Loading AI tools
Kur'an'ı İslam'ın tek kaynağı kabul eden İslamî düşünce Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Kur'ancılık, Kur'aniyyun,[1] Kur'anizm[2] ya da diğer bilinen adıyla Kur'an Müslümanlığı, Kur'an'ı İslam dininin tek ve ana kaynağı olarak kabul eden, hadisleri ve mezhep ayrılığını reddeden düşünce sistemidir.
Kur'ancıların çoğu, Kur'an metinleri dışında kalan tüm dini kaynakları tamamen İslam dışı olarak görür.[3] Kur'ancılar genel manada Kur'an'ın herhangi bir açıklamaya ihtiyaç olmaksızın anlaşılabileceğini, bunun yanında hadislerin korunmadığını veya Muhammed'in ölümünden yüzyıllar sonra yazıldığını, korunan kitabın ve sözün yalnızca Kur'an olduğunu, sağlam kabul edilen hadislerin dahi şüphe taşıdığını ve bu hadislerin bilim ve Kur'an ile ters düştüğünü, dolayısıyla da şüphe taşıyan hiçbir metnin dinî kaynak olamayacağını söylerler.[4] Kur'ancılık ekolü, bu düşünceleriyle İslam'ın iki ana mezhebi olan Sünnilik ve Şiilik'ten ayrılır.[5][6] Ilımlı Kur'anizm olarak adlandırılan daha azınlık bir görüşte ise hadis, icma ve kıyas gibi diğer kaynaklar Kur'an ile kıyas edilir ve Kur'an ile ters düşmeyenler dini kaynak olarak kabul edilir; bununla beraber bilim ve etikle de kıyas edilir.[7]
Kur'ancılık, geleneksel din adamlarının dini bozduğu, İslamî geleneğin kesinlikle Kur'an'a dayanması gerektiği inancına sahiptir; böylece hadis literatürünün tamamının veya çoğunun dini otoritesine karşı çıkar.[8][9] Ayrıca Kur'ancılar, hadislerin çoğunluğunun uydurma olduğunu ve Kur'an'ın kendisinin hadisleri hem teknik hem de genel anlamda eleştirdiğini söylerler ve bazı ayetleri de buna delil gösterirler.[10][11]
İslam dünyasında Kur'ancılar, muhalefetle zaman zaman karşı karşıya kaldılar ve kendilerine karşı verilen fetvalarda "mürtedler" (Dinden çıkmış) olarak etiketlendiler. Ayrıca bazı Sünni çoğunluklu ülkelerde Kur'ancı olmanın cezası idam veya işkencedir.[12][13] Hayatlarından endişe duyan bazı Kur'ancı yazarlar da, isimsiz veya takma adla eserlerini yazarlar.[14]
Kur'ancılık, Sünniler ve Şiiler tarafından olumsuz bir şekilde eleştirilmektedir. Sünni inancı, "Kur'an'ın hadislere olan ihtiyacı, hadislerin Kur'an'a olan ihtiyacından daha fazladır." şeklindedir.[15] Şiilerin önemli bir kısmı ise Kütüb-i Erbaa hadis kaynaklarını esas alarak İslam'ın tatbiki konusunda hüküm verir. Sünni ve Şii mezhep düzenleri, İslam'ın hadisler olmadan uygulanamayacağını savunmaktadırlar.
Kur'anî doktrinler 21. yüzyılda dünya çapında büyüdü ve taraftarları muhalefetle karşı karşıya kaldı. Kur'ancılar, kendilerine verilen fetvalarda "kâfir", "hayvan", "mürted" ve "münafık" olarak etiketlenmiştir. Bazı ülkelerde Kur'ancı olmak ölümle cezalandırılmaktadır. Örneğin Mısır'da Kur'ancılar zulüm, hapis, işkence ve sürgünle karşı karşıya kalabilmektedir.[13][16] Sadece Kur'an yaklaşımının takipçileri zulüm görmekte ve yaptırım beklemektedir. Bu nedenden dolayı canı pahasına birçok Kur'ancı yazar, isimsiz veya takma adla eserlerini yazmaktadır.[17]
Çoğu Kur'ancılar, kendilerini sade bir şekilde "Müslüman" olarak tanımlarken,[18] kullanılan diğer adlar arasında "Kur'an Müslümanları" veya "Tanrı'ya Teslim Olanlar" da yer almaktadır.[19][20] Diğer İslam mezhepleri, onlardan "Kurancılar" (Arapça: قرآنيّون, Qurʾāniyyūn)[21][22] ve bazen de "reformcular" veya "ilerici Müslümanlar" olarak bahsederler; ancak Kur'ancılar bu isimleri çoğunlukla kabul etmezler.[23]
Kur'ancılar, Kur'an'ın dini kanun ve İslami rehberlik için tek kaynak olduğunu savunur, bununla birlikte hadis ve sünnet gibi dış kaynakları kabul etmezler. Bunu söylerken de Kur'an'dan bazı ayetleri kaynak olarak gösterip Kur'an'ın yeterli ve tam olduğunu ve hadis ile sünnet gibi dış kaynaklar olmadan dahi tamamen anlaşılabildiğini savunurlar.[24] Yani Kur'an'ı anlamak için yine Kur'an'ı kullanırlar.[25]
Yerde yürüyen ne kadar hayvan, kanatlarıyla uçan ne kadar kuş varsa, bütün bunlar sizin gibi birer topluluktur. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Onlar sonunda Rabbleri önünde toplanırlar. En’âm Suresi 38. Ayet
Bu Kur'an'ı yorumlama yöntemi, Sünni ve Şii Müslümanlar tarafından kabul edilen metotlardan farklıdır. Sünniler, Kur'an'ın yeterince detaylı olduğuna inanmaz. Sünnilere göre, "Kur'an'ın sünnete, sünnetin Kur'an'a olduğundan daha fazla ihtiyacı vardır".[26]
Kur'ancıların hadis ve sünneti reddetme derecesi değişebilir.[27] Örneğin bazı Kur'ancılar, hadisleri kabul etmeden önce süzgeçten geçirirken, bazıları tamamen reddeder ve bunun için çeşitli sebepler sunar. Kur'ancılara göre hadisler, Kur'an'da İslamî bir yasa olarak yoktur; Peygamber'den çok sonra yazılmıştır[28] ve iç çelişkiler ve hatalar içerir.[24][27]
Kur'ancılar inançlarını, hadis yazmayı yasaklayan Muhammed Peygamber'in zamanına dayandırırlar.[29][30] Muhammed'in sahabelerinden biri ve ikinci İslam halifesi olan Ömer bin Hattab da hadis yazmayı yasaklamış ve halife olarak yönetimi sırasında mevcut koleksiyonları yok etmiştir.[30] Ömer, Kufe bölgesine bir vali atarken, ona şöyle demişti:
Kur'an'ın uğultusunun arıların uğultusu gibi olduğu bir kasabanın halkına gideceksiniz. Bu nedenle hadislerle dikkatlerini dağıtmayın, onlarla meşgul olmayın. Kur'an'ı yalın bırakın ve rivayeti Allah'ın elçisinden (Allah'ın rahmeti ve bereketi onun üzerine olsun) ayırın![30]
Bununla birlikte, Kufelilerin dinî hayatında Ömer'in tanımladığı Kur'an'ın merkezi konumu hızla değişiyordu. Birkaç on yıl sonra, Emevî halifesi Abdülmelik'e Kufeliler ile ilgili bir mektup gönderildi:
Rablerinin hükmünü terk ettiler ve dinleri için hadisler aldılar. Kur'an'dan başka bilgiler edindiklerini iddia ediyorlar. Allah'tan olmayan, insanların eliyle yazılmış olan bir kitaba inanıyorlardı; sonra onu Resulullah'a atfettiler.[31]
Sonraki yıllarda hadislerin yazılmasına ve takip edilmesine karşı tabu o kadar geriledi ki, Emevi lideri II. Ömer, hadislerin ilk resmi koleksiyonunun hazırlanmasını emretti. Ebu Bekir bin Muhammed bin Hazm ve İbn Şihab Zuhrî, II. Ömer'in emriyle hadis yazanlar arasındaydı.[28]
Hadislere yönelik eğilime rağmen, hadislerin otoritelerinin sorgulanması Abbasi Hanedanlığı döneminde devam etti ve Şafii döneminde, "Ehl-i Kelam" olarak bilinen bir grup, Muhammed'in peygamber olarak örnekliğinin hadislerden ziyade "sadece Kur'an'ı takip etmekte" olduğunu savundu.[32][33] Daha sonra, muhalifleri tarafından Mutezile olarak bilinen ve kendini "tektanrıcı ve adaletli insanlar" (Ehl-i Tevhid ve Adl) olarak adlandıran benzer bir grup da hadis naklini yeterince güvenilir bulmuyordu.[34] Onlara göre hadisler sadece bir varsayım, zan ve bid'at idi. Allah'ın kitabı tam ve mükemmel iken, hadislerin onu desteklemesi veya tamamlaması gerekmiyordu.[35]
Dırâr bin Amr gibi hadisi reddeden önemli İslam âlimleri vardı.[36] Kitâbü Tenâḳużi’l-ḥadîs̱[36], yani Hadis Çelişkileri isimli bir kitap yazdı. Bununla birlikte, hadis anlayışı önceki yüzyıllara göre o kadar değişmişti ki, Dırâr'ın hadis taraftarları tarafından dövüldüğü ve ölümüne kadar saklanmak zorunda kaldığı söylendi.[37] Dırâr bin Amr gibi, âlim Ebu Bekir el-Esam da hadisleri çok az kullanmıştır.[38][39]
Abbasiler döneminde şair, ilahiyatçı, filozof ve hukukçu İbrahim Nazzam, sözlü hadislerin otoritesini reddeden Nazzamiyye adlı bir mezhep kurdu.[40] Ünlü öğrencisi Cahiz, hadisleri takip edenleri eleştirdi.[41] Nazzam'ın çağdaşı ve Şafiilik mezhebinin kurucusu El-Şafii, Cima'ü'l-İlim adlı kitabında hadisleri reddedenlerin iddialarını çürütmeye ve hadislerin otoritesini kurmaya çalıştı.[29] Fars bilgin İbn Kuteybe ise, Te'vilu muhtelifi'l-hadis adlı kitabında Nazzam'ın hadislere karşı argümanlarını çürütmeye çalıştı.[42]
19. yüzyılda, Güney Asya'da Ehl-i Kur'an hareketi, kısmen hadise çok fazla önem verdiğini düşündükleri Ehl-i Hadis hareketine tepki olarak oluşmuştur.[43] Güney Asya'daki pek çok Ehl-i Kur'an taraftarı, eskiden Ehl-i Hadis'e bağlıydı; ancak kendilerini bazı hadisleri kabul etmekte yetersiz buldular.[43] Abdullah Chakralawi, Khwaja Ahmad Din Amritsari, Chiragh Ali ve Aslam Jairajpuri, o dönemde Hindistan'da Kur'ancı inançlarını ilan eden insanlar arasındaydı.[43]
20. yüzyılın başlarında Mısır'da, Muhammed Tawfiq Sidqi gibi Kur'ancıların fikirleri, Muhammed Abduh'un reformist fikirlerinden, özellikle taklidin reddi ve Kur'an'a vurgu yapmasından ortaya çıktı.[43][44] Mısırlı doktor ve yazar Muhammed Tawfiq Sidqi, "sayısız saçma veya yozlaşmış geleneğin sızmasına izin verecek zaman geçene kadar hadislerin hiçbirinin kaydedilmediğini" belirtti.[45] Muhammed Tawfiq Sidqi, Mısır dergisi Al-Manar'da yer alan İslam Tek Başına Kur'an'dır başlıklı bir makale yazdı. Bu makalede, Kur'an'ın bir rehber olarak yeterli olduğunu savunan, "İnsan için zorunlu olan, Allah'ın Kitabı'nın ötesine geçmez." şeklinde görüşleri vardı. Tawfiq Sidqi, "Din için Kur'an'dan başka bir şey gerekli olsaydı, Peygamber onun tescilini yazılı olarak emrederdi ve Allah onun korunmasını garanti ederdi." demiştir.[46]
Sidqi'nin Mısır'daki bazı meslektaşlarının yanı sıra, Muhammed Abu Zayd ve Ahmed Subhy Mansour da İran'da Kur'ancı inançları benimseyen bazı reformist alimlerdirler ve geleneksel yüksek öğrenim kurumlarından gelmiştirler. Şeyh Hadi Najmabadi, Mirza Rida Quli Shari'at-Sanglaji, Mohammad Sadeqi Tehrani ve Ayatollah Borqei, Necef ve Kum'daki geleneksel Şii üniversitelerinde eğitim gördü. Ancak bu üniversitelerde öğretilen İmamzade'ye saygı ve Raj'a'ya inanç gibi bazı inanç ve uygulamalar mantıksız ve batıl inançlardı ve Kur'an'da bir temeli yoktu.[47] Kur'an'ı hadis merceğinden yorumlamaktansa, Kur'an'ı Kur'an ile yorumladılar. Bu reformist inançlar, Sanglaji ve diğer reformistler tarafından Kashf al-Asrar adlı kitapta yapılan eleştirileri çürütmeye çalışan Ruhullah Humeyni gibi geleneksel Şii alimler tarafından eleştirilere neden oldu.[47][48][49]
Kur'an merkezli inançlar, İran İslam Devrimi'nden kısa bir süre sonra Sağlık ve Refah Bakan Yardımcısı ve Eğitim Bakanı Vekili olan İranlı-Amerikalı Ali Behzadnia gibi sıradan Müslümanlar arasında da yayıldı. İran'daki hükûmeti demokratik olmadığı ve "Kur'an'ın İslam'ı"na tamamen yabancı olduğu için eleştirdi.[50]
21. yüzyılda Kur'ancılık inancı çeşitli ülkelerde yayıldı. Ancak taraftarları, Sünni hukukunun bazı yönlerini içeren ülkelerde muhalefetle karşı karşıya kaldılar. Örneğin, Suudi bir bilgin olan Hasan Farhan al-Maliki, siyasi reformu teşvik ettiği ve Kur'an'a dönüşü desteklediği için defalarca tutuklandı.[51] Suudi Arabistan, araştırmacıyı yargılamaya, özellikle "terörizm ve ulusal güvenlik" davalarını ele almak üzere Ocak 2009'da kurulan Riyad'daki İhtisas Ceza Mahkemesi'nde başladı.[52] 2019 yılında, Suudi kralıyla doğrudan bağlantılı olan savcılık, neredeyse tamamen Maliki'nin dini görüşleriyle ilgili suçlamalar yöneltti ve mahkemeden kendisini İslam'ın "aşırılıkçı yorumlarına" dayanarak cezalandırmasını talep etti.[52] Abdul Rahman el-Ahdal gibi diğer Suudi aydınları, hadislerin terk edilmesini ve Kur'an'a geri dönülmesini savunmaya devam ediyor.[53]
Mısır ve Sudan'da da Kur'ancılar, inançlarından dolayı tutuklandı.[16][54]
Suriyeli entelektüel Muhammed Şahrur, hadislerin herhangi bir dini değeri olmadığını ve Kur'an'ın Müslümanlar için özel bir kaynak olması gerektiğini söylemiştir.[55]
Rusya'da Kur'ancılık inancının yayılması, özellikle Sünni düzeninin öfkesini kışkırttı. Rusya Müftüler Konseyi, Kur'ancılık'a ve liderlerinin Rusya'da olduğunu söyleyen fetvanın aleyhine bir fetva yayınladı.[56] Ancak fetvada adı geçen sözde Kur'ancı liderlerden biri olan Rus filozof Taufik Ibragim, Rusya'daki iki grup arasında bir miktar örtüşme olsa da, inançlarının daha çok Cedidcilik geleneğine uygun olduğuna işaret etti.[57]
Türkiye'de ise Kur'ancılar, sosyal medyadan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kur'ancılık inancına yönelik eleştirilerine yanıt verdiler.[58]
Güney Afrika'da Oxford eğitimli İslam alimi Taj Hargey, Açık Cami'yi kurdu. Adından da anlaşılacağı gibi Hargey, caminin, kadınlar gibi Sünni ve Şii camiler tarafından geleneksel olarak dışlanan demografiye daha açık olmasını amaçladı. Hargey, caminin ilkelerini "Kur'an merkezli, cinsiyet eşitliği, mezhepsel olmayan, kültürler arası ve bağımsız" olarak tanımlamıştır.[59]
Ehl-i Kuran, Kur'an'ı en mükemmel hadis anlamına gelen "ahsen hadis" olarak nitelendiren ve dolayısıyla ilaveye gerek olmadığını iddia eden Abdullah Çekralevi'nin oluşturduğu bir organizasyondur.[60] Onun hareketi tamamen Kur'an'ın sure ve ayetlerine dayanmaktadır. Çekralevi'nin görüşü, Kur'an'ın kendisinin geleneğin en mükemmel kaynağı olduğu ve sadece takip edilebileceğiydi. Çekralevi'ye göre, Muhammed yalnızca vahiy alabilirdi ve bu Kur'an'dı. Kur'an'ın, Muhammed'in öğretilerinin tek kaynağı olan ilahi bilgeliğin tek kaydı olduğunu ve daha sonra gelen tüm hadis külliyatının yerini aldığını ileri sürer.[60]
Bu, Kazakistan'da, Kiril alfabesi ile adı "Ізгі амал" olan Kur'ancı bir kuruluştur. Latin alfabesine İzgi amal olarak çevrilebilir. Tahminen 70 ila 80 bin üyesi vardır. Lideri Aslbek Musin, eski Meclis Başkanı Aslan Musin'in oğludur.[61][62]
"İlk gerçek Kur'ancı, Kur'an'dan başka hiçbir şeye uymayan Hz. Muhammed'dir. Kur'ancılar bu konuda yeni bir yön değildir." — Aslbek Musin
Kala Kato, taraftarları çoğunlukla Nijerya'nın kuzeyinde ikamet eden[63] ve bazı taraftarları Nijer'de ikamet eden[64] Kur'ancı bir harekettir. Kala Kato, ölümünden sonra Muhammed'e atfedilen sözler veya hadislere atıfta bulunarak Hausa dilinde "adam diyor" anlamına gelir. Kala Kato taraftarları otorite olarak sadece Kur'an'ı kabul ediyor ve Kala Allah yani "Allah diyor" dışında hiçbir şeye inanmıyorlar.[65]
Malezyalı Kuran Derneği, Kasım Ahmet tarafından kuruldu. Hareket, saçın avret statüsünün reddedilmesi; bu nedenle Kur'ancılara göre Kur'an'da olmayan başörtüsüne uyulması konusunda bir rahatlama sergilemektedir.[66]
Kuran Sünnet Derneği Hindistan'da bir Kur'ancı harekettir. Hareket, Hindistan'da karma cemaate namaz kıldıran ilk kadının arkasındaydı.[67] Kerala'da bir ofis ve karargah tutarlar[68] Kerala'da büyük bir Kur'ancı topluluğu var.[69] Liderlerinden biri olan Jamida Beevi, Hindistan'ın çoğunlukla Sünni esinli Müslüman Kişisel Hukuk (Şeriat) Uygulama Yasası, 1937'ye dayanan üçlü talak yasasına karşı da konuştu.[70] Hindistan'daki Kuran Sünnet Cemiyeti'nin en belirgin selefi, 19. yüzyılda Ahmet Han'ın ortaya koyduğu görüşlerdendi.[71]
Hareket Ghulam Ahmet Pervez tarafından başlatıldı.[72][73][74][75] Ghulam Ahmet Pervez tüm hadisleri reddetmedi; ancak o, sadece "Kur'an'a uygun olan veya Peygamber'in ve ashabının ahlâkını lekelemeyen" hadisleri kabul etmiştir.[76] Örgüt, Pervez'in öğretilerinin kitaplarını, broşürlerini ve kayıtlarını yayınlar ve dağıtır.[76] Tolu-e-İslam herhangi bir siyasi partiye veya herhangi bir dini grup veya mezhebe ait değildir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, 20. yüzyılın sonunda, Kuran'da varsayımsal bir matematiksel kod olan Kuran kodunun (Kod 19) kaşifi olarak bilinen Mısırlı Kurancı biyokimyacı Rashad Khalifa, teolojik bir doktrin geliştirdi. Diğer birçok ülkede Kurancıları etkiledi. Bilgisayarların yardımıyla Kuran'ın sayısal bir analizini yaptı ve bu da ona göre Kuran'ın ilahi kaynaklı olduğunu açıkça kanıtladı.[77] Kuran'ın 74. sûresinde "en büyük mucizelerden biri" olarak anılan 19 sayısı, temel rolü oynamıştır.[78] R.Halife'ye göre Kur'an'ın yapısında her yerde bulunabilen ve bir Kur'ancının böylesine büyük bir mucizeyi keşfetmesi, Kur'ancı yaklaşımı ispatlamıştır.[79] Bazıları bu inançlara karşı çıktı ve 1990'da Khalifa, Sünni Cemaat ül-Fuqra grubuyla bağlantılı biri tarafından öldürüldü.[80]
Khalifa tarafından kurulan "United Submitters International" (USI) organizasyonunun merkezi Tucson'dadır ve 1985'ten beri "Submitter's Perspective" başlıklı aylık bir bülten yayınlamaktadır.[81] Hareket, "Kur'an, Kuran'ın tamamı ve Kuran'dan başka bir şey değil" ifadesini popüler hale getirdi.[24]
Kürt asıllı Türk aktivist Edip Yüksel, başlangıçta Türkiye'de Kuran-İslam devrimi için kampanya yürüttü, bu yüzden hapsedildi.[82] Daha sonra Halife ile tanışmış ve "19 mucize"ye şahit olduktan sonra teşkilata katılmıştır.[83] 1989 yılında bu nedenle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve Tucson'daki genel merkeze katıldı.[84] Yüksel ve diğer iki yazar kendi Kuran çevirilerini oluşturdular.[85] Ancak bazı noktalarda onun görüşleri Halife'nin görüşlerinden farklıdır.[86]
Malezya'da Teslim olan Kassim Ahmed, Müslümanların geri kalmışlığından sorumlu oldukları için hadis ve tüm İslam geleneğinin bilimsel bir değerlendirmesini talep ettiği bir kitap yazdı.[87] O, Kur'an'ı Muhammed'in tek sünneti olarak görmüş ve klasik Sünni sünnet görüşünü eleştirmiştir.[88] Kitabı Malezya'da yasaklandı ve Ahmed kafir ilan edildi.[82]
Halife'nin fikirlerinden etkilenenler arasında Edip Yüksel,[80] Ahmed Reşad ve Nijeryalı Yüksek Mahkeme Yargıcı Isa Othman.[89]
Kur'ancılık düşüncesi; Kur'an Müslümanlığı, tek kaynak Kur'an, Sadece Kur'an gibi söylem ve fikirlerle yakın dönemde Türkiye'de de kendisine yer bulmuştur. Kur'an İslam'ı söyleminin Yaşar Nuri Öztürk tarafından (öncesinde Hüseyin Atay) popülerleştiğini görüyoruz. Türkiye'de Kur'an İslamcılığının etkilendiği iki unsur olarak Oryantalistler ve İslami hareketlerin yaklaşımları üzerinde duruluyor. Kur'an İslamı anlayışının gelişmesi ve yayılması konusunda oryantalistlerin eserleri çok fazla etkili olmuştur. Doksanlı yılların başında, Yaşar Nuri Öztürk'ün "Kur'ana Dönüş" çağrısı ile yaptığı konuşmalar ve yayınladığı kitaplar, toplumda merak uyandırdı.[90] İlerleyen yıllarda toplum Edip Yüksel ismini öğrendi.[91] Edip Yüksel'in hadislerle ilgili konuşmaları, Türkiye'deki Ehli Sünnet çevrelerce büyük tepkiyle karşılaşsa da, birçok kesimde büyük bir ilgi de görmüştür.[92] Zaman içerisinde, hadislerin uydurma olduğu, kaynak alınamayacağı, İslam dininin tek kaynağının Kuran olduğunu savunan isimler ortaya çıkmıştır. Türkiye'de yaklaşık son 50 yıldır toplumu Kur’an gerçeklerine uyandırmaya çabalayan ilahiyat eğitimli ve kendi gayreti ile kendini yetiştirmiş ilahiyat eğitimsiz yüksek öğretimli şu kişiler dikkati çekmiş ve çekmektedirler. Prof. Dr. Hüseyin Atay, Prof. Dr. Süleyman Ateş, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı Prof. Dr. Muhammed Nur Doğan, Prof. Dr. Gazi Özdemir, Prof. Dr. Mehmet Okuyan, Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Prof. Dr. İsrafil Balcı, Prof. Dr. Hasan Onat, Prof. Dr. Caner Taslaman, Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, Doç. Dr. Emre Dorman, Hakkı Yılmaz, Görkem Yüzgeç, Mustafa Sağ, Sedat Şenermen, İhsan Eliaçık [93], Mustafa Çavdar, Güner Akça.[94]
Kur'an İslamı savunusu yapanların ekserisinin İslamcı görüşlerden de uzaklaştığı, gelenek, tasavvuf, Risale-i Nur gibi hususlarda eleştirilerde bulundukları, ilk göze çarpan durumdur. Türkiye'de bu görüşü savunan kişiler, Atatürkçülük, laiklik, demokrasi gibi konularda genellikle destekleyici ve olumlu görüş sunmaktadırlar.
Kur'an İslamı savunucularının temel görüşlerini şu şekilde sıralanabilir:[95]
Günümüzde çeşitli Kur'ancı yazarlar, yaptırımlardan kaçınmak için eserlerini gerçek adları yerine anonim bir biçimde takma isimler altında yayımlamaktadır.[17] Kur'ancı düşüncelere sahip akademisyen ve diğer kişilere bazı devletler tarafından cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Mısırlı Kur'ancı yazar Ahmed Subhi Mansur, Kur'ancı kişilerin "İslam'ı aşağıladıkları" gerekçesi ile tutuklandıklarını, cezalandırıldıklarını ve sürgüne yollandıklarını belirterek Mısır'da yer alan El-Ezher Üniversitesi'nden Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmek zorunda kaldığını yazmıştır.[96]
2015'te Sudan'da yaşları 15 ile 51 arasında değişen 25 erkek, Sünnet'i kabul etmedikleri ve sadece Kur'an'ı otorite kabul ettikleri nedeniyle tutuklanarak ölüm istemiyle yargılanmıştır. Sudan'da Kur'ancı düşünceler dinden çıkma olarak değerlendirilmektedir.[97]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.