İçerişehir
Bakü'nün tarihî çekirdeği Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Bakü'nün tarihî çekirdeği Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
İçerişehir (Azerbaycan dili: İçərişəhər) ya da Eskişehir, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün tarihî çekirdeği olarak bilinmektedir. Haydar Aliyev Vakfı'nın çalışmaları sonucunda UNESCO'nun Dünya Miras Komitesi'nin 2000 yılında Avustralya'nın Cairns kentinde yaptığı 24. oturumda Şirvanşahlar Sarayı ve Kız Kulesi ile birlikte Dünya Mirası olarak kabul edilen İçerişehir, Azerbaycan'dan listeye dahil olan ilk yapıdır. Bakü'nün en eski kısmı olan İçerişehir, iyi korunmuş kale duvarları ile çevrilidir. 221.000 m² alana sahip olan koruma alanında 1300'den fazla aile yaşamaktadır[2].
UNESCO Dünya Mirası | |
---|---|
Konum | Azerbaycan |
Kriter | Kültürel: iv |
Referans | 958 |
Tescil | 2000 (24. oturum) |
Tehlike | 2003-2009[1] |
Bölge | Batı Asya |
Web site | icherisheher.gov.az |
Koordinatlar | 40°21′58.2″K 49°50′14.5″D |
Koruma alanı daha Tunç Çağından itibaren yerleşim görmüştür. Arkeolojik araştırmalar sonucuna göre VIII-IX yüzyıllarda İçerişehir'de yerleşim artarken beraberinde zanaatkarlık ve ticaret gelişmiştir. XV. yüzyılda Şirvanşahların ikametgahlarını Şamahı'dan Bakü'ye taşımasından sonra İçerişehrin hayatında "kristalleşme" dönemi başlamıştır. 1748-1806 yılları arasında Bakü ve onun merkezi olan İçerişehir Bakü Hanlığının başkenti olmuştur. 1806 yıllarında Bakü'nün Ruslar tarafından işgali ve petrol üretiminde artış yaşanmasından sonra (XIX yüzyılın sonları XX yüzyılın başları) şehrin gelişim ve genişleme süreci başlayarak insanlar İçerişehir'i çevreleyen duvarlarının dışına da yoğun olarak yerleşmeye başlamıştır.[3]
İçerişehir'de bulunan ünlü mimari eserler Kız Kulesi ve Şirvanşahlar Sarayı, Azerbaycan mimarisinin incileri olarak kabul edilir. Bunlardan başka koruma alanında onlarca tarihi-mimari eser, camiler, kervansaraylar, hamamlar, konutlar, müze, elçilik, otel, ticaret objeleri, kafe ve restoranlar yer almaktadır.[4]
İçərişehir tarih-mimarlık koruma alanı, Bakü şehrinin Sebail bölgesi sınırlarında, Hazar Denizi kıyısındaki küçük bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Koruma alanı, yüksekliği 8–10 metre, genişliği 3,5 metre olan kale duvarları ile çevrilmiştir. İçerişeherin güneydoğusundan İstiklaliyyat Caddesi, kuzeybatısından ise Neftçiler Bulvarı geçmektedir; doğusunda aynı adlı metro istasyonu bulunmaktadır. İçerişehrin doğusundan Aziz Aliyev Caddesi geçmekte, güneybatısında ise Vahid Parkı yer almaktadır.[5][6]
Bakü, kale duvarları ve hendeklerle çevrili olan kadim tarihi merkez etrafında oluşmuş şehirlerden biridir. Arkeolojik açıdan az incelendiğinden, Bakü'nün yerleşim yeri ve şehir olarak oluşma tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İnsanların bu bölgeye doğal petrol ve tuz kaynakları ile deniz kıyısında elverişli bir konumda bulunması nedeniyle çekildiği düşünülmektedir. Arkeolojik kazılar sırasında Şirvanşahlar Sarayı'nın avlusunda bulunan M.Ö. III-I yüzyıllara ait küp, M.Ö. IV-I yüzyıllara ait seramik parçaları, Muhammed Camii bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar sırasında bulunan demir ok uçları, Demir Çağı'na ait kil kadın figürü ve antik döneme ait sütun altlıkları, İçerişeher'in şehir olarak oluşumunu en geç antik döneme denk getirmektedir. M.S. I. yüzyılda Bakü, küçük bir liman şehri olarak varlığını sürdürmekteydi.[5]
Sasani Hanedanı döneminde merkezi Bakü şehri olan Abşeron bölgesi, Şirvan vilayetinin bir parçası olarak imparatorluğun özel bir vilayetini oluşturmaktaydı. Bölgenin Araplar tarafından işgal edilmesinden sonra, Bakü'nün de dahil olduğu, Şamahı, Derbent ve diğer şehirlerin yer aldığı Şirvan vilayetinin yöneticileri Şirvanşahlar olarak adlandırılmaya başlandı. Al-Balazuri, Al-Masudi ve birkaç diğer Arap tarihçi, Hüsrev Anuşirvan döneminde bölge yöneticilerinin çağrılarak onlara unvanlar verildiğini ve bu unvanı alan yöneticiler arasında Şirvanşah olarak adlandırılan Şirvan yöneticilerinin de olduğunu bildirmektedirler.[5]
Bakü'nün VII-X yüzyıllar arası tarihi hakkında sadece kısa bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgilere göre şehir kuzeyden Türklerin ve Rusların saldırılarına maruz kalmıştır. 914 yılında Bakü Limanına Rusların saldırısı gerçekleşmiştir. Masudi'nin verdiği bilgiye göre Ruslar, Şirvanşahlar bölgesinde petrol açısından zengin olan Bakü'ye gelmişlerdir. Hazar'da askeri donanmaya sahip olmayan Şirvanşah Ali bin Heysem, ticari ve yük taşıma gemilerinde askerleri mücadeleye göndermek zorunda kalmıştır. Masudi'nin bilgisine göre, Rusların bu saldırısı sonucu binlerce Müslüman öldürülmüş ve denizde boğulmuştur. Bakü ve Absheron kıyılarına yapılan akınlar, sonraki dönemlerde de birkaç kez tekrarlanmıştır.[5]
X. yüzyılda El-Mukaddesi, Bakü'yü "Bölgenin tek limanı" olarak tanımlasa da, bilinir ki, VIII-IX yüzyıllarda Bakü ünlü bir deniz limanı değildi ve ülkenin büyük ticaret merkezleri arasında bu şehrin adı geçmemiştir. Bakü'nün diğer şehirlerle ticaret ilişkileri hakkında arkeolojik araştırmalar sırasında şehir alanında bulunan Sasani (V–VII yüzyıllar), Abbasi ve Şirvanşah dönemlerine ait çok sayıda sikke bilgi verir. X. yüzyılın sonlarında yaşayan yazarlar, şehri ünlü bir liman olarak kaydederler. Çok yüksek olmayan bir tepe üzerinde bulunan şehir, kale duvarları ile çevriliydi. Şirvanşahlar Sarayı'nın güneydoğu cephesinde bulunan Orta Çağ katmanı, VIII. yüzyıla aittir. İçerişeher'in çeşitli bölgelerinde bulunan küp mezarlıklar, bölgenin VII. yüzyıldan önce de bir yerleşim yeri olduğunu gösterir. Ancak şehrin erken dönemlerine ait mimari eserler günümüze ulaşmamıştır.[5][7]
X-XI. yüzyıllarda Arap Halifeliği'nin yavaş yavaş zayıflaması ve parçalanmasıyla, imparatorluğa tabi olan bölgeler, o cümleden Şirvan yöneticileri, ülkelerini bağımsız yönetmeye başladılar. O dönemde zengin şehirler olan Şamahı ve Bakü, sık sık komşu halkların saldırılarına maruz kalıyorlardı. 1030 yılında Bakü'de, şehre kuzeyden saldıran Ruslar ve Şirvanşah I. Manuçehr ibn Yezid'in orduları arasında bir çatışma olmuştu. Şirvanşah'ın ordusunu yenen Ruslar, Aras Nehri boyunca ilerleyerek Arran'ın en zengin şehirlerinden biri olan Beylagan'ı ele geçirdiler. Bir yıl sonra Ruslar tekrar Bakü yoluyla Şirvan'a girdiler, ancak Şeddadi hanedanından Arran yöneticisi Musa ibn Fazıl, Rus ordusuyla savaşarak onları Azerbaycan'dan kovdu.[8]
XI. yüzyılın 40'lı yıllarında, Türk-Oğuzların Kafkasya'ya yürüyüşlerini dikkate alan Şirvanşahlar, şehirlerin korunmasını sağlamak için savunma sistemini geliştirmeye başladılar. Tam da o dönemde kaynaklar, Oğuzların ilk saldırıları hakkında bilgi vermektedir. XI. yüzyılda güçlü bir imparatorluk kuran Oğuzlar, Selçuklular, Ön Asya ülkelerini tehdit etmeye başladılar. 1066 yılında Kara Tekin'in önderliğindeki Oğuzlar, Şirvan ve Bakü'ye saldırdılar. Kara Tekin'den sonra, Şirvan'a Kaymas ve Alp Arslan gibi komutanların önderliğinde Oğuzlar birkaç kez daha saldırdılar. Ancak Şirvanşahlar o dönemde bağımsızlıklarını koruyabildiler. Sadece Iraki-Acem ve Iraki-Arab yöneticisi Sau-Tegin'in iktidara gelmesinden sonra, Şirvanşah Fariburz, Selçuklulardan vasal bağımlılığını kabul etmek zorunda kaldı[9].
XII. yüzyılın ikinci yarısında Atabey Şemseddin Eldeniz, Bakü dahil olmak üzere tüm Şirvan'ı fethetti. XII. yüzyılın sonlarında Şirvanşahlar bağımsız olsalar da fiilen Eldenizlerin etkisi altına girdiler. 1191 yılında meydana gelen güçlü bir deprem sonucu Şamahı şehrinin yıkılmasından sonra, Şirvanşah I. Axsitan, ikametgahını Bakü'ye taşıdı. Şirvanşahların hakimiyeti döneminde Bakü'de birçok inşaat çalışması gerçekleştirildi ve şehir geliştirildi. XII. yüzyılda kale duvarları inşa edildi ve şehrin savunma sistemi güçlendirildi. Şehrin savunma sistemine dahil olan yapılardan biri de Kız Kalesi idi. Bilinir ki, Selçuklularla mücadele döneminde Şirvanşahlar, Gürcistan kralları ile ittifak kurmuşlardı. Gürcü kaynaklarına göre, 1222 yılında nikah törenine katılmak için Büyük Tamar'ın oğlu Gürcü çarı IV. Georgi Laşa Bakü'ye gelmişti. Şirvan'ın en zengin şehirlerinden biri ve Hazar Denizi'ndeki en önemli liman şehri olarak Bakü'nün önemi o dönemden itibaren artmaya başladı. Şirvanşah Axsitan ibn Manuçehr'e ithaf ettiği kasidesinde Bakü'den bahseden Hakanî Şirvani, şehri ele geçirilemez bir kale olarak tanımlar ve onu Horasan'ın güçlü kale duvarları ile çevrili Bastam şehri ile karşılaştırır.[10]
1220 yılında Serab ve Beylagan'ı işgal eden Moğollar, Şamahı'yı yağmalayarak Derbent geçidi aracılığıyla Azerbaycan'dan ayrıldılar. 1231'de Moğolların ikinci yürüyüşü gerçekleşti ve bu yürüyüşten sonra Gence, Berde, Beylagan, Şabran gibi büyük şehirler uzun süre eski güçlerine kavuşamadılar. XV. yüzyıl Azerbaycan coğrafyacısı Bakuvi, Moğolların uzun süre güçlü bir şekilde savunulan Bakü'yü ele geçiremediklerini ve şehir halkının direnişiyle karşılaştıklarını bildirir. Ancak tüm ülkenin işgalinden sonra Bakü teslim olmak zorunda kalır.[11]
1258 yılında Cengiz Han'ın torunu Hülagü Han, Bağdat'ı işgal ederek Abbasiler Halifeliğine son verir ve Hülagüler hanedanını kurar. Cuci Hanedanı'nın Güney Kafkasya'daki hakimiyetini tanımayan İlhanlılar, bu bölgeleri fetheder ve bu dönemde İlhanlılar ile Cuci Hanedanı'nın hüküm sürdüğü Altın Orda Devleti arasında yaklaşık yüz yıl süren savaşlar başlar. O yıllarda iki devlet arasındaki sınırlar bazen Derbent'ten, bazen Bakü yakınlarından geçmiştir. Şirvanşahlar, o dönemde ülkeyi Moğolların vasalı olarak yönetmiş ve İlhanlıların yürüyüşlerine katılmışlardır. İlhanlıların hakimiyeti döneminde Bakü, Moğol hükümdarlarının kışlak yeri olmuştur. 1297'de kışlamak amacıyla Gazan Han şehre gelmiştir. Odorico Pordenone, Gazan Han hakkında şöyle yazar: "Burada (Sultaniye'de) yazı geçiren han, kışın Bakux (Vasis) adlı başka bir şehre taşınır."
XIV. yüzyılın başlarında Moğol Hanedanlarının çöküşünden sonra Şirvanşahlar, İlhanlıların topraklarını ele geçirmeye çalışan Çobaniler ve Celairilerle mücadele etmişlerdir. Şehrin onların eline geçtiğini, Bakü'de bulunan ve 1360 yılına ait Sultan Şeyh Üveys adına kesilmiş sikke kanıtlar. XIV. yüzyılın sonlarında Toktamış ve Emir Timur adına kesilmiş sikkeler, Şirvan'ın da onların yürüyüşlerine maruz kaldığını gösterir. Şirvanşah I. İbrahim, Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid'e karşı savaşta Emir Timur'un yanında yer almış, 1400 yılında Timur'un Suriye seferi sırasında ona eşlik etmiş ve Halep'e girmiştir. Emir Timur'un ölümünden sonra Şirvan yeniden bağımsızlığını kazanır. Bütün ülkenin Kara Yusuf'un hakimiyeti altında birleşmesi sırasında, Şirvanşah Kara Koyunluların vasal bağımlılığını kabul eder, ancak I. İbrahim, fiilen Şeki'den Derbent'e kadar geniş Şirvan topraklarını bağımsız olarak yönetir.
XV. yüzyılın başından XVI. yüzyılın başlarına kadar ülke, yabancı güçlerin yürüyüşlerinden kurtulmuş ve yüz yıl boyunca Şirvan, tam bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmüştür. 1465'ten itibaren ülkeyi yöneten I. Halilullah, Kara Koyunlularla mücadele eden Timurileri desteklemiştir. Halilullah, Şahrukh ile Karabağ'da buluştuğunda, Şahrukh onunla akraba olmak istediğini belirtmiş ve Timur'un torunu ile Halilullah'ı evlendirmiştir. I. Halilullah, Şirvan şehirlerinde, özellikle o dönemde başkent olan Bakü'de büyük imar ve inşaat işleri yapmıştır. Onun yönetimi döneminde Şirvanşahlar saray kompleksinin, birkaç kervansaray ve köprünün inşasına başlanmıştır.
1970 yılında İçerişehir'in kuzey tarafında (Kiçik Kale sokağı) yıkılmış bir evin yerinde 80 m² alanda yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sırasında, 2 metre derinlikte eski Bakü'nün XII-XIII yüzyıllara ait birkaç tarım yapısından ve küçük avlunun taş duvarlarından oluşan bir konutun kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Avluda tandırlar, çevresinde taş döşenmiş kuyular ve birkaç toprak borudan oluşan oluk tespit edilmiştir. Kültürel tabakada sırsız ve sırlı seramik, toprak kap parçaları, tahta kapıları süsleyen yassı bakır süslemeler, mavi toprak boncuklar ve Şirvanşahların bastırdığı bakır sikke defineleri bulunmuştur. Ayrıca, Şirvanşahlar Sarayı'nın doğu tarafında 16×8 m alanda da arkeolojik kazılar yapılmıştır. Dikdörtgen bina duvarlarının temelleri ile su, tarım ve çöp kuyuları, tandırlar vb. ortaya çıkarılmıştır. Çok sayıda sırlı ve sırsız kaplar ve onların parçaları, bakır ve demir eşyalar, cam ve toprak eserler bulunmuştur. Üst tabakadan çıkan sırlı seramiklerde angob ve manganla süslenmiş polikrom kaplar öne çıkmaktadır. Kâse diplerine kabartma mühürler basılmıştır. Çok sayıda değirmen taşı ve Şirvanşahların bastırdığı bakır paralar bulunmuştur.[12]
Şirvanşahlar Sarayı'nın doğu tarafında 16×8 m alanda yapılan kazılar, toprak altı tabakaya kadar (yaklaşık 6 m derinlikte) ulaşmıştır. Dikdörtgen bina duvarlarının temelleri ile su ve tarım kuyuları, tandırlar ortaya çıkarılmıştır. Çok sayıda sıradan ve sırlı kaplar ve onların parçaları bulunmuştur. Üst tabakadan çıkan sırlı seramiklerde angob ve manganla işlenmiş desenler, oyma ve çeşitli resimlerle süslenmiş polikrom kaplar öne çıkmaktadır. Alt tabakadaki seramiklerde ise monokrom desenli kaplar çoğunluktadır. Bulunan kaplar arasında cam, kâse, tabak ve bardak bulunmaktadır. Kâse diplerine kabartma mühürler basılmıştır. Sıradan toprak kaplar dar ve geniş ağızlı bardaklar, kazanlar, kaseler ve kandillerden oluşmaktadır. Çok sayıda taş el değirmeni ortaya çıkarılmıştır. Şirvanşah adına basılmış bakır sikkeler, bakır ve demir eşyalar, cam ve fayans eserler vb. bulunmuştur [13][14]
1971 yılında Bakü yükseltisinin güneydoğu yamacında kazı çalışmaları başlamıştır. 168 m² alanda yapılan kazı çalışmaları, toprak altı tabakaya kadar- sal kaya düzeyine kadar- ulaşmıştır. Yaklaşık iki metre derinliğindeki alt kültürel tabaka VIII-XIII yüzyıllara aittir. Yaşam kompleksleri kazı alanının güneydoğu kısmını kapsamaktadır. Alt tabakada tarım ve su kuyuları, tandırlar ve otlaklar ortaya çıkarılmıştır. Çok miktarda seramik ürünü, fayans, metal ve cam eşyalar ile bakır sikkeler bulunmuştur. Bitkisel ve geometrik desenli kabartma kalıplarla süslenmiş sarı kil kaplar dikkat çekmektedir. IX-X yüzyıllara ait sırlı kaplar- angob ve manganla işlenmiş ve yeşil renkli sırla kaplanmış monokrom kaseler tespit edilmiştir; bazılarında çömlek ustalarının mühürleri bulunmuştur.
Alt tabakalarda desenlerle süslenmiş al-kırmızı renkli, ince duvarlı zarif kaplar bulunmuştur. Bakır, demir, bronz ve cam eserlerin keşfi, Orta Çağ Bakü'sünde metal ve cam işçiliğinin, kuyumculuk ve diğer zanaatların geliştiğini göstermektedir. Bulunan gümüş ve bakır sikkeler IX-X yüzyıllara ait olup, Abbasi halifeleri ve Şirvanşahlar adına bastırılmıştır. Bu, Bakü'nün Azerbaycan'ın diğer şehirleri ve komşu ülkelerle geniş ticaret ilişkileri olduğunu doğrulamaktadır.
Ortaya çıkarılan konut kalıntıları kazı alanının güneydoğu tarafındadır. Duvar temellerinin alt kısmı az miktarda yontulmuş taşlardan yapılmış, arası ise moloz taşlarla doldurulmuştur. XI-XIII yüzyıllara ait tabakalarda tarım ve su kuyuları, tandırlar, ocaklar vb. ortaya çıkarılmıştır. Buluntuların çoğu seramik ürünler, fayans, metal, cam eşyalar ve bakır sikkelerden oluşmaktadır. Kil ürünler küpler, kulplu testiler, tabaklar, kaseler, kandiller ve çeşitli tipte kazanlarla temsil edilmiştir. Sarı kilden kabartma bitkisel ve geometrik desenli kaplar özellikle dikkat çekmektedir. XI-XIII yüzyıllara ait sırlı kaplar, oyma desenlerle süslenmiş polikrom kaplardır. Sırlı kaselerin bazılarının dibinde çömlek ustasının kabartma mührü bulunmuştur. Bulunan bakır, demir, bronz ve cam eserler, orta çağ Bakü'sünde metal işçiliği, cam üfleme, kuyumculuk ve diğer zanaatların geliştiğini göstermektedir. Şirvanşahlar, Eldenizler ve Celalilere ait bakır sikkelerin bulunması, Bakü'nün Azerbaycan'ın diğer şehirleri ve komşu ülkelerle geniş ticaret ilişkileri sürdürdüğünü doğrulamaktadır.
1973 yılında, şehrin kale kısmının kuzey tarafında, kemer şeklindeki burçları olan şehir duvarlarının yakınlarında kazı çalışmaları yapılmıştır. Arkeolojik araştırmalar, eski Bakü'nün zanaat atölyelerinin çoğunun burada olduğunu göstermiştir. Şehrin bu kısmında yapı kalıntılarına az rastlanır. Seramik buluntular, alt tabakanın IX-X yüzyıllara ait olduğunu göstermektedir. Sırlı kaplar (sıradan bardaklar ve çömlekler) angob ve manganla işlenmiştir. Alt tabakada ayrıca çok sayıda cam kaplar- ince duvarlı renkli küçük kap parçaları, siyah ve yeşil bilezikler, çeşitli şekillerde boncuklar ortaya çıkarılmıştır. Metal ev eşyaları ve sikkeler bulunmuştur.
Kazı çalışmaları Bakü yükseltisinin üzerinde, Şirvanşahlar Sarayı'nın yakınlarında, muhtemelen saray hizmetçilerinin yaşadığı alanda da yapılmıştır. 1,5 m kalınlığındaki alt tabaka, doğrudan toprak altı katın üzerindedir. Bu tabaka, şehrin erken dönem yaşamını yansıtır. Burada ortaya çıkarılan bina temelleri kalınlığıyla (1 m'ye kadar) dikkat çekmektedir. 4,8 m derinlikte, içi evcil hayvan kemikleri ve seramik parçalarıyla dolu iki tarım kuyusu bulunmuştur. Ayrıca büyük bir kil lamba, el değirmeninin alt taşı, sırsız ve sırlı kap parçaları ile her iki tarafı açık mavi sırla kaplanmış ve üzerinde Arap alfabesi ile sahibine mutluluk dileği içeren kabartma yazılı bir kâse bulunmuştur. Başka bir fayans kâsenin dibinde, şeffaf sır altında bitki ve kuş desenlerinden oluşan bir motif bulunmaktadır. Bu alanda 24 bakır sikke bulunmuştur. Yapılan kazılar sonucunda VIII-XI yüzyıllarda İçerişehir bölgesinde büyük bir nüfus yoğunluğu olduğu ve Bakü'de zanaatkarlık ve ticaretin geliştiği kanıtlanmıştır.
1975 yılında kazı çalışmaları, kemer şeklindeki burçları olan kuzey kale duvarlarının yakınlarında 64 m² alanda devam etmiştir. Toprak altı katmana dayanan ve şehrin erken tarihini yansıtan alt kültürel tabakada, yaklaşık 7 m uzunluğunda duvar temeli ve diğer duvar kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Bu tabakada tarım kuyuları, çeşitli çaplarda dokuz tandır, çeşitli seramik ürünler, toprak şlakları, cam ve fayans kap parçaları, demir eşyalar, beyaz kilden yapılmış ve üzerine yeşil sır çekilmiş minyatür at figürü, iki demir ok ucu ve diğer buluntular bulunmuştur. Alt tabaka, yaklaşık IX-XIII yüzyıllara tarihlenmektedir. Evlerin birbirine yakınlığı ve buluntuların çokluğu, incelenen dönemde şehirde yoğun bir yaşam olduğunu göstermektedir. İçerişehir bölgesinde bulunan gümüş ve bakır sikkeler, VIII yüzyılın ilk yarısı- XI yüzyılın başlarına ait olup, Emevi ve Abbasi halifeleri, ayrıca Şirvan Şirvanşahları adına Yakın Doğu, Azerbaycan ve Aran şehirlerinde basılmıştır. Bakü'de deniz kıyısında suda bulunan altın sikkeler arasında H.207 (822) yılına ait Ağlebiler dinarı dikkat çekmektedir. Elde edilen arkeolojik ve numismatik veriler, orta çağ Bakü'sünde yoğun bir şehir yaşamı olduğunu, IX-XI yüzyıllarda burada zanaatkarlığın geliştiğini ve Azerbaycan'ın ve komşu doğu ülkelerinin birçok şehriyle ticaret ilişkilerinin sürdürüldüğünü doğrulamaktadır.
Kuzeydoğu tarafından neredeyse Şirvanşahlar Sarayı'na bitişik alanda kazı çalışmaları, binaların birbirine çok yakın inşa edildiğini göstermektedir. Bu durum, İçerişehir bölgesinin yoğun bir şekilde yerleştiğini ve XI-XIII yüzyılın başlarında Bakü'de şehir yaşamının yoğunluğunu doğrulamaktadır. Bu alandan elde edilen buluntular arasında yuvarlak tabanlı iki toprak kâse dikkat çekmektedir. Bunlardan biri açık mavi sırla kaplanmıştır. Üzerinde Arap alfabesi ile kabartma bir yazı bulunmaktadır. Diğer kâsenin dibinde ise bitkisel desenler ve kuş tasviri vardır. Ayrıca 24 bakır sikke bulunmuştur. Kemer şeklinde burçları olan kuzey kale duvarlarının yakınında 64 m² alanda yapılan kazılar sırasında XI–XIII yüzyıllara ait tabakada tarım ve çöp kuyuları, çeşitli çaplarda dokuz tandır ortaya çıkarılmıştır. Çeşitli seramik ürünler, pişmiş toprak cürufu, cam ve pişmiş toprak kap parçaları, demir eşyalar bulunmuştur.
1976 yılında Bakü yüksekliğinin ortaçağ Bakü’sünün kalabalık ve nüfus yoğun olan bölgelerinden güney yamaçlarında kazı çalışmaları yapılmıştır. 64 m² alanda büyük hacimli, yontulmuş taştan örülmüş bina duvarlarının temelleri ortaya çıkarılmıştır. İçerisinde taş altlık üstüne konulmuş beş büyük tarım küpü olan büyük bir depo binası ortaya çıkarılmıştır. Sıradan ve sır kaplı seramik ürünler, Rey ve Kaşan tipi pişmiş toprak kaplar, cam kap ve demir eşya parçaları bulunmuştur.
1952–1957 yıllarında İçerişehir’in kale duvarları restore edilmiştir. 1977 yılında İçerişehir’e tarih-mimarlık koruma alanı statüsü verilmiş, 1985 yılında ise Devlet Tarih-Mimarlık Koruma Alanı ilan edilmiştir.
17 Şubat 2003 tarihinde Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev "Bakü şehrinde İçerişehir Tarih-Mimarlık Koruma Alanının korunması ve restorasyonu ile ilgili bazı tedbirler hakkında" bir kararname imzaladı. Kararnameden sonra burada inşaat işleri durduruldu ve şehrin tarihi görünümünün korunması yönünde amaçlı tedbirler hayata geçirilmeye başlandı.[15]
10 Şubat 2005 tarihinde Cumhurbaşkanı İlham Aliyev "Azerbaycan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu yanında "İçerişehir" Devlet Tarih-Mimarlık Koruma Alanı İdaresinin kurulması hakkında" bir kararname imzaladı. Kararnameye göre İçerişehir Devlet Tarih-Mimarlık Koruma Alanı İdaresi kuruldu. 17 Aralık 2009 tarihinde ""İçerişehir" Devlet Tarih-Mimarlık Koruma Alanının gelişim tedbirleri hakkında" Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre, İçeri Şehir’in bölgesinde yıkılmış ve yıkılma tehlikesi olan, tarihi-mimari öneme sahip olmayan yapıların yerinde, geleneksel sokak ağları olduğu gibi korunarak turizm altyapısı tesislerinin kurulması, konutların onarımı ve mühendislik iletişimlerinin değiştirilmesi, bölgede düzenleme çalışmalarının yapılması için fon ayrılmıştır.[16]
İçerişehir Tarih-Mimarlık Koruma Alanının korunması, restorasyonu ve orada arkeolojik çalışmaların yapılması konuları ilgili normatif hukuki düzenlemeler ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin uluslararası anlaşmalarının gerekliliklerine uygun şekilde çözülmektedir. Mevcut yasalara göre, Koruma Alanının bölgesinde bulunan bilimsel, tarihi veya kültürel öneme sahip tüm anıtlar devlet tarafından korunmakta, bunların yıkılması, taşınması ve değiştirilmesi yasaklanmaktadır. Şu anda İçerişehir'in korunması, araştırılması ve tanıtımı ile Koruma Alanı İdaresi ilgilenmektedir.[13]
İçerişehir’deki Mehmed Camii (Mimar-Mehmed ibn Ebubekr) Almanya'nın Remmers ve Avusturya'nın Atelier Erich Pummer GmbH şirketlerinin uzmanları tarafından restore edilmektedir.[13]
2011 yılı şubat ayında İçerişehir’deki Asef Zeynallı caddesindeki 20 numaralı bina onarılmış, temelleri güçlendirilmiş, yeni teknolojilerin yardımıyla binanın cephesine tarihi görünümü geri kazandırılmıştır. Bina 1890 yılında inşa edilmişti. Restorasyon çalışmaları Azerbaycan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunun Bakü şehrinin merkezinin korunmasına ilişkin ayrıntılı plana göre gerçekleşmiştir.[13]
Kız Kalesi – Bakü Kalesi’nin güneydoğu tarafında yer alır. Kale, XII yüzyılda İslam öncesi döneme ait daha eski bir yapının üzerine inşa edilmiştir. Bazı araştırmacılar kalenin ateşe tapanların ibadethanesi olduğunu düşünmekte ve bu nedenle yapıyı M.Ö. VIII–VII yüzyıllara tarihlendirmektedir. Kale, Şirvanşahlar döneminde Bakü’nün genel savunma sistemine dahil olmuştur. 1907 yılına kadar Kız Kalesi aynı zamanda deniz feneri olarak da hizmet vermiştir. 1960 yılında restore edilen kale, 1964 yılından itibaren müze olarak faaliyete başlamıştır. Günümüzde kalenin ilk üç katında arkeolojik araştırmalar sırasında kalenin su kuyusundan çıkarılmış XII yüzyıla ait eserler sergilenmektedir. Dördüncü katta ortaçağ soğuk silahları gösterilmektedir. Büyük silindirik formda inşa edilmiş kalenin yüksekliği 28 metredir. Sekiz katlı kalenin duvarlarının kalınlığı altta 5 metre, üstte 4 metredir. Kule, onu sekiz kata bölen sekiz kubbeye sahiptir.[17][18][19]
Bakü Kalesi veya Çifte Kale Kapıları, İçerişehir'in ana giriş kapılarından biridir. XIX yüzyılın sonlarına kadar "Şah Abbas Kapıları" olarak da adlandırılan bu kapılar, Bakü Kalesi’nin tek girişiydi. 1868 yılında Bakü şehrinin askeri valisi, Kafkasya Askeri Bölgesine şehrin güzelleştirilmesi amacıyla kale duvarlarının yıkılmasını önerdi. İki yıl sonra daha alçak olan dış kale duvarlarının yıkılmasına karar verildi. 1896 yılında bu konu tekrar Şehir Duması'nın toplantısında gündeme getirildi ve kale duvarlarının ikinci katmanının yıkılması kararlaştırıldı; yıkılan bölümde bulunan "Zülfüqar Han Kapısı" ise "Şamahı Kapısı"nın yanına taşındı. Bundan sonra kapılar birlikte "Çifte Kale Kapıları" olarak anılmaya başlandı.[17][18]
Şirvanşahlar Sarayı – Şirvanşahların orta çağa ait saray kompleksi, İçerişehir'in merkezinde yüksek bir tepe üzerinde yer alır. Sarayın temeli XII yüzyılda atılmış, inşaat çalışmaları XV yüzyılda tamamlanmıştır. Saray kompleksi, üç farklı tabakada yer alan üç iç avluya bölünür. Şirvanşahların konut binası, Şirvanşah Ferrux Fasar’ın türbesi ve Divanhane üst avluda yer alır. Alt avluda Şah Camii ve Şirvanşahların türbesi bulunur. Türbe, Şirvanşah I. Halilullah'ın annesi ve oğlu için inşa edilmiştir. Biraz daha aşağıda ise hamam ve su deposu yer alır. Her üç avlu, tek bir kompleks oluşturacak şekilde kale duvarları ile çevrilidir. Kompleksin XVI yüzyıla ait tek yapısı "Murad Kapısı"dır ve kitabesinde Hicri 994 yılında (1585–1586) Sultan III. Murad'ın emriyle inşa edildiği belirtilmiştir.[17][18]
Pazar Meydanı: Müslüman Şark'ın mimari anıtlarının türbesi sayılan Şirvanşahlar Sarayı'nın en önemli yapılarından biri olan Şirvanşahlar Türbesi'nin kuzeybatısında yer almaktadır. Pazar Meydanı'nda dokuz mezar bulunmuştur ve bu mezarlardan yedisinin üzerine kubbeler yerleştirilmiştir. Mezarların üzeri kireç taşı pliteleriyle kapatılmıştır ve birinin üzerinde kelime-i şehadet yazılmıştır.
Bakü Hanlarının Evi, Şamahı Kapısı yakınlarında yer alan ve bir zamanlar Bakü hanlarının yaşadığı dört evden ve birkaç başka yapıdan oluşan bir konut kompleksidir. 1806 yılında Bakü Hanlığı'nın Çarlık Rusyası tarafından işgal edilmesinin ardından burada Rus askeri garnizonu yerleştirilmiştir. Kompleks, havuz kenarında oluşturulmuş zengin bir bahçenin etrafında inşa edilmiştir. Kompleksin günümüze ulaşan kalıntıları arasında bir portal ve küçük bir cami bulunmaktadır. Şirvan-Abşeron mimarlık geleneğine uygun olarak hamam yerin altında yer almaktadır. Geç orta çağ döneminde Bakü Kalesi'nde Han Sarayı ve Han Bahçesi bulunmaktaydı. 1985-1986 yıllarında kompleksin bir kısmında arkeolojik kazılar yapılmış ve bu kazılar sonucunda çok sayıda maddi kültür örneği, su sistemi kalıntıları ve yer altı yapılar ortaya çıkarılmıştır. Bu sarayda çeşitli dönemlerde aşağıdaki Bakü hanları yaşamıştır:
Seyid Yahya Baküvi Türbesi, yaklaşık 1457-1463 yılları arasında inşa edilmiştir. Türbe, Şirvanşahlar Sarayı'nın orta avlusunun merkezinde yer almaktadır. Halk arasında "Derviş Türbesi" olarak da bilinen bu türbede, orta çağ Azerbaycan alimi Seyid Yahya Baküvi defnedilmiştir.
Donjon, Bakü Kalesi'nin savunma gücünü artırmak amacıyla 14. yüzyılda inşa edilmiş dörtgen bir kuledir. Orta çağ kaynaklarına göre Bakü Kalesi, 70 yarım dairesel ve kuzeyde yer alan bir dörtgen kuleye sahipti. Orta çağda bu kuleler, aynı zamanda silah deposu olarak kullanılıyordu. Donjon'un çevresi, benzersiz bir mimari yapıya sahip olup, Müslüman ülkelerde yaygın olan hayvan figürlü tasarımlarla planlanmıştır. Bu tür bir yaklaşımın Ermeni el yazmalarının etkisiyle ortaya çıkmış olabileceği düşünülmektedir.
Aziz Bartholomeos Kilisesi, 1892 yılında yerel Hristiyan halkın bağışlarıyla Havari Bartholomeos'un şehit edildiğine inanılan yerde inşa edilmiştir. Küçük bir şapel formundaki Ortodoks kilisesinin iç kısmı, Bartholomeos ve diğer azizlerin ikonalarıyla süslenmiştir. Kilise, mimar İ. V. Edelin'in projesiyle Rus kiliselerinin mimari üslubunda inşa edilmiştir. Kilise, Bakü'nün ilk ve en eski kilisesinin temelleri üzerine inşa edilmiştir. İnanca göre, Kız Kulesi yakınlarında bulunan bu alanda, MS 71 yılında Havari Bartholomeos yerel putperestler tarafından çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Kilise, 1936 yılına kadar faaliyetini sürdürmüş, daha sonra ise dinle mücadele kampanyası çerçevesinde yıkılmıştır. Günümüzde, Aziz Bartholomeos'u anma günü olan 24 Haziran sabahı, Bakü Episkoposu kilisenin kalıntılarının bulunduğu yerde ayin düzenlemektedir. 2003 yılında Konstantinopolis Patriği Bartholomeos, Aziz Bartholomeos'un kalıntılarının bir kısmını Azerbaycanlı Hristiyanlara hediye olarak Bakü'ye getirmiştir ve bu kalıntılar şimdi Aziz Mürdaşıyan Kadınlar Katedrali'nde saklanmaktadır. Aziz Bartholomeos Kilisesi'nin kalıntıları2015 yılında arkeolojik bir anıt olarak tescillenmiştir.
Aziz Nikolaos Kilisesi, 1850-1859 yıllarında Şamahı Kapısı yakınlarında, Bakü Hanlarının eviyle karşı karşıya inşa edilmiştir. Bizans mimari üslubuna sahip olan kilisenin mimari projesinin yazarları Simon Hiter ve Karlampi Pallistov olmuştur. 45 metre yüksekliğindeki kilise, 1930 yılında kısmen yıkılmıştır.
Orta çağlarda olduğu gibi, modern dönemde de İçerişehir’in üç ana caddesi bulunmaktadır: Büyük Kale, Küçük Kale (halk arasında Saray Yolu olarak da bilinir) ve Asaf Zeynallı (halk arasında Minareli veya Kervan Yolu olarak bilinir). Büyük Kale Caddesi, başlangıcını diğer tarafında Şamahı Kapısı (Çifte Kale Kapıları) bulunan Kale Meydanı’ndan alır. Orta çağlarda bu meydanda çeşitli halk bayramları, şenlikler ve panayırlar düzenlenirdi[21].
Ana hareket ve kervan yolu (günümüzde Gülle, A. Zeynallı ve V. Memmedova caddeleri), İpek Yolu üzerinde yer alır ve İçerişehir’i alt ve üst kısımlar olmak üzere ikiye ayırırdı. Ana kamu binaları alt kısımda yer alıyordu. Alt kısımda yer alan sokaklarda her zaman bir hareketlilik olur, burada zengin bir ticaret ortamı hâkimdi. Sahile yakın olduğu için bu kısımda balıkçılar, kayıkçılar ve gemiciler yaşıyordu. Üst kısımda bulunan Şirvanşahlar Sarayı'nın çevresindeki üst mahallelerde ise zengin şehir sakinleri yaşıyordu.
Küçük Kale Caddesi, Salyan Kapısı'ndan başlayarak kuzeybatı yönünde kale duvarları boyunca uzanır ve Şamahı Kapısı'na doğru gider. 1806 yılında Bakü Hanlığı'nın Çarlık Rusyası tarafından işgal edilmesinden sonra Küçük Kale Caddesi'nin kuzeybatı kısmında Rus askerleri için kışla inşa edilmiş, daha sonra ise bu binalarda yerel halk yerleşmiştir. Bu caddede dörtgen kule, su kuyusu, Hamamcılar Mahallesi, Ağa Mikayıl Hamamı, kale duvarı boyunca yeraltı yol, Cin Camii ve diğer görülmeye değer yerler bulunmaktadır[22].
Asaf Zeynallı Caddesi, Multani ve Buhara kervansaraylarının yanından başlayarak Büyük ve Küçük kervansarayların önünden geçer. Bu caddede eskiden çok sayıda ticaret mekânı bulunuyordu. Kız Kalesi, Mektep Camii, Aşur Camii, Cuma Camii, Şeyh İbrahim Camii, Aziz Bartholomev Kilisesi, Pazar Meydanı ve birçok tarihi ve mimari eser bu caddede yer almaktadır.
Bu üç büyük cadde dışında, İçerişehir'de çok sayıda küçük sokak, dönemeç ve çıkmaz sokak bulunmaktadır.
İçerişehir,2000 yılının Aralık ayında Haydar Aliyev Vakfı'nın çalışmaları sonucunda Şirvanşahlar Sarayı ve Kız Kulesi ile birlikte UNESCO'nun belirlediği Dünya Mirası listesi arasına Azerbaycan'dan giren ilk yer oldu. 2003'te UNESCO, İçerişehir'i Tehlike altındaki Dünya Mirasları listesine ekledi.[27] 2009'da ise eski statüsünü geri kazandı.[28][29][30]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.