Remove ads
Türk hekim ve cerrah Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Sabuncuoğlu Şerefeddin (Şerefeddin bin Ali bin el-Hac İlyas Sabuncuoğlu; 1386 – 1468) (Osmanlı Türkçesi: شرف الدّین صابونجی اوغلی) Osmanlı döneminde tıp alanında önemli eserler vermiş Türk hekim ve cerrah.[1] İlk Türkçe cerrahi eserin sahibidir.
Şerefeddin Sabuncuoğlu | |
---|---|
Doğum | 1386 Amasya |
Ölüm | 1468 (82-83 yaşlarında) |
Milliyet | Osmanlı Devleti |
Eğitim | Amasya Darüşşifâsı |
Kariyeri | |
Dalı | Tıp ve cerrahi |
Etkilendikleri | Hipokrat, Galen, İbn-i Sina |
1386 yılında Amasya’da doğmuştur.[2] Dedesi Sabuncuoğlu Hacı İlyas Çelebi ve babası Ali Çelebi de Amasya Bimarhanesi'nde yani o dönemlerin hastanesinde hekimbaşılık yapmış ünlü hekimlerdir. Çok küçük yaşlarından itibaren usta-çırak ilişkisi biçiminde hekimlik öğrenmeye başlamıştır. Temel hekimlik eğitimini Hekim Burhanettin Ahmet’ten Amasya Darüşşifâsı'nda almıştır. Henüz 17 yaşında iken hekimliğe başlamış ve bundan sonra da hayatını okumaya, araştırmaya ve deneylere vermiştir.[2] Vefat edene dek Amasya Darüşşifâsı'nda Anadolu halkına hizmet vermiş ve burada neredeyse 14 yıl boyunca başhekimlik yapmıştır. O zamanlarda hekimler cerrahiye pek ilgi duymamış hatta cerrahi tedavinin gerekli olduğu durumlarda bile ısrarla ilaçla tedaviyi tercih etmişlerdir. Bunun sebebi ise cerrahi girişimler için kaynak kitapların az oluşu ve bu yüzden hastaların hayati tehlike ve sakatlık riskinin fazla olmasıdır. Şerefeddin Sabuncuoğlu buna rağmen birçok hekimin aksine özellikle cerrahi ile ilgilenmiştir.[2] Amasya'da çalışmış olduğu Darüşşifa binası adına müze olarak düzenlenmiştir ve aynı zamanda adına bir hastane bulunmaktadır.
Akrabadin Tercümesi, Cerrahiyyeti'l-İlhaniyye ve Mücerrebnâme olmak üzere 3 temel eseri vardır. Bilim dünyasına ilk defa 1920 yılında Dr. Hakkı Uzel tarafından yayınlanan bir makalede tanıtılan Sabuncuoğlu'nun eserleri günümüz diline İlter Uzel tarafından aktarılmıştır.
II. Bayezid şehzadeliği zamanında Sabuncuoğlu’ndan Zeyneddin el-Cürcânî'nin Zahire-i Harzemşâhî diye bilinen eserini tercüme etmesini istemiştir. Bu çok kapsamlı eserin sadece farmakoloji ile ilgili kısmını çevirmiştir. Ayrıca kitabın sonuna yeni bilgileri içeren iki bölüm daha eklemiştir.[2]
Eserde ilaçların özellikleri, hazırlanması, gargara, yağlar, merhemler anlatılmaktadır. Ayrıca; kusturucular, müshiller, ağız, dil ve damak, diş, göz ilaçlarına ve lavmanlara da yer verilmektedir. Eserin sonunda ise çevirirken karşılığını bulduğu ve kullandığı Türkçe tıp terimlerini yazmıştır. O günlerde tüm dünyada bilim dili Arapça ya da Latince olduğu için bilim dünyası Türkçeyi gereksiz ve anlamsız bulsa da bu yaptığı Anadolu tıp tarihi için gelecek yıllarda çok önem arz etmiştir.[2]
Osmanlı İmparatorluğu’nda yazılmış ilk resimli cerrahi eserdir. Kitabın bilinen üç kopyası vardır. Bunlardan ikisi İstanbul’da Fatih Millet Kütüphanesi'nde, birisi de Paris Bibliotheque National’dedir. Ebû'l-Kâsım Zehrâvî'nin ''Kitâbü'l-Tasrîf'' adlı eserinin cerrahi ile ilgili kısmının tercümesidir diyenler olsa da Sabuncuoğlu kitaptan sadece kaynak olarak yararlanmış ve kendi gözlem ve deney sonuçlarının yanında hastalarla ilgili deneyimlerini de aktarmıştır.[2]
Bu kitapta ameliyatların nasıl yapıldığını gösteren temsili resimler mevcuttur. Kendi çizdiği bu resimlerde hasta ve doktorun uygulama esnasında duracakları yerler ile cerrahi aletlerin nasıl kullanıldığı gösterilmektedir. Bu kitap günümüzdeki cerrahların eğitimlerinde sıklıkla kullanılan cerrahi atlasların ilk örneğini oluşturmaktadır.[2]
Kitabın 3 bölümü vardır. Birinci bölümde; 54 tedavi, 7 alet ile 4 kesi yöntemi ve uzuvlardaki hastalıkların dağlanması, ikinci bölümde; 58 tedavi, 131 alet çizimi ve 10 kesi yöntemi ile apselerin yarılması, dikilmesi ve tedavisi, üçüncü bölümde ise; 24 tedavi yöntemi, 11 alet tanıtımı ile kırık ve çıkıkların tedavisi hakkında bilgi verilmiştir. O dönemdeki okuma yazma bilen cerrahlar sadece Türkçe yazıları okuyabildiği için bu kitaptan onların da yararlanarak hastalara şifa vermeleri adına Sabuncuoğlu bu kitabı Türkçe yazmıştır.[2]
1468 yılında yazılan eser Amasya’daki hekim çevresinin isteği üzerine Sabuncuoğlu tarafından kaleme alınmıştır. İlk Türkçe deneysel tıp eseridir. Sabuncuoğlu bu eserde tıpta kullanılan ilaçları hazırlanış şekillerine (hap, merhem, şurup, toz, lavman, macun, yakı..) göre on yedi bölüm altında inceleyip bu ilaçları etki, endikasyon ve nasıl kullanılacağına göre düzenlemiştir. Bu ilaçları çeşitli hayvanlar, insanlar ve kendi üzerinde denemiştir.[3] Özellikle bazı zehirlerle ilgili yaptığı hayvan deneyleri ön plandadır. Bu deneylerde denek olarak horozları kullanmıştır. Yazım biçimini de şimdiki modern tıp biliminde kullanılan olgu sunumlarına benzer şekilde oluşturmuştur. Bu eser Türk tıp tarihinde bir hekimin kendi buluşu ilaçları ve tedavi yöntemlerini derlediği ilk kitap olması bakımından önemlidir. Eserde geçen bazı deneyler şu şekildedir:
Sabuncuoğlu'nun deneysel tedavi gözlemlerine örnek olarak; yardımcısı ile İstanbul’dan Amasya’ya dönerken bitlenmiş ve tedavi için cıva ve çam reçinesini karıştırıp, keten ipliğinden de fitili hazırlayıp ilacı sürerek boynuna bağlamış, kalanını da koltuk altlarına sürmüştür. Daha sonra bu yöntemin daha önce omzunda var olan ağrıyı da giderdiğini görmüştür. Amasya’ya döndüğünde bu tedaviyi de kullanmıştır. Bir başka örnek de çocuk düşürücü ilaç ile ilgilidir. Anne karnında ölen bir çocuğun düşürülmesi için verdiği ilacın rahimde oluşan ura da iyi geldiğini görmüştür.
Bir hastalığı tedavi edemediğinde bu konuda bilgisi olan kişilerin yöntemini ve o konudaki eksiğini alçakgönüllülükle kabul edebilmiş ve o kişilerden tedaviyi öğrenmiş, hekimlik ahlakına sahip bir kişidir.
İlaçların hazırlanışı, hastalıklara göre kullanılışı ve kullandığı malzemeler anlatması bakımından bir ilaç rehberi, bugünkü anlamda bir farmakopeye benzer. Yirmiden fazla drog kullanarak hazırladığı ilaç terkiplerini en çok kullanılanlara öncelik verecek şekilde sıraladığı bu eseri 17 bölümden oluşmaktadır:
Sabuncuoğlu bunları hazırlarken Hipokrat, Galen, İbn-i Sina gibi önemli önemli hekimlerin eserlerinden öğrendiğini, kaynağını belirterek yazmıştır (“…sıfat-ı Zerur kim Calinos terkib itmişdür…”). Bu da onun dönemine dek gelen önemli tıp eserlerini incelediğini göstermektedir.
Terkipleri hazırlarken kullandığı genel yöntem “önce drogları havanda dövüp toz haline getirmiş, eleyerek diğer katı maddelerle karıştırmıştır. Bu karışımlar ya doğrudan kullanılan ya da kaynatılarak yoğunlaştırılan veya öz suyu alınan preparatlardır.” Sabuncuoğlu ilaçları hazırlarken etki ve kullanım alanlarını anlatmış, hangi soruna hangi ilaç, ilacın içindeki drogların dozu ve hangi ilaçlarla birlikte kullanılması gerektiğini açıklamış. Hastalarda gördüğü olumlu-olumsuz etkileri belirtmiştir.
Terkiplerde kullandığı bitkisel droglara örnek olarak soğan, safran ve gül verilebilir:
Eserinde alıntı yaptığı yerlerde kaynak göstermiş, bilgilerini anlatırken ayrıntılara dikkat etmiş, hastalarına deneme yoluyla yaptığı tedavilerini gözlemleyerek not almış ve bunları eksiksiz olarak gizlemeden aktarmış olması onun bugünkü etik yaklaşıma uygun olduğunu göstermektedir.[4][5][6]
Şerefeddin Sabuncuoğlu, tedavileri hastalara uygulamadan önce kendi üzerinde bile test ederdi. Sepsisin farkındaydı ve herhangi bir patojenin yayılmasını önlemek için antiseptik olarak şarap ve zeytinyağı içeren cerrahi bir kıyafet giyerdi.[7] Kaleme aldığı bir meme kanseri olgusunda küçük tümörlerin kanserin erken evrelerinde cerrahi olarak çıkarılmasını tedavi olarak önermiştir.[8] Bu tedavi, tümörün vücudun geri kalanına yayılmamasını veya büyümemesini sağlar ve günümüzde kanser tedavisinde de yaygın bir uygulamadır.
Sabuncuoğlu’na göre ancak tıbbi tedavi başarısız olursa cerrahi yol denenmelidir. Ayrıca, ameliyat sonrası bakımın önemine de vurgu yapmıştır. Denediği ilaçlarda görülebilecek yan etkileri de kayıt altına almıştır.
Sabuncuoğlu deneysel hekimliğinin yanı sıra tıp camiasına birçok yenilik getirmiştir. Çocuklarda hidrosefalik drenaj tekniklerini ilk tanımlayanlardan biridir.[7] Spinal ameliyatlarda aksiyal traksiyon tekniğini kullanan ilk hekimdir. El cerrahisinden sonra tahta atel kullanımına öncülük etmiştir.[7] Kadın doğumu ile ilgili de çalışmaları mevcuttur, mesela Cerrahiyyeti'l-İlhaniyye’de yaptığı önemli bir gözlem, gebenin nefesini tutup güçlü bir kuvvet uyguladığı takdirde doğumun daha hızlı gerçekleşebileceğiydi.[9] Daha güçlü bir kuvvet uygulamak için gebenin hapşırmasına neden olacak bitkisel droglar da önermiştir.[9] Şerefeddin Sabuncuoğlu, hamilelik sırasında ortaya çıkan komplikasyonları ve annenin ölümünün nasıl önlenebileceğini de anlatmıştır. Ana teknikleri, bebeği anneden çıkarmak için ölü fetüse bir kancanın takılmasını içerir.[9] Tıkanıklığa hidrosefali neden oluyorsa fetüsün kafatasının “Mi dah” aleti ile ezilmesini de önermiştir.[9]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.