Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
İyonya Ayaklanması Aiolis, Doris, Kıbrıs ve Karya'nın birleşmesiyle, Önasya üzerindeki Ahameniş İmparatorluğu hakimiyetine karşı geliştirdikleri, MÖ 499–493 tarihleri arasında gerçekleşen askerî bir ayaklanmadır. İyonya şehir devletlerini ayaklanmaya iten neden esas itibarıyla Önasya üzerindeki Pers hakimiyetiydi. Öte yandan Milet'in iki tiranının, Histiaeus ile Aristagoras'ın kişisel karar ve uygulamaları, ayaklanmayı başlatan ve sürükleyen görünürdeki ana dinamikler olmuştur.
İyonya Ayaklanması | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Antik Çağ'da Önasya | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
İyonya, Aiolis, Doris, Karya, Atina, Eretria, Kıbrıs | Ahameniş İmparatorluğu | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Aristagoras Charopinos, Hermophantus, Eualcides , Melanthius, Histiaeus, Phokaia'lı Dionysius |
Megabates, Artaphernes, Daurises†, Hyamees, Otanis, Datis |
İyonya kent devletleri MÖ 540 dolaylarında Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve bu tarihten itibaren her kent, Sard'daki Pers Satrap'ının atadığı o kentin yurttaşı olan bir tiran tarafından yönetildi. Doğal olarak bu tiran, Pers Sarayı ile tartışmasız işbirliği halinde olabilecek kişiler arasından seçilmekteydi. Dönemin Milet tiranı Aristagoras, Pers Kralı I. Darius'un kardeşi ve aynı zamanda Sard Satrabı[not 1] olan Artaphemes'le, durumunu sağlamlaştırmak için MÖ 499 yılında ortak bir sefere girişmiştir. Söz konusu seferin amacı Nakşa'nın ele geçirilmesiydi. Fakat seferin hezimetle sonuçlanması, Aristagoras'ın bir tiran olarak görevden uzaklaştırılmasını getirecekti. Bu durumda Aristagoras, İyonya kent devletlerini I. Darius'a karşı bir ayaklanmaya teşvik etmeye yöneltmiştir.
Atina ve Eretria'dan gönderilen birliklerce de desteklenen İyonya kuvvetleri MÖ 498 yılında Sard'a yürüdüler. Saldırı aşağı şehri ele geçirildi. Ancak Artaphernes, emrindeki kuvvetlerle kaleye çekilerek savundu. Bu arada aşağı şehirde yangın çıkması ve yayılması kuşatmacıları güç duruma düşürdü, kuşatmayı kaldırarak İyonya'ya geri dönmek üzere yürüyüşe geçtiler. Ancak İyonya'ya dönüşte bu birlikler, onları izleyen Pers kuvvetlerince Efes dışında muharebeye zorlandılar ve Efes Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğradılar. İyonya Ayaklanması'nın tek saldırı harekâtı bu seferdir. Bundan sonra İyonya kent devletleri hep savunmada kalmıştır. Ancak Pers Sarayı'nın tepkisi son derece saldırgan olmuştur. Pers orduları, MÖ 497 yılında isyan bölgesinin dıştan sararak istila etmeyi amaçlayan bir şekilde üç koldan saldırıya geçtiler. Ancak Karya'nın da ayaklanmaya katılması saldırı planlarını değiştirmiştir. En büyük ordu, ayaklanmanın yayılmasını önlemek için Karya topraklarına yönelmiştir. Pers ordusu Karya içlerinde başarılı bir ilerleme gösterdi. Ancak Halikarnas'a kuş uçuşu 4 km. mesafedeki[1] Pedasa yaklaşımında bir tuzağa düşürülen bu ordu bütünüyle imha edilmiştir. Bu yenilgi, MÖ 496 ve 495 yıllarında taraflar arasında bir denklik sağlamıştır.
Pers ordusu ve donanması MÖ 494 yılında yeniden gruplanarak bu kez ayaklanmanın merkezi durumunda olan Milet'e doğrudan bir saldırıya girişti. İyonya donanması Milet'i denizden savunmaya çalıştı. Ancak Sisam'ın desteğini çekmesi üzerine Lade Deniz Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğradılar. Pers kuvvetleri bu zaferin ardından Milet'i kuşattı ve kentin düşmesiyle halkı köle edildi. Bu art arda gelen yenilgiler, ayaklanmayı kesin olarak sona erdirmiştir. Sonuçta Karyalılar da Pers hakimiyetini kabul ettiler. Pers kuvvetleri, İyonya'da genel olarak adil ve dürüst bir barış uzlaşması uygulamaya konuluncaya kadar, MÖ 493 boyunca, Anadolu'nun batı kıyılarındaki halen direnen kentlerin üzerine gitmiştir.
İyonya ayaklanması Grek dünyasıyla Pers İmparatorluğu arasındaki ilk büyük çatışmaları temsil etmekte ve bu haliyle Yunan-Pers Savaşları'nın ilk dönemini ifade etmektedir. İyonya Ayaklanması'nın sonunda her ne kadar Önasya yeniden Pers hakimiyeti altına girmiş olsa da I. Darius, Atina ve Eretria'yı, ayaklanmayı askerî olarak destekledikleri için cezalandırmaya kararlıydı. Öte yandan pek çok Grek kent devleti, imparatorluğun istikrarı yönünde halen bir tehdit oluşturmaya devam ediyordu. Herodot'a göre bu durum I. Darius'un Yunanistan'ın tümünü işgale karar vermesine neden olmuştur. Dolayısıyla, MÖ 492'de başlayan İlk Pers Genel Saldırısı, bir bakıma İyonya Ayaklanması'nın doğrudan bir sonucu olacaktır.
İyonya Ayaklanması konusunda başlıca kaynak, neredeyse sadece Karyalı tarihçi Herodot'un tarihidir.[2] "Tarihin babası" olarak bilinen[3] Herodot, Önasya'daki o zaman için Pers hakimiyetinde olan Halikarnas'ta MÖ 484 yılında doğmuştu. Herodot, Historia adlı çalışmasını MÖ 440-430 yılları arasında yazmıştır. Bu çalışmasında Yunan-Pers Savaşları'nı anlatmıştır. Söz konusu savaşların MÖ 450 yılında sona erdiği[4] düşünülürse, Herodot'un bu çalışması, konu aldığı olaylarla çağdaş sayılır. Herodot'un tarzı tümüyle öyküleştirme tarzıydı ve en azından batı toplumları açısından tanınan bir tarih anlatımı olarak görülmektedir.[4] Herodot'un, olayları tanrıların istek ve kaprislerine, kişilerin iddialarına dayanmadan diğer yandan olayların tarihsel değerlerini nispeten objektif vermesi, bir tarihçi için aranan bir nitelik dizisi olarak kabul edilmektedir.[4]
Herodot'tan sonraki, Tukididis gibi bazı tarihçiler, her ne kadar onun tarzını izlemişlerse de eleştirmekten geri kalmamışlardır.[5][6] Bununla birlikte Tukididis kendi tarih çalışmasını, Herodot'un bıraktığı yerden, Sestos Kuşatması'ndan başlatmayı seçmiştir. Muhtemelen, Herodot'un çalışmasının düzeltilmeye ya da yeniden yazılmaya gerek duymayacak kadar doğru olduğunu düşünmüştü.[6] Diğer yandan Plutarkhos da bir denemesinde Herodot'u yeterince Yunan yanlısı olmamakla suçlayarak eleştirmiş, "barbarperver" olarak tanımlamıştır.[7] Sonuç itibarıyla Rönesans Avrupa'sında çok okunmaya devam ediyor olsa da Herodot hakkında olumsuz bir yargı sürmüştü.[8] Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde, bir kısım arkeolojik bulgularla defalarca desteklenince Herodot'un değeri kabul edilir olmuştur.[9] Günümüz yaygın görüşü, Herodot'un çalışmasının son derece değerli bir tarih kaydı olduğu yönündedir. Bununla birlikte, özellikle birliklerdeki mevcutlar ve tarihler konusunda verdiği ayrıntıların yer yer kuşkuyla karşılanması da söz konusu olmaktadır.[9] Öte yandan halen birçok tarihçi, Herodot'un anlatımının Pers karşıtı bir eğilimde olduğuna ve olayların, dramatik bir etki yaratmak amacıyla abartılmış ya da süslenmiş olduğu kanısındadır.[10] Herodot'ta Pers karşıtlığı yanında ilginçtir ki özellikle İyonya Ayaklanması konusunda İyonyalılara karşı olan bir tarafgirliğe işaret eden çağdaş araştırmacılar vardır. Örneğin George Beardoe Grundy, Herodot'un "yaşamın herhangi bir bölümünde İyonya'lılar hakkında söylenecek hemen hiçbir sözü" olmadığını yazmaktadır. Andrew Robert Burn ise "kin doludur ve dürüst değildir" demektedir.[11]
Bronz Çağı Çöküşü ardından Antik Yunanistan'da saray ekonomilerinin çökmesiyle nüfusun önemli bir bölümü, daha güvenli bulunan Önasya'ya göç ederek oralarda yerleştiler. Bu yerleşimciler Antik Yunanistan'ın dört ana kabilesinden üçü olan Aioller, İyonlar ve Dorlardır.[12] İyonya boyları, Lidya ve Karya kıyılarına yerleşerek İyonya'yı oluşturacak 12 kent devleti kurdular.[12] Paniyonya Birliği olarak bilinen bu birliğe daha sonra Smyrna da katılmıştır.[13] Bu kentler Karya'da Milet, Myus, Priene, İyonya'da Efes, Colophon, Lebedos, Teos, Klozomenai, Phokaia, Erytrae ve Ege Adaları'nda Sisam ile Sakız'dır.[14] Her ne kadar bu İyonya kentleri bağımsız birer yönetim birimiyse de, ortak bir kültürel mirası paylaşmaktaydılar ve bunun ortaya konuluşu olarak Panionion'da Poseidon Helikonios onuruna festivallerin düzenlendiği ve ortak kararların alındığı ortak tapınak ve toplanma mekanlarını oluşturmuşlardı.[13] Böylelikle, diğer kent devletlerinin, hatta bunun dışında kalan İyonya kabilelerinin de benimsediği bir kültürel birlik oluşturdular.[15][16] Batı Anadolu kent devletleri, MÖ 560 dolaylarında Lidya Kralı Krezüs tarafından istila edilene kadar bağımsızlıklarını sürdürdüler. Ege Adaları'nın kent devletleri için ise, Persler henüz Fenike'yi istila etmediği, bir donanmaları olmadığı için bağımsızdılar.[17] Bu tarihten Akamenid İmparatorluğu'nu kuran II. Kiros tarafından yıkıldığı tarihe kadar (MÖ 564[18]) Lidya hakimiyetinde kaldılar.[19]
II. Kiros, Lidya'yla savaş halindeyken İyonya kentlerine elçiler göndererek Lidya hakimiyetine baş kaldırmalarını istemişti. Ancak İyonya kentleri bu isteği geri çevirdiler.[20] Savaşların sonunda Lidya çökünce İyonya kent devletleri bu kez II. Kiros'a bir teklif ilettiler. Buna göre Kroisos'a bağımlıkları, aynı şartlarla Ahameniş İmparatorluğu'na geçecekti.[19] Bu kez de II. Kiros, savaş öncesinde kendisiyle işbirliği yapmamış olduklarını ileri sürerek bu öneriyi reddetmiştir. İyonya ve Aiolis kent devletleri bunun üzerine Sparta'ya elçiler göndererek yardım istediler, ancak olumsuz yanıt aldılar. Fakat Sparta, Batı Anadolu'ya bir gemi asker gönderdi. Bunlar Sard'a bir elçi göndererek Grek kentlerinden biri olsun istilaya uğrarsa bunun hesabının sorulacağı tehdidinde bulundu.[21] II. Kiros bu hakaretin intikamını almaya karar vermişti, fakat Babil'de sorunları vardı, esasen o sıralar Batı Anadolu'yu pek önemsemiyordu. Sard'da küçük bir birlik bırakarak ordunun büyük kısmıyla Babil'e döndü. Lidya hazinesi de Paktyas adında güvendiği bir Lidyalıya emanet etti.[22] Ancak Pers ordusu uzaklaştıktan kısa bir süre sonra Paktyas, elindeki hazineyle sahil kesimlerinden asker toplayarak Sard üzerine yürüdü ve kenti kuşattı.[23] Bunun üzerine Kiros, Med generali Mazares'i Lidya üzerine gönderdi. Mazares'in görevi Lidyalıları itidale çağırmak, (Kroisos'un ricasını kırmamıştı) ve Paktyas'ı ele geçirmekti.[24] Ancak Mazares Sard'a ulaşmadan önce Paktyas ve askerleri çekilmişti. Lidyalılar yeni düzene uyum sağladılar.[25] Sonunda Mazares, Paktyas'ı ele geçirdi. Ama ona yardım edenleri cezalandıracaktı. Priene'yi ele geçirdi, tüm Menderes Ovası'nı ezip geçti, Magnesia'yı yağmaladı. Ancak bu sırada hastalanıp öldü.[26] Yerine bir Med generali olan Harpagos gönderildi. Harpagos, birçoğunun duvarları önüne toprak yığarak çok sayıda kenti ele geçirdi. General Harpagos'un ilk saldırısı Phokaia (günümüzde Foça) üzerine olmuştur.[27] Fakat bu arada kent halkı, Pers hakimiyetine girmektense kentlerini deniz yoluyla terk ederek Phokaia'ya giderek buradaki Pers garnizonunu kılıçtan geçirdiler.[28] Ardından Korsika'ya gidip orada yerleştiler.[29] General Harpagos daha sonra Teos'a (günümüzde Seferihisar) yönelmiştir. Teosluların bir kısmı Ege Denizi'nin kuzey sahillerindeki Abdera'ya göç ettiler.[30] Önasya'daki Milet dışındaki diğer kentler de istila edildi. Milet daha önce Kiros'la anlaşmıştı ve bu anlaşmaya bağlı kalmıştı. Adalardaki kent devletleri de, Batı Anadolu'da olanları haber alarak çatışmaya girmeden Pers hakimiyetine boyun eğdiler.[31]
Ancak Pers İmparatoroluğu için İyonya kentlerini hakimiyet altında tutmak, istila edilmiş olan diğer imparatorluk bölgelerine oranla bazı güçlükler göstermektedir. II. Kiros, İmparatorluğun diğer bölgelerinde Musevi din adamları gibi, kitlelerin tutumunu etkileyebilecek, özellikle dini otoriteye sahip grupları, hakimiyetini güçlendirmek amacıyla desteklemiş, kollamıştı.[32] Söz konusu dönemde Yunanistan'da benzer bir seçkin zümre yoktu. Her ne kadar aristokrat bir toprak sahipliği varsa da bu sınıf kendi içinde birlik halinde değildi, hatta kaçınılmaz olarak birbirine rakip durumdaydı.[32] Bu yüzden Persler İyonya kent devletlerinde bir tiranın yönetime gelmesini, kendilerini İyonya'nın iç çatışmalarına sürüklese de desteklemek durumunda kalmışlardır. Bir başka risk de bazı tiranların kendi yönetimlerini olabildiğince bağımsız kılma girişimleri olabilecekti ve bunların bir şekilde değiştirilmesi zorunluydu.[32] Tiranlar da ayrıca zorlu bir işin üstesinden gelmeliydiler, vatandaşlarının Pers düşmanlığını yumuşatmalı, mümkünse gidermeliydiler.[32]
İyonya'nın istilasından 40 yıl sonra, Pers kralı I. Darius'un döneminde, (ki Büyük Kiros'un ardından tahta çıkan üçüncü kraldı) Milet tiranı Aristagoras da kendini, içinden çıkılması bu güç bir durumda bulmuştur.[33] Aristagoras'ın amcası Histiaeus, MÖ 513 yılında I. Darius'la sefere katılmıştı. İstediği ödül sorulduğunda istila edilmiş Trakya topraklarının bir bölümünü talep etmişti. Bu istek yerine getirilmekle birlikte Histiaeus'un hırsı, I. Darius'un danışmanlarının dikkatinden kaçmamıştır. Sonuçta, daha fazlasıyla ödüllendirildi ve Kral'ın yakın çevresine dahil edilerek kışlık başkent Susa'da kalması istendi. Aristagoras, Milet tiranlığını Histiaeus'tan devraldığında, kentte Pers hakimiyetine karşı duyulan hoşnutsuzluk artmaktaydı. Bu arada Nakşa'dan kovulan hali vakti yerinde bazı sürgünler MÖ 500 yılında Aristagoras'a baş vurarak Ada'yı ele geçirmesi için teşvik ettiler.[34] Dahası, tüm seferin masraflarını karşılayaklarına söz verdiler ve diğer Kiklad Adaları'nın da Darius'a boyun eğeceğini vadettiler.[35] Nakşa'yı istila etmekle Milet'teki durumunu güçlendireceğinin hesabını yapan Aristagoras, Lidya Satrap'ı Artaphernes'e bir teklifle yaklaştı. Eğer Artaphernes, bir orduyla kendisini askerî yönden desteklerse, Nakşa'yı ele geçirdiğinde ki böylece I. Darius'un İmparatorluğu'nun sınırlarını genişletmiş olacaktır, ele geçen ganimetten, genişleteceği ordusunun maliyetini karşılamakta kullanabileceği bir pay verecekti.[36] Artaphernes prensip olarak bu teklifi kabul etti. Aristogoras 100 geminin yeterli olacağını söylemişti ama Artaphernes 200 gemi vermeyi vadetti. Ancak sefer için I. Darius'tan izin alınımalıydı.[37] I. Darius bunu onaylayınca, ertesi yıl 200 trireme'den oluşan bir donanma Nakşa'ya saldırı için Megabates komutası altında toplandı.[38] Megabates, I. Darius'un kuzeni, Artaphernes'in kardeşidir.[39]
Artaphernes MÖ 499 yılı bahar aylarında Pers kuvvetlerini hazırladı ve bu kuvvetleri iki yüz triremeden oluşan bir donanmayla birlikte kendisinin ve Darius'un kuzeni Magabates komutasına verdi.[38] Bu kuvvetlerle Milet Limanı'na yanaşan donanma, Aristagoras'ın kuvvetlerini de alarak Nakşa'ya yelken açmıştır.[40] Aristagoras, Nakşa yolundayken Megabates'le görüş ayrılığına düşmüştür. Herodot'a göre Magabates, Nakşa'ya bir haber göndererek yaklaşmakta olan istila tehdidini haber vermişti.[41] Bu açıklama mümkün görünmekle birlikte, yenilgiden sonra Aristagoras'ın yenilgiye kendi dışında bir neden göstermek için yaydığı bir mazeret de olabilir.[2] Sonuç itibarıyla kent, bir kuşatma için iyi hazırlanmıştı ve dahası Nakşalılar Pers kuvvetleri karşısında kentlerini başarıyla savundular. Nakşa'nın dört ay boyunca inatla direnmesi sonucunda hem Pers tarafının, hem de Aristagoras'ın, seferin devamını getirecek parasal kaynakları artık tükenmişti. Kuşatmayı sürdürecek mali olanaklar kalmayınca, çaresizlik içinde kuşatma kaldırıldı, askerler gemilere bindirilerek İyonya'ya geri dönüldü.[42]
Herodot her ne kadar ayaklanmayı Aristagoras ve Histiaeus'un kişisel ihtiraslarına bağlıyorsa da, İyonya'nın iç dinamiklerinin ayaklanmak için olgunlaşmış olduğu açıktır. Yine Herodot'a göre ayaklanmayı hazırlayan birincil etmen, Pers Sarayı'nın, İyonya kent devletleri yönetimine tiranları getirmesiydi.[2] Geçmişte zaman zaman tiranlar tarafından yönetilen Grek kent devletleri olmuşsa da bu hükûmet biçimi her seferinde, bir süre sonra çökmeye mahkûm bir hükûmet biçimi olmuştur. Fakat geçmişteki tiranlar, güç ve liderliğe az çok sahip yöneticilerdi. Oysa Pers Sarayı tarafından atananlar bu yönlerden daha sıradan insanlardı. Pers askerî gücü tarafından desteklenen bu tiranlar halk desteğine gereksinme duymuyorlardı ve bu yüzden yönetimler daha baskıcı ve keyfiydi.[2]
Bu dönemde, Karadeniz, Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nın batı kıyılarıyla Trakya kıyıları Pers kontrolüne geçmişti. Bu durumda Yunanistan ve Batı Anadolu kentlerinin bu bölgelerle ticareti kesilmiştir. Karadeniz kıyılarında özellikle Milet'in yaygın bir kolonileşmesi mevcuttur. Bu kıyılardaki Pers hakimiyetinin yarattığı ve ticareti ilgilendiren diğer bir sorun ise bu kolonilerden gelen buğdayın kesilmesidir.[43] Diğer yandan Pers Sarayı, boyun eğdirdiği Batı Anadolu'daki tüm kent devletlerinden haraç alınıyordu.[44] Esas olarak bu nedenlerle Aristagoras'ın hareketi bir kuru ot yığınına düşen kıvılcım gibi hızla yayılan etkilerle ayaklanmayı ateşlemiştir. Hemen her kent devletinde tiranlık yerine demokrasi hükûmet şekline geçilerek ayaklanma başlatılmış oldu.[45]
Nakşa'yı feth etme yolundaki girişimin başarısızlığı Aristagoras için zor aşılacak sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bir yandan, Artaphernes'e verdiği sözü yerine getirememiştir, diğer yandan da sınırlarını batı yönünde, hiçbir mali külfete katlanmadan genişletme beklentisi içine ittiği Pers Sarayı'nda düş kırıklığı yaratmıştır. Bu durumda, Satraplık'ın onu görevden alması kaçınılmaz gibi görünmektedir. Durumunu düzeltmek için giriştiği seferin sonucu, durumu daha da içinden çıkılmaz duruma sokmuştu. Pers Sarayı'ndaki itibar ve güven kaybını gidermek için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ayaklanma başlatmak için bir plan yapmaya başlamıştı ki tam bu sırada Pers başkenti Susa'dan bir adam geldi. Herodot bu adamın amcası Histiaeus'un kölesi olduğunu yazmaktadır. Histiaeus, en güvendiği kölesinin başını kazıtmış, kafatası derisine mesajını dövme ile yazdırmıştı. Saçlar uzayıncaya kadar beklemiş, sonra köleyi Milet'e göndermiştir. Köle, Aristagoras'tan saçlarını kazıtmasını istemiştir. Böylece mesaj görünür hale geldi. Mesajda Pers Kralına başkaldırması gerektiği yazıyordu. Histiaeus böylece rehine olarak tutulduğu Susa'dan Milet'e gönderileceğini umuyordu, kendisi için başka umut göremiyordu.[46]
Bunun da etkisiyle ayaklanma başlatmak yönünde kesin kararını veren Aristagoras, MÖ 499 yılı baharında Milet'teki kendisine yakın bir grubun üyeleriyle bir toplantı düzenlemiştir. Durumu anlattı, Histiaeus'un mesajını ortaya koydu.[47] Toplantıya katılanların biri hariç tümü de Herodot'a göre ayaklanma lehinde idi. Tarihçi Hekataios Pers Kralı'na karşı savaşılmaması gerektiğini ileri sürdü. Ancak kimseyi ikna edemeyince denizde güçlü olmayı sağlamalarını tavsiye etti.[48] Bunu yapabilmek için de Krezüs'ün Didim Apollon Tapınağı'na bağışlamış olduğu hazineye el konulmalıydı. Hekataios Milet'in güçlü bir donanma için yeterince parası olmadığını biliyordu.[49] Ancak önerisi üzerinde durulmadı ve ayaklanmaya karar verildi. İçlerinden biri Myus'a gönderdiler. Nakşa Seferi'ne katılan donanma henüz oradaydı. Amaç, katılan kent devletlerinin tiranlarını ele geçirmekti. Myus'ta halen Aiol ve Doris bölgelerinden Midilli, Mylasa (günümüzde Milas), Kyme gibi Grek kent devletlerinden birlikler ve tiranları vardı.[50] Herodot açıkça böyle bir şey ifade etmese de, Aristagoras'ın tüm orduyu ayaklanmaya katılmak için kışkırttığı[2] ve Pers kuvvetlerine destek sağlamaması için gemileri de kontrol altına aldığı ileri sürülmüştür.[45] Bu durum, Perslerin İyonya'ya denizden bir saldırı başlatmalarının gecikmesini açıklayabilmektedir, yeni bir donanma kurmak gerekmiştir.[51]
Hemen ardından Aristagoras bir tiran olarak konumunu terk ediyor, Milet'de demokrasiyi ilan ediyordu.[45] Herodot, Aristagoras'ın politik gücünden böylesine vazgeçmesini (göz boyama olarak tanımlasa da) bir gösteri olarak görmemektedir, tümüyle pratik bir amacı vardır. Ona göre bu tutum, Miletlilerin tümüyle ayaklanmaya katılmasını sağlamak içindi.[52] Ayaklanmayı diğer kent devletlerine yaymak için de gemilerde ele geçirilen tiranları kentlerine gönderdi. Bu kentlerin de desteğini kazanmak istiyordu.[52] Diğer kent devletlerinde tiranlar alaşağı edildi. Mylasalılar tiranlarını surların dışına sürükleyip taşa tutarak öldürdüler. Bunun dışındaki kent devletlerinin tiranları ise sürgün edildi.[53]
Aristagoras Önasya'daki tüm Grek dünyasını ayaklanma içine çekmeyi başardı. Fakat, Pers kuvvetleriyle savaşabilmek için güçlü müttefiklere de ihtiyaçları olduğunu da fark etmiştir.[54][55] Bu düşünceyle MÖ 499 kışında bir triremeyle, savaş konularında en atak Grek kent devleti olan Sparta'ya gitmiştir.[54] İlk önemli görüşmesi Sparta Kralı I. Kleomenes'le olmuştur. Aristagoras, Kral'ı ikna etmek için alışılageldik bir yol izledi, önce Spartalılar'ı övdü, sonra Pers silahlarının zayıflığını anlattı. Dedi ki, "Siz tüm dünyanın en iyi savaşçılarısınız" Persler'in savaşa yatkın olmadığını söyledi. "Pers askerleri" dedi, "Ok, yay ve kısa mızraklar kullanır. Ayaklarına pantolon giyer, başlarına türban takar. Onları yenmek öyle kolaydır ki!" Savaşın getireceği ganimetlerden söz etti, altın, gümüş, pirinç, ince işlenmiş kumaşlar, yük hayvanları, bunları saydı döktü. "Sizin olabilir, isterseniz eğer" dedi. Bunları anlatırken, her şeyi mahvedecek bir hata yaptı, ortaya bronz üzerine işlenmiş bir dünya haritası çıkarmıştı. Pers ülkesine giden yolu parmağıyla işaret ede ede kısa açıklamalar yaptı. Kilikya'ya gelince, "Her yıl krala 500 talent haraç öderler" dedi. Armenyalılar'dan söz etti, yüzlerce büyükbaş ve küçükbaş hayvanları olduğundan. En son Susa'yı, "Büyük Kral"ın sarayının olduğu kentti gösterdi. Sparta Kralı yanıtı için üç gün süre istedi ve günü geldiğinde, İyon Denizi'nden Pers Başkentine kaç günde gidilebileceğini sordu. Aristagoras'ın cevabı "üç ay"dı. Görüşme aşağı yukarı bu noktada sona erdi, Kral'ın cevabı olumsuzdu.[56] Sparta Kralı I. Kleomenes, Pers ülkesinin ne kadar büyük olduğunu görerek teklifi reddetmiş olmalıdır.[57] Ancak Aristagoras'ın devam eden tüm ısrarına karşın Sparta Kralı, Perslere karşı Grek liderliği yönündeki teklifi geri çevirdi. Aristagoras bunun üzerine Atina'ya gitmiştir.[55] Zaten I. Kleomenes, gece olmadan Sparta'dan ayrılmasını emretmiştir.[58] Atina ise kısa süre önce yönetimdeki tiranı devirip demokratik bir hükûmet şekli kurmuştu. Bu demokrasi uğruna mücadelelerinde Pers İmparatorluğu'ndan yardım istemişlerdi. Bu yardım karşılığında Pers hamiliğini kabul etmeyi önermişlerdi.[59] Ne var ki birkaç yıl sonra Hippias yeniden iktidarı ele almak için Sparta'nın desteğinde girişimde bulunmuştu. Hippias'ın bu çabaları başarısız oldu ve Artaphernes'e sığındı. Orada Onu, Atina'ya boyun eğdirme konusunda kendisine yardım yönünde razı etmeye çalıştı.[60] Atina Artaphernes'e elçiler göndererek onu tavır almaktan vazgeçirmeyi denediler. Fakat Artaphernes Hippias'ı bir tiran olarak başa geçirmeleri için talimat verdi.[55][61] Bekleneceği gibi Atinalılar buna şiddetle karşı çıktı ve Pers imparatorluğu ile ilişkileri oldukça gergin bir duruma gelmiş oldu.[61] Tüm bu olayların getirdiği noktada, zaten Pers İmparatorluğu'ndan düşmanca bir tutum bekleyen Atina, bu yüzden İyonya Ayaklanması'nı destekleyecek konumdaydı. Öte yandan gerçekte İyonya demokrasileri Atina örneğinden esinlenmişti. Dahası İyonya kentleri başlangıçta birer Atina kolonisiydiler. Bu etmenler de Atina'nın İyonya Ayaklanması'nı desteklemesinde kuşkusuz ki etkili olmuştur.[55]
Aristagoras Eretria'yı da İyonya Ayaklanması'na yardım göndermek yönünde ikna etmede başarılı olmuştur. Herodot, Aristagoras'ın Atina'da, Sparta'da Kral'a söylediklerine benzer şeyler söylediğini yazmaktadır. Buna karşın Atinalılar'ı ikna etmiştir. Bu durumdan Herodot'un çıkardığı sonuç, kalabalıkların gözünün boyamanın, tek kişinin gözünü boyamaktan daha kolay olduğudur. Bir Spartalı'yı ikna edememiştir ama 30 bin Atinalı'yı "kandırabilmiştir".[62] Ancak Eretria'nın bu yardımı gönderme nedenleri çok net açıklanmış değildir. Muhtemelen ticari nedenler önemli olmuştur. Eretria, Ege'deki Pers hakimiyetinin tehdit ettiği ticarete dayanan bir kentti.[55] Bir diğer bakış açısından, Herodot, Eretria'nın bir süre önce Lelantine Muharebesi'nde kendisine destek veren Milet'e borcunu ödemek istediğini ileri sürmektedir.[63]
Aristagoras kış boyunca ayaklanmayı alevlendirmek için çaba harcamıştır. Örneğin bir olayda, Trakyalı bir halk olan ve I. Darius tarafından Frigya'ya sürülen halka, ülkelerine geri döneceklerini vadetmiştir. Herodot, Aristagoras'ın bu işte tek amacının Pers yüksek komutanlığını kışkırtmak olduğunu yazmaktadır.[64]
Beşi Eretria'dan, yirmisi Atina'dan olmak üzere toplam 25 triremeden oluşan bir kuvvet, MÖ 498 baharında İyonya'ya gitmek üzere yola çıkmıştı.[51][63] Herodot, Atinalı amiral Melanthius komutasında olan Atina filosundaki bu 20 geminin, hem Grekler hem de Persler için felaketlerin başlangıcını oluşturduğunu yazmaktadır.[65] Filo esas İyonya kuvvetleriyle Efes yakınlarında birleşti.[66] Milet kuvvetlerinin komutasını üstüne almayan Aristagoras general olarak kardeşi Charopius'u ve yine bir Milet'li olan Hermophantus'u atamıştır.[63] Aristagoras'ın seçtiği hedef olan[63] Artaphernes'in Satraplık başkentine ilerleyen bu kuvvete daha sonra Sard dağlarını aşarken Efesliler rehberlik etmişti.[51][67] Pers savunması hazırlıksız yakalandı ve herhangi bir çatışma olmadan Grek kuvvetleri aşağı kenti tümüyle istila ettiler. Ancak Artaphernes halen önemli bir kuvvetle yukarı şehirdeki iç kaleyi tutmaktaydı.[67] Kenti istila ettiler ama yağmalamadılar. Fakat askerlerden bir sazdan ki pek çoğu öyleydi bir evi ateşe verince yangın kısa sürede kenti sardı.[68] Kaledeki Pers kuvvetleri yanan şehir tarafından kuşatılmış oldular. Fakat savaşa devam etme olanağı kalmayan Grek kuvvetleri muharebeyi bırakarak Efes'e geri dönmek üzere yürüyüşe geçtiler.[69] Aşağı kentteki yangın yayılınca alevler Kibele Tapınağı'na da sıçradı ve tapınak yandı. Persler daha sonra İyonyalılar üzerine yürürken ve tüm Batı Anadolu tapınaklarını ateşe verirken bunu bir bahane olarak kullanacaklardır.[70]
Herodot, I. Darius'un Sard'ın yakıldığı haberini aldığında, önce kimin yaktığını sorduğunu yazmaktadır. I. Darius daha sonra Atina'dan intikam alma yemini etmiş, bir hizmetkarını, günde üç kez, "Efendi, Atinalıları hatırla" diyerek yeminini hatırlatmakla görevlendirmiştir.[71]
Herodot, Sard'a saldırıldığı haberi üzerine Kızılırmak'ın batı kesimindeki Pers kuvvetlerinin toplandığını ve Artaphernes'e yardım için Sard'a doğru yürüyüşe geçtiklerini yazıyor.[70] Bu kuvvetler Sard'a ulaştıklarında, Grek kuvvetlerinin henüz ayrıldıklarını öğrendiler ve onları izlemek üzere Efes yönünde yürüyüşlerine devam ettiler.[72] Efes yakınlarında Grek kuvvetleriyle temasa geçildi. Grek kuvvetleri dönüp muharebe düzeni almak ve savaş için hazırlanmak zorunda kaldılar.[72] Tarihçi Holland, ilk önce bölgeye ulaşan Pers kuvvetlerinin büyük bölümünün süvari kuvveti olduğunu ileri sürmektedir. Holland'a göre Grek kuvvetlerine ancak bu şekilde yetişebilirlerdi.[51] Diğer açıdan bu son derece mantıklı bir açıklamadır. Yaya birlikler üzerine çullanan süvari için bir artçı müfreze tertipleyip, esas birliklerin geri çekilmesine olanak vermek gibi bir çözüm işe yaramazdı. Bu durumda İyonya ve müttefikleri, bütün kuvvetleriyle savaş düzeni alarak muharebeyi o hatta kabul etmek zorunda kalmış olmalıdır. Öte yandan, dönemin Pers süvarisi esas olarak ok ve mızrak taşıyordu ve taktikleri, düşmanlarını sürekli ok ve mızrak atışlarıyla yıpratmaya dayanıyordu ki ilerleyen yaya birlikler için bu taktik son derece yıpratıcı olacaktır.[73]
Moralsiz ve yorgun Grek kuvvetleri Pers ordusu için kaçınılmaz olarak zayıf bir rakipti. Yine de muharebeden kaçınma olanakları yoktu ve savaşa girdiler.[51] Eretrialı General Eualcides de aralarında olan birçoğu bu muharebede öldürüldü.[74] İyonyalılar kendi kentlerinde savaşa devam etmek üzere çekilirken Atinalılar ve Eratrialılar gemilere kaçmayı başardı ve Yunanistan'a döndüler.[51][74]
Bu yenilginin ardından Atina ile İyonya arasındaki ittifak da çözülmüştü ve Perslerin karşısındaki kuvvet güç kaybetmişti. Atinalılar kentlerine döndüler ve Aristogaras'ın tüm mesajlarının yakarışlarına karşı İyonya'ya yardıma gitmediler. Yine de İyonyalılar ayaklanma durumunda kaldılar.[75] Herodot, İyonyalıların Çanakkale Boğazı'na gemiler göndererek Byzantion dahil olmak üzere bölgedeki tüm kentleri kontrolleri altına altıklarını, daha sonra güneye yelken açarak Karya'nın büyük bir bölümünü yanlarına çektiklerini yazmaktadır.[76] Hatta ayaklanmaya yanaşmayan Kaunos, Sard'ın yakılmasından sonra Pers hakimiyetine baş kaldırmıştır.[77] Fakat Pers Sarayı Efes'te elde ettiği zaferle yetinecek gibi görünüyordu ve Pers kuvvetleri Efes üzerine yürümediler. Fakat bu arada etkili bir konuşma saydesinde Histiaeus'un, kontrolü yeniden ele geçirmek üzere İyonya'ya gitmesini kabul etti.[78]
Diğer yandan Kıbrıs, Pers Kralı II. Kambises ordularının MÖ 525 yılında Mısır'ı istilasına kadar Mısır hakimiyeti altındaydı. Adadaki Pers hakimiyetinin güçlü dayanaklarından biri de, Ada'nın bakır yataklarını kontrolleri altında tutan Fenikelilerdi. Çok sayıda küçük krallıktan oluşan Kıbrıs siyasi yapısı içinde Salamis Kenti Krallığı zamanla güçlenmiş ve zenginleşmiş, başat güç haline gelmiştir.[79] İyonya Ayaklanması başladığında, Ada'nın gelir kaynaklarından Pers Sarayı'na haraç vermekten kurtulmak isteyen, esasen çoğu Grek kökenli bu krallar,[79] herhangi bir dış teşvik olmadan Pers hakimiyetine başkaldırdı. Ayaklanma, Ada'nın güney sahilinde Fenikeliler'in kontrolü altındaki Amathus dışındaki tüm şehir krallıklarına yayılmıştır.[80] Kısa sürede ayaklanmanın önderi, Salamis Kenti Kralı Gorgus'un kardeşi Onesilus olmuştur. Onesilus, abisinin ayaklanmaya katılmak için ikna etmeye çalıştıysa da Gortus buna yanaşmadı. Bunun üzerine Onesilus, Gorgus'un kent dışında olduğu bir sırada kent kapılarını kapattırarak tahta el koymuş ve Gorgus'u kent dışında bırakarak etkisiz hale getirmiştir.[79] Artık en güçlü ve en zengin kentin kralı olan Onesilus, Amathus dışındaki tüm Kıbrıs krallıklarını ayaklanma için yanına çekmeyi başardı. Ardından Amathus'u kuşattı.[80]
Herodot'un anlatımında Efes Muharebesi'nden sonrası kronolojik olarak çok net değildir. Tarihçiler, Sard ve Efes Muharebelerinin MÖ 498 yılında olduğunu kabul ederler.[51][81] Yine de Kıbrıs'ın MÖ 498'de ayaklandığı ve MÖ 497'ye kadar, kabaca bir yıl özgür kaldığı kabul edilebilir.[82] Herodot'un anlatımıyla, I. Darius'un kızlarıyla evli olan Pers generalleri Daurises, Hymaees ve Otanis komutasında güçlü bir Pers ordusu Kıbrıs'a gönderilmiştir.[83] Bunu haber alan Onesilus, İyonya'nın her yanına haberciler göndererek yardım istemiştir. Herodot, İyonyalıların uzun uzadıya düşünmeksizin Kıbrıs'a büyük bir kuvvet gönderdiklerini yazar. İyonya yardım için bir filo hazırladı ve bu filonun komutasına İyonya Birliği'nce komutanlar atandı.[84]
Kilikya'dan denize açılan Pers kuvvetleri adaya çıkarak Salamis üzerine yürüdüler. Bu arada bir Fenike filosu da adaya ulaşmıştır.[85] Aralarındaki anlaşmaya göre İyonyalılar denizde Fenike filosuna, karada da Kıbrıs kralları Pers ordusuna karşı savaşmıştır.[86]
Karadaki savaşta Pers generali Artybius'un ölmesiyle Kıbrıs kuvvetleri bir başlangıç avantajı yakaladılar. Artybius'u, bir Karyalının yardımıyla Onesilus alt etmişti.[87][88] Ancak muharebenin devamında Kourion Kralı Stesenor taraf değiştirerek ordusuyla birlikte Pers safına geçince Salamis savaş arabaları da taraf değiştirdi. Kısa sürede Kıbrıs kuvvetleri çözüldü ve kaçmaya başladılar. Ölen pek çok askerin yanı sıra Onesilus da savaş alanında ölmüştür.[89] İyonya filosu ise denizdeki muharebe sırasında Fenike filosunu yenilgiye uğratmıştı.[88] Ancak karadaki yenilginin haberini aldı ve derhal İyonya'ya dönmek üzere yelken açıldı.[90] Kıbrıs'ta ise kentler birer birer düşürüldü. En uzun dayanan Soli olmuştur. Beş aylık kuşatmanın sonunda kent düştü.[91]
Önasya'daki Pers kuvvetleri MÖ 497 yılında I. Darius'un üç damadı Daurises, Hymaees ve Otanis komutasında yeniden tertiplenmiştir.[81] Sard'a saldırmış olan İyonya kuvvetlerini yenilgiye uğrattılar, izlediler ve onları gemilere sürdüler. Bu zaferden sonra kentleri aralarında paylaştılar.[82]
Herodot'un bu anlatımı, Pers generallerin Kıbrıs'tan hemen sonra Batı Anadolu'da karşı saldırıya geçtiği anlamına gelmektedir. En büyük Pers ordusuna komuta eden General Daurises Çanakkale Boğazı bölgesini almıştır.[81] Bu bölgedeki kentleri Dardanus, Abidos, Percote, Lampsacus ve Paesus'u, belirli bir plan dahilinde, Herodot'a göre birer günlük kuşatmayla ele geçirmiştir.[92] Herodot'a göre Hellespont'a ve Karya'ya yönelik harekâtlar aynı yıl içinde olmuştur, tarihçilerin çoğu bu olaylar için MÖ 497 yılını öngörür.[81] Ancak Karya'nın da ayaklanmaya katıldığı haberi gelince bu ayaklanmayı bastırmak için ordusuyla güneye hareket etmiştir.[93] Karya'nın ayaklanmaya katılması MÖ 497 yılının ilk ayları olarak görülür.[81]
General Hymaees ise Marmara Denizi yönünde ilerleyerek Cius'u almıştır. Daurises'in güneye hareket ettiğini öğrenince Çanakkale Boğazı üzerine yürüyerek Troas (günümüzde Biga Yarımadası) kentleri de dahil bir dizi Aiol kentini ele geçirmiştir. Ancak bu arada hastalandı ve hastalığının sonunda öldü, böylece başlattığı sefer yarım kaldı.[94]
General Daurises ilerlemesine devam ederek Karya içlerine girmiştir. Karya kuvvetleri bu arada Maeander'in (Büyük Menderes Nehri) bir kolu olan Marsyas Çayı (günümüzde Çine Çayı[95]) üzerinde "Beyaz Sütunlar" olarak adlandırdıkları bölgede toplandılar.[96] Kilikya Kralının bir akrabası Karyalılar'ın nehri geçip, böylece geri çekilmeyi önleyecek şekilde nehri arkalarına almalarını önerdi. Böylelikle askerler cesurca savaşacaklardı. Ancak bu fikir kabul edilmedi ve Pers kuvvetlerinin nehri geçmesine izin verilerek savaşa girildi.[97] Burada amaç Pers kuvvetlerinin sırtlarını nehre dayamaları, böylelikle kaçmalarına olanak vermemekti.[98]
Herodot'a göre Karyalılar, Pers sayı üstünlüğü karşısında ezilene kadar uzun bir süre inatla dövüştüler. Herodot savaşta 10 bin Karyalı'ya karşılık 2 bin Pers askerinin öldüğünü yazmaktadır.[99]
Marsyas Muharebesi'nden sağ kurtulan Karyalılar, Zeus'a adanmış kutsal bir koruluğa çekildiler. Buradaki duruma göre ya Pers kuvvetlerine teslim olacaklar ya da bütün bütün ülke içlerine çekileceklerdi.[100] Ancak bu konu tartışılırken bir Milet ordusu onlara katıldı. Bu takviye kuvvetle savaşı sürdürmeye karar verdiler. Pers kuvvetlerinin Labranda'ya saldırmasıyla başlayan savaş daha da ağır bir yenilgiyle sonuçlanmıştır. Özellikle Milet kuvvetleri ağır kayıplara uğradılar.[101]
Karya kuvvetleri karşısında art arda kazanılan bu başarılar General Daurises'i, Karya direniş noktalarına karşı harekete geçmeye cesaretlendirmiştir. Diğer taraftan Karyalılar savaşta kalmaya karar vererek, Pedasa yaklaşımında Pers ordusuna generalleri Mylasalı İbanollis oğlu Herakleides komutasında bir tuzak hazırlığına girişmişlerdir. Pers ordusu Pedasa'ya gece çöktüğünde ulaşmıştı. Bu, tuzağın etkisini bir hayli arttırmıştır. Sonuçta Pers ordusu imha olurken Daurises ve diğer Pers komutanlar Amorges, Sisimakes de öldürüldüler.[102]
Herodot, Pers ordusunun Pedasa üzerine ilerlemesinin Labranda'dan hemen sonra olduğunu söyler. Fakat diğer yandan Pedasa Muharebesi'nin bir sonraki yıl, yani MÖ 496'da gerçekleştiğini ileri sürer ve bu sayede Karyalılar'ın zaman kazandığını ifade eder.[81]
Pedasa'da bir Pers ordusunun bütünüyle imha edilmesi karadaki savaşlarda bir açmaz yaratmıştır. Bunun sonucu olarak MÖ 496 – 495 yılları arasında daha küçük çaplı askerî harekâtlar görülmüştür.[81]
Bu arada General Otanis ve Artaphernes komutasındaki üçüncü Pers ordusu İyonya'ya ve Aiolis'e saldırdı ve Klazomenai'yi ve Kyme'yi geri aldılar.[103] Bu saldırılar muhtemelen MÖ 497 yılında gerçekleşmiştir. Sonraki iki yıl MÖ 496 ve 495 yıllarında, muhtemelen Karya'daki yenilgi yüzünden daha sınırlı harekâtlar görülmüştür.[81] Pers karşı saldırılarının en güçlü olduğu bu evrede durumunun savunulmasının giderek güçleşmekte olduğunu gören Aristagoras, Milet'in ve ayaklanmanın liderliğinden çekilmiştir. Ona eşlik eden tüm grubuyla birlikte, MÖ 513 yılındaki seferden sonra Histiaeus'un I. Darius'tan istemiş olduğu Trakya'daki bölgeye çekildiler.[104] Herodot bu tutum karşısında olumsuz bir yaklaşım sergiler. O'na göre Aristagoras bütünüyle soğukkanlılığını kaybetmiş ve mücadeleden kaçmıştır.[105] Bazı tarihçiler ise Aristagorass'ın daha geniş kaynaklardan yararlanabilmek için Trakya'ya çekildiğini ve buradan ayaklanmayı desteklemek hesabında olduğunu düşünmektedir.[2] Bazı tarihçiler ise Aristagoras'ın Milet'te kendini bir iç çatışma içinde bulduğunu, durumu daha da kötüleştirmek yerine Milet'ten uzaklaşmayı yeğlediğini savunmaktadır.[81] Nitekim Aristagoras Trakya'da Histiaeus'un kurmuş olduğu Myrcinus kentinde kontrolü ele geçirerek bölgedeki Trak kabilelere karşı akınlar başlattı.[106] Fakat bu akınlardan birinde, muhtemelen MÖ 497 ya da 496 yılında Traklar tarafından öldürüldü.[106][107] Aristagoras, ayaklanmayı başarıyla yönetebilecek bir liderdi. Fakat ölümünün ardından İyonya Ayaklanması böylesi bir liderden yoksun kalmıştır.[51][81]
Aristagoras'ın ölümünden kısa bir süre sonra I. Darius, Histiaeus'u Suşa'da tutmaktan vazgeçerek İyonya'ya göndermiştir.[108] Aslında Histiaeus I. Darius'u, İyonya Ayaklanması'nı sona erdireceği sözü vererek İyonya'ya gönderilmesi için ikna etmişti. Bununla birlikte Herodot'a göre Histiaeus'un gerçek amacı, sadece Pers topraklarındaki esaretinden kurtulabilmekti.[78] Sard'a geldiğinde Artaphernes, son derece emin olarak O'nu Aristagoras'la birlikte isyan kışkırtıcılığı yaptığını ima etmiştir.[109] Bu ima ile durumunun tehlikede olduğunu düşünen Histiaeus aynı gece Sard'dan gizlice ayrılarak Sakız'a gitti. Ancak orada tutuklanıp sorguya çekildi. Darius tarafından gönderildiğini düşünüyorlardı.[110] Sorguda, Darius'un Fenikelileri İyonya'ya, İyonyalıları da Fenike'ye süreceğini söyledi.[111] Bu sayede serbest bırakıldı. Buradan Milet'e gitti. Ancak bir tirandan henüz kurtulmuş olan Miletliler O'nun tiranlığını kabul etmekte bütünüyle isteksizdiler.[112] Bunun üzerine Midilli'nin başkentine giden Histiaeus, Lesbos'luları kendisine sekiz trireme vermeleri konusunda ikna etti. Elindeki bu kuvvetle Byzantium'a yelken açtı. Orada duruma hakim olup Karadeniz'e giden tüm gemileri ele geçirmeye başladı. kendisine hizmet etmeyi kabul eden mürettebata dokunmuyordu.[113]
İyonya Ayaklanması'nın altıncı yılı olan MÖ 494'te Pers kuvvetleri yeniden harekete geçmiştir İyonya Ayaklanması'nı bastırmak için tahsis edilen kara güçleri bir ordu olarak teşkillendi. Orduya destek olacak filo ise Mısır, Kilikya Fenike ve yeniden boyun eğdirilen Kıbrıs'tan sağlanmıştır. Bu şekilde düzenlenen Pers kuvvetleri, İyonya Ayaklanması'nı merkez üssünde boğmak üzere, diğer kentler üzerinde durmayarak doğrudan doğruya Milet'e yönelmişlerdir.[114] I. Darius bu kez, Grekler konusunda deneyimli bir Pers General olan Datis orduya komuta etmek üzere atamıştı. Bu bağlamda Pers taarruzunun genel komutasını üstlenmiş olması mümkündür.[2] Güçlü bir Pers saldırısının harekete öğrenilmesi üzerine Milet, Panionion'dan üzerinden İyonya kentlerine ve müttefiklerine haberciler gönderdiler. Panionion'da yapılan görüşmelerde açık alanda bir muharebeye girmemek kararı aldılar. Dolayısıyla Pers kuvvetlerine karşı bir kara ordusu toplamayacaklar, savunmayı Milet surları gerisinde yapacaklardı. Diğer yandan toplayabildikleri tüm savaş gemilerini Milet açıklarındaki Lade Adası'nda topladılar. Milet'in deniz yaklaşımı olan ada, Milet'i denizden savunmak için seçilmişti.[115] Ada, Büyük Menderes Nehri'nin getirdiği alüvyonlar nedeniyle günümüzde ova içinde bir yükselti haline gelmiştir. Milet yaklaşımını savunmak amaçla İyonya kent devletleri ile Midilli kent devletleri 353 triremelik bir bileşik deniz kuvveti toplamışlardır.[116]
Herodot'a göre Pers komutanlığı, İyonya filosunu yenemeyeceklerinden, bu yüzden de Milet'i düşüremeyeceklerinden endişeliydiler. Bu endişeyle sürgüne gönderilmiş İyonya tiranlarını, her biri vatandaşlarını Pers tarafına geçme yönünde ikna etsin diye Lade'ye getirmişlerdi.[117] Bunun üzerine yanlarında getirdikleri sürülmüş ve Pers Sarayı'na sığınmış İyonya tiranlarını, kendi halklarına elçi olarak gönderdiler. Bu elçiler, savaşı keserlerse affedileceklerini, aksi takdirde acımasızca cezalandırılacaklarını anlatacaktı.[118] Elçiler görevlerini yerine getirdiler. Ancak her kentin halkı, biraz da bu uyarıların sadece kendilerine yapıldığını sanarak kabul etmeye yanaşmadılar ve savaşa devam etme yönünde karar aldılar.[119] Bu arada toplanan savaş meclisinde Phokaialı general Dioisios'un talim planı kabul edildi. Ancak birkaç gün sonra gemiciler ağır talim koşullarına dayanamadılar ve topluca talimlere çıkmamaya başladılar.[120] Bu disiplinsizlik, zatan savaşın başarıya ulaşması konusunda pek umutlu olmayan Sisamlı komutanları cesaretlendirdi ve İyonyalılardan ayrılmaya karar verdiler.[121]
Kısa bir süre sonra Pers donanması, saldırı için düzen alarak taarruza geçti. Ancak her iki donanma da birbirine doğru ilerledi ve muharebeye başlandı. Bu sırada Sisam savaş gemileri, filodan ayrılıp, daha önce Perslerle anlaştıkları gibi[122] Sisam Adası yönünde geri çekilmişlerdir.[123] Midilli filosu da Sisam filosunun muharebe hattını terk edip geri çekildiğini görünce olabildiğince hızla birleşik filodan ayrıldı.[124] Böylece Pers Donanması önünde esas olarak büyük ölçüde İyonya filosu kalmış oldu. Başlangıçtan itibaren donanmanın 100 trireme ile en büyük bileşeni olan Sakız Adası filosu, yanlarında kalmış olan az sayıdaki müttefikleriyle birlikte inatla dövüştüler ama üstün sayı karşısında yenilgiye uğrayarak muharebe hattını terk ettiler.[125]
Lade Deniz Muharebesi'nin yenilgisiyle İyonya Ayaklanması kesin olarak son bulmuştur. Bunun ardından karaya çıkarak Milet'e ilerleyen Pers Ordusu kenti yakın bir kuşatma altına aldı. Kent duvarlarının altını kazarak duvarlardan taşları sökmek dahil her türlü kuşatma tekniğini ve silahını kullanarak kenti düşürene kadar yüklendiler. Sonunda kente girdiler.[126] Herodot'un yazdıklarına göre erkeklerin çoğu öldürüldü, kadınlar ve çocuklarsa köle edildi.[127] Milet'te gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalarda kentin terk edildiğini göstermektedir. Dahası geniş çaplı bir yakılıp yıkılmaya ilişkin buluntulara ulaşılması, bu olayın açık bir kanıtı olarak görülmektedir.[81] Ancak bazı Miletliler sağ kalmayı başarmıştı ya da kısa süre sonra kente döndüler. Yine de Milet, eski debdebeli günlerini bir daha göremedi.[2]
Milet'in bu şekilde kısmen tahliye edilmesiyle kent boş kalmıştır.[128] kent ve sahil bölgesi Persler tarafından alındı. Pedasa'dan Karya'ya kadar olan topraklar da geride Pedasalılara bırakıldı.[129] Esir Miletliler önce Susa'ya gönderildiler. I. Darius onları Basra Körfezi'nde Dicle deltasına yakın bir bölgede iskana mecbur etmiştir.[129]
Birçok Sisamlı Lade'de kendi generallerinin tutumundan dolayı dehşete düşmüştü. Yine çoğu, eski tiranları Aeaces'in yeniden yönetime getirilmesinden önce kentlerinden ve adalarından göç etmeye karar verdiler.[128] Bu insanlar Sicilya kıyılarına yerleşmeleri için yer gösteren Messina'nın teklifini kabul ettiler.[130] Bu öneri, Pers hakimiyetinden kaçmayı sağlayacak bir çözüm olarak görülmüştü. Aslında Sisam Persler tarafından, verilen söze sadık kalınarak yakılıp yıkılmadı.[131] Bazı direnek noktaları ancak zor kullanılarak ele geçirilse de Karyalılar'ın çoğu Pers kuvvetlerine boyun eğmiştir.[132]
Bu arada Histiaeus, Milet'in düştüğü haberini alıca kendini Pers istilasına karşı direnişin lideri olarak görmeye başlamıştır.[81] Elindeki Midilli kuvvetleriyle Byzantium'dan hareket ederek Sakız'a dönmüştür. Fakat Sakız muhafız gemileri kendisini engellemeye kalkışınca Sakız filosundan kalanlara saldırarak bu gemileri imha etti. Ardından Adanın bir kenti olan P?olikhna'yı ele geçirerek burayı bir üs olarak kullandı. Denizde uğranılan iki yenilgi sonucu askerî gücünü büyük ölçüde yitirmiş olan Sakız, sonunda Histiaeus tarafından işgal edildi.[133]
İyonya ve Aiol kuvvetleriyle önemli bir askerî güce sahip olan Histiaeus, Taşoz'u kuşatmak üzere harekete geçti. Ancak adayı kuşattıktan sonra, Pers filosunun İyonya'nın geri kalanına saldırmak üzere Milet'ten yelken açtığı haberi üzerine Midilli'ye hızla geri döndü.[134] Bu arada ordusunun erzak stokları çok düşmüştü, erzak sağlamak için Atarneus ve Myus üzerine yağma seferine çıktı. General Harpagus komutasındaki büyük bir Pers kuvveti bölgedeydi ve sonuçta Malene yakınlarında Histiaeus'un yolunu kesti. Girişilen savaşta Histiaeus'un kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğradı, büyük bir bölümü öldürüldü.[135] Histiaeus, ordusunu dağıtan bir Pers süvari akını sırasında, kendisi de kaçarken tam bir Pers süvarisi tarafından vurulacakken adını söyleyerek öldürülmekten kurtulmuştur. Af dilemek için I. Darius'la konuşma fırsatının olacağını umarak teslim olmuştu.[136] Fakat I. Darius yerine Artaphernes'e gönderildi. Histiaeus'un ihanetinden bütünüyle haberdar olan Artaphernes kazığa oturttuğu Histiaeus'un bozulmaması için mumyalanmış başını I. Darius'a göndermiştir.[137]
Pers filosu ve ordusu kışı Milet'de geçirdi. MÖ 493 yılında, İyonya Ayaklanması'nın son direniş noktalarını da kırmak için harekete geçti. İlk saldırıları Sakız Adası, Midilli ve Tenedos'a yönelmiştir.[138] Her ada askerlerden oluşan bir insan ağıyla tarandı ve gizlenmeye çalışan tüm isyancılar ele geçirildi. Pers askerleri el ele tutuşuyar ve adanın bir kenarından diğer kenarına yürüyorlardı.[139] Daha sonra askerî harekât Önasya'ya taşındı ve halen boyun eğdirilmemiş İyonya kentleri tek tek elden geçirilerek tüm ayaklanma unsurları, aynı titizlikle peşlerine düşülerek imha edildi.[140] Tüm İyonya kentleri benzer akıbete uğradılar. Hemen hepsi Milet'in kaderini kısmen paylaşmamıştır. Lade önlerinde sürülmüş tiranlarla İyonyalılara bildirdikleri tehditlerin hepsini gerçekleştirdiler. Bir kent üzerinde hakimiyet kurduklarında Milet'teki gibi, en yakışıklı erkek çocukları ve çocuk yapabilecek durumdaki erkekleri toplayarak hadım ettiler, en güzel genç kızları da Pers Kraliyet Haremi'ne gönderdiler. Bu arada kentler ve tapınakları ateşe verildi.[141] Herodot'un bu anlattıkları muhtemelen gerçektir. Fakat Herodot'un yıkımın ölçüsünü bir parça abarttığı da söylenebilir.[2] Kentlerde günlük yaşam birkaç yıl içinde şu ya da bu ölçüde eski normal durumuna dönmüştür. Öyle ki sadece 13 yıl sonra başlayacak olan Yunanistan'a yönelik ikinci Pers istilası için 100 triremelik bir donanma kurulabilmiştir.[2][142]
Pers Ordusu Marmara Denizi'nin Asya tarafındaki kentleri yeniden istila etti. Donanma ise Çanakkale Boğazı'nın Avrupa kıyılarına akın yapıp buradaki kentleri sırayla ele geçirdi. Gelibolu Yarımadası'ndaki tüm kentler taş üstünde taş bırakmamacasına imha edildi. Sadece daha önce boyun eğen Kyzikos tahrip edilmemiştir.[143] Önasya tümüyle Pers hakimiyetine girdi ve dolayısıyla İyonya Ayaklanması kesin olarak bastırılmış oldu.
Ayaklanmanın kaçınılmaz ve beklenen cezalandırmalarının ardından Pers yönetimi uzlaşıcı ve yatıştırıcı bir tutum içine girmiştir. Bölge artık Pers topraklarıydı. Böyle olunca bu bölge ekonomilerinde yıkıcı etkiler yaratmak ya da yeni ayaklanmalara neden olmak akılcı olmazdı. Artaphernes bu düşünceyle, boyun eğmiş yerleşimlerle uygun ilişkileri yeniden kurmak için harekete geçti.[144] Her kent devletinden temsilcileri Sard'a topladı ve onlara artık kendi aralarındaki anlaşmazlıkları ve uyuşmazlıkları, sürtüşmeler ve çatışmalarla çözmeye çalışmayacaklarını anlattı. Anlaşmazlıklar ve uyuşmazlıklar, bir hakem heyeti tarafından görüşülerek çözüme ulaştırılacaktı. Yasalara uyulacak, anlaşmazlık durumunda bundan böyle birbirlerine karşı soygun ve yağma işlerine girişmeyeceklerdi.[145] Ayrıca her kent devletinin hakimiyeti altındaki arazinin ölçümlemesi yapılarak her biri için orantılı bir haraç tutarı belirlenmiştir.[146] Bu hesaplama sadece arazi genişliğini değil, aynı zamanda verimliliği de esas alan bir hesaplama olacaktı.[147] Artaphernes İyonyalıların tiranlardan ne derecede hoşnutsuz olduğuna birinci elden tanıklık etmiştir. Şimdi, İyonya'da yerel yönetimler karşısındaki durumunu yeniden gözden geçirmeye koyulmuştu.[144] Ertesi yıl I. Darius'un diğer damadı Mardonius iyonya'ya geldi ve tiranlığı ortadan kaldırarak bu kent devletlerinde demokratik yönetimlere yol açtı.[148] Artaphernes tarafından kurulan barış, uzun süre adil ve dürüst olarak kabul edilmiştir.[144] I. Darius da bölgedeki Pers aristokrasisini, özellikle Apollon'la ilintili olarak, Grek inanç düzenine uymaya teşvik etmiştir.[149] Dönemin kayıtları da bu tarz girişimlerin izlerini görmek mümkündür. Örneğin Pers ve Grek soylular arasında evliliklerin başladığını, Pers soylularının çocuklarına Pers adlar yerine Grekçe adlar verildiğine işaret edilmektedir. I. Darius'un çağın koşulları çerçevesinde adil kabul edilen İyonya'daki bu uzlaştırıcı ve yatıştırıcı politikası, Grek topraklarında bir propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. Öyle ki, MÖ 491'de Yunanistan'a elçiler göndererek boyun eğme anlamında "toprak ve su" istediğinde, Grek kent devletlerinin birçoğu boyun eğme eğilimindeydi. Ancak başta Atina ve Sparta olmak üzere kesin olarak karşı çıkanlar da vardı.[150]
Pers Sarayı için, İyonya Ayaklanması'nı desteklemelerinden dolayı Atina ve Eretria'yı cezalandırma isteği, MÖ 493 yılı sonuna kadar bitmemiş bir meseleydi.[144] İyonya Ayaklanması I. Darius'un imparatorluğunu istikrar içinde yönetmesi önünde ciddi bir tehdit yaratmıştı. Ayaklanma bastırılmıştı ama Yunanistan'daki kent devletleri halen bu yönde bir tehdit oluşturmaya devam ediyorlardı. Bu tehdit I. Darius'u, Atina ve Eretria'nın yıkılması ile başlayarak tüm Yunanistan'ı istila etmeyi düşünmeye başlamasına neden olmuştur.[144]
Bir sonraki yıl, MÖ 492'de Yunanistan'ın ilk istila girişimi başlatıldı. Pers General Maronius, Yunanistan'ın kara yaklaşım bölgelerini ele geçirerek istilaya karadan bir güzergâh açmak için görevlendirildi. General, olanak bulursa Atina ve Eretria üzerine yürüyecekti.[151] İyonya Ayaklanması sırasında Pers hakimiyetinin gevşemiş olduğu Trakya yeniden boyun eğdirilirken Makedonya Krallığı da Pers Sarayı'na bağlı bir krallık haline getirildi. Ancak denizde uğranılan bir felaket, General Maronius'un tüm hareketini yıkıma uğratmıştır.[152] Yunanistan'ın istilasını amaçlayan ikinci girişim, MÖ 490 yılında Datis ve İyonya Ayaklanması sırasında önemli rol oynayan Pers Satrabı Artaphernes'in oğlu Artaphernes yönetiminde yeniden başlatıldı. Pers kuvvetlerinin kara unsurlarını da yüklenmiş olan Pers Donanması, boyun eğdirmek için Eğriboz'na yönelmiştir. Eğriboz kuşatıldı, ele geçirildi ve yakılıp yıkıldı. Donanma daha sonra Yunanistan'a yöneldi ve Attika'da Maraton Koyu'nda karaya çıkan Pers Ordusu, burada Atina Ordusu karşısında giriştiği Maraton Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgi, ikinci Pers girişiminin de sonunu belirlemiştir.[153]
İyonya Ayaklanması'nın en önemli yanı, Yunan-Pers Savaşları'nın birincil nedenini, dolayısıyla başlangıç bölümünü oluşturmasıdır. Bu savaşlar, örneğin Salamis Deniz Muharebesi, Maraton Muharebesi ve Thermopylae Muharebesi gibi tarihte iyi tanınan önemli savaşlara ve Yunanistan'a iki kez yönelen genel Pers saldırılarına yol açmıştır.[2] İyonya kent devletleri için bu savaşların sonucu, hem insan kaynakları, hem de ekonomik yönden ağır kayıplar yüklemiştir. Ancak Milet bir kenara bırakılırsa diğerleri kısa sürede kendilerini toparladılar ve izleyen kırk yılda Pers hakimiyeti altında daha da zenginleştiler.[2] Ayaklanma diğer yandan Pers İmparatorluğu'nu Grek kent devletleriyle elli yıl sürecek ve ağır bir maliyet ve kayıplara mal olacak bir dizi çatışma içine çekmişti.[154]
askerî yönden İyonya Ayaklanması'ndan daha fazla sonuç çıkarmaya ya da etkilerini bulmaya çalışmak zorlama olur. Fakat kuşkusuz ki her iki taraf da birbirinin askerî becerisi ve imkânları konusunda şu ya da bu ölçüde deneyim sağlamışlardır. Diğer yönden Pers süvari unsurları Atina ve diğer Grek kent devletlerini oldukça etkilemiş görünmektedir. İzleyen askerî harekâtlar sırasında Pers süvarisiyle karşılaştığında Grek ordusunun ihtiyatlı davrandığı görülür.[155][156] Tersine Pers komutanlığı, Grek falanks düzeni içindeki hopliterin, ağır piyade olarak askerî kabiliyetini fark etmemiş ya da dikkate almamış görünmektedir. Ağır bir Pers yenilgisiyle sonuçlanan MÖ 490 tarihli Maraton Muharebesi'nde, ilk kez hoplitlerden oluşan bir ordunun gücünü dikkate aldılar. Yine de ağır piyadelerden oluşan bir kuvvet oluşturma olanakları olduğu halde Yunanistan'ı hedef alan ikinci istila girişimlerinde bu yola başvurmadılar. Sonuçta Grek kuvvetleriyle her karşı karşıya geldiklerinde benzer ağır problemlerle yüz yüze geldiler.[157] Bunun nedeni, Marsyas Nehri Muharebesi'nde, Efes Muharebesi'nde ve Labranda Muharebesi'nde benzer ordular karşısında ele ettikleri başarının verdiği rahatlıktı. Fakat bu rahatlık, falanks düzeninde muharebe eden hoplitlerin askerî değerini, hayatları pahasına göz ardı etmeleri gibi dramatik bir sonuca götürdü.[158]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.