V. Mehmed ya da Mehmed Reşad (Osmanlıca: محمد خامس, romanize: Mehmed-i Hâmis) (2 Kasım 1844, İstanbul – 3 Temmuz 1918, İstanbul), Osmanlı İmparatorluğu'nun 35. padişahı ve 114. İslam halifesi.
V. Mehmed | |||||
---|---|---|---|---|---|
İslâm Halifesi Emîrü'l-mü'minîn İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Han | |||||
35. Osmanlı Padişahı | |||||
Hüküm süresi | 27 Nisan 1909 - 3 Temmuz 1918 (9 yıl, 2 ay ve 6 gün) | ||||
Taç giymesi | 10 Mayıs 1909 | ||||
Önce gelen | II. Abdülhamid | ||||
Sonra gelen | VI. Mehmed | ||||
Sadrazamlar | |||||
114. İslâm Halifesi | |||||
Hüküm süresi | 27 Nisan 1909 - 3 Temmuz 1918 | ||||
Önce gelen | II. Abdülhamid | ||||
Sonra gelen | VI. Mehmed | ||||
Doğum | 2 Kasım 1844 Eski Çırağan Sarayı, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu | ||||
Ölüm | 3 Temmuz 1918 (73 yaşında) Yıldız Sarayı, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu | ||||
Defin | Sultan Reşad Türbesi, Eyüpsultan, İstanbul | ||||
Eş(ler)i | |||||
Çocuk(lar)ı | |||||
| |||||
Hanedan | Osmanlı Hanedanı | ||||
Babası | Abdülmecid | ||||
Annesi | Gülcemal Kadınefendi | ||||
Dini | İslam | ||||
İmza |
Saltanattan önceki yaşamı
II. Mahmud'un torunudur. 8 oğlu ve 24 kızı olan Sultan Abdülmecid'in yaş sırasına göre üçüncü oğluydu. Annesi Gülcemal Kadın Efendi'dir. Eski Çırağan Sahilsarayı'nda doğdu. Annesi Gülcemal Kadın Efendi veremden öldüğü zaman Mehmed Reşat 7 yaşındaydı. Çocukluğu, padişah olan babasının yanında geçti. Eğitimine fazla önem verilmedi. Babası ve amcası Sultan Abdülaziz saltanat yıllarında özgür ve rahat bir şehzadelik yaptı. 1872'de başkadını olan Kamures ile "izdivaç" yapıp "aile" kuran Osmanlı şehzadeleri arasına girdi. 1876-1909 ağabeyi II. Abdülhamid döneminde, veliahtlık yapmasına rağmen, Dolmabahçe Sarayı'nın Veliahtlık Dairesinde kapalı hayat yaşamak zorunda kaldı. Veliaht olduğu için devamlı kontrol altında tutuluyordu. Seyrek olarak Balmumcu Çiftliği'ne gitmesine izin verilmekteydi. Ama başkalarıyla görüşmesi ve İstanbul'da gezinmesi yasaklanmıştı. Gözlerinin mavi olduğu Mehmed Reşat'ın kendine nazar değdireceğinden korkan ağabeyi II. Abdülhamid onunla karşı karşıya görüşmekten kaçınmış olduğu belirtilmektedir. Günlerini haremde geçirir; Dürr-i And, Mihr-engiz adlı kadınefendileri ve Ziyaeddin, Necmeddin, Ömer Hilmi adlı şehzadeleriyle ilgilenip eğlenirdi. Fars edebiyatına, Mevlevilik konularına ve özellikle Mesnevi'ye yakın ilgisi vardı. Şiir ve diğer kitapları da okurdu.[1]
1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra veliaht olarak protokole göre "Devletû Necabetû Veliahd-ı Saltanat Reşat Efendi Hazretleri" şeref adını kullanarak törenlere iştirak etmeye başladı. Halk arasında güler yüzü ve sıcak bakışı ile sempati topladı. Onun bu makam teşebbüsünden hoşlanmayan ve oyuna geldiğini fark eden ağabeyi II. Abdülhamid'in verdiği bir Yıldız Sarayı davetinde onun yakasından tutup "Bu işler senin başının altından çıkıyor" dediği belgelenmiştir.[1]
Saltanatı
Başlangıç yılları
31 Mart Olayı ardından 1909'da II. Abdülhamid, Meclis-i Mebûsan tarafından tahttan indirildi ve 65 yaşında olan Veliaht Reşad Efendi İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin desteğiyle tahta çıkartıldı. Saltanat adı olarak, asıl adı olan "Reşad" değil, "Mehmed" adının kullanması kararlaştırıldı. Bu isim değişikliği ayandan Ferik Sami Paşa önerisiyle yapıldı ve gerekçesinin Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a ordusuyla girişi ile Hareket Ordusu'nun İstanbul'a gelişi arasında bir bağlantı kurmak olduğu belirtilmektedir. Beşinci Mehmed unvanıyla tahta çıkarıldığı halde halk tarafından Sultan Reşad olarak adlandırıldı.[2]
Padişahlığa Meclis-i Mebûsan kararıyla gelmesine rağmen, Osmanlı Hanedanı'nın "ekber evladı" olması ile de padişahlığı hakkı bulunmaktaydı.[1]
Cülûs töreni Beyazıt'ta bulunan[3] Harbiye Nezareti binasında yapıldı. Bu tören için yeni padişah Dolmabahçe Sarayı'nda Sirkeci'ye kadar "İhsaniye" istimbotuna binip gitti. Bu deniz yolculuğu sırasında donanma gemilerinden yapılan şeref top atışları onu korkuttu. Sirkeci'den Beyazıt'a saltanat arabası ile çıkarken yolun iki tarafında dizili İstanbullular tarafından coşkunlukla alkışlandı. Biat duasından sonra yaptığı konuşmada "Hürriyetin ilk padişahı benim ve bunda müftehirim" demiş ve bundan sonra "Meşrutiyet Padişahı" olarak anılmaya başlanmıştır.[1] V. Mehmed, Osmanlı padişahları arasında tahta çıkan en yaşlı padişahtı. 5 Mayıs 1909'da II. Abdülhamid'in son sadrazamı olan Ahmed Tevfik Paşa İttihad ve Terakki Cemiyeti üyelerinin zorlamaları ile istifa etti ve yeni hükûmet Hüseyin Hilmi Paşa sadrazamlığı altında kuruldu.
10 Mayıs 1909 günü, V. Mehmed için Eyüp'te kılıç alayı yapıldı. Padişah, Dolmabahçe Sarayı önünden "Söğütlü" yatına bindi ve Boğaz ile Haliç üzerinden Eyüp'e gitti. Eyüp Türbesi'nde Şeyhülislam Sahip Efendi ve Konya Mevlevi Dergâhı Postnişini Abdülhalim Efendi tarafından, imparatorluğun kurucu babası olan Sultan Osman'ın kılıcını kuşandı. Sonra saltanat arabasına binen V. Mehmed, Fatih Camii'nde Fatih türbesini ziyaret etti. Sonra yine saltanat arabası ile Dolmabahçe Sarayı'na döndü. Özellikle II. Abdülhamid'in uzun saltanat yıllarında İstanbul'un sokaklarında padişahın görünmemesi dolayısıyla yeni padişahın şehir içinde araba seyahati ve herkesi güler bir yüz ile selamlaması, yadırganmakla beraber, İstanbul halkı arasında büyük heyecan yarattı.[1]
Padişah olarak ilk icraatlarının başında ikamet sarayının ve Cuma alaylarının değiştirilmesi oldu. II. Abdülhamid'in ikamet konutu olan Yıldız Sarayı'ndan ayrıldı ve Dolmabahçe Sarayı'na yerleşti. Ancak, Dolmabahçe Sarayı artık eski ve bakımsızdı. Saray çok ayrıntılı onarımdan geçirildi; saraydaki bütün odalar, bodrum katı dahil olmak üzere onarılıp, uygun bir duruma getirildi ve elektrik ve kalorifer tesisleri yapıldı. Fakat Sultan Mehmed Reşat, gaz lambasını elektriğe ve soba ile ısınmayı kalorifere tercih ettiği için kurulan yeni tesisat kullanılmadı.[4] Haftalık Cuma alayı semtin değişik camilerinde yapılmaya başlandı. Bu nedenle II. Abdülhamid döneminde kullanılmaması dolayısıyla İstabl-i Amire'de çürüyen landolar ve saltanat arabaları onarıldı; şehir yollarına alışık yeni atlar satın alındı; seyis ve arabacılara yeni sırmalı üniformalar hazırlandı. Kortej protokolü sorunlarına çare olarak bu alaylarda padişahın yanına en kıdemli asker Gazi Ahmed Muhtar Paşa oturtulmaya başlandı.[1]
Sultan II. Abdülhamid'in padişahlığı sırasında hapis hayatı yaşadığı için devlet işlerinde deneyim edinememişti ve yaşı da 65'e gelmişti. Zaten yumuşak huylu ve zayıf iradeliydi. Bu nedenlerle padişahlığı sırasında devlet yönetimi daha çok İttihat ve Terakki Partisi'nin genç ve dinamik ileri gelenlerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa'nın elinde kaldı. Bu liderlerin yeni padişahı çok sevdikleri gösterileri yapılmaktaydı. Piyasaya onun adını taşıyan "Reşat Altını" sürüldü. Birçok İstanbul semtine, Anadolu kasaba ve köylerine "Reşadiye" adı verildi. V. Mehmed'in ilk saltanat günlerinde adi suçluların ve özellikle 31 Mart Olayı ile ilişkili ve İttihat ve Terakki Partisi aleyhtarı siyasi suçluların kentin meydanlarında asılmalarına onay vermeyeceğini mabeyn üyelerine ısrarla bildirmesine rağmen sonunda iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Fırkası yöneticilerinin ısrarlarına karşı gelemeyip bunlara onay vermek zorunda kaldı.[4] Şehir halkı meydanlarda kurulan darağaçlarda asılan suçluların cesetleri İstanbul'da olağan görüntüler haline geldi. Bu icraat, Mehmed Reşad'ın saltanat döneminde gayet çok sayıda yasa, kararname ve irade-i saniyeye hiçbir itiraz şerhi koymadan ve hatta farkına varmaksızın onay vermesinin baş örneklerinden biri oldu.[4]
29 Aralık 1909'da devlet idaresini yüklenen ama İttihat ve Terakki Fırkası'nın üyelerinin bu devlet işlerine devamlı karışmalarından hiç hoşlanmayan Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa istifa etti. Yerine Roma Sefiri olan İbrâhim Hakkı Paşa göreve atandı ve 12 Ocak 1910'da yeni hükûmetini kurdu. Bu hükûmetin daha serbest olacağı beklenmekteydi; ama çok geçmeden kabine İttihat ve Terakki Fırkası liderleri, ordu ve Harp Nazırı olan Mahmud Şevket Paşa'nın etkisi altına girdi.[5]
1910 yılında bir sıra kayda değer olay ortaya çıktı. 19 Ocak 1910 günü o zaman Meclis-i Mebusan binası olan Çırağan Sahilsarayı, çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangından sonra 5 saat içinde dört duvar haline dönüştü. Amcası Abdülaziz tarafından yaptırıldığı için V. Mehmed'in bu sarayı sevmediği ve içinde oturmak istemediği ve bu nedenle bu yangına üzülmediği bildirilmiştir.[4] Aynı yıl, Arnavut İsyanı çıktı ve bu ayaklanma 1 Ocak 1911'de üzerine gönderilen Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa komutasındaki güçler tarafından bastırıldı. 1908'de Girit Parlamentosu üyeleri, başbakanın tatilde olmasını ve Osmanlı İmparatorluğu’nda İkinci Meşruriyet düzeninin kurulmasını fırsat bilerek Yunanistan'la birleşme oyu vermelerinden sonra, 1910'da Yunan kralına bağlılık yemini vermeleri Osmanlı devletine ve V. Mehmed'e bağlı olmaları gerekmesi sorununu yeniden depreştirdi. Kozmopolit Efendi'nin sahibi ve Ahmed Samim Bey'in başyazarı olarak çıkarılan "Sada-yı Millet" gazetesinin Patrikhane lehine çalıştığı söylentileri yayılması üzerine, 9 Haziran 1910'da Ahmed Samim Bey bir suikaste hedef olarak Bahçekapı'da vurulup öldürüldü.[6] Mayıs ve Haziran ayları boyunca devlet erkanı; meclis ve ayan üyeleri; yabancı elçilerle ile alafranga tertipli ve müzikli bir seri (örneğin Tokatlıyan Oteli, Beylerbeyi Sarayı, Dolmabahçe Sarayı'nda) ziyafet ve şölene katıldı.[1]
6 Şubat 1911'de devlet idaresinin merkezi olan Bâb-ı Âli'de yangın çıktı, Sadrazamlık ile Hariciye Nezareti daireleri kurtulup. Şura-yı Devlet, Dahiliye Nezareti, Mektübcu, Teşrifatçı, Beylikçi, Sadaret Kalemi daireleri ile Vak’anüvis daireleri tamamen yandı. Çırağan Sarayı yangına üzülmeyen V. Mehmed'in bu yangına çok fazla üzüldüğü belirtilmektedir.[4] 1911 yılı içinde V. Mehmed eski Fransız imparatoriçesi olan Eugenie'nin ve yazar Pierre Loti'nin ziyaretlerini kabul etti.[1] 5 Haziran 1911 günü Sultan V. Mehmet denizden "Barbaros" zırhlısı ile Rumeli gezisine başladı. Selanik, Üsküp ve Priştina'yı ziyaret etti. Kosova'da bulunan ceddi I. Murad'ın türbesi olan Meşhed-i Hüdevandigar'da 100.000 kişinin katıldığı bir cemaatle cuma namazı kıldı. 26 Haziran'da İstanbul'a döndü.[1]
Trablusgarp Savaşı
Siyasi birliğini sağlamakta diğer Avrupa ülkelerine göre geç kalan İtalya, sömürgecilik yarışına katılarak Kuzey Afrika'da Osmanlılara ait olan Trablusgarp'i ele geçirmek istedi. Avrupalı devletlerin de desteğini alan İtalya, Osmanlı Devleti'ne bir ültimatom vererek, Trablusgarp'in kendisine bırakılmasını istedi. İtalyanların bu isteği reddedilince Trablusgarp ve Bingazi işgal edildi (1911).
29 Eylül 1911'de Trablusgarp'in İtalyanlarca işgali üzerine sadrazam İbrâhim Hakkı Paşa hükûmeti istifa etti. Ortaya çıkan kabine krizinde, Meclisteki İttihat ve Terakki Partisi grubunun desteğiyle sekizinci kez Küçük Said Paşa sadrazamlığa getirildi. Ama İbrahim Hakkı Paşa ve kabinesi üyelerinin Divan-ı Ali'de yargılanmaları sorunu Meclis-i Mebusan'ı karıştırdı. İttihat-ı Terakki Partisi bu yargılamayı istememekteydi. Hükûmet ile Meclis arasında anlaşmazlık çıktı. Mehmet Said Paşa hükûmeti 30 Aralık'ta istifa edip yeniden sadrazam tayin edilip hükûmetini yeniledi. İttihat ve Terakki Partisi bu anlaşmazlığı çözmek yolu olarak Kanun-i Esası'nın padişaha verdiği Meclis'-i Mebusan'ı kapatması yetkisini kullanmaya V. Mehmed'i zorladı ve 18 Ocak 1912'de Meclis-i Mebusan kapatıldı ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi.
Temmuz 1912'de İtalya Osmanlı Devleti'ni barışa zorlamak için Çanakkale'de Osmanlı istihkamlarını denizden topa tuttular. Ayrıca Ege Denizi'ndeki 12 adaya asker çıkardılar. Mustafa Kemal ve Enver Paşa Trablusgarp'a geçerek Derne ve Tobruk'ta önemli direniş hatları oluşturdular.
Balkan Savaşlarının başlaması üzerine İtalyanlarla barış imzalandı ve Trablusgarp Savaşı sona erdi. Yapılan Uşi Antlaşması'na göre Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya verildi. 12 ada Yunanistan'ın işgal etmemesi için geri verilmek üzere İtalya'da bırakıldı.
1912 Arnavutluk Ayaklanması, "Halâskâr Zâbitân" ve 1912 hükûmet buhranı
18 Ocak 1912'de kapatılan Meclis-i Mebusan için yapılan seçimler ve Nisan 1912'de seçilen mebuslar İttihat ve Terakki Partisi aleyhtarları tarafından tenkit edildi ve "Sopalı Seçim" olarak isimlendirildi. Partinin orduyu kullanarak bazı bölgelerde halkın tepkisine karşı geldiği iddia edildi. Hükûmet, İtalya'nın Arnavutluk'a da gözlerini diktiğini bildiği için Arnavutluk'a yeni ordu birlikleri göndermişti. Arnavutluk'ta ordu komutanı olan İsmail Fazıl Paşa komutasındaki birliklerden şikayetler gelmeye başladı. Arnavutlukta Priştineli Hasan ve diğer bir iki adayın mebus çıkarılmaması için yapılan müdahalelerin 1912 Arnavutluk Ayaklanması'na sebep olduğu ifade edilmiştir.
Bunu bahane bulan muhalif Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın önemli üyesi Dr. Rıza Nur'un Arnavutluk'ta bir yeni ayaklanma çıkması için isyanın liderlerinden olan ve Sinop'ta sürgünde bulunan Yakovalı Rıza ile anlaşmış ve kışkırtıcılık yapmış olduğu belirtilmektedir. İsyancı Arnavutların liderleri Priştineli Hasan, Yakovalı Rıza, Necip Dirağa ve İsa Bolatin idi ve İstanbul ile irtibatı Rıza Nur sağlıyordu. Bu isyancılar yayınladıkları bir beyaname ile istediklerini yeni kabinenin düşürülmesi, Meclis-i Mebusan'ın tekrar feshi ve seçimlerin yenilenmesi, askerî hizmetlerin mahalli olması, memurların Arnavutçayı bilmeleri veya Arnavutlardan tayini olarak ilan ettiler. Bu Arnavutluk'ta hükûmetin otoritesini sarstı.
22 Haziran 1912'de isyan devam etmekte iken yüzbaşı rütbeli Tayyar Bey ve Mümtaz Bey; teğmen rütbeli Tahsin Bey, Celâl Bey, Kasım Bey, Melek Fraseri Bey, Nafiz Yey ve Hamza Bey, 1909'da II. Meşrutiyet'in ilanı sırasında Resneli Niyazi'nin dağa çıkmasının benzeri olarak, Manastır'da dağa çıktılar. Hükûmet olayların yatıştırılması ve bastırılması için tedbirler almaya çalıştı. İttihat ve Terraki Partisi genel kâtibi Eyüp Sabri Bey ve Ömer Naci Bey bu dağa çıkma olay yerine gitti ama ekstradan Şehabettin Bey komutası da bir askerî birlik de gönderildi. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın bu olayları askerî tedbirlerle bastırma isteği olmadığı dağa çıkan isyancılara anlatılıp onları isyan yerine politik yollar kullanılmaları inandırıldı.
Arnavut isyan sırasında, İstanbul'daki siyasi muhalefetle ve ordu içinde "Halâskâr Zâbitân" adı verilen bir grup arasındaki ilişkiler ortaya çıkmıştı. Bu muhalif ordu grubu Selanik'te Galip Paşa ve İtalya'ya karşı İzmir'de toplanan birlikler içinde bir tabur kumandanı olan Hüseyin Avni Bey'in öncülükleri altında idi. Böylece, Balkanlar ve özellikle Arnavutluk'ta ve İzmir'de yığılmış olan kıtaların subayları, İttihat ve Terakki Partisi aleyhinde siyasi baskıya giriştiler. "Halâskâr Zâbitân" adına Bostancı'da bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya Ferid Paşa, Suphi Paşa ve Zeki Paşa güya aracı olarak katıldı. Melamiler Şeyhi Terlikçi Salih Efendi gibi Hürriyet ve İtilaf Partisi elemanları da toplantıda bulundular. Bu toplantı Halâskâran Grubu bir beyanname yayımladı. Bu beyannamede hükûmetin istifası istenmekteydi. Ama ayrıca Meclis-i Mebusan Başkanı Halil Bey'in evine hükûmetin düşmesini sağlaması için bir gizli tehdit mektup da gönderildi.
Hükûmette bulunan Harbiye Nazırı ve Bahriye Nazırı'nın istifaları üzerine 16 Temmuz 1912'de Küçük Said Paşa sadrazamlıktan istifa etti. Yerine en kıdemli müşir ve çok saygın bir asker olan Gazi Ahmed Muhtar Paşa "Büyük Kabine" adı verilen yeni bir hükûmet oluşturdu. Bu kabine içinde eski sadrazamlardan Kıbrıslı Kâmil Paşa, Hüseyin Hilmi Paşa, Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa bulunmakta ve Bahriye Nazırı olarak da sadrazamın oğlu olan Mahmud Muhtar Paşa bulunmaktaydı.[1]
Bu hükûmet partiler ve siyasal görüşler üstü bir politika uygulamayı hedeflenmişti. Ama Balkan Savaşı çıkması dolayasıyla bu hedefine yetişmede başarılı olamadı. Balkan Savaşları'nın çıkması üzerine Ahmed Muhtar Paşa'nın önerisiyle 5 Ağustos 1912'de 4. Meclis-i Mebusan dağıtıldı. Sıkıyönetim ilan edildi. 29 Ekim 1912'de de Ahmed Muhtar Paşa sadrazamlık görevinden istifa etti. Yerine dördüncü kez Kıbrıslı Kâmil Paşa sadrazamlığa getirildi.[1]
Balkan Savaşları
I. Balkan Savaşı
Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti'ni Balkanlardan çıkarmak isteyen Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ Trablusgarp Savaşı'yla uğraşan Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar.
Rusya'nın saldırmama garantisine güvenen Osmanlı İmparatorluğu ordularını terhis etmişti.
I. Balkan Savaşı sırasında birçok cephede birden savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti ağır yenilgiler aldı. Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerlediler, Yunanlar Selanik'i işgal etti. Bu olaylardan faydalanan Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etti.
II. Balkan Savaşı
Osmanlı Devleti'nden aldıkları toprakların kendi aralarında paylaşırken anlaşmazlık içerisine girdiler. Sırbistan, Yunanistan ve Romanya, Bulgaristan'a karşı savaşa başladı. Osmanlı Devleti bu fırsattan yararlanarak Bulgaristan'a savaş ilan etti. Osmanlı ordusu tarihi şehir Edirne'yi kurtardıktan sonra Meriç'e kadar ilerledi ancak, Avrupalı devletlerin müdahalesi ihtimaline karşı daha fazla ileri gitmedi. II. Balkan Savaşı sonunda yapılan İstanbul Antlaşması ile Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti'ne geri verildi. Kavala ve Dedeağaç ise Yunanistan'da kaldı. İki devlet arasında Meriç nehri sınır oldu.
1913'te siyasi gelişmeler
23 Ocak 1913'te İttihat ve Terakkî Cemiyeti ileri gelen ismi olan Enver Paşa öncülüğündeki Yakup Cemil ve adamlarından bir İttihat ve Terakki Partisi fedai grubu Bâb-ı Âli'de bakanlar kurulu toplantısını bastı. Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürüldü. Daha sonra Sadrazam Kıbrıslı Kâmil Paşa makamına giden baskıncılar, onun başına tabanca dayayarak istifaya zorladılar. Yerine İttihat ve Terakki Partisi'nin baş adamı olan Mahmut Şevket Paşa sadrazam oldu. Bâb-ı Âli Baskını olarak anılan bu olaydan sonra muhalefet şiddetli polis baskısıyla etkisiz hale getirildi. Kâmil Paşa hükûmetinin maliye ve dahiliye nazırları tutuklandı. En büyük muhalafet partisi olan Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin liderlerinin birçoğu yurt dışına kaçtılar. Muhalefet gazeteleri kapatıldı. Mart 1913 Ahrar Partisi lideri olan Prens Sabahaddin'e yakın bazı kişilerin içinde yer aldığı bir hükûmet darbesi girişimi de ortaya çıkartıldı. Bu olay üzerine Ahrar Partisi liderleri Prens Sabahaddin ve Dr. Nihat Reşat'ta yurt dışına kaçtılar.
11 Haziran 1913'te Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın Beyazıt Meydanı'nda makam otomobilinin içindeyken uğradığı silahlı suikast sonucunda ölmesi, İttihat ve Terakki Partisi'ne muhalefetin tamamen ezilmesine vesile oldu. Yurt dışında bulunan muhalefet liderlerinin çoğu gıyaben idama mahkûm edildi. Basın ve siyaset dünyasında İttihat ve Terakki Partisi aleyhtarı olarak tanınan 322 kişi Sinop'a sürüldüler.
I. Dünya Savaşı
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında katıldı. V. Mehmed 14 Kasım 1914'te Halife olarak İtilaf Devletleri'ne karşı cihat ilan etti. Cihat ilan edilmesi İslam ülkelerinden beklenen yardımın gelmemesiyle sonuçlandı. Hatta bazı Araplar 1916'da Arap Ayaklanması ile Osmanlılara karşı İngiliz kuvvetlerine katıldı. Çanakkale Savaşı'nda önemli bir direniş gösteren Osmanlı Devleti, tüm olumsuz şartlara rağmen, düşman donanmasının boğazlardan geçmesine izin vermedi. Osmanlı birliklerinin kazandığı yerel başarılar sonuca etki etmedi.
Ölümü
Mehmed Reşat'ın saltanatı 9 yıl sürdü. 3 Temmuz 1918 Çarşamba günü kalp yetmezliğinden 73 yaşında öldü. Sağlığında mimar Kemalettin Bey'e Eyüpsultan'da, sahile yakın bir konumda inşa ettirdiği Mehmed Reşad Türbesi'nde medfundur. Cenaze törenine kardeşi ve ondan bir sonraki padişah olan VI.Mehmed de katılmıştır.[7] Tarih yazarı Salâhi R. Sonyel, kitabında Sultan Reşad 'ın ölüm nedeninin "İspanyol Gribi" olduğunu belirtmiştir.[8]
Ailesi
- Eşleri
- Kamures Başkadınefendi
- Dürrüaden İkinci Kadınefendi
- Mihrengiz İkinci Kadınefendi
- Nazperver Üçüncü Kadınefendi
- Dilfirib Dördüncü Kadınefendi
- Erkek Çocukları
Kaynakça
Dış bağlantılar
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.