Bağımsızlığın mutlaka korunması gereği, devletin ve hükümetin de yargı karşısında bir "taraf" olmasından kaynaklanır. Bilindiği gibi Anayasa'nın 125'inci maddesine göre "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır". Yargı karşısında, aynen vatandaşlar ve öteki tüzel kişiler gibi hükümet ve devlet de bir "taraftır". Yargının, hükümet ve devlete karşı açılan davalarda tarafsız kalabilmesi için mutlaka siyasi etkilerden, özellikle de iktidardan bağımsız olması gerekir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda söylenecek son bir söz "tarafsızlık" kavramı üzerinedir: Yargı, karşına gelen şikayetçi ve şikayet edilen konusunda tarafsızdır. Ama Anayasadan, yasalardan ve esas olarak adaletten, hukuktan yana taraftır! [1]
Ben çocukken ezan ne güzeldi. Her sabah müezzinin o güzel sesiyle uyanırdım, dinlerdim. O güzellikler elektronik aletlerle kayboldu.
[...] Bu vesileyle şunu söylemek istiyorum. Bu dünya kimseye kalmıyor. Gideceğimiz yer 2 metre kefen bezi 2 buçuk metre çukur. Böyle bir yaşamı bir de kendi elimizle birbirimize zehir etmenin hiçbir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Bu ölümlü dünyada değer mi? Değer mi dediğim çalışmak, üretmek değil olumlu şeyler yapmak değil. Değer mi dediğim insanları kırmak, insanları üzmek.
Bütün insanları çok seviyorum. Gençleri daha çok seviyorum. En çok da okurlarımı ve öğrencilerimi seviyorum.
... demokratikleşme yapacağım diyor bakıyorsunuz hâlâ bana Menderes'e Özal'a yapılan eleştiriler yapılıyor diyor. E tabii Hâlâ aynı sorunlar var, ... hâlâ medya üstünde baskı var.
[Mehmet Barlas:] Bunun çözümü ne? İktidarın gerçek demokrasiyi sindirmesi.
Geçen programda söylediğim bir şeyi daha eklemek istiyorum: Arkadaşlar, değerli izleyiciler, meslektaşlar, gazeteciler, politikacılar yahu şu ölümlü dünyada para için, pul için, iktidar için, siyaset için, hırs için, başkalarının hürriyetlerini, onurlarını, mallarını, mülklerini, zedelemeye değer mi?
1 Şubat 2010 program kapanışında
Her medya patronu ancak, gazetesindeki ya da kanalındaki en terbiyesiz medya mensubu kadar terbiyelidir.
Cumhuriyet, 13 Nisan 2000, Medya Notu
Her şey tartışılmalı bir, her şey şeffaf olmalı iki. Ama geçmişse saplanıp kalmışsak o bizi ilerlemekten alı koyar.
Hiç itirazım yok. 82 Anayasası'na "hayır" oyu vermiş adamım ben.
Mehmet Barlas'ın anayasa hakkında konuşması üzerine söyledikleri.
İktidar demokrasiyi özümseyecek. Benim iktidarı eleştirmem için beni koruyacak.
Kenan Evren %92 ile devlet başkanı seçilmişti. Darbeci olarak öldü! Tarihe Faşist olarak geçti. "Ne oldum" dememeli "Ne olacağım" demeli! [5]
Aydınlanma adlı köşesindeki makalelerinden
Kenan Evren'in Kemalizm ile uzak yakın bir ilgisi yok. Katiyen yalandır ve saptırmadır.
Oysa yargı, HukukDevleti kavramını korumak için, sadece hukuka tabi olmak, siyasal etkinin dışında kalmak zorundadır. Yargının bu bağımsızlığını "kast sistemi" diyerek eleştirmek, Hukuk Devleti kavramının altına dinamit koymak demektir.
İslam'ın ılımlısı olmaz. Bir dine mahsus demokrasi olmaz. Bir mezhebe mahsus demokrasi olmaz. Bir ırka mahsus demokrasi olmaz. Bir millete mahsus demokrasi olmaz. Yani Müslümanlar için demokrasi, Sünniler için demokrasi, Aleviler için demokrasi, sadece Türkler için, Kürtler için demokrasi olmaz. Demokrasi Türk'ü, Kürt'ü, Alevi'si, Sünni'si, Hristiyan'ı, Müslüman'ı, Yahudi'si, Nasuri'si, Nusayri'si, Zerdüşt'ü, hepsi için demokrasi olur. "Yanlış yapıyorsunuz. Ilımlı İslam'a dayalı demokrasi kurarsınız, radikal İslam'a gider." dedim gitti. Libya'da gitti, Mısır'da gitti.
Halk Arenası, 11 Mart 2016
Demokrasi ve Laiklik (1997)
Ne yazık ki, "Siyasal İslam" iktidara ortak olduğunda, ekonomik, toplumsal ve kültürel sorunlarımıza çağdaş ve uygulanabilir çözümler önermek yerine, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel felsefesini bir kez daha tartışmaya açmış, böylece toplumsal yaratıcılığımızın ve enerjimizin boş yere harcanmasına neden olmuştur.
Önsöz'den
Ben yazılarımı, bütün yaşamımla bile bu dünyada hiçbir şeyi etkileyemeyeceğimi bilerek umutsuzca, ama tek bir makale ile tüm dünyayı değiştirebilecekmiş gibi bir sorumlulukla yazıyorum.[6]
s. 87
Unutmayalım ki "öğretim" ve "diploma" ancak bir "genel eğitimin" parçası olduğu zaman işe yarar. Türkiye'deki çarpıklık ise genelde, "demokrasieğitiminin" eksikliğidir.
s. 109
Laikliğin hiçbir inancın karşısında olmaması ya da tam tersine, her inanç ile birlikte var olabilmesi, devleti inanç sistemi dışında tutarak, bireylerin vicdan, inanç ve dinözgürlüklerinin güvencesini oluşturmasından kaynaklanır.
s. 121
Küreselleşme bir süreçtir, bir olgudur. İyiliği ya da kötülüğü belki tartışılabilir ama kaçınılmazlığı ortadır.[7]
s. 126
Demokrasiyi tanımlarken, yalnız çoğunluğun yönetimi öğesine ağırlık vermek, buna karşılık temel hak ve özgürlükler bölümünü ihmal etmek, en büyük saptırmadır.
s. 141
21. Yüzyılda Türkiye (1999)
Olaylar Türkiye'de çabuk unutuluyor ve hatalar tekrarlanabiliyor.
Şiddetlerin en korkuncu devlet şiddetidir. İnsan küçük grup ya da kişi şiddetine karşı devlete sığınabilir. Fakat devlet şiddetinin karşısında sığınabilecek bir yer yoktur.
Değişmeyi engellemeye çalışmak, toplumun iç dinamiğini saptırır, bozar, yozlaştırır.
Aslında her siyasal iktidar ve her askeri darbe üniversiteyi denetim altına almak ister.
Kızlarıma Mektuplar (2001)
Her ne pahasına olursa olsun evlenmek, anne olmak, bedeli çok yüksek olacaksa, sizi mutlu kılmak yerine mutsuz edecekse, niçin bir zorunluluk olsun ki?
Cennet de cehennem de insanın içindedir. Yaşamı taşınmaz bir yük gibi görenler, kendi ürettikleri bir cehennemde yaşar.
Yaygın inanışın tersine, dostluk; yaşam boyu en zor yakalanan ilişkidir.
Bekâret bir toplumda önemli ve geçerli bir kavramsa, bu yargı her iki cins için de geçerli ve değerli olmalı.
İyi insan, başkalarının sevinciyle sevinen, üzüntüsüyle de üzülen insandır. Kötü insan, başkalarının üzüntüsüyle sevinen, sevinciyle de üzülen insandır.
Yaşamın Anlamı
Yaşamın iki anlamı vardır: Sevgi ve üretim. Severek üretmek, üreterek sevmek.
12 Eylül darbesini yapan askerler üniversiteyi bütünüyle susturmak için, yeni bir yasa çıkarmışlardı. Bu yasaya YÖK deniyordu.
Bilim gerçeğe ulaşmaktır. Yaşamak ise "duymak"tır. Yani hissetmek.