Türkiye'de başörtüsü yasağı veya kılık kıyafeti düzenleyen kararlar, başta üniversite öğrencilerine yönelik olmak üzere bütün kamu ve bazı özel kurumlarda kadın çalışanlara uygulanan başörtü yasağı ile bu yasağın sosyal ve siyasal etkileri etrafında yaşanan tartışmalar. Siyasal İslam'ın simgesi olduğu iddia edilen başörtüsünü kamusal alanda yasakladığı iddia edilen mahkeme kararları bu sorunun ön ayağını oluşturmaktadır.

Thumb
Alanya'da başörtüsü takan kadınlar

Arka plan

Thumb
Atatürk, Arifiye'de halkla beraber (5 Haziran 1928).

Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğunda laik bir cumhuriyet tanımı yoktur, hatta dönemin anayasasında devletin dininin İslam olduğu ibaresi mevcuttur.[1] 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu ibaresi kaldırıldı[2] ancak laiklik ibaresine yer verilmedi. 1924 Anayasası'nın 2. maddesinde devletin dininin İslam olduğu belirtildi: "Türkiye Devletinin dini, din-i İslam'dır, resmi lisanı Türkçedir." Hilafetin Anayasa'dan önce kaldırılmış bulunmasına, Anayasa'nın kendisinin de laik olmasına karşın, koşullar böyle bir kuralın Anayasa'da yer almasını gerektirdi. Kuralın Anayasa'nın 2. maddesinden çıkartılması ancak 10 Nisan 1928'de yapılan Anayasa değişikliği ile gerçekleştirilebildi. 5 Şubat 1937'de yapılan değişiklikle, 2. maddeye, devletin temel nitelikleri "Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır" biçiminde girdi.[3] 1961 Anayasası'nın 2. maddesinde şu tanım yer aldı: "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve 'Başlangıç'ta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."[4]

Cumhuriyet döneminde başörtüsü hiçbir zaman tamamen yasaklanmadı. 1960'ların sonu ve 1970'lerin başında, başörtüsü giyen üniversite öğrencisi sayısında önemli ölçüde artma oldu.[5] 1984 yılına kadar seyrek olaylar yaşansa da başörtüsü konusunda genel bir kısıtlama olmadı. 1984 yılında, çeşitli üniversitelerde kılık kıyafeti düzenleyen uygulamalar yürürlüğe girdi ama 1980'ler ve 1990'lar boyunca, düzenlemeler yaygın değildi ve çok sayıda öğrenci mezun oldu.[5]

12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında çıkarılan ve yaklaşık 31 yıl yürürlükte kalmış olan "Kamuda Kılık Kıyafet Yönetmeliği" nedeniyle kadınlar bazı kamu kurumlarında başörtüleriyle çalışamadı.[6][7]

Başörtüsü yasağı, çeşitli ilk ve ortaöğretim okullarında[8] ve çeşitli üniversitelerde herkes için geçerliydi.[9] Mahkemeler, devlet daireleri ve diğer resmî kurumlarda öğrenciler, işçiler ve kamu görevlileri için geçerliydi. Ancak ilk ve ortaöğretim okullarında ve bazı üniversitelerde okula ziyaretçi ya da veli olarak gelenler için sorun yoktu.

Kamu kurumlarında ise çalışanlara uygulanan bu düzenlemeler hizmet alanlar için geçerli değildi. Benzer şekilde mahkemelerde yasak sadece yargıçlar, avukatlar, hukukçular ve diğer işçileri kapsamaktaydı. Askerî kurumlarda ise bu yasak en geniş şekliyle uygulandı.

Kimlik, sürücü belgesi ve pasaport gibi resmî belgeler üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraf serbestti. Ancak çeşitli üniversitelerin uygulamalarında kayıt belgeleri gibi resmî belgeleri üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraflar yasaktı.

1997 yılında Bursa Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Leyla Şahin, İstanbul Üniversitesi'ne geçiş yaptı. Bursa Üniversitesinde başörtüsü ile okuyan ve sınavlara giren Şahin, İstanbul Üniversitesi kurallarınca başörtüsü kullanımı yasak olduğu için derslere ve sınavlara kabul edilmedi. Bu gerekçeyle Türkiye'de eğitimini yarıda bırakan Leyla Şahin, 1999 yılından itibaren Viyana Üniversitesine gitti. 2004 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. AİHM, radikal dinci tehlikenin potansiyel olarak mevcut olduğu ülkelerde üniversite yönetimin laik hayat tarzını korumak amacıyla başörtüsü yasağı gibi din özgürlüğünü kısıtlayıcı kararların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal etmediği yönünde 16'ya 1 oyla karar verdi.[10]

Benzer tarihlerde dönemin AKP'li Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, 1998 yılında Ankara Üniversitesi'nin DTCF Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kayıt yaptırmak istediği sırada türbanlı olduğu gerekçesiyle reddedildiği için AİHM başvurusu yaptı. Gül, daha sonra başvurusunu "yargı kararlarının tartışılmasına fırsat vermemek, güven ve saygıyı sağlamak'' gerekçesiyle geri çekti.[11]

Türkiye'de bu yasakların özellikle bazı üniversitelerde öğrencilere yönelik uygulanması çok yoğun ve tartışmalı olmuştur. Başörtüsü yasağı, 1990'lı yıllardan itibaren Türkiye'deki feministler arasında da hem bir mücadele hem de çatışma ve tartışma konusu olmuş; kimi feministler ergin kadınların ifade özgürlüğü ve özneleşmesi kapsamında başörtüsü yasağına karşı çıkarken bazı feministler başörtüsü yasağını yerinde bulmuşlardır.[12][13][14][15]

Türban ve başörtüsü kavramları

Thumb
Antalya ilinin Kalkan köyünden geleneksel başörtüsü giyen bir Türk kadın

Anadolu'da başörtüsünün yemeni, eşarp, tülbent, yazma, çarşaf ve türban gibi çeşitleri bazı kadınlar tarafından kullanılmaktadır. Bu örtüler birbirinden kullanılan kumaşın şekli, deseni, boyutu ve bağlama biçimi gibi çeşitli açılardan ayrılır. Bu yöresel farklılıklar Türkiye'de başörtüsü maddesinde daha ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.

Bir kadın giysisi olarak türban ise ince kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan özel bir tür başörtüsüdür.[16] Genellikle renkli desenli ve ipek kumaştan yapılan türban, eşarba göre biraz daha büyük boyutludur ve şeffaf değildir. Türban saçın görünmesini engelleyecek şekilde takılan pamuklu kumaştan bir bonenin üzerinden bağlanır. Geleneksel başörtüsünden farklı olarak türban, çok sayıda toplu iğne ile sabitlenir. Türbanın bağlanma şeklinin geleneksel başörtüsünden ayrılan en önemli özelliği, "saçın tek bir telinin bile gözükmemesine" dikkat edilmesidir.

Kavram tartışması

1960'lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan, 1980'li ve 1990'lı yıllarda ise yaygınlaşan, genellikle renkli, ipek ve geleneksel başörtüsünden farklı olarak kendine özgü bağlama şekli olan başörtüsüne "türban" denmekte ve bazı kesimler tarafından siyasi giyim tarzının bir öğesi olarak kabul edilmektedir.

1984'te YÖK yükseköğrenim kurumlarında "başörtüsü" kullanımını yasaklarken, "modern bir şekilde, türban" kullanılmasına izin vermiştir. (Bu izin Danıştay 8. Dairesi'nin 1984'te verdiği karar ile iptal edilmiştir.)[17] Bu izin ve karar "türban" ile "başörtüsü" kavram tartışmasını da başlatmıştır.

Taraf gazetesi yazarı Ayşe Hür, Kemalist kesimin türbanı kavramsal olarak geleneksel başörtüsünden ayırmak suretiyle genel olarak örtünmeye karşı verdikleri mücadelede hedef daralttıklarını ve sert politikaları için meşruiyet sağladıklarını iddia etmişti.[17]

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Murat Aksoy ise, "Başörtüsü-türban: Batılılaşma-modernleşme, laiklik ve örtünme" adlı tezinde bu kavram tartışmasına şu şekilde değinmektedir: "Laiklik duyarlılığı" olanlar açısından tartışma "türban" adıyla sürdürülmekte, türbanın "siyasî simge" olduğu ve bunu takanların "laik cumhuriyet rejimini" değiştirmeyi hedefledikleri ifade edilmektedir. İkinci pozisyonu temsil eden "İslamî" kesimde ise tartışma unsuruna "başörtüsü" adı verilmekte, bunun "dinî bir vecibe" olduğu ve başörtüsü kullanmanın "din ve vicdan özgürlüğü" ile yasal güvenceye alındığı ifade edilmektedir. Bu iki pozisyon birbiriyle üç başlıkta karşılaştırılabilir:[5]

Daha fazla bilgi Düzenlemeyi savunanlar, Düzenlemeyi reddedenler ...
Düzenlemeyi savunanlarDüzenlemeyi reddedenler
Tartışmanın adıTürban sorunuBaşörtüsü sorunu
Neden takıldığıSiyasî simgeDinî bir vecibe
İfadesi/Yasal savunmasıLaikliğe aykırıDin ve vicdan özgürlüğü
Kapat

Yukarıdaki sınıflamaya aykırı olarak Zaman gazetesi yazarı Mustafa Ünal 9 Şubat 2005 tarihinde "Türbana özgürlük"[18] adlı bir yazı kaleme almıştır. Ancak okuyucularından gelen tepkiler üzerine bir sonraki yazısında şöyle bir not düşmüştür: "Bazı okuyucular türban kelimesini kullanmama tepki gösteriyor. Türban veya başörtüsü, murad edilen aynı değil mi? Kelime tercihi önemsiz."[19]

Kronoloji

Thumb
Almanya'da başörtüsü giymiş Türk kadınlar
  • 1951'de sadece erkek öğrencilerin eğitim görmesi için açılan İmam-Hatip okullarının bünyesinde kız öğrencilerin de dinî eğitim alması için kurslar düzenlenmeye başlandı. Bu aynı zamanda kızların başörtüsü ile eğitim alıp alamayacağı tartışmalarını da başlattı.[5]
  • 1966 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde derslere başörtüsüyle girmek isteyen ilk öğrenci Nesibe Bulaycı yapılan baskılar sonucu okula başörtüsüz devam etmiştir.[5]
  • 1967 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde derslere türbanla girmek isteyen Hatice Babacan yapılan baskılara başını açmamış ve kısa sürede okuldaki başörtülü sayısı 6'ya ulaşmıştır. İslam tarihi hocasının 'ya başını açarsın ya da sınıftan çıkarsın' demesi üzerine 'başını inancı gereği örttüğünü' iddia eden Babacan dersten ayrılmış, daha sonra da okuldan atılmıştır.[5][20]
  • 1967 - Hatice Babacan olayından sonra Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde protestolar yaşanmış bu protestolara bazı milletvekilleri de destek vermiştir. Bazı öğrencilerin boykotu sonucu önce dekan istifa etmiş, daha sonra ise fakülte bir aylığına kapatılmıştır. Bu olaylar üniversitelerde yaşanan ilk başörtüsü protestolarıdır.[5]
  • 1968 - AÜ İlahiyat Fakültesi'nden atılan Hatice Babacan AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne başladı. Babacan buradan hiç sorun yaşamadan mezun olacaktır.[5]
  • 1972 - 27 Kasım tarihli Tebliğler Dergisi'nde ilk defa bayan öğretmenlerin kıyafeti gündeme getirilmiş ve 'bayan öğretmenler sade ve ağırbaşlı olacak şekilde süsten ve gösterişten sakınacak, derslerde ve görevde başı açık bulunacak' ifadelerine yer verilmiştir.[5]
  • 1970-80'li yıllarda başörtülü öğrencilere yönelik şiddet de içerebilen (başörtü ve mantoların zorla çıkartılması) zorlama ve yaptırımlar başladı. Bu çeşitli illerde (Ankara, Konya, Malatya) gerginliklere sebep oldu.[5]
  • 1977-78 eğitim döneminde açılan Sakarya Kız İmam-Hatip Okulu yönetimi okula başörtülü devam etmek isteyen 215 öğrenciyi disipline vermiştir.[5]
  • 1982 - YÖK, yayınladığı kıyafet genelgesi ile türbanı yasakladı.[20]
  • 1984 - YÖK, kıyafet genelgesindeki başörtüsü yasağını kaldırdı.[20]
  • 1987 - Başörtüsü üniversitelerde disiplin suçu gerekçesi ile yeniden yasaklandı. 45. Hükümet (1. Özal Hükümeti)'nin başörtüsünü serbest bırakmak için YÖK yasasındaki yaptığı değişiklik veto edildi.[20]
  • 1988 - 46. Hükümet (2. Özal Hükümeti) ikinci yasa değişikliğini çıkardı.[20]
  • 1989 - Özal hükûmetinin çıkardığı yasa zamanın cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.[20]
  • 1990 - Başörtüsüne izin veren üçüncü kanun çıktı. Mecliste grubu bulunan Sosyaldemokrat Halkçı Parti Anayasa Mahkemesine götürdü ve kanun reddedilerek yürürlükten kaldırıldı.[20]
  • 1993 - Şenay Karaduman ve Lamiya Bulut'un üniversitede başörtüsü yasağına ilişkin karara karşı AİHM'de Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı açtıkları dava "laik üniversitede okumayı seçen öğrencinin konulan kılık kıyafet kurallarına da uymak zorunda olması" ve kıyafetlerinin "Türbanı takmayan fakat fakülteye giden öğrenciler bakımından kuvvetli bir dinî işaret olarak görülmesi" sebebiyle Türkiye lehine sonuçlandı.[21]
  • 1997 - 15 Eylül'de YÖK başkanlığının bir genelgesi ile türbanlı öğrencilerin okullara alınması yasaklandı.[20]
  • 1998 - Hayrünnisa Gül, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandı, kaydını yaptıramadı.[22]
  • 2004 - Hayrünnisa Gül, okula kayıt yaptıramaması nedeniyle AİHM'de dava açtı, eşi Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olunca davayı geri çekti.[23]
  • 2004 - İstanbul Üniversitesi 5. sınıfında iken sınavlara alınmadığı için Leyla Şahin tarafından Türkiye'ye karşı açılan davada AİHM, radikal dinci tehlikenin potansiyel olarak mevcut olduğu ülkelerde üniversite yönetimin laik hayat tarzını korumak amacıyla başörtüsü yasağı gibi din özgürlüğünü kısıtlayıcı kararların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal etmediği yönünde karar verdi.[10]
Thumb
Anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçtiği günün ertesi sabah Hürriyet gazetesi "411 el kaosa kalktı." manşetiyle çıktı.

2008 Anayasa değişikliği girişimi

59 ve 60. Hükümet dönemlerinde, bu konuda açıklamalar oldu. Dönemin başbakanı Erdoğan, daha önce pek çok kez dile getirdiği siyâsî simge kabul edilse bile bu yasağın kaldırılmasını isteğini, 2008'in Ocak ayında İspanya'ya yaptığı ziyarette belirtti.[24] Daha sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi yetkili kurulları Anayasa değişikliği tasarısı hazırladı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Şubat ayının başında görüşülen bu değişiklik kabul edildi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün önüne geldi.[25]

Anayasa'nın 10. maddesinin son fıkrasına "... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında" ibaresini, 42. maddesine de "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" fıkrasını ekleyen değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanması üzerine, bazı milletvekilleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'ne, anayasa değişikliğinin "iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" için başvurdu.

Davayı kabul eden Anayasa Mahkemesi, 5 Haziran 2008 tarihinde, yapılan anayasa değişikliği için iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararını verdi. Anayasa Mahkemesi "9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2., 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur." açıklamasını yaparak, kararında Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine ve Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerine atıfta bulundu.[25]

Kronoloji

  • 6 ve 9 Şubat 2008 tarihlerinde üniversitelerde türbana serbestlik getireceği iddia edilen Anayasa değişikliği TBMM'de 518 milletvekilinin katıldığı oylamada 411 olumlu, 103 olumsuz oyla kabul edildi.[26]
  • 27 Şubat 2008 tarihinde kamuda başörtüsü serbestliği sağlayan anayasa değişikliği hakkında Deniz Baykal ile birlikte 112 milletvekili, imzası içeren şikayet dilekçesiyle Anayasa Mahkemesinde dava açılma talebiyle resmî başvuru yaptı.
  • 6 Mart 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi; Deniz Baykal'ın çağrısı üzerine, üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getiren 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un birinci ve ikinci maddelerinin iptali veya yok hükmünde olduklarına karar verilmesi ve dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulması istemiyle açtığı davada herhangi bir eksiklik tespit etmedi ve davayı kabul etti.
  • 5 Haziran 2008'de, Anayasa Mahkemesi 9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı anayasa değişikliğini iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararını açıkladı. Anayasa Mahkemesi, açıklamasında, kararını Anayasa'nın 2, 4. ve 148. maddelerini gözeterek verdiğini belirtti ve Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine ve Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerine atıfta bulundu.[25]

Yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafeti düzenlediği iddia edilen kararlar

Üniversitelerde öğrencilerin genel görünüş, giyiniş ve davranışlarını belirleyen aşağıdaki maddelerden bazılarının başörtüsü yasağının da yasal dayanağını oluşturduğu iddia edilmektedir.[27]

  1. Anayasanın 11. ve 153. maddeleri11 Mayıs 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. 259 Sayılı "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun"
  3. Bakanlar Kurulunun 03.02.1935 tarih ve 2/1958 sayılı "Bazı Kisvelerin Giyilmeyeceğine Dair Kanunu Tatbik Suretini Gösterir Nizamname" 8 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  4. 2547 Sayılı YÖK Kanunun 4., 5., 14. ve 54. maddeleri 26 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  5. Danıştay 8 Dairesinin 13.12.1984 gün ve 1984/636 Esas, 1984/1574 Karar sayılı kararı
  6. Anayasa Mahkemesinin 7.3.1989 gün ve 1989/1 Esas, 1989/12 Karar sayılı kararı[ölü/kırık bağlantı]
  7. Danıştay 8 Dairesinin 7.7.1989 gün ve 1988/1173 Esas, 1989/652 Karar sayılı kararı
  8. Anayasa Mahkemesinin 09.04.1991 gün ve 1990/36 Esas, 1991/8 Karar sayılı kararı[ölü/kırık bağlantı]
  9. Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmenliğinin 6., 7., 9., 11. ve ilgili diğer maddeleri 7 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Uluslararası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya bakışı

AİHM, konuya ilişkin üç karar vermiştir. Bunlar Karaduman, Bulut ve Şahin kararları olmuş, mahkeme Türkiye'de başörtüsü ve kılık kıyafeti düzenleyen uygulamalar hakkında Türk makamlarının daha doğru bir değerlendirmede bulunacağını hükmetmiştir. AİHM'nin davalara ilişkin karar ve yorumları, dönemin Türk makamlarının karar ve yorumlarıyla paralel olmuş, kılık kıyafeti düzenleyen kararlar AİHM kararlarında inanç özgürlüğüne aykırı bulunmamıştır.[28][29]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Wikiwand in your browser!

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.

Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.