Amerika Birleşik Devletleri-Türkiye ilişkileri, Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye'nin Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayan ve 1947 yılından bu yana[1] aktif sürdürdüğü uluslararası politikaları içerir.
ABD |
Türkiye |
---|---|
Diplomatik Misyon | |
Amerika Birleşik Devletleri'nin Ankara Büyükelçiliği | Türkiye Washington D.C. Büyükelçiliği |
Temsilcilik | |
Birleşik Devletler'in Türkiye Büyükelçisi Jeff Flake | Türkiye'nin ABD Büyükelçisi Sedat Önal |
Bu maddede birçok sorun bulunmaktadır. Lütfen sayfayı geliştirin veya bu sorunlar konusunda tartışma sayfasında bir yorum yapın.
|
Bu madde, İngilizce Vikipedi'de yer alan aynı konulu maddeden Türkçeye çeviri yapılarak genişletilebilir. Başlıca çeviri yönergeleri için [genişlet] düğmesine tıklayınız.
|
İlişkilerin tarihçesi
Osmanlı İmparatorluğu dönemi
1795 yılında Osmanlı Devleti'nin vassalları olan Afrika Eyaletlerini (Fas Sultanlığı, Cezayir, Tunus ve Trablusgarp)[2] ABD'yi Trablusgarp ve Cezayir'de yenmiş, eyalet gemileri Cezayir'de ABD bayrağını taşıyan gemiyi ele geçirmişlerdir. 1796 yılında Osmanlı Devleti Eyaletleri, ABD ile Trablus Antlaşması yapılmıştır. Birinci Berberi Savaşı 1801 yılında ABD ile Osmanlı Devleti'nin Kuzey Afrika eyaletleri arasında karşılıklı savaş ilan edilmiş[2] savaş 4 yıl sürmüştür. ABD bu savaşta bazı haklar elde etmiştir.[3] ABD Başkanı Thomas Jefferson, Nisan 1802'de İzmir'e ilk Amerikan konsolosunu atadı.[4] Türk-Amerikan ilişkileri 1830'da Seyr-i Sefain Antlaşması ile başlamıştır.[5]
Kurtuluş Savaşı dönemi
Kurtuluş Savaşı sırasında, işgalci devletlerin yanında yer alan ABD, işgale donanmasıyla destek vermiştir. İşgal boyunca ağırlıklı olarak tarafsız bir rol oynadığını söylese de Samsun gibi deniz kıyısındaki kentler, bu donanmaya ait gemilerce bombalanmıştır. Ayrıca İttihat ve Terakki yönetimi tarafından Birinci Dünya Savaşı'nın başında tek taraflı olarak kaldırılan kapitülasyonların devam etmesi için 19 Ocak 1919 tarihinde İstanbul'da bulunan İngiliz, Fransız ve İtalyan Yüksek Komiserlerinin Türk yönetimine vermiş oldukları nota ABD tarafından desteklenmiştir.[6] 1919-1927 döneminde Amerikan Yüksek Komiseri sıfatıyla Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinde görev yapan Amiral Bristol, ilişkinin ilk yıllarında da etkili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ABD ile sıkı ekonomik ilişkiler geliştirmek isteyen ve Lozan Antlaşması sırasında ABD'nin politik desteğini arayan TBMM ve hükûmet, 1923 yılı başında Türkiye'de yatırım yapacak Amerikan şirketlerine teşvikler içeren Chester[1] Teşvikleri yasasını kabul etti.
Cumhuriyetin ilk dönemleri
Lozan Barış Konferansı sırasında 6 Ağustos 1923 tarihinde imzalanan ikili antlaşma iki devletin ilk diplomatik ilişkisi olmuştur. İki devlet arasında siyasal ilişkilerin devletler hukuk kapsamında kurulmasını, konsoloslukla açılmasını ve kapitülasyonların kaldırılmasını öngören bu antlaşma Amerika Birleşik Devletleri Senatosunun Ermeni Sorununun yarattığı hava, Türkiye'deki Amerikan okullarının durumu ve azınlıkların korunmasına dair oluşan yanlış izlenimler nedeniyle onaylanmamış, bu durumda Türkiye Büyük Millet Meclisi de antlaşmayı onaylamamıştır. 24 Aralık 1923 tarihindeki iki ülke vatandaşlarının hak ve çıkarlarına ilişkin nota verişimi ile yapılan anlaşma ve 20 Temmuz 1926 tarihindeki iki ülke ticari ilişkilerini düzenleyen nota verişimi ile geçici olarak düzenlenen Amerikan-Türk ilişkileri 17 Şubat 1927 tarihindeki nota verişimi ile modus vivendi olarak da olsa normal siyasi kurulması ile olağan duruma gelmiştir.[7]
Soğuk Savaş'ın başlangıcı
Türkiye II. Dünya Savaşı'nın son aylarında Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin yanında yer alarak Almanya'ya savaş ilan etti. II. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile birlikte Soğuk Savaş yılları başladı. ABD Senatosu 1947 yılında Sovyetler Birliği'ne karşı Batı blokunu yardım etmek üzere[8] Truman Doktrini'nin bir parçası olarak Türkiye için bir ekonomik ve askerî yardım paketini onayladı.
Sovyetler Birliği lideri Stalin'in Türkiye'den toprak talepleri[9] karşısında Türkiye de Kore Savaşı'nda (1950-1953) Birleşmiş Milletler'in yanında yer aldı, 1952 yılında NATO'ya katıldı ve 1955 yılında CENTO'nun kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1954 yılında ABD'ye Soğuk Savaş Dönemi boyunca kullanacağı, Soğuk Savaş sonrası I. Körfez Savaşı, Irak Savaşı ve Suriye İç Savaşı'nda da aktif olarak öne çıkan İncirlik Hava Üssü'nü kurma izni verildi.
1960'lı yıllardan itibaren Türkiye - Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerinde kırılmalar yaşanmaya başladı. Küba Füze Krizi süresince Amerika Birleşik Devletleri'nin Sovyetler Birliği ile gizli görüşmeler gerçekleştirmesi, Türkiye'deki askeri varlığı hakkında pazarlık yapması sonrası bir de Esnek Karşılık doktrinin devreye girmesiyle birlikte Türkiye yönetiminde olası bir Sovyetler Birliği müdahalesinde NATO'nun Türkiye'ye yardım etmeyeceği görüşü oluşmaya başladı.[10] İlişkiler bozulmaya başlamışken 1963 yılı sonunda Kıbrıs'ta Türk ve Rum topluluklar arasında yaşanmaya başlayan silahlı çatışmalar karşısında Türkiye'nin tutumunu sertleştirmesi ve askeri operasyon planlaması üzerine dönemin ABD Başkanı Lyndon Johnson'ın dönemin Başbakanı İsmet İnönü'ye yönelik olarak 5 Haziran 1964 tarihinde kaleme aldığı, adaya çıkarma yapılır da sonrasında Türkiye'ye yönelik Sovyetler Birliği müdahalesi olursa NATO'nun Türkiye'yi desteklemeyeceği, Kıbrıs'a yönelik Amerikan silahlarının kullanılmaması gerektiğini içeren, tehdit barındıran ve tarihe "Johnson Mektubu" olarak geçen mektup, iki ülke ilişkilerinde kırılmaya neden oldu. Türk siyasetinde ilk kez bu dönemde NATO'dan çekilme çağrıları yapılmaya başlandı.[11]
Johnson Mektubu ve Kıbrıs sorunu iki ülke ilişkilerinde çeşitli sorunlar yaratınca ülkeler uzlaşı zemini aramaya başladılar. Türkiye ve ABD arasında farklı tarihlerde imzalanmış bulunan 55 adet ikili anlaşma, 3 Temmuz 1969'da imzalanan "Ortak Savunma ve Ekonomi İşbirliği Anlaşması" ile tek bir metinde toplandı. Bu anlaşmayla birlikte savunma faaliyetlerinin ortak şekilde icra edileceği, Türkiye'nin Amerika Birleşik Devletleri'nden satın alacağı silahların Türkiye'ye ait sayılacağı deklare edilirken, Türkiye sınırları içerisindeki Amerika Birleşik Devletleri askerî personel sayısı azaltıldı.[12]
Kıbrıs Harekâtı ve silah ambargosu
1 Temmuz 1974 tarihindeki Resmî Gazete'de yayımlanan habere göre Türkiye haşhaş ekimini durdurmadığı için Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'ye ambargo koydu. Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra dönemin ABD Hükûmeti, ambargoya Kıbrıs Harekâtı'nı da ekledi ve Türkiye'den Kuzey Kıbrıs'taki askerleri geri çekmesini talep etti. Türkiye ise bu kararı tanımayarak Kıbrıs Harekâtı'na devam etti. Bu silah ambargosu nedeniyle Türkiye'de ABD'den alınan silah ihtiyacı gözden geçirildi ve Türk Savunma Sanayisi'nin kurulmasına karar verildi. ASELSAN ve ROKETSAN gibi önemli Türk Savunma Sanayisi firmaları bu dönemde kuruldu. Silah ambargosu 1978 yılının eylül ayı sonunda ABD Kongresi'nin kararıyla kaldırıldı. Ambargonun kesin olarak kaldırılmasından sonra "Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni ve olumlu bir dönem başlamış olacağını umduğunu" ifade eden[13] dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, ABD üslerini yeniden faaliyete açtı.[14] Ambargonun kaldırılmasına rağmen Türkiye'ye yapılan silah yardımı ancak 1980 yılında 1974 öncesindeki düzeye ulaşabildi.
1980 ve 1990'lı yıllar
1980'li yıllarda Türkiye hükûmetleriyle ABD hükûmetleri arasında genel anlamda sıcak ilişkiler gözlendi. Bu dönemde Ermeni Sorunu ve Kıbrıs Sorunu Türkiye-ABD ilişkilerine gölge düşürdüyse de ilişkiler genel olarak olumlu düzeyde gelişti. Başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal I. Körfez Savaşı sırasında ABD Başkanı George H.W. Bush'la çok yakın bir dayanışma politikası izledi. Türkiye, Irak petrollerini taşıyan Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattını kapattı. Ayrıca Demirel ve Çiller hükûmetleri savaştan sonra NATO tarafından Kuzey Irak'ta uygulanan uçuş yasağına destek verdiler. 1993'te ABD, İzmir'deki başkonsolosluğunu kapattı.[15]
Irak Savaşı
11 Eylül saldırıları sonrasında Türkiye, ABD'ye terörizme karşı yaptığı mücadelede destek vermeye devam etti. Ancak ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgal etmek istemesi Türk kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı. ABD'nin bu işgal sırasında Türk topraklarını kullanmasına izin vermek için TBMM'ye sunulan 1 Mart tezkeresi'nın reddedilmesi ABD'de büyük bir hayal kırıklığına yol açtı ve Türkiye-ABD ilişkilerinin soğumasına neden oldu. 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde karargâh kurmuş bulunan bir binbaşı komutasında 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ve Türkmen mihmandarlarının Irak'taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir ortamda, bir baskın sonucu başlarına çuval geçirilmek suretiyle götürülüp, alıkonularak sorguya çekilmeleri olayı ilişkileri daha da gerginleştirdi. Çuval Olayı olarak bilinen 2003 yılındaki bu kriz sonrasında, ABD'nin Türkiye Devletinden; dönemin Başbakanı ve cumhurbaşkanını arayarak özür dileyerek ve birçok görüşmeden sonra Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda ilişkiler iyimser düzeye ulaşmıştır.[16] Ancak buna karşılık olarak 2014 yılında Türkiye İstanbul-Sarayburnu'nda USS ROSS adlı Amerikan gemisi askerlerinin başına Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi bir grup tarafından Çuval Olayı'na misilleme olarak çuval geçirilmiş ve üzerlerine boyalar atılmıştır.[17] Olaylar siyasi alana da sıçrayınca daha da büyümeden çözüme kavuşmuştur. Bu olaylar misilleme olarak algılanmıştır.[18]
Filistin sorunu
İsrail-Filistin arasındaki sorunda Türkiye, Filistin Devleti'ni desteklemiş ancak ABD bu olaylarda İsrail'i savunmuştur. Ayrıca Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki sorunda ise Türkiye Karabağ Savaşı'ndan bu yana Azerbaycan yanlısı politikasıyla soruna müdahil olmuş, Ermenistan sınır kapısını kapatmış ve Ermenistan'a kısmi ambargo uygulamıştır. ABD ise müdahil olmamıştır.
2011 yılından beri devam eden Suriye İç Savaşının başlangıcında iki müttefik de birbirini destekler niteliktedir. Türkiye, Suriye topraklarında güvenli bölge kurmak istemiş Amerika bu durumu önceleri sıcak bakmamış fakat sonraları Türkiye'yi destekler açıklamalar yapmıştır. Suriye'deki iç savaşa müdahil olan AB ve ABD Cidde şehrinde toplanarak Cidde Bildirisi yayınlamıştır.[19] Fakat Türkiye Devleti bu anlaşmayı imzalamamıştır.[20]
Ermeni soykırımı iddiaları
10 Ekim 2007 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi'nin Dışişleri komisyonu, 1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelendiren tasarıyı 21'e karşı 27 oyla kabul etti.[21] Bu karar Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı. Kararın yasalaşması halinde ABD'nin Türkiye'deki askeri etkinliklerinin kısıtlanabileceği belirtilmiş ancak tasarı Temsilciler Meclisinin genel kuruluna sunularak kabul edilmedi.
PYD ile YPG Krizi
ABD yetkililerinin PYD'yi terör örgütü olarak görmediği yönündeki açıklamalarına karşı dönemin Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu Kuzey Suriye'de Türkiye'ye komşu bir Kürt Devleti kurulmasına müsamaha göstermeyeceğini açıklamış, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da tepki göstererek PYD'nin PKK'dan bir farkı olmadığını Türkiye'nin gözünde YPG'nin de terör örgütü olduğu söylemiş ve ABD'ye "Bu nasıl ortaklık?" çıkışında[22] bulunmuştur.[23] Yine Erdoğan, ABD ile PYD'nin ilişkisine işaret ederek "Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani'deki teröristler mi?" çıkışına ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, YPG'nin IŞİD ile mücadelede başarılı olduğunu, ABD'nin YPG'yi terörist örgüt olarak görmediği ve kendilerini desteklemeyi sürdüreceğini söylemiştir.[24] PKK ile PYD tarafından düzenlenen 2016 Ankara saldırısı sonrası Erdoğan ABD'ye yönelik "PYD'ye silah yardımı yaptığını açıkla" eleştirisinde bulundu.[25]
Fethullah Gülen'in iadesi
2016 Türkiye askerî darbe girişimi sonrası Yıldırım, ABD Başkanı Barack Obama'ya seslenerek ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri olmakla suçlanan Fethullah Gülen'in terör örgütü lideri sıfatıyla Türkiye'ye iade edilmesi çağrısında bulundu.[26] ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner, incelemenin halen devam ettiğini ve bu konuda henüz herhangi bir sonuca varılmadığını belirtti.[27] Yıldırım tarafından kurulan hükûmette Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı görevine devam eden Mevlüt Çavuşoğlu, Fethullah Gülen'in iadesiyle ilgili ikamet ettiği ABD'den yanıt gelmemesi halinde iki ülke ilişkilerine zarar vereceğini ifade ederek ABD'nin bu tutumunu eleştirmiştir.[28]
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise Fethullah Gülen'in iadesi gerçekleşmediği takdirde 'ABD'nin Türkiye'yi bir teröriste feda etmiş olacağını' belirtmiştir.[29] 2017 Türkiye anayasa değişikliği referandumu sonrası ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayarak, Pazar günü düzenlenen ve Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin oylandığı anayasa değişikliği 'referandumunda elde ettiği zaferden dolayı' tebrik etti.[30]
Vize Krizi
ABD'de yayımlanan New York Times gazetesinin haberine göre, çifte pasaportlu vatandaşlar ve ABD'li papaz Andrew Craig Brunson gibi yabancılar dahil ‘darbe teşebbüsü’ ve ‘casusluk’ gibi suçlamalarla, 12 ABD uyruklu vatandaş tutuklanmış durumdadır. ABD ise İran asıllı Türk vatandaşı ve iş insanı Reza Zarrab'ın tutuklu yargılandığı dava kapsamında Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ve Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın tutukluluğunu istemiştir. Sebebi ise İran'a uygulanan ambargoyu kaldırmak olarak açıklanmıştır. Metin Topuz'un tutuklanmasının ardından ABD Büyükelçiliği ”Türkiye’den başvurular süresiz durduruldu” açıklaması yaptı. Washington'ın Türkiye'den vize başvurularını askıya alması üzerine misilleme olarak Ankara'nın da ABD vatandaşlarına uyguladığı vize prosedürünü geçici olarak durdurması, iki ülke arasında bugüne kadar en kapsamlı diplomatik yaptırım olarak görülüyor. Amerikan basınına göre Washington'da ”Türkiye bir rehin alma politikası mı izliyor?” kanaati doğarken, bu algının bir tezahürü de ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass'ın Türk hükûmetinin ”adalet değil intikam peşinde” olduğu yönündeki açıklamasıydı.
Daha önce de vizelerin askıya alınması, 2003 yılında ABD işle yürütülen 1 Mart tezkeresi müzakereleri sonrasında ve 2014'te ABD'li askerlerin başına çuval geçirilmesi gibi olaylarda yaşanmıştı fakat bu son olay diğerlerinden farklılaşmaktadır. Nedeni ise vize uygulamasının ”her iki ülke vatandaşlarına sirayet edecek” kadar kapsamlı olmasıdır. ABD ve Türkiye her zaman sıkıntılı süreçlerden geçmiştir ancak bütün Amerikan ve Türk vatandaşlarının birbirlerinin ülkelerinden mahrum bırakacak türden bir yaptırımı hatırlamak güçtür.[31]
S-400 Krizi
S-400 krizi, Türkiye'nin Rusya'dan bir hava savunma sistemi olan S-400'ü tedarik etmesi üzerine NATO müttefiki olan Türkiye ile ABD arasında yaşanan anlaşmazlığı ifade eder. ABD'li yetkililer, S-400 hava savunma sisteminin Rusya tarafından istihbarat toplama platformu olarak kullanıldığını iddia ediyor.[32] Ancak Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu S-400 hava savunma sisteminin NATO sistemine entegre edilmeyeceğini ifade etti.[33] Ayrıca, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türk yetkililerin açıklamalarını teyit ederek S-400 sistemini hiçbir üye ülkenin hava savunma sistemine entegre edilmeyeceğini beyan etti.[34] Buna rağmen, ABD S-400 endişesini her vesileyle dile getirmeye devam etmektedir. Örneğin, Türkiye'nin S-400 hava savunma sisteminin tesliminin tamamlanmasını müteakip gerçekleştirdiği testler ABD'de rahatsızlık uyandırdı. Nitekim, 26 Kasım 2019'da ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo "ABD'nin Türkiye'ye net bir şekilde, S-400 hava savunma sistemini tam olarak operasyonel hale getirmesini istemediğini ilettiğini" söyledi.[35]
ABD'li yetkililer, Türkiye'nin S-400 hava savunma sisteminden vazgeçmediği takdirde ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamındaki yaptırımların devreye sokulacağını ifade etti.[36] Ayrıca, ABD Savunma Bakanlığı, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini tedarik etmesi nedeniyle F-35 savaş uçakları programından çıkarıldığını açıkladı.[37]
Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı, S-400 hava savunma sistemin Nisan 2020'de faal hale getirilmesinin planlandığını açıkladı.[38]
Türkiye'deki Amerikan okulları
Şehir | Kurum adı | Başlangıç | Bitiş | Açık |
---|---|---|---|---|
Bursa | Bursa Amerikan Kız Koleji | 1854 | 1928 | Hayır |
İstanbul | İstanbul Amerikan Robert Lisesi | 1863 | - | Evet |
Kayseri | Talas Amerikan Okulu | 1871 | 1968 | Hayır |
Amasya | Merzifon Amerikan Koleji | 1886 | 1924 | Hayır |
İstanbul | Üsküdar Amerikan Lisesi | 1876 | - | Evet |
İzmir | İzmir Amerikan Koleji | 1878 | - | Evet |
Mersin | Tarsus Amerikan Lisesi | 1888 | - | Evet |
Türkiye'deki Amerikan üsleri
Türkiye'nin toplamda 16 noktasında ABD Silahlı Kuvvetleri'ne ait askeri üsleri yer almakta, yine 15 farklı noktada ise NATO radarları vardır. Ayrıca 5 farklı noktada da ABD'nin füze ve nükleer bomba kontrol merkezleri[39] konuşlanmıştır. İzmit, Balıkesir, Eskişehir, Konya, Ankara, Malatya ve Erzurum'da ise ABD'ye ait nükleer silah depoları yer alıyor. ABD'nin Türkiye'de bulunan en büyük askeri üssü İncirlik Hava Üssü'dür.[40]
Ayrıca bakınız
Dış bağlantılar
- Türkiye İle Amerika Birleşik Devletleri Arasındaki Münasebetlere Ait Arşiv Vesikaları, Prof. Dr. Akdes Nimet KURAT - Ankara Üniversitesi 3 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Ak Parti Dönemi Türkiye-Abd İlişkileri, KÜRESEL SİYASET, 24 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Kaynakça
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.