Remove ads
Bizans imparatoru Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Mauricius veya Mavrikyüs (Latince: Flavius Mauricius Tiberius Augustus, Yunanca: Φλάβιος Μαυρίκιος Τιβέριος Αύγουστος, d. 539 – ö. 27 Kasım 602), 582 – 602 döneminde Doğu Roma/Bizans İmparatorluğu imparatorudur. Bizans imparatorluğunun başlangıç döneminde çok önemli bir hükümdardır. Bir general olarak kayın-babası II. Tiberius ölünce imparator olmuştur. Saltanatının neredeyse tümünde imparatorluğun ya doğu sınırlarında ya da batı Balkanlar sınırlarında neredeyse devamlı savaşlar meydana gelmiştir.
Mauricius Flavius Mauricius Tiberius Augustus Φλάβιος Μαυρίκιος Τιβέριος Αύγουστος | |||||
---|---|---|---|---|---|
Bizans İmparatoru | |||||
Hüküm süresi | 13 Ağustos 582 - 27 Kasım 602 | ||||
Önce gelen | II. Tiberius | ||||
Sonra gelen | Phocas | ||||
Doğum | 539 Arabissus, Kapadokya (Afşin, Kahramanmaraş) | ||||
Ölüm | 610 Konstantinopolis | ||||
Eş(ler)i | Konstantina | ||||
Çocuk(lar)ı | Miriam/Maria (d. 582) II. Hüsrev ile evlenmiştir. Theodosius (d. 583 - (ö. 27 Kasım, 602). 587de Sezar ve 590da ortak imparator Tiberius (ö. 27 Kasım, 602). Petrus (ö. 27 Kasım, 602). Paulus (ö. 27 Kasım, 602). Justinus (ö. 27 Kasım, 602). Justinianus (ö. 27 Kasım, 602) Anastasia (ö. yak. 605). Theoctista (ö. yak. 605). Cleopatra (ö. yak. 605). | ||||
| |||||
Hanedan | Jüstinyen Hanedanı |
Mauricius Kapadokya'nın o zamanki ismi Arabissus olan (şimdi Kahramanmaraş'in Afşin İlçesi) ufak bir şehrinde doğdu. Babasının adı Paulus olup Ermeni asıllıydı. Zamanının birçok Kapadokyalı ve Ermeni asıllı Anadolu gençleri gibi Bizans ordusuna girdi ve yetenekli oluşu dolayısıyla ordu kademelerinde ilerleyip general oldu. Asker olarak birçok Bizans savaşlarında bulundu, çok iyi bir general olarak nam saldı.
Sasani İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu savaşları 572'de II. Justinus imparatorluk döneminde başlamıştı. 579 Mauricius Bizans doğu ordusunun başkomutanlığı (doğu için magister militum) rütbesine atandı ve bu savaş devam etti. 581'de Sasanilere karşı Konstantia Savaşı'nda ezici bir zafer kazandı. Mauricius, Ağustos 582'de, Sasanilere karşı olan harpte Doğu Anadolu harp cephesinde 4 yıl başkomutan olarak bulunduktan sonra, Konstantinopolis'e döndü. 6 Ağustos 513'te Bizans İmparatoru olan II. Tiberius onu evlat olarak benimsedi ve ikinci kızı olan Konstantina ile evlendirdi.[1]
II. Tiberius 13 Ağustos 582'de öldü. Kendisini takip edecek olan Mauricius'a "Saltanat yılların benim için en iyi bir mezar kitabesi olsun." diye vesayette bulunduğu bildirilir. Mauricius'a dinsel törenle taç giydirilip 20 yıl süren imparatorluk saltanatına başlandı. O, Bizans hazinesinin boş olduğu bir dönemde hükümdarlık yaptı; Avarlara barışı korumaları için çok yüksek yıllık tazminat ödedi; Bizans'ın Balkan eyaletlerinin İslavlar tarafından talan edilip tümüyle harap edildiğini gördü ve Sasanilerle doğuda aralıklı savaşlara girişti.
Mauricius imparatorluğa geçmeden çok önce başlamış olan Sasani-Bizans savaşını devam ettirmek zorunda kaldı. Mauricius yerine başkomutan olarak atanan İoannis Mistakon adlı general Mauricius'un Konstantiya zaferinin verdiği fırsatları kullanamadı. Nimphios Irmağı kıyısında Kardarigan adlı bir Sasani generaline karşı yaptığı savaşta yenik düştü.
Bundan sonra savaş, bir müddet hücumlarla, karşı hücumlarla ve bunlar arasında sonuçsuz barış müzakereleri ile devam etti. Bunlar arasında 586'da Bizanslılar Solacahon Savaşı'nda galip geldiler. 588'de Mauricius'un devlet harcamalarını azaltma tedbirlerine uyularak tayın ve maaşları azaltılan ve zamanında maaş ödemesi alamayan Bizans ordusu isyan etti. Bu, Sasanilere Bizans cephesini yıkma fırsatı verdi. Fakat isyan halinde olsa bile, Tsalkajur'daki bir yenilgiden sonra Bizans ordusu kendisini topladı ve Sasanileri Martiropolis'da (şimdiki Diyarbakır'a bağlı Silvan) büyük bir bozguna uğrattı.
589da Bizans ordusunun maaş ödeme sorunları ve ordunun isyanı etkileri ortadan kalkmıştı. Fakat iki Bizans subayının ihanetiyle Martiropolis (Silvan) yine Sasanilerin eline geçti ve Bizanslılar Sisauranon'daki savaşı kazanmakla beraber bu şehri tekrar geri alamadılar.
Kafkaslardaki Sasani ordusu komutanlığına Orta Asya'da Göktürklerle savaşta başarılar kazanan ve bu savaşın Sasaniler lehine sonuçlanmasını sağlayan, Behrâm-ı Çûbîn adlı bir general getirilmişti. Bu general Bizans ve Gürcü-İberya ordularının ilerlemesini durdurdu. Fakat Aras Nehri üzerinde yapılan bir savaşta Bizanslılara mağlup oldu. Bunun üzerine Sasani İmparatoru IV. Hürmüz onu çok küçümseyici bir şekilde görevinden uzaklaştırdı.
Behrâm-ı Çûbîn, imparatorunun bu utandırıcı hareketine karşı isyan etti ve Sasani ordusunun çoğunluğunun desteğini sağladı. Onun Sasani başkenti Tizpon (Ktesifon)'a ilerleme haberi merkeze ulaşınca 590'da Sasani saray mensupları bir komplo yapıp IV. Hürmüz'ü öldürdüler ve yerine Sasani tahtına oğlu II. Hüsrev'i geçirdiler. Fakat Behrâm-ı Çûbîn, isyanına ve Sasani başkentine ilerlemesine devam etti. II. Hüsrev'i ordusunu yenip II. Hüsrev'in Bizanslılara sığınmasına neden oldu. Başkent Tizpon'u eline geçirerek VI. Behrâm adı ile tahta geçti. Sasani İmparatorluğu'nu kuran ve idare eden Sasani Hanedanı'nın dışında olan ilk Sasani imparatoru oldu.
Konstantinopolis'teki Bizans Senatosu ve saray bürokatları tümüyle karşı olmalarına rağmen, Mauricius, II. Hüsrev'e tahtını tekrar eline geçirmek için yardım etmeye karar verdi ve 35.000 kişilik büyük bir Bizans ordusunu II. Hüsrev'e destek sağlamak adına tahsis etti. Yapılan karşılıklı yardım antlaşmasına göre de Bizans'ın bu desteğiyle Sasani İmparatorluğu'nu tekrar eline geçirdikten sonra Sasaniler Dicle Irmağı üzerinde olan iki büyük şehir - yani Martiropolis (şimdiki Diyarbakır'a bağlı Silvan) ve Daraa (şimdi Mardin'e bağlı Oğuz köyünde harabe) - ile kuzeydoğu Mezopotamya'yı ve Doğu Anadolu, o zamanki Ermenistan ve Gürcistan-İberya'sını Bizans'a verecekti.
Esas Sasani ordusu Nizip'te II. Hüsrev'in emrine döndü. Bu başarı ile II. Hüsrev Martiropolis'i eline geçirip müttefiki Bizans'a devir etti. 591 başlarında Behrâm-ı Çûbîn'in gönderdiği bir ordu II. Hüsrev taraftarı ordu tarafından Nizip yakınlarında bir savaşta mağlup edildi. Bir başka Sasani generali de Sasani başkenti Tizpon'u II. Hüsrev adına eline geçirdi. II. Hüsrev ve Bizans Doğu ordusu başkomutanı (Doğu magister militum) Narses komutanlığı altında bir birleşik Sasani-Bizans ordusu Mezepotemya'dan Azerbaycan'a çekilmiş olan Behrâm-ı Çûbîn ordusu üzerine yürümeye başladı. Bizans Ermenistanı Ordusu başkomutanı (Ermenistan magister militum) İoannis Mistakon emri altındaki ikinci bir Bizans ordusu da kuzeyden Behrâm-ı Çûbîn ordusunun gerisine sarktı. Ganzak yakınlarında Blarathon Muharebesi'nde Behrâm-ı Çûbîn kesin olarak yenilgiye uğratıldı. Böylece Mauricius, II. Hüsrev'in Bizans desteğiyle Sasani İmparatorluğu'nu tekrar eline geçirmesini sağladı.
Daha önce yapılan antlaşmaya göre Sasaniler Kuzeydoğu Mezepotamya'yı, Doğu Anadolu'yu, Van Gölü'ne kadar Ermenistan'ın büyük bir kısmını ve ta Tiflis'e kadar Gürcistan-İberyası'nı Bizans'a bıraktılar. II. Hüsrev Mauricius'un en büyük kızı Miriam ile evlendi ve bu evlikten çocukları oldu. Sonradan Mauricius yeni elde ettiği Ermenistan'ın bağımsız olan kilisesini Konstantinopolis Patrikliği'ne bağlattı.
Doğu sınırlarında başarısından sonra Mauricius askeri politikasını Balkanlar üzerinde odaklandırdı. Pek çok kabileden oluşan İslavlar Bizans elinde bulunan Balkan eyaletlerine çoktandır talan ve ganimet toplamak için yıl be yıl kapkaççı hücumlar tertip etmekteydiler. Fakat 580'li yıllardan itibaren hücum edip talan ettikleri arazilere tarımla uğraşmak hedefiyle yerleşmeye ve kendi yerleşkelerini de kurmaya başladılar. Avarlar 582'de Sava üzerinde bulunan Sirmium kalesini ellerine geçirmişler ve 583'ten itibaren Tuna Nehri'nden daha kolay geçilebilen Sava Nehri'ni geçerek Tuna boylarında bulunan ve çok iyi savunması yapılmayan Bizans sınır kalelerine karşı askeri faaliyetlerini sıklaştırmışlardı. 584'te bir İslav talan ordusu başkente kadar yaklaşıp şehrin etrafını talan etmişti. 586 işe Avarlar Selaniki kuşattılar; İslavlar ise ta Mora yarımadasına kadar Bizans arazilerini talan ettiler.
591den itibaren Mauricius inisiyatifi eline alıp İslavlar ve Avarlar üzerine seferler tertip etti. Bizans orduları Tuna boylarına ve nehri geçip barbar kavimlere bırakılmış arazilere hücuma başladı. 592 Bizans orduları Singidunum kalesini Avarlar elinden aldı. 593'te Bizans orduları başkomutanı olan Priscos komutanlığında Tuna Nehri güneyinde bulunan Bizans arazileri üzerinde değişik İslavlar, Avarlar ve Gepidler talan ordularını mağlup etti. Bundan sonra Tuna Nehri'ni geçerek sonradan Eflak adı ile anılan arazilerde bu barbar ordularını arayıp mağlup etti. 594de Mauricius Balkan ordularının başkomutanlığını değiştirdi ve tecrübeli ve yetenekli bir general olan Priscos yerine kendi kardeşi olan ve pek az askeri tecrübesi olan kardeşi Petros'u başkomutan tayin etti. O yıl Petros emri altında Bizans ordusu Tuna Nehrini tekrar geçip yine Eflak arazilerinde askeri başarılar kazandı.
595'te Tuna Nehri'nin daha kuzeybatısında Priscos komutanlığı altında bir başka Bizans ordusu gönderilip Avarlar mağlup edildi ve 597'de aynı ordu tekrar Avarlara karşı başarılı savaşlar yaptı. Bunu üzerine Avar Kağanı olan I. Bayan ile Bizans arasında bir barış anlaşması imzalandı. Bu barış anlaşmasına genellikle uyuldu. Fakat zaman zaman yerel Avar gruplarının talan hücumları ve bunlara Bizanslıların Avarlara bırakılmış arazilere girip çok şiddetle karşılık vermeleri şeklinde anlaşmaya aykırı askeri hareketlerde ortaya çıktı. 599 ve 601'de Bizans orduları talan için hücumlarda bulunan Avar ve Gepid ordu gruplarına karşılık olarak yaptıkları hücumlarla bu kavimlerin arazilerinde büyük zararlara neden oldular. 602'de İslavlar Eflak içinde büyük bir mağlubiyete uğratıldı. Böylece Bizans orduları artık Tuna boyunu sınır olarak emniyette tutmaya başladılar. Mauricius Tuna'nın gerisinde ve devamlı barbar hücumları dolayısıyla harap olmuş ve nüfusu kaybolmuş arazilere, özellikle Doğu Anadolu'dan, yeni göçmenler yerleştirme planları yapmaya başladı.
Mauricius'un Bizans İmparatorluğu içişlerinin idaresi için çok büyük yeni bir katkısı olmuştur. Bu Bizans'ın Batı sınırlarında bulunan ve devamlı düşman tehdidi altında olan kuzey İtalya'daki Bizans bölgesi ve Kuzey Afrika'daki Kartaca merkezli Bizans bölgeleri için Eksarhlık adı verilen özel birer yerel idare sisteminin kurulması idi. Bizans İmparatorluğu'nun yerel idare o zaman imparator Diocletianus tarafından ilk olarak kurulmuş olan eyaletler ve her eyalette askeri ve sivil idarenin katı olarak birbirinden ayrılması prensiplerine göre işlemekteydi. Eksarhlık sistemi ise askeri ve sivil idarenin birleştirilip belirlenmiş bir eyalete bir hem askeri ve hem de sivil iktidar gücü olan bir Eksarh (olağanüstü güçlü valiye) siyasi iktidarın devredilmesi prensibine dayanmaktaydı. Mauricius imparator iken 584'te Ravenna merkezli kuzey Eksarhlığı ve 591'de Kartaca merkezli kuzey Afrika Eksarhlığı kurulmuştur. Bu Eksarhlık sistemi uygulaması suretiyle özellikle Revenna'daki İtalya Eksarhlığı Lombardların İtalya'da ilerlemesini yavaşlatmış ve hatta durdurmuştur. Eksarhlık sisteminin başarısı üzerine sonraki imparatorlar bu şekil prensiplerine benzeyen Thema sistemi geliştirmişler ve bazı tarihçilere göre bu şekil yerel idare Bizans'ın yüzyıllarca devam etmesine neden olmuştur.
597'de Mauricius bir siyasi vasiyetname hazırlamıştır. Bu vasiyetnamede İmparatorluğun nasıl idare edilmesi gerektiğine ait düşüncelerini kaleme dökmüştür. Buna göre imparatorluk ikiye bölünecek; doğusu Konstantinopolis merkezli olarak en büyük oğlu Theodosius idaresine verilecek; batı ise Roma merkezli olarak ikinci oğlu Tiberius'a verilecekti. Ayrıca iki daha genç oğluna İlirya ve Afrika Eksarhlığı verilecekti. Mauricius'un bu planı Diocletianus'in Tetrarşi sistemine çok benzemekteydi ve buna göre imparatorluğu sadece birleştirilmesi ile yetinilmeyip o zaman barbar kavimlerce işgal edilip yerleşilmiş arazileri de geri alması gerekecekti. Mauricius'un bir askeri isyan sonucu çok elemli ölümü sonucu bu vasiyetname ve planlar hiç uygulanmamıştır.
Mauricius dinsel alanlarda Kalsedon Konsili kararlarına ve prensiplerine destek vermekteydi. Fakat bu prensiplerin ortadan kaldırmayı amaçladığı Monofizit düşünce ve inançlara karşı çok müsamahakardı. Monofizit inanışların çok yaygın ve çoğunlukta olduğu Lombardlara karşı Roma'da bulunan Papa I. Gregorius'un giriştiği dinsel mücadeleye karşı olmuş ve bunun için Papa ile çatışmıştı.
602'de Mauricius, devlet harcamalarında tasarruf yapmak için, Balkanlarda bulunan ordunun kış için Konstantinopolis'e dönüp sonra ertesi yıl tekrar Tuna boylarına sefere gitmesinin masraflarını yüklenmemek için, ordunun Tuna Nehri'nin kuzeyinde kalıp kışı bir kampta geçirmesini emretti. Bundan askerler hiç hoşlanmadılar. Ordu sekiz aydan beri seferde bulunmaktaydı ve askerler hem fizikî bakımdan hem de moral olarak yorgun düşmüşlerdi. Bu sefer sırasında askerler pek çok ganimet toplamışlardı ve bunları paraya çevirmek ancak başkentin gelişmiş pazarlarında mümkündü. Sonra Roma ve Bizans ordusunun bir geleneği olarak askerler kışın seferden dönüp karıları ve aileleri ile birlikte olurlardı. Bunun yerine ordunun geleneksel Roma toprağı olmayan Tuna Nehri kuzeyinde bir çadırlı kampta kalması; bu kampta Panonya ovasının soğuğuna ve her türlü konfordan uzaklığına dayanmaları ve devamlı olarak barbar hücumları tehdidi altında bir kış yaşamaları istenmekteydi. Bu nedenle ordu askerleri emirleri dinlememeye başladılar ve bir ordu isyanı başladı.
Mauricius ordunun psikolojisini ve durumundan haberi yoktu ve emirlerini birkaç kere ulak ile göndermişti. Ordu içinde yetişmiş bir subay olan Phocas'ı kendilerine sözcü ve başkan seçtiler. Ordu Scurciska (Niğbolu ve şimdiki Nikopol) kalesine geldiği zaman (Mauricius'un kardeşi olan) baskomutan Peter'in emirlerine, açıklamalarına ve hatta yalvarmalarına yüzlerini geri çevirip söylenenlere aldırmaz hale gelmişlerdi. Roma geleneklerine uyarak Phocas'ı kalkanları içinde ordugahta gezdirerek imparator ilan ettiler; fakat Phocas daha tereddüt halinde idi. Peter hayatını kurtarmak için Konstantinopolis'e kaçtı ve durumu Mauricius'a açıkladı. İsyancılardan getirdiği mesajda mutlaka Phocas'ın imparator olmasını istemediklerini ama Mauricius'un da imparator kalmasının imkânsız olduğunu, fakat Mauricius ailesinden uygun bir kişiyi imparator olarak kabul edecekleri bildirilmişti. Bu uygun kişi ya 17 yaşında ve ortak imparator olarak taç giymiş Mauricius'un büyük oğlu Theodosius ya da onun kayınpederi Germanus olabilecekti. Bir sürek avında bulunan bu iki kişiyi Mauricius yakalama emrini verdi. Theodosius yakalanıp meydan dayağına çekildi; Germanius ise Ayasofya'ya sığındı.
İsyancı askerlerin Konstantinopolis üzerine yürümekte oldukları haberleri gelmeye başladı. Mauricius şehrin kapılarını kapayıp direnmek için şehirdeki partiler (demes) olan Maviler ve Yeşiller 'in desteğini sağlamaya çalıştı. Başarı kazanamadı. Şehirde ahali de imparator aleyhinde gösterilere başlamıştı. 12 Kasım'da İmparator, karısı ve 8 çocuğu birkaç sadık yüksek devlet yönetici memuru ile birlikte gizlice bir gemiye binerek Marmara Denizi'ne açıldılar ve İzmit Körfezi kıyısında bir kilise yakında karaya çıktılar. Gut yüzünden ayağından muzdarip olan Mauricius, karısı ve çocukları burada saklandılar. Yüksek devlet memurları imparatorun damadı olan Sasani İmparatoru II. Hüsrev'den yardım istemek için Anadolu'ya yöneldiler.
Phocas ise başkente geldiğinde fikrini değiştirdi. Askerlerin imparator olmasını kabul edecekleri Theodosius babasıyla kaçıp saklandığı ve Germanius'un ise sığındığı Ayasofya'dan yaptığı soruşturmalar sonunda şehrin partileri (demes) ve halkı tarafından tutulmayacağını öğrendiği haberleri ona da erişmişi. Phokas şehir yakınlarında kaldığı ordugahtan haber göndererek Konstantinopolis Patriği'nin ve Senato üyelerinin Vaftizci Aziz John Kilisesine hemen gelerek kendinin imparatorluk taç giyme törenini icra etmelerini istedi ve birkaç saat sonra bu tören çabukça yapılıp bitirilip, Phocas resmen Bizans İmparatoru oldu. Bunu bir genelge olarak Ayasofya'da halka ilan ettirdi. Ertesi gün Phocas sanki bir zafer alayı gibi dört beyaz atla çekilen bir harp arabasına binmiş halde başkent sokaklarında bir imparatorluk gösterisi yaptı. Sonraki gün ise daha gösterişli bir törenle karısı Leontia'ya Augusta olarak taç giydirildi.
Mauricius daha yaşamaktaydı ve yeni imparator Phocas onu aratmak için kendi yakını bir ordu birliğini onu aramak için Asya tarafına gönderdi. Çok geçmeden Mauricius ve ailesi saklandıkları kilisede bulundular. 27 Kasım 602 günü Lilius adlı bir subay emrindeki bu birlik askerleri önce Mauricius'un üç oğlunu öldürdüler ve sonra da Mauricius'u öldürüp kafalarını kesip Konstantinopolis'e getirip bunları halka gösterdiler. İmparatoriçe Konstantina ve üç kızı rahibe yapılıp manastırlara gönderildiler. Fakat üç yıl sonra Phocas onları da öldürttü.
Mauricius'un imparatorluk dönemi sırasında ülke daha Doğu Roma İmparatorluğu şeklinden ayrılmamış ve Bizans şekline girmemişti. Zamanında saray, devlet bürokrasisi ve silahlı kuvvetler içinde konuşma ve yazışma Latince idi. Mauricius askerlikten yetişmiş ve genel olarak çok yetenekli ordu başkomutanı ve imparator nitelikleri göstermiştir. Bu görevlerinde kavrayış, cesaret ve içten heves göstermiştir. İranlı Sasanilere özellikle II. Hüsrev'e karşı ve Balkanlarda Slav ve Avarlara karşı askeri kampanyalarında ve barış müzakerelerinde askeri ve dışişleri sorunları üzerindeki bilgi ve tecrübesi Doğu Roma İmparatorluğu için avantajlı sonuçlara yol açmıştır. Askeri ve sivil idareyi tek bir ele toplayan Eksarhlık idarelerini kurması ve kendinde çok sonra aynı bu idarelerin thema adı bütün imparatorluğu kapsayan yöresel idari birimleri olması ileri görüşlü devlet idareciliğini göstermektedir. Bu thema sistemi yerel idare Bizans İmparatorluğu içinde ta 14. yüzyıla kadar devam eden kalıcı bir idare şekli olmuştur.
Mauricius Bizans'ta fen ve sanatlara büyük yardımlar sağlamıştır. Kendisinin yazmış olduğu Strategikon adlı askeri bilimler kitabı Avrupa'da eşi bulunmaz bir askeri bilimler inceleme tezi olarak kabul edilmektedir. Bugün bile askerlik bilimleri ile uğraşanlar bu kitapta geliştirilen değişik güçlerin birlikte komutası, kontrol ve hareketlerinin teorisini ta II. Dünya Savaşına kadar geliştirilmiş en ileri askerlik ilmi açıklaması olduğunu kabul etmektedirler.
Mauricius'un bu pozitif taraflarına rağmen negatif tarafları da bulunmaktaydı ve bunlar hep birlikte saltanatının bir askeri isyan sonucu sona ermesine, imparatorluğunu hiç çekici yanı olmayan bir askere, Phocas'a, kaptırmasına ve feci bir şekilde hem kendinin ve hem de çocuklarının öldürülmesine neden olmuştu.
Diğer negatif tarafı ise Mauricius'un akraba, yakınlarını ve kendi kentlisini çok kayırması idi. Buna baş örnek tecrübesiz ve sonradan açıkça anlaşıldığı gibi idari bakımdan tümüyle yeteneksiz kardeşi Peter'i Balkan orduları başkomutanı olarak ataması gelmektedir. Peter ordunun başkomutanı iken ordunun kışın Tuna boylarında kampta kalmasını kabul etmeyeceğini bilememiş; ordu isyan edince karizmatik bir tavırla isyancıları yatıştıramamış ve bunları yapmadığı gibi isyana reaksiyonu ordusunun başında kalacağına oradan kaçıp Konstantinopolis'e gelmiştir. Bir başka örnek, hazinesi para sıkıntısı çekerken ve buna uyarak devlet harcamalarını kesmekte iken, doğduğu şehir olan Arabissius kasabasına (şimdi Kahramanmaraş'ın Yarpuz adlı köyüne) oluklar gibi para harcayıp o ufak yeri bir zengin şehir yapmaya çalışmasıdır.
Mauricius'un diğer bir eksiliği devlet parasını sanki bir cimri gibi çok kısıp harcamalar yapmaktan çekinmesi idi. Buna bir neden kendinden önceki imparator olan II. Tiberius'un çok eli bol olması; Mauricius'a tamtakır bir Bizans hazinesi bırakması ve Mauricius'un hükûmet sürmeye devlet harcamalarını kısmak ile başlamasıdır. Bundan sonra devlet harcamalarını gittikçe artması gerekmiştir. Hükümdarlık döneminin devamlı olarak savaşlarla geçmesi buna bas amildir. Ayrıca devletin sınırları hemen ilerisinde yaşayan birçok barbar kavime barışa devam etmeleri için yüksek yıllık tazminat ödemesi hiç kaçınılmaz olmuştu. Böylece harcama kesme gereği ve kaçınılmaz yüksek harcama gereği Mauricius'u kontrol edebildiğini düşündüğü harcamaları kısmaya zorlamıştır. Bunların başında Bizans ordusu üzerinde harcamalar gelmekteydi. 588'de bütün askeri tayınların ve ödemelerin (1/4) kesileceğini ilan etmesi dolayısıyla Doğu'daki Bizans orduları isyan etmiş ve bu isyan çok zorlukla bastırabilmişti. 599'da yine harcamaları kısmak hedefiyle, Avarların ellerine geçmiş olan 12.000'den fazla Bizans askeri esirini serbest bırakması imparatorluktan fidye istemesi üzerine bu fidyeyi ödememiş ve bu asker esirlerinin hepsinin Avarlarca öldürülmesine neden olmuştu. Son olarak yine harcamaları kısmak hedefiyle, 602 kışında ordunun alışıldığı gibi kışın seferden dönmemesini ve kışı Tuna'nın kuzeyinde çadırlı ordugahta geçirmeleri emrini vermiştir. Bu emir üzerine askerler isyan etmiş; kendilerine subay olan Phocas'ı imparator ilan etmişler ve Konstantinopolis üzerine yürümüşlerdir. Böylece harcama kısması hedefi Mauricius'un imparatorluğuna mal olmuştur.
Mauricius'un en büyük zayıflığı ise kendi verdiği kararlara çok inanması; ne kadar aksi reaksiyon olursa olsun kendi kararından hiç caymaması ve kendinin verdiği kararların diğerlerinde ne kadar aksi reaksiyon yapacağını hiçbir türlü yargılama yeteneği olmamasındadır. Bir modern tarihçi bunu şöyle ifade etmiştir:[2]
Hatası kendinin yargılarının çok mükemmel olduğuna hiç tereddütsüz inancı olmasındaydı. Verdiği karar ne kadar doğru ve mantıklı bir karar veya aksi olmasına rağmen, bu kararın başkaları üzerinde doğuracağı rağbet görmeme ve uyuşmazlık düşünce ve davranışlarına hiçbir şekilde önem vermemekteydi. Aldığı tedbirlerin iyi olup olmadığını kendinden başka kimsenin yargılayamayacağına katiyetle inanmıştı.
Mauricius böylece kendinin kayıtsız şartsız bir autokrat bir imparator olduğunu göstermekteydi.
Fakat bu negatif taraflar çok güçlü direnme karşısında hem kendinin hayatına hem de I. Justinianus'un geride bıraktığı imparatorluğun parçalanıp gitmesine neden oldu. Mauricius'un ortadan kalkması bir tarihsel dönüm noktası olarak görülebilir. Sasanilere karşı yaptığı savaşlar her iki imparatorluğun da doğuda zayıf düşmesine neden olup Arap/Müslüman ordularının her iki imparatorluk aleyhinde çok genişlemesine imkân sağlamıştır. Balkanlarda ise savaşlar ve sonunda isyankar bir ordunun faaliyetleri Slavlar ile Bulgarların Balkanlarda devamlı yerleşmesi sonucunu doğurmuştur.
Mauricius, II. Tiberius ile Ino Anastasia'nın kızı Konstantina ile evlendi ve isimleri bilinen 10 çocukları olmuştur. Fakat Phocas isyanından ve imparatorluğu gaspından sonra Mauricius ve erkek çocukları aynı zamanda idam edilmişler; karısı ve bir kızı hariç diğer kızları önce manastıra gönderilip üç yıl sonra Phocas emri ile öldürülmüşlerdi.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.