Loading AI tools
Kuzey Amerika yerlilerinin beyaz yerleşimciler tarafından boyunduruk altına alınması Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Kızılderili savaşları ya da ABD Kızılderili savaşları (İngilizce American Indian Wars «Amerikan Kızılderili Savaşları», Indian Wars «Kızılderili Savaşları»), Yeni Dünya'da Kuzey Amerika'nın yerlisi ABD Kızılderilileri ile Eski Dünya'dan gelen Avrupalı göçmen yerleşimciler arasında patlak veren ve 1622-1924 yıllarında aralıklı olarak asırlara yayılan Amerikan Bağımsızlık Savaşı öncesi ve sonrası bir dizi çatışmalar silsilesidir. Savaşın ana sebebi, keşfedildiği andan itibaren Amerika kıtasını doğudan işgal etmeye başlayan Avrupalı sömürgecilerin sürekli artması ve bu artış sonunda yerlileri batıya sürmeleridir. Bu savaşlar Amerika kıtasının doğu kıyısından batı kıyısına kadar genişlemenin mukadder olduğunu ifade eden Kader Manifestosu gibi ideolojiler tarafından teşvik edildiği gibi, politik kaygıyla zorla ya da antlaşmalarla Kızılderili Tehciri gibi etnik temizlik hareketleri de savaşların tetikleyici unsurlarıdır. Bu savaşlar sırasında ABD Kızılderili katliamları da görülür.
ABD Kızılderili savaşları | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
sanatçısı bilinmeyen 1899 yapımı kromalitograf resimde ABD süvarisi Kızılderili kovalarken | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Amerika Kızılderilileri |
İngiltere Krallığı (1622-1707)
Büyük Britanya Krallığı (1707–1783) ABD (1783–1924) Konfedere Devletler (1861–1865) Teksas Cumhuriyeti (1836–1846) | ||||||
Kayıplar | |||||||
~30.000 (siviller dahil)[1] | ~19.000[1] |
ABD Sayım Bürosu'nun 1894 yılındaki rakamlarına göre ABD ile Kızılderililer arasında 40'tan fazla savaş yaşanmış, çoluk çocuk dahil yaklaşık 30.000 Kızılderili ile 19.000 Beyaz yaşamını kaybetmiştir.
ABD 2010 nüfus sayımına göre kendini ABD Kızılderilisi (ya da Alaska yerlisi) olarak tanımlayan kişi sayısı ABD nüfusunun % 0.9 kadarına tekabül eder.[2] Avrupalı sömürgecilerin bulunmadığı Kolomb öncesi Amerika'da ABD Kızılderililerinin nüfusları üzerine hiçbir kesin kanıt yoktur.[3][4]
Kızılderililerin bağışıklık sistemine yabancı olan Avrupa kökenli salgın hastalıklar, kendi aralarında kabileler arası savaş, Avrupalı sömürgecilerle savaş, Kanada ve Meksika'ya göç, azalan doğum oranları ve asimilasyonların doğal sonucu olarak ABD Kızılderililerinin nüfusu 19. yüzyılda bir milyonun altına düşmüştür. Bilginler, bu düşüşün ana sebebi olarak Avrupalı kâşif ve tüccarların Avrupa'dan gelirken getirdikleri yeni hastalıklar olduğunda hemfikirdir ve bu asırlar boyunca bağışıklığı olmayan Kızılderililer aleyhine işlemiş, bağışıklığı olan Avrupalıları fazlaca etkilememiştir.[5] Örnek olarak, bazı tahminlere göre çiçek hastalığı salgınlarında Kızılderili nüfusunda % 80-90 ölüm vakası görülmüştür.[6]
1894 yılındaki Amerika Birleşik Devletleri Sayım Bürosu'na (Bureau of the Census) göre ABD ile Kızılderililer arasından 40'tan fazla savaş yaşanmış, çoluk çocuk dahil yaklaşık 30.000 Kızılderili ile 19.000 Beyaz yaşamını kaybetmiştir.[1]
İlk mücadele 1600 lerde çoğu İngiliz olan Britanyalıların Yeni Dünya'daki yerleşim sürecinde yerli Kızılderili kabileleri ile yeni yerleşimciler arasında olmuştur. Daha sonra asırlara yayılan aralıklı savaşlar görülmüştür: 17. yüzyılda Jamestown Katliamı (1622), Pequot Savaşı (1637), Anglo-Powhatan savaşları (1610–14, 1622–32, 1644–46), King Philip's War (1675-78), King William's War (1688–97); 18. yüzyılda Queen Anne's War, Tuscarora Savaşı, Yamasee Savaşı ile Father Rale's War, Father Le Loutre's War, French and Indian War, Pontiac's War ile Lord Dunmore's War. Bu savaşların çoğunda Kızılderililer Britanyalılarla savaşmıştır. Amerikan Devrimi ile 1812 Savaşı'nda ise Kızılderililer hem Amerikalılara karşı savaşmış hem de Amerikalıların yanında Britanyalılara karşı savaşmıştır. ABD'nin kuruluş sürecinde ABD için savaşan uluslararasında Kızılderililer genelde göz ardı edilir.[7]
Mississippi'nin Doğusundaki Kızılderili savaşları |
|
1783-1812 Amerikan Devrimi sonrası dönemde, Britanyalı tacir ve hükûmet ajanları kendi saflarında Amerikalılara karşı savaşırlar umuduyla Kızılderililere silah (misket tüfeği ve diğerleri) vermişlerdi. Britanyalılar Amerikan genişlemesinin daha fazla yayılmaması için günümüzdeki Ohio-Wisconsin bölgesinde bir Kızılderili Ulusu oluşturmayı planlıyorlardı.[8] ABD bu planı protesto ederek 1812 Savaşı'na dahil olmuştur. Kızılderililerin çoğu Şavni reisi Tecumseh'in önderliğinde Britanyalılarla müttefik oldular, fakat sonradan dokuzuncu ABD başkanı olan general William Henry Harrison tarafından yenilgiye uğratıldılar. ABD kuvvetleriyle savaşan güneydeki Kızılderililer de aynı şekilde Krik Savaşı'nda sonradan yedinci ABD başkanı olan general Andrew Jackson tarafından yenilgiye uğratıldılar. Bu yenilginin ardından kuzeydeki birçok mülteci Kızılderili Kanada'ya, güneydekiler ise İspanyolların kontrolü altındaki Florida'nın güneyine iltica etmişlerdir. Millî politika gereği Kızılderililerin eyalet hükûmetlerinden bağımsız ayrı topraklarda yapılanmasına izin verilmemiştir. Kızılderilileri asimile etme, rezervasyonlara kapatarak kontrol altına alma, tehcir yani zorunlu göç ettirme ya da batıya doğru sürme hareketleri kontrol amaçlıdır. Bazıları, en önemlisi Florida'daki Seminoleler gibi halklar bunlara direnmiş ve Birinci Seminole Savaşı patlak vermiştir. Diğerleri Mississippi Nehri'nin batısındaki rezervasyonlara kapatılmıştır ki bunların en önemlisi Gözyaşı Yolu adı verilen Çerokilerin acı ve ızdırap dolu tehcir olayıdır.
Amerikalılar için Amerikan Bağımsızlık Savaşı temelde iki paralel savaştan oluşur: Doğuda Büyük Britanya Krallığı güçlerine karşı savaş, Batıda ise Kızılderililerle yapılan savaştır ve bu bölüm daha çok «Kızılderili Savaşı» (Indian War) olarak bilinir. Yeni ilân edilen Amerika Birleşik Devletleri Mississippi Nehri'nin doğusundaki Kızılderili topraklarının kontrolü için Britanyalılarla yarışmıştır. Amerikalıların genişlemesinin durdurulması umuduyla Kızılderililerin çoğu Britanyalılarla aynı safta yer almışlardır ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın en kapsamlı ve en yıkıcı kısmı Kızılderililerle yapılan savaş olmuştur.[9]
Bazı Kızılderili toplulukları bölünerek savaşta farklı taraflarla müttefik oldular. Bunlardan en göze çarpanı İrokuaların konfederasyon yapısındaki Altı Milletin bölünmesidir. Oneydalar ile Tuskaroralar Amerikan Devrimi'nde isyancıların (Amerikalılarin) tarafından savaşırken, Mohavklar, Senekalar, Kayugalar ve Onondagalar Britanyalıların safına geçmiştir. İrokualar bu savaşta birbirleriyle doğrudan mücadele etmekten kaçınmışlar, devrim sonunda ise zorunlu intra-İrokua mücadelesi görülmüştür. İrokuaların her iki tarafı da yeni siyasi muafiyet kapsamında topraklarını kaybetmiştir. Topraksız kalan İrokualar Ontario'daki Grand River rezervasyonu'na kapatılmışlardır. Güneydoğuda ise, Çerokiler tarafsız (ya da isyancı yanlısı) ya da Britanya yanlısı olarak iki hizbe bölünmüşlerdi. Britanya yanlısı bu Çerokiler daha çok Chickamauga olarak bilinirler ve reisleri Tsiyu Gansini (ᏥᏳ ᎦᏅᏏᏂ Dragging Canoe) önderliğinde savaşa girmişlerdir. Diğer birçok kabile de benzer biçimde bölünerek savaşta iki ayrı tarafta yer almışlardır.
Hem göçmenler hem de savaşmayan Kızılderililer bu savaşlarda büyük acı çekmiş, köyleri sık sık askeri seferler sırasında yıkılmış erzakları da yağmalanmıştır. Bu askeri seferlerin en büyüğü 1779 yılındaki Sullivan Seferi olmuş, 40'tan fazla İrokua köyü yerle bir edilmiştir.
Britanyalılarla Amerikalılar arasında imzalanan Paris Antlaşması (1783) gereği, yerlilerin rızası alınmadan Kızılderili Toprakları ABD'ye devredilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri düşman birlikler olarak Britanyalıların safında kendilerine karşı savaşmış olan bu Kızılderililerin topraklarını fetheden halk edasıyla kabul etmiştir.
Bu sınır çatışmaları, Amerikan Bağımsızlık Savaşına Çerokilerin de dahil olmasıyla birlikte neredeyse 1794 sonuna kadar durmadan sürmüştür. Önce "Chickamauga Çerokileri" sonra da "Aşağı Çerokiler" denen Çeroki kabile birliği, ilk önce Overhill Towns Çerokilerinin, sonra da Lower Towns, Valley Towns ve Middle Towns Çerokilerinin katılımıyla liderleri Tsiyu Gansini önderliğinde güneybatıya önce Chickamauga (Chattanooga, Tennessee) yöresine çekilmiş sonra da Five Lower Towns Çerokileri bunları takip etmiştir. Bunlara Krikler, beyaz Toriler, kaçak köleler, Çikasov dönekleri, yüzden fazla Şavni yüz kadar Chickamauga Çeroki savaşçısına takas olarak katılıp kuzeye göç etmişler, sonraki yıllarda bunlara diğer Kızılderililerden yetmiş kadar kişi katılmıştır. Saldırıların birincil hedefleri Watauga, Holston ile Nolichucky nehirleri boyunca koloniler ve yukarı Doğu Tennessee'deki Carter Vadisi, ayrıca 1780 yılında Fort Nashborough ile başlayan Cumberland Nehri boyunca yerleşimler, hatta Kentucky, Virginia, Kuzey Karolina, Güney Karolina ve Georgia kolonileridir. Tsiyu Gansini'nin yakın müttefiği olan Krik (Muskogi) reisi Hoboi-Hili-Miko komutası altındaki Yukarı Krikler sık sık Chickamauga savaşçılarıyla birlikte akınlara katıldıkları gibi onlardan ayrı olarak da savaşmışlar ve Cumberland yerleşimindekiler Çikasov, Şanvi ve Lenapelerin saldırılarına maruz kalmışlardır. Tsiyu Gansini ile halefi Kunokeski sık sık birlikte Kuzeybatı Toprağı'ndaki akınları yapmışlardır. Savaşlar Kasım 1794 tarihinde Tellico Blockhouse Antlaşması yapılana kadar sürmüştür.
Chickamauga savaşları gerçekte bazı tarihçilerin İkinci Çeroki Savaşı dediği ve bütün Çeroki Milleti ile Büyük Britanya Krallığının müttefik olduğu koloniler arasında süren 1776-1777 yıllarındaki savaşın devamıdır.[10]
1787 yılında Kuzeybatı Yönetmeliği doğrultusunda Beyaz yerleşimciler için resmî olarak Kuzeybatı Toprağı düzenlenmiş ve Beyazların bölgeye akını başlamıştır. Bu Beyaz yerleşimcilerin topraklarına doluşmasına yerli Kızılderililer direniş göstermiş ve çatışmalar başlamıştır. Başkan George Washington bunun üzerine yerlilerin direnişini kırmak için bölgeye silahlı keşif heyeti göndermiştir. Bununla birlikte, Kuzeybatı Kızılderili Savaşı, Weyapiersenwah önderliğindeki Şavniler, Mishikinakwa[11] önderliğindeki Mayamiler, Buckongahelas önderliğindeki Lenapeler ve Egushawa önderliğindeki Odavalardan oluşan bir kabileler konfederasyonudur ve Josiah Harmar ile Arthur St. Clair adlı generaller tarafından bozguna uğratılmışlardır. General St. Clair yenilgisi Kızılderililer tarafından şimdiye kadar Amerikan ordusuna verilen en ağır kayıpları içerir. Amerikalılar bir anlaşmaya varmak istediler, fakat Weyapiersenwah önderliğindeki Şavniler sınır çizgisinde ısrar edince bu talep Amerikalılarca kabul edilemez bulunmuş ve general Anthony Wayne komutasındaki yeni bir keşif heyeti gönderilmiştir. Wayne'nın ordusu 1794 yılında Fallen Timbers Muharebesi'nde Kızılderili konfederasyonu tarafından yenilgiye uğratılmıştır. Kızılderililerin Britanyalılardan umdukları yardım o anda gelemedi ve yerliler 1795 yılında Greenville Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldılar. Yapılan bu antlaşma gereği Kızılderililer bugünkü Ohio eyaletinin tamamı ile Indiana eyaletinin bir kısmını ABD'ye devrettiler.[12]
1800 yılında Indiana Toprakları valisi olan William Henry Harrison başkan Thomas Jefferson'ın yönetimi altında Kızılderili topraklarını elde etmek için oldukça saldırgan bir politika izlemiştir. Şavni Kızılderililerinden Tecumseh ile Tenskwatawa adlı iki kardeş Amerikan yayılmasına karşı direnen bir kabile birliği gibi davranarak Tecumseh'in Savaşı'nı yönetmişlerdir.
Tecumseh Güneydeki Krikleri, Çerokileri ve Çoktavları müttefikleri olarak savaşa katmış, Harrison ise Tenskwatawa ile takipçilerini 1811 yılında Tippecanoe Muharebesi'nde yenerek Kızılderili konfederasyonunun üzerine yürümüştür. Amerikalılar askeri direnişten sonra zafer geleceğini umarken, Tecumseh Britanyalılarla açıkça müttefik olmuş ve bunlar 1812 Savaşı'nda Amerikalılarla savaşmışlardır.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı gibi 1812 Savaşı da Batı cephesindeki büyük bir savaştır. Krik Savaşı (1813–1814) Krik (Muskogi) Milleti içinde bir iç savaş olarak başlamış, daha sonra Tecumseh'in cesaretiyle Amerikan yayılmacılığına karşı gelişen bir mücadelenin parçası olmuştur. Amerikalılar doğuda Britanyalılarla yaptıkları savaşta çıkmaza girerken, batıdaki Kızılderililerle yaptıkları savaşlarda daha başarılı olmuşlardır. Thames Muharebesi'nde Tecumseh'in Harrison'un ordusu tarafından öldürülmesiyle birlikte Eski Kuzeybatı direnişi sona ermiştir. ABD'ye karşı savaşan Krikler yenilmiştir.
Bağımsızlık ve Kuzeybatı Kızılderili Savaşı'nda olduğu gibi 1812 Savaşı'ndan sonra da Britanyalılar Kızılderili müttefiklerini Amerikalılara terk etmişlerdir. Bu Kızılderili savaşlarında dönüm noktası olmuş, Amerikanın yayılmacılığına karşı yabancı güçlerle ittifak son bulmuştur.
Kızılderililerin epeyce bir kısmı Kızılderili Tehciri denen toplu zorunlu göçleri imzalamıştır. Çoğu isteksizce göçe katılmış fakat huzurla göç etme şartlarına hükûmet uymamıştır. Bazı gruplar, bu tehcir antlaşmalarının uygulamasına direniş gösterip 1832 yılındaki Kara Şahin Savaşı 1836 Krik Savaşı gibi kısa savaşlar ya da İkinci Seminole Savaşı (1835–1842) gibi uzun ve bedeli ağır savaşlar çıkmıştır.
Bazı bilginlere göre açgözlülük, ırkçılık ve Kızılderililerin yaptığı baskınlara (gerçek ya da iftira) karşı "kendini savunma" iddiaları 1820 lerde günün olayları olmuştur ve yerleşimcilerin "ilk ve son kez Florida'yı Kızılderililerden kurtarmak" istemeleri önemli bir rol oynamıştır.[13] Bazen zenci kaçak kölelerin Seminolelerin kamplarına sığınmaları da gerginliği artıran sebeplerden biridir. Bunların kaçınılmaz sonucu olarak bölgenin yerlisi olan Kızılderililer ile sonradan gelen Beyaz yerleşimciler arasında çatışmalar çıkmaya başlamıştır. Andrew Jackson Kızılderili Tehcir Yasası'nı imzalayarak bu sorunu atlatmaya çalıştı. Yasaya göre Florida Kızılderilileri tehcir (gerekirse) öngörülmüştür. Aripeka, Micanopy ve Osceola gibi güçlü liderlerine güvenen Seminoleler atalarının yurtlarından ayrılmaya niyetleri yoktu ve topraklarına hızlı biçimde doluşan Beyaz yerleşimcilerin hırsızlık ve kendi kamplarına saldırılarına misillemede bulunmuşlardır. Bu çatışmalar İkinci Seminole Savaşı olarak bilinir ve şimdiye kadar Kızılderililere karşı yürütülen en uzun ve en pahalı savaş olmuştur.
Tehcire direnen Seminoleler Florida'da savaş hazırlıklarına başlarlar. St. Augustine milisleri (St. Augustine Militia) Amerika Birleşik Devletleri Savaş Bakanlığı'na başvurarak 500 misket tüfeği istemiş ve 500 gönüllü milis tuğgeneral Richard K. Call komutası altında seferber edilmiştir. Kızılderililer yerleşimcilere ve onların çiftliklerine baskın yapmış, yerleşimciler de işgal ettikleri Kızılderili topraklarını bırakıp askeri kalelere, büyük kentlere ya da dışarı kaçmışlardı. Osceola önderliğindeki bir savaşçı grubu Florida milislerine malzeme götüren bir trene baskın yapmış ve trenin korumalarından sekizini öldürüp diğer altısını da yaralamıştır. Elde edilen ganimetin çoğu birkaç gün sonra milislerin misilleme saldırısıyla geri alınmıştır. St. Augustine'nin güney sahilleri boyunca yer alan şeker plantasyonları buralarda çalışan zenci kölelerin çoğunun katılımıyla Seminoleler tarafından yıkılmıştır.
ABD Ordusu yaklaşık 550 askerden oluşan 11 birliğini Florida'da konuşlandırmıştır. Fort King (Ocala) askeri kalesinde yalnızca tek birlik vardı ve burasının Seminoleler tarafından istila edilebileceğinden korkuluyordu. Askerler Fort Brooke (Tampa) kalesindeki iki birliğe üç birlik daha eklemiş ve diğer birlikleri de Fort King'e göndermişlerdir. 23 Aralık 1835 günü Francis L. Dade komutasında toplam 110 adamdan oluşan iki birlik Fort Brooke'nin soluna konuşlandırılmıştır.
Beş gün boyunca yürüyen askerleri gölge gibi takip eden Seminoleler 28 Aralık 1835 günü askerleri pusuya düşürdüler. Yalnızca üç asker kurtulmuş ve Edwin De Courcey adlı biri ertesi gün bir Seminole tarafından öldürülmüştür. Ransome Clarke ile Joseph Sprague adlarında kurtulan iki kişi Fort Brooke kalesine geri döner. Clarke daha sonra aldığı yaralar sonucu ölürken, Sprague sağ salim daha uzunca bir süre yaşamıştır. Seminoleler ise yalnızca üç adam kaybetmiş, beş kişi de yaralanmıştır. Aynı gün Dade Katliamı'nda Osceola ve savaş arkadaşları tarafından pusuya düşürülen Wiley Thompson öldürülmüş, diğer altı kişi ise Fort King dışında öldürülmüştür. Binbaşı Ethan Allen Hitchcock şubat ayında Dade Katliamı kalıntılarını bulmuştur.
29 Aralık günü general Clinch, Fort Drane kalesinin (Clinch'in şeker plantasyonu Fort King'in 32 km kuzeybatısındadır) soluna, 500 gönüllü dahil 750 askeri 1 Ocak 1836 tarihinde askerlik hizmeti sona erinceye kadar konuşlandırmıştır. Bu grup Withlacoochee Nehri'nin güneybatı kıyılarında birçok göl ve bataklıktan oluşan ve Cove of the Withlacoochee olarak bilinen korunaklı bölgeyi ziyaret eder. Fakat askerler nehre ulaştıklarında karşıya geçmek için bir araç bulamayınca Clinch yalnızca tek bir kano ile bütün askerler karşı kıyıya geçirmiştir. Karşıda Seminoleler saldırıya geçer ve askerler yalnızca süngü takacak kadar fırsat bulur. Dört ölü ve 59 yaralı veren askerler nehir boyunca çekilip milislerden bir örtü yapar.
Okeechobee Gölü Muharebesi olarak bilinen başka bir kilit çatışmada, albay Zachary Taylor ilk büyük eylemine tanık olur. 19 Aralık günü Kissimmee Nehri'nın yukarısındaki Fort Gardiner kalesine 1.000 kadar askeri bırakan Taylor Okeechobee Gölü'ne yönelir. İlk iki gün içerisinde doksan Seminole teslim olur. Üçüncü gün Taylor teslim olan Kızılderililerin hapsedilmesi için Fort Basinger kalesinin inşa edilmesini ister. Üç gün sonra Tayor ve adamları 1937 Noel günü Okeechobee Gölü'nün kuzey kıyılarında Seminolelerin büyük çoğunluğunu yakalar.
Halpata Tastanaki, Sam Jones ve son zamanlarda gelen Kowakuce önderliğindeki Seminoleler Cladium jamaicense (İngilizcede «testere otu» anlamına sawgrass denir) ile çevrili olan bir hamak pozisyonu almışlardı. Zemin kalın çamurlu olup Cladium denen otlar kolayca cildi kesip yakar. Taylor'un 800 adamı varken, Seminoleler ancak 400 den daha az sayıda idiler. Taylor ilk olarak bataklık merkezine düzgünce hareket etmeleri için Missouri gönüllülerini göndermiştir. Taylor'un planı Kızılderililere doğrudan saldırı yapmak yerine, etrafını kuşatarak etkisiz kılmaktı. Bütün adamları yürüyerek hattı oluşturmuştur. En kısa sürede de aralık bölgeye gelen Missouri gönüllüleri Kızılderililerin ağır ateşi altında dağılırlar ve ölümcül yara alan komutanları albay Gentry adamlarını toparlayamaz ve bataklık üzerinden geri kaçarlar. Cildi kesip yakan Cladium otlarıyla kaplı bölgede yapılan mücadele Altıncı Piyade'ye bağlı beş bölük için ölümcül olmuştur. Askerler ve astsubayların çoğu ya öldürülmüş ya da yaralanmıştı. Sağ kurtulabilen yalnızca dört kişiydi. Yalnızca yaklaşık bir düzine Seminole muharebede öldürülmüştür. Aralarında Taylor'un subay ve astsubaylarının da olduğu Yirmi altı ABD askeri ölmüş ve 112 asker yaralanmış iken Seminolelerden ölen 11, yaralanan ise 14 kişidir. Taylor 100 midilli ile 600 baş sığır yakalamış, fakat hiçbir Seminoleyi sağ yakalayamamıştır. Bununla birlikte, Okeechobee Gölü Muharebesi Taylor ve ordusu için büyük bir zafer olarak karşılandı.
1840'ta Florida'nın aşağısına saran savaşta Seminolelerin birçoğu ağır ölümlü birkaç yüz kayıp verip, Florida'nın solunu Oklahoma için bırakmıştır. Seminole Savaşının gerçek maliyet tahminleri 30.000.000 $ ila 40.000.000 $ dolardır. Fakat gerçek maliyet analizleri yapılmamıştır. ABD Kongresi "Kızılderililerin düşmanca tutumlarını bastırabilmek" için savaş fonu tahsis etmiş, fakat 1836 Krik Savaşı'nın maliyetleri de buna dahil edilmiştir. Deniz operasyonlarında savurganlık soruşturma konusu olmuş ve yaklaşık 511.000 $ harcandığı belirlenmiştir. Soruşturmada bulunan harcama miktarı tartışmalıdır. Başka şeylerin yanı sıra, oyma kanoların tanesi 10-15 dolardan satın alınırken, donanma kano başına ortalama 226 dolar harcamıştır. Kara ordusu, donanma ve deniz müdavimlerine Florida'da 10.169 servis edilmiştir. Savaşta 30.000 milis ve gönüllü görev yapmıştır.
Kaynaklarda ABD ordusu İkinci Seminole Savaşında resmî olarak 1.466 kayıp vermiş ve bunların çoğu da hastalıktan ölmüştür. Doğrudan savaş eylemiyle ölenlerin sayısı azdır. Bu sayı, Mahon'un raporlarına göre 328, Missall'ın raporların göreyse 269 subay ve asker Seminoleler tarafından öldürülmüştür. Bu ölümlerin yaklaşık yarısı Dade Katliamı, Okeechobee Gölü Muharebesi ve Harney Katliamı'ında olmuştur. Benzer biçimde, Mahon'un raporları da donanma için 69 ölü kaydederken, Missal raporlarında ABD deniz kuvvetleri ve deniz piyadelerinin 41 ölü verdiğni kaydetmiş, fakat diğerlerinin Florida dışına gönderildikten sonra ölmüş olabileceği ekler. Mahon ve Florida Board of State Institutions 55 gönüllü subay ve askerin Seminoleler tarafından öldürüldüğü konusunda hemfikir iken, Missall bunların sayısının bilenemediğini savunur. Ancak, hastalık ya da kaza sonucu ölen milis ve gönüllülerin sayısı üzerine hiçbir rakam verilmemiştir. Öldürülen Beyaz sivil ve Seminolelerin sayısı da belirsizdir. Kuzeydeki bir gazetede 1839 yılında Florida'da Seminole Kızılderililerinin seksenden fazla sivili öldürdüğü haber edilmiştir. Hiç kimse Kızılderililer tarafından öldürülenlerin ya da açlık veya diğer mahrumiyetlerden ölenlerin sayısını tutmamıştır. Batıya sevk edilen Kızılderililerin tehcirinde başarılı olunamamıştır. 1843 yılının sonlarında 3.824 Kızılderili Florida'dan Kızılderili Toprakları'na sevk edilmiş, fakat 1844'te yalnızca 3.136 kişi kalmıştır. 1962 yılında Oklahoma'da yalnızca 2.343 Seminole bulunurken, Florida'da 1.500 kadarının olduğu tahmin ediliyor.
Mississippi'nin Batısındaki Kızılderili savaşları |
|
ABD Kızılderilileri ile Amerikan yerleşimciler ve ABD ordusu arasında geçtiği için, Mississippi Nehri'nin batısındaki çatışmalar silsilesi genellikle «Kızılderili Savaşları» (Indian Wars) olarak bilinir. Bu çatışmaların en çok bilinenleri İç Savaş sırasında ve sonrasında oluşan ve yaklaşık 1890'da bitenleridir. Ancak, İç Savaş öncesi Beyaz yerleşimlerinin bulunduğu Teksas, New Mexico, Utah, Oregon, Kaliforniya ve Washington gibi Vahşi Batı bölgelerinde 1860 öncesinde önemli çatışmalar görülmüştür.
Mississippi'nin batısındaki bu savaşlarda ölen insanlar üzerine çeşitli istatistikler geliştirilmiştir. Bunların içinde tarihçi Gregory Michno tarafından yapılan bir çalışma dikkate değerdir ve buna göre 1850–90 döneminde toplam 21.586 ölüm vakası doğrudan savaş yüzünden olmuş, askeri ve sivil Beyaz kayıpları 6.596 (% 31) iken, Kızılderililerin kayıpları toplam yaklaşık 14.990 (% 69) kişidir. Bununla birlikte, Michno'nun belirttiğine göre "hemen hemen her durumda ordunun tahminleri kullanılır" ve "bu çalışmadaki yaralıların sayısı doğal olarak önyargılı olan ordunun tahminlerine dayanır". Michno'nun çalışması "Kızılderili savaş partileri" üzerine hemen hemen hiçbir şey içermez ve "ordu kayıtları genellikle eksik" olup "uygulanabilir" bir sayıdır ve diğer rakamların dahil edildiği bir kesin hesap sunmaz.[14]
Michno'ya göre, Meksika sınırındaki ABD eyaletlerinde Kızılderililerle çıkan çatışmalar, içbölgedekilerden daha büyük çatışmalardır. Amerikalılarla yerli Kızılderililer arasında en çok savaş yaşanan yer Arizona'dır ve bu eyaletin sınırları içinde 310 muharebe çıkmıştır. Ayrıca, bu savaşlarda en fazla ölüm olan yer yine Arizona'dır. Kızılderililer ve yerleşimciler dahil en az 4.340 kişi ölmüştür ve Arizona'dan sonra en fazla ölüm görülen eyalet Teksas'tır. Arizona'daki ölümlerin çoğu Apaçiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Michno ayrıca, Kızılderili savaşlarının yüzde elli birinin 1850-1890 yılları arasında Arizona, Teksas ve New Mexico eyaletlerinde yaşandığını ve Mississippi Nehri'nin batısındaki kayıpların yüzde otuz yedisine tekabül ettiğini belirtir.[15]
ABD'nin batısına bu dönemden epey önce ABD askeri kuvvetleri ve yerleşimciler nüfuz etmişti. Özellikle de kürk tüccarları, Santa Fe Trail, Oregon Trail ve Utah'a Mormon göçünün yanı sıra Kaliforniya ile Oregon'a yerleşimcilerin gelmesi daha önce olmuştur. Bu dönemde göçmen Amerikalı yerleşimciler ile yerli Kızılderililer arasındaki ilişkiler genelde barışçıl ve olaysız geçmiştir. Santa Fe Trail konusunda Bent's Fort adlı ticaret karakolunda Şayenler ile Arapaholar Beyazlarla dostane ticaret ilişkisi sürdürüyorlardı. Oregon Trail konusunda ise Fort Laramie Antlaşması imzalanmasından sonra barış sağlanmıştı. ABD ile Rocky Dağları'nın kuzeyindeki Ova Kızılderilileri arasında imzalanan antlaşma gereği Oregon Trail boyunca göçmenlerin geçişine ve askerî birliklerin yollar yapıp konuşlanmasına izin veriliyordu.
Pike's Peak Altına Hücumu 1859 yılında Büyük Ovalar'ın merkezini geçen bir ticari can simidi olarak Rocky Dağları'nda Front Range içlerine kadar önemli bir Beyaz nüfusu bölgeye çekmiştir. Homestead Act yasasının geçmesinin ardından ve İç Savaş sonrası kıtalararası demiryollarının yapımı bu barışçıl dengeyi bozmuş, bölgedeki arazilere Beyaz yerleşimcilerin yerleşmeleri Rocky Dağları'nın batısı ile Büyük Ovalar'daki toprak ve kaynakların doğrudan rekabetini doğurmuştur.[16][17] Bu barışı bozan diğer faktörler arasında, 1862–1863 Montana Altına Hücumu ile Lakota toprağı Pahá Sápa'da altın keşfedilmesiyle birlikte 1875–1878 yıllarında altına hücum hareketinin yaşanması gibi diğer nedenler ile Bozeman Trail yolunun açılması, Red Cloud'un Savaşı ve daha sonra Büyük Siyu Savaşı (1876–77) sayılabilir.[18]
Doğu ABD'de olduğu gibi, Beyaz yerleşimci, çiftçi ve madencilerin Batı ABD'de de ovalar ile dağların içlerine doğru genişlemeleri yerli Kızılderililer ile çatışmaların çıkmasını sağlamıştır. Büyük Havza'daki Utelerden Idaho'daki Nimipulara kadar birçok Kızılderili kabilesi Amerikalılarla çatışmıştır. Büyük Ovalar'ın kuzeyindeki Siyular ve Güneybatı ABD'deki Apaçiler kabile topraklarına karşı Amerikalıların mütecaviz hareketlerine karşı en sert direnişi gösteren halklar olmuştur. Maȟpíya Lúta ve Tȟašúŋke Witkó gibi savaş yönetme yeteneği son derece becerikli olan Siyu önderleri savaş hâlinde yüksek hızda davranmışlardır. Siyular, Büyük Ovalar'a nispeten en son gelen Kızılderililerdir ve onlar daha önceleri Büyük Göller Bölgesi'nde yerleşik çiftçilerdi. Masteng denen yabanileşmiş atları yakalayıp binmeyi öğrenmelerinden sonra diğer kabileler gibi Siyular da batıya göç etmiş ve korkulan savaşçılar olmuşlardır. Tarihi olarak Apaçi kabileleri (band) kan davası gibi öldürülen akrabalarının intikamını almak ya da ekonomik çıkar sağlamak için baskınlar yaparlardı. Apaçiler çöl ve kanyonlarda mücadelede çok başarı göstermiş ve ustalaşmışlardı.
Amerikan İç Savaşı sırasında ABD Ordu birimleri Doğu'da savaşmak için çekilmişlerdi ve yerlerine Kaliforniya ve Oregon eyaletlerinin bölgesel hükûmetleri ya da yerel milis güçleri tarafından gönüllü piyade ve süvariler oluşturulmuştu. Oluşturulan bu birimler Doğu ile iletişimi açık bırakarak, New Mexico Toprakları'nı konfederasyon girişimiyle bağlayıp Batı'da birlik içinde tutmak dışında ayrıca Kızılderililerle de savaşmışlardır.
1865 sonrası bütün Kızılderilileri vatandaş olarak genel nüfus içinde asimile etme olarak adlandırılan asimilasyona uğratma ya da barış içinde yaşamak için rezervasyonlara kapatma ulusal politika olarak uygulanmıştır. Baskınlara ve kabilelerarası savaşlara izin verilmediği gibi, rezervasyon dışına kaçan silahlı Kızılderili grupların tekrar rezervasyona kapatılması ordunun sorumluluğundaydı.
18. yüzyılda İspanyol Teksası olarak adlandırılan bölgeye gelen İspanyol yerleşimciler, yöredeki Apaçi, Komançi, Karankava ve diğer yerli Kızılderili kabileleriyle çatışmaya girmiştir. Teksas'a Anglo-Amerikalı yerleşimcilerin çok sayıda yerleşmeleri 1830 larda olmuştur ve bu noktadan itibaren 1870 lerin sonuna kadar bir dizi silahlı çatışma patlak vermiştir. Bu çatışmaların çoğu yerli Komançiler ile göçmen Beyaz Teksaslılar arasında gerçekleşmiştir. Komançilerin masteng atlarını benimseyip yılkıları güçlerinin odağına oturtmaları onları Teksas'taki en güçlü Kızılderili grubu hâline getirmiş ve Teksas-Kızılderili savaşlarında Beyazlara rakip olan en büyük güç durumuna gelmişlerdir.[19]
İlk önemli savaş Komançiler, Kiyovalar, Viçitalar ve Lenapelerden grupların 1836 yılında Fort Parker karakolundaki yerleşimcilere yönelik saldırılarıdır ve bu saldırılar Fort Parker Katliamı olarak bilinir. Baskında öldürülen Beyaz yerleşimcilerin az olmasına rağmen, Cynthia Ann Parker adlı kadının kaçırılması Teksas'ın Anglo-Amerikan yerleşimcileri arasında yaygın öfkeye sebep olmuştur.
Teksas'ta Kızılderilileri imha etmek için onların bağışıklık sistemine yabancı hastalıklara da başvurulmuştur. Örnek olarak, çiçek hastalığı ile enfekte olmuş battaniyelerin Lenapelere Teksas askerleri tarafından verildiğini kanıtlayan belge Kızılderili Soykırım Müzesi'nde sergilenmektedir.[20]
Teksas Cumhuriyeti ilan edilir edilmez Meksika ile savaşta ortaya çıkan egemenlik ve güvenlik sorunları için Teksas hükûmeti başkan Sam Houston idaresinde Komançi ve Kiyovalarla angajman politikası izlemiştir. İronik olarak, Houston Çerokilerle birlikte yaşadığından beri, cumhuriyet ile Meksika arasında Cordova İsyanı olarak bilinen çatışmada Çerokiler Meksika tarafında savaşmışlardır. Houston bu çatışmaları ve isyanı silaha başvurmadan çözmek ister, fakat Çerokiler inanmaz ve cumhuriyete karşı silahlı mücadeleye girişir.[21] Houston'u takip eden Mirabeau B. Lamar yönetimi Kızılderililer konusunda çok farklı ve saldırgan bir politika izlemiştir. Lamar idaresindeki Teksas, Çerokileri batıya tehcir edip Komançi ve Kiyovaları Meksika'ya sınır dışı etme politikası izler. Bu tehcir hareketleri Council House Fight dahil bir dizi çatışmaya yol açmıştır. Teksas milisleri Komançi şeflerini öldürmüş ve sonuçta Great Raid of 1840 ile Plum Creek Muharebesi çıkmıştır.
Lamar yönetimi pahalı ve başarısız Kızılderili politikasıyla bilinir; zira, dört yıllık görev süresince Kızılderililer ile yapılan savaşta harcanan miktar hükûmetin yıllık gelirini aşmıştır. Lamar yönetimini ikinci Houston yönetimi izlemiş ve önceki politikaları sürdürmüştür. Teksas Komançiler dahil bütün kabilelerle antlaşmalar imzalamıştır.
Teksas'ın 1846'da birliğe katılıp Birleşik Devletler eyaleti olmasından sonra, Kızılderililer ile Beyaz yerleşimciler arasındaki mücadele ve çatışmalara federal hükûmet ile Teksas eyaleti de dahil olmuştur. 1856–1858 yılları Teksas sınırında özellikle kötü ve kanlı geçmiş, Komançilerin Comancheria adı verilen yurtluklarına Beyaz yerleşimcilerin doluşması sürmüş ve 1858'de Comancheria'nın kalbine ilk Teksas saldırısı sözde Antelope Hills keşif gezisi adı altında Little Robe Creek Muharebesi'nde yapılmıştır. Bu muharebe Komançilerin ana topraklarında maruz kaldıkları en sert çatışma olmuş, kendi topraklarında yaşayamaz halk durumuna düşmüşlerdir.
Kızılderililer ile Teksaslı yerleşimciler arasındaki muharebeler 1860 yılında da sürmüş ve Pease River Muharebesi'nde Kızılderili kampı Teksas milisleri tarafından yok edilmiştir. Teksaslılar muharebenin sonunda Kızılderili tutsaklar arasında bulunun bir kişinin 1836'da küçük bir kız iken kaçırılan Beyaz yerleşimci Cynthia Ann Parker olduğunu öğrenmişlerdir. Cynthia, Parker'ların yanına geri döner, fakat oğlu Quanah Parker dahil çocuklarını özler. Quanah, Komançi şefi Peta Nocona ile Cynthia'nın oğludur ve Birinci Adobe Walls Muharebesi'ne katılmıştır. Quahadi Komançilerinin şefi olan Quanah Parker, sonunda federal hükûmetin ezici gücüne teslim olmuş ve 1875 yılında Oklahoma'nın güneybatısındaki bir rezervasyona kapatılmıştır.
1846 Oregon Antlaşması sonrasında bir dizi savaş olmuş ve Oregon Toprakları ile Washington Toprakları oluşturulmuştur. Çatışmaların sebepleri arasında Pasifik Kuzeybatısı'na ani ve yoğun beyaz yerleşimcilerin doluşması ve altına hücum hareketleridir. Cascade Sıradağı'ndan Rocky Dağları'na kadar uzanan bölgede çıkan Kayuse Savaşı'nı 1847 yılındaki Whitman Katliamı tetiklemiştir. Kayuseler 1855'te yenilgiye uğratılmış, fakat çatışmalar bitmeyip 1855–1858 yıllarında Yakima Savaşı adı altında devam etmiştir. Yakima Savaşı'nı tetikleyen sebeplerden biri Washington toprakları'nın kurulması ve onun ilk valisi olan Isaac Stevens'ın Kızılderili rezervasyonlarını kuracak olan antlaşmaları kabilelere imzalatmak istemesidir. Yakama (eskiden: Yakima) Ulusu 1855 yılında Walla Walla Council sırasında antlaşmalardan birini imzalamış ve kurulan Yakama Indian Reservation adlı rezervasyona bütün Yakamalar kapatılmıştır. Antlaşmalar yerli halklar tarafından çok kötü görüldüğü için düşmanlıkların yoğunlaşmasına da zemin hazırlamıştır. Fort Colville yakınlarında altın bulunmasıyla birlikte Naches Pass'tan Yakama (Yakima) topraklarına doluşan Beyaz madencilerle yerliler arasında çatışmalar hızlanmıştır. Savaş Cascade'lerin batısında Puget Sound bölgesi'ne yayıldığı için ABD Ordusunun Yakamaları yenmesi birkaç yıl sürmüştür. 1855–1856 Puget Sound Savaşı'nın kısmen Yakima Savaşı kısmen de arazi devir antlaşmaları yapmaları için kabileleri zorlayıp sindirme hareketleri tetiklemiştir. 1855 yılında imzalanan Medicine Creek Antlaşması ile yerli Nisqually ve Puallup kabileleri verimsiz ufak rezervasyona kapatılmışlardır. White Nehri vadisinde Naches Pass yolu boyunca Nisqually ve Yakama topraklarında çatışmalar patlak vermiştir. Büyüklüğü sınırlı olmasına rağmen toprak kaybı ve yaşam standartlarının çok düşmesi açısından Puget Sound Savaşı 1856 Seattle Muharebesi ile bağlantılı olarak anılmaktadır ve savaşın merkezindeki figür Nisqually reisi Chief Leschi'dir.[22]
Çatışmalar 1858'de Cascade'lerin doğu tarafında yayılmıştır. Yakima Savaşı'nın bu ikinci kısmı Coeur d'Alene Savaşı olarak bilinir. Yakamalar, Paluslar, Spokanlar ve Coeur d'Alene kabileleri 1858 yılında Four Lakes Muharebesi'nde yenildiler.[22]
Oregon'un güneybatısında Rogue River kabileleri ile Amerikan yerleşimciler arasında gerginlik ve çatışmalar yaşanmıştır. Yaklaşık 1850'de başlayan çatışmalar tırmanarak 1855–1856 yıllarında Rogue River Savaşları'na dönüşmüştür. Kaliforniya Altına Hücumu insanların büyük sayıda Rogue Nehri Vadisi'ne doluşmasını sağlamıştır.
Altın keşfedilmesinin ardından bölgeye doluşan madencilerle yerli Kızılderililer arasında çatışmalar devam etmiştir. 1858 yılından başlayan Britanya Kolumbiyası'ndaki Fraser Canyon Altına Hücumu sırasında Washington, Oregon ve Kaliforniya'dan gelen birçok madenci bölgeye akın etmiş ve bunun sonucunda Fraser Canyon Savaşı çıkmıştır. Bu çatışmalar şimdiki Kanada sınırları içinde olmuştur, fakat çatışmalara katılan milisler çoğunlukla Amerikalılardan oluşuyordu. 1860 larda Idaho ve Oregon'da altın keşfedilmesiyle birlikte, benzer çatışmalar baş göstermiş, 1863'te Bear Nehri Katliamı ve 1864 yılından 1868 yılına kadar da Snake Savaşı yaşanmıştır.
1870 lerin sonlarında diğer bir çatışmalar silsilesi de Oregon ve Idaho'da başlayıp doğuda Wyoming ve Montana'ya uzanmıştır. 1877 yılındaki Nimipu Savaşı'nda Şef Joseph önderliğindeki 800 Nimipu (Nez Perce) savaşçısı üç aylık bir direniş göstermişlerdir. Pasifik Kuzeybatısı'ndaki diğer savaşlar gibi Nimipu Savaşı'nın da ana sebebi Idaho'daki altına hücum hareketinde topraklarına doluşan madenci ve yerleşimcilerdir. Nimipular 1863'te antlaşma yapmaya zorlandılar ve Idaho'da kurulan daha küçük bir rezervasyon arazisine kapatıldılar, fakat bu rezervasyona geleneksel toprakları olan Wallowa Vadisi dahil edilmemiştir. Banok Savaşı da benzer sebeplerle ertesi yıl patlak vermiştir. 1879 yılındaki Sheepeater Kızılderili Savaşı bölgede çıkan son savaş olmuştur.
1853'te Gadsden Purchase ile 1848'de Meksika Amerika Savaşı'nın sonunda Meksika'dan Alta California ile Santa Fe de Nuevo México bölgelerinin ABD'ye geçmesiyle birlikte, 1846 yılından 1895 yılına kadar bölgedeki yerli Kızılderililer ile çatışmalar yaşanmıştır. İlk çatışma New Mexico Toprakları ile Kaliforniya'da yaşanmış, Kaliforniya Alına Hücumu sırasında ve sonrasında ise Utah Toprakları'na sıçramıştır.
Güneybatı Kızılderili kabileleri ABD bölgeyi Meksika'dan 1848 ve 1853 yıllarında satın alan kadar asırlarca birbirleriyle hem savaş hem ticaret yapmışlardır. Pueblo olmayan kabilelerle ABD arasında yapılan bu savaşlar esasen satın alınmadan önce Meksika-İspanyol yerleşimcilerle yapılan savaşların bir devamıdır. Navaho ve Apaçi çatışmaları en iyi bilinenleridir. Bölgedeki son en büyük askerî harekât 5.000 Amerikan askerinin katıldığı ve Apaçi önderi Geronimo'nun 24 savaşçı, kadın ve çocuklarıyla kendi kabilesinin 1886'da teslim olmasıyla sonuçlanmıştır.
Rocky Dağları'nın batısında küçük ABD garnizonu olduğundan, Kaliforniya Altına Hücumu sırasında ekonomik ve siyasi etkilerle, Kızılderililer ile çatışmaya girenler daha çok madenciler, yerleşimciler ve Kaliforniya Milisleridir. Daha sonra, Amerikan İç Savaşı sırasında Kaliforniya ve Oregon gönüllüleri yerlerini Rocky Dağları'nın batısındaki federal birliklere bırakmış ve Kaliforniya, Nevada, Oregon, Idaho, Utah, New Mexico ve Arizona topraklarında Kızılderililerle birçok çatışma yaşanmıştır. İç Savaş sonrasında Kaliforniya çoğunlukla pasifize edilmiş olsa da, gönüllüler ve federal birlikler Mohave Çölü'nün ücra köşelerindeki kabilelerle çatışmaya girmişler ve eyaletin kuzeydoğusunda Snake ile Modoc savaşları on yıl boyunca sürmüştür.
Büyük Havza kabileleri yani Büyük Havza Kızılderililerinin çoğu Şoşonilerden oluşur ve bunlar Oregon ve California Trail yolları ile Utah'a Mormon göçünden ciddi olarak etkilenmişlerdir. Şoşoniler ile Beyazlar arasında Lewis ve Clark keşif gezisiyle başlayan karşılaşma genellikle Amerikan ve Britanyalı kürk tüccarlarıyla dostane ilişkiler hâlinde sürmüştür. İlk başta dostane olan bu ilişkiler yeni yolların açılıp topraklarındaki yaşantıları bozulmaya başlayınca ve göçmenlerin sayısı da artınca değişmeye başlamıştır. Gezginler genellikle Kızılderililerle kötü karşılaşmış, onlar atları ve sığırları çalmakla suçlanmıştır.
Utah'ta verimli ve sulak vadilere yerleşen Mormon yerleşimciler yerli Kızılderilileri daha verimsiz arazilere itmiş, besledikleri sığırlar Şoşonilerin geleneksel besin kaynakları olan bitkileri tüketmiştir. Yerli Kızılderili toprakları kullanan Mormonlar, bu tüketim karşılığında Şoşoni ya da Utelerin istedikleri yiyecek yardımında isteksiz davranmışlardır. Ancak ilişkileri düzgün olmadığı gibi, Kızılderililer agresif ve zorlu çıkmışlar, Mormonların Kilise liderleri bu yiyecek yardımını külfetli bulmuşlardı. Federal hükûmetin ise Büyük Havza'da biraz varlığı vardı ve durumun iyileştirilmesi için fazla çaba göstermemiştir.
Geleneksel yaşam tarzları altüst olan ve göçmenlerden çok zarar gören Kızılderililer bu haksızlıklara misilleme olarak yol boyunca gezginlere ve Mormonlara saldırılar düzenlemişlerdir. Disiplinsiz Kaliforniya milislerinin gezgin ve Mormonların şikayetlerini İç Savaş sırasında Bear Nehri Katliamı olarak cevaplamıştır.[23] Katliamın ardından bir dizi antlaşmalarla Şoşoni kabileleri barış vaadiyle rezervasyonlara kapatılmışlardır. Kızılderililerin arazi tapu sicillerinin çoğu bu antlaşmalarla ellerinden alınmıştır.[24][25]
Front Range ve Platte vadisindeki Kızılderili kabileleri ile Pike's Peak altına hücumunda madenci ve yerleşimcilerle olan ilişkiler başlangıçta dostça olmuştur.[26][27] Daha sonra çıkan çatışmaları çözmek için müzakereler yoluyla imzalanan Fort Wise Antlaşması gereği Colorado'nun güneydoğusunda konuşlandırılan bir Kızılderili rezervasyonuna kapatılma fikri savaşçı kabileler tarafından, özellikle de Şayenlerin savaşçı topluluğu olan Köpek Askerler (Hotamétaneo'o) tarafından kabul edilmemiştir. 1860 ların başında tırmanan gerginlik Colorado Savaşı ile Sand Creek Katliamı'nda doruğa ulaşmış, Colorado gönüllüleri huzurlu Şayen köyünü basmış ve çoluk çocuk yüzden fazla kişiyi katletmiştir.[28]
Colorado ve Kansas ovalarındaki yerleşimciler ile Kızılderililer arasındaki barışçıl ilişkilere sadakatle devam edilmiş, fakat Kızılderililerin tehcir edilmesi fikri Colorado yerleşimcileri arasında giderek büyümüştür. Platte Vadisi ve Denver'in doğusundaki alanlarda meydana gelen birkaç küçük olayda olduğu gibi, 1862 Dakota Savaşı sırasında sivillere yönelik saldırıların vahşeti bu duygulara katkı yapmıştır. Düzenli ordu birlikleri Amerikan İç Savaşı'nda geri çekilince yerlerini genellikle Kızılderilileri yok etmeyi tercih eden kaba insanlardan oluşan Colorado Gönüllüleri doldurmuştur. Colorado Gönüllüleri, Colorado valisi John Evans'ın emri altında ve John Chivington ile George L. Shoup komutasında savaşmışlardır. Bütün Kızılderilileri yok edilmesi gereken yaratıklar olarak gören ve bunu politika olarak da benimseyen Colorado Gönüllüleri'nin bu fikirleri kısa bir süre içinde Colorado ve Kansas ovalarını tutuşturan ve istekleri doğrultusunda ilerleyen Colorado Savaşı'na dönüşmüştür.[29]
Kansas'ta ilerleyen yerleşimler ile Julesburg[30][31] gibi South Platte boyunca yer alan istasyonlara ve Smoky Hill Trail yolundakilere karşı Denver'in doğusunda izole topraklarındaki Ova Kızılderililerinin baskınlarına karşı, Colorado ve Kansas'taki yerleşimcilerin Kızılderililerin canice bir tutumla imha edilmesi yönünde çağrılar yükselmiştir.[32] Aynı şekilde, vahşice misilleme yapan Köpek Askerler denen Şayen grubu gibi, Colorado Gönüllüleri de Sand Creek Katliamı'nda vahşet gösterisi yapmışlardır.
İngilizce eski ve popüler metinlerde yaygın biçimde 1862 Siyu Ayaklanmaları (Sioux Uprising of 1862) olarak bilinen 1862 Dakota Savaşı ABD ile Siyular arasındaki ilk büyük silahlı çatışmadır. Minnesota'da çoğunlukla Thaóyate Dúta önderliğinde süren savaştan altı hafta sonra yapılan kesinleşmiş kayıtlara göre 500 kadar Amerikan askeri ve yerleşimcinin çatışmada öldüğü yer almaktadır. Savaş ya da ayaklanmada öldürülen Siyuların sayısı çoğunlukla belgelenmemiştir, fakat savaş sonrasında 303 Siyunun ABD askeri mahkemeleri tarafından cinayet ve tecavüz suçlamasıyla ölüme mahkûm edilmişlerdir. Ölüm cezalarının çoğu başkan Abraham Lincoln tarafından geri çevrilse de, 26 Aralık 1862 günü Mankato, Minnesota'da 38 Dakota Siyusu asılarak idam edilmiştir ve bu idam günümüzde bile ABD tarihinin en büyük toplu idam infazıdır.[33]
Siyuların Dakota Toprakları'ından (Dakota Territory) tehcir edilmesinden sonra, Lakotalardan bazı mülteci ve savaşçılar günümüzdeki Kuzey Dakota'da kendi yollarını yapmışlardır. Birleşik Siyu (Lakota ve Dakota) kuvvetleriyle Minnesota alayları arasındaki muharebeler albay Henry Hastings Sibley'in Dakota Toprakları'ndaki Siyuları takibiyle devam etmiştir. Sibley'in ordusu Lakota ve Dakotaları 1863 yılında yapılan üç büyük muharebede yenmiştir: 26 Temmuz 1863 tarihinde Dead Buffalo Lake Muharebesi, 28 Temmuz 1863 tarihinde Stony Lake Muharebesi ve 3 Eylül 1863 tarihinde Whitestone Hill Muharebesi. Bunun üzerine Siyular daha geriye çekilirler, fakat ABD ordusuyla 1864 yılında yine karşı karşıya gelirler; general Alfred Sully komutasındaki ordu Fort Pierre, Güney Dakota yakınlarında 28 Temmuz 1864 tarihinde çıkan Killdeer Mountain Muharebesi'nde Siyuları yine yenmiştir.
Kızılderililerin Beyaz yerleşimcilere karşı saldırılarının misillemesi olarak, 29 Kasım 1864 tarihinde Colorado'nun güneydoğusunda Sand Creek bölgesindeki Şayenlerin ve Arapahoların yerleşim kampına Colorado eyalet milisleri saldırmıştır. Amirlerinden aldıkları hiç esir almama emri gereği, kamptaki Kızılderililere öldürmek üzere saldıran milisler, 200 kadar yerliyi öldürmüş ya da sakatlamıştır ve bunların üçte ikisi kadın ve çocuklardır[34] ve bunların kafa derileri yüzülerek savaş hatırası (trofesi) olarak alınmıştır.[35] ABD Hükûmeti Sand Creek yöresindeki Kızılderililere topraklarında güvenli olacakları yolunda güvence vermesine rağmen, Beyaz yerleşimcilerin anti-Kızılderili duyguları en üst seviyeye çıkmıştı.
Katliamın ardından ölmeyip kurtulan ya da sakat kalan Kızılderililer, Şayenlerin Smokey Hill ve Republican Nehirleri'ndeki kamplarına katılmışlardır. Burada, dumanla haberleşme yoluyla diğer Siyu, Şayen ve Arapaho kamplarına savaş çağrısı yapılmış ve 1865 Ocak ayında da çağrıya uyup gelen Kızılderililer tarafından Julesburg'daki istasyon ve ticaret karakoluna saldırı düzenlenmiştir. Bu başarılı saldırıyı, Şubat başlarında hem South Platte hem de Julesberg'in doğu ve batısındaki çok sayıda noktaya yapılan baskınlar izlemiş ve birçok Beyaz öldürülüp malları ganimet olarak dağıtılmıştır. Toplanan Kızılderililer daha sonra Nebraska'nın kuzeyindeki Black Hills ve Powder River yörelerine taşınmıştır.[36][37]
1865 bahar aylarında Siyular, Kuzey Şayenleri ve Kuzey Arapahoları birlikte hareket ederek Sand Creek Katliamı'ndan sonra kuzeye gelen savaşçılarla birlikte Nebraska'da Kuzey Platte Nehri boyunca Oregon Trail yolunda baskınlara devam edilmiştir. 1865 Temmuz ayında ise bugünkü Casper, Wyoming 'de bulunan Kuzey Platte Nehri üzerindeki köprüde konuşlanan ABD askerlerine saldırılmıştır ve bu savaş Platte Bridge Muharebesi olarak geçmiştir.[38][39]
Amerikan İç Savaşı'ndan sonra bütün ABD Kızılderilileri istemeyerek de olsa rezervasyon adı verilen sınırlı kamp benzeri özel toplama yerleşimlere kapatılmıştır ve ordunun bundan sonraki görevi Kızılderilileri bu rezervasyonlarda tutmaktır. Bu rezervasyonların kontrolü İçişleri Bakanlığı'ndadır. Büyük Ovalar'ın kontrolü ise Ordu'nun Department of the Missouri adlı bölümüne geçmiştir ve bu kontrol edilen idarî alan 1,000,000 mi.2 olup Mississippi Nehri ile Rocky Dağları arasındaki bütün araziyi kapsar. Tümgeneral Winfield S. Hancock tarafından 1866 yılında açılan Missouri departmanı, onun yaptığı kampanyayı yanlış ele almış, Siyu ve Şayenlerin baskınları sonucu istasyonları yakılıp çalışanları öldürülmüştür. Ayrıca, dışarıda birçok yerleşimci tecavüze uğramış, öldürülmüş ve kaçırılmıştır.[40] Valilerden gelen baskılar üzerine, komutanlık general Ulysses Grant'tan Philip Sheridan'a geçmiştir. Eylül 1866'da Teksas'taki Fort Martin Scott karakoluna giden Sheridan Kızılderili baskınlarını durdurmak için burada üç ay kalmıştır.[41] Kızılderililere önyargılı yaklaşan ve yaşamı boyunca onları büyük bir düşman olarak gördüğü bilinen general Philip Sheridan, Kızılderililere olan yaklaşımını Only good Indian is a dead Indian («En iyi Kızılderili, ölü Kızılderilidir») olarak ifade etmiş ve bu söz daha sonra deyimleşerek yayılmış, kendisi reddetse de onun siyasi muhalifleri bu sözünden dolayı eleştirmişlerdir.[42]
Ağustos 1867'de Department of the Missouri bölümünün yönetimi Grant'tan Sheridan'a geçmiş ve Büyük Ovaları sakinleştirmesi istenmiştir. Emrindeki askerlerden ayrıca, eyalet milisleriyle de desteklenen ordusu gerçek bir etkiye sahip olmak için çok ince yayılım göstermiştir. Sheridan'ın her zamanki stratejisi Kızılderililerin kışlık erzakları korumak için bir araya geldiği kış mevsiminde saldırmaktır. 1868–69 Kış Kampanyası olarak Şayen, Kayova ve Komançi kabilelerine kışın ilk çeyreğinde saldırıp, erzak ve hayvanlarına el koyup zorla rezervasyonlara kapatmıştır.[43] Bu kampanyanın bir parçası olarak 1868 yılında yarbay George Armstrong Custer ve 7. Süvari Washita Nehri Muharebesi 'nde Şayen reisi Black Kettle'ın kampına saldırıp çoluk çocuk dahil herkesi katletmiştir. 23 Ocak 1870 tarihindeki Marias Katliamı emri de bizzat Sheridan tarafından verilmiştir ve bu katliamda masum Karaayakların kampı kış sabahı askerlerce basılmış ve çoğu kadın ve çocuk 173 Kızılderili katledilmiştir.[44]
1875'te Dakota'daki altına hücum sırasında Beyazların Lakota Siyularının topraklarındaki Black Hills (Lakotaca Pahá Sápa) bölgesine doluşması üzerine Siyu savaşlarının son serisi olan Büyük Siyu Savaşı (1876–77) patlak vermiştir. ABD Ordusu altın aramaya gelen bu beyaz madencileri Lakota avlakları dışında tutmamış, Lakota Siyularının antlaşmalardan doğan hakları gereği mütecaviz madencilere henüz saldırmadan ordu hemen harekete geçmiştir. 1876'da, birkaç kararsız karşılaşmadan sonra, General George Custer Lakotaların ana kampını ve onların müttefiklerini Little Bighorn Muharebesi yapılan alanda bulmuştur. Custer ve adamları geçmişte birçok Kızılderili öldürmüş olduklarından çok deneyimli ve avantajlı durumda idiler ve ana gövdeden ayrılırlar. Fakat Çılgın At ve Oturan Boğa liderliğindeki Kızılderililer Custer ve adamlarını yenilgiye uğratırlar. Custer ve adamlarının bu yenilgisi batı Kızılderili savaş tarihinin en popüler bölümüdür ve bu savaş Anheuser-Busch adlı Amerikan bira şirketinin reklamlarıyla kışkırtılmıştır. Bu girişimci bira şirketinin Custer's Last Fight («Custer'ın Son Dövüşü») adlı dramatik baskı resimleri reklam olarak Vahşi Batı'nın saloon'larında asılmıştı.[45][46]
Daha sonra 1890 yılında Güney Dakota'daki Wounded Knee Kızılderili rezervasyonunda Kuzey Lakotalarının Hayalet Dansı âyini yayılınca bunu bastırmak için ABD Ordusu harekete geçer. 29 Aralık günü saldıran ordu çoğu yaşlı erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 300 kadar Kızılderiliyi katleder ve bu katliam Wounded Knee Katliamı olarak bilinir. Saldırıda ölen 25 ABD askeri dost ateşi sonucu ölmüşlerdir, zira Kızılderililer silahsız idiler. Bundan çok önceleri Büyük Ovalar'daki Ova Kızılderililerinin temel geçim kaynağı olan Amerika bizonu Beyazlar tarafından bilinçli bir şekilde avlanıp soyu 1880 lerde neredeyse tamamen tüketilmişti.
Kızılderili savaşları ABD tarih kitaplarında uzun süre genelde ABD askerî tarihinin küçük parçası olarak ve Amerikalıların beyaz bakış açısıyla sunulmuştur ve sunulmaya da devam edilmektedir. Fakat, 1970 sonrası genç tarihçiler bu savaşları Kızılderililerin bakış açısıyla da yorumlamışlar, savaşlardaki ABD hükûmetlerinin hatalarını ve savaşın Kızılderililer ve kültürleri üzerindeki yıkıcı etkilerini de vurgulamaya başlamışlardır. Bu konuda geleneksel Amerikancı bakış açısından çok farklı olan eserler içinde en popüler olanı Dee Brown'ın Wounded Knee Katliamı'ndan ilhâm aldığı Kalbimi Oraya Gömün (Bury My Heart at Wounded Knee 1970) adlı Kızılderili tarih çalışmasıdır. Akademik tarih çalışmaları arasında ise Francis Jennings'in Invasion of America: Indians, Colonialism, and the Cant of Conquest (New York: Norton, 1975) sayılabilir.[49]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.