Loading AI tools
Suriye - Türkiye sınırında, Fırat'ın batı kıyısında antik yerleşim Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Karkamış (Hititçe: Kargamiş, Mısırca: Karkameşa, Grekçe: Εὔρωπος, Latince: Europus), geçmişi Erken Bakır Çağına dek uzanan ve günümüzde Türkiye ile Suriye topraklarında yer alan antik kent.[1] Hitit ve Asur İmparatorluğu dönemlerinde önemli bir şehir olan Karkamış, Roma döneminden sonra önemini kaybetmeye başlamıştır.
𒋼𒀀𒅗𒈩 Kargamiş | |
Konum | Karkamış, Gaziantep, Türkiye |
---|---|
Bölge | Mezopotamya |
Koordinatlar | 36°49′47″K 38°00′54″D |
Tür | Yerleşim |
Tarihçe | |
Kuruluş | MÖ 6000 - MÖ 1. binyıl arası |
Terk ediliş | MÖ 12. yüzyıl başı |
Devir(ler) | Cilalı Taş Devri, Bakır Çağı |
İlgili kişi(ler) | Aplahanda, I. Şamşi-Ahad, Hammurabi |
Olay(lar) | Karkamış Muharebesi |
Sit ayrıntıları | |
Kazı tarihleri | 1699, 1876, 1878-1881, 2011 |
Arkeologlar | George Smith, Patrick Henderson |
Durum | Harap |
Mülkiyet | Devlet arazisi |
Kamusal erişim | Açık |
En eski yazılı bilgilerine ancak Aplahanda'nın krallığı döneminde rastlanılan Karkamış'ın bu dönemlerde vasal bir krallık olduğu ve halkının ticaret yaptığı saptanmıştır.[2] Aplahanda'nın oğlu Yahdul-Lim'in ölümünün ardından gelen üç yüzyıllık dönem hakkında bir bilginin bulunmadığı antik kent sırasıyla Mitanni, Mısır, Hitit, Asur, Yeni Babil, Ahameniş, Makedon, Seleukos ve Roma hakimiyeti altına girmiştir. En parlak dönemini Geç Hititler döneminde yaşayan Karkamış Orta Çağdan sonra tamamen terk edilmiştir.[3]
Rakımı 370 metre olan örenyerin Türkiye topraklarında kalan kısmının tescil tarihi 28 Ağustos 1986'dır.[4] 1699 yılında keşfedilen[5] antik kent 1910'larda Britanya Müzesi tarafından birçok kez kazılmıştır.[6] Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanının ardından askerî yasak bölge haline getirilen Karkamış'ın tekrar kazılması ancak 2011 yılında mümkün olmuştur.[7] Son kazı çalışması ise 2012 yılında yapılmıştır.[8] Suriye tarafında yer alan dışkentte ise 2006 ve 2010 yıllarında bir dizi kazı gerçekleştirilmiştir.[9] Günümüzde Suriye İç Savaşı nedeniyle Suriye kısmında arkeolojik çalışma yapılmamaktadır.
Babilliler ile Mısırlılar arasında geçen Karkamış Muharebesi'nin yaşandığı bölgeden Kitâb-ı Mukaddes'te de bahsedilmektedir.[10]
Milattan önceki dönemlerdeki orijinal adının Cerabis olduğu düşünülen şehrin Helenistik ve Roma dönemlerindeki adı olan[11] Europos'un da bu addan türediği farz edilmektedir.[12]
Kentin kaynaklarla saptanmış en eski ismi Kargamiş'tır.[13] Hititler döneminde kullanılan bu isme rastlanılan en eski yazılı eser Suriye'nin Ebla kentinde bulunan çivi yazılı tabletlerdir. Bu adın kökeniyle ilgili çeşitli görüşler vardır. Bunlardan biri ismin o dönemde Suriye'de ünlü bir tanrı olan Kemoş'tan türediği ve "Kemoş'un limanı" manasına geldiğidir ve bilim çevreleri tarafından da bu görüş kabul edilmektedir.[11][14] Bir diğer iddia ise ismin Gılgamış'tan türediği üzerinedir.[15]
Şehir günümüzde Türkiye'de Karkamış, Suriye'de ise Cerablus şeklinde adlandırılmaktadır.
Eski Dünya'nın en verimli tarım arazilerinden biri olan Mezopotamya'da yer alan Karkamış, Fırat'ın akış yönüne göre hemen sol kıyısında kurulmuştur. Mısır ile Anadolu arasındaki geçiş yolu üzerinde kurulu olan[16][17] kent aynı zamanda antik ticaret yollarına da yakındır.[18] Bereketli Hilal içerisinde yer alan Karkamış, Anadolu platosunun sona erip Suriye düzlüklerinin başladığı doğu-batı hattı üzerinde uzanan coğrafî bir sınırdır.[19]
Günümüzde Türkiye ile hukuki olarak Suriye, fiili olarak ise Özgür Suriye Ordusu tarafından paylaşılmakta olan kent Türkiye'nin Gaziantep il merkezine 60 kilometre, Suriye'nin Halep il merkezine ise 100 kilometre uzaklıktadır. 90 hektarlık bir yayılma alanı olan kentin 55 hektarlık bölümünü oluşturan kale, içkent ve dışkentinin bir bölümü Türkiye sınırlarında bulunmaktadır.[11] Suriye sınırlarında kalan 35 hektarlık alan ise dışkentin bir kısmından oluşmaktadır.[4]
Kalede ve dışkentte yapılan kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan çanak-çömlek parçaları üzerinde yapılan karbon testleri bölgenin en az 3350 yıllık bir yerleşim geçmişinin olduğunu ortaya koysa da[14] 2015 yılındaki çalışmalar ile içkalenin MÖ 6000'den itibaren yerleşim gördüğünü ortaya çıkmıştır.[11] Buna rağmen Karkamış hakkındaki en eski detaylı bilgilere ancak MÖ 17. yüzyılın sonlarında rastlanılmaktadır. Alalah, Ebla ve Mari kraliyet tabletlerinde verilen bilgilere göre Karkamış bu yüzyılın sonlarında Mari'ye bağlı bir devlet konumundaydı.[6] Fakat aynı tabletlerde bahsedilen Karkamış Kralı Aplahanda'nın, Asur Kralı I. Şamşi-Ahad ve Babil Kralı Hammurabi ile birlikte anılması kentin politik gücünün artmaya başladığını göstermektedir.[2] Yine aynı tabletlerde kent halkının kereste ticareti yaptığı, Ugarit ve Mitanni kentleri ile ticaret anlaşmalarının olduğu yazmaktadır.
Aplahanda'nın oğlu Yahdul-Lim'in yaklaşık MÖ 1745 yılındaki ölümünden sonraki üç yüz yıllık dönemde Karkamış'ın tarihine ilişkin bir bilgi yoktur. Bu kesinti dönemi On Sekizinci Hanedan Firavunu II. Thutmose'nin Karkamış'ı fethetmesi ile sonlanmaktadır. II. Thutmose, Mitannilerin elindeki Karkamış'ı Mısır hakimiyeti altına almış, kente bunu kutlamak için bir stel diktirmiştir. Antik kent, MÖ 14. yüzyılda dinî reformlarla meşgul olan Akhenaton firavunluğundaki Mısır'ın elinden çıkarak I. Şuppiluliuma tarafından Hitit topraklarına katılmıştır.[20] I. Şuppiluliuma bölgedeki diğer Hitit kentlerini Karkamış'a bağlayarak Hititlere bağlı bir krallık kurmuş ve kral olarak oğlu Piyassili'yi görevlendirmiştir.[21] I. Şuppiluliuma'nın oğlu ve torunları beş kuşak boyunca bu krallıkta hüküm sürmüş, bölgede Hitit hakimiyetini sağlamışlardır.[22]
I. Şuppiliuma'nın MÖ 1322'deki ölümüyle birlikte Hitit otoritesi sarsılmış ve Piyassili'nin yönetimindeki Karkamış'ın da aralarında bulunduğu bağlı krallıklar isyan etmiştir. Fakat II. Murşili isyan eden krallıklar üzerine yürümüş ve tekrar Hitit birliğini sağlamıştır.[23] Karkamış bu tarihten sonra Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüne dek Hititlere bağlı bir krallık olarak kalmıştır.[24] Karkamış özellikle Geç Tunç Çağında Hitit İmparatorluğu'nun en önemli merkezlerinden biri haline gelmiş, MÖ 11. yüzyılda ise gücünün doruğuna ulaşmıştır.[3] Hitit İmparatorluğu'nun Deniz Kavimlerinin saldırısı altında kalarak yıkılmasının[25] ardından dahi önemini yitirmeyen ve bu kavimlerin saldırılarını püskürten kent Geç Hitit şehir devletlerinin en güçlüsü haline gelmiştir.[11][26] Her ne kadar III. Ramses'in yazdırdığı Medinet Habu'daki yazıtlarda Karkamış'ın denizci kavimlerin saldırılarıyla yıkıldığı yazsa da bu bilgi doğru değildir.[27]
Hitit kültürünün etkisi altında kaldığı süre boyunca Karkamış'ta ana ilah Hurri kökenli bir tanrıça olan Kubaba olmuştur.[28] "Karkamış Kraliçesi" olarak bilinen Kubaba'nın kültü diğer şehirlere de yayılmış ve Kubaba farklı kültürler tarafından da sahiplenilmiştir.[26] Özellikle Frigler tarafından sahiplenildikten sonra adı Kibele olarak değişmiş ve çok daha geniş bir alanda yayılım göstermiştir.[29]
Karkamış, MÖ 9. yüzyılda eski gücünü kaybetmiş, Asur kralları II. Aşurnasirpal ve III. Şalmanezer tarafından haraca bağlanmıştır.[30] MÖ 717'de ise son kralları Pisiri dönemi sürerken II. Sargon tarafından fethedilmiş, yakılıp yıkılmış ve halkı köle yapılarak Asur şehirlerine nakledilmiştir.[31] Böylece bağımsızlığını kaybederek bir Asur kenti haline gelmiştir.[11]
MÖ 604'te Yeni Babil İmparatoru II. Nebukadnezar ile Firavun II. Neko'nun orduları Karkamış'ta karşı karşıya gelmiştir.[32][33] II. Neko, Yeni Babil İmparatorluğu'nun ticaret yolları üzerindeki egemenliğini kırmak ve bu yolları ele geçirmek için Babil üzerine yürümüşse de II. Nebukadnezar tarafından hezimete uğratılmış ve bölgeden atılmıştır.[11][34] Bu savaş Karkamış Savaşı olarak adlandırılmaktadır.
Yeni Babil İmparatorluğu'ndan sonra Ahameniş İmparatorluğu hakimiyeti altına giren[35] kent İssos Savaşı sonucu İskender tarafından fethedilmiştir. Makedonya parçalandıktan sonra Seleukos İmparatorluğu'nun sınırlarında kalan Karkamış daha sonraları ise Roma'nın Suriye eyaletine bağlı bir kent halini almıştır. Karkamış, Helenistik ve Roma dönemlerinde de jeostratejik önemini korumuştur. İçkentte yer alan Roma usulü Sütunlu Cadde, Karkamış'ın bölgedeki önemli Roma kentlerinden biri olduğunu göstermektedir.[14] Roma döneminden sonra nüfusu azalan ve hızla önemini yitiren Karkamış'ın Orta Çağ boyunca yalnızca içkentinde yerleşim olduğu tespit edilmiştir.[32] Orta Çağ'dan sonra ise tamamen terk edilmiştir.[36]
1699 yılında keşfedilmesiyle tekrar gün ışığına çıkan kent İngilizler ve Fransızlar tarafından kazılmıştır. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edilmesinin ardından büyük kısmı Türkiye topraklarında kalan Karkamış askerî yasak bölge ilan edilmiş ve Suriye ile olan sınır kısmı 1956 yılında mayınlanmıştır.[37] 2009 yılına dek yasak bölge olarak kalmaya devam eden ve hiçbir kazı çalışmasının gerçekleşmediği[38] kentteki mayınlar 2011 yılında temizlenmiştir.[39][40]
Karkamış'ın Suriye topraklarında yer alan kısmı ise Küresel Miraslar Fonu tarafından kültürel miras olarak belirlenmiş fakat bölgedeki kentleşme ve tarım alanlarının antik kente doğru genişlemesi nedeniyle "risk altında" olarak sınıflandırılmıştır.[41]
Antik kentin kalıntıları ilk kez 1699 yılında bir İngiliz şirketinin Halep temsilcisi olan Henry Maundrell tarafından fark edilmiştir.[5] 1876 yılında Britanya Müzesi tarafından görevlendirilen Asurolog George Smith kalıntıların Kitab-ı Mukaddes'te bahsedilen Karkamış'a ait olduğunu saptamıştır.[42][43]
İlk kazı çalışmaları 1878-1881 yılları arasında Britanya İmparatorluğu Halep Konsolosu Patrick Henderson tarafından British Museum adına yapılmıştır.[11] Henderson kazı çalışmaları sırasında kentin ilk yerleşim planını hazırlamıştır. Ayrıca kazı sırasında çıkarılan tarihî eserler British Museum'a gönderilmiştir.[44]
İlk kazı sırasında çıkarılan arkeolojik bulgular çalışmaların devamının gelmesini sağlamış, David George Hogarth ve Reginald Campbell Thompson kentteki ikinci kazı çalışmasını 1908 yılında başlatmıştır.[14] 1911 yılında ise Hogarth çalışmaları tekrar başlatmış, 1914'tek süren araştırmaya daha sonra Thomas Edward Lawrence da dahil olmuştur.[11][45] Daha sonra ise British Museum bölgeyi araştırma adına geniş bir proje hazırlamış ve kazılar Lawrence ile Leonard Woolley'e devredilmiştir.[46] Bu yapılan kazıların sonuçları British Museum'un yayımladığı "Carchemish" adlı üç ciltlik eserle arkeoloji dünyasına duyurulmuştur.[6]
1920 yılında Millî Mücadele sürmekte iken bir Fransız karakolu haline getirilen kente tekrar kazı yapmaya gelen Woolley, Karkamış ve yakınlarında çatışma yapılmasını yasaklamıştır.[44] Savaş sonrasında içkentinin tamamı ve dışkentinin bir kısmı Türkiye topraklarında kalan Karkamış askerî yasak bölge ilan edildiği ve mayınlandığı için Türkiye'deki kısmında bir daha kazı yapılamamıştır.[47] 2011 yılının eylül ayında ise mayınların temizlenmesi ile birlikte kentte tekrar arkeolojik kazılar başlamıştır.[48] İstanbul Üniversitesi, Bologna Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi'nin projesi olan Türk-İtalyan ortak kazıları Nicolò Marchetti başkanlığında hâlen yürütülmektedir.[7][49][50]
Ağustos ve Kasım 2012 arasında devam eden kazıların ikinci periyodu sırasında MÖ 900 yılına tarihlenen Katuva Sarayı başta olmak üzere yeni sanat eserleri ve arkeolojik bulgular tespit edilmiştir.[8]
Suriye tarafındaki dışkentte yapılan arkeolojik araştırmalarsa 2006 yılında Karkamış arazisi projesi adıyla yürütülmüştür.[9] DGAM, British Academy ve Britanya Araştırma Konseyi'nin finansmanıyla yapılan kazıların başkanlığını Durham Üniversitesi'nden Tony J. Wilkinson ve Edinburgh Üniversitesi'nden Edgar Peltenburg üstlenmiştir.[51] 2010 yılında yine bu proje kapsamında bu sefer CBRL, Küresel Miraslar Fonu ve İngiliz Araştırma Konseyi'nin fonlarıyla bir dizi kazı çalışması yapılmıştır.
Antik kentin 2014 yılında Irak ve Şam İslam Devleti'nin kontrolüne geçen Suriye tarafındaki kısmı günümüzde mayınla kaplı,[52] Türkiye tarafındaki kısım ise güvenlik sorunları nedeniyle beton duvarlarla örülü[53] ve arkeologlar haricindeki ziyaretçilere kapalıdır.[54]
1920 yılına dek yapılan kazılarda çıkarılan eserlerin büyük çoğunluğu British Museum ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yer almaktadır.[55] Daha az sayıda parça ise Louvre Müzesi ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Louvre Müzesi'nde yer alan eserlerin 1919 yılında bölgeyi işgal eden Fransızların gizlice yaptıkları kazılarda ortaya çıkardıkları ve Paris'e gönderdikleri tahmin edilmektedir.[14] 2011 ve 2012 yılındaki kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin tamamı ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne nakledilmiştir.[56] 2017 yılındaki kazılar sırasında üzerinde dünyanın ilk gülücüğü olarak nitelenen bir desene sahip olan testi bulunmuştur.[57]
Taş temel üzerine kerpiç duvarlı surlarla çevrelenen kentte beş kapı olduğu tespit edilmiştir.[58] Kule, burç ve gizli yeraltı tünelleriyle desteklenen bu savunma sisteminin büyük kısmı en parlak dönemin yaşandığı[59] Geç Hitit döneminde inşa edilmiştir.
Kentte ortaya çıkarılan evler dikdörtgen yapılı ve kerpiç duvarlıdır.[60] Evlere giriş ise taş döşemeli ön avlulardan yapılmaktadır.[61][62]
Yine Geç Hitit döneminden kalma bazalt ve kireç taşlarından yontularak oluşturulmuş taş blok kabartmaları kent kapıları ve kutsal yapıların temellerinde kullanılmıştır.[44] Bu taş bloklarda tanrılar, tanrıçalar, krallar ve savaş sahneleri işlenmiştir.[63] Ayrıca II. Thutmose tarafından kente dikilen stelin de aralarında bulunduğu hiyeroglif yazıtlı birçok stel gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu hiyeroglif yazıları, Leopold Messerschmidt tarafından incelenmiş ve bu inceleme 1900 yılında "Corpus Inscriptionum Hettiticarum" adlı yapıtta yayınlanmıştır.[64]
2015 yılında ise insan yüzlü keçi tanrı tasvirinin bulunduğu bir taş blok ve II. Sargon'a ait çivi yazılı kil silindir gibi eşi olmayan buluntular keşfedilmiştir.[54] Ayrıca 1876 yılında George Smith tarafından çıkarılan fakat birbiriyle ilişkilendirilmeyen iki stel parçasının Kubaba stelini oluşturduğu ve üzerinde Kamani'nin askerî ile sivil başarılarının anlatıldığı 2015 yılında keşfedilmiştir.[65]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.