Loading AI tools
dinî hareket Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Yehova'nın Şahitleri, binyılcı,[4] restorasyoncu[5] ve teslis karşıtı inanca sahip, ana akım Hristiyanlıktan ayrılan bir Hristiyan mezhebidir.[6][7][8][9][10][11] Yehova'nın Şahitleri temel Hristiyan inançlarını ve dinsel geleneklerini kabul etmeyip sadece "Yeni Dünya Çevirisi" adlı kendi Kutsal Kitap çevirilerini imanlarının temeli olarak alırlar.
Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. (Nisan 2023) |
Yehova'nın Şahitleri | |
---|---|
Sınıflandırma | Restorasyonculuk |
Yönelim | Binyılöncesicilik[1] |
İlahiyat | Teslis'in reddi |
Yönetim | İdari Organ |
Teşkilat yapısı | Hiyerarşik |
Tebliğ alanı | Küresel |
Merkez | Warwick, New York, ABD |
Kurucusu | Charles Taze Russell[2] |
Köken | 1870'ler Pittsburgh, Pensilvanya, ABD |
Kendisinden doğduğu akım | Kitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi |
Kendisinden ayrılan akımlar | Yehova'nın Şahitlerinden ayrılan akımlar |
Kilise cemaatleri sayısı | 120.387[3] |
Üye sayısı | 8.695.808[3] |
Resmî web sitesi | jw.org |
1931'e kadar onlar Uluslararası Mukaddes Kitap Tetkikçileri/Kutsal Kitap Öğrencileri Derneği (International Bible Students Association) olarak tanınmaktaydı. 26 Temmuz 1931'de derneğin adı, ABD'nin Ohio eyaletinde yer alan Columbus şehrindeki bir kongrede ve daha sonra dünya çapındaki diğer kongrelerde alınan bir kararla Yehova'nın Şahitleri olarak değiştirilmiştir.
Onlar, kendilerini sözün kök anlamına göre Hristiyanlar (Elçilerin İşleri 11:26) olarak saydıkları halde kendilerini M.S. ikinci yüzyıldan beri gelişmiş Hristiyan Aleminden, Yahudilikten ve diğer dinlerden ayrı bir din olarak görmektedir.[12][13] Yehova'nın Şahitleri'nin görüşüne göre M.S. ikinci yüzyılda Hristiyanların ekseriyeti İsa Mesih'in yolundan ayrılmaya başlamıştır. Bunun için birinci yüzyıldaki Hristiyanlığı restore etmek isterler.
Topluluk, dünya çapında 240 devlet ve bölgelerde, evanjelizm faaliyeti yürüten 8,68 milyon aktif üyesi bulunduğunu ve yılın en önemli anma günü olan Akşam Yemeği'nin kutlamasına 2019 yılında yaklaşık 18 milyon kişinin katıldığını rapor etmektedir.[3]
Tanrı'nın ismi Kutsal Kitap'ın İbranice metninde 6.828 kez geçer.[14] Orada şu dört sessiz harfle yazılır: YHVH (İbranice: יְהֹוה,). Bu isim tetragammaton olarak da bilinir.
Bilim adamları arasındaki fikir birliği, Tevrat'ın redaksiyonu sırasında (MÖ 6. yüzyıl) Tetragrammaton'un tarihsel seslendirmesinin büyük olasılıkla "Yahveh" olduğu yönündedir. Bu eski telaffuz biçimi kaybolmuştur çünkü İkinci Tapınak Yahudiliğinde, MÖ 3. ila 2. yüzyıllar arasında, tetragrammatonun telaffuzundan kaçınılıp yerine Adonay ("Lordum") ifadesi kullanılmaya başlanmıştır. Adonay'ın İbranice sesli harfleri Masoretler tarafından tetragrammatona eklenmiş ve ortaya çıkan biçim MS 12. yüzyılda Yehovah olarak çevrilmiştir.[15] Iehouah ve Yehova'nın türetilmiş biçimleri ilk olarak 16. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Tetragrammatonun (4 harf: YHWH) nasıl telaffuz edildiğine dair kesin bilgi bulunmadığı için Yehova'nın Şahitleri "Yehova"nın tek doğru telaffuz şekli olduğunu iddia etmezler. Onlar iki sebepten dolayı 'Yehova' şeklini kullanmaktadırlar:
1. Yehova'nın en eski telaffuz şekli olduğunu iddia ederler.
Ondan sonra Kutsal Kitap'ın çevirmenleri genellikle "Yehova“ şeklini kullandı.
Yıl | Tercüman | Dil |
---|---|---|
1522 | Alfonso de Zamora | İbranice – Latince (bir dipnotta) |
1532 | Antonio Brucioli | İtalyanca |
1535 | Louis Robert | Fransızca |
1569 | Casiodoro de Reina | İspanyolca |
1640 | William Bedell[16] | İrlandalı |
1774 | Johann Christoph Friedrich Schulz[17] | Almanca |
1781/82 | Johann Jakob Stolz[18] | Almanca |
1789/90 | Sebastian Mutschelle[19] | Almanca |
1796 | Dominikus von Brentano[20] | Almanca |
2. Yehova dünyada en yaygın olan telaffuz şeklidir.
Tanrı'nın ismi şu değişik dillerde yayımlanan Kutsal Kitaplarda Yehova olarak geçer (bir seçme):
Dil | İsim | Dil | İsim | Dil | İsim |
---|---|---|---|---|---|
Almanca | Jehova, Jehovah | Angami | Jihova | Arawakanca | Jehovah |
Benga | Jĕhova | Cherokee | Yihowa | Chin (Haka) | Zahova |
Choctow | Chihowa | Dakota | Jehowa | Efik | Jehovah |
Ewe | Yehowa | Ficice | Jiova | Ga | Iehowa |
Galce | Iehofah | Hawaii dili | Iehowa | Hindustani | Yihováh |
Hiri-Motu | Iehova | Felemenkçe | Jehovah | Hırvatça | Jehova |
İngilizce | Jehovah | İspanyolca | Jehová | Kalanga | Yehova |
Korece | Yeohowa | Lao dili | Yehowa | Lele | Jehova |
Logo | Yehova | Lotha | Jihova | Luna | Yeoba |
Malagassi | Jehovah, Iehôvah | Malo | Iova | Mohawk | Yehovah |
Mbundu | Yehova | Mentawai | Jehoba | Motu | Iehova |
Myene | Yeôva | Navajo | Jîho’vah | Ntenyi | Jihova |
Lehçe | Jehowa | Rarotonga | Jehova, Iehova | Samoa dili | Ieova |
Sotho | Yehofa | Tahiti dili | Iehova | Thai | Yahowa |
Tonga | Jehova | Truk | Jiowa | Tswana | Jehofa, Yehova, Yehofa |
Xhosa | Yehova | Zande | Yekova | Zulu | Jehova |
Yehova'nın Şahitleri faaliyetlerini yerine getirmek için değişik ülkelerin kanunlarına göre örgütler kurdular. Fakat onlar din olarak bir dernek, kurum ya da buna benzeyen bir teşkilat değildirler.
C. T. Russell Temmuz 1879'da editör ve yayıncı olarak Gözcü Kulesi (Zion's Watch Tower) dergisinin ilk nüshasını yayımladı. Yayınları yönlendirmek ve yönetmek için belirli bir dernek kurma ihtiyacı anlaşıldı. Bunun için Russell 1881'de Zion's Watch Tower Tract Society kurdu. 1884'te resmen kaydedildi.[21] 1896'da adı Watch Tower Bible and Tract Society (Gözcü Kulesi, Kutsal Kitap ve Broşür Kurumu) olarak değiştirildi.
Gerektiğinde başka ülkelerde Watch Tower Society şubeleri kuruldu. İlki 1900'de Londra'da (İngiltere), diğeri 1902'de Elberfeld'de (Almanya) kuruldu. İki yıl sonra, Avustralya'nın Melbourne kentinde bir şube açıldı. 2020'de dünya çapında 87 şube vardı.
İsa öğrencilerine şu kuralı vermiştir: "Fakat size Öğretmen denmesin, çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Ayrıca yeryüzünde kimseye baba diye hitap etmeyin, çünkü bir tek Babanız var, o da gökteki Babadır. Size ‘önder’ diye de hitap etmesinler, çünkü bir tek Önderiniz var, o da Mesih’tir. Sizin aranızda en büyük olan hizmetçiniz olmalı. Kim kendini yüceltirse alçaltılacak, kim kendini alçaltırsa yüceltilecektir." (Matta 23:8-12). Bu sebepten dolayı Yehova'nın Şahitleri dinsel unvanlar taşıyan ruhanilerden oluşan bir sınıfa sahip değildirler. Bunun yerine yönetim kurulu (governing body), devre gözetmeni (circuit overseer), ihtiyar/piskopos (elder, Grekçe'deki ἐπίσκοπος "episkopos" kelimesinden gelir), papazlık hizmetlisi (ministerial servant) vaftiz edilmiş yayımcı (baptized publisher), öncü (pioneer) ve misyoner (missionary) gibi ünvanlar kullanırlar .
Birinci yüzyılda (M.S. 33) Pentekost gününden itibaren İsa Mesih'in sadık elçileri ve Yeruşalim'deki ihtiyarlar bir Yönetim Kurulu olarak, yeni kurulan Hristiyan cemaati için kuralları belirlemiştir (Elçilerin İşleri 6:2-4; 15:1, 2). Yehova'nın Şahitleri, Warwick, New York'ta toplanan ve "Yönetim Kurulu" adlandırılan Yehova’nın Şahitlerinin İdari Organı tarafından yönetilmektedir. Bu idari organın, dünya çapındaki cemaatin öğretilerini Kitab-ı Mukaddes'in sözleri ve ilkelerine dayanarak kararlaştırdığını iddia ederler.[22][23][24] Yehova'nın Şahitleri'ne göre insanlığın karşılaştığı bütün sorunların çözümü ancak Tanrı'nın Krallığı'nın dünyada egemen olması ile gerçekleşecektir.[25]
Birinci yüzyılda Yönetim Kurulundan yönetilen cemaatlerde gözetmenler (episkopos) ve onlara yardım edenler (diákonos) vardı (Filipililer 1:1; 1. Timoteos 3:1, 8; Titus 1:5).
Yehova'nın Şahitleri'nin cemaatlerinde bir tek kişi "papaz" ya da "önder" olarak bulunmaz, fakat her cemaatte bir gözetmenler kurulu hizmet eder.
Oluşum ilk kez 1870'lerin sonlarında ABD’nin Pensilvanya eyaletine bağlı olan Pittsburgh şehrinde Charles Taze Russell’ın (1852-1916) liderliğinde ortaya çıktı. C. T. Russell Kutsal Kitap'ı araştıran birkaç teologlardan etkilendi. Bunlar Baptist teolog Henry Grew (1781—1862), Metodist teolog George Storrs (1796-1879) ve Adventist teologlar George W. Stetson (1815-1879) ve Jonas Wendell.[26]
O zamanda, Charles Taze Russell ve başkaları, Pensilvanya'nın Pittsburgh şehrinde Kitab-ı Mukaddes'i incelemek amaçlı bir grup kurdular.[27] Grubun toplantıları boyunca, Russell ana akım Hristiyanlığın birçok inancını sorguladı ve eleştirdi. Bu inançlara örnek olarak ruhun ölümsüzlüğü, Cehennem ateşi, mukadderat, İsa Mesih'in ikinci gelişinin cismani bedenle olması, teslis ve dünyanın sonunda dünyanın ateşle mahvolması inançları gösterilebilir.[28]
1876'da Russell, Nelson H. Barbour ile görüştü. Aynı yıl içinde bu ikisi Three Worlds (Üç Dünya) adında bir kitap çıkardılar. Kitap, ahir zamana dair kehanetler ve dünyanın ahir zaman felaketlerinin ardından onarılması düşüncelerinin bir sentezidir. Kitapta Tanrı'nın insanlık üzerindeki tasarruflarının çağlara ayrılmış surette gerçekleştiği öğretilmektedir, buna göre her Tanrısal çağın sonunda bir hasat gerçekleştirilmektedir. 1874'te[28] İsa Mesih dünyaya, görünmez bir ruh olarak geri dönmüş ve İncil çağının hasadını gerçekleştirmiştir ve 1914 yılı ise 2520 senelik bir devir olan Centil Çağı'nın sonu olacak[29] ve 1914'te dünya toplumu tam manasıyla Tanrı'nın krallığına dönüştürülecektir.[30][31][32] 1878'den başlayarak Russell ve Barbour Herald of the Morning (Sabah Habercisi) adında bir dînî dergi çıkarmaya başladılar.[33] Haziran 1879'da tercih ettikleri öğreti farklılıklarından dolayı Russell ve Barbour ayrıldılar.[34]
Temmuz 1879'da editör ve yayıncı olarak C. T. Russell Zion's Watch Tower and Herald of Christ's Presence (Siyon'un Gözcü Kulesi ve Mesih'in Huzurunun Habercisi) dergisini yayımlamaya başladı.[35] İlk baskının 6.000 kopyası basıldı. 1881'de Russell ve arkadaşları (yaklaşık 100 kişi) kendilerine Mukaddes Kitap Tetkikçileri (Bible Students [1931'den beri Yehova'nın Şahitleri]) adını verdiler.[36][37]
1879'dan itibaren Gözcü Kulesi destekçileri özerk cemaatler şeklinde toplanarak Kitab-ı Mukaddes incelemesi yapıyorlardı. Otuz cemaat teşekkül etti ve 1879 ilâ 1880 arasında Russell bütün bu cemaatlerin her birisini ziyaret edip, ne şekilde toplanmaları ve faaliyet yürütmeleri gerektiği konusunda onlara sistemlerini öğretiyordu.[38][39][40]
1881'de Russell Zion's Watch Tower Tract Society'yi (Siyon'un Gözcü Kulesi Broşür Kurumu) kurdu ve 15 Aralık 1884'te Pennsylvania Eyaletinde kaydedildi. 1896'da adı Watch Tower Bible and Tract Society (Gözcü Kulesi, Kutsal Kitap ve Broşür Kurumu) olarak değiştirildi. 1955'ten beri Pensilvanya Watch Tower Bible and Tract Society olarak bilinmektedir.[41][42] Mukaddes Kitap Tetkikçileri bu ve başka kurumları dinsel faaliyetlerini yasal bir temele koymak amacıyla kaydettirdi.[43][44]
Russell, ABD dışındaki ülkelere misyonerler atayıp yabancı şubeler açmaya başladı. 1910'larda, Watchtower Society'nin yayınladığını kabul edenler kendilerini sık sık Mukaddes Kitap Tetkikçileri olarak adlandırdı ve 1910'dan itibaren toplantılarıyla bağlantılı olarak Uluslararası Mukaddes Kitap Tetkikçileri Birliği terimini kullandılar. Russell, 1912'de, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun merkezini New York, Brooklyn'e taşıdı, matbaacılık binasını bir ibadethane binası ile birleştirdi. Gönüllü çalışanlar, yakınlarda ve adı Bethel konulan bir binada kalıyorlardı. 1914'te, daha önce kurulmuş yasal kurulu olan Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçileri Birleşmesi (International Bible Students Association) ile karıştırılmaması için yerel gruplarına Birleşik Mukaddes Kitap Tetkikçileri adını verdiler.[45]
Russell, kendi dönemi boyunca küresel yayıncılık faaliyetlerine ciddi teşebbüs gösterdi.[46][47] 1912 yılında o, ABD'de en çok dînî yayınları dağıtılan Hristiyan yazardı.[48][49]
1910'larda, hareketin dünyâ çapındaki nüfusu 50 bin civarında kişiden oluşuyordu.[50] Russell 31 Ekim 1916'da, bir vaaz seyahatinden dönerken, 64 yaşında öldü.[51]
Ocak 1917'de, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun yasal temsilcisi, Joseph Franklin Rutherford, Russell'ın ardından topluluğun lideri olarak seçildi. Seçilişi tartışmalı oldu ve topluluğun yönetim kurulu Rutherford'u istibdat uygulamakla ve gizli saklı davranmakla suçladı.[52][53] Destekçileri ve muhalifleri arasındaki ihtilaf, gelecek on yıl boyunca topluluğun üyeleri içinde yeniden örgütlenmeler ve gruplaşmalar doğurdu.[24][54] Rutherford, Haziran 1917'de, Russell'ın Studies in the Scriptures (Kutsal Metin Çalışmaları) serisinin yedinci cildi olarak The Finished Mystery (Tamamlanmış Gizem) adlı kitabı yayımladı. Russell'ın ölümünden sonra yayımlanan bir eseri olan kitapta Russell'ın Hezekiel kitabı ve Vahiy kitabı üzerine yaptığı tefsirler ve Kitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi üyelerinden Clayton Woodworth'un ve George Fisher'ın yazdığı birçok ek metinler yer almaktadır.[55][56][57][58] Kitap, Katolik ve Protestan din adamlarını ve Hristiyanların Birinci Dünya Savaşı'na girişini şiddetle eleştirmektedir.[59] Bu yüzden, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun yöneticileri, 1918'de 1917 Casusluk Kanunu kapsamında, isyana teşvik suçlamasıyla tutuklandılar. Topluluğun üyeleri halk kalabalıkları tarafından saldırılara uğradılar. Yöneticiler, Mart 1919'da serbest bırakıldı ve aleyhlerinde açılan davalardan 1920'de aklandılar.[60]
Rutherford, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun örgütsel denetimini merkezileştirdi. 1919'da, her kilise cemaati için bir yönetici atadı ve bir yıl sonra da her cemaatin liderinin, vaaz faaliyetleri hakkında Brooklyn'deki merkeze haftalık bilgilendirmede bulunması talimatı verildi.[61] Eylül 1922'de Ohio'daki Cedar Point parkında gerçekleştirilen uluslararası kurultayda, kapı kapı vaaz faaliyetlerinin ifa edilmesine vurgu yapıldı.[62] Rutherford'un yirmi beş senelik başkanlığı döneminde topluluğun öğretilerinde ve yönetim yapısında düzenli bir şekilde önemli değişiklikler yürürlüğe kondu. Buna ek olarak, İsrailoğullarının İbrahim ve İshak gibi atalarının 1925'te dirileceği ve bu dirilişin, Mesih'in bin yıllık dünya krallığının başlangıcı olacağı duyuruldu.[63][64][65][66] Toplulukta uygulanan değişiklikler ve gerçekleşmemiş kehanetlerden dolayı yaşanan hayal kırıklıklarının neticesinde, Rutherford'un görevinin ilk yarısı boyunca on binlerce üye, Gözcü Kulesi Topluluğu'ndan ayrıldı ve başka bağımsız Kitab-ı Mukaddes öğrenci hareketleri kurdular.[67][68][69][70] Bu akımların çoğu hâlen varlığını sürdürmektedir.[71] 1919'un ortalarında, Russell zamanında üyeliği olanlardan yedide biri, Topluluk ile ilişkisini kesti ve bu sayı 1920lerde dörtte üçe ulaştı.[69][72][73][74][75]
26 Temmuz 1931'de, Columbus, Ohio'da toplanan bir kurultayda Rutherford, Yeşaya 43:10'a dayanarak, resmî kararla topluluk için benimsenmiş olan yeni ismi üyelere sundu: Yehova'nın Şahitleri. Rutherford, bu ismi, kendi Kitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi grubunu, kendileri ile bağlantıyı kesmiş olan diğer Kitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi kolları ile aralarında bir fark belirginleşmesi için ve toplulukta yeni bir anlayış oluşumunu ve topluluğun yeni evanjelizm yöntemlerini vurgulamak için seçti.[76][77][78] 1932'de Rutherford, yerel olarak seçilen cemaat liderleri uygulamasını tamamen sona erdirdi ve 1938'de topluluğa, Tanrı tarafından yönetilen anlamına gelecek şekilde "teokratik" vasıflandırmasını yaptığı bir örgütlenme biçimi sundu, bu sistemde bütün yerel cemaatlerin liderliği Brooklyn'deki merkez kurul tarafından atanacak hâle getirildi.[61]
1932'den itibaren, 144.000 kişilik "küçük sürü"nün, Armageddon'dan kurtulan tek grup olmayacağı öğretilmeye başlandı. Rutherford'a göre, Mesih ile birlikte gökten dünyayı yönetecek olan 144.000 kişilik "meshedilmiş"lerden başka, "büyük kalabalık" denilen büyük bir grup, dünyada tesis edilmiş olan cennette yaşayacaktı. 1935 senesinden itibaren topluluğa yeni katılan inançlılar, bu ikinci gruptan sayıldılar.[79][80] 1930ların ortalarında, Mesih'in gelişi (Yunanca parousia olarak bilinir), kral olarak hükmetmeye başlaması ve ahir zamanın başlangıcı, 1914 senesi olarak kabul edilmeye başlandı.[81] Topluluğun Kitab-ı Mukaddesi yorumlayışı zamanla evrildi. Yehova'nın Şahitleri'nin yayınlarında milli bayraklara saygı göstermenin putperestlik olarak görüldüğü beyan edildi. Bu tavır, ABD'de, Kanada'da, Almanya'da ve diğer ülkelerde Yehova'nın Şahitlerine karşı muhalefet ve yeni bir linç dalgasına yol açtı.[82][83]
Ocak 1942'de Rutherford öldüğünde, Yehova'nın Şahitlerinin dünya genelinde üye sayısı 5.323 cemaatte toplam 113.624 kişi olmuştu.[84][85]
Nathan Knorr, 1942'de Gözcü Kulesi Kitab-ı Mukaddes ve Dini Yayın Topluluğu'nun üçüncü lideri olarak seçildi. Knorr, Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi adı verilen yeni bir Kitab-ı Mukaddes çevirisi yapılmasına karar verdi. Bu tercümenin bütünü, 1961 yılında tamamlanıp yayımlandı. Knorr, geniş katılımlı uluslararası toplantılar organize etti, üyeler için yeni eğitim programları oluşturulmasına karar verdi ve dünya genelinde şubeler açılması için ve tebliğ faaliyetlerinin genişletilmesi için çaba gösterdi.[86] Knorr'un başkanlığı döneminde, Şahitlerin yaşam tarzları ve davranışları hususunda üyelere verilen talimatlarda ve çizgileri kesin olarak belirlenmiş bir ahlaki yaşam için uygulanan kilise disiplininde de artış görüldü.[87][88]
1966'dan itibaren Şahitlerin yayınlarının içeriği ve toplantılarında yapılan konuşmaların içeriği, Mesih'in bin yıllık hükümdarlığının 1975'te[89][90] ya da bundan kısa süre sonra başlayacağı beklentisini üyelerde uyandırdı.[91][92][93] Bu yüzden, 1966'da 59 bin olan vaftiz edilmişlerin sayısı, 1974'te 297 bine kadar yükseldi. 1975 yılı geldiğinde toplam üye sayısı iki milyona erişti. 1975 kehanetinin yanlış çıkması üzerine 1970lerin sonlarına doğru üye sayısında düşüş meydana geldi.[94][95][96][97] Gözcü Kulesi Topluluğu'nun yayınlarında 1975 senesinde dünyanın sonunun geleceğine dair kesin bir ifade kullanılmamıştı. Bununla birlikte, 1980 yılında Gözcü Kulesi Topluluğu, 1975 senesine dair insanları umutlandıran ifadelerin kullanıldığını itiraf etti.[98][99]
1972'de Şahitler cemaatlerinde kilise mütevelli heyeti makamı ve rahiplik makamı, bu makamlara yerleştirmeler merkezden yapılmak üzere, yeniden tesis edildi.[100] Daha sonra şube yönetici heyetleri tarafından da bu yerleştirmelerin yapılmasına karar verildi. Eylül 2014'te başlamak üzere, tayinlerin seyyah denetçiler tarafından yapılacağı duyuruldu. 1976 yılında gerçekleştirilen esaslı bir örgütsel değişiklik ile, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun başkanının iktidarı sınırlandırıldı ve öğretisel ve örgütsel kararları verme yetkisi Yehova'nın Şahitlerinin İdari Organı'na devredildi.[101] Knorr'un 1977'de ölümünden sonra, başkanlık makamında sırasıyla Frederick Franz (1977-1992) ve Milton Henschel (1992–2000) yer aldı. 2000'den bu güne ise idari organın üyesi olmayan başkaları tarafından başkanlık ifa edildi. 1995'te Yehova'nın Şahitleri, Armageddon'un 1914'te hayatta olan neslin ömürlerinin bir döneminde gerçekleşeceği inancını terk etti ve 2010 yılında, "Armageddon nesli" kavramı ile ilgili öğretilerini değiştirdiler.[102][103][104][105]
Tanrı
İsa Mesih
Kutsal ruh
Günah
Tanrı'nın Krallığı
Cennet / Cehennem
Armagedon
Ölüler için ümit
Can / Ruh
Şeytan / Cinler
Tapınma
Ahlak
1891 yılında C. T. Russell tüm Avrupa'da yaptığı bir vaaz seyahati sırasında İstanbul'u da ziyaret etti. Bundan kırk yıl sonra E. Pasavantis ve karısı Türkiye'de Kutsal Kitap'ın iyi haberini yaymaya başladılar. 1933'te yapılan Anma Yemeği toplantısında 22 kişi bir araya geldi ve aynı yıl 5 kişi vaftiz edildi. Bu küçük grup özellikle yayınlar dağıtarak kapı kapı geziyorlardı. 1934'te Yehova'nın Şahitleri ABD'de resmen tanındılar ve bu evraklar Türkiye'deki resmi makamlara ulaştırıldı.
1935'te P. Zahariades ve A. Kifidis Yehova'nın Şahitleri oldular. Onlar Türk vatandaşı olan ve Türkiye'de oturan ilk Şahitlerdi. Özellikle P. Zahariadis Türkiye'deki Yehova'nın Şahitleri açısından önemli bir vaizdi. İstanbul'da birçok insan ondan Kutsal Kitap hakkında bilgi aldı ve çoğu kişinin Yehova'nın Şahidi olmasında payı vardı. Bu faaliyeti sürdürürken birçok kez yakalanıp hapis yattı. 1971'de ölene kadar faal bir şahit olarak çalıştı.
1938'de Yehova'nın Şahitleri'nin inancına ilgi gösterenlerin sayısı yaklaşık 100 kişi kadar idi. İkinci Dünya Savaşı esnasında faaliyetleri diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de yavaşladı. Fakat 1950'de aktif müjdeci sayısı yeniden 60'ı buldu. 1956'da Yehova'nın Şahitleri'nin Yönetim Kurulunun iki üyesi Türkiye'ye ziyaret edip organizasyonun teşkilatlanmasında katkıda bulundu. O zaman teşkilatlanma ve faaliyetle birlikte tutuklamalar ve mahkemeler başladı. Yanlış suçlamalardan dolayı Yehova'nın Şahitleri mahkemelerin kararlarıyla dinsel haklarını elde edebildiler.
Yehova'nın Şahitleri ilk olarak İstanbul'da Mukaddes Kitap Kursları Derneği kurdular. 21 Mayıs 1975'te derneğin tüzüğü onaylandıktan sonra Ankara, İzmir ve Antakya'da da şubeler açıldı. O tarihten itibaren salonlarında serbestçe bir araya gelebilmeye başladılar.
Dernek toplantıları ibadet ihtiyacını karşılamayıp bu toplantıların dinsel bir organ tarafından organize edilmesi gerektiğinden dolayı 1980'de üç kişiden oluşan Yehova'nın Şahitleri'nin Cemaatinin Temsil Heyeti kuruldu. Sonraki toplantılar artık bir derneğin organize ettiği toplantılar değil, Yehova'nın Şahitleri'nin inancı gereği yapılan ibadet toplantıları idi. Sadece yerel toplantılar değil birkaç yüz kişinin katıldığı büyük ibadet toplantıları da düzenlendi. İlk büyük resmi toplantı 27/28 Eylül 1975'te Tepebaşı Union Française'de yapıldı. O toplantıdan sonra Türkiye'deki tüm Yehova'nın Şahitleri'nin aynı anda bir araya gelebildikleri toplantıyı 1 Mayıs 1976'da Tepebaşı gazinosu diye bilinen kapalı salonda yaptılar. Bu, ilk defa 3 günlük bir toplantı idi.
31 Temmuz 2007'de, Türkiye'deki Yehova'nın Şahitleri'ne dinsel tüzel kişiliklerinin resmen tescil edildiği bildirildi. Bu durum onlara mülk sahibi olma, ibadet salonları satın alma veya kiralama, bağış kabul etme ve gerekli olduğunda mahkemelerde yasal haklarını savunma olanağı vermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün 26 Nisan 2011’de gönderdiği resmi bir bildiride, ‘Yehova’nın Şahitlerinin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulabileceği’ belirtildi. Bakanlığın kararında şu ifadeler geçer: “Yehova’nın Şahitlerinin, yaygın olarak kabul gören Hristiyan inançlarından bazılarını kabul etmemelerine rağmen bu inancın ... Hristiyanlık dinine mensup bir inanç olduğu belirtilmiştir.” Yehova'nın Şahitleri bugün de faaliyetlerine devam etmektedirler. Türkiye'de toplam 63 cemaatte yaklaşık 4.800 aktif üyeleri bulunmaktadır.
Yehova’nın Şahitleri, ana akım Hristiyanlık mensupları, tıp camiası üyeleri, eski Yehova’nın Şahitleri ve yorumcular tarafından inançları ve uygulamaları konusunda eleştirilmektedir. Yehova'nın Şahitleri hareketinin liderlerine yöneltilen suçlamalar arasında, onların doktrinsel tutarsızlıkları ve öğretilerini sürekli değiştirmeleri, başarısız öngörülerde bulunmaları, Kutsal Kitap’ı yanlış bir şekilde tercüme etmeleri, topluluktan ayrılan eski Yehova Şahitlerine sert ve kötü davranmaları ve Yehova’nın Şahitleri hareketini otokratik ve zorlayıcı bir şekilde yönetmeleri bulunmaktadır. Yehova’nın Şahitleri ayrıca, yaşamı tehdit eden tıbbi durumlarda bile kan naklini reddettikleri ve cinsel istismar vakalarını yetkililere bildirmedikleri için eleştirilmiştir. Bu iddiaların çoğu Yehova’nın Şahitleri tarafından reddedilmekte ve bazıları da mahkemeler ve din ve bilim insanları tarafından tartışılmaktadır.
Yehova’nın Şahitlerinin doktrinleri Yönetim Kurulu (Governing Body) tarafından belirlenir[118][119] ve bu mezhep, doktrinler ve uygulamalar konusunda ayrılığa ve farklı fikirlere tahammül etmez.[120][121][122] İlk uyarılardan sonra hareketin öğretileriyle açıkça çelişmeye devam eden üyeler ihraç edilebilir ve dışlanabilir.[123][124][125] Yehova’nın Şahitleri’nin yayınları, takipçilerini Yönetim Kurulu’ndan alınan doktrin ve tavsiyeleri sorgulamamaya şiddetle teşvik eder, bu doktrinlere “Tanrı’nın organizasyonunun” bir parçası olarak güvenilmesi gerektiğini savunur. Ayrıca, üyeleri “bağımsız düşünceden” kaçınmaları gerektiği konusunda uyarırlar ve bağımsız düşüncenin “Şeytan tarafından ortaya çıkarıldığını” [126][127] ve “bölünmelere” yol açacağını iddia ederler.[128] Resmi öğretilerle açıkça çelişenler, “zihinsel olarak hasta” olarak tanımlanır ve “mürted” olarak kınanır.[129][130]
Eski Yönetim Kurulu üyesi Raymond Franz, hareketin Yönetim Kurulunu, organizasyon içinde alternatif görüşleri küçümsemek ve susturmaya çalışmakla suçladı.[131] Ayrıca, Şahitlerin muhbirleri ve ispiyonculuğu teşvik eden bir disiplin sistemine sahip olduğunu belirtti.[131][132] Franz ve diğerleri, Yehova'nın Şahitleri toplantılarını, soruların ve cevapların organizasyon tarafından sağlandığı “katekistik” (ilmihalî) soru-cevap oturumları olarak tanımladılar ve üyelerin organizasyonun resmi görüşlerini yinelemeleri için onlara baskı yapıldığını söylediler.[131][133] Yehova’nın Şahitleri’nin eski üyelerinden Heather ve Gary Botting, Şahitlerin “ne hissetmeleri ve düşünmeleri gerektiği”nin kendilerine söylendiğini belirtti.[134] Raymond Franz, yayınlarda ve toplantılarda ifade edilen görüşlerden farklı görüşleri dile getiren üyelerin şüpheyle karşılandığını ve çoğu Şahidin, sadakatsizlikle suçlanma korkusuyla örgütü eleştirmekten çekindiğini söyledi.[131]
Çeşitli yazarlar, herhangi bir yayınlanmış açıklama veya öğretiyi sorgulamak da dahil olmak üzere “bağımsız düşüncenin” tehlikeleri konusunda Watch Tower’ın (Gözcü Kulesi) sık sık yaptığı uyarılara dikkat çektiler[135][136] ve üyelerin bağımsız bir şekilde Kutsal Kitap araştırması yapmaktan kaçınmaları gerektiğini söylediler.[137][138] Watch Tower Society (Yehova’nın Şahitleri’nin bağlı olduğu Gözcü Kulesi Organizasyonu) ayrıca üyelerin “mürtedler” (apostates) tarafından yapılan eleştirileri veya diğer dini organizasyonlar tarafından yayımlanan materyalleri okumamaları gerektiğini belirtir.[139] Heather ve Gary Botting, “Yehova'nın Şahitleri, temel doktrin veya mahalle baskısı uygulamaları konusunda alternatif görüşler dile getirmeye çalışan birçok ilgili üyenin keşfettiği gibi, içerden hiçbir eleştiriye tahammül etmeyecektir” demiştir.[134]
Bottings, Watch Tower Society'nin üyeleri kontrol etme gücünün, Cemiyeti "Tanrı'nın 'ağzı' olarak kelimenin tam anlamıyla kabul etme" yoluyla elde edildiğini savunmaktadır.[140] Franz ayrıca Tanrı’nın organizasyonuna sadakat kavramının Hristiyan kutsal kitaplarında hiçbir şekilde geçmediğini ve sadece hareketin otorite yapısını güçlendirmeye hizmet ettiğini, aynı zamanda insan otoritesine güçlü vurgu yaptığını söylemektedir.[141] Ayrıca o, Watchtower’ın İsa Mesih’in Tanrı’ya olan sadakati ve elçilerin Mesih’e olan sadakati tartışmalarını defalarca bulanıklaştırdığını ve Şahitlerin Watch Tower Society’ye sadık olmaları gerektiği görüşünü teşvik ettiğini belirtmiştir.[142] Heather ve Gary Botting, hiyerarşideki daha üst düzey üyelerin görüşlerine karşı çıkmanın Tanrı’nın kendisine karşı çıkmakla eşdeğer sayıldığını dile getirmişlerdir.[143]
Yehova’nın Şahitleri’nin çatı örgütü olan Watch Tower Society ise, Yehova’nın Şahitlerinin kendi saflarındaki muhalif ve farklı doktrinsel görüşlere karşı hoşgörüsüzlüğünü “katı” olarak tanımlamış, ancak tutumlarının Tarsuslu Havari Pavlus’un İsa’nın dirilişini reddeden heretik Hymenaeus ve Philetus’u kınadığı 2. Timoteos 2:17-18’deki yazılı örneğe dayandığını iddia etmiştir. Buna göre “(Tanrı, Kutsal Kitap ve İsa’ya inandığını iddia eden) bir Hristiyan, bu tür kutsal yazıt kalıplarını takip ederek, pişmanlık duymadan sahte öğretileri teşvik ederse, cemaatten ihraç edilmesi gerekebilir.... Bu nedenle, gerçek Hristiyan cemaati, acımasızca dogmatik olmakla suçlanamaz.”[123]
Yehova’nın Şahitleri'nin eski üyeleri, Yehova’nın Şahitleri hem şu anki üyelerinin hem de eski üyelerinin maruz kaldıkları yapısal ve kurumsallaşmış psikolojik istismarı vurgulamak amacıyla çeşitli dernekler kurmuşlardır. Şikayetler arasında takipçilerin kontrol altında tutulması, kadınlara ve cinsel yönelimlere karşı ayrımcılık ve diğer dini kurumlara yönelik saldırılar yer almaktadır. Örneğin, İspanya’daki İspanyol Yehova’nın Şahitleri Mağdurları Derneği, eski veya memnuniyetsiz üyelerin dışlanmasının aşırı yalnızlığa neden olabileceğini,[144][145] bunun da ciddi depresyona veya hatta intihara yol açabileceğini belirtir.[146] Ayrıca, Yehova’nın Şahitlerinin cemaat disiplin sisteminin cezai meseleleri araştırmak için kullanıldığını ve çocuk istismarı ve tecavüz raporlarının saklanmasına veya engellenmesine sebep olduğunu belirtmektedirler.[147] Diğer İspanyolca konuşulan ülkelerden eski üyeler de benzer dernekler kurmuşlardır.[148]
Sosyolog Rodney Stark, Yehova'nın Şahitlerinin liderlerinin "her zaman çok demokratik olmadığını" ve üyelerin "oldukça katı standartlara" uymalarının beklendiğini, ancak bu standartların genellikle arkadaşlık bağlarıyla sürdürülen gayri resmi bir şekilde uygulandığını ve Yehova'nın Şahitlerinin kendilerini "güç yapısının bir parçası olarak gördüğünü" söyler.[149] Ancak sosyolog James A. Beckford, Watch Tower Society'nin farklı görüşlere veya doktrinlerin ve uygulamaların açıkça tartışılmasına tahammülsüz olduğunu,[150] üyelerinden inançlarda birlik talep ettiğini belirtir.[151] Beckford, Society'nin kendisine yönelik tüm eleştirilerin meşruiyetini reddettiğini ve resmi doktrinleri sorgulama alışkanlığının "tüm örgüt seviyelerinde şiddetle mücadele edildiğini" gözlemlemiştir.[152] Benzer nedenlerle Alan Rogerson, hareketin liderliğini totaliter olarak tanımlar.[153]
Dr. George D. Chryssides ve Dr. James A. Beverley, Şahit yayınlarının, bireylerin vicdanlarının güvenilmez olduğunu ve kutsal yazıtlar ile Watch Tower Society'ye boyun eğmeleri gerektiğini öğrettiğini rapor etmişlerdir.[154] Beverley, örgütsel sadakatin ilahi sadakatle eşdeğer olduğuna dair inancı[155] Yehova'nın Şahitlerinin tam itaati sağlamak için kullandıkları "temel inanç" olarak tanımlar.[154] Andrew Holden da Şahitlerin Yehova'ya ve hareketin kendisine olan sadakat arasında bir ayrım yapmadıklarını gözlemlemiş ve Şahitlerin cemaat içinde "resmi gözetim altında" olduğunu söylemiştir.[156] Holden, hareketin tüm öğretileriyle vicdanen aynı fikirde olamayan üyelerin ihraç edildiğini ve dışlandığını, Şahitlerin teolojilerini neredeyse sadece ezberleme yöntemini kullanarak mekanik bir tarzda öğrettiklerini de belirtmiştir.[157]
Yazarlar Anthony A. Hoekema, Ron Rhodes[158] ve Alan W. Gomes,[159] Yehova'nın Şahitlerinin bir dini kült olduğunu iddia eder. Hoekema, bu fikrini kültün genel özellikleri olarak tanımladığı bir dizi unsura dayandırır; bunlar arasında ikincil öğretilerin (kapı kapı dolaşarak misyonerlik yapmak gibi) büyük önem kazanma eğilimi, ekstra kutsal kaynaklı otorite (Hoekema, Watch Tower’a göre Kutsal Kitap'ın yalnızca Yönetim Kurulu tarafından yorumlandığı şekilde anlaşılabileceğini vurgular), grubun kurtulmuşların tek topluluğu olarak görülmesi (Watch Tower yayınları Şahitlerin yalnızca Tanrı'nın halkı olduğunu ve yalnızca onların Armageddon'dan (kıyametten) sağ çıkacağını öğretir) ve grubun eskatolojideki merkezi rolü (Hoekema, Şahit yayınlarının grubun Tanrı tarafından, halihazırda var olan kiliselerin ihmal ettiği bir gerçeği tamamlamak için var edildiğini ve kutsal tarihin doruk noktasını işaret ettiğini iddia eder) bulunur.[160]
Yehova'nın Şahitleri, bir kült olmadıklarını[161] ve bireylerin Tanrı'dan uygun rehberlik alması gerektiğini, ancak kendi düşüncelerine sahip olması gerektiğini belirtirler.[162] 1992'de Amerikalı din bilimci J. Gordon Melton, Yehova'nın Şahitleri mezhebini kültler listesine yerleştirmiştir.[163] Ancak kendisi ve diğerleri, Yehova'nın Şahitleri de dahil olmak üzere çeşitli gruplar için "kült" terimini kullanmada daha temkinli olmuşlardır. Bunun sebebi bu terimin oldukça tartışmalı olmasıdır.[164] John Bowen Brown II ve Knocking yapımcısı Joel P. Engardio da Yehova'nın Şahitleri'nin bir kült olduğu iddiasını reddeder.[165]
1920'den bu yana Watch Tower Society, misyonerlik faaliyetlerine katılan tüm cemaat üyelerinin faaliyetlerinin miktarını içeren yazılı raporlar teslim etmelerini zorunlu kılmıştır.[166] Bu raporların Society'nin faaliyetlerini planlamasına ve daha fazla ihtiyaç duyulan alanların hangileri olduğuna kara vermesine[167] ve cemaat ihtiyarlarının (elder) yardıma ihtiyaç duyanları belirlemelerine yardımcı olduğu açıklanmıştır.[168] 1943'te Society, tüm aktif Şahitlerin ayda en az 60 saat kapı kapı dolaşarak misyonerlik faaliyetinde bulunmalarını zorunlu kılan kişisel kotalar getirmiş ve bunların "Tanrı'dan gelen emirler" olduğunu iddia etmiştir.[169] Bu kotalar daha sonra kaldırılmış olsa da, Raymond Franz "görünmez" kotaların kaldığını, Şahitlerin cemaatte iyi bir konumda kalmak[170] veya ihtiyarlık mevkisine terfi etme hakkı kazanmak için[171] belirli düzeylerde misyonerlik işini sürdürmek zorunda olduklarını iddia eder. Franz, taraftarların "krallık çıkarlarını ilk sıraya koymaya" ve kapı kapı dolaşarak misyonerlik çabalarına daha fazla zaman ayırmaya teşvik edilmesini baskıcı bir zorlama olarak tanımlar. Franz, birçok Şahidin "saha faaliyetinde" daha fazla misyonerlik yapmadıkları için sürekli suçluluk duyduğunu söyler.[171]
Watchtower ise, kamusal alanda misyonerliğin gerekli olmasına rağmen, bu tür işlerin bir Hristiyanı "kurtarmadığını" belirtmiş ve Şahitleri misyonerlik faaliyetinde bulunma nedenlerini incelemeye teşvik etmiştir.[172] Andrew Holden'a göre, "kapı eşiği evanjelizmine tatmin edici bir miktarda zaman ayırmayanlar, din kardeşlerinin saygısını hızla kaybederler. Şahitler böylece kurtuluşlarını nicel olarak düşünmeye zorlanırlar."[173]
Tıbbi ve yasal yorumcular, Yehova'nın Şahidi hastaların mezhebin kan nakli yasağına uymaları konusunda zorlandıklarını iddia eden vakaları not etmişlerdir.[174][175] Osamu Muramoto, Journal of Medical Ethics'te, yasaklanmış kan ürünlerini pişmanlık duymadan alanların "mürted" olarak damgalandıklarını, ihraç edildiklerini ve diğer Yehova'nın Şahidi arkadaşları veya aile üyeleri tarafından dışlandıklarını belirtir.[125] Ayrıca, Yehova'nın Şahitleri'nin psikolojik zorlamaya maruz kaldığına dair önemli kanıtların olduğunu da ifade eder.[125]
Şahitler, "ağır günah" işleyen[176] (çoğunlukla Yehova'nın Şahitlerinin kişisel ahlak kurallarını ihlal eden)[177][178] ve "pişmanlık göstermeden dinden çıkan"[179] üyelere yönelik onları dışlama pratiği uygularlar. Aforoz ve dışlama sürecinin Tanrı'nın standartlarını korumak, cemaatin ruhsal temizliğini sürdürmek ve yanlış yapanın tutumunu değiştirmesini sağlamak için uygulandığını iddia ederler.[176] Bu uygulama, yeniden kabul edilme koşulunu karşılamadığı sürece, ihraç edilen kişinin, aynı evde yaşamayan aile üyeleri de dahil olmak üzere tüm grup üyeleri tarafından dışlanmasını gerektirir. Dışlanmış bir kişi öldüğünde, ona bir krallık salonunda (Yehova’nın Şahitleri’nin toplanma mekanı olan Kingdom Hall'de) cenaze töreni yapılamaz.[180][181] Üyeler, dışlandıktan sonra dış dünyayla sınırlı temasları nedeniyle genellikle zorluklar ve travmalarla karşı karşıya kalırlar.[182][183] Eski Yehova’nın Şahitleri ile yapılan 2021 yılına ait nitel bir psikolojik araştırma, aileleri ve arkadaşları tarafından dışlanma deneyimlerinin artan ruh sağlığı riskleri ile ilişkili olabileceğini öne sürmüştür.[184] Watchtower’ın, ayrılanları "zihinsel olarak hasta" olarak nitelendirmesi bazı mevcut ve eski üyelerden eleştiri almıştır; Britanya'da bazıları bu tanımın dini nefret yasalarının ihlalini teşkil edebileceğini savunmuştur.[185][186]
Watch Tower Society, mezhebin tüm öğretileri ve uygulamalarıyla vicdanen aynı fikirde olamayan üyeleri dışladığı için eleştirilmiştir. Sosyolog Andrew Holden, grubun ayrılma için geçerli bir neden sunmadığı için, ayrılmayı seçenlerin hain olarak görüldüğünü ifade eder.[187] Raymond Franz'a göre, Watch Tower öğretilerini ve uygulamalarını kabul edemeyenler genellikle sürekli ne söylediklerine, yaptıklarına ve okuduklarına dikkat etmeleri gerektiği bir korku ikliminde yaşarlar. Franz, arkadaşlarıyla yaptıkları özel bir konuşmada bile olsa, Watch Tower’ın doktrinlerine karşı herhangi bir şekilde memnuniyetsizlik ifade edenlerin, yargı komitesi tarafından mürted veya kafir olarak soruşturulma ve yargılanma riski taşıdığını ve "kötü" olarak sınıflandırıldığını söyler.[188]
Franz, Watch Tower Society'nin öğretilerine itirazlarını ifade edenleri ihraç etme tehdidinin, örgütün öğretilerinin ve politikalarının ciddi sorgulamalarla veya olumsuz kanıtlarla karşılaşma riski olmadan dolaşabileceği steril bir atmosfer yaratmak için tasarlandığını savunur.[189] Holden'a göre sonuç, bireylerin arkadaşları ve akrabalarıyla ilişkilerini kaybetme korkusuyla çoğu zaman şüphelerini bastırmalarıdır.[190] Penton, yargı komiteleri sistemi ve ihraç tehdidini Şahitler arasında bir nihai kontrol mekanizması olarak tanımlar.[191] Holden, dışlamanın topluluğu "kirlenmeden arındırmakla" kalmayıp, başkalarını da muhalif davranışlardan caydırdığını söyler.[182] Sosyolog Ronald Lawson da grubun bağımsız düşünceye çok az yer bıraktığını ve doktrinel çeşitliliğe tahammül etmediğini belirtmiştir. Ayrıca resmi öğretilerden sapanların kolayca ihraç edildiğini ve dışlandığını söylemiştir.[192]
Watch Tower Society yayınları, "sahte öğretileri" teşvik edenlerin aforoz edilmesini ve dışlanmasını savunur ve bu tür bireylerin "ruhsal enfeksiyonlarının" yayılmasını önlemek için karantinaya alınması gerektiğini iddia eder.[193] Bu, başka bir dini örgütle ilişki kurmaya başlayan bir kişinin Yehova'nın Şahitleri’nden ayrıldığını belirten "mürted" (apostate) tanımına atıfta bulunularak yapılır ve bu kişinin 1. Yuhanna 2:19'daki Hristiyanlığı terk edenlerin "bizden olmadığını" belirten referansa dayanarak dışlanmasının Yehova'nın Şahitleri cemaatinin ruhsal temizliğini korumak için gerekli olduğu savunulur.[194] Bir bireyin kan nakli yapmayı veya yaptırmayı kabul etmesi de benzer şekilde dışlanma sebebi olarak kabul edilir.[132]
Şahitlerin yargılama süreci de eleştiriye maruz kalmıştır. Duruşmalar gizli yapılır,[195] yargı komiteleri hakim, jüri ve savcı rollerini üstlenir.[181] Franz'a göre, tanıklar kanıt sunabilir ancak tartışma için kalmalarına izin verilmez.[196] Heather ve Gary Botting, dışlanmayı gerektiren bir suçla suçlanan Şahitlerin masum oldukları ortaya çıkana kadar suçlu sayıldığını iddia etmişlerdir. Heather ve Gary, suçlanan kişinin masumiyetini kanıtlamanın yükümlülüğünün kendisinde olduğunu ve yargı komitesinin belirlediği duruşmaya katılmadığı takdirde otomatik olarak suçlu olduğunun varsayılacağını belirtmişlerdir.[197]
Bir kişi için dışlama veya aforoz kararı verildiğinde, kişinin "artık bir Yehova'nın Şahidi olmadığı" ilan edilir ve dışlama hemen başlar. Üyelere, kişinin ayrıldığı mı yoksa aforoz mu edildiği söylenmez. Bu yargı kararını destekleyen hiçbir tanıklık veya kanıt sunulmaz. Cemaat üyelerine, kararları sorgulamadan kabul etmeleri gerektiği söylenir ve yargı komitesinin kararına uymayan Şahitler de ihraç edilir.[191] Üyelerin, dışlanan kişiyle konuşmaları yasaktır, bu da kişinin eylemlerini tartışma veya açıklama fırsatını ortadan kaldırır.[198][199] Penton, yargı komitesi üyelerinin ve Watch Tower Society'nin, sorunlu bireylerle ilgilenirken sık sık yerleşik usulleri göz ardı ettiklerini ve Society kurallarını ihlal ederek onları dışlamak için komplo kurduklarını iddia eder.[200] Eleştirmenler, Şahit politikalarının, ihraç edilebilme sebebi olan bir eylem gerçekleştirdiğinden şüphelenilen Şahitleri cemaat ihtiyarlarına rapor etmek için bir muhbir sistemi oluşturmayı teşvik ettiğini iddia ederler.[125][201]
Yehova'nın Şahitleri, tam allojenik kanın ve ana bileşenlerinin (kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri, trombositler ve plazma) transfüzyonlarını ve saklanmış otolog kanın veya ana bileşenlerinin transfüzyonlarını reddeder. Bir doktrin olarak, Yehova'nın Şahitleri, ameliyat öncesi saklanmadığı sürece (örneğin, ameliyat sırasında alınan ve nakil edilen otolog kan) tam otolog kan naklini reddetmezler. Bu dini pozisyon, kanın kutsal olduğu ve Tanrı'nın gözünde yaşamı temsil ettiği inancına dayanır. Yehova'nın Şahitleri, (kan yememekten bahseden) Levililer 17:10-14 ve ("kandan uzak durun" yazan)Elçilerin İşleri 15:29 gibi Kutsal Kitap yazılarını, kanın nakil yoluyla vücuda alınmasını da kapsayacak şekilde anlarlar. Ancak eleştirmenler, Şahitlerin kan politikalarında tutarsızlıklar olduğunu, Şahit hastaların kanı reddetmeye zorlandığını ve Watch Tower literatürünün transfüzyonlar hakkında gerçekleri çarpıttığını ve Şahitlerin konuyla ilgili bilinçli bir karar vermesini sağlayacak bilgileri sağlamadığını iddia ederler.[125]
Yehova'nın Şahitleri, kanın saklanmasının, Kutsal Kitap'ın kanın "toprağa dökülmesi" talimatına aykırı olduğuna inanır. Onlar, yalnızca bireysel olarak önceden onayladıkları kullanımlar için kan bağışında bulunurlar.[202] Ancak, bağışlanan kandan elde edilen kan fraksiyonlarının kabul edilmesinin bir vicdan meselesi olduğunu söylerler.
Eskiden Yehova'nın Şahitleri’nden olan, Silentlambs'in kurucusu Bill Bowen, Yehova'nın Şahitlerini, örgütün itibarını korumak amacıyla cinsel istismar vakalarını yetkililere bildirmemekle suçlar.[203] Ontario Dinî Hoşgörü Danışmanları grubu, vakaların gizli tutulmasının sonucu olarak "istismarın devam etme olasılığının çok yüksek" olduğunu belirtmiştir.[204] Bazı cinsel istismar mağdurları, istismarı bildirdiklerinde yerel ihtiyarlar tarafından hem suçlanan kişinin hem de örgütün utanç duymasını önlemek için sessiz kalmalarının emredildiğini iddia etmişlerdir.[205][206][207]
Hareketin çocuk koruma konusundaki resmi politikası, çocuk cinsel istismarını bildirme prosedürlerini tartışmakta ve ihtiyarların cinsel suçluları bildirme konusunda tüm yasal gerekliliklere uyduklarını, yasal olarak gerekli olduğu durumlarda doğrulanmamış veya kanıtlanmamış iddiaları bile bildirdiklerini belirtmektedir. İhtiyarlar, cemaate mensup pedofilleri disipline etmelidir. Mağdurlar, isterlerse yetkililere bildirimde bulunabilirler.[208]
Bir Yehova'nın Şahidi, tek bir güvenilir istismar iddiası sonrasında cemaat ayrıcalıklarını kaybedebilirken,[209] Yehova'nın Şahitleri, en ciddi cemaat disiplinlerini uygulamadan önce ikinci bir tanığı gerektirme konusunda yazılı bir zorunlulukları olduğunu iddia ederler.[210] Bir istismar olayında ikinci bir tanık olmadığında, cemaat yargı komitesi, tıbbi veya polis raporlarını veya benzer bir olaya tanıklık eden birini, cinsel istismarla suçlanan bir üyeye karşı ikinci bir tanık olarak kabul eder.[211]
Yehova'nın Şahitlerinin inançlarının merkezinde, İsa'nın ikinci gelişi, kıyamet ve Tanrı'nın krallığına dair yorumları yer alır. Watch Tower Society yayınları, Kutsal Kitap'ta öngörüldüğüne inandıkları dünya olayları hakkında kehanetlerde bulunmuştur ve bulunmaya devam etmektedir.[212] Bu erken kehanetlerden bazıları "yerleşik gerçek"[213] olarak tanımlanmıştır. Şahitlere, "görünür organizasyonun her konuda yönlendirmesini tam olarak kabul etmeleri" ve Tanrı'nın onlara Kelimesi (İsa) ve organizasyonu (Watch Tower Society) aracılığıyla söylediklerini sorgulamalarına gerek olmadığı, çünkü sevginin "her şeye inandığı" söylenir.[214] Bir üye, basılı Watch Tower yayınlarından farklı görüşler savunursa, ihraç edilme riskiyle karşı karşıya kalır.[215][216][217]
Açıkça belirtilen veya güçlü bir şekilde ima edilen ve özellikle 1914, 1915, 1918, 1925 ve 1975 tarihlerine bağlanan başarısız kehanetler, bazı öğretilerin değiştirilmesine veya terk edilmesine yol açmıştır. Society'nin yayınları, üyelerin daha önce Watch Tower ifadelerine "yanlış anlamlar yüklediğini" veya üyelerin inançlarının "yanlış temellere dayandığını" öne sürmüştür. Profesör Edmond Gruss'a göre, diğer başarısız kehanetler görmezden gelinmiş ve yeni kehanetlerle değiştirilmiştir; örneğin, 1917 yılında yayımlanan Tamamlanmış Sır (The Finished Mystery) kitabında, olaylar 1918 ile 1925 yıllarına uygulanmıştır. Ancak daha öncesinde bu olayların 1914 öncesinde gerçekleşeceği kabul edilmişti. Sonradan değiştirilen yeni kehanetler de gerçekleşmediği için, kitabın 1926 yılında yapılan baskısında bu ifadeler değiştirilmiş ve tarihler kaldırılmıştır.[218]
Watch Tower Society, sahte peygamber olduğu suçlamalarını reddeder.[219][220] Kutsal Kitap kehanetlerine ilişkin açıklamalarının yanılmaz olmadığını[221][222] ve kehanetlerinin açıkça "Yehova'nın sözleri" olarak iddia edilmediğini kabul eder.[219] Tanrı'nın krallığına duyulan coşku nedeniyle bazı beklentilerinin düzeltilmesi gerektiğini belirtir, ancak bu düzeltmelerin "bütün hakikat bedenini sorgulamak için bir neden olmadığını" söyler.[223] Raymond Franz, Watch Tower Society'nin insan yanılabilirliğini bir savunma olarak öne sürerken sorumluluktan kaçmaya çalıştığını iddia eder ve Society'nin kendisini Tanrı'nın atanmış sözcüsü olarak sunduğunu ve tarih boyunca birçok kesin kehanet yaptığını da ekler.[224]
Yayınlanma tarihlerine göre gerçekleşmemiş Yehova’nın Şahitleri kehanetleri şunları içerir:
Watch Tower Society literatürü, topluluğun kurucusu Charles Taze Russell'ın Tanrı'nın Kutsal Ruh'u tarafından yönlendirildiğini iddia etmesine rağmen,[249] kuruluşundan bu yana doktrinlerini önemli ölçüde değiştirmiş ve Russell'ın birçok öğretisini terk etmiştir.[250] Değişikliklerin çoğu, daha önce sorgulanamaz olarak kabul edilen Kutsal Kitap kronolojisini içermiştir.[251][252] Watch Tower, 1922'de "Kutsal Yazılar, bilimsel ve tarihsel olarak, mevcut hakikat kronolojisinin kuşkusuz doğru olduğunu" teyit etmiştir.[253] Watch Tower Society yayınları, doktrinsel değişikliklerin, Tanrı'nın iradesini yavaş yavaş açıkladığı bir "ilerlemeci vahiy" sürecinin sonucu olduğunu belirtir.[254][255] Sonradan değiştirilen bazı Yehova’nın Şahitleri doktrinleri şu şekildedir:
1950'lerde aforoz ve dışlama yaygın hale geldiğinde, Şahitler’e ihraç edilen üyelerle hiçbir şekilde ilgilenmemeleri, onlarla konuşmamaları ve onları gördükleri zaman tanımamaları söylendi.[286] İhraç edilen kişilerin aile üyelerine, aile çıkarlarıyla ilgili konularda zaman zaman "kesinlikle gerekli" olduğu sürece ihraç edilen kişilerle iletişime geçmelerine izin verilmiş, ancak onlarla dini konuları tartışmalarına izin verilmemiştir.[287] 1974'te Watchtower, bazı dengesiz Şahitlerin ihraç edilenlere karşı nezaketsiz, insanlık dışı ve muhtemelen zalim tutumlar sergilediğini kabul ederek[288] aile temaslarına yönelik kısıtlamaları gevşetmiş[289] ve ailelerin birliktelik kapsamını kendilerinin belirlemesine, ruhsal konuları tartışıp tartışmamayı da dahil etmesine izin vermiştir.[290] 1981'de bir politika değişikliği yaşanmış ve Şahitlere dışlanmışlarla, yakın akrabalar da dahil olmak üzere, tüm spiritüel ve dini etkileşimlerden kaçınmaları talimatı verilmiştir.[291] Şahitlere, dışlanmış kişilere selam vermemeleri de söylenmiştir.[292] Ebeveynlerin ise, dışlanmış bir küçük çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılamalarına izin verilmiştir; buna göre hasta ebeveynler veya fiziksel veya duygusal olarak hasta çocuk, "bir süreliğine" eve geri kabul edilebilirdi. Şahitler, dışlanmış akrabalarla yemek yememeleri konusunda da uyarılmışlardır.[293] Dışlama kuralları, 1981'de gruptan gönüllü olarak ayrılanları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir.[294][295]
Yehova'nın Şahitleri, Kudüs'ün M.Ö. 607'de Babilliler tarafından yok edildiğini ve tam yetmiş yıl boyunca tamamen ıssız kaldığını iddia ederler. Bu tarih, Yehova’nın Şahitleri’nin doktrinlerinden olan, Ekim 1914'te Mesih'in kral olarak gelişinin belirlenmesi doktrini için kritiktir.[296] Yehova’nın Şahitleri dışındaki kaynaklar ise, Kudüs’ün yıkımının M.Ö. 607'de değil, yaklaşık yirmi yıl sonra M.Ö. 587 civarında gerçekleştiğini kabul eder.[296][297]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.