Orhan Gazi veya Orhan Bey (Osmanlıca: اورخان غازی; d. y. 1281, Söğüt - ö. Mart 1362,[1] Bursa), Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci padişahıdır. 1324 ile 1362 yılları arasında hüküm sürmüştür.[2][3][4][5] Babası Osman Gazi'den 16.000 km² olarak aldığı beyliği, oğlu I. Murad'a 95.000 km² ila 100.000 km² arsa bıraktığı biliniyor.
Orhan Orhan Gazi اورخان غازی | |
---|---|
Bey Gazi | |
2. Osmanlı Padişahı | |
Hüküm süresi | Mart 1324 – Mart 1362[1] |
Önce gelen | Osman Gazi |
Sonra gelen | I. Murad |
Doğum | y. 1281 Söğüt, Söğüt Uç Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti |
Ölüm | Mart 1362[1] (80–81 yaşlarında) Bursa, Osmanlı Devleti |
Defin | Orhan Gazi Türbesi, Osmangazi, Bursa, Türkiye |
Eş(ler)i | Nilüfer Hatun Asporça Hatun Theodora Hatun |
Çocuk(lar)ı | Süleyman Paşa I. Murad Şehzade Halil Diğer |
Hanedan | Osmanlı Hanedanı |
Babası | Osman Gazi |
Annesi | Malhun Hatun |
Dini | İslam |
İmza |
Osmanlı Beyliği'nin kurucusu Osman Gazi ve Malhun Hatun'un oğludur. Sarışın, uzun boylu ve mavi gözlü, halk tarafından çok sevilen, ulemaya saygılı, merhametli bir hükümdar olarak tanımlanır. Sık sık halkın arasına karıştığı ve dertlerini dinlediği söylenir. Babası Osman Gazi'nin vefatı üzerine 1326'da bey olmuştur. Orhan Bey'e Şücaeddin, "İhtiyareddin" ve "Seyfeddin" unvanları verilmiştir. Ölüm tarihini 1359, 1360, 1361 ve 1362 gösteren kaynaklar da vardır.[2][3]
"Sultan" unvanını kullanan ilk Osmanlı padişahının I. Murad olduğu kabul edilmektedir;[6] lakin bazı kaynaklar Orhan Bey'i "sultan" unvanını kullanan ilk Osman padişahı olarak kabul etmektedir.[7][8][9] Hatta, onun adına darb edilen sikkede "Sultan-ı Azam Orhan Bey" yazılmaktadır;[10] ve üstelik, Orhan Bey'e ait olan bir tuğrada "Sultan Orhan" yazılmaktadır.[11] Hatta İbn-i Batuta, Osman Gazi'yi "ilk sultan" olarak adlandırmaktadır.[12][13]
Bey olmadan yaşamı ve bey olması
Menâkıb-ı Orhânî adlı çağdaş kroniğe göre, Orhan Bey 1280/1281 yılında doğmuş ve 80 yıl yaşamıştır.[14] Daha sonraki kaynakların bir kısmında doğum tarihi 1281 olarak verilmekle beraber, doğum tarihini 1274, 1279, 1287 olarak veren kaynaklar vardır.[2][3]
Osmanoğullarının en uzun ömürlüsü olan Orhan Bey'in çocukluğu ve gençliği bilinmemektedir. Nasıl yetiştiği, nasıl eğitim aldığı, hatta okur yazar olup olmadığı bilinmemektedir. Osmanlı tarihlerinde adının ilk geçişi 1298'de Nilüfer Hatun (Yarhisar Tekfuru kızı Holofira) ile evlendirilmesi nedeniyle olmuştur. 1300'de Köprühisar'ın fethinde bulunmuş ve Karacahisar uç beyliği verilmiştir. Osman Bey oğlunu emir-i kebir (beylerbeyi) rütbesi ile küçük beylik ordusuna komutan atamış ve bundan sonraki babasının her askerî eylemine katılmıştır.[2][3]
İlk meydan savaşı Çavdarlı Tatara karşı olan Oynaş Hisarı Muharebesidir. Bundan sonra Karaçepüş, Absu, Karatekin, Orhaneli gibi kaleleri feth etmiştir.
Beyliğe babasının sağlığında mı yoksa ölümünden sonra mı geçtiği konusu tartışmalıdır.[2][3]
Bizans tarihçisi Laonikos Halkokondiles, kaynak göstermeden, babası ölünce oğlu Orhan'ın Uludağ'a çekildiğini ve sonra yanına asker toplayarak kardeşlerini alt ettiğini bildirir.[2][3]
Osmanlı'nın ilk tapu senedini Miladi 1301 yılında Orhangazi; Şeyh İzzeddin İsmail'e Sakarya Akova'daki Çalıca ve Şehler Köyü vakıf tapusunu vermiştir.
Orhan Gazi'ye bey olduktan sonra "Şücaeddin", "İhtiyareddin" ve "Seyfeddin" sanları verilmiştir. Adına tuğra çekilen ilk Osmanlı beyidir.[2][3]
Anadolu'da fetihler
Orhan Bey'in beylik yıllarının ilk dönemi Anadolu'da fetihlerle geçmiştir. Beyliği sırasında bütün diğer Anadolu beylikleri gibi İran'da kurulu İlhanlılar'ı metbu sayıp yıllık vergi ödemeye devam etmiştir. Diğer yandan da Bizans topraklarına yönelik akınlar ve fetihlerle Osmanlı Beyliği daha güç kazanmıştır.[2][3]
Orhan Bey 1321'de Mudanya'yı fethederek beyliğini Marmara Denizi kıyısına ulaştırmıştır. 1323 yılında Gebze'de kendi adında camii yaptırmıştır. 1321 ve 1326'ya kadar Gazi komutanlar emri altında Osmanlı beylik birlikleri beylik sınırlarına sevkedilmiş; Konur Alp Batı Karadeniz dolaylarına, Akça Koca İzmit dolaylarına, Abdurrahman Gazi Yalova (Yalakabad) dolaylarına akınlar yaparak Yalova, Akyazı, Mudurnu, Pazaryeri (Ermenipazarı), Sapanca (Ayangölü), Kandıra, Samandra fetihleri yapılmıştır.[2][3]
1326'da hedef, bölgenin en büyük merkezi olan ve yıllardır abluka altında tutulan Bursa kenti olmuştur. Önce Orhaneli (o zaman Adranos) kalesi alınmış ve yıkılmış; sonra Bursa hisarını kuşatmak üzere Pınarbaşı mevkiinde karargâh kurulmuştur. Fakat Köse Mihal Bey'in diplomatik çabaları sonucu kale muhafızı Evranos kaleyi savaşsız teslim etmiştir. Köse Mihal Bey ve Evranos Bey'in Müslüman olup Orhan Bey'in hizmetinde akıncı beyleri olarak görev yapmaları ve bu misyonu kendi soydaşlarına devretmeleri Osmanlılık kimliği yaratma siyasetinin ilk başarılı sonuçlarıdır. Bir vekayiname Bursa alınışını 2 Cemazievvel 726 (6 Nisan 1326) olarak vermektedir. Fakat elde bulunan bazı, Orhan Gazi adına Bursa'da basılı olduğu gösterilen akçe sikkeleri daha önceki tarihleri göstermektedir. Genel olarak Osmanlı tarihçiler Bursa'nın alınması ile Orhan Gazi tarafından başkent yapıldığını bildirirler.[2][3][15]
Sonraki yıllarda Orhan Bey'in gazi komutanları akıncıları ile Kocaeli topraklarında ilerlemişler; Kartal ve Aydos kalelerini fethetmişler ve Boğaz kıyılarında görülmüşlerdir.
Mayıs 1329'da Bizans imparatoru olan III. Andronikos ve yakın danışmanı (sonra imparator olan) İoannis Kantakuzinos 2.000 paralı asker ile takviyeli bir Bizans ordusu ile Kocaeli'nde ilerlemiş; İzmit kuşatması yapan ise Orhan Gazi ivedi yürüyüşle Darıca üzerinden gelmiş; ve ilk defa bir meydan savaşı olarak Bizans ve Osmanlı orduları 11 Haziran 1329'da Maltepe (Palekanon) Savaşı'na girişmişlerdir. Bu savaşta Bizans ordusu Osmanlı ordusuna yenik düşüp bozguna uğramış ve Bizans İmparatoru III. Andronikos yaralı olarak kurtulmuştur. Böylece III. Andronikos'un Bizans Anadolu topraklarını geri alma planları suya düşmüştür ve Bizanslılar bir daha böyle planlara girişmemişlerdir.[2][3][16]
Orhan Bey'in bu askerî zaferi sonucu olarak bütün Hristiyanlar için ana itikat prensibi sağlayan "Nicea İtikadı"'nin 325'te kabul edildiği şehir olan ve Bizans Konstantinopolis'i Latinlerin elinden alıp kurtaran İznik İmparatorluğu'nun başkenti olmuş olan İznik (Nicea) 2 Mart 1331'de hiç direniş görünmeden fethedilmiştir.[17] Orhan Bey ve yakınları tarafından yapılan imar çalışmaları çok kısa bir zamanda İznik bir Osmanlı kültür, ticaret ve sanat merkezi olan bir İslam şehrine döndürmüştür. Özellikle Orhan Bey İznik büyük katedralini camiye ve bir manastırı medreseye çevirtmiş; eşi Nilüfer Hatun bir imaret yaptırmış; oğlu Süleyman Paşa ise yeni bir medrese inşa ettirmiştir.[2][3]
Orta Çağ'ın en büyük seyyahı olduğu kabul edilen İbn-i Batutta 1332–1347 döneminde yaptığı seyahatte Anadolu'ya gelmiş ve Alanya'dan başlayarak kuzey doğru Orhan Bey'in yönettiği Osmanlı Beyliği dahil, Anadolu beyliklerini ziyaret etmiştir. Rıhlet-ü İbn Battûta adıyla anılan yazdığı seyahatnâmesinde Orhan Bey'i "Osman-Cık oğlu İhtiyareddin Sultan Orhan Bek" olarak adlandırdığı Orhan Bey'i ve yönettiği beylik hakkında şunları yazmıştır:[2][3][18][19]
Bursa'nın sultanı "Osman-cık" oğlu "Orkhan Bek"'dir. Bu hükümdar Türkmen hükümdarların en ulusu olup servet, araziler ve askeri güçler bakımından da en üstünüdür. Yaklaşık yüz kadar kaleye sahiptir. Çok zamanını devamlı olarak bu kaleleri kısa süreli olarak ziyaret edip orayı teftiş etmekle ve doğru olmayan sorunları doğrulaştırmaya çalışmakla geçirir. Kafirlerle savaşır ve onları kalelerinde kuşatma altına alır. Bizanslı Rumlardan Bursa'yı beyliğin eline geçiren babasıdır. Söylenenlere göre babası İznik'i (Nicea) 20 yıl kuşatma altında tutmuştur ama şehri ele geçirmeden önce ölmüştür. Oğlu Orkhan bu şehri eline geçirmeden 12 yıl kuşatma altında tutmuştur. Ben kendisini orada gördüm.
3 yıldan beri başkent olan kente ulaşmadan gece bastırdı ve Gürle köyünde bir Ahinin zaviyesinde kaldık. Ertesi sabah nar ağaçları ile kaplı bir vadiden tam gün yol alarak İznik şehri kalesi önüne geldik. İznik dört tarafı gölle çevrili bir kale ve kaleye sadece atlılar için tek yönlü geçiş sağlayan bir köprü ile girilmekte. Kentin bir kısmı terkedilmiş harabelik olup Bey'in hizmetinde bulunan küçük sayıda asker hariç yaşanılmaz durumda. Şehrin dört bir tarafı aralarında su dolu hendek bulunan iki taraflı taştan surlarla çevrili ve buralardan kaleye hendek üzerinde bulunan ahşaptan iner-kalkar köprüler vasıtası ile girilip çıkılabilmekte. Surlar içinde evler, meyve bahçeleri ve tarlalar bulunmakta ve içme suyu kuyulardan elde edilmekte. İznik'e Orhan Bey'in eşlerinden Buyon Hatun (Bayalun/Nilüfer) egemen. Bu kadın olgunluğu ve dindarlığı ile tanınıyor.(..) Kendisini imam Hoca Alaeddin ile ziyaret ettik ve bizlere ikram ve iltifatta bulundu. Birkaç gün sonra Orhan Bey geldi.
Atlarımın birinin hastalığı nedeni ile kentte 40 gün kaldım. Ama sonunda sabırsızlanıp yol arkadaşım üç kişi ve üç erkek bir kız kölelerimle birlikte kentten ayrıldım.(..) Bu kentten ayrıldıktan sonra Sagari (Sakarya Nehri) adlı bir nehrinin üzerinden birbirine sıkıca kalın iplerle bağlanmış dört uzun kütükten yapılmış ve eğerleri ile taşıdıkları eşya torbalarıyla yolcuların üzerinde taşındığı, yolcularının atlarının yüzerek arkadan geldikleri ve sahilden iplere çekilip ilerletilen bir salla bir müddet seyahat ettik.(..)
İznik'te imar faaliyetleri devam etmekteyken Kara Timurtaş Paşa Marmara'nın Gemlik ve Armutlu kıyılarını Osmanlı sınırlarına katmıştır. Sonra daha eski klasik Roma İmparatorluğu'nun (284 ve civarında) başkentliğini yapmış olan ve 6 yıldır Osmanlı ablukası altında bulunan İzmit (Nikomedia) 1337'de Bizans tarafından savunulamaz duruma gelmiş; son Bizans valisi Prenses Marika Paleialogos tarafından terkedilip Osmanlı orduları tarafından fethedip yönetimi Süleyman Paşa'ya verilmiştir.
Bunun üzerine III. Andronikos 1333'te Osmanlı hükümdarı Orhan Bey'e bir barış anlaşması teklif etmiş ve yıllık 12.000 Bizans altını haraç karşılığında Bitinya'da Bizans elinde kalmış olan arazilere Osmanlı'ları hücum etmemesini teklif etmiştir. Böylece Orhan Bey'in Anadolu'da küffardan fethedeceği önemli bir yer kalmamıştır.
Orhan Bey bu nedenle 1340'lı yıllarda beyliğini yeni bir strateji olan komşu Türkmen beyliklerin fethine yöneltmiştir.
Önce Karesi Beyliğinde hükümdarlık kavgasına geçen Demirhan Bey ile Dursun Bey'in arasını bulmak nedeniyle Orhan Bey 1342'de Ulubad, Karacabey (Mihaliç) ve Mustafakemalpaşa (Kirmastı) kalelerini işgal etmiştir. Bununla da yetinmeyerek önemli bir askerî kuvvetle 1345'te Karesi Seferi'ne çıkmıştır. Bu iki kavgalı bey Bergama'da sıkıştırılmış; Dursun Bey kuşatma sırasında ölmüş; Demirhan Bey esir olarak alınmıştır. Böylelikle Karesi Beyliğine ait geniş topraklar ve Balıkesir, Manyas, Edincik ve Erdek kentleri Orhan Bey idaresine geçmiştir.
Sonra İç Anadolu'ya akınlar başlamıştır. Bu akınlar 1354'te Gerede ve Osmanlılara kuruluştan beri destek sağlayan Ahilerinin merkezi Ankara kalelerinin Orhan Bey'in eline geçmesi ile sonuçlanmıştır.
Rumeli'ye geçiş
Orhan Bey'in hükümdarlığının son döneminde yeni bir strateji ortaya çıkmıştır. Bu strateji Bizans'a yardım etme vesilesiyle Rumeli'ye Osmanlı askeri gönderilmesi ile başlayıp; Osmanlıların ve Türklerin Rumeli'de toprak edinip şehirlere de yerleşmesi ve yeni bir küffar elinden toprak fethetme sürecinin (sonucunda ta orta Avrupa'ya uzanacak olan sürecin) başlaması ile devam etmiştir.[20]
Orhan Bey'in Bizans'a yardım etmesi, bir iç isyan sonrası imparatorluk tahtına geçen VI. İoannis'la kurulan yakın ilişkilerle başlamıştır. 1344'te Bizans İmparatoru zor bir durumda bulunuyordu. Selânik'teki valisi olan İoannis Apokaukos duruma hakim olamamış ve bağnaz fanatik'ler (Selanikli Zealotlar) olarak anılan bir parti tekrar idareyi eline almıştı. Sırp Kralı IV. Stefan Duşan tekrar Bizans aleyhine dönmüş ve tüm Makedonya'yı istila etmek niyetiyle Serez kalesini kuşatma altına almıştı. Anadolu'da müttefiki olan ve daha önce askerî yardım sağlayan Aydınoğlu Umur Bey'in donanması Papa'nın kurduğu Lig müttefikleri donanması tarafından İzmir'de yakılmış ve İzmir Papalık Devleti müttefiklerinin işgali altına alınmıştı. Saruhanoğulları Beyliği asker sağlayabilecek durumdaydı; ama bu kuvvetin hem Selânik hem de Sırp Kralına karşı bir askerî sefer için yeterli olmayacağı gayet açıktı. Onun için 1345'in ilk aylarında VI. İoannis Orhan Bey'le yakın ilişkiler kurmak için temaslara başlamıştır. Kendisi tarih yazarı da olan Kantakuzenos bu evlilik hakkında kitabında bir bölüm ayırmıştır. Buna göre Kantekuzanos biraz Türkçe öğrenmiş; iki hükümdar birbirleri ile yakın şahsi bağlantı kurmuşlar ve Orhan Bey'le şahsi görüşmeleri sırasında birbirinden güzel üç kızını da Orhan Bey'le tanıştırmıştır. İkinci kızı olan Theodora Hatun'u Orhan Bey ile evlendirmek için anlaşmışlardır. 1346'da Orhan Bey'i düğün yeri olan Silivri'ye (Salymbria'ya) getirmesi için 30 gemilik Bizans donanması kullanılmış ve 3 gün 3 gece süren düğünden sonra aynı filo Orhan Bey'i ve maiyetini geri götürmüştür. Ertesi yıl Orhan Bey yeni karısı Theodora ile bu sefer Üsküdar'da kayınbabası ile buluşmuştur.[21]
1350'de Selânik'teki bağnaz fanatik'leri (Selanikli Zealotlar) ortadan kaldırmak için harekete geçen VI. İoannis yine damadı Orhan Bey'den Türk süvari kuvveti desteği istemiştir. 20 bin kişilik, Osmanlı süvari kuvveti ile takviyeli, Bizans kuvvetleri ile VI. İoannis'un oğlu olan Matheos Kantakuzinos komutası altında Selanik'e doğru ilerlerken Orhan Bey'in askerlerinin Anadolu'ya geri gitmeleri gerekmiş ve bu askerlerin gitmesi ile gücü çok azalan Matheos'un şansı yaver gidip Selanik yakınlarında bir Türk asıllı korsan filosu bularak bunları paralı olarak tutup Selânik'e girmeyi başarmıştır.[21]
1352'de VI. İoannis'un ortak imparator olan V. İoannis ile arası açılmış ve V. İoannis, Edirne'de hüküm süren Matheos'a Sırplar yardımı ile hücum edip şehrin idaresini eline almıştır. Buna karşılık Konstantinopolis bulunan VI. İoannis damadı Orhan Bey'den askerî destek istemiştir. Orhan Bey bunun üzerine komutanlığını oğlu olan Süleyman Paşa'nın yaptığı bir büyük Osmanlı birliğini VI. İoannis emrine girmek üzere göndermiştir. Bu Osmanlı birliği ile takviyeli Bizans ordusu Bizans İmparatoru VI. İoannis başkomutanlığı altında Edirne'ye yürüyüp bu şehri kurtarmıştır. Aynı Osmanlı birliği birkaç ay sonra bir karışık Sırp-Bulgar ordusunu, donmuş olan Meriç Nehri kıyılarında yenik düşürüp imha etmiştir.[21]
Bazı Türk tarihlerine göre bu başarının sonucu olarak 1353'te Çimpe Kalesi Süleyman Paşa'ya bir askerî üs olarak verilmiştir. Süleyman Paşa buraya ve civarına askerlerinin ailelerini ve göçmen Türkmenleri yerleştirmeye başlamıştır ve bu kale Osmanlıların Avrupa'ya bir köprübaşı noktası olmuştur. Bunu önlemeye çalışan İmparator VI. İoannis, Çimpe kalesini geri almak için 10 bin altın tazminat vermeyi teklif etmiş ve bunu müzakere etmek için Orhan Bey'le şahsen görüşmek istemiştir. Fakat yaşlılığını ve hastalığını ileri süren Orhan Bey bu görüşmeyi kabul etmemiştir.[22]
Bir başka açıklamaya göre ise 2 Mart 1354'te bütün Trakya büyük bir deprem geçirmiş ve bu afetin hemen arkasından gelen kar tipi fırtınaları ve şiddetli yağmur afetleri hayatı daha da fenalaştırmıştır. Bu afetten önce büyük bir Bizans şehri olan Gelibolu taş taşın üzerinde kalmayacak kadar zarar görmüş ve tüm halkı tarafından denizden terk edilmiştir. Biga'da bu haberi alan Süleyman Paşa, bir anlatıma göre zaten kendine üs verilen Çimpe'ye gitmek üzere hazır bulunmaktaydı. Diğer bir anlatıma göre, Süleyman Paşa, daha önceki yardım seferinde Rumeli topraklarının zenginliğini görmüştü ve Rumeli'ye geçmek için bir böyle bir fırsat kollamaktaydı.
Her nedenle olursa olsun, Süleyman Paşa ve ordusu ile Çanakkale Boğazı'nı geçip ve birlikte getirilen Türkmen göçmenleri bomboş olan Gelibolu'ya yerleştirmiştir. Birkaç ay içinde şehirdeki binalar yaşanacak şekilde onarılıp ve şehrin surları yeniden inşa edilmiş ve Gelibolu nüfusunun hepsi Türk olan bir müslüman şehrine dönüştürülmüştür. Bizans imparatoru resmen Süleyman Paşa'dan Gelibolu'dan orada yerleştirdiği bütün Türkmenlerle birlikte çekilmesini istemiştir. Ancak Süleyman Paşa yanıt olarak buraya Türklerin Allah'ın niyeti ile geldiklerini; geldiklerinde şehrin terkedilmiş olduğunu; burada oturan hiçbir kimsenin evinden zorla atılmadığını ve bu şehri terk etmenin Allah'ın inayetini reddetme olacağını bildirmiştir. İmparator bu şehrin boşaltılması masraflarını karşılayacağını ve üstüne tazminat vereceğini bildirdiyse de Süleyman Paşa'yı fikrinden caydıramamıştır. İmparator bu sefer damadı Orhan Bey'e de durumu şikayet etmiştir; Orhan Bey İmparatorla İzmit'te görüşebileceğini bildirmiş ise de görüşmeye hastalık bahanesine gitmemiştir. Bunu bir felaket olarak kabul eden İmparator büyük bir yeise kapılmıştır.[21]
Bu sorun daha bir hal yoluna konulmadan Kantakuzenos, ortak imparator olan V. İoannis'le açık mücadeleye girişmiş; önce damadı V. İoannis'u ortak imparatorluktan atıp; Bozcaada'ya (Tenedos'a) sürgüne göndermiştir. Ama oradan Venedikliler yardımıyla Bozcaada'dan kaçan V. İoannis İstanbul'a gelip Konstantinopolis'te idareyi yeniden eline almıştır. V. İoannis ile kayınpederi VI. İoannis anlaşma yapıp birlikte imparatorluk yapmayı kabul etmişlerdir. Fakat, büyük bir depresyon içinde bulunan VI. İoannis birkaç gün sonra, 4 Aralık 1354'te kendi isteği ile tahtından feragat etmiş; bir manastıra keşiş olarak girmiştir. Böylece Osmanlıların Rumeli'ye geçmeleri bir emrivaki olarak kalmış, ama Orhan Bey'in kayınbabası iktidardan ayrılmıştır.[21]
Masallaşmış bir açıklamaya göre ise Süleyman Paşa ve ufak ordusu Rumeli'ye salla geçiş yapmış ve orada ilk yerleşkeyi kurmuşlardır.
Her ne şekilde geçiş ve köprübaşı kurulmuş olursa olsun, Osmanlılar Trakya'da Bizans şehirlerini birer birer zaptetmeye başlamışlardır. Çimpe Kalesi ve Gelibolu kale ve şehrinden başlayarak Bolayır, Keşan ve Rodoscuk (Tekirdağ) 1354'te fethedilmiştir. Bunun yanında fethedilen toprakları korumak amacıyla Rumeli'de geniş bir iskan politikası uygulanmış ve Anadolu'dan Trakya'ya Türkler getirilip yeni fethedilen yerleşkelere iskan edilmişlerdir. Ayrıca, zaten Trakya topraklarında bulunan Türkler, Aydınoğulları ve Saruhanoğulları orduları kalıntıları da Osmanlılara katılmışlardır. 1356'da Osmanlılar Çorlu'ya kadar ilerlemişlerdir.
Rumeli'deki Osmanlı toprakları üzerinde beylerbeylik görevi yapan Süleyman Paşa, Çorlu civarında bir sürek avı sırasında atından düşerek ölmüştür (1357). Süleyman Paşa'nın ölümü ile; 1359-1362 arasında Orhan Bey'in oğlu ve velîahtı Murad Bey Rumeli'de Osmanlı ordularına komutaya başlamıştır. Osmanlılar 1361'de Dimetoka ve Edirne'yi ellerine geçirmişlerdir. Mart 1362'de ise Orhan Bey ölmüş ve yerine oğlu Murad geçmiştir.
Yenilikleri ve düzenlemeleri
Devlet alanında
Orhan Bey Osmanlı Beyliği'ni yeni yasalar ve düzenlemeler sayesinde devlet yapmıştır. İlk kez vezir ataması bu dönemde yapılmıştır. İlk kadı ve subaşı atamaları bu dönemde yapılmıştır. Sancaklara kadılar gönderilmiştir. Divan Örgütü kurulmuştur. Vakıf sistemi, adli teşkilat kurulmuştur.
Askerlik alanında
Yaya ve müsellem olarak ilk düzenli Osmanlı ordusu kurulmuştur. İlk donanma çalışmaları yapılmıştır ve Osmanlı Devleti gücüne güç katmıştır.
Ticaret ve ekonomi alanında
Orhan Gazi, babası Osman Gazi'nin 699/1300 yılı civarında Eskişehir'de çıkardığı ilk Bac kanunundan sonra, Bursa'da Osmanlılar'ın en eski ticarî kanunu olan 21 maddelik ilk İhtisab Kanunnamesini çıkarmıştır.[23] Sonraki İhtisab kanunnamelerinde yer alan bazı maddelerin nüvesini de içeren bu küçük kanunnamede, Bursa'daki ehl-i hirfet ve dükkânların ödeyeceği Bac miktarlarını belirleyen maddelerin yanı sıra, ilk defa şarap satıcıları, kalaycılar ve hamam işletmecilerinin işletim ve üretim standardını tespite yönelik birtakım kriterlere de yer verilmiştir.[24] Kanunnamede genel çerçevede Osman Gazi'nin Bac kanununda belirlediği 2 akça bac bedeli korunmuş; "kilinder", "lidre" (libre) gibi ölçü birimlerinin o dönemdeki varlığı ve Orhan Bey zamanında Bursa'daki esnafın hangi sınıflardan ibaret olduğu da önemli birer tarihî veri olarak ortaya konulmuştur.[25]
Kişiliği ve fiziki yapısı
Orhan Gazi; mavi gözlü, sarışın, beyaz tenli, geniş göğüslü, iri yapılı bir insandı. Kulağında siyah bir beni vardı. Sık sık halkın arasına karışıp onların dertlerini dinlerdi. Davranışları dengeli ve kararlıydı. Daima tedbirli davranırdı. İyi ahlâklı olarak bilinirdi.[26]
Son yılları ve ölümü
Orhan Gazi, son yıllarında Osmanlı Devleti'nin idaresini, oğlu şehzade Murat‘a bırakarak hayatını Bursa'da geçirmiştir.
Ölüm nedeni ve yılı hakkında tarihçiler arasında ihtilaf bulunmaktadır. Zamanının tarihçisi olan Âşıkpaşazâde, Orhan Bey'in Süleyman Bey'le aynı yılda, 1358'de, öldüğünü yazmaktadır.[27] Bazı tarihçiler 1360 yılında 79 yaşındayken öldüğünü bildirirler ve diğerleri ise ölümünün 1362'de olduğunu belirtir.[3]
Orhan Bey, Bursa'da, Gümüşlü Kümbet'te babasının türbesine gömülmüştür.
Ailesi
Eşleri
- Nilüfer Hatun (Valide Sultan) - Yarhisar tekfurunun kızı, I. Murad, Süleyman Gazi ve Şehzade Kasım'ın annesi
- Asporça Hatun - Bizans İmparatoru II. Andronikos'un kızı, Şehzade İbrahim ve Fatma Hatun'un annesi
- Theodora Hatun - Bizans İmparatoru VI. İoannis'un kızı, Şehzade Halil'in annesi
- Eftandise Hatun - Mahmud Alp'in kızı
Erkek çocukları
- Süleyman Paşa[28]
- I. Murad Hüdavendigâr[28]
- Şehzade İbrahim[28]
- Şehzade Halil[28]
- Şehzade Kasım[28]
Kız çocukları
- Fatma Hatun[28]
Popüler Kültürde yeri
- 1988'de TRT 1 de yayınlanan Kuruluş Osman dizisinde Yaşar Alptekin tarafından canlandırılmıştır.
- Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? adlı Türk filminde Ragıp Savaş tarafından canlandırılmıştır.
- Çocukluğu Atv'de yayınlanan Kuruluş Osman dizisinde Aybars Kartal Özson tarafından canlandırılmıştır.
- Gençliği Atv'de yayınlanan Kuruluş Osman dizisinde Emre Bey tarafından canlandırılmaktadır.
Kaynakça
Dış bağlantılar
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.