Remove ads
Türk Kurtuluş Savaşı'nın bir cephesi Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Güney Cephesi (Cenup Cephesi), Fransız Cephesi veya Kilikya Cephesi (Fransızca: La campagne de Cilicie), I. Dünya Savaşı'nın ardından Fransız kuvvetleri ve beraberindeki Ermeni Lejyonu ile TBMM idaresindeki Kuvâ-yi Milliye arasında gerçekleşen muharebelerden meydana gelen cephedir. Fransa, Sykes-Picot Anlaşması ve ardından Ermeniler ile imzalanan antlaşma ile kendisine düşen topraklara yönelmiştir. 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşması ile cephe kapanmıştır.[2]
“ | Efendiler, bizim hesabımız şudur ki Fransızlar cidden antlaşma yapmak istiyorlar. Çünkü maddeten bizimle uğraşmak menfaatlerine aykırıdır ve belki buna mukabil Suriye'deki menfaatlerini azamî derecede temin etmek isterler. İşte onları bizimle antlaşmaya yanaştıran sebep budur.[6] | ” |
— Mustafa Kemal Paşa (29 Mayıs 1920) |
Bu maddede referansların konusunun eksik olduğu düşünülmektedir. |
Güney Cephesi | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Türk Kurtuluş Savaşı | |||||||||
Fransız ordusundaki Ermeni gönüllüler | |||||||||
| |||||||||
Taraflar | |||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Henri Gouraud |
Ali Fuat Paşa Ali Saip Bey Şefik "Özdemir" Bey Şahin Bey (ölü) Kılıç Ali | ||||||||
Güçler | |||||||||
60.000 Fransız askeri[3] Ermeni Lejyonu'ndan 10.050 asker[4][5] |
Mondros'tan sonra İngiliz orduları Maraş, Antep, Urfa, Adana ve civarını işgal etti. 1916 yılında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması Projesi gereği ile Maraş, Antep, Urfa ve Musul Fransızlara bırakılmalıydı. Fakat bu proje, Rusya'da devrim olduğu için ve Wilson prensipleri gereği yürürlüğe hiçbir zaman giremedi. Bununla birlikte Suriye'de Fransa ve İngiltere arasında büyük bir antlaşmazlık ortaya çıktı. İngilizler, Fransızları bölgeden çıkarmak için Suriye'nin bağımsız olmasını istemişlerdi. Fransızları kızdıran bu gelişme sonrası nihayet Büyük Britanya Musul'daki petrol kaynakları için Fransa ile 15 Eylül 1919'da Suriye İtilafnamesini kabul etti. Buna göre:
İngiliz döneminde pek de önemli bir olay yaşanmadı. Asıl olaylar Fransızlar döneminde yaşandı. Fransızlar, kendileri aleyhindeki propagandayı İngilizlerin yaptıklarından fazlasıyla emindiler.[8]
Maraş'taki ilk direniş, Sütçü İmam'ın, hamamdan çıkan kadınlara sarkıntılık eden Ermeni askerlere saldırması ile başlamıştır. Maraş, halkının Kurtuluş Savaşı sırasında kazandığı bu zafer nedeniyle 7 Şubat 1973'te TBMM tarafından "Kahraman" unvanıyla ödüllendirildi.
Fransızlar 1 Nisan 1919'da Antep'i işgal ettiler. 1920 yılının Nisan ayı başında Türk milli kuvvetleri kentte bir ayaklanma başlatarak Fransızlara karşı direnişe geçmiştir. On ay kadar süren direniş esnasında Fransızların kente 70.000 mermi attığı ve Türk tarafında 6317 kişinin öldüğü anlatılır. Fransızlar, kenti yoğun olarak top ateşine tutmuş, Suriye'de bulunan birliklerinden destek almışlar fakat Antep'e girme konusunda askerî bir başarı gösterememişlerdir.
30 Mayıs 1920'de Fransızlarla bir ateşkes imzalanmış ise de 17 Haziran'da çatışmalar tekrar başlamış ve aralıklarla 1920 sonuna dek sürmüştür.
1914 yılında, I. Dünya Savaşı başladığı zaman Gaziantep 83 bin nüfuslu bir liva merkezi idi. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile İtilaf Devletleri paylaştıkları topraklara sahip olmak amacıyla harekete geçerken, 17 Aralık 1918'de İngilizler Antep'e girmiştir. Bir yıl süren bu işgale Fransızlar tepki göstermiş, 1918 eylülünde İngilizlerin Musul üzerindeki “nezaret hakkı”ndan vazgeçmeleri ile önce Suriye daha sonra Antep, Urfa ve Maraş boşaltılmıştır. Bunun ardından Fransızlar 29 Ekim 1919'da Kilis'i, 5 Kasım 1919'da Antep'i işgal ettiler.
1920 yılının başında ise ünlü Antep Savunması başlamış oldu. 1 Nisan 1920'de başlayan Antep savunması 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 mermi atmış, 6.000 Antepli ölmüştür. Konstantin'in Kasım 1920'de Yunan tahtına dönüşü ile Fransa, Türkiye'yi destekleme ve barış yaparak bölgeden çekilme kararı almıştır. Bölgedeki savunma sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi 8 Şubat 1921 tarihli toplantısında Antep'e "Gazi" ünvanını vermiştir. Türk ve Fransız tarafları bunun üzerine mutabakata varmak üzere pazarlık yapmaya koyulmuş ve 9 Mart 1921'de Bekir Sami-Briand Anlaşması hazırlanmıştır. Ancak bu anlaşmanın TBMM tarafından imzalanmaması üzerine 15 Mart 1921 tarihinde Londra'da Türk Dışişleri Bakanı ve Fransız delegasyonu Antep, Adana ve çevrelerinin Türklere geri verilmesi hususunda yeni bir mutabakat sağlamıştır. Nitekim bu antlaşma 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile son şeklini almış ve 25 Aralık 1921'de son Fransız askeri Antep'ten ayrılmıştır.
Ankara Antlaşmasını imzalayan Henry Franklin-Bouillon: "Biz Türklerle antlaşma yaparken onlar özellikle İngilizlerle ve İtalyanlarla da benzer bir anlaşma yapma sürecindeydiler. Fransa'yı tercih etmeleri, bize duydukları aşk için değil, bizim daha uzlaşmacı davranmamız sebebiyle oldu. Böylece Fransa'nın ahlaki ve ekonomik etkisi, belirli bir bölgeye uygulanmak yerine tüm ülkeye yayılacaktır. Ve eğer bugün Ankara'da bir tehlike varsa, onu yaratan sizsiniz(Müttefikler/İtilâf). Bu sadece Yunanların İzmir'e gönderilmeleriyle veya Müttefiklerin (İngilizlerin) Anadolu'da son derece kararsız ve zayıf bir politika takip etmeleriyle değil, aynı zamanda Müttefiklerin, Rusların ve Amerikan şirketlerinin doğudaki çıkarlarını uyumlu hale getirmenin imkansızlığı içinde Kemalistlere verdikleri maddi ve manevi yardımlarla onlara gerçek bir güç olma fırsatı sağlamalarıyla oldu." Franklin Boullion'a göre, Türkiye, Enver ve Talat'ın işlediği suçlardan sorumlu değildi. Türk halkı istemeden savaşa girmişti. Asıl suçlu Türkleri Almanya ile birlikte ittifak yapmaya zorlayan Müttefikler yani İngilizlerdi.[9] Öte yandan Fransa, baş düşmanı olan kral Konstantin'in Kasım 1920 seçimleri sonucu Yunan tahtına geri dönmesiyle Yunanistan'a yapılan tüm kredileri ve desteği durdurmuş, Türkiye'ye karşı politikasını değiştirmiş ve Yunanistan'a karşı Türkiye'yi destekleme kararı almış, ayrıca Mart 1921 Londra Konferansı'nda da Trakya ve İzmir'in Türklere verilmesi gerektiğini savunmuş, milli mücadele yanlısı bir tutum sergilemiştir.[10][11][12][13][14][15][16]
Dışişleri Bakanı, Yusuf Kemal Tengirşenk:
Fransa Yunanlılara karşı, bilhassa Konstantin döndükten sonra (Kasım 1920) daima onlara düşman ve bizim lehimize hareket etti. Bu son konferans esnasında, Paris'te toplanan konferansta malumu âliniz İngilizler Boğazların muhafazasını Yunanlılara terk etmek istiyorlardı. Bundan maksatları, biz bu külfetten kurtulalım, Yunanlılara bırakalım diyerek bir teklif etmişler. İtalya ve Fransa reddetmişler, mâhirâne bir surette reddetmişler. Demişler bu meseleyi ehli hibreye (askerlere) havale edelim. Askerler Boğazların muhafazası için az askerle bu işin mümkün olacağını söylemişler. O sırada Fransa başbakanı Mösyö Aristide Briand; "Eğer Yunanlılar İstanbul'a ve Boğazlara girecek olursa Suriye'de bulunan askerler dahi Türkiye ordusuna katılıp onlarla beraber Yunanlılara karşı müdafaa edeceklerdir." Bu sözler müzakere icra etmekte olduğumuz bir zatın bize söylemiş olduğu sözleridir.[17]
Ali Saip Bey'in Jandarma komutanı olarak Urfa'ya atanmasından sonra halkın örgütlenmesi daha da süratlendi. Üç bin kişilik bir askerî güç oluşturuldu. 12'ler olarak adlandırılan ve Urfa'nın önde gelen 12 vatanseverinden oluşan Kuvâ-yi Milliye hareketi, önderleri Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu vasıtasıyla 7 Şubat 1920'de Fransız komutanlığına şehrin boşaltılmasını isteyen bir ültimatom verdiler. 9 Şubat'ta şehrin yarısı geri alındı ve 10 Nisan'da Fransızlar çekildiler.
Hacı Talip Çiftliği Baskını'nda yenilen Fransızlar, Tarsus Bağları'na çekilip burada iyi bir savunma hattı kurmuşlardı.[18] Diğer yandan Türk kuvvetleri demiryolları ve şoseleri kestiğinden dolayı Tarsus şehri Adana ve Mersin`den yardım alamamıştı.Bundan dolayı da Fransızlar Tarsus`ta sıkışıp kalmışlardı.[18] Bu durumu fırsat bilen Yarbay Şemsettin Bey, Sayköy'de karargah kurup durum değerlendirmesi yaptı. Durum değerlendirmesi sonucunda bölgeye bir gece baskını yapılması kararı alınmıştır.[19]
Taarruzun planı şöyleydi:[19]
15 Temmuz 1920 gecesi Tozkoparan ve Selçuk Müfrezeleri Bağlar Tahkimatına cepheden taarruz edecek. Çeliktaş Müfrezesi düşmanın sağ kanadını, Demirbaş Müfrezesi de sol kanadını ateş baskısı altında tutarak taarruzun gelişmesini sağlayacaktı.
Ayrıca, köylerde mevcut silahlı, kılıçlı ve baltalı bütün halka; Hacı İshak Ağa`nın emri altında, taarruzun başlangıcı olan 15 Temmuz 1920`de Sayköy'de toplanması, burada taarruz kuvvetlerinin genel ihtiyatı olarak bulunması emredildi ve bu da sağlandı.
Böylece, 15/16 Temmuz 1920 gecesi bütün tertipler alınmıştı. Türk Milli Kuvvetlerin elindeki tek top da Sucular mevkiine götürülerek Fransızların Gözlük Kule`deki bataryasını dövmeye başlayınca beklenen taarruza geçilmiş, ama bu taarruzdan beklenen başarı elde edilememişti. 16/17 Temmuz gecesi yapılan ikinci Türk taarruzu da başarılı olamamıştı. Bunun üzerine birlik komutanları Sayköy`de toplanarak, taarruzun tekrarlanması için yeni karar almışlar ve tamamlayıcı emirler vermişlerdi. 18/19 Temmuz 1920 gecesi taarruz üçüncü defa olarak tekrarlanmıştı. Bu taarruza civardaki bütün köylüler de katılmış, silahlı olanlar bizzat, silahsız olanlar da "Allah Allah" sedalarıyla iştirak etmişlerdi. Türk gönüllülerin taarruzu karşısında Fransızlar dayanamayarak ve 200 kadar da ölü vererek, perişan bir halde Tarsus`a geri çekilmişlerdi.[18][19] Türklerin ise Mustafa Nail adında bir komutanı ölmüş, 15 ölü ve 40 yaralı vermişlerdi.[19]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.