Loading AI tools
Amerika kıtasının keşfiyle başlayan tarihi olaylar Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Amerika Birleşik Devletleri tarihi veya kısaca Birleşik Devletler tarihi, Amerika Birleşik Devletleri'nin kurulduğu Kuzey Amerika topraklarının üzerinde, tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar uzanan geçmişi. Amerika'nın 15. yüzyılın sonlarında Kristof Kolomb tarafından keşfedilmesinden önce bu topraklarda yüzyıllardır sadece Kızılderililer yaşamaktaydı. Keşiften sonra başta İspanya, Fransa ve Büyük Britanya olmak üzere aralarında Hollanda, İsveç ve Portekiz'in de dahil olduğu birçok Avrupa ülkesi buralarda sömürgeler kurdular. Bu sömürgeler arasında Britanya'ya ait On Üç Koloni de vardı. Günümüzdeki ABD 18. yüzyılda Britanya İmparatorluğu'na ait bu sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanması sonucu oluşmuştur.
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. (Mayıs 2011) |
ABD doğal kaynaklarının zenginliği, genç ve dinamik bir insan gücüne sahip olması nedeniyle 19. yüzyıl boyunca hızla sanayileşti. Ancak 1861-1865 yılları arasında çıkan Amerikan İç Savaşı ülkeyi parçalanma tehdidi altına soktu. Savaş kuzeydeki eyaletlerin başarısıyla sonuçlandı ve ABD tekrar hızlı bir gelişme dönemine girdi. 20. yüzyıl başlarında çıkan I. Dünya Savaşı'nın İtilaf Devletleri tarafından kazanılmasında önemli bir rol oynadı. II. Dünya Savaşı'nda da Almanya, İtalya ve Japonya'ya karşı büyük bir başarı kazanan ABD artık bir süpergüç haline gelmişti.
Bu iki dünya savaşından sonra dünya ülkeleri iki kutuba ayrıldılar. Soğuk Savaş adıyla anılan bu dönemde ABD NATO örgütü çatısı altında Batı Bloğunun liderliğini üstlenirken, Sovyetler Birliği Doğu Bloğunun (Varşova Paktı) lideri durumundaydı. Soğuk Savaş yılları boyunca ABD başta Kore Savaşı ve Vietnam Savaşı olmak üzere birçok savaşlara katıldı. 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılışı ardında Soğuk Savaş sona erdi. 1990 yılında Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi üzerine çıkan I. Körfez Savaşı'nda ABD, Irak ordusunu yendi. ABD 1995 ve 1999 yıllarında NATO ülkelerinin yardımıyla Bosna Savaşı'na ve Kosova Savaşı'na müdahale etti. 2001 yılında New York ve Washington, DC gibi büyük ABD kentleri 11 Eylül saldırılarına sahne oldu. Bu saldırılara yanıt olarak ABD 2001 yılında Afganistan Savaşı ve 2003 yılında da Irak Savaşı'nı başlattı. Bu savaşlar hâlen sonuçsuz bir şekilde devam etmektedir.
ABD topraklarında bulunan en eski insan izi 14.000-30.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Bu insanların son Buzul Çağı sırasında Bering Boğazı'nın sularının donarak bir köprü oluşturması sonucu Doğu Sibirya'dan Alaska'ya yürüyerek geçtikleri sanılmaktadır.[1] Bu insanlar ABD'nin yerlileri (kızılderililer) olarak bildiğimiz insanların atalarıdır. Göçebe olan bu yerliler Apaçi, Mohawk, Cheyenne, Navaho, Cherokee gibi birçok kabile oluşturdular.
Günümüzdeki ABD topraklarına ilk ayak basan Avrupalı Kristof Kolomb'dur. Amerika'ya yaptığı ikinci yolculuğunda 19 Kasım 1493 günü günümüzde ABD'nin bir parçası olan Porto Riko'ya ayak basmıştır. 16. yüzyıl boyunca İspanya, Hollanda, İngiltere, Fransa, İsveç ve Portekiz ülkelerine ait kaşifler ABD topraklarına girerek koloniler kurdular. İspanyol kâşif Juan Ponce de León 1513 yılında ABD'nin güneydoğu sahillerine ulaşarak bölgeye Florida adını verdi. Fransız kâşif Jacques Cartier sadece Kanada değil Hudson Körfezi'nden Kayalık Dağlar'a kadar uzanan ve günümüzde ABD'ye ait olan Louisiana dahil birçok bölgeyi Fransa'nın kolonisi haline getirmiştir.
İngiltere'nin ABD topraklarındaki varlığı İspanya ve Fransa'ya göre çok daha yenidir. 14 Mayıs 1607 tarihinde İngilizlerin Jamestown, Virjinya'da kurduğu koloni İngiltere'nin Amerika'daki en eski kolonisi olarak kabul edilmektedir. Bu koloni kısa zamanda dağılmış ve yok olmuştur. Ancak 1620 yılında Mayflower adlı bir gemiyle İngiltere'nin Plymouth limanından yola çıkan bir grup İngiliz yurttaşı günümüzdeki ABD'nin Massachusetts eyaleti sınırları içinde yer alan bir sahile ulaşmış ve burada Plymouth Bay Colony adı verilen koloniyi kurmuştur. 17. yüzyıl boyunca ABD'nin doğu kıyısında İngilizler başka koloniler de kurdular. 1733 yılına gelindiğinde bu koloniler On Üç Koloni adı altında Britanya İmparatorluğuna bağlı bir sömürge haline geldiler.[2]
Avrupa'nın büyük güçleri arasında 1756-1763 yılları arasında süren Yedi Yıl Savaşları Birleşik Krallık'ın zaferiyle sonuçlandı. Ancak savaşın borçlarını ödeyebilmek için Birleşik Krallık Kuzey Amerika'daki kolonilerine ağır vergiler yüklemeye karar verdi. Bu vergiler kolonilerde büyük bir sıkıntı yarattı. Çaya yüklenen vergileri protesto etmek amacıyla Boston kentinin halkı 1773 yılında Boston Çay Partisi adı verilen olayda İngiliz gemilerine yüklü çay balyalarını denize attılar. Önceleri dar amaçlı olan bu eylemler kısa zamanda bağımsızlık taleplerine dönüştü.
19 Nisan 1775'te Boston'a 20 km uzaklıktaki Lexington ve Concord kasabalarında çarpışmalar başladı. Ayaklanmacılar Boston'u kuşattılar. Kuşatma 1 yıl kadar sürdü. Sonunda Amerikan generali Henry Knox Ticonderoga Kalesi'nden ele geçirdiği toplarla ayaklanmacıların yardımına yetişti. Kuzey Amerika'daki İngiliz kuvvetlerinin komutanı General William Howe'u kenti boşaltmaya zorladı. Böylece 17 Mart 1776'da kuşatma sona erdi ve kent Amerikalıların eline geçti. 4 Temmuz 1776'da Amerikalılar bağımsızlıklarını ilan ettiler. Kurulan bu devlete Amerika Birleşik Devletleri (ABD) adı verildi.
Bağımsızlık savaşı 1776 yılı sonlarında zor günlere girdi. 27 Ağustos'ta Amerikan ordusunun başkomutanı General George Washington Birleşik Krallık güçlerine yenilerek Manhattan içlerine çekildi. Amerikalılara 1776'dan başlayarak el altından para ve malzeme yardımı yapan Fransa, 1778'de filolarını ve ordularını hazırlamaya başladı ve sonunda Haziran 1778'de İngiltere'ye savaş ilan etti. Kuzeyde durumun büyük ölçüde sürüncemede kalmış olmasına karşılık Fransızlar güneyde, İngilizlerin elindeki Savannah'ı ve büyük önemi olan Yorktown'ı kuşattılar.
1780'den sonra deniz savaşı daha çok İngilizlerle Amerikalıların Avrupalı müttefikleri arasında geçti. Britanya Adaları çevresinde toplanan Amerikalılara ait gemiler ve komutanları John Paul Jones, savaş boyunca 1.500 İngiliz ticaret gemisiyle 12.000 İngiliz denizcisini ele geçirdiler. 1780'den sonra İspanya ve Hollanda, Britanya Adaları'nı çevreleyen sularda büyük ölçüde denetim kurarak İngiliz deniz gücünün açık denize çıkamaz hale gelmesine yol açtılar.
Sonunda 3 Eylül 1783 tarihinde imzalanan Paris Antlaşması ile İngiltere, batıda Mississippi Nehrini de içine alan geniş sınırlarla, Amerika'nın bağımsızlığını tanıdı. Kanada İngiltere'nin elinde kaldı. Florida İspanya'ya verildi. Antlaşmanın imzalanmasından 3 ay sonra 25 Kasım 1783 tarihinde en son İngiliz askeri New York kentini terk etti. 1787 yılında ABD Anayasası kabul edildi. 1789 yılında yapılan ilk başkanlık seçimlerinde başkomutan George Washington ABD'nin ilk başkanı seçildi.
ABD'nin bağımsızlığını kazandığı andaki toprakları Atlas Okyanusu kıyısında günümüzdeki yüzölçümünün üçte biri civarında bir alandan oluşuyordu. Batısındaki topraklar Fransa'ya aitti. ABD'nin 3. başkanı Thomas Jefferson bu toprakların ABD için gelecekteki önemini anlamıştı. Fransa'nın başındaki Napolyon Bonapart yönetimine bu toprakları para karşılığı ABD'ye satma teklifini getirdi. 2.147.000 km²lik bu alan 1803 yılında 78 milyon Fransız Frankı (15 milyon Amerikan doları) karşılığında ABD'ye satıldı. Satın alınan Louisiana toprakları günümüzde kısmen veya tamamen ABD'nin 15 eyaletini kapsamaktadır (Arkansas, Missouri, Iowa, Oklahoma, Kansas, Nebraska, Minnesota, Kuzey Dakota, Güney Dakota, Meksiko, Teksas, Montana, Wyoming, Colorado ve Louisiana).
1812 yılında ABD başkanı James Madison Birleşik Krallık'a savaş açtı[3] ama savaş sınırları değiştirmedi. 1823 yılında başkan James Monroe ABD Kongresi'nde bir konuşma yaparak Avrupa ülkelerinin Amerika'ya müdahale etmelerini yasaklayan Monroe Doktrinini açıkladı. 1830 yılında başkan Andrew Jackson Mississipi Nehri'nin doğusunda kalan yerlilerin yurtlarından çıkarılarak zorla batıdaki Yerli Topraklarına göç ettirilmesini amaçlayan Yerli İskân Yasasını imzaladı. Gözyaşı Yolu olarak tarihe geçen bu zorunlu göç sırasında çoğu kelepçeli olan Choctaw ve Cherokee yerlilerinin dörtte biri yolda öldü.
1845 yılında o zamana kadar bağımsız bir ülke olan Teksas Cumhuriyeti başkan John Tyler tarafından ABD topraklarına katıldı. Bunu kabul edemeyen Meksika Teksas'a müdahale edince Meksika-Amerika Savaşı patlak verdi. Amerikalı General Winfield Scott Veracruz üzerinden Meksiko'ya yürüdü. Meksiko'nun 14 Eylül 1847'de düşmesiyle savaşın askeri aşaması sona erdi. 2 Şubat 1848'de Guadalupe Hidalgo Antlaşması imzalandı. Antlaşmayla bugünkü New Mexico, Nevada, Arizona ve Kaliforniya eyaletlerini oluşturan topraklar 15 milyon Amerikan doları karşılığında ABD'ye bırakıldı. 1848 yılında Kaliforniya'da altın keşfedilmesi üzerine çok sayıda Amerikalı Kaliforniya'ya akın etti. Altına hücum adı verilen bu göç olayı ABD'nin sınırlarının Pasifik Okyanusu'na kadar genişlemesine neden oldu. 1867 yılında Alaska Rus İmparatorluğundan 7,2 milyon Amerikan doları karşılığı satın alındı.[4] 1898 yılında Hawaii işgal edilerek ABD topraklarına katıldı. Böylece ABD aşağı yukarı günümüzdeki sınırlarına ulaşmış oldu.
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ABD'nin güney bölgelerinde büyük çiftliklerin ağırlıkta olduğu ve tarıma dayanan bir ekonomi yerleşmişti. Bu çiftliklerde özellikle pamuk, tütün ve şeker kamışı yetiştirilmekte ve gereken işgücü Afrika'dan getirilen siyahi kölelerden sağlanmaktaydı. Köleliği kaldırmaya söz vererek seçime katılan başkan adayı Abraham Lincoln seçimi kazanınca güneyli 7 eyalet (South Carolina, Mississippi, Florida, Alabama, Teksas, Georgia ve Louisiana) ABD'den bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu eyaletler Jefferson Davis'in başkanlığı altında Amerika Konfedere Devletleri adı altında yeni bir devlet kurdular. Kısa bir süre sonra buna 4 eyalet daha (Virginia, Arkansas, North Carolina ve Tennessee) katıldı. 1861'in Nisan ayında Amerikan İç Savaşı patlak verdi. Amerika Konfedere Devletleri'ne ait güneyli 11 eyalet ülkenin geri kalan kısmındaki kuzeyli eyaletlere saldırdılar.
İç savaşın ilk yıllarında hiçbir taraf üstünlük sağlayamadı. Ancak 1863 yılının Temmuz ayında gerçekleşen Gettysburg Savaşı[5] önemli bir dönüm noktası oldu. Bu kanlı savaşta her iki taraf da askerlerinin yaklaşık üçte birini kaybettiler ama kuzeyliler tartışmasız bir üstünlük sağladı. En sonunda 9 Nisan 1865 tarihinde kuzey orduları güneyli ünlü komutan Robert Edward Lee'nin ordularını birkaç koldan sardılar ve teslim olmaya mecbur bıraktılar. Aynı yılın Haziran ayında geri kalan bütün güneyli askerler de silahlarını bırakarak teslim oldular ve Amerikan İç Savaşı kuzeyin zaferiyle sona erdi. Savaşın bitiminde güneydeki bütün kölelere özgürlük hakları verildi. Ancak iç savaş ekonomik açıdan güney-kuzey dengesini bozdu. Savaştan önce ABD'nin güney ve kuzey tarafları eşit zenginlikteyken, savaştan sonra güney ekonomik yıkıma uğradı ve kuzey öne geçti.
I. Dünya Savaşı başladığında ABD büyük ölçüde sanayileşmiş ve ekonomik açıdan yüksek bir refah düzeyine ulaşmıştı. 1898 yılında Porto Riko, Guam ve Filipinler'i İspanya'nın elinden almıştı. Ancak o zamana kadar genelde Avrupa'nın içişlerine karışmamayı tercih ediyordu. Başkan Woodrow Wilson ABD'yi I. Dünya Savaşı'a sokarak savaşın sonucunu İtilaf Devletleri'nin lehine değiştirdi. ABD Senatosu Versailles Barış Antlaşması'nı onaylamayarak bağımsız bir dış politika izlemeyi tercih etti. ABD 1920'lerde hızla gelişti. Ancak bu gelişme ABD tarihindeki en büyük ekonomik bunalım olan 1929 Dünya Ekonomik Bunalımına[6] yol açtı. Başkan Franklin Roosevelt mali sistemde ve sosyal sigorta sisteminde birçok reformlar yaparak ABD ekonomisini eski gücüne kavuşturmayı başardı.
ABD başlangıçta II. Dünya Savaşı'na katılmamayı tercih etti. Ancak 7 Aralık 1941 tarihinde Japonya'nın ABD'ye ait Hawaii adalarından biri olan Oahu adasındaki askeri tesislere karşı gerçekleştirdiği Pearl Harbor Saldırısı üzerine savaşa girdi. 3 gün sonra Nazi Almanyası da ABD'ye savaş ilan etti. Böylece ABD kendini hem Pasifik Okyanusunda hem de Avrupa'da iki cepheli bir savaşın içinde buldu. ABD ordusu 6 Haziran 1944 günü Almanya'ya karşı Fransa sahillerine yaptığı Normandiya Çıkarmasını izleyen büyük bir taarruzu başlattı. Sovyet ve ABD orduları tarafından kıskaca alınan Almanya 8 Mayıs 1945 tarihinde teslim oldu. Ancak Japonya savaşa devam etti. Başkan Roosevelt'in ölümü üzerine yerine geçen Harry Truman 6 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima ve 9 Ağustos 1945'te Nagasaki'ye atom bombası atılmasını onayladı. Bu iki şehirde yüzbinlerce Japon'un ölümüne yolaçan bu atom bombası saldırısından sonra 15 Ağustos 1945'te Japonya teslim oldu ve II. Dünya Savaşı sona erdi.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD ve Sovyetler Birliği dünyanın iki büyük süpergücü haline geldiler. Dünya ülkeleri bu iki süpergücün etrafında kamplaşmaya başladılar. Kore Savaşı Soğuk Savaşın ilk büyük çatışmasıydı. Türkiye'nin de ABD'nin yanında katıldığı bu savaşta Sovyetler Birliği ve Çin Kuzey Kore'yi destekleyerek ABD'nin himayesindeki Güney Kore'ye saldırdılar. 3 yıl süren bu savaş hiçbir taraf üstünlüğü kazanamadan sona erdi. Bu savaştan sonra ABD tarafında olan ülkeler NATO örgütü çatısı birleşerek Batı Bloğunu oluştururken, Sovyetler Birliği'nin yanındaki (çoğu Doğu Avrupa'da olan) ülkeler Varşova Paktını kurarak Doğu Bloğunu oluşturdular. 1961 yılında Almanya'nın başkenti Berlin'de inşa edilen Berlin Duvarı Batı Almanya'yı Doğu Almanya'dan ayırarak Soğuk Savaş'ın simgesi haline geldi.
Soğuk Savaş döneminde ABD'de komünizm korkusu o denli arttı ki birçok sanatçı ve aydın kendilerini McCarthycilik denilen baskı ortamının içinde buldular. 1960'ta başkan seçilen John F. Kennedy'nin ilk yıllarında Türkiye'yi de etkileyen Küba Füze Krizi yaşandı. ABD 1963 yılında Kennedy'nin suikast sonucu yaşamını kaybetmesiyle yeni bir krize girdi. Kore gibi ikiye ayrılmış olan Vietnam'ın kuzey ve güney kısımları arasında çıkan Vietnam Savaşı 1960'larda şiddetlendi. Sovyetler Birliği'nin Vietnam'da başarılı olması halinde dünyaya egemen olacağından korkan ABD Vietnam'a yüzbinlerce asker gönderdi. 50.000'i aşkın ABD askerinin öldüğü bu savaş 1975 yılında ABD'nin Saygon'u boşaltmaları ile sona erdi. Böylece Vietnam komünist yanlısı Kuzey Vietnamlıların eline geçti.
1980 yılında Ronald Reagan ABD'ye başkan seçildi. ABD'nin askeri harcamalarını büyük miktarda arttırmayı başaran Reagan Stratejik Savunma Girişimi[7] adı altında Sovyetler Birliği'yle büyük bir silah yarışını başlattı. Bu sırada Sovyetler Birliği'ne lider seçilen Mihail Gorbaçov 1987 yılında ABD ile bir silahsızlandırma anlaşması imzaladı. Gorbaçov ayrıca Glasnost ve Perestroyka denilen reform programlarını başlattı. Bu programlar SSCB ve diğer Doğu Bloğu ülkelerinde kişisel özgürlükleri arttırdıysa da Doğu Bloğu çatlamaya başladı. İlk olarak Polonya'da başlayan 1989 Devrimleri Doğu Almanya, Çekoslovakya, Macaristan ve Bulgaristan'da devam etti. Romanya hariç diğer Doğu Bloğu ülkelerinde kansız olarak gerçekleşen bu devrimler sonucu Doğu Avrupa'daki komünist rejimler sona erdi. 1991 yılında Sovyetler Birliği de dağıldı. Böylece Soğuk Savaş son buldu.
1990'larda başkanlık görevini üstlenen Bill Clinton döneminde ABD'nin katıldığı askerî harekâtlar daha çok sadece insancıl amaçlı ve kısa dönemli harekâtlardı. Kararlı Güç Harekatı ve Müttefik Gücü Harekatı bunlar arasında sayılabilir. ABD bu dönemde bir barış ve refah ortamını yaşadı.
Ancak yeni milenyumun başlamasından kısa bir süre sonra ABD 11 Eylül saldırılarıyla karşılaştı. Ortadoğu kökenli bir silahlı örgütü olan El-Kaide 11 Eylül 2001 günü düzenlediği terör eyleminde çeşitli havayollarına ait yolcu uçaklarını eşzamanlı bir şekilde kaçırarak New York'taki Dünya Ticaret Merkezi ve Washington, DC yakınlarındaki Pentagon binası dahil bazı binalara çarptırdı.[8] Dünya Ticaret Merkezi'nin iki binasının çökmesi sonucu 3000'i aşkın ABD yurttaşı öldü. Dünya tarihindeki en büyük terör eylemi sayılabilecek bu olay sırasında ABD'nin başkanı olan George W. Bush 11 Eylül 2001 Saldırılarından sorumlu olan kişileri cezalandırmak amacıyla Terörizmle Savaş adını verdiği bir dizi askerî harekâta girişti.
Bu askerî harekâtlardan ilki olan Afganistan Savaşı 7 Ekim 2001 günü başladı. El-Kaide örgütüne Afganistan'da yataklık yapmakla suçlanan Taliban rejimi yönetimden indirildi ama tamamen ortadan kaldırılamadı. Gene El-Kaide'ye yataklık yapmakla ve Kitle imha silahları geliştirme suçlanan Irak'taki Saddam Hüseyin rejimine karşı da 2003 yılının Mart ayında başka bir harekât başlatıldı. Saddam Hüseyin yönetimi ortadan kaldırıldı ama kısa bir zaman içinde Irak'ta özellikle Iraklı Sünniler arasında ABD'ye karşı kanlı bir direniş hareketi başladı. Bu direnişi bastırmak için 2003 yılında ABD ordusunun işkence yöntemleri kullandığı ortaya çıktı. Irak Savaşı yüzbinlerce Iraklının ve binlerce Amerikalı askerin ölümüne neden oldu. Bunun yanı sıra Sünni ve Şii kökenli Iraklılar arasında bir iç savaş patlak verdi. Saddam Hüseyin 30 Aralık 2006 tarihinde idam edildi. Irak büyük bir kaos ortamına sürüklendi. Ancak 2007 yılının sonlarında ABD'nin yeni bir strateji uygulayarak Sünnilerle anlaşmaya varması sonucu çatışmalar bir ölçüde azaldı ama savaş bir sonuca ulaşamadı.
George W. Bush'un Afganistan ve Irak Savaşlarındaki başarısızlığı ve 2005 yılındaki Katrina Kasırgasındaki beceriksizliği ABD kamuoyunda şiddetle eleştirildi. 2008 ABD başkanlık seçimlerinde Bush'un partisi olan Cumhuriyetçi Parti büyük bir kayıp verdi. ABD tarihinde ilk defa Afrikalı-Amerikalı bir siyasetçi olan Barack Obama ABD'nin 44. devlet başkanı seçildi.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.