Dört Halife ya da Râşid Halifeler; Sünnilik'te Râşid halifeler, doğru yola yönlendirilen ve doğru bir model olduğu kabul edilen halifelerdir. Bazıları bu kategoriye Muhammedin torunu Hasan'ın 6 aylık hilafetini de sokarlar. İslam peygamberi Muhammed'in ölümünden sonra ümmete önderlik eden ilk dört halifedir:

Pratik Bilgiler
Dört Halife
Thumb
Kaligrafi Raşidin Halifeler
Kapat
Thumb
Râşid halifelerin zamanında kullanılan İslami para örneği.[1] Sasani İmparatorluğu hükümdarı II. Hüsrev'in taklidi. (Bişâpûr basımı) Tarih H 36 (MS 656). Sasani tarzı büst; kenarda bismillah/ Kurdeleler ve görevlilerle ateş sunağı; yıldız ve hilal çevreleyen alevler; solda tarih, sağda para adı.
Thumb
Râşidîn Halifeliği'nin sikkesi. Bizans taklidi. (647-670). Bizans figürü ile (II. Konstans Haçlı asa ve haçlı küreyi tutuyor.)

Râşidîn Halifeliği Sünni İslam'da "doğru yola yönlendirildiğine" inanılan Selef-i Salihin olarak adlandırılan bu halifelerin yönetimi dönemini ifade eder.[2] Bu dönemin daha sonra saltanata dönüştüğüne inanılır.

Tarih

Muhammed'in yerine geçen ilk dört halife, Râşidîn Halifeler olarak bilinir.[3] Dönemleri;

  1. Ebû Bekir (h. 632-634) – Muhammed'in kayınpederi ve güvenilir danışmanı
  2. Ömer bin Hattab (h. 634-644) – kısaca Ömer olarak bilinir
  3. Osman bin Affan (h. 644-656) – kısaca Osman olarak bilinir
  4. Ali bin Ebu Talib (h. 656-661) – kısaca Ali olarak bilinir

Muhammed'in veraseti, ümmeti bölen temel meseledir. Yazar Carl Ernst'e göre Sünni İslam, adaletine bakılmaksızın haleflerinin siyasi statükosunu kabul ederken, Şii Müslümanlar ilk üç halifenin meşruiyetini büyük ölçüde reddediyor ve Muhammed'in Ali'yi halefi olarak atadığını iddia ediyor.[4][5]

Ebû Bekir

Ebû Bekir
Peygamberin Halefi - (Halîfetü Resûlillâh)

Raşid Halife

Ebû Bekir, (Doğ. 573 kesinliği bilinmeyen tarih, öl. 634), Muhammed'in kıdemli sahabesi ve onun kayınpederi idi. Muhammed'in ölümünün ardından ilk Müslüman Halife olarak, MS 632'den 634'e kadar Halifeliği yönetti.[6] Halife olarak Ebû Bekir, daha önce Muhammed tarafından yürütülen siyasi ve idari işlevleri sürdürdü. Sünni Müslüman nesiller arasında "Sıddık", "Doğru"[7] unvanıyla bilindi. Yakın zamanda Müslüman olan Müslümanların dağılmasını engelledi, cemaati bir arada tuttu ve Dar Al İslam'ı Kızıldeniz'e kadar genişlettti, Ridde'yi kontrol altına alarak bölgedeki İslami hakimiyeti pekiştirdi.

Ömer

Ömer bin Hattab
Müminlerin Emiri - (Emirül mu'minîn)

İkinci Halife

Ömer bin Hattab (D. 586–590[7] :685 Ö. 644 Zilhicce 26, 23 Hicri[8]) Muhammed'in önde gelen yol arkadaşı ve danışmanıydı.

Kızı Hafsa binti Ömer, Muhammed ile evliydi; Böylece O'da Muhammed'in kayınpederi oldu. Muhammed'in ölümünden sonra ikinci Müslüman halifesi oldu ve 10 yıl hüküm sürdü.[9] 23 Ağustos 634'te ikinci halife olarak Ebû Bekir'in yerine geçmiş ve İslam'da önemli bir rol oynamıştır. Ömer döneminde İslam İmparatorluğu eşi görülmemiş bir oranda genişledi ve tüm Sasani İmparatorluğu'nu ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun üçte ikisinden fazlasına hakim oldu.[10] Yasama yetenekleri, hızla genişleyen bir imparatorluk üzerindeki sıkı siyasi ve idari kontrolü ve Sasani İmparatorluğu'na karşı zekice koordine edilmiş çok yönlü saldırılar, iki yıldan daha kısa bir sürede Sasani İmparatorluğu'nun fethi ile sonuçlandı. Bu onun büyük bir siyasi ve askeri lider olarak ününü işaret ediyordu. Fetihleri arasında Kudüs, Şam ve Mısır vardır.[11] 644 yılında Ebu Lülü adlı bir fars esiri tarafından öldürüldü.

Osman

Osman
Dört Halifenin Üçüncüsü - (Hulefa-i Raşidin)

Raşid Halife

Osman bin Affan (579 – 656), Muhammed'in ilk sahabelerinden ve damadıydı. Muhammed Hatice'den olma iki kızı Rukiyye ve Ümmü Gülsüm birbiri ardına onunla evlendirdi. Osman, Kureyş kabilesinin güçlü bir ailesi olan Mekke'deki Emevî kabilesinde doğdu. 70 yaşında halife oldu. Liderliği altında imparatorluk 650'de Farsistan'a (bugünkü İran) ve 651'de Horasan'ın bazı bölgelerine (bugünkü Afganistan) genişledi ve 640'larda Ermenistan'ın fethi başladı.[12] Hükümdarlığı suikasta uğradığında sona erdi.

Osman, belki de en iyi, Muhammed'in yaşamı boyunca parşömen, kemikler ve kayalar üzerinde yazılı dağınık metinlerden oluşan ve Ebû Bekir tarafından toplanarak bir araya getirilen, Ebû Bekir'in ölümü sonrasında da Muhammedin dul eşi Hafsa'ya geçen bir kopyaya dayanarak, Kur'an'ın kopyalarını üretmekle görevli bir komite oluşturmasıyla tanınır. Komite üyeleri aynı zamanda Kuran okurlarıydı ve metni ezberlemişlerdi. Osman, telaffuz veya lehçelerdeki olası hataları açıkladıktan sonra, kutsal metnin kopyalarını Müslüman şehirlerinin ve garnizon kasabalarının her birine gönderdi ve varyant metinleri yok etti.

Ali

Ali
Allah'ın Arslanı - (Esedullah)

Rashidun Caliph

Ali bin Ebu Talib Muhammed'in kuzeni ve damadıydı.[13] Mekke'de genç bir erkek olarak, İslam'ı benimseyen ve Muhammed'e desteğini sunan kişiydi.[4][14][15][16][17] Daha sonra, hayatını riske atarak Muhammed'in Medine'ye güvenli bir şekilde kaçışını kolaylaştırdı.[4][16][18][19][20] Medine'de Muhammed ile bir kardeşlik anlaşmasına yemin etti ve Muhammed kızı Fatıma'yı onunla evlendirdi.[4][21][22] Ali Hudeybiye Antlaşması'nda Muhammedin sekreteriydi ve Tebük Seferi sırasında Muhammed'in yardımcısı olarak görev yaptı.[23] Ali genellikle Muhammed'in ordusundaki en yetenekli savaşçı olarak kabul edilir ve ikisi, Necran'dan bir Hristiyan delegasyonuna karşı İslam'ı temsil eden tek Müslüman erkekti.[4][22][24][25] Ali'nin İslam'ın merkezi metni olan Kuran'ın toplanmasındaki rolü, onun en önemli katkılarından biri olarak kabul edilir.[4] Alinin Şii İslam'da Gâdir-î Hum olayında Muhammed'in meşru halefi olarak atandığı kabul edilir.[22]

Osman'ın Medine'de öldürülmesinden kısa bir süre sonra, kalabalık liderlik için Ali'ye döndü ve başlangıçta reddedildi.[4][22][25] Will Durant'in Ali'nin başlangıçtaki isteksizliğine ilişkin açıklaması şuydu: "Güler yüzlü ve yardımsever, düşünceli ve çekingen; [Ali] dinin siyasetle ve bağlılığın entrikalarla yer değiştirdiği dramalardan kaçındı."[4] Herhangi bir ciddi muhalefetin olmaması ve özellikle Ensar ve Irak delegasyonlarının ısrarı üzerine, Ali sonunda 25 Zilhicce'nin (MS 656) mantosunu aldı ve Müslümanlar Mescid-i Nebevî'yi ve avlusunu doldurarak ona biat ettiler.[25][26][27]

Ali'nin Osman'ın saltanatının ciddi iç sorunlarını miras aldığı ileri sürülmüştür.[22][26] Ali, halife olarak atanmasının ardından başkentini Medine'den günümüz Irak'ındaki Müslüman garnizon şehri olan Kûfe'ye nakletti.[4] Ali ayrıca, Osman'ın kuzeni Muâviye de dahil olmak üzere, yozlaşmış olduğunu düşündüğü Osman'ın valilerinin çoğunu görevden aldı.[4][25] Muaviye, hoşgörülü bir Osman döneminde, Şam'da, Madelung'a göre, Bizans imparatorluğunun despotizmini yansıtan paralel bir güç yapısı inşa etmişti.[4][25][26] Muaviye, Ali'nin emirlerine karşı geldi ve müzakereler başarısız olunca iki taraf, İlk Fitne olarak bilinen kanlı ve uzun bir iç savaşa girdi.[28][29]

Ali'nin MS 661'de Kufe Camii'nde öldürülmesinden sonra oğlu Hasan halife seçilmiş ve Muaviye'ye karşı benzer bir yaklaşımı benimsemiştir.[4][25][30] Ancak Muaviye, askeri komutanların ve aşiret reislerinin sadakatini satın almaya başlayınca, Hasan'ın askerî harekâtı çok sayıda ilticaya uğradı.[4][22][25] Hayatına yönelik başarısız bir suikast girişiminden sonra yaralı bir Hasan, halifeliği Muâviye'ye devretti.[22][26]

Askeri genişleme

Râşidîn Halifeliği, İran'ı, Suriye'yi (637), Ermenistan'ı (639), Mısır'ı (639) ve Kıbrıs'ı (654) fethederek İslam'ı büyük ölçüde Arabistan'ın ötesine genişletti.

Ebû Bekir, hükümdarlığı sırasında Beytü'l-mal'ı (devlet hazinesi) kurdu. Ömer hazineyi genişletti ve devlet maliyesini yönetmek için bir hükûmet binası kurdu.[31]

Fetih üzerine, hemen her durumda, halifeler, fethedilen milletin siyasi sadakati karşılığında yolların ve köprülerin bakım ve inşasını üstlendiler.[32]

Sivil faaliyetler

İslam'da sivil refah, kuyuların inşası ve satın alınması şeklinde başladı. Hilafet döneminde Müslümanlar, fethettikleri topraklarda eskiyen birçok kuyuyu onardılar.[33]

Kuyulara ek olarak, Müslümanlar birçok su deposu ve kanal inşa ettiler. Birçok kanal satın alındı ve yenileri inşa edildi. Bazı kanallar keşişlerin (Talha bin Ubeydullah tarafından satın alınan bir pınar gibi) ve muhtaçların kullanımı için hariç tutulurken, kanalların çoğu genel halkın kullanımına açıktı. Anbar'a su sağlayan Saad kanalı ve Basra'ya su sağlayan Abi Musa Kanalı gibi, yerleşimler arasında bazı kanallar inşa edildi.[34]

Bir kıtlık sırasında, Ömer ibn el-Hattab, Mısır'da Nil'i denizle birleştiren bir kanal inşa edilmesini emretti. Kanalın amacı, şimdiye kadar yalnızca kara yoluyla taşınan tahılın deniz yoluyla Arabistan'a taşınmasını kolaylaştırmaktı. Kanal Amr bin Âs tarafından bir yıl içinde inşa edildi ve Abdus Salam Nadiv, "Arabistan'ın her zaman kıtlıktan kurtulduğunu" yazıyor.[35]

Muhammed'in ölümünden sonra Mekke'yi vuran dört selden sonra, Ömer Kâbe'yi korumak için iki baraj inşa edilmesini emretti. Ayrıca Medine'nin çeşmelerini selden korumak için yakınlarına bir baraj inşa etti.[32]

Yerleşimler

Basra, Müslümanlar tarafından fethedildiğinde çok seyrek nüfusluydu. Ömer'in saltanatı sırasında Müslüman ordusu burayı bir üs inşa etmek için uygun bir yer buldu. Daha sonra bölgeye yerleşildi ve bir cami inşa edildi.[36][37][38]

Medyen'in fethi üzerine Müslümanlar tarafından iskân edilmiştir. Ancak, kısa süre sonra çevre sert kabul edildi ve Ömer, 40.000 yerleşimcinin Kûfe'ye yeniden yerleştirilmesini emretti. Yeni binalar, bölgede popüler olan, ancak kolayca alev alan bir malzeme olan kamış yerine kerpiçten inşa edildi.

Mısır'ın fethi sırasında Fustat bölgesi Müslüman ordusu tarafından üs olarak kullanıldı. İskenderiye'nin fethi üzerine Müslümanlar geri dönerek aynı bölgeye yerleştiler. Başlangıçta arazi öncelikle mera için kullanıldı, ancak daha sonra binalar inşa edildi.[39]

Diğer zaten nüfuslu alanlar büyük ölçüde genişletildi. Musul'da Ömer'in komutasındaki Arfece bin Heyseme, Yahudi nüfusu için bir kale, birkaç kilise, bir cami ve bir yerleşim yeri inşa etti.[40]

Müslüman görüşleri

İlk dört halife, modern İslam içi tartışmalar için özellikle önemlidir: Sünni Müslümanlar için onlar adil yönetimin modelleridir; Şii Müslümanlar için dört kişiden ilk üçü gaspçıydı. Hem Sünni hem de Şii Müslümanların kabul edilen gelenekleri, doğru yönlendirilmiş dört halife arasındaki anlaşmazlıkları ve gerilimleri detaylandırıyor.

Sünni görüş

Sünni İslam'da, ilk halifelere 'doğru yoldaki' etiketinin uygulanması, onların eylem ve görüşleri (Arapça: فقه السنة, romanize: sunnah) dini bir bakış açısıyla takip edilmesi ve taklit edilmesi gereken modeller olarak statülerini ifade eder.[41] Bu anlamda, hem 'doğru yolda' hem de 'doğru yol göstericiydiler:[41] Sünni görüşe göre Onların hayatlarıyla ilgili anlatılar, doğru inanca kılavuzluk ediyordu.[41]

Hepsi Muhammed'in yakın arkadaşları ve akrabalarıydı: sırasıyla Ebu Bekir ve Ömer'in kızları, Aişe ve Hafsa, Muhammed'le evlendi ve Muhammed'in iki kızı Rukiye, Ümmü Gülsüm, Osman'la ve başka bir kızı Fatıma, Ali ile evlendi. Aynı şekilde, onların halifeliği kalıtsal değildi, halefi şura kararı belirlerdi.[kaynak belirtilmeli]

Sünniler, uzun süre Raşidlerin dönemini, örnek almaya çalıştıkları İslami doğruluk ve liyakate dayalı örnek bir yönetim sistemi olarak gördüler. Sünniler de bu sistemi, Allah'ın Kuran'da ve hadislerde O'nun rızasını gözetmiş Müslümanlara vadettiği dünyevi başarıya benzetirler; bu muhteşem başarı, Raşidun döneminin öykünme çekiciliğini daha da artırdı.[42][43][44]

Aynı zamanda Ömer döneminde Araplar'ın Arap olmayanlar üzerinde etnik temelde hakimiyeti ve Osman'ın halifeliğinin yaygın kayırmacılığının İslam'ın çağrısıyla esaslı bir çelişki içinde olduğuna dikkat çekilmiştir.[22][45]

Şii görüşü

Onikiciler görüşü, Kur'an'daki geçmiş peygamberlere[25] benzer şekilde, Muhammed'in halefiyetinin konsensüs yerine ilahi atama ile kararlaştırıldığıdır.[22][25] Şii görüşüne göre, Kuran'daki geçmiş peygamberlerde olduğu gibi,[25] Tanrı, Muhammed'in halefini ailesinden seçti.[22][25] Muhammed özellikle kuzeni ve damadı Ali'yi ölümünden kısa bir süre önce Gadîr-i Hum olayında ve diğer durumlarda, örneğin Zil Aşire olayında meşru halefi olarak ilan etti.[22] Tabii ki, inancın kendisinde olduğu gibi, müminlere, kendi zararlarına olacak şekilde Ali'yi takip etmemek için özgür irade bahşedilmişti. Şii görüşüne göre, Muhammed'in ölümüyle doğrudan vahiy sona ererken, Ali, Kuran'daki geçmiş peygamberlerin haleflerine benzer şekilde, Allah'a karşı doğru rehber veya İmam olarak kaldı.[22] Muhammed'in ölümünden sonra Ali, Muhammed'in ilahi bilgisini ve Kur'an'ı, özellikle alegorik ve mecazi ayetlerini (müteşabihat) doğru yorumlama yetkisini devraldı.[46][47]

Şii görüşüne göre, ilk peygamber olan Adem'in zamanından beri, yeryüzü hiçbir zaman peygamberler ve onların ilahi olarak atanmış halefleri şeklinde bir imamsız kalmamıştır. Aynı şekilde, İmamet, Ali'den bir sonraki İmam olan Hasan'a ilahi ilhamla (nass) iletildi.[22] Hasan'ın ölümünden sonra, Hüseyin ve onun soyundan gelen dokuz kişi, Mehdi'nin düşmanlarının düşmanlığı ve hayati tehlikesi nedeniyle, sonuncusu Mehdi olan Şii imamlarıdır.[22] Sünniler Mehdi hakkında farklı görüşlere sahip olsalar da, gelişi hem Şiiler hem de Sünniler tarafından bekleniyor.[22] Onun yokluğunda, Şii liderliğindeki boşluk, kısmen merci-i taklid ve daha yakın zamanlarda, velayet-i fakih, yani İslam hukukçusunun velayeti ile doldurulur.[48]

Zaman çizelgesi

Halifenin halefiyetinin mutlaka yeni yılın ilk gününde gerçekleşmediğine dikkat edin.

Ali bin Ebu TalibOsman bin AffanÖmer bin HattabEbû Bekir

Ayrıca bakınız

Notlar

Konuyla ilgili yayınlar

Dış bağlantılar

Wikiwand in your browser!

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.

Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.