran’a karşı kitle imha silahları (kimyasal ve biyolojik silahlar) kullanmasını[18] eleştiren kararlar almasını, karşı oy kullanarak engellemiştir.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.