Loading AI tools
Kuzey Amerika, Orta Amerika, Güney Amerika ve Karayipler'deki Kızılderili halklarının soykırımı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Kızılderili soykırımları (İngilizce: American Indian genocides;[lower-alpha 1] İspanyolca: Genocidios de indios americanos), Kristof Kolomb'un 1492'de Amerika Kıtası'na ulaşmasından sonraki beş asır boyunca Avrupalılar tarafından kıtanın yerlileri olan Kızılderililere karşı yapılan soykırımlardır.
Doğrudan Kızılderili katliamları gibi katliam ve etnik temizlik yapılması, Kızılderili Tehciri gibi geleneksel topraklarından apayrı başka topraklara tehcir (zorunlu göç) edilip Kızılderili rezervasyonu ile Kızılderili rezervi gibi alanlara kapatılmaları, bağışıklık sistemlerine yabancı olan çiçek hastalığı gibi Eski Dünya hastalıklarının bilinçli olarak Kızılderililere bulaştırılması (çiçek soykırımı ya da smallpox genocide[7]), Uzun süre Hristiyan misyonerlerince eğitim verilen Kanada yerli yatılı okulları ile ABD yerli yatılı okulları gibi okullarda ailelerinden koparılan Kızılderili çocuklarının anadilleri dışında eğitim almaları ve anadillerini konuşamamaları (dil soykırımı ve kültürel soykırım ya da linguistic genocide, linguicide ve cultural genocide, culturicide[3]) gibi soykırım türleri görülür. Kızılderilileri soykırıma uğratma yöntemleri arasında onların fiziksel imhası, topraklarının gaspedilmesi, kültürel baskıya uğramaları, «imha» (extermination/termination), tehcir ve zorla kısırlaştırma (forced sterilization) görülmektedir.[8][9] Ekonomik kaynakların kontrolünü elde etmeyi amaçlayan soykırıma faydacı soykırım (utilitarian genocide) denir ve örneklerine günümüzde Brezilya Kızılderilileri ve Paraguay Kızılderililerine (özellikle de Aché) yapılan soykırımlarda rastlanmaktadır.[10] Günümüzde bazı Kızılderili gruplarında işsizlik oranı yüksek olup % 50-70 arasında değişmektedir.[11]
12 Ekim 1492 tarihi Kızılderililer için trajik bir gündür ve o günü Kolomb Günü olarak kutlamak, soykırım, kölelik, tecavüz ve yağma (en:plunder) mirasını kutlamak demektir.[12] Benzer şekilde Şükran Günü kutlamaları ABD Kızılderililerine karşı yapılan soykırımın kutlaması olarak görülmektedir.[13]
ABD'de Kızılderili İşleri Bürosu başkanı Batılıların uyguladığı "etnik temizlik" hareketinde büronun katkılarından dolayı 8 Eylül 2000 günü resmen özür dilemiştir.[14]
Birleşmiş Milletler'in 1948'deki Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre soykırım tanımlaması: ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.[15]
Kızılderililere önyargılı yaklaşan ve yaşamı boyunca onları düşman olarak gören General Philip Sheridan'a mal edilen söz:
“ | The only good Indian is a dead Indian (En iyi Kızılderili, ölü Kızılderilidir) |
” |
—General Philip Sheridan (1851), [16] |
Yer | Tanım | |
---|---|---|
1520–1527 | Meksika, Orta Amerika, Güney Amerika | Milyonlarca Meksika Kızılderilisinin çiçek yüzünden ölmesi. 23 Nisan 1520 tarihinde İspanyol kâşif ve asker Panfilo de Narvaez'ın Veracruz'a gelmesiyle başlamış[18] ve Hernán Cortés'in 1521 yılında Azteklerin başkenti Tenochtitlan'a (günümüzdeki Meksiko) ulaşmasıyla devam etmiştir. çiçek salgınında İnkaların imparatoru Huayna Capac dahil 200.000 kişi ölmüş ve İnka İmparatorluğu zayıflamıştır. |
1561–1562 | Şili | Ölenlerin kesin rakamı olmasa da yerlilerin % 20 ilâ 25 oranında öldükleri yolunda tahmin edilmektedir. Alonso de Góngora Marmolejo'a göre madende çalıştırılan birçok Kızılderili ölmüş ve İspanyol altın madenleri kapanmak zorunda kalmıştır.[19] |
1617–1619 | Kuzey Amerika'nın kuzeydoğu kıyıları | Massachusetts Körfezi Kızılderililerinin % 90 ı ölmüştür |
1674 | Çerokiler | Ölenlerin tam sayısı bilinmiyor. 1674 yılındaki nüfusları yaklaşık 50.000 kişidir. 1729, 1738 ve 1753 çiçek salgınları sonrası nüfusları ancak 25.000 kişidir. |
1692 | Boston, MA | |
1702–1703 | St. Lawrence Vadisi, NY | |
1721 | Boston, MA | |
1736 | Pennsylvania | |
1738 | Güney Karolina | |
1770s | Kuzey Amerika'nın batı kıyıları | Batı Kızıyısındaki Kızılderililerin % 30 u ölmüştür |
1781–1783 | Büyük Göller | |
1830s | Alaska | Ortagüney Alaska'da Cook Inlet bölgesindeki Alaska Atabasklarından Denağinaların nüfusunun yarısının ölmesi[20] Çiçek salgını ayrıca batı Alaska'daki Eskimolardan Yupikleri de kırmıştır. |
1860–1861 | Pennsylvania | |
1865–1873 | Philadelphia, PA, New York, Boston, MA ve New Orleans, LA | Washington D.C., Baltimore, MD ve Memphis, TN yörelerinde çiçekle eş zamanlı olarak kolera ve seri olarak tifo, kızıl hastalığı ve sarıhumma salgınları görülmüştür |
1877 | Los Angeles, CA | |
1902 | Boston, Massachusetts |
Hemen hemen bütün bilginlerin ortak olduğu konu Kızılderili nüfusundaki büyük nüfus azalmasının ana sebebi olarak onların bağışıklık sistemine yabancı olan ve Eski Dünya'dan Yeni Dünya'ya Avrupalılarca getirilen çiçek hastalığı gibi salgın hastalıkları görmeleridir.[21] Avrupalılarla ilk temastan sonra Yeni Dünya'daki yerli nüfusunun % 90–95 kadarı Eski Dünya'dan getirilen hastalıklar sonucu ölmüştür.[22] Bu yeni hastalıklar içinde en ölümcülü çiçek hastalığıdır ve hastalıktan ölümlerin neredeyse tamamı bundan kaynaklanır. 16 yüzyılın başlarındaki ilk temastan 1754-1767 yıllarındaki Fransız ve Kızılderili savaşlarının sonlarına kadar 200 yıldan daha fazla sürede, çoğu Avrupalıların kasıtlı iletimi olmadan, bütün yerliler çiçek hastalığından etkilenmiştir.[23]
Teksas'taki Kızılderili Soykırım Müzesi'nde korunan bir belgeye göre, çiçek hastalığı ile enfekte olmuş battaniyeler Lenape Kızılderililerine Teksas-Kızılderili savaşları sırasında Teksas askerleri tarafından verilmiştir.[24]
Karayiplerdeki Hispaniola adasında ilk çiçek salgını Aralık 1518 ya da Ocak 1519 tarihinde çıkmıştır.[25] 1518–1519 salgınında bölge yerlilerin nüfusu önemli ölçüde azalmıştır.[26]
İspanyol kâşif ve asker Hernán Cortés 1519 Şubat ayında Meksika'daki Aztek İmparatorluğunu işgal etmiştir. 1520 yılında bir başka İspanyol işgal grubu Hispaniola adasından Meksikaya gelmiş, gelirken de adada iki yıl salgın olarak süren çiçek hastalığını anakıtaya bulaştırmıştır. Diğer grubu duyan Cortés gider ve onları yener, ancak bu temasta adamlarından biri de çiçeğe yakalanır. 21 Mayıs 1520 tarihinde Tenochtitlan'da bulunan Templo Mayor tapınağında Azteklerin İspanyollarca öldürülmesi Tóxcatl Katliamı olarak bilinir. Cortés 1521 Ağustosuna kadar başkente dönmemiştir. Bu arada Aztek nüfusunun çoğu asker % 25 kadarı çiçek salgınından ölmüştür.[27] Fransiskan tarikatından İspanyol misyoneri Toribio de Benavente Motolinia Azteklerdeki bu çiçek salgınını şöyle tasvir eder: Hastalığın çaresini bilmeyen Kızılderililer tahtakuruları gibi yığınlar hâlinde öldüler. Birçok yerde hane halkının hepsi öldü ve ölü sayısının çokluğundan onları gömmek olanaksızdı. Evleri mezarları hâline geldi.[28] Geri dönen Cortés çiçekten henüz ölmeyen Aztek askerlerinin ise oldukça zayıf olduğu görür ve 13 Ağustos 1521 tarihinde ise Aztek İmparatorluğunu yıkar.
Çiçek hastalığı salgınının İnka İmparatorluğu Tahuantinsuyu üzerindeki etkisi ise Azteklerinkinden daha da yıkıcı olmuştur. İspanyol işgalcilerin imparatorluğu gelmesinden önce çiçek salgını Kolombiya'dan başlayarak yayılmıştır. Salgının böylesine hızla yayılmasında muhtemelen işlek İnka yol sistemi yardımcı olmuştur. Ay içerisinde, hastalıktan Sapa Inca Huayna Capac, halefi ve diğer liderlerin çoğu ölmüştür. Hayatta kalan oğullarından ikisi güç savaşına girer ve kanlı pahalı bir savaştan sonra Atahualpa yeni Sapa Inca olur. Başkent Cusco'ya dönen Atahualpa ile onun en iyi generalini İspanyol işgalci Francisco Pizarro bir dizi aldatmayla yakalar ve İmparatorluk ele geçirilir. Birkaç yıl içerisinde İnkaların % 60-90 kadarı[29] çiçek ve diğer Avrupa hastalıklarından dolayı kırılmıştır. Bazı tarihçiler Bartonella cinsinden bakterilerin yaptığı bartonelloz hastalığının sorumlu olduğunu iddia ederler, ancak bu görüş bilim dünyasında azınlıkta kalmıştır.[30] Antik Peru'daki Moche kültürüne ait seramiklerde bartonellanın etkileri tasvir edilmiştir.[31]
Yeni Dünya'daki iki büyük imparatorluğu salgınla yerle bir eden çiçek hastalığı ölümcül ilerleyişine devam eder. 1561 yılında yeni vali Francisco de Villagra'yı taşıyan geminin La Serena'ya yanaşmasıyla çiçek hastalığı Şili'ye de ulaşmış olur. Peru'dan Atakama Çölü ve And Dağlarıyla izole olan Şili'deki yerli Kızılderililer 1561 sonları ile 1562 başlarında çiçek salgınından kırılırlar. Vakanüvisler ölü sayısı üzerine kesin bir rakam vermeseler de, yeni tahminlere göre Şili'deki Kızılderili nüfusun % 20-25 kadarının öldüğü yolundadır. İspanyol tarihçi Alonso de Góngora Marmolejoy'a göre İspanyol altın madenlerinde çalıştırılan Kızılderililerin hepsi ölmüş ve maden kapanmak zorunda kalmıştır.[32] Araukanya (Araucanía) bölgesinde yerli Mapuçe Kızılderilileriyle İspanyol işgalciler arasındaki Arauco Savaşı'nda onları yenmenin mümkün olmadığını gören yeni vali Francisco de Villagra çiçek hastalığı salgınını sihirli bir girişim olarak kabul etmiştir.[19]
1633 yılında Kuzeydoğu ABD'de Plymouth, Massachusetts'te çiçek hastalığı virüsü Kızılderililere bulaşmış ve diğer yerlerde olduğu gibi burada da yerli nüfus yok olmuştur. 1634 yılında Mohavklara ulaşan[33] çiçek hastalığı 1636'da Ontario Gölü'ne ve 1679'da da İrokuaların topraklarına ulaşmıştır. 1770 lerde ABD'nin Batı Kıyılarındaki Kızılderililerin % 30 kadarı çiçek hastalığı salgınında ölmüştür.[34][35] 1780-1782 yılları arasındaki çiçek salgını ise Ova Kızılderililerini kırmış ve nüfuslarında ciddi azalma meydana getirmiştir.[36] Bu çiçek hastalığı salgını Avrupalılardaki bağışıklık ile Avrupalı olmayanlardaki bağışık olmama durumunun klasik bir örneğidir. Muhtemelen Mississippi'deki Yılan Kızılderililerinden (Snake Indians) yerliler hastalığa yakalanmıştır. Oradan da doğuya ve kuzeye Saskatchewan Nehri'ne yayılmıştır. David Thompson'un hesabına göre, 15 Ekim 1781 tarihinde Hudson's House'dan kürk tüccarları hastalığı ilk kez duymuşlardır.[37] Bir hafta sonra bu hastalığı Hudson’s Bay Company şirketinin Hudson ve Cumberland ticaret karakolları sorumluları olan William Walker ve William Tomison rapor etmiştir. Şubat ayında hastalık Basquia Tribe (günümüzde yer adı: Basquia, Saskatchewan) kabilesine kadar yayılmıştır. Çiçek salgınına bütün kabileler yakalanmış ve birkaç kurtulan kalmıştır. E. E. Rich salgını şöyle tarif eder: aileler çadırlarında gömülmeden yatarken, kurtulan birkaçı da kaçarak hastalığı yaymıştır[38] Houston and Houston, Hudson ve Cumberland evlerindeki yerlilerin % 95 kadarının öldüğünü hesaplamıştır.[36] Paul Hackett Anişinabelerden Grand Portage'daki Ojibvaların üçte birinin çiçekten öldüğünü kaydetmiştir. Bataklık Krileri de benzer biçimde çiçekten yaklaşık % 75 kayıp vermişlerdir.[39] 1785 yılında Büyük Ovalar'daki Siyu Kızılderilileri de salgından etkilenmiştir.[40] Çiçek salgınında yalnızca Kızılderililer ölmemiş, diğerleri de etkilenmiştir. William Walker çiçek salgınını şöyle tarif eder: the Indians [are] all Dying by this Distemper … lying Dead about the Barren Ground like a rotten sheep, their Tents left standing & the Wild beast Devouring them.[37]
Boston, Massachusetts'te bir dizi çiçek salgını olmuştur. 1636 yılından 1698 yılına kadar, Boston'ta altı salgın görülmüştür. 1721 yılındaki salgın en ağırı olmuştur. Şehirdeki bütün nüfus kaçmış ve salgını On Üç Koloni'nin geri kalanına taşımıştır.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında, 1770 lerin sonunda, çiçek hastalığı bir kere daha gelmiş ve yaklaşık 125.000 kişi ölmüştür.[41] Pehr Kalm'in Travels in North America adlı gezi yazısında, ölmekte olan Kızılderili köylerinin cesetlerle dolduğunu ve bu cesetler ve henüz ölmemiş zayıflamış mağdurlar üzerinde kurtların şölen yaptığını yazmıştır.[42]
1832 yılında ABD federal hükûmeti Kızılderililer için çiçek aşısı programı başlatmıştır.[43]
Kanada'da 1702-1703 yılları arasında, Québec şehrinin yaklaşık dörtte biri çiçek salgınında ölmüştür.[40]
Karayipler ya da Karayip Adaları Amerika'nın keşfedildiği ilk yer olduğu gibi Kızılderili soykırımlarının açılışı da Beyazlar (İspanyollar) tarafından burada yapılmıştır. Karayip Adalarının barışçıl Aravaklarına yapılan soykırım kasvetli kronoloji olarak Kolomb'un kendi mektup ve jurnalleri[44] ile onun en ateşli hayranı olan tarihçi Bartolomé de las Casas'ın sayfalarında belgelenmiştir.[45]
Kolomb 1492 yılında Batı Hint Adaları'na geldiğinde bölgede üç büyük yerli grubu bulunuyordu: batı Küba ile Haiti'de yaşayan ve dilleri hakkında birkaç kelime dışında bir şey bilinmeyen Ciboney Kızılderilileri; Büyük Antiller'de (Küba, Jamaika, Haiti, Dominik Cumhuriyeti, Porto Riko, Trinidad) yaşayan Tayno Aravakları; Küçük Antiller'de yaşayan Karib Kızılderilileri.[46]
Tayno ya da Aravak Soykırımı (İng. Taíno Genocide, Arawak Genocide), Büyük Antiller'de (Küba, Haiti, Dominik Cumhuriyeti, Porto Riko, Jamaika) ve Bahamalar'da yaşayan ve Aravak dillerini konuşan Tayno (ya da dar anlamda Aravak) Kızılderililerine karşı İspanyollar tarafından yapılan soykırım. Beş büyük Tayno kasikliği (caciquat) bulunan Hispaniola'daki ilk temasta yerli nüfusun sayısı belirsizdir ve birkaç yüz bin ile bir milyon arası oldukları tahmin edilmektedir.[47] Kolomb'un Avrupa'ya geri dönüşünden sonra daha fazla İspanyol yerleşimci gelmiş ve 1504 yılında son kasiklik olan Higüey yapılan savaşla devrilmiştir. Sonraki on yıl içinde Taynoların yaşam koşulları giderek azalmıştır. İspanyol sömürgeciler tarafından adanın altın rezervleri sömürülmüş ve kalan Taynolar köleleştirilmiştir. Haiti'de Kolomb'un gelmesinden sonraki 25 yıl içinde Taynoların sayısı köleleştirme, katliam ve hastalıklar sebebiyle azalmıştır. 1514 yılında Hispaniola adasında sağ kalan tayno sayısı yalnızca 32.000 kişidir.[48] 1515 yılında yalnızca Hispaniola adasında, en muhafazakâr tahminlere göre, savaş ve kölelik yüzünden Taynoların toplam nüfusunun % 80 kadarına denk gelen 200.000 kişi öldürülmüş, sonraki yıllarda ise yerliler tamamen silinmişlerdir.[49] Harvard Üniversitesi'nden denizcilik tarihi üzerine uzman olan Amerikalı tarihçi Samuel Eliot Morison «Kolomb tarafından başlatılan ve halefleri (ardılları) tarafından devam ettirilen zulüm politikası tam bir soykırım ile sonuçlanmıştır» (cruel policy initiated by Columbus and pursued by his successors resulted in complete genocide) demiştir.[50] Günümüzde "safkan" Tayno yoktur ve soykırımdan kurtulanların tamamına yakını mestizo olarak İspanyol ve Afrika kültürü içinde erimiştir. Yine de bazıları Tayno mirasının varisleri olduklarını iddia etmektedirler. Dominikli eğitimci E. Antonio de Moya'nın «Kızılderili soykırımı tarihimizin büyük bir yalanıdır ... Dominik Taynoları Avrupalılarla temastan 500 yıl sonra bile yaşamaya devam etmektedir» (the [Indian] genocide is the big lie of our history... the Dominican Taínos continue to live, 500 years after European contact)[51] demesi de bu mirasın varisleri olduklarını iddia etme politikası gereğidir.
Kalinago ya da Karip Soykırımı (İng. Kalinago Genocide, Carib Genocide) Küçük Antiller'de yaşayan ve Karip dillerini konuşan Kalinago (ya da dar anlamda Karip) Kızılderililerine karşı İngiliz ve Fransızlar tarafından yapılan soykırım. Küçük Antiller'e Avrupalı yerleşimcilerin doluşması üzerine, Dominika dahil çevre adalardan gelen çok sayıda Kalingo Kızılderilisi 1626 yılında Saint Kitts adasında toplanır. Fakat bu toplantı Barbe adlı bir kadın tarafından İngiliz yerleşimcilere söylenmiş ve İngiliz ve Fransız güçleri St. Kitts adasına sürpriz bir gece baskını yapmışlar ve bugün Bloody Point olarak adlandırılan noktada Kariplerin çoğunu öldürmüştür.[52][53]
Karip Sürgünü (Carib Expulsion), 1660 yılında Martinik adasında Fransızların yerli Karip Kızılderililerini etnik temizlik kapsamında sürgün (sınır dışı etme) etmesidir.
Amerika'nın Britanya tarafından sömürgeleştirilmesi sürecinde Britanya Amerikası'nda (1607-1783) Beyazlar tarafından işlenen soykırımları içerir. Bu dönemdeki Kızılderili katliamlarında İngilizler tarafından kafa derisi yüzme geleneğinin yaygınlaştırıldığı görülür.[54]
1637-1638 Pequot Soykırımı ya da Pequot Savaşı (Pequot War, Pequot Genocide): Pequot kabilesinden Algonkin Kızılderilileri ile Massachusetts Bay, Plymouth ve Saybrook sömürgelerindeki İngiliz sömürgeciler ve mütttefiği olan Mohegan ile Narragansett Kızılderilileri arasındaki savaş ve bu savaş sırasında işlenen soykırım. Pequot Savaşı sırasında, 26 Mayıs 1637 tarihinde Mystic Katliamı olarak adlandırılan olayda John Mason komutasındaki İngiliz sömürgecilerin Kızılderili kabilelerinden Mohegan ve Narragansett müttefikleriyle birlikte, günümüzdeki Connecticut eyaletinde Mystic Nehri kıyısındaki büyük bir Pequot köyüne gece baskını düzenlemiş ve evlerinde uyumakta olan yaklaşık 600–700 kadar soydaş Kızılderilileri evleriyle birlikte yakmış ve yanmaktan kurtulabilenleri de öldürmüşlerdir.[55] Pequot Savaşında Pequot Kızılderililerinin yüzlercesi öldürülmüş, yüzlercesi tutsak alınmış ve Batı Hint Adaları'na köle olarak satılmışlardır.[56][57] Kurtulabilenler ise dağılmışlardır.
Beothuk Kızılderilileri: Son Beothuk kadını Shanawdithit'in 1829 yılında ölmesiyle birlikte soyları tükenmiştir. Avrupalıların Amerika yerlilerine karşı soykırım yapıp yapmadığı konusu tartışmalı bir konudur ve olaylara bilginlerin ve siyasi partilerin bakış açısı farklıdır.[58] Bazı bilginler Beothukların soyunun soykırım dışı sebeplerle tükendiğini söylerken, başkalarıysa soykırımların Avrupalılar tarafından yürütülen bir kampanyanın sonucu olduğunu söylerler. Soykırım olmadığı savunanlar vali John Bryon'un Beothuklara zarar vermenin ciddi suç olduğunu ilan etmesini gösterirler.[59]
Kanada Kızılderili Soykırımı (First Nation Genocide, Canadian Genocide, Canadian Holocaust): Kanada'da Kızılderili politikasının bürokratik yapısı soykırımlara yol açmıştır.[60]
Kanada İnuitleri, Kanada Kızılderilileri ve Métisler'den oluşan Kanada yerlilerine yakın zamana kadar eğitim-öğretim verilen yatılı okullar ağı olan Kanada yerli yatılı okulları soykırım merkezleri olarak görülmektedir.[61] Kimilerine göreyse bu okullarda yapılan asimilasyon ve diğer eylemlerin "soykırım" olarak nitelendirilmesi tartışmalıdır ve konsensüs gerekir ve kesinlikle bir soykırım bulgusunun Kanada'da sosyal ve siyasi sonuçları olacaktır.[62] Bu okullarda hükûmet ve Kilise elele vererek Kızılderili çocuklarını kardeşlerinden ayırmış, anadillerini konuşmaları yasaklanmış ve kendi manevi inanç ve kültürlerine yabancılaştırılmıştır. Ayrıca, bu okullarda rahibelerin sert elleri ile rahiplerin cinsel istismarı nadir değildir.[63]
19. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri'nde Amerikalı yerleşimcilerce kıtanın doğu kıyısından batı kıyısına kadar genişlemenin mukadder olduğunu ifade eden Manifest Destiny çağrı yapılınca Kızılderililer yerlerinden olmuş ve sık sık Kızılderili katliamları ve zaman zaman Kızılderili soykırımları görülmüştür.[64] ABD'nin temas öncesi Kızılderili nüfusu en muhafazakâr tahminlere göre 12 milyon daha büyüktü ve dört asır sonra ise % 95 azalarak 237 bine gerilemiştir.[65] Holokost (Almanların Yahudi Soykırımı) uzmanı David Cesarani ABD devleti ve politikalarının Manifest Destiny doktrinini ilerleterek yerliler üzerinde soykırım yaptığını söyler. Cesarinin Kızılderili Soykırımında (Native American Genocide) ölenlerin Yahudi Soykırımında ölenleri aştığını vurgulamıştır.[66] American Holocaust[67] kitabının yazarı David E. Stannard Batı Yarıküre'de ABD dahil birçok ülkenin yerli halklara karşı soykırım ve ırkçı dehşeti işlendiğinin yazmıştır.[68] 1894 yılındaki Amerika Birleşik Devletleri Sayım Bürosu'na (Bureau of the Census) göre ABD ile Kızılderililer arasından 40'tan fazla savaş yaşanmış, çoluk çocuk dahil yaklaşık 30.000 Kızılderili ile 19.000 Beyaz yaşamını kaybetmiştir.[69]
ABD'nin orta bölgesindeki Ova Kızılderililerinin ana geçim kaynağı olan Amerika bizonunun sistematik öldürülmesi soykırımla ilişkilendirilmektedir.[70] William Frederick Cody 1867–1868 yıllarında 18 ay içinde 4.280 bizonu avlayarak Buffalo Bill («Bizon William») lakabını kazanmıştır.[71]
Bizonun Kuzey Amerika'daki nüfusu:[4] Kızılderili zamanlarında 60.000.000 baş
“ | A war of extermination will continue to be waged between the two races until the Indian race becomes extinct («Kızılderili ırkı yok olana kadar bu iki ırk arasında yürütülen imha savaşı devam edecektir») |
” |
—Kaliforniya valisi Peter Hardeman Burnett (Ocak 1851), [72] |
Kaliforniya Kızılderili Soykırımı (California Indian Genocide, Genocide of California Indians,[73] Great California Genocide,[72] California Genocide,[74][75] Genocides of California[76]): Batılılarla temas öncesi 300.000 nüfusa sahip olan Kaliforniya Kızılderilileri 1900 yılında 16.000 rakamına gerilemiştir.[74] 19. yüzyılın ikinci yarısında Kaliforniya'daki Avrupalı-Amerikalılar tarafından kendi özel çıkarlarını korumak ve geliştirmek için demokratik süreçleri ve mekanizmaları kullanarak yerli Kaliforniya Kızılderililerine karşı cinayet, tecavüz ve binlerce yerli Kızılderilinin köleleştirilmesi gibi araçlar kullanılarak kitlesel soykırım (mass genocide) uygulamıştır.[77] 1848 yılında Meksika'dan alınan Kaliforniya'da 1846 Kaliforniya Altına Hücumu sırasında yerli dağ kabilelerinin kadınları madenciler tarafından cariye, erkekleri köle ya da silah talim hedefi (shooting targets for sport) olarak kullanılmıştır.[74] Öldürülen Kızılderililer dönemin gazetelerinde manşetleri doldurmuştur.[74] 1850-1860 yılları arasında Beyaz yerleşimcileri yerli Kaliforniya Kızılderililerinden "korumak" amacıyla Beyaz milisleri kiralamak için Kaliforniya eyaleti 1.5 milyon dolar (ki bunun 250.000 kadarı federal hükûmet tarafından karşılanmıştır) ödemiştir[78] Avcı ve toplayıcı olan bu yerliler sonraki yıllarda genellikle küçük ve izole edilmiş Kızılderili rezervasyonu ve rancheria adı verilen kamplara yerleştirilmişler ve bu yeni yerleşimleri doğal kaynaklar bakımından fakir olup onların geçimlerini sağlayacak finansmandan da yoksun bırakılmışlardır.[79] Sonuç olarak Kaliforniya'nın yükselişi yerlilerin çöküşü pahasına yapılmıştır. Benjamin Madley, Lindsay C. Brendan ve Ed Castillo gibi bilim adamları Kaliforniya hükûmetinin bu yaptıklarını bir soykırım (genocide) olarak tanımlamaktadırlar.[80] Eyalet ve federal hükûmet arşivlerinde yüzlerce gazete makalesi, iddialar, dilekçeler ve diğer soykırım belgeleri bulunmaktadır.[77] Katliamlar ve soykırım sona erdiğinde Kaliforniya Kızılderili nüfusu % 90 azalmıştır.[77] 1840 yılında Kaliforniya'da yaklaşık 4.000 Avrupalı (yalnızca 400 kadarı Amerikalı) yaşıyordu.[72] Kaliforniya Altına Hücumu sırasında bu sayı artmış, artışla birlikte Kızılderili soykırımları da artmıştır. 1860 ların ortalarında hayatta kalan Kızılderili sayısı yalnızca 34.000 kişidir ve % 90 kadarının soyu kırılmıştır.[72] 1870 lerde federal hükûmet Kaliforniya'da Kızılderili rezervasyonları kurmak üzere harekete geçmiştir. 1875 ve 1877 yılları arasında 13 olan bu rezervasyonların sayısı 1930'da yeni kurulan 36 rezervasyonla artmıştır.[72]
1846-48 Meksika-Amerika Savaşını bitiren Guadalupe Hidalgo Antlaşmasının 1848 yılında imzalanmasıyla birlikte Kaliforniya'nın % 90'ını oluşturan 200.000 yerli Kızılderili ABD'nin bir parçası hâline gelmiş, fakat bir asır sonra sayıları azalarak 20.000 rakamına gerilemiştir.[81]
Yana Soykırımı (Yana Genocide, Genocide of California's Yana Indians), kuzeymerkezî Kaliforniya'da yaşamış avcı ve toplayıcı Yana Kızılderililerine karşı Beyaz yerleşimciler tarafından 1850 lerde yapılan soykırım. Yanaların Yahi kabilesinden son kişi olan İşi'nin 28 Ağustos 1911 günü ölmesiyle birlikte Yana halkı ve dili Yanaca yok olmuştur. Yanaların 1847 öncesi nüfusunun 3.000 kişi olduğu tahmin edilmektedir.[82] Yanaların maruz kaldığı soykırım konusu üzerine esas olarak Yale Üniversitesi'nden tarihçi Benjamin Madley çalışmıştır.
Modok Soykırımı (Modok Genocide), kuzeydoğu Kaliforniya ile merkezî Güney Oregon'da yaşayan avcı ve toplayıcı Modok Kızılderililerine karşı Beyazlar tarafından 1851-1873 yıllarında yapılan soykırım.[83][84]
Kuzeybatı Kaliforniya'da yaşayan avcı ve toplayıcı Yuki Kızılderilileri 1851-1910 yıllarında Kaliforniya eyalet yetkilileri tarafından bilinçli olarak soykırıma uğratılmışlardır[77][85][86][87] Kaliforniya'da kendini human («insan») olarak vasıflandıran birçok Beyaz yerleşimci tarafından Yukiler subhuman («insan-altı, alt-insan : insan olmayan, insanla aynı kategoride bulunmayan, insandan daha aşağıda bulunan») olarak görülmüştür. Yukilerin maruz kaldığı soykırım konusu üzerine esas olarak Yale Üniversitesi'nden tarihçi Benjamin Madley çalışmıştır. Ona göre Yuki felaketi dört evre olarak gelişim göstermiştir: birinci evre, yerleşimcilerin 1854 ve 1855 akınları ve daha sonra 1856 yılındaki yerleşimleri ile Yuki topraklarının gaspedilip kadın (squaw) ve çocukların (papoose) kaçırılması ve köleleştirilmesi; ikinci evre, 1857-1859 yıllarında Yukilerin orantısız güç doğrultusunda topluca öldürülmesi; üçüncü evre, Kaliforniya valisi tarafından kiralanan milis güçlerinçe Yukilerin avlanması; dördüncü ve son evre ise federal yetkililer tarafından Yukilerin rezervasyona kapatılması.[88] 1854-1864 yıllarında Yukilerin nüfusu:[89] 1854 yılında 6.000-20.000 kişi
Viyot Soykırımı ya da 1860 Viyot Katliamı (1860 Wiyot Massacre, Wiyot Genocide, Indian Island Massacre): Kuzeybatı Kaliforniya'da yaşayan avcı ve toplayıcı barışçıl Viyot Kızılderilileri 26 Şubat 1860 tarihinde saldırıya uğramıştır. Beyaz yerleşimciler tarafından Humboldt County'de Eureka yakınlarında günümüzde Indian Island olarak bilinen Tuluwat adasında eşzamanlı üç saldırının birinde çoğu kadın ve çocuk yaklaşık 188 Kızılderili öldürülmüştür.[90][91][92][93]
Tolova Soykırımı (Tolowa Genocide), kuzeybatı Kaliforniya ile güneybatı Oregon'da yaşayan avcı ve toplayıcı Tolova Kızılderililerine karşı yerel beyaz milisler, gönüllüler ve yerleşimciler tarafından 1850-1860 yıllarında yapılan soykırım. Bu süreçte öldürülenlerin sayısı en az 250 en fazla 1.055 kişi olarak tahmin edilmektedir.[94] 1853 yılında Tolova Atabasklarına karşı Yontoket Katliamı ile Achulet Katliamı gerçekleştirilmiştir. 1855–56 Rogue Nehri Savaşları sonrası hayatta kalan 600 Tolova tehcire tabi tutulmuş ve Oregon'daki Kızılderili rezervasyonuna kapatılmışlardır. Tolovaların maruz kaldığı soykırım konusu üzerine esas olarak Yale Üniversitesi'nden tarihçi Benjamin Madley çalışmıştır.
1864 Sand Creek Katliamı alan historiyografisinde belirgin biçimde bir soykırım olayı (genocidal event) örneğidir.[3] Albay John M. Chivington komutasındaki Üçüncü Colorado Süvari alayı 29 Kasım 1864 sabahı Şayenler ve Arapaholardan oluşan Sand Creek'teki reis Black Kettle'ın kampına yerliler uykudayken saldırır ve çok sayıda silahsız Kızılderili adam, kadın ve çocuk öldürülür ya da sakat bırakılır. Kolorado valisi John Evans «bütün bu düşman Kızılderilileri, bulunabilir her yerde, ülkenin düşmanları olarak, öldür ve yok et» (kill and destroy, as enemies of the country, wherever they may be found, all such hostile Indians < ABD Kongresi, House of Representatives, 1865, sayfa: 47) biçiminde talimat vermiştir. Bu politika daha sonra Chivington tarafından «küçük büyük hepsini öldür ve kafa derilerini yüz; bu sirkeler (bit yumurtaları) ve yavşaklar (bit yavrusu) büyür bit olur» (kill and scalp all, little and big; that nits made lice < ABD Kongresi, Senato, 1865, sayfa: 71) biçiminde tekrar edilir.[3] Amerikalı tarihçi Guenter Lewy'ye göre Kızılderili tarihi trajedilerle doludur, fakat bunlar bir soykırım değildir.[95]
ABD Kızılderili yatılı okulları'nın Kızılderili İşleri Bürosu tarafından yeniden yapılandırılmasında Carlisle Indian Industrial School meslek lisesinin asimilasyon modeli esas alınmıştır. Carlisle, 1876 yılında Amerika Birleşik Devletleri Ordusunun subayı Richard Henry Pratt tarafından eski bir askeri tesiste kurulmuştur ve Pratt o zamanlar «Kızılderili dostu» (friend of the Indians) olarak nitelendirilmiştir. 1892 yılındaki bir konuşmasında A great general has said that the only good Indian is a dead one. In a sense, I agree with the sentiment, but only in this: that all the Indian there is in the race should be dead. Kill the Indian in him and save the man[96] demiştir. Pratt, Kızılderilileri assimilation through total immersion yaptığını itiraf etmiştir.[96] Pratt gibi "Kızılderili dostları" fiziksel soykırımdan ziyade kültürel soykırımı savunmuştur.[97] Bu okullarda Kızılderililere karşı kültürel soykırım (cultural genocide) yapılmıştır.[98] Fiziksel ve kültürel soykırım uygulanan bu okulların fiziki altyapısı, müfredatı ve yatılı okulların temel felsefesi gereği bütün yerli kültürünü ve onların anadilini silme ve hatta hayatlarını asimile etme amaçlanmıştır.[99] Bu okullarda genetik ve kültürel soykırım (cultural and genetic genocide) görülür.[100] Alaska yerlileri bu yatılı okullarda zorla Hristiyanlaştırılmışlardır.[101]
1984-1985 yıllarında Oaxaca eyaletinde Triki (Triqui, Trique) Kızılderilileri topraklarından çıkarabilmek için uydurma suçlamalarla hapsedilmiştir.[102]
Yaki Soykırımı (Yaqui Genocide[103]), Yaki savaşları sırasında 18 Ocak 1900 günü cereyan eden Mazocoba Katliamı[104] ya da Mazocoba Savaşı[105] adı verilen olaylarda Meksika ordusu tarafından Sonora eyaletindeki Yaki Kızılderililerine karşı girişilen katliamda yüzlercesi öldürülmüş ya da yaralanmış ve 1000 kişi de esir alınmıştır. Meksika'nın 29. başkanı ve diktatör Porfirio Diaz'ın imha ve tehcir politikaları yüzünden Yucatan'daki henequen tarlalarında ya da Oaxaca'daki şekerkamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere götürülen Yakilerin çoğu kötü muamele yüzünden ölmüştür. Tahmini 30.000 kişilik nüfusu sahip olan Yakilerin 8.000 ilâ 15.000 kadarı 1902 ile 1908 yılları arasında sürgün edilmiştir.[105][106][107] American Museum of Anthropology için Hyde Expedition himayesinde Çek biyolojik antropoloji uzmanı Aleš Hrdlička 1902 yılında katliam alanından soykırım kurbanlarına ait fiziksel kalıntılardan örnek almıştır ve bazı bilginler Hrdlička'yı bu yüzden antropolojik ırkçılık yapmakla suçlamıştır.[108]
Guatemala Maya Soykırımı (İng. Guatemalan Maya Genocide, Guatemalan Genocide, Mayan Genocide, Silent Holocaust; İsp. genocidio guatemalteco, genocidio maya), Guatemala hükûmeti ile Guatemala Kızılderililerinden olan yoksul Maya köylüleri tarafından desteklenen solcu isyancı gruplar arasında süren 1960-1996 yıllarındaki iç savaş sırasında, özellikle de 1981-1983 yıllarında Guatemala hükûmeti tarafından Maya Kızılderililerine karşı soykırım işlenmiştir.[109][110][111][112] Guatemala ordusu 626 Maya köyüne saldırı düzenlemiş ve 200.000 kadar Maya Kızılderilisi vahşice öldürülmüştür. İç savaş sırasında Guatemala hükûmeti ABD tarafından desteklenmiş ve silah yardımı yapılmıştır.[113] 1982-1983 yıllarında Guatemala'nın 26. başkanı Efraín Ríos Montt görevde idi. Aynı dönemdeki ABD başkanı ise Ronald Reagan'dır. Comisión para el Esclarecimiento Histórico (CEH) tarafından hazırlanan raporda ABD'nin iç savaş ve soykırımda para ve eğitim desteği sağladığı belirtilmiştir.[114]
Vayana Soykırımı (Wayana Genocide): Fransız Guyanası'nda yaşayan avcı ve toplayıcı Vayana (Wayana, Uaiana, Ajana, Ojana, Waiano, Alucuyana, Guaque, Orcocoyana, Urukuena, Pirixi) Kızılderililerine karşı girişilen ve sorumlusu Fransız hükûmeti olan soykırım.[115]
Ekvador'da çevre yasalarının eksikliği yüzünden Ekvador Kızılderilileri çevre kirliliğine maruz kalmışlardır. 1993 yılında aralarında Cofan, Siona, Huaorani ve Quichua gibi Kızılderili halklarının da olduğu 30.000 Ekvadorlu Lago Agrio petrol sahasında petrol çıkaran ABD petrol şirketi Texaco ile enerji şirketi Chevron Corporation aleyhine dava açmıştır. Texaco şirketi yerel halka zarar veren atıkları kaldırmamıştır.[116] Ucu yerli halka dokunan bu çevre felaketi kimilerine göre çevre ırkçılığı (environmental racism) kimilerine göreyse bir soykırımdır.[117]
Peru en büyük Kızılderili nüfusu (% 45) barındıran ülkedir.[118] Amazon bölgesinde 16 dil ailesinde 65 ten fazla etnik grup bulunur[119] Peru Amazonları'nda tomrukçular tarafından yapılan kaçak ağaç kesimi bölgedeki temas kurulmamış Kızılderili kabilelerinin kültürel soykırımını teşvik edicidir.[120]
Keçuvaların mitolojisinde geçmişteki soykırımların tarihî yansımaları görülür. Bunlardan Nak'aq ya da Pishtaku («kasap») figürü yerli halkı öldürüp bedenlerindeki yağı dışarı atan berbat bir Beyaz katildir.[121] Diğeri ise kanlı bir nehir hakkındaki şarkıdır.[122]
Japon kökenli Peru devlet başkanı Alberto Fujimori döneminde (1996-2000) Keçuva ve Aymara kadınlarının aile planlaması kapsamında 1996 yılındaki zorla kısırlaştırılma (compulsory sterilization, forced sterilization, enforced sterilization) kampanyası soykırım olarak görülmektedir.[123][124] En az 200.000 Kızılderili kadını kısırlaştırılmıştır.[125] 21 Ekim 2011 günü Peru başsavcısı José Bardales 2009 yılında zamanaşımına uğrayan zorunlu kısırlaştırma davasını insanlığa karşı işlenen suçlar dahilinde değerlendirerek yeniden açmıştır.[126]
Aché Soykırımı (Aché Genocide): Paraguay'ın doğusunda Tupi-Guarani dillerinin Guarani dilleri grubundan bir Guarani dili konuşan avcı ve toplayıcı Aché (Ache-Guayaki, Axe, Guayakí, Guoyagui, Guaiaqui) Kızılderililerine karşı girişilen soykırım. 1960 larda Kuzey Aché boyu Paraguay'da Batılıların en geç temas kurduğu son büyük Kızılderili kabilesidir. Temastan sonra sömürgeciler, ağaç tomrukçuları ve sığır çiftçileri tarafından sürekli eziyete maruz kalmışlardır. Bu Beyazlar sistematik biçimde Aché köylerine baskınlar düzenlemiş erkekleri öldürülüp, kadın ve çocukları kaçırılmıştır. 1970 lere kadar bölgede Aché çocukları açıkça satılmıştır. Kuzey Aché kabilesine yapılanlar kimilerince pacification olarak nitelendirilirrken, Alman antropolog Mark Münzel'e göre açıkça soykırımdır. Paraguay askeri yetkilileri tarafından zorla kapatıldıkları rezervasyonda kasıtlı olarak öldürülmüş, çocuklar ise satılıp uzaklara götürülmüştür. Münzel'e göre kaydedilenler buzdağının görünen yüzüdür.[127][128][129] 1970'li yıllarda Londra merkezli insan hakları odaklı sivil toplum örgütü olan Survival International Paraguay hükûmetinin Aché Kızılderililerine karşı soykırım yaptığını belirtmiştir.[130] Aché Kızılderililerine yapılanlar ekonomik kaynakların kontrolünü elde etmeyi amaçlayan faydacı soykırım (utilitarian genocide) örneğidir.[10] Günümüzde Aché nüfusu 1.420 (2006: 1000) kişidir.[131]
Charrúa Soykırımı (İng. Charrúa Genocide, İsp. genocidio de la población charrúa[132]): 19 yüzyılda uygulanan kasıtlı bir soykırım sonucunda, Uruguay'ın ana yerli halkı olan Charrúa Kızılderililerinin tamamı yok olmuştur.[133][134] Charrúa Kızılderilileri 11 Nisan 1831 tarihinde Salsipuedes denen yerde Uruguay'ın ilk başkanı olan Fructuoso Rivera'ın yeğeni Bernabé Rivera liderliğindeki bir grup tarafından katledildiler. Bernabé Rivera tarafından toplantıya davet edilen Kıızlderililer pusuya düşürülmüş, erkekleri öldürülüp kadın ve çocukları esir alınmıştır[135] Katliamdan yalnızca birkaçı kurtulmuştur. Bu katliamdan dört ay sonra Rivera liderliğinde Mataojo'da başka bir katliam daha yapılmıştır.[136] Uruguay'ın yerli halklarının soyu Avrupalı yerleşimciler tarafından 19. yüzyıla kadar imha ve ayrımcılık politikalarıyla tamamen tüketilmiştir[137].
Arjantin'de Arjantin Kızılderililerinin nüfusu 600.329[138] kişidir ve 2004 yılı itibarıyla yerli grup sayısı 35 tir.[139]
19. yüzyılın sonunda, ağırlıklı olarak Gran Chaco, Pampa ve Patagonya yörelerindeki Kızılderililerin özerkliğini kırmak için soykırım, nefret (hatred) ve şiddet ana yoldu.[140] Bu yörelerde yeni sömürgecilik modernitesi sonrası yerlilere karşı katliam başlamış, binlercesi imha edilmiştir.[141]
Chaco Soykırımı (Genocidio en el Chaco)
19 Temmuz 1924 tarihinde Napalpí Katliamı olarak anılan olaylarda kuzeydoğu Arjantin'deki Chaco eyaletinde kadın ve çocuk dahil 400 kadar Toba Kızılderilisi 130 kadar Arjantin polisi, sığırtmaç (rancher) ve Beyaz yerleşimci tarafından machete adı verilen palalarla katledilmiştir.[142][143][144]
Selknam Soykırımı (İng. Selknam Genocide, Selk'nam Genocide; İsp. genocidio de los selk'nam, genocidio selknam, genocidio selk'nam, genocidio ona): Arjantin ve Şili'nin güney ucunda Patagonya bölgesinde ve Ateş Toprakları'nda yaşayan avcı ve toplayıcı Selknam (Selk'nam, Ona, Onawo) Kızılderililerine karşı girişilen soykırım.[145][146][147][148][149] Selknamların İspanyol sömürgecilerle karşılaşması az olmuştur. Ateş Toprakları Altına Hücumu sırasında Beyazlarla karşılaşsalar da, esas yoğun karşılaşma 19. yüzyılın sonlarında olmuştur. Arjantin ve Şili hükûmetleri 19 yüzyılda Ateş Toprakları'nı bölüşmeye başlamıştır. Koyun yetiştiriciliğinin bölgede başlatılmasından sonra Avrupalı, Arjantinli ve Şilili yerleşimciler ile yerliler arasında çatışmalar başlamıştır. Büyük koyun yetiştirici şirketleri tarafından finanse edilen insan avı vaşlatılmış ve ölü getirilen her Selknam adamı için cazadores de indios («Kızılderili avcıları») denen ödül avcılarına dönemin değerleriyle 1 İngiliz sterlini verilmiştir. Öldürdüğünün kanıtı olarak bu Kızılderililerin kafası, elleri ya da kulakları getirilmiştir. Kızılderililere karşı yapılan saldırgan baskılar 20. yüzyılda da devam etmiştir.[150] Son "safkan" Selknam Kızılderilisi olan Ángela Loij 1974 yılında ölmüştür. 2004 yılında 91 yaşında ölen Enriqueta Gastelumendi en son ölen Selknamdır.[151] Selknamcayı konuşan son kişi 1980 lerde ölmüştür ve UNESCO'nun 2010 Atlasına (Atlas of the World's Languages in Danger) göre artık ölü dildir.[150] Soykırımın ana sorumlusu mühendis Julius Popper'dir ve bizzat kendisinin öldürdüğü Kızılderililerin sayısı bilinememektedir.[152]
Brezilya Kızılderili Soykırımı (Port. genocídio dos índios brasileiros, genocídio brasileiro): Brezilya Kızılderilileriyle ilk teması 21 Nisan 1500 tarihinde Portekizliler kurmuştur. Brezilya'da 1500 yılında 1000 değişik kabile bulunurken, bugün bu sayı 215 tir ve 1500 yılındaki Brezilya Kızılderililerinin nüfusu 5 milyon iken bugün yalnızca 350.000 kişidir.[153] Günümüzde Brezilya Kızılderililerine ait yasal yer (parques e terras indigenas) sayısı 625 tir ve bunlar Brezilya'nın % 12,33 kısmına denk gelir.[154] Bunlardan Fundação Nacional do Índio (FUNAI ya da Funai) adlı devlet kuruluşu sorumludur. Devlet başkanı Getúlio Vargas tarafından 1943 yılında bir kanun hükmünde kararname ile 19 Nisan günü Brezilya Kızılderili Günü (Dia do Índio) olarak kutlanmaya başlamıştır ve bu gün daha çok okullarda yerliler gibi giyinerek kutlanmaktadır. Günümüzde Brezilya Kızılderililerine yapılanlar ekonomik kaynakların kontrolünü elde etmeyi amaçlayan faydacı soykırım (utilitarian genocide) örneğidir.[10]
Brezilya Kızılderili Soykırımı (Brazilian Indian Genocide 1957 - 1968): 1950 lerin sonlarında, Brezilya Kızılderilileri şiddet kullanılarak pasivize ve entegre edilmeye çalışılmştır. Bunların gerçek boyutu Figueiredo'nun raporunun 1967 yılında tamamlanmasıyla ortaya çıkmıştır. 5.000 sayfalık bu raporda, katliam, işkence ve bakteriyolojik savaş gibi ağır suçlar, kölelik ve cinsel istismar yer almıştır ve dünya çapında protestolara sebep olmuştur.[155]
Yanomami Soykırımı (İng. Yanomami Genocide, Yanomami Holocaust; Port. genocídio Yanomami): kuzeybatı Brezilya ile güney Venezuela sınırında Yanomami dillerini konuşan avcı ve toplayıcı Yanomami (Yąnomamö', Yanomama) Kızılderililerine karşı 1974-1993[156] yılları arasında girişilen soykırım. Brezilya'da 1993 yılında yasa dışı maden arayan Beyazlar (garimpeiros) tarafından Yanomamilere karşı girişilen Haximu Katliamı (ya da Yanomami Katliamı) sırasında 16 (fakat The Globe and Mail ile The New York Times gazetelerine göre: 73[157][158]) Kızılderilinin öldürülmesi Indianist Missionary Council tarafından açıklanan 7 Ağustos 2006 tarihli bültenine göre Brezilya Yüksek Federal Mahkemesi (STF) tarafından Haximu Katliamı soykırım gibi olduğu belirtilmiştir.[159][160] Yanomamiler geç temas kurulan halklardandır ve Batılılarla ilk sürekli temas 1940-1960 larda olmuştur.[161]
Akuntsu Soykırımı (Akuntsu Genocide): Brezilya'nın Rondônia eyaletinde Tupi-Guarani dillerinin Tupi dilleri grubundan bir dil konuşan avcı ve toplayıcı Akuntsu (Akunt'su, Akunsu) Kızılderililerine karşı girişilen soykırım. İlk kez 1995 yılında Fundação Nacional do Índio (Funai) tarafından resmi olarak temas kurulan Akuntsuların 1980 lerde sığır çiftçisi Beyazlarca katliama uğradığı anlaşılmıştır.[162] 1985 yılında katliam mahallinin buldozerlerle örtüldüğü Funai tarafından tespit edilmiştir.[163] 2010 yılındaki nüfusları yalnızca 5 (beş) kişidir[164]
Botokudo Soykırımı (İng. Botocudo Genocide; Port. genocídio dos índios botocudos): doğu Brezilya'da (Mato Grosso, Minas Gerais, São Paulo) yaşayan avcı ve toplayıcı Botokudo (Krenak) Kızılderililerine karşı girişilen soykırım.[165][166] Krenakların 2010 yılındaki nüfusu yalnızca 350 kişidir.[167]
Capacete Katliamı (İng. Helmet Massacre; Port. massacre do Capacete, massacre dos ticunas): Brezilya'nın Amazon bölgesinde yaşayan Tikuna (Ticuna, Tucuna, Tukuna, Magüta) Kızılderililerine karşı 28 Mart 1988 tarihinde Oscar Almeida Castelo Branco liderliğindeki tomrukçular (Port. madeireiros) tarafından yapılan katliam. Adını Boca do Capacete'den alır. Amazonas eyaletinin beşkenti Manaus'a 1116 km uzaklıktaki Constant Benjamin kasabasında olan katliamda 4 Kızılderili öldürülmüş, 23 tanesi yaralanmış ve 10 kişi de kayıptır. Uluslararası yankı bulmuştur. Başlangıçta "adam öldürme" (Port. homicídio) olarak tanımlanan katliam, 1994 yılında Brezilya mahkemeleri tarafından "soykırım" (Port. genocídio) olarak kabul edilmiştir.[168] Suçlu 13 adam 2001 yılında soykırım suçundan mahkûm edilmiştir. Fakat, Kasım 2004 tarihinde Brezilya federal temyiz mahkemesinde suçluların lideri soykırım suçundan beraat etmiş, diğer tomrukçuların 15-25 yıl olan cezaları da 12 yıla indirilmiştir.
Kuzey Amerika'daki Kızılderililerin Hristiyanlaştırılmaları sürecinde misyonerlerin etkisi genelde yıkıcı olmuştur ve sonuçları kültürel soykırım olarak yansır.[169]
12 Ekim 1492 tarihi Kızılderililer için trajik bir gündür ve o günü Kolomb Günü olarak kutlamak, soykırım, kölelik, tecavüz ve yağma (en:plunder) mirasını kutlamak demektir.[12] Amerikalı antropolog Jack Weatherford'a göre Kolomb Günü'nü kutlamak, Amerikalıların Kızılderililerin tarihteki en büyük soykırım dalgalarını kutlaması anlamına gelmektedir.[170] 1990 yazında, Kuzey ve Güney bütün Amerika kıtasındaki Kızılderili gruplarından 350 temsilci Kolomb Günü kutlamalarına karşı olduklarını göstermek üzere ilk Intercontinental Gathering of Indigenous People in the Americas toplantısını Ekvador'un başkenti Quito'da yapmıştır. Sonraki yaz, Davis, Kaliforniya'da Quito konferansını takip eden bir toplantıda yüzden fazla Kızılderili bir araya gelmiş ve 12 Ekim 1992 gününü "Uluslararası Yerli Halklar Dayanışma Günü" olarak ilân etmişlerdir. ABD'nin en büyük ekümenik yapılanması olan National Council of Churches, Kolomb Günü kutlaması yapmaktan kaçınmaları konusunda Hristiyanları uyarmış ve demiştir: sonradan gelenler için yeni özgürlük, umut ve fırsat olan Kolomb Günü, yerliler için zulüm, bozulma ve soykırım için bir fırsat günüdür.[171]
Benzer şekilde Şükran Günü kutlamaları ABD Kızılderililerine karşı yapılan soykırımın kutlaması olarak görülmektedir.[13]
Kuzey Amerika'da ve Yerli Amerika'da soykırım çalışmalarının historiyografisi (tarih yazımı) ağır ilerlemektedir.[3] Büyük ölçüde sonuçsuz definitionalist tartışma tuzaklarından kaçınarak, soykırım Kuzey Amerika'da yaygın olsun ya da olmasın ortaya konması ve polemikten uzak bilginlerin bilim literatürüne değerli katkıları olmuştur. Dengeli ve dikkatle araştırılmış, bölgesel ya da tematik dar (monografik) çalışmaların genişleyerek sürmesi ve ileriki yıllarda artması beklenmektedir. Gelecek yıllarda yapılacak daha derin ve kapsamlı çalışmalar Kuzey Amerika'nın geçmişini ortaya koyacaktır.[3]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.