Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Azerbaycan edebiyatı (Azerice: Azərbaycan ədəbiyyatı) Azerbaycan dilinde yazılan edebiyatı veya Azerbaycanlı yazarların, şairlerin veya Azerbaycanlı muhacirlerin yazdığı edebiyatı ifade eder[1].
İslam, İran ve Batı medeniyeti etkisi altında doğmuştur. Azerbaycan Türkçesini halk şairleri XII-XIII. yüzyılda kullanmaya başlamıştır. Bundan önce eserler Arapça ve Farsça olarak kaleme alınmıştır[2].
Kafkas Albanyası dilinde yerel yazı ve edebiyatın ortaya çıkışı Ermenilerde ve Gürcülerde olduğu gibi ülkenin Hristiyanlaşması ile bağlantılıydı. Alban diline ilk dini edebiyat çevirileri Süryanice’den yapılmıştır. Albanların kendi dillerinde yazı ve edebiyat oluşturması objektif tarihi bir zorunluluktan kaynaklanıyordu. Sosyal-ekonomik ve siyasi koşullar Albanya’da kendi edebiyatının oluşması için zemin hazırlamıştı. V. yüzyılın başlarında Arami yazısı temel alınarak Alban yazısı, yani alfabesi geliştirildi. Antik yazarların belirttiğine göre Albanlar M.Ö. I. yüzyılda bile kendi yazılarını kullanıyorlardı. V. yüzyılın başlarında geliştirilen 52 harfli Alban alfabesi fısıltılı ve boğaz sesleriyle zengindi[3].
Tam da bu dönemde Alban hükümdarı Yesuagen Alban patriği İyeremi’nin yardımıyla "Tevrat" ve "İncil"i, "Litürji"yi (Hristiyanların temel ibadet ayini) ve diğer dini kitapların çevirisi için başarılı işler görmüştür. V–VII. yüzyıllar Alban yazısının altın çağı olarak kabul edilir. Erken Alban edebiyatı uygun tarihi ve kültürel koşullar altında şekillenmiştir. Edebiyatın gelişmesiyle ilgi alanı genişlemiş ve bu da farklı türlerde kendini göstermiştir: hagiografik eserler, tarihi kronikler, hukuki belgeler — kilise yasaları ve dünyevi yasalar ortaya çıkmaya başlamıştır. V–VI. yüzyıllarda siyasi sebeplerden dolayı edebiyatta Helenistik eğilim dikkat çekmiştir. Dönemin Alban edebî geleneklerine ait olan ve günümüze ulaşan tarihî anlatı kaynakları arasında Moisey Kalankatlı'nın "Alban Ülkesinin Tarihi", VII. yüzyıl şairi Davdak'ın ağıtı, Alban hukuki kaynaklarından kilise yasaları (V. yüzyıl Aguen Kilise Meclisi'nin yasaları ve Simeon Yasası olarak bilinen 705 yılındaki Partav Meclisi'nin yasası) bulunmaktadır[4].
VII–XII. yüzyıllarda şekillenen Alban edebiyatı ona yabancı olan kültürel-ideolojik etkiler — İslamlaşma ve Gregoriyanlaşma ve nihayet Ermenileşme karşısında direnememiştir. Ancak buna rağmen IX–XII. yüzyıllara ait Alban haçkarlarında (haçtaşlarında) yerel Alban kültürünün geleneksel unsurları — dünyevi konular hâlâ yansıtılmakta, küçük takvim hâlâ kullanılmaktaydı.
Arap işgali sonucunda Hilafete katılan tüm ülkelerde olduğu gibi VIII. yüzyılın başlarından itibaren Azerbaycan’da da resmi devlet dilinin Arapça olması, bu dilin fethedilen halkların iletişim aracı haline gelmesi onun kısa süre içinde edebî-bilimsel yaratıcılıkta da hâkim dil olmasına yol açtı. Ancak nüfusun büyük çoğunluğu Türk dili konuşan Azerbaycan bölgesinde toplumsal, siyasi ve ahlaki düşüncelerle zengin bir folklor da mevcuttu. İçerik ve ifade açısından Müslümanlıktan önceye ait atasözleri, deyimler ve diğer edebî örnekler arasında ozan Dede Korkut’un diliyle söylenen destanlar daha fazla ün kazanmıştı. Araştırmacıların "Azerbaycan Sözlü ve Yazılı Edebiyatının Atası" olarak adlandırdığı bu Oğuz destanı sözlü olarak VI–VIII. yüzyıllarda şekillenmeye başlamış, VII–IX. yüzyıllarda tamamen olgunlaşmıştır[5].
Edebiyatta "şuubilik" — "halkçılık" eğilimleri İslam öncesi yerel kültürel gelenekleri Arap kültür çevresine dahil ederek koruma çabasında kendini gösteriyordu. Böylece, Azerbaycan da dahil olmak üzere tüm Müslüman dünyasında ortaya çıkan ve VIII. yüzyılın ikinci yarısında özellikle yaygınlaşan bu siyasi-dini mücadele Arap-Müslüman edebiyatının yeni dönemi ile sıkı sıkıya bağlıydı. Azerbaycan'ın en erken Arapça yazan şair ve ediplerinin eserleri VII–VIII. yüzyılların sınırına aittir. Hem kendi milli Azerbaycan kültürünü hem de Arap kültürünü temsil eden bu şairler arasında İsmail bin Yasar, oğlu İbrahim ve kardeşi Muhammed gibi isimler bulunmaktadır. Bu şairler hakkında IX–X. yüzyıllarda yaşamış ve eser vermiş Arap filologları İbn Kuteybe, Ebu-l-Abbas el-Müberred, Muhammed el-Merzubani ve özellikle Ebu-l-Ferec el-İsfahani gibi yazarların eserlerinde bilgi verilmektedir. Modern araştırmacıların bazen "İranlı" olarak kabul ettikleri bu şairlerin aslen Azerbaycanlı oldukları güvenilir bir kaynak olarak değerlendirilen İbn Kuteybe'nin bilgileriyle teyit edilmektedir[6].
X–XII. yüzyıllar Arap-Müslüman kültürünün, dolayısıyla onun önemli bir parçası olan edebiyatın tarihinde en verimli dönemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu kültürün yaratıcıları arasında yer alan Azerbaycan aydınları birçok alanda olduğu gibi edebiyat alanında da büyük başarılar elde etmiş, Arapça ve Farsça yazdıkları bilimsel- edebî eserlerle dönemin genel Müslüman kültürünü en yüksek seviyeye çıkarmayı başarmışlardır[7].
XII. yüzyıl Azerbaycan'da Farsça şiirin parlak dönemi olarak kabul edilse de Arapça edebiyat hâlâ konumunu korumuş ve usta kalemler aracılığıyla coşkulu taraftarlar bulmayı başarmıştı. Ağırlıklı olarak Farsça yazan ünlü Azerbaycan şairleri Hakani Şirvani ve Mücireddin Beylegani eserlerinde Arapçayı da kullanmışlardır. XII. yüzyılda Azerbaycan halkı Arapça edebiyata Şihabeddin Yahya Sühreverdi gibi önemli şahsiyetler kazandırmıştır[8].
Azerbaycan'ın önde gelen düşünürlerinden biri olan Şihabeddin Yahya Sühreverdi felsefi risalelere ek olarak şiir divanı da yaratmıştı. Onun şiir anlayışı Arapça Azerbaycan şiiri ile yakından ilişkiliydi. Lirizm, özlem ve çaresizlik duygusu, lakonizm Sühreverdi'nin şiirinin başlıca özelliklerindendir[9].
XII. yüzyılın ünlü şairi ve edebiyat eleştirmeni Nizami Erûzi'ye göre hükümdarlar ve sultanlar iktidarlarını pekiştirmek ve nüfuzlarını halk arasında artırmak için saraylarında yetenekli şairler bulundurmalı ve onları istedikleri gibi eğitmeliydiler. Bu şairlerin dili ve kalemi vasıtasıyla kendi istek ve arzularını yayarlardı. Saray edebiyatının geniş bir şekilde yayıldığı bu dönemde Getran Tebrizi de önce Gence’de, Şeddadiler sarayında, daha sonra ise Nahçıvan’da, Nahçıvanşah Ebu Dülef’in sarayında yaşamıştır. Bu nedenle onun bu dönemdeki eserlerinde hükümdarları öven kasideler ön planda yer almıştır. Getran büyük methiyeler topluluğunun yanı sıra günümüze ulaşmayan "Gövsname" (veya "Kuşname") mesnevisi ve Farsçanın ilk açıklamalı sözlüğü olan "Et-Tefasir" ("Tefsirler") adlı eserin de yazarıdır[10].
XII. yüzyılın başlarından itibaren Azerbaycan edebiyatının dahi söz ustaları olan Ebül-Üla Gencevi, Feleki Şirvani, İzzeddin Şirvani gibi şairler bu edebiyatın zengin hazinesine yeni bir üslup ve ifade biçimi getirerek Gence ve Şirvan'da faaliyet gösteren Azerbaycan edebî okulunun temelini atmışlardır. Bu okulda edebî sanat ile gerçek hayat arasındaki bağlantıyı, uzlaşmayı temsil eden Rudekî'den başlayarak Firdevsî ve diğer şairler, ayrıca Getran Tebrizi tarafından geliştirilen Farsça şiirin Horasan-Türkistan tarzından farklı olarak yeni bir poetik "sebki temteragi" adı verilen Azerbaycan üslubu oluşturuldu[11].
Edebî mirasından sadece birkaç şiiri günümüze ulaşan Ebül-Üla Gencevi dönemin hükümdarlarını övmüş olsa da XI. yüzyılın sonu ve XII. yüzyılın ilk yarısında epik janrı geliştiren büyük Fars şairi Senaî'nin (1050-1140) ilerici gelenekleriyle bağlı olup Azerbaycan edebiyatında toplumsal-felsefi şiirin ilk örneklerini yaratmıştır. Ebül-Üla'dan sonra Şirvan edebî okulunu şairin en bilgili ve yetenekli öğrencisi ve damadı olan Efzaleddin Hakani (1126-1199) yönetmeye başlamıştır. Bir zamanlar Ebül-Ül Hakani'yi Şirvanşah III. Büyük Menuçöhr'e (1120-1160) tanıtmış ve ona "Hakani" mahlasını vermiştir. Hakani yaratıcılığıyla Yakın ve Orta Doğu halklarının sanatsal düşünce tarzında yeni bir aşama açmıştır. O, dönemin Farsça Azerbaycan şiirine yeni bir üslup, gösterişli karakterler, parlak benzetmeler, ifadeler, zor redif ve kafiyeler, nadir kelimeler ve terimler, kelime oyunları getirerek şiir sanatında söz sanatı olarak estetik bir konsept yaratmıştır[12].
XII. yüzyıl Azerbaycan şiirinin ilginç ve en çok tartışma yaratan simalarından biri şaire Mehseti Gencevi'dir[13]. Farsça, ağırlıklı olarak rubai janrında yazan Mehseti'nin şiirlerinin çoğu Gence çevresiyle ilgilidir. Yaratıcılığında aşk lirizminin önemli bir yer tuttuğu Mehseti'nin rubaileri dünyeviliği, hümanizmi ve iyimserliği ile dikkat çeker. Onun ardından Azerbaycan şiirinde rubai türü geniş bir gelişim yoluna girmiştir. Azerbaycanlı rubai yazan şairler arasında Reziyye Gencevi gibi kadın sanatçıların yetişmesi Mehseti'nin etkisinin ve yaratıcılığının en büyük başarılarından biri olarak değerlendirilebilir[14].
Azerbaycan'ın Farsça şiirinin "altın çağı"nın önde gelen şairlerinden biri Hakani'nin öğrencisi olan ve usta methiyeci şairlerden sayılan Mücireddin Beylegani'dir. Şirvan edebî ortamının bir ürünü olan bu şair kasidelerinin çoğunu kendisine hamilik yapan Azerbaycan Atabeyleri hanedanının üyelerine ve II. Tuğrul'un oğlu Sultan Arslanşah'a adamıştır. Onun lirikinde sonsuz irade ve gurur, kendisine ve başkalarının yaratıcılığına karşı yüksek bir beklenti hâkimdir[15].
Bu dönemde Nizami Gencevi'nin adı özel bir yere sahiptir[16]. Nizami dönemin tüm bilgilerini kendisinde toplayan bir bilgeydi. Felsefi edebiyatla, astronomi ve astrolojiyle, coğrafya ve kozmografik edebiyatla, belli ölçüde matematik, fizik ve kimya ile ilgilenmişti. Eserlerinde çok değerli tıbbi, biyolojik ve doğal bilimlere dair bilgilere rastlanır. Nizami "Hamse"siyle şiir sanatını saraylardan ve dalkavukluktan uzaklaştırarak sanatsal edebiyat yarattı[17]. O, insanı eserlerinin kahramanı yaparak, onun duygularını, heyecanlarını, düşüncelerini ve arzularını yüceltti. Şahsiyet, onun hayatı, önemi, düşünme tarzı ve felsefesi Nizami'ni düşündüren, onun eserlerinin ana temasını oluşturan konulardı. Nizami'nin eserlerinde sanatçılık, biçim ve içerik bir bütün olarak birbirini tamamlıyordu. Nizami'nin yaratıcılığı Doğu halklarının edebiyatının gelişimine büyük etkide bulunmuştur. Onun eserleri orta çağ medreselerinde derslerin bir parçası olmuş, şairler, yazarlar ve öğrenciler onlardan ilim öğrenmiş, onları ezberlemişlerdir. Emir Hosrov Dehlevi, İmad Kirmani, Ebdürrehman Cami, Elişir Nevai, Muhammed Fuzuli ve diğerleri Nizami okulunun takipçileri olarak kabul edilebilir[18].
XII. yüzyılın Azerbaycan şairleri ve yazarları arasında Gence edebî okulunun bir diğer temsilcisi olan Nizami Gencevi'nin dostu Ebubekr ibn Hosrov el-Ustad özellikle dikkat çeker. Onun "Munisname" adlı nadir el yazması şu anda Londra'daki Britanya Müzesi'nde saklanmakta olup Ebubekr ibn Hosrov'un hayatı ve yaratıcılığı hakkında tek bilgi kaynağıdır[19]. Bu bilgilere göre şair Azerbaycan Atabeylerine hizmet etmiş, genç prenslerin öğretmeni ve eğitmeni olmuş, eserlerini Azerbaycan Atabeyleri Cihan Pehlevan'a, Kızılarslan'a ve Atabey Ebu Bekir'e ithaf etmiştir.
XIII–XV. yüzyıllarda Azerbaycan edebiyatı oldukça zor koşullar altında gelişmiştir. Bu dönem saray edebiyatının ve kaside şiirinin nispeten zayıfladığı bir dönemi ifade eder. İmadeddin Nesimi gibi önde gelen şairler yaratıcılıklarının ideolojik yönü itibarıyla saray edebiyatına, methiyeciliğe yabancıydılar. Ancak Zülfügar Şirvani ve Arif Erdebili gibi şairler saray şiirinin geleneklerini sürdürmekteydiler[20].
XIV. yüzyılda Azerbaycan şiiri nispeten daha hızlı gelişmiştir. Bu yüzyılın edebiyatı içerik açısından önceki yüzyılların edebî örneklerinden farklıydı. O dönemde hayatı daha geniş bir biçimde yansıtan epik destanlar ortaya çıkmıştır. Bu eserlerde yaratılan hayat sahneleri ve insan tasvirleri, şiirin mistisizmden uzaklaştığını ve hayatla olan bağlarının güçlendiğini göstermektedir. Arif Erdebili'nin "Ferhadname"si ve Essar Tebrizi’nin "Mehr ve Müşteri" adlı eseri bu nitelikleri parlak bir şekilde yansıtır[21].
Bu dönemin Azerbaycan şiirinde tasavvuf fikirleri daha yaygın hale gelmiştir. Bunu iç ve dış baskının, sömürünün artmasıyla açıklamak mümkündür. Felaketler, ülkenin maddi kaynaklarının yağmalanması, açlık ve yoksulluk halk kitlelerinde tepkilere yol açmış, bazı aydın ve sanatkâr çevrelerinde ise hayattan memnuniyetsizlik, umutsuzluk eğilimlerini güçlendirmiştir. Bu durum bazı şair ve alimlerin tasavvuf fikirlerine yönelmesine zemin hazırlamıştır. Bu dönemde gelişen tasavvuf edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri Mahmut Şebüsteri'dir. O, medrese eğitimi almış, Arapça ve Farsçayı, doğa bilimlerini, astrolojiyi, Orta Çağ'ın dini-mistik felsefesini öğrenmiş, Yakın Doğu ülkelerine seyahat etmiş ve bin beyte yakın meşhur "Gülşen-i Raz" eserini yaratmıştır. Bu eser tasavvufun teorik-felsefi meselelerine adanmış ve soru-cevap şeklinde yazılmıştır. Burada panteizmin temelleri, düşünür şairin dünya görüşü yansıtılmıştır[22].
XIII–XIV. yüzyıllardan itibaren Azerbaycan dilinde yazılmış şiir örneklerinin artmasıyla birlikte Arapça ve Farsça edebî eser yazma geleneği tedricen zayıflamaya başlamıştır. Azerbaycan dilinde yazılmış eserler arasında İzzeddin Hasanoğlu'nun iki gazeli ve Nesir Bakuvi'nin Sultan Muhammed Olcaytu'ya (1304–1316) adadığı muhammesi dikkate değerdir. XIV. yüzyılda Azerbaycan dilinde yazılmış şiir örnekleri arasında Kadı Burhaneddin'in (1344–1398) eserleri büyük ilgi uyandırır. Sanatkârın aşkı öven şiirlerinde folklorun etkisi hissedilmektedir[23].
XIV. yüzyılın ikinci yarısında ve XV. yüzyılın başlarında Azerbaycan şiirinin gelişiminde önemli bir rol oynayan şairlerden biri de İmadeddin Nesimi'dir. Nesimi Azerbaycan dilinde büyük bir divan oluşturmuştur. O, Arapça ve Farsça şiirler de yazmış, ancak Azerbaycan dilinde yazdığı şiirler ana dilin tarih sahnesine çıkmasını, bilim ve kültür aracı olarak sağlamlaşmasını temin etmiştir. Nesimi Azerbaycan edebî dilini canlı halk diliyle zenginleştirmiş, şiiri janr, vezin ve ahenk açısından geliştirmiştir[24].
XV. yüzyıldan itibaren Azerbaycan edebiyatı büyük ölçüde ana dilde gelişmeye başlamıştır. XV. yüzyılda Azerbaycan'ın sosyal ve kültürel hayatında önemli rol oynamış şahsiyetlerden biri de şair Cihan Şah Hakiki'dir[25]. Hakiki şiir, müzik ve folklora büyük ilgi göstermiş, döneminin ileri gelenleriyle yakın ilişkiler kurmuş, bilime ve eğitime değer vermiştir. Şair klasik Azerbaycan şiirinin geleneklerini sürdürmüş, lirik kahramanını ince ifadeler, güzel benzetmeler ve çeşitli sanatsal boyalarla tasvir etmiştir.
Celaliler İsyanları'na liderlik edenler arasında Köroğlu özellikle dikkat çekmektedir. Köroğlu'nun şahsiyeti ve onunla ilgili olaylar Azerbaycan folklorunda geniş yer bulmuştur. Köroğlu destanı çeşitli kollardan oluşmaktadır. Destanın her bir kolu bağımsız ve mükemmel hikâye özelliğine sahiptir. Ancak eserin tüm kollarını birleştiren ortak bir fikir vardır. Bu fikir Köroğlu'nun halkı ezen feodallere ve işgalcilere karşı mücadelesiyle güçlenmiştir. Kolların büyük bir kısmı Köroğlu'nun çeşitli seferlerine adanmıştır.
XV. yüzyılda Hamidi, Besiri, Kişveri gibi Azerbaycan dilinde eserler vermiş Azerbaycan şairlerinin sanatsal mirası XVI. yüzyılda da geliştiriliyordu. Safevi Devleti’nin kurulmasından itibaren Azerbaycan dilinde şiir yazmaya özel önem veriliyordu. Şah İsmail Hatayi'nin sarayında faaliyet gösteren şairler meclisinde Süruri, Şahi, Matemi, Tüfeyli, Kasımi gibi sanatçılar yer alıyordu. Meclis “meliküş-şüera” olan Habibi'nin başkanlığında toplanıyordu. Bu dönemde edebiyatta Hurufî fikirler de özgürce gelişme imkânı bulmuştu. XVI. yüzyılda Hurufî şairler Safevi Devleti etrafında toplanıyor ve Şiilik tarikatıyla uyum sağlamaya çalışıyordu. Bu bakımdan Süruri ve Tüfeyli mahlaslarıyla yazan şairlerin eserleri daha karakteristiktir[26].
Şah İsmail Hatayi'nin edebî mirası Azerbaycan dilinde yazılmış "Divan", ibretlik manzumeler, lirik koşmalar, "Nasihatname" adlı mesnevi ve "Dehname" adlı eserden oluşmaktadır. Hatayi eserlerinde halk dilinden, aruz ve hece vezinlerinden, folklordan yararlanmıştır. XVI. yüzyılda halk edebiyatı özellikle âşık edebiyatı yalnızca halk arasında değil hatta sarayda da büyük ilgi görüyordu. Hece vezniyle yazılmış ve “varsağı” olarak adlandırılan şiirler I. Şah İsmail'in sarayında düzenlenen edebî meclislerde beğeniliyordu[27].
Azerbaycan edebiyatının gelişim tarihinde Muhammed Fuzuli'nin yaratıcılığı istisnai bir yere sahiptir[28]. Onun eserleri derin içeriğiyle Azerbaycan halkının sosyal ve sanatsal düşünce tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıdır. Fuzuli Azerbaycan kültürünün çok yüzyıllık edebî geleneklerini özümsemiş, onları geliştirmiş ve Azerbaycan edebiyatına yeni içerik ve sanatsal nitelikler getirmiştir. Eserleri arasında Azerbaycan, Fars ve Arap dillerinde yazılmış divanlar, "Sohbetül-esmar", "Heft cam", "Enisül-kalb" adlı eserler, "Sıhhat ve Merez", "Rindü zahit" adlı nesir eserleri, "Metleül-itikat" adlı felsefi risale yer alır[29]. 2017 yılında Muhammed Füzuli'nin "Divan"ının el yazması sureti UNESCO'nun "Dünya Belleği" Programına dahil edilmiştir.
XVII. yüzyıl Azerbaycan edebiyatı yazılı şiirin yanı sıra folklorun çeşitli biçim ve janrlarının geniş gelişimi ile karakterizedir. Zulme ve yoksunluklara dayanan emekçi kitlelerin iyilik dolu duyguları özellikle folklor eserlerinde parlak bir şekilde ifade buluyordu. XVII. yüzyıl edebiyatı tarihinde folklor ve âşık şiirinde meydana gelen genel yükseliş süreci temel unsurlardan biri olarak kabul edilmelidir. Eski dönemlerin geleneklerine, özellikle XVI. yüzyılın başarılarına dayanan şairler ve hikâye anlatıcıları sanatın folklor türlerini geliştiriyorlardı. Değerli kahramanlık ve aşk destanlarının tam olarak şekillenme süreci XVI. yüzyılın sonu ile XVII. yüzyılın başına rastlamaktadır. XVII. yüzyılda "Şah İsmail", " Âşık Garip", "Aslı ve Kerem", "Nevruz" gibi ünlü destanlar tam anlamıyla şekillenmiştir[30].
XVI–XVII. yüzyıllar âşık sanatının yükseliş dönemidir. Âşıkların sanatı ve hafızası sayesinde folklor eserleri ilk güzelliğini korumuş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Âşıklar epik ve lirik eserlerin yaratılmasında başlıca figürler olmuşlardır. Âşıklar eski zamanlardan itibaren büyük bir nüfuza sahiptiler, ancak yalnızca XVI–XVII. yüzyıllarda âşık şiiri geniş bir gelişim yoluna girmiştir.
XVIII. yüzyıl şiirinin dikkat çeken özelliği genellikle muhammes biçiminde yazılmış, dönemin gerçek olay ve kişilerine adanmış geniş hacimli şiirlerin ortaya çıkmasıdır. Tarihi gerçekçiliğiyle öne çıkan bu eserler yüzyılın birçok olayını ve toplumsal-siyasi hayatın olgularını anlamaya ve kavramaya yardımcı olur. Bunlar XVIII. yüzyıl Azerbaycanlılarının kaderine düşen hayat sarsıntılarının bir tür aynasıdır. XVIII. yüzyıl bize birçok ilginç nesir örnekleri de sunmuştur. Bunlardan en önemlisi halk destanı "Şehriyar ve Senuber" temel alınarak bilinmeyen bir yazar tarafından yazılmış "Şehriyar" eseridir. Destanda aşıkların sevgisine engel olan toplumsal eşitsizliğin acımasızlığı tasvir edilir. XVIII. yüzyıl nesir janrının diğer ilginç örneği ise "Hırsız ve Kadı" adlı novelladır. Bu eser kanun koruyucusu ile küçük bir dolandırıcı arasında geçen diyalog üzerine kurulmuştur.
XVIII. yüzyılda da edebiyatın başlıca türü nazım olarak kalmıştır. XVII. yüzyılda olduğu gibi XVIII. yüzyıl da âşık şiirinin yükseliş dönemidir. XVIII. yüzyılda Hasta Kasım, Saimi, Saleh, Ürfani, Melali ve diğer âşıklar ile üslup açısından onlara yakın şairler eserler vermiştir. Onların şiirini halkın umut ve arzularına olan yakınlık ayırıcı kılar. Konu açısından bu şiirlerde gerçek yaşamda var olan insanla ilgili aşk motifleri ve dünyevi kadının güzelliğinin övülmesi ön plandadır. Ancak bu şairler toplumsal eşitsizlikten, sıradan insanların zor hayatlarından bahseden didaktik-ahlaki şiirlere de geniş yer vermişlerdir. İbretlik şiirin en büyük ustası âşık Hasta Kasım'dı. Onun birçok üstadnamelerinden hem XVIII. yüzyılda hem de sonraki yüzyıllarda yaratılmış çeşitli destanların giriş bölümlerinde geniş ölçüde yararlanılmıştır"Hasta Kasım". Erişim tarihi: 1 Eylül 2024..
Daha önce olduğu gibi XVIII. yüzyılda da Doğu liriğinin klasik geleneklerine dayanan nazım geniş yayılmıştır. Nişat Şirvani ince aşk gazelleriyle geniş şöhret kazanmıştı. Arif Şirvani, Arif Tebrizi, Ağa Mesih Şirvani, Mehcur Şirvani, Şakir Şirvani ve diğerleri aruzun çeşitli biçim ve türlerinde birçok lirik eser yaratmışlardır. Bu şairleri hüzün, yalnızlık, dünyanın düzeninden hoşnutsuzluk, zalim insanlara karşı öfke notları bir araya getirir.
XVIII. yüzyılın şiir zirvesinde iki büyük sanatçı — Molla Penah Vakıf ve Molla Veli Vidadi durur. Bu iki dost şairi birçok etken yakınlaştırır. Onlar birlikte şiir dilini ve şiir biçimini değiştirerek halk için daha anlaşılır hale getirmişlerdir. Tam da Vakıf ve Vidadi'nin yaratıcılığında klasik ve halk gelenekleri birleştirilmiştir. Ancak her biri kendine özgü bir tarzda, birbirinden farklı bir şekilde hayatı kavramış ve bu da onların eserlerinde eşsiz izler bırakmıştır. Vidadi'nin liriğinde hüzün ve keder havası baskındır[31]. Halkçılık, zengin tasvirler, canlı ve ifade dolu dil, gerçekliği iyimser bir şekilde anlama — tüm bunlar Vakıf'ın yaratıcılığının en önemli özellikleridir[32].
XVIII. yüzyıl Azerbaycan şiiri özellikle âşık sanatı ve üslubuna göre ona yakın olan yazılı edebiyat, komşu Kafkas halklarının şiirine de belirli bir etki yapmış, onların birçok âşıkları kendi koşmalarının bir kısmını ya da tamamını Azerbaycan dilinde yaratmıştır. Kafkas halk edebiyatının karşılıklı etkisine parlak bir örnek, Azerbaycan, Ermeni, Gürcü dillerinde aynı başarıyla eserler veren Ermeni şair ve âşığı Sayat Nova'nın yaratıcılığıdır.
Azerbaycan bu yüzyılda, batıdaki siyaset ve kültür akımlarının etkisi altına girdi. Çarlık rejiminin bütün baskısına rağmen, Fransız İhtilali havası, Kafkasya'yı sardı, Azerbaycan aydınları üzerinde derin bir etki bıraktı. Azerbaycan edebiyatı, eski aşk terennümünü bir yana bırakarak yeni kültürün öncülüğünü yaptı.
19. yüzyıl ortaları Azerbaycan için bir nevi rönesans olmuştur. Mirza Fetali Ahundov'un modern altı piyesi bir taraftan çağdaş Azerbaycan dram edebiyatını hazırlarken, Hasan Bey Zerdabi Gazetesi ile Azerbaycan basınının temelini atmıştır. Klasik Azerbaycan edebiyatına yeni bir ruh veren Seyyid Azim Şirvani, Usul-i Cedit modern Türkçe mektebini açmış, Azerbaycan öğretimine yeni eğitim ve öğretim sistemi kazandırmıştır.
Celil Memmetkuluzade, Mirze Alekper Sabır bu alanda eserler vermiş, toplumu mizah yoluyla ironik bir dille anlatmışlardır. Uzun yıllar yayın hayatını sürdüren Molla Nasreddin dergisi de bilinmektedir.
Necef Bey Vezirli, Hüseyin Cavid, Cafer Cabbarlı, Celil Memmedguluzade, Hakverdiyev, Süleyman Sani Ahundov gibi yazarlar bu alanda yetişmiştir. Azerbaycan'da tiyatronun yanında opera ve operet de gelişmiştir. Hacı beyliği ailesi bu alanda başarılı çalışmalar yapmıştır.
Ahmet Cevat ve Yusuf Ali Türkiye'deki şiir akımlarından etkilenmiş, şiirlerini bu doğrultuda geliştirmiştir. Azerbaycan edebiyatı komünist rejimin uzun süre baskısı altında kalması edebiyatın inkişafına büyük etkisi olmuş, komünist ideolojisine ters olanlar Stalin diktatörlüğünün kurbanları olmuşlar. Azerbaycan edebiyatı komünizm yüzünden edebi alanda sekteye uğramış, şiir alanında da bu dönemde gözle görülür bir gelişim gösterememiştir.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.