Loading AI tools
Tekrarlayan orta-şiddetli baş ağrılarına neden olan bozukluk Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Migren, nörolojik, sindirim sistemi ve otonom sinir sistemindeki değişikler ile beraber meydana gelen, aralıklı bir baş ağrısı bozukluğudur.[9] Çoğunlukla otonom sinir sisteminde görülen orta şiddette ve şiddetli baş ağrısı ile karakterize kronik bir rahatsızlıktır. Kelimenin kendisi Yunanca ἡμικρανία (hemikrania), "başın bir tarafındaki ağrı"[10] (ἡμι- (hemi-), "yarım" ve κρανίον (kranion), "kafatası"[11] ifadesinden türemiştir.
Migren | |
---|---|
Migren ağrısı çeken bir kadın. | |
Olağan başlangıcı | Ergenlik dönemi yakınlarında[1] |
Uzmanlık | Nöroloji |
Belirtiler | Baş ağrısı, bulantı, ışığa karşı duyarlılık, sese karşı duyarlılık, kokuya karşı duyarlılık[1][2] |
Süre | Tekrarlayan, uzun vadeli[1] |
Nedenleri | Çevresel ve genetik[3] |
Korunma | Metoprolol, valproat, topiramat[4][5] |
İlaç | İbuprofen, parasetamol (asetaminofen), triptanlar, ergotaminler[6][7] |
Sıklık | ~15%[8] |
Normalde baş ağrısı doğası gereği unilateral (başın tek bir tarafını etkiler) ve atımlıdır ve 2 ila 72 saat sürer. İlişkili belirtiler arasında bulantı, kusma, fotofobi (ışığa karşı artmış hassasiyet), fonofobi (sese karşı artmış hassasiyet), denge bozukluğunda bulunabilir ve ağrı genellikle fiziksel aktivite ile şiddetlenir.[12][13] Migren baş ağrısı çeken kişilerin neredeyse üçte biri, yakın bir zamanda baş ağrısının meydana geleceğinin sinyalini veren geçici duyusal, motor bozukluk, görme ya da konuşma kabiliyeti bozukluğu olan bir aura hisseder.[12]
Migrenin çevresel ve kalıtımsal faktörlerin bir karışımına bağlı olduğu düşünülmektedir.[3] Vakaların yaklaşık üçte ikisi aile içinde görülür.[6] Değişen hormon düzeyleri de rol oynayabilir: Migren ergenlik öncesi yaşlarda erkekleri kızlara göre biraz daha fazla etkiler, ancak kadınları erkeklere göre iki üç kat daha fazla etkilemektedir.[14][15] Migren eğilimi genellikle gebelik esnasında azalır.[14] Migrenin gerçek mekanizması bilinmemektedir. Bununla birlikte, nörovasküler bir bozukluk olduğu düşünülmektedir.[6] Başlıca teori, serebral korteksin uyarılabilirliğinin artması ve beyinsapındaki trigeminal çekirdekte bulunan ağrı nöronlarının anormal bir şekilde kontrol edilmesiyle ilişkilidir.[16]
Tavsiye edilen ilk tedavi baş ağrısı için ibuprofen ve asetaminofen gibi basit ağrı kesiciler, bulantı için antiemetik bir ilaç ve tetikleyici durumlardan uzak durulmasıdır. Basit ağrı kesici ilaçların etkili olmadığı kişiler triptan ya da ergotaminler gibi özel maddeler de kullanabilir. Dünya genelinde, toplumun %10'undan fazlası hayatlarının bir döneminde migrenden etkilenmektedir.
Normalde migren, otonomik semptomlar ile ilişkili bir süre devam eden, tekrarlayıcı şiddetli baş ağrısı ile kendini gösterir.[6][17] Migrenli kişilerin yaklaşık %15-30'unda auralı migren ile karşılaşılır[7][18] ve auralı migreni olanların sık sık aurasız migreni de olur.[19] Ağrının şiddeti, baş ağrısının süresi ve atak sıklığı değişir.[6] 72 saatten uzun süren migren status migrenozus olarak adlandırılır.[20] Migrende olası dört aşama bulunur ve bu aşamaların tümünün yaşanması gerekmemektedir:[12]
Migrenli kişilerin yaklaşık %60'ında prodromal ya da uyarıcı belirtiler meydana gelir[2][21] ve ağrı ya da aura başlangıcından önceki iki saat ile iki gün arasında başlarlar.[22] Bu belirtiler çok çeşitli olayları içerebilir;[23] örn., değişmiş ruh hali, sinirlilik, depresyon ya da zindelik hissi, yorgunluk, bazı yiyecekleri çok isteme, gergin adaleler (özellikle boyunda), kabızlık ya da ishal ve kokulara ve gürültüye karşı hassasiyet.[21] Bu belirtiler hem auralı migreni hem de aurasız migreni olan kişilerde meydana gelebilir.[24]
aura, baş ağrısından önce ya da baş ağrısı esnasında meydana gelen geçici fokal nörolojik bir olaydır.[2] Birkaç dakika içinde kademeli olarak ortaya çıkar ve genellikle 60 dakikadan daha kısa sürer.[25] Belirtiler görsel, duyusal ya da motor tabiatta olabilir ve birçok kişide birden fazla belirtiyle karşılaşılır.[26] Görsel etkiler en yaygın olanıdır ve vakaların neredeyse %99'unda görülür ve yarısından fazlasında tek belirti olarak meydana gelir.[26]
Görme bozuklukları çoğunlukla kıvılcımlı skotomdan (görme alanında titreşen kısmı değişiklik alanı) oluşur.[2] Bunlar normalde görme merkezine yakın bir yerde başlar ve daha sonra tahkimat ya da kale duvarlarına benzediği söylenen zig zag çizgilerle yanlara doğru yayılır.[26] Genellikle çizgiler siyah beyazdır ancak bazı kişiler renkli çizgi de görmektedir.[26] Bazı kişiler hemianopsi olarak bilinen görme alanında kısmi kayıp yaşar, bazıları da bulanık görür.[26]
Duyusal aura, auralı kişilerin %30-40'ında meydana gelen en yaygın ikinci aşamadır.[26] Çoğunlukla el ya da kolda tek taraflı bir karıncalanma başlar ve aynı taraftaki ağız-burun alanına doğru yayılır.[26]
Hissizlik genellikle konum hissi kaybıyla birlikte ve karıncalanma geçtikten sonra başlar.[26] Aura aşamasının diğer belirtileri konuşma bozuklukları ve konuşma kabiliyeti bozukluklarını, etrafın dönmesini ve daha az yaygın olarak da motor sorunları içerebilir.[26] Motor belirtiler bunun hemiplejik bir migren olduğunu gösterir ve diğer auraların aksine halsizlik çoğunlukla bir saatten daha uzun sürer.[26] Aura nadiren, nadiren ardışık baş ağrısı olmadan da meydana gelir;[26] buna sessiz migren denir.
Klasik olarak baş ağrısı tek taraflıdır, zonklama şeklinde kendini gösterir ve yoğunluğu orta şiddetli ila şiddetli arasındadır.[25] Genellikle kademeli olarak başlar[25] ve fiziksel aktiviteyle şiddetlenir.[12]
Bununla birlikte, vakaların %40'ından fazlasında ağrı çift taraflı olabilir ve çoğunlukla boyun ağrısı ile birliktedir.[27] Çift taraflı ağrı özellikle aurasız migreni olan kişilerde yaygındır.[2] Ağrı daha az yaygın olarak, esasen başın arka ya da üst kısmında meyana gelebilir.[2]
Yetişkinlerde ağrı genellikle 4 ila 72 saat[25] arasında sürer; ancak erken çocukluk döneminde çoğunlukla 1 saatten daha az sürer.[28] Atak sıklığı değişkendir, yaşam boyu çok az olabileceği gibi haftada birkaç kez de olabilir. Ortalaması yaklaşık olarak ayda birdir.[29][30]
Ağrıya çoğunlukla bulantı, kusma, ışığa karşı hassasiyet, sese karşı hassasiyet, kokulara karşı hassasiyet, yorgunluk ve sinirlilik hali eşlik eder.[2]
Beyin sapı ile ilişkili ya da vücudun her iki tarafında nörolojik belirtilerin olduğu migren türü olan baziler migrende[31] yaygın etkiler şunlardır: etrafın dönmesi hissi, sersemlik hissi ve zihin bulanıklığı.[2] Kişilerin %90'ında bulantı ve üçte birinde kusma meydana gelir.[32] Bu nedenle birçok kişi karanlık ve sessiz bir oda arar.[32]
Diğer belirtiler şunlar olabilir: bulanık görme, burun tıkanıklığı, ishal, sık idrar çıkma, solgunluk veya terleme.[33] Boyunda sertlik olabileceği gibi kafa derisinde terleme ya da hassaslık da meydana gelebilir.[33] Yaşlılıkta, ilgili semptomlar daha az yaygındır.[34]
Migrenin etkileri, ana baş ağrısı geçtikten sonraki birkaç gün devam edebilir. Bu duruma postdrom denir. Birçok kişi migrenin olduğu bölgede ağrı hissi ve bazı kişiler de baş ağrısının geçmesinden sonraki birkaç gün düşünce bozukluğu olduğunu bildirmiştir. Hasta kendini yorgun ya da "akşamdan kalma" hissedebilir ve kafasında ağrı, kavrama güçlüğü, mide-bağırsaklarda bazı belirtiler, ruh hali değişiklikleri ve güçsüzlük yaşamış olabilir.[35] Bir özete göre, "Bazı kişiler olağandışı bir şekilde yenilenmiş ya da öforik belirtirken bazıları depresyonda ve keyifsiz olduklarını bildirmiştir."[36]
Migrenin altında yatan nedenler bilinmemektedir.[37] Ancak çevresel ve genetik faktörlerin karışımıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir.[3] Vakaların üçte ikisinde aile içinde migren vardır[6] ve nadiren tek gen bozukluğuna bağlı olarak meydana gelir.[38] Migren birkaç psikolojik durum ile ilişkilidir, örneğin: depresyon, kaygılanma ve bipolar bozukluk[39] ve bunların yanı sıra pek çok biyolojik olay ya da tetikleyiciler.
İkizlerle yapılan çalışmalar, migren baş ağrılarının meydana gelmesinde %34-51 oranında bir genetik etki olasılığına işaret etmektedir.[3] Bu genetik ilişki, auralı migrenler için aurasız migrenlere göre daha güçlüdür.[19] Birkaç özel gen varyantı, riski az ila orta miktarda artırır.[40]
Migrene yol açan tek gen bozukluğu nadiren görülür.[40] Bunlardan biri ailesel hemiplejik migren olarak bilinir ve kalıtım yoluyla otozomal dominant tarzda gelen bir auralı migren türüdür.[41][42] Bu bozukluklar, iyonların taşınmasında görevli proteinleri kodlayan gen varyantları ile ilişkilidir.[2] Migrene neden olan bir başka genetik bozukluk CADASIL sendromu ya da subkortikal enfarktüs ve lökoensefalopati ile birlikte serebral otozomal dominant arteriopatidir.[2]
Migren tetikleyici faktörlerle başlayabilir ve bazı kişiler bu durumu vakaların çok azında[6] ve diğerleri çoğunda görülen bir etki olarak bildirebilir.[43] Tetikleyici faktör olarak birçok şey sınıflandırılmıştır, bununla birlikte bu ilişkilerin kuvveti ve anlamlılığı belirsizdir.[43][44] Tetikleyici, semptomlar başlamadan önceki 24 saat içinde oluşabilir.[6]
Bildirilen yaygın tetikleyici faktörler stres, açlık ve yorgunluktur (gerilim tipi baş ağrılarında bu faktörlerin eşit şekilde payı vardır).[43] Migrenin adet kanaması döneminde meydana gelmesi daha olasıdır.[45] Menarş (ilk adet kanaması), oral kontraseptif kullanımı, gebelik, menopoz öncesi, sırası ve sonrası dönem ve menopoz gibi diğer hormonal etkiler de migrenin meydana gelmesinde rol oynar.[46] Bu hormonal etkilerin aurasız migrende daha çok rol oynadığı görülmektedir.[47] Migren normalde hamileliğin ikinci ve üçüncü trimester üçüncü dönemlerinde ya da menopozdan sonra meydana gelmez.[2]
Beslenmeye bağlı tetikleyici faktörlerin incelenmesiyle, bulguların subjektif değerlendirmeye dayandığı ve özel tetikleyici faktörlerin kanıtlamaya ya da yalanlamaya yetecek kadar kesin olmadığı bulunmuştur.[48][49] Özel ajanlarla ilgili olarak, tiraminin migren üzerine etkisine dair bir bulgu olmadığı görülmüş[50] ve monosodyum glutamatın (MSG) beslenmeye bağlı tetikleyici faktör olarak sık sık bildirilmiş olmasına rağmen[51] bulgular bunu tutarlı bir şekilde desteklememektedir.[52]
Ev içi ve ev dışındaki olası tetikleyici faktörlerin incelenmesiyle genel bulguların yetersiz kalitede olduğu sonucuna ulaşılmakta, yine de migrenli kişilerin ev içindeki havanın kalitesi ve ışıklandırma ile ilgili bazı koruyucu önlemler alması tavsiye edilmektedir.[53] Bir zamanlar üstün zekalı kimselerde daha yaygın olduğu düşünülse de bunun doğru olmadığı görülmektedir.[47]
Migrenin nörovasküler bir bozukluk olduğu düşünülmektedir.[6] Çünkü migren mekanizmasının beyinde başladığını ve kan damarlarına yayıldığını destekleyen bulgular mevcuttur.[54] Bazı araştırmacılar nöronal mekanizmanın daha büyük bir rol oynadığını,[55] bazıları da kan damarlarının baş rolde olduğunu düşünmektedir.[56] Başka araştırmacılar ise her ikisinin de benzer derecede önemli olduğunu düşünmektedir.[57] Yüksek serotonin düzeylerinin (5-hidroksitriptamin olarak da bilinen bir nörotransmitter) de işin içinde olduğu düşünülmektedir.[54]
Kortikal yayılan depresyon veya yayılan Leão depresyonu, inaktif bir dönem sonrasında meydana gelen nöron aktivitesi patlamalarıdır ve auralı migreni olan kişilerde görülür.[58] Neden ortaya çıktığına dair dair, kalsiyumun hücreye girmesine yol açan NMDA reseptör aktivasyonu dahil çeşitli açıklamalar mevcuttur.[58] Aktivite patlamasından sonra, etkilenen alanda bulunan serebral kortekse doğru olan kan akışı iki ila altı saat boyunca azalır.[58] Depolarizasyonun beynin alt tarafında doğru ilerlediğinde baş ve boyundaki ağrıyı hisseden sinirlerin tetiklendiği düşünülmektedir.[58]
Migren esnasında meydana gelen baş ağrısının mekanizması tam olarak bilinmemektedir.[59] Bazı bulgular santral sinir sistemi yapılarının (örneğin; beyin sapı ve diensefalon) başlıca rolü olduğunu desteklemekte,[60] diğer veriler de periferik aktivasyonun rolünü desteklemektedir (örneğin; baş ve boyunda bulunan kan damarlarını çevreleyen duyusal sinirler yoluyla).[59] Olası aday damarlar şunlardır: dural arterler, piyal arterler ve kafa derisi damarları gibi ekstrakraniyal arterler.[59] Ekstrakraniyal arter vazodilatasyonunun rolünün özellikle önemli olduğu düşünülür.[61]
Migren tanısı belirti ve semptomlara dayanır.[6] Diğer baş ağrısı nedenlerinin hariç bırakılması amacıyla, bazen Görüntüleme testi yapılır.[6] Bu hastalığın bulunduğu çok sayıda kişiye tanı konmadığı düşünülmektedir.[6]
Uluslararası Baş Ağrısı Derneği'ne göre aurasız migren tanısı aşağıdaki "5, 4, 3, 2, 1 kriterlerine" göre konabilir:[12]
Bir hastada şunlardan ikisiyle karşılaşılırsa en muhtemel tanı migrendir: fotofobi, bulantı ya da bir gün boyunca çalışamama.[62] Bir hastada şu beş durumdan dördü ile karşılaşılırsa migren olma olasılığı %92'dir: atımlı baş ağrısı, 4–72 saatlik süre, başın bir tarafında görülen ağrı, bulantı veya kişinin yaşamı ile etkileşen belirtiler.[7] Bu belirtilerin üçünden daha azının görüldüğü kişilerde olasılık %17'dir.[7]
Migrenler ilk olarak 1988 yılında kapsamlı bir şekilde sınıflandırılmıştır.[19] Uluslararası Baş Ağrısı Derneği en son 2014 yılında baş ağrısı sınıflandırmasını güncellemiştir.[12] Bu sınıflandırmaya göre, diğerlerinin arasında, gerilim tipi baş ağrısı ve demet tipi baş ağrısı ile birlikte migrenler birinci derecedeki baş ağrılarıdır.[63]
Migren yedi alt sınıfa ayrılmıştır (bazılarının kendi içinde de alt bölümleri vardır):
Abdominal migren tanısının konması tartışmalıdır.[65] Bazı bulgular, baş ağrısının olmadığı bir durumda tekrarlayıcı karın ağrısı epizodlarının bir migren türü[65][66] ya da en azından migren habercisi olabileceğine işaret etmektedir.[19] Bu ağrı epizodları prodrom gibi migreni takip edebilir veya etmeyebilir ve normalde dakikalar ila saatler sürer.[65] Çoğunlukla tipik kişisel ya da ailesel migren geçmişi olan kimselerde meydana gelir.[65] Haberci olduğu düşünülen diğer sendromlar şunlardır: periyodik kusma sendromu ve benign paroksismal çocukluk vertigosu.[19]
Migren baş ağrısına benzer belirtilere yol açabilen diğer durumlar şunlardır: temporal arterit, demet tipi baş ağrısı, akut glokom, menenjit ve subaraknoid kanama.[7] Temporal arterit normalde 50 yaş üstü kimselerde meydana gelir ve kendini şakaklarda hassasiyet ile gösterir, demet tipi baş ağrısı kendini tek taraflı burun tıkanıklığı, gözyaşı ve göz çukurlarının etrafında şiddetli ağrı ile gösterir, akut glokom görme problemleriyle, menenjit ateş ile ve subaraknoid kanama çok hızlı bir başlangıç ile ilişkilidir.[7] Gerilim tipi baş ağrıları normalde başın her iki tarafında meydana gelir, atımlı değildir ve daha az engelleyicidir.[7]
Önleyici migren tedavileri şunlardır: ilaç tedavileri, besin takviyeleri, hayat tarzı değişiklikleri ve ameliyat. Haftada 2 günden fazla baş ağrısı olan, akut atakların tedavisinde kullanılan ilaçları tolere edemeyen ya da kolaylıkla kontrol altına alınamayan şiddetli atak görülen kişilere önleyici tedbirler uygulamaları tavsiye edilir.[7]
Burada hedef migrenin sıklığı, ıstırabı veya süresinin azaltılması ve başarısız olan tedavinin etkinliğinin artırılmasıdır.[67] Önleyici tedbirler kullanmanın bir diğer sebebi aşırı ilaç kullanımına bağlı baş ağrısının önlenmesidir. Bu yaygın bir problemdir ve kronik günlük baş ağrısına yol açabilir.[68][69]
Önleyici migren ilaçlarının, migren ataklarının sıklığı ya da şiddetini en az %50 azaltmaları durumunda etkili olduğu düşünülür.[70] Kılavuzlar; topiramat, divalproeks/sodyum valproat, propranolol ve metoprololün birinci basamak kullanımda en yüksek kanıt düzeyine sahip olarak değerlendirilmesi konusunda epey tutarlıdır.[71] Bununla birlikte, gabapentinin etkisi ile ilgili tavsiyeler farklılık göstermektedir.[71] Migrenin önlenmesinde ve migren atağının sıklığı ve şiddetinin azaltılmasında timolol da etkilidir, halbuki frovatriptan adet kanamasına bağlı migrenin önlenmesinde etkilidir.[71] Amitriptilin ve venlafaksin de muhtemelen etkilidir.[72] Kronik migreni olan kişilerde botoks uygulamasının faydalı olduğu bulunmuştur ancak bu uygulama epizodik kronik migreni olan kişiler için faydalı değildir.[73]
Migren tedavisinde akupunktur da etkilidir.[75] "Gerçek" akupunkturun kullanılması taklit akupunkturdan daha etkili değildir, ancak hem "gerçek" hem de taklit akupunkturun rutin bakım uygulamasından daha etkili olduğu görülmektedir ve profilaktik amaçlı verilen ilaç tedavisine nazaran daha az istenmeyen etkiye sahiptir.[76] Migren baş ağrılarını önlenmesinde kayropraktik manipülasyon, fizyoterapi, masaj ve gevşeme propranolol ya da topiramat kadar etkili olabilir; ancak, araştırma ile metodolojide bazı sorunlar görülmüştür.[77] Bu ilk sonuçların doğrulanması amacıyla, daha iyi kalitede çalışmaların yapılması gerekse de magnezyum, koenzim Q(10), riboflavin, B(12) vitamini,[78] ve koyungözü bitkisinin faydalarına dair deneysel bulgular mevcuttur.[79] Alternatif ilaçlardan olan öksürük otu, kullanımıyla ilgili en iyi kanıta sahiptir.[80]
Migrenin önlenmesinde biyogeribildirim ve nörostimülatör gibi tıbbi cihazların, özellikle yaygın migren ilaçlarının kontrendike olduğu durumlarda ya da aşırı ilaç kullanımı durumunda bazı avantajları vardır. Biyogeribildirim, kişilerin bazı fizyolojik parametrelerin farkında olmasına yardımcı olur. Böylece, bu parametreler kontrol altına alınabilir, kişi gevşeyebilir ve migren tedavisinde etkisi olabilir.[81][82] Nörostimülasyonda (sinirlerin uyarılması), zor tedavi edilen kronik migren tedavisi için, kalp piline benzeyen ve cilt altına yerleştirilebilen nörostimülatörler kullanılır ve şiddetli vakalarda cesaretlendirici sonuçlar elde edilebilir.[83][84] Baş ve boyun çevresindeki bazı sinirlerin dekompresyonunu içeren migren cerrahisi, ilaçla düzelmeye sağlanamayan bazı kişiler için bir seçenek olabilir.[85]
Üç ana tedavi yaklaşımı vardır: tetikleyiciden uzak durulması, akut belirtilerin kontrol altına alınması ve farmakolojik açıdan önleme.[6]
Erken atak döneminde kullanılmaları durumunda ilaçlar daha fazla etki gösterir.[6] İlaçların sık kullanılması, baş ağrılarının daha da şiddetlendiği ve daha sık görüldüğü aşırı ilaç kullanımına bağlı baş ağrısına yol açar.[12] Bu durum triptanlar, ergotaminler ve ağrı kesiciler, özellikle de opioid analjezikler ile oluşur.[12] Bu kaygılardan dolayı basit analjeziklerin haftada en fazla üç günden az kullanılması önerilir.[86]
Çocuklar için ibuprofen ağrının azalmasına yardımcı olur ve başlangıçta önerilen tedavi yöntemidir.[87][88] Parasetamol ağrının giderilmesinde etkili değildir.[87] Triptanlar etkilidir ancak tat alma bozukluğu, burun semptomları, baş dönmesi, yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı veya kusma gibi küçük yan etkilere neden olma riski vardır.[87][89]
Aşırı ilaç kullanımına bağlı baş ağrısı riskini azaltmak için ibuprofen ayın yarısından az, triptanlar ise ayın üçte birinden az kullanılmalıdır.[88]
Hafif ila orta şiddetli migreni olan kişiler için önerilen başlangıç tedavisi nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ'ler) gibi basit ağrı kesiciler ya da parasetamol (asetaminofen olarak da bilinir) aspirin (asetilsalisilik asit) ve kafein kombinasyonudur.[7] Ancak kafeinin aşırı kullanımı migrenin kronikleşmesine katkıda bulunabilir aynı zamanda birçok hasta için migren tetikleyicisidir.
Aspirin (900 ila 1000 mg), sumatriptana benzer bir etkinlikle orta ila şiddetli migren ağrısını hafifletebilir.[90]
Diklofenak ve ibuprofen dahil birçok NSAID'nin kullanımlarını destekleyen kanıtlar vardır.[91][92]
Ketorolak damar içi ve kas içi formülasyonlarda vardır.[7]
Parasetamol, tek başına ya da damar içi metoklopramid ile birlikte kullanılan diğer etkili bir tedavidir ve istenmeyen etki riski azdır.[93]
Damar içi metoklopramid de tek başına etkilidir.[94][95]
Gebelikte parasetamol ve metoklopramid de üçüncü trimestere kadar NSAID'ler gibi güvenli kabul edilir.[7]
Naproksen tek başına migren baş ağrısını durdurmak için tek başına etkili olmayabilir çünkü klinik çalışmalarda plasebo ilacından sadece biraz daha iyidir.[96]
Sumatriptan gibi triptanlar, kişilerin neredeyse %75'inde hem ağrı hem de bulantı için etkilidir.[6][97] Orta şiddette-şiddetli ağrısı olanlar ya da daha hafif belirtileri olan ve basit ağrı kesicilere yanıt vermeyen kişiler için ilk olarak tavsiye edilen tedavilerdir.[7] Pazarda mevcut farklı ilaç şekilleri şunlardır: oral, enjektabl, burun spreyi ve ağızda çözünen tablet.[6] Genel olarak, tüm triptanların eşit derecede etkili olduğu ve benzer yan etkilere sahip olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, kişiler bazılarına daha iyi yanıt verebilir.[7] Cildin kızarması gibi çoğu yan etki hafiftir; ancak nadir miyokard iskemisi vakaları meydana gelmiştir.[6] Bu nedenle bunlar kalp damar hastalığı olan kişilere tavsiye edilmez.[7] Geçmişte baziler migrenli kişilere tavsiye edilmemelerine rağmen, bu popülasyonda bu uyarının verilmesini gerektirecek kadar, kullanımlarının zararlı etki oluşturduğuna dair spesifik bir bulgu mevcut değildir.[31] Bağımlılık yapmazlar ancak ayda 10 günden fazla kullanılmaları durumunda aşırı ilaç kullanımına bağlı baş ağrısına neden olabilirler.[98]
Ergotamin ve dihidroergotamin migren için halen reçete edilen eski ilaçlardır, dihidroergotamin burun spreyi ve enjeksiyonluk çözelti şeklindedir.[6] Bu iki ilaç triptanlarla eşit derecede etkili gibi görünmektedir,[99] daha ucuzdur,[100] ve normalde iyi huylu olan istenmeyen etkilere neden olurlar.[101] Status migrenozus gibi kişiyi güçten düşüren durumlarda en etkili tedavi seçeneği gibi görünürler.[101]
İntravenöz metoklopramid ya da intranazal lidokain diğer potansiyel seçeneklerdir.[7] Metoklopramid, acil servise getirilenler için önerilen tedavidir.[7] Tek doz damar içi deksametazon bir migren nöbetinin standart tedavisine eklendiğinde, takip eden 72 saat içinde nükseden baş ağrısında %26 azalma sağlar[102] Sürmekte olan bir migren baş ağrısını tedavide spinal manipülasyon, kanıtlarla desteklenmemektedir.[103] Opioidler ve barbitüratların kullanılmaması tavsiye edilir.[7]
Migrenli insanlarda uzun süreli prognoz değişkenlik gösterir.[17] Migrenli kişilerin çoğunun hastalıklarından dolayı verimden düştükleri dönemler olur,[6] ancak, normalde durum oldukça tehlikesizdir[17] ve ölüm riskinin artmasıyla ilişkilendirilmez.[104] Hastalığın dört ana biçimi vardır: Belirtiler tamamen ortadan kaldırılabilir, belirtiler devam edebilir ama zamanla gitgide azalır, belirtiler aynı sıklıkta ve şiddette sürebilir ya da nöbetler kötüye gidebilir ve sıklaşabilir.[17]
Auralı migrenler, iskemik inme[105] için riski iki katına çıkararak bir risk faktörü olarak görülmektedir.[106] Genç bir yetişkin olmak, kadın olmak, hormonal kontrasepsiyon kullanmak ve sigara içmek bu riski arttırır.[105] Ayrıca, servikal arter diseksiyonuyla da bir ilişkisi olduğu görülmektedir.[107] Aurasız migren, bir faktör olarak görünmüyor.[108] Kalp sorunlarıyla ilişkisi, arada ilişki olduğunu destekleyen yalnızca bir çalışma olması nedeniyle sonuca bağlanmamıştır.[105] Ancak genel olarak migrenin, felç veya kalp hastalığından doğan ölüm riskini arttırdığı görülmemektedir.[104] Auralı migreni olan kişilere uygulanan migren önleyici tedavi, bununla ilişkili felçleri engelleyebilir.[109]
Dünya genelinde, migren insanların %10’undan fazlasını etkiler.[37] Amerika Birleşik Devletleri’nde, erkeklerin %6’sı ve kadınların %18’i belirli bir yıl içinde migrene yakalanır.
Hastalığın hayat boyu sürme riski erkeklerde %18, kadınlarda ise %43.[6] Avrupa’da, yetişkin erkeklerin %6-15’i ve yetişkin kadınların %14-35’i yılda en az bir kez migrenden muzdarip olmaktadır; yani toplamda insanların %12-28’i hayatlarının bir noktasında migrenden etkilenir.[15] Migren oranları, Asya ve Afrika’da, batı ülkelerine nazaran biraz daha düşüktür.[47][110]
Kronik migren, nüfusun yaklaşık olarak %1,4’ünden %2,2’sine kadar görülür.[111]
Bu rakamsal veriler, yaşa göre büyük ölçüde değişir: migren, en yaygın olarak 15 ile 24 yaş arasında başlar, en sık 35 yaş ile 45 yaşlarında görülür.[6] Çocuklarda, 7 yaşındakilerin %1,7’sinde ve 7 ila 15 yaş arasındakilerin %3,9’unda migren görülür, ergenlik döneminden önce erkek çocuklarda biraz daha fazla yaygındır.[112]
Ergenlikte migren kadınlar arasında daha yaygınlaşır[112] ve hayat boyu devam eder; yaşlı kadınlarda yaşlı erkeklere nazaran iki kat daha yaygındır.[113] Kadınlarda aurasız migren, auralı migrenden daha yaygındır; ancak erkeklerde her iki tip de benzer sıklıkta görülür.[47]
Perimenopoz sırasında, şiddeti azalmadan önce belirtileri sıklıkla daha kötüye gider.[113] Belirtiler, yaşlıların üçte ikisinde ortadan kalkarken, %3 ila %10 arasında devam eder.[34]
Migren ile ilgili ilk açıklama, milâttan önce 1200 civarında antik Mısır’da yazılmış Ebers Tıp Papirüsü'nde yer alır.[114] İsa’dan önce 200 yılında, Hipokrat tıp okulundaki yazılar, görsel auranın baş ağrısından önce geldiği ve kusma yoluyla kısmi rahatlama sağlandığını tanımlamıştır.[115]
Aretaeus tarafından yapılan bir ikinci yüzyıl tanımı, baş ağrılarını iki türe ayırır: baş ağrısı, sefali ve heterokroni.[116] Bergamalı Galen, hemikrani (yarım baş) terimini kullanmış ve migren kelimesi buradan türemiştir.[116] Galen ayrıca ağrının beyin omurilik zarları ve kafadaki kan damarların nedeniyle ortaya çıktığını ileri sürmüştür.[115] Migren ilk olarak, 1887 yılında, Fransız bir kütüphaneci olan Louis Hyacinthe Thomas tarafından, şimdi de kullanılan iki türe ayrılmıştır – auralı migren (migraine ophthalmique) ve aurasız migren (migraine vulgaire).[115]
Trepanasyon, kafatası içinde kasıtlı delik açma, milâttan önce 7,000 yılında uygulanmıştır.[114] Bu işlemin uygulandığı bazı kişiler yaşasa da pek çoğu enfeksiyon nedeniyle ölmüştür.[117] Bu işlemin “kötü ruhların kaçmasına izin vererek” işe yaradığına inanılırdı.[118] William Harvey 17. yüzyılda, trepanasyonun bir migren tedavi yöntemi olarak kullanılmasını önermiştir.[119]
Migren için birçok tedavi denenmiş olsa da ancak 1868’de, kullanılan bir maddenin etkili olduğu ortaya çıkmıştır.[115] Bu madde, 1918’de içinden ergotamin izole edilen fungus ergo idi.[120] Methysergide 1959 yılında ve ilk triptan olan sumatriptan 1988 yılında geliştirildi.[120] 20. Yüzyılda yapılan daha iyi çalışmalarla etkili önleyici tedbirler bulundu ve onaylandı.[115]
Migren, önemli derecede hem tıbbi masraflara hem de verimlilik kaybına neden olmaktadır. Yılda 27 milyar Euro'dan fazla maliyetiyle, Avrupa Topluluğundaki en masraflı nörolojik bozukluk olduğu tahmin edilmektedir.[121] Amerika Birleşik Devletleri’nde, doğrudan masrafların 17 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.[122] Bu maliyetin yaklaşık onda biri triptan maliyetidir.[122] Dolaylı masraflar yaklaşık 15 milyar dolar tutmakta ve bunun en büyük kısmını işgücü kaybı oluşturmaktadır.[122] Migren ağrısı ile çalışmaya devam edenlerde ise yaklaşık üçte bir oranında iş verimliliği azalmaktadır.[121] Ayrıca, kişinin ailesi için de olumsuz etkileri sık sık görülür.[121]
Kalsitonin gen ilişkili peptidlerin (CGRP) migrenle ilişkili ağrıların patojenezinde rol oynadığı ortaya çıkmıştır.[7] Olcegepant ve telcagepant gibi CGRP reseptör anatgonistleri, migren tedavisi için hem in vitro hem de klinik çalışmalarda araştırılmıştır.[123] 2011 yılında Merck, araştırma aşamasındaki ilaçları telcagepant ile ilgili III. aşama klinik denemeleri durdurmuştur.[124][125] Transkranial manyetik stimülasyon tedavisi umut vadeden tedavilerdendir.[7]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.