Loading AI tools
Sosyalist hareket içerisinde bulunan, merkez sol ideoloji Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Sosyal demokrasi, reformist ve aşamalı yöntemlerle laissez-faire kapitalizminin yarattığı eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefleyen politik bir ideolojidir.[1]
Bir başka deyişle sosyal demokrasi, evrensel değerlerle uyumlu olarak yurttaşların bireysel ve toplumsal gereksinimlerini karşılamayı hedefleyen bir sosyal devlet ya da bunu hedefleyen politikaları içerir. Sosyal demokrasi, kapitalist ekonomi içinde ortaklaşa uyum düzeni olarak tanımlanmaktadır. Batı ve Kuzey Avrupa'da 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çarpıcı biçimde görülmeye başlayan toplumsal ve ekonomik politikaların kastedildiği model sıklıkla bu biçimdir.[2][3] Bir başka tanımlamaya göre sosyal demokrasi, kapitalizmin neden olduğu eşitsizlik ve adaletsizlikleri liberal demokratik sistem içinde kabul edilebilir düzeye indirmeyi amaçlayan siyasi bir ideolojidir.
Temelinde enternasyonalist bir ideolojidir.[4][5] İkinci Enternasyonal'de ortaya çıkan revizyonistler ve devrimci sosyalistler arasındaki bölünmenin ardından sosyal demokratlar, kapitalizmin bir ilerleme süreci içinde sosyalist ekonomiye dönüştürülmesini savundular.[6][7]
Sosyal demokrasi düşüncesi, tek kabul edilebilir hükûmet biçiminin hukukun üstünlüğü ilkesi altında temsili demokrasi olduğunu öne sürmektedir.[8] Demokratik karar alma mekanizmasını genişleterek politik demokrasinin ötesinde ekonomik demokrasiye kadar, emeğini satarak çalışanlar ve diğer ekonomik paydaşları karar alma mekanizmasına dâhil ederek karar alma süreçlerini topluma yaymayı amaçlar.[8] Kapitalizmin neden olduğu sosyal eşitsizlik, yoksulluk ve çeşitli grupların haksız davranışlarına karşı çıkarken diğer yandan hem tümden denetimsiz bir piyasa ekonomisine hem de tümden bir planlı ekonomi modeline karşı çıkar.[9] Sosyal demokrasi sendikal işçi hareketiyle yakın bir bağ içindedir ve işçiler ve işveren arasında toplu görüşme usulünü destekler.[10] Sosyal demokrat partilerin büyük çoğunluğu Sosyalist Enternasyonal ile yakın bir ilişki içindedir.[1] Sosyalist Enternasyonal'in tanımına göre sosyal demokrasi; özgürlük, eşitlik, adalet ve dayanışma temellerine oturur.
Sosyal demokrasi olgusu, 19. yüzyılın ikinci yarısından bu yana emekçi sınıfların yürüttüğü sosyal ve siyasal mücadeleler ile egemen sınıfların verdikleri ödünler sonunda varılan uzlaşmanın ürünüdür. Bu süreçte klasik liberal demokrasinin temellerini oluşturan değerler sistemi (serbest pazar ekonomisinin temelleri, siyasal demokrasi, çoğulculuk vb.) korunmuş, ama sosyal adalet, sosyal devlet, sosyal haklar gibi yeni değerlerle beslenmiştir. Sosyal demokrasi hareketi önceleri Vladimir Lenin gibi devrimci sosyalistleri de kapsıyordu. Daha sonra evrimci yaklaşım baskın çıktı ve sosyal demokrasi proleter devrime karşı bir ideoloji hâlini aldı. Sosyal demokrasinin bu evrimci yaklaşımının en önemli temsilcisi Eduard Bernstein'dır. Sosyal demokrasi anlayışının devlete sosyal ödevler yükleyip ekonomik yaşama halk kitleleri yararına müdahale olanakları sağlaması sınıflar arası farklılık ve gerginlikleri yumuşatıcı bir rol oynamış, kapitalizmi ve Batı tipi demokrasiyi aşmayı amaçlayan radikal devrimci akımlara karşı da bir set oluşturmuştur. Bu açıdan bir olgu ve anlayış olarak sosyal demokrasi, sosyal demokrat akım ve hareketlerin 20. yüzyıldaki felsefe ve programlarına denk düşer.
Sosyal demokrasi, hem uluslararası devrimci sosyalizmden ve Marks ve Engels’in doktrininden hem de Ferdinand Lasalle’in reformist sosyalizmlerinden etkilenerek 19. yüzyılda ortaya çıktı.[11] Evrimsel ve reformist yaklaşımı savunan Frank Podmore tarafından 1884’te kurulan Fabian Derneği, sosyal demokraside Marks dışı temel bir etkilenme yönü oldu.[12] Fabiancı yaklaşımın Eduard Bernstein’ın revizyonist görüşlerinden yoğun bir biçimde etkilendiği belirtilmektedir.[12] Bernstein, Marks ve Engels tarafından geliştirilen temel doktrinlerin pek çoğunu hatalı ve zamanı geçmiş olarak değerlendirerek reddetti.[13][14] Bernstein, Klasik Marksizm ve Ortodoks Marksizm'in ‘sosyalist devrimin gerekliliği’ ve ‘sınıf çatışması’ tezlerine karşı çıkarak sosyalizmin temsili demokrasi ile ve sınıfa bakılmaksızın evrimsel bir süreç ile ulaşılabileceğini öne sürdü.[5] Kamusal yatırım, kooperatifli işbirliği ve özel girişimlerin birlikte varlığından oluşan bir karma ekonomi modelinin; özel girişimlerin kooperatif işbirliğine dönüşmesi öncesinde uzun bir sürecin geçmesi gerekeceğini öne sürdü.[5][15] 1930’larda, özellikle Carlo Roselli’nin etkisiyle liberal sosyalizme yönelerek Marksizm’den ayrıştı. Bu aynı zamanda faşizme karşı liberal ve sosyal demokratlardan oluşan bir ittifakı doğurdu.[16] Bu görüşlerin oluşumunda Bernstein’ın, Marks'ın liberalizm karşıtlığını bütünüyle reddederek sosyalizmi eş güdümlenmiş liberalizm olarak tanımlaması etkili oldu.[13]
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, Avrupa’da sosyal demokratların pek çoğu Marksizm ile olan ideolojik bağlarını terk etti ve bunun yerine yönlerini kapitalizmi sosyalizmin iyi yanlarıyla sentezleyecek toplumsal politika reformunu vurgulamaya doğru değiştirdiler.[17] Birçok sosyal demokrat parti ise sosyal liberalizmi benimseyip sosyal demokrasi adı altında kullanmaya başladılar. Sosyal demokratlarca yeni liberalizm olarak tarif edilen ve bir sosyal demokrasi biçimi olmadığı belirtilen Üçüncü Yol 1990’larda ortaya çıktı.[18] Sosyal demokrasiden bir ayrılma olarak kabul edilen bir diğer akım piyasa sosyalizmi olarak adlandırıldı.[19]
Sosyal demokrasi bir üçüncü yoldur, eski solla yeni sağ arasında refah devletine yakın, sanayileşmeci bir Batı Avrupa siyasal akımıdır. Genel oy, özgürlükler ve hakların savunulması amacıyla İkinci Enternasyonal'de güçlü bir akım olmuştur. Alman Konfederasyonu'nda SPD'nin (1863) ortaya çıkışı, İskandinav ülkelerindeki hareketler, Avusturya demokrasisi bu akıma yön vermiştir.
Büyük Britanya'da Fabianizm'in etkisi ve İşçi Partisi'nin yapısı ihtilalci olmayan revizyonist hareketleri ortaya çıkardı. Demokratikleşme sayesinde sosyal hareket gerçekleşecekti, Bernstein devrimin olacağına inanmıyordu. Hiçbir telos yoktu, proletarya devrimi yoktu. Kautsky, Bebel demokrasiyi amaç edindiler. İkinci Enternasyonal'den kopanlar, Rosa Luxemburg ve Spartakistler devrimci hareket içinde kalmaya devam ettiler. Sosyal demokratlar giderek Marksizm'den koptular. 1929 ekonomik krizinden sonra Keynesçilik ve plancılık kuramları sosyal demokrasiyi daha çok etkiledi.
İskandinav sosyal demokratları üretim araçlarının mülkiyeti yerine üretilen eşyanın adil bölüşümünü savunmaya başladı. 60'lardan 80'lere kadar sosyal demokrat iktidarlar Avrupa'da hükûmet oldu. Ancak, refah devleti politikalarının sona ermesiyle Yeni Sağ'ın yükselişine karşı yeni kuramlar üretildi. İktisadi kuramlar öne çıktı ve Friedmancılık tesirinde kalan sağ iktidarlara, Reagan ve Thatcher'a karşı Tony Blair'in küreselciliği, ulus aşırıcılığı işçi sınıfından rağbet gördü.
İsveç, 2007'ye kadar sosyal demokrasinin kalesi olarak gözüküyordu. Ancak neoliberal akım orada da etkili oldu ve İsveç'teki bütün sosyal eşitlik kuralları, liberallerin müdahalesi ile yerlerini serbest bir ekonomiye bıraktı.
Sosyal demokrasinin ortaya çıkış süreci, Ferdinand Lassalle tarafından kurulan Alman İşçileri Genel Birliği (General German Workers' Association veya kısaca ADAV)’nin yükselişe geçtiği 1860’lara kadar gitmektedir.[20]
Birinci Enternasyonal olarak da bilinecek olan Uluslararası Emekçiler Birliği (International Working Men’s Association)’nin çeşitli işçi örgütlerinin bir araya gelmesiyle 28 Eylül 1864’te Londra’da kuruldu. Böylece değişik duruşlardaki sosyalistler bir araya geldiler. 32 kişilik geçici Genel Konseyinin Başkanlığına Karl Marx’ın seçildiği Birinci Enternasyonal kuruluşundan itibaren Marksizim, Prodhonculuk, Blanqui’cilik, Bakuninci anarşizm gibi akımların arasındaki çekişmeleri yaşadı. Sosyalizmde devletin rolü ve merkezilik gibi konularda buna karşı çıkan Mikhail Bakunin ve merkeziyetçi sosyalizmi savunan Marks arasındaki mücadele sonunda Bakuninciler 1872 tarihli Lahey Kongresinde Birinci Enternasyonal’den ayrıldılar.[21]
Birinci Enternasyonal'in bir diğer çekişmeli konusu reformizmin rolü oldu.[22]
Lasalle bir Marksist olmamakla birlikte Marx ve Engels’in teorilerinden etkilenmiş ve sınıf çatışmasının varlığını ve önemini kabul etmişti. Bununla birlikte Lasalle, Marks ve Engels’in Komünist Manifestosunda belirttikleri sınıf çatışmasını daha ılımlı bir biçimde öne sürmüştü.[11]
Marx’ın devletin proteler sınıf hakimiyetine ulaşılmasında bir enstrüman olarak rolünü olumsuz olarak değerlendiren bakışına karşı Lasalle devleti kabul etmekteydi. Lasalle, devleti işçilerin kendi faydalarını ilerletebilecekleri ve hatta işçilerin yönetimindeki kooperatifler tabanında bir ekonomiye dönüşümün içinde değerlendirdi. Lasalle’in stratejisi öncelikli olarak seçimlere dayalı ve reformist bir metot olarak çalışan sınıfın kendisi için mücadele verecek bir politik partiye gereksinimi olduğu yönündeydi.[20]
ADAV'ın parti gazetesi "Sosyal Demokrat" (Der Sozial-Demokrat) olarak adlandırıldı. Marx ve Engels bu adlandırmaya hazzetmeyen bir tavırla yaklaştılar. Engels bir keresinde şöyle yazdı: "Ama ne başlık: Sosyal Demokrat! Neden daha basitçe Proleteryan değil? " Marx da Sosyal Demokrat’ın kötü bir isimlendirme olduğu konusunda Engels’le aynı fikirdeydi.[11]
Liberal kapitalistlerin sosyalist politikalara karşı çıkmaları üzerine Lassalle, ihtilaflı bir biçimde Otto von Bismarck gibi aristokratik toprak sahipleri olan tutucu junker’lerle burjuvazi karşıtı tutumları nedeniyle taktiksel bir ittifaka girdi.[20] Lassalle’nin, sırası geldiğinde aynı biçimde yaklaşım göstermeyeceği varsayılan Bismarck ile yakın bir politika içinde bulunması nedeniyle ADAV içinde bulunan Liebknecht gibi Marksist politikacılar bu yakınlaşmaya karşı çıktılar.[23] Liebknecht’in Die Sozial-Demokrat’taki editörlük görevinden istifa etmesi ve 1865’te ADAV’dan ayrılmasının ardından Marksist August Bebel ile birlikte Sosyal Demokrat Emekçiler Partisi (SDAP)’ni kurması ile partide bölünme yaşandı. SDAP; Küçük burjuva Almanya Sakson Partisi (SVP), ADAV’dan ayrılanlar ve Alman İşçileri Birliği Ligi (League of German Workers Associations veya kısaca VDA) tarafından oluşturuldu.[23]
SDAP resmi olarak Marksist bir parti olmasa da Marksistlerin ve Marks ve Engels’in yönlendirmekte olduğu bir işçi sınıfı partisi oldu. Parti Birinci Enternasyonal’de Marx’ın uyarladıklarının bir benzeri olan duruş aldı. Prusya yönetimine karşı yüksek bir düşmanlık gösteren SDAP ile reformist ve daha çok işbirliği yaklaşımı gösteren ADAV arasında yoğun bir rekabet ve hatta birbirine karşı düşmanlığa varan karşıtlıklar yaşandı.[24] 1870'te başlayan Fransa-Prusya Savaşı’ında bu rekabet, SDAP’nin Bismarc’ın bütün emperyalist politikalarını reddetme söylemi içinde bu savaşa karşı tavır alması ve ADAV’ın ise onu desteklemesiyle en yüksek noktasına ulaştı.[24]
Fransa-Prusya Savaşı ’nın sonuçlarından birisi olarak Fransa’da Paris Komününü kuran işçi sınıfı devrimcileriyle birlikte hareket eden devrimci ordu güçlerinin birlikte gerçekleştirdiği (Üçüncü Fransa Cumhuriyetini kuran) devrim yapıldı.[25] Paris Komünü, militan bir retorikle yönetimi destekleyen işçi sınıfının yanı sıra sınıf gözetmeksizin Fransa vatandaşlarının desteğini aldı. İşçi sınıfının militan söylemine karşın Paris’in orta sınıf burjuvazisi, esnaf ve tacirleri de Paris Komününü desteklediler. Komün, merkez komitesinde yer alan yeni-Proudhoncular ve yeni-Jakobenlerin varlığına karşın özel mülkiyetin karşısında olmadığını ancak özel mülkiyetin daha geniş bir dağılımını amaçladığını deklare etti[26] Komitenin politik bileşenleri yirmi beş neo jakoben, on beş yeni Proudhoncu ve proto sendikalist, dokuz veya on Blanquist, çeşitli radikal cumhuriyetçiler ve Marx’dan etkilenmiş birkaç enternasyonalisti içermekteydi.[27]
Paris Komününün 1871’de çökmesinin sonucu olarak Marx 1871 tarihli Fransa Sivil Savaşı adlı kitabında Komün’ün içindeki burjuva unsuruna karşın bunu proletarya diktatörlüğünün uygulama alanında bürokrasiyi de içinde bulunduran burjuva devleti aygıtlarından ayrıştırılmışçasına sahip olduğu geniş toplumsal desteği ile en mükemmel modeli olarak tarif etti.[28]
İngiltere’de sendikaların 1871 yılında 1871 Sendika Yasası ile yasallaşmasının ardından İngiliz sendikacıları çalışma koşullarının parlamenter yapı içinde iyileştirilebileceğini düşünmeye başladılar.[29]
1872 tarihli Hague Kongresi’nin ardından Marx yönünü sosyalizmin değişik ülkelerdeki değişik organizasyonlar vasıtasıyla şiddetli bir devrim ile başarabileceği tezine doğru yöneltti.[21]
Almanya sosyalizme gidebilecek barışçıl yolları kapattığından, özellikle de Bismarck 1878’de Anti Sosyalist Yasayı yürürlüğe koyduğundan Marks bir iyimser değildi.[30] Anti Sosyalist Yasa’nın hazırlanmaya başladığı ancak henüz yürürlüğe konmamış olduğu o günlerde, 1878’de, Marks; işçi sınıfına karşı zor kullanılmasına karşı zor kullanılmasını önermekle birlikte seçilmiş bir hükûmet içinde yer alacak işçi sınıfının üyeleriyle yasal reformlar yapılabileceğinden söz etmekteydi:
Eğer İngiltere’de, örnek olarak, veya Birleşik Devletlerde, yasal anlamda işçi sınıfı çoğunluğu elde etmiş olsaydı, yasal yollarla başarabilirlerdi, gelişme sağlamalarını engelleyen yasaları ve kurumları yürürlükten çıkarabilirlerdi.
Engels, 1845’te ve 1885’te İngiltere (1885) adlı, İngiltere’deki sınıf sisteminin 1845’ten 1885’e değin gösterdiği değişimleri incelediği eserinde İngiltere’deki Şematik (Chartist) Hareket’in işçi sınıfının önemli bir buluşu olarak söz etti.[31] Engels çalışmasında işte o zaman sanayi burjuvazisinin orta sınıfın, işçi sınıfını dışarıda tutarak bütün bir toplumsal ve politik gücü elde edemeyeceğinin farkına varmış olduğunu ifade etti.[30] Buna ek olarak, iki sınıf arasında tedrici bir değişime değindi.[31]
İngiltere’de, 1884’te, Fabian Derneği’nin kurulmasıyla önemli bir Marksist olmayan toplumcu bir organizasyon toplumculuğa ulaşmak için reformcu ve tedrici yöntemlere dayalı metotlarla çalışmaya başladı.[32] Fabyan Derneği, Yeni Yaşam Kardeşliği adlı grubun içinden sosyalist düşünceye muhalif olarak ayrılanlar tarafından kurulmuştu.[33] Marksizmin aksine, Fabyanizm kendisini bir işçi sınıfı hareketi olarak tanımlamıyor ve çoğunlukla orta sınıftan üyelerden oluşuyordu.[32] Fabian Derneği, temel olarak George Bernard Shaw tarafından kaleme alınan Sosyalizm Üzerine Fabyan Makaleleri ni 1889’da yayımladı.[34] Shaw, Fabyanları şu biçimde tarif ediyordu:
"Tüm sosyal demokratlar, sanayinin haczedilmesinin zorunluluğuna ve bir devlette üretim malzemelerinin doğrudan demokrasi yoluyla bütün insanlara ait olması gerektiği düşüncesi ile ihtilaf halinde olanlardır."
1887’den 1891'e kadar diğer Sidney Webb gibi diğer önemli Fabyanlar, Topluluğun resmi politikalarını kaleme aldılar.[35] Fabyancılık, İngiliz işçi hareketinde önemli bir etki oluşturdu.[32]
Modern sosyal demokrat hareket ile sosyalist hareket arasında, sosyalist hedefe ulaşılabilmesinin bir ön koşulu olarak politik devrim düşüncesini sürdürenler ve tedrici veya evrimsel metotlardan her ikisinin de mümkün ve arzu edilebilir olduğunu öne sürerek sosyalizmi hedefleyenler arasında bir ayrışma yaşandı.[36]
Özellikle 1893’te Bağımsız Emek Partisi (ILP)’nin kurulması süreci içinde olmak üzere 1890’lardaki Britanya Sosyalist Hareketi, Fabian Derneğinin etkisini yaşadı.[37] Keir Hardie ve sonradan başbakan olacak olan Ramsay MacDonald gibi önemli ILP mensupları bu dernekle bağlantılıydı.[37]
ILP’ye katılan bir diğer önemli isimlerden olan Robert Blatchford 1894 tarihli Merrie England isimli kitabında Toplumcu belediyeciliği destekledi.[38] Merrie England yazarın bir yıl içinde 750,000 adet satan temel bir eser oldu.[39] Merrie Englandda Blatchford "ideal toplumculuk" ve "pratik toplumculuk" olmak üzere iki kavramı ele aldı.[40] Blatchford pratik toplumculuğu, bir devlet yatırımı olarak var olan ve belediye tarafından işletilen postane örneğinde olduğu gibi bir devlet sosyalizmi olarak tanımladı ve pratik toplumculuğu; üretim araçlarının devlet aracılığıyla insanların ortak mülkiyetine doğru genişletilmesi olarak açıkladı.[40]
Shaw, 1896’da yayımladığı Fabyan Politikası Raporunda şunu belirtti: "Fabyan Derneği, devletin özel veya bireysel sektöre karşı sanayiyi tekelleştirmesi gerektiğini savunmamaktadır."[41]
Sosyal demokrasinin temel gelişimi Eduard Bernstein’ın reformcu toplumculuk yaklaşımından ve Marksizm ile bağıntılı olarak ortaya çıktı.[14] Bernstein, Fabyanların yükseldiği 1880’lerde Britanya’da bulundu ve Fabyancılardan güçlü biçimde etkilendiği düşünüldü.[42] Bununla birlikte kendisi Fabyanlardan etkilendiği düşüncesini resmen reddetti.[43] Bernstein, Kantçıların epistemolojik kuşkuculuğundan etkilendiğini kabul ederken Hegelciliği reddetti. Bernstein ve onunla aynı düşüncede olanlar Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ni; Kant etiğini ve Marx ekonomisini birleştirmeye sevk ettiler.[44] Bernstein, Kant eleştiriciliğinin sosyalizm üzerindeki rolü hakkında şunları söyledi:
Büyük filozof Kant’ın metodu, sorunumuzun çözümünde bize doyurucu miktarda bir işaret sunabilir. Elbette ki Kant’ın biçimine köle gibi yapışmak zorunda değiliz. Ama bu metodu, aynı kritik ruhu görüntüleyen; kendi asıl konumuz olan [toplumculuğun] doğası ile eşleştirmeliyiz. Kritiğimiz kuşkuculuğun altını çizdiği bütün teorik düşüncelere ve hazır yapım formüllere dayalı olan dogmatik düşüncelere karşı olmalıdır.
— Eduard Bernstein[44]
21. yüzyılda, sosyal demokrasiye başvurulurken genellikle Kuzey ve Batı Avrupa ülkelerindeki mevcut devletlere atıfta bulunulması yaygın hale gelmiştir. Bu genellikle refah devleti modeli ve korporatist kolektif pazarlık sistemiyle ilişkilendirilmektedir. Avrupa sosyal demokrasileri, 1930'lar, 1940'lar veya 1950'lerden başlayarak 1970'ler, 1980'ler veya 1990'larda sona erdiği şeklinde tarif edilen bir sosyoekonomik düzeni temsil etmektedir. Henning Meyer ve Jonathan Rutherford, sosyal demokrasiyi II. Dünya Savaşı sonrası dönemden 1990'ların başlarına kadar olan Avrupa'daki sosyoekonomik düzenle ilişkilendirir. Bu, siyasi spektrumun her tarafından (muhafazakarlar, liberaler ve sosyalistler dahil olmak üzere) kabul edilmiş veya benimsenmiştir. Sosyalistler ise refah devletini "sadece faydalar sağlamak için değil, aynı zamanda özgürleşme ve kendi kaderini belirleme temellerini oluşturmak" için görmektedir. Sosyal demokrat köklere Latin Amerika'da da erken 20. yüzyılda rastlanmıştır; bu durum, José Batlle y Ordóñez'in iki dönemlik başkanlık süresinde Uruguay'da böyleydi.
Sosyal demokrasi, sermaye ve emek çıkarları arasında sosyal bir ortaklık temelinde, ulusal düzeyde hükûmet tarafından aracılık edilen işveren ve işçi temsilcileri arasında kolektif pazarlık sürecini içeren bir ekonomik üçlü korporatizm biçimi olan sosyal korporatizmin gelişimini etkilemiştir. Savaş sonrası uzlaşma döneminde, bu sosyal demokrasi biçimi Kuzey Avrupa modelinin ve daha az ölçüde Batı Avrupa sosyal piyasa ekonomilerinin önemli bir bileşeni olmuştur. Sosyal korporatizmin gelişimi 1930'larda Norveç ve İsveç'te başlamış ve 1960'lar ve 1970'lerde pekiştirilmiştir. Bu sistem, sermaye ve emek ile pazar ve devlet arasındaki çift anlaşma üzerine dayanmaktadır. 1940'lardan 1970'lere kadar sosyal demokrasinin politika rejimi olarak tanımlanan özellikler arasında Keynesyen ekonomi politikaları, sermaye ve emeğin gücünü dengelemek için sanayi anlaşmaları ve refah devleti yer almaktadır. Bu özellik özellikle İsveç Sosyal Demokratlarıyla ilişkilendirilmektedir. 1970'lerde sosyal korporatizm, onun yerine geçen neo-korporatizme dönüştü. Neo-korporatizm, Üçüncü Yol sosyal demokrasisi için önemli bir kavramı temsil etmiştir. Sosyal demokrasi teorisyeni Robin Archer, Economic Democracy: The Politics of a Feasible Socialism (1995) adlı eserinde sosyal korporatismin sosyal demokrasi için önemine değinmiştir. Sosyal bir refah devleti olarak sosyal demokrasi, evrenselci, kolektif pazarlığı destekleyen ve refahın kamu sağlayıcılığına daha destekleyici olan özel bir refah devleti ve politika rejimi olarak tanımlanır. Özellikle Kuzey Avrupa modeliyle ilişkilendirilir.[45][46][47][48][49][50][51][52][52][53][54][55][56]
Sosyal demokrasi üç temel özelliğe dayanır: "(1) demokrasi (örneğin, oy hakkı ve parti kurma hakkı eşitliği), (2) devlet tarafından kısmen düzenlenen bir ekonomi (örneğin, Keynesçilik aracılığıyla) ve (3) ihtiyaç sahiplerine sosyal destek sunan bir refah devleti (örneğin, eğitim, sağlık hizmeti, istihdam ve emeklilikte eşit haklar)".
Uygulamada, sosyal demokrat partiler, sosyal liberal paradigmada etkili olmuşlardır. Bu paradigmaya 1940'lar ve 1970'ler arasında süren ve sosyal liberaller tarafından geliştirilip sosyal demokratlar tarafından uygulanan politikalar nedeniyle sosyal demokrasi olarak adlandırılmaktadır. Bu politikalar çoğunlukla sosyal demokratlar tarafından uygulandığı için sosyal liberalizm bazen sosyal demokrasi olarak adlandırılır. İngiltere'de, Liberal ekonomist William Beveridge tarafından hazırlanan sosyal-liberal Beveridge Raporu, Ulusal Sağlık Hizmeti ve İşçi Partisi'nin refah devleti gelişimi gibi sosyal politikalarını etkilemiştir. Bu sosyal-liberal paradigm, savaş sonrası uzlaşmayı temsil etmiş ve muhafazakarlar, liberaler ve sosyalistler dahil olmak üzere siyasi spektrumun her tarafından 1970'lere kadar kabul edilmiştir. Benzer şekilde, önceki paradigmanın yerini alan neoliberal paradigm, Üçüncü Yol'un sosyal demokrat destekçileri de dahil olmak üzere ana akım siyasi partiler tarafından kabul edilmiştir. Bu, sosyal demokrat hareket içinde büyük tartışmalara neden olmuştur.[57][58][59][60][61][62][63]
19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına veya sonlarına kadar, komünizmin önemli bir dayanağı olan devlet yönetimindeki bir ekonomiye olan kamu güveni daha büyüktü ve bu güven kısmen muhafazakarlar ve sol-liberaller tarafından da paylaşılmaktaydı. Anarşistler ve diğer libertaryen sosyalistler dışında, sosyalistler arasında devlet sosyalizmi kavramına duyulan güven, en etkili sosyalizm biçimi olarak kabul edilmekteydi. 19. ve 20. yüzyılda İngiliz sosyal demokratlarından bazıları, Fabianlar gibi, İngiliz toplumunun zaten çoğunlukla sosyalist olduğunu ve ekonominin, muhafazakar ve liberal hükûmetler tarafından oluşturulan devlet işletmeleri aracılığıyla önemli ölçüde sosyalist olduğunu ve bu işletmelerin insanların temsilcilerinin etkisiyle halkın çıkarları için yönetilebileceği şeklinde bir argüman ileri sürdüler. Bu argüman, savaş sonrası dönemde bazı sosyalistler tarafından yeniden gündeme getirildi. Ekonomideki gelişmeler ve Doğu Bloku ülkelerinde devlet sosyalizminin başarısızlığı ile 1970'lerdeki kriz ve stagflasyon gibi Batı dünyasındaki durum, devlet müdahalesine neoliberal tepkiyle birleşerek sosyalistleri sosyalizmi yeniden değerlendirmeye ve yeniden tasarlamaya yöneltti. Bazı sosyal demokratlar, sosyalizmin temel değerlerini korumayı ama ekonomide devletin rolü konusundaki pozisyonlarını değiştirmeyi ve önemli sosyal düzenlemeleri sürdürmeyi amaçladılar.[64][65][66][67]
1970'lerde, Avrupa sosyal demokrasilerinin bazılarının ülkelerini sosyalist bir ekonomiye doğru yönlendirmeyi hedefleyen demokratik sosyalist devletler olarak tanımlandığı yorumcular arasında yaygın bir durumdu. 1956'da önde gelen İşçi Partisi siyasetçisi ve İngiliz yazar Anthony Crosland, İngiltere'de kapitalizmin ortadan kaldırıldığını söylemişti, ancak Aneurin Bevan gibi diğer isimler, savaş sonrası ilk İşçi hükûmetinde Sağlık Bakanı ve Ulusal Sağlık Hizmeti'nin mimarı olan Gallerli, bu iddiayı tartışmışlardır. Crosland ve onun görüşlerini destekleyenler için İngiltere bir sosyalist devletti. Bevan'a göre, İngiltere'de sosyalist bir Ulusal Sağlık Hizmeti bulunuyor ve bu, İngiltere'nin kapitalist toplumunun hazcılığına karşı çıkıyordu.[68][69][70][71]
Ancak, Avrupa'nın geri kalanında olduğu gibi, kapitalizmin kuralları tam anlamıyla işlemekte ve özel girişim ekonomiyi domine etmektedir. Bununla birlikte, bazı siyasi yorumcular, savaş sonrası dönemde sosyal demokrat partilerin iktidarda olduğu dönemde, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin demokratik sosyalist devletler olduğunu belirtmişlerdir. Aynı iddia, İskandinav ülkeleri ve İskandinav modeli için de kullanılmıştır. 1980'lerde, Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın hükûmeti, dirijizmi genişletmeyi ve tüm Fransız bankalarını kamulaştırmayı amaçlamış, ancak bu girişim, Avrupa Ekonomik Topluluğu tarafından karşı çıkan bir serbest piyasa ekonomisi talep edilmesi nedeniyle engellenmiştir. Kamu mülkiyeti, sermaye birikiminin yüzde 15-20'sini geçmemiştir ve neoliberalizmin yükselmesinden sonra 1980'lerde yüzde 8'e, 1990'larda ise yüzde 5'in altına düşmüştür.[72][68][73][72]
Bir sosyal demokrasinin karşılaştığı sorunlardan biri, devlet sosyalizminin ve Keynesçi devlet müdahaleci ekonomisinin meşruiyetinin çökmesine ve stagflasyon fenomeninin keşfedilmesine yanıt vermek olmuştur. Bu durum, devlet sosyalizminin meşruiyeti için bir sorun oluşturmuştur. Bu durum, sosyal demokratların sosyalizmin nasıl gerçekleştirilmesi gerektiği konusunda yeniden düşünmelerine neden olmuştur. Bu kapsamda, sosyal demokratlar arasında özel mülkiyet konusunda görüşlerin değişmesi de yer almaktadır. Üçüncü Yol sosyal demokratlar, özel mülkiyet konusunda sosyalist bir biçimi savunmuşlardır. Örneğin, Robert Corfe gibi Üçüncü Yol'a karşı olan sosyal demokratlar, yeni sosyalizmin bir parçası olarak sosyalist bir özel mülkiyet biçimini desteklemiştir. Bununla birlikte, Corfe, teknik olarak özel mülkiyetin, kamu mülkiyetinde olmayan mülkiyeti belirsiz bir şekilde tanımlayan bir terim olarak kullanılmasına karşı çıkmaktadır ve devlet sosyalizmini bir başarısızlık olarak reddetmektedir.
Üçüncü Yol sosyal demokrasisi, savunucularının sosyalizmin, özellikle devlet sosyalizminin meşruiyet krizine ve özellikle laissez-faire kapitalizmin yükselen meşruiyetine yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Üçüncü Yol'ün bu krizi algılaması, çok basit olduğu eleştirilmiştir. Bazıları, devlet sosyalizminin düşüşüyle birlikte "piyasalar ve demokrasiyle sosyal mülkiyeti birleştiren yeni bir 'üçüncü yol' sosyalizmi"nin mümkün olduğunu belirtmişlerdir, ancak bu durum, "mevcut sosyalizmin, onun altında yaşamış olanlar arasında herhangi bir sosyalizm versiyonunu tamamen itibarsızlaştırdığını anlamayan Batılı sosyalistlerin umut verici bir icadı" olarak görülebilir.[74][75][76][77][77]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.