Loading AI tools
Pakistanlı tutuklu Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Halid Şeyh Muhammed (Arapça: خالد شيخ محمد; d. 1 Mart 1964 veya 14 Nisan 1965), arasında sivillere yönelik saldırıların da bulunduğu çeşitli eylemler sebebiyle terörizm suçlamasıyla Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı Guantanamo Kampı'nda tutulan Pakistanlı tutukludur. El-Kaide'nin üst düzey yöneticilerinden biri olup, 1999 ile 2001 yılları arasında örgütün propaganda faaliyetlerinin başındaki isimdi. 9/11 Komisyonu Raporu'nda "11 Eylül saldırılarının baş mimarı" olarak tanımlanmış, kendisi de ifadesinde saldırıların tüm sorumluluğunu üstlenmiştir. Şu anda saldırılarla bağlantısı olduğu öne sürülen beş kişiyle birlikte, ölüm cezası istemiyle yargılanmaktadır.
Halid Şeyh Muhammed | |
---|---|
Doğum | 1 Mart 1964 Belucistan, Pakistan veya Kuveyt | veya 14 Nisan 1965
Tutuklanma | 29 Şubat veya 1 Mart 2003 Ravalpindi, Pakistan Servislerarası İstihbarat (bazı kaynaklar ve açıklamalar CIA ve FBI ekiplerinin de katıldığını öne sürülmektedir) |
Vatandaşlık | Bosna-Hersek, Pakistan ve Kuveyt |
Tutulduğu yer | Guantanamo Kampı |
ISN | 10024 |
Suçlama(lar) | Komplo kurmak, sivillere saldırmak, kamu malına saldırmak, kasıtlı olarak adam yaralamak, savaş hukukuna aykırı cinayet işlemek, savaş hukukuna aykırı olacak şekilde mülke zarar vermek, hava veya deniz taşıtı kaçırmak, terörizm ve terörizme malzeme desteği sağlamak |
Durumu | Dava sürmekte |
Amerika Birleşik Devletleri federal hükûmeti tarafından hazırlanan ve Nisan 2011'de WikiLeaks tarafından sızdırılan 8 Aralık 2006 tarihli bir rapora göre 14 Nisan 1965 tarihinde Pakistan'ın Belucistan eyaletinde doğdu.[1] Bazı kaynaklar ise 1964 veya 1965 tarihinde Kuveyt'te, Belucistan kökenli bir aileden doğduğunu belirtmektedir.[2][3] İlgili raporda Pakistanlı olan Halid Şeyh Muhammed'in Kuveyt'te yetiştiği, Kuveyt hükûmetine bağlı bir lisede eğitim gördüğü ve ülkedeki basın-yayın kuruluşlarında Müslüman Kardeşler ile ilgili çıkan haberlerden etkilenerek 11-12 yaşlarında cihada katılmak istediği belirtilmektedir.[1] Rapora göre, Afganistan'daki mücahitlerin lideri Abdül Resul Seyyaf'ın 1982 yılında yaptığı konuşmasından bir süre sonra, 16 yaşında Müslüman Kardeşler'e katıldı.[1] 1983 yılında liseden mezun oldu ve Amerika Birleşik Devletleri'ne hareket ederek, Kuzey Karolina eyaletindeki Murfreesboro kasabasında bulunan Chowan Üniversitesi'ne girdi.[1] Bir süre sonra Kuzey Karolina Tarım ve Teknik Eyalet Üniversitesi'ne geçti ve 1986'da makine mühendisliğinden Bachelor of Science unvanıyla mezun oldu.[1] Mezun olmasının ardından, vize süresinin dolmasıyla birlikte Pakistan'ın Peşaver şehrine gitti.[1]
Şiddete dayalı cihadı desteklemediği için Müslüman Kardeşler'den ayrılmak zorunda olduğu belirtilen Amerika Birleşik Devletleri federal hükûmetine ait rapora göre Afganistan'a geçerek Sovyetler Birliği'ne karşı girişilen savaşta, kardeşleri Zahid ve Abid ile birlikte mücahitlere katıldı.[1] Abdullah Azzam tarafından yönetilen Seda eğitim kampına katıldığını belirten Halid Şeyh Muhammed, buradaki eğitimini 1987'de tamamlamasının ardından Seyyaf'ın liderliğini üstlendiği Afganistan İslami Dava Örgütü tarafından yayımlanan el-Bünyan el-Mersus adlı dergide çalıştı.[1] 1987 yılının sonları ve 1988 yılının başlarında Japonya merkezli Maruzen adlı şirket adına hidrolik mühendisi olarak Japonya'da çalışmasından yaklaşık bir ay sonra Afganistan'a dönerek mağara ve siper kazımı, bozuk hidrolik kazıcıların tamiri gibi görevleri üstlendi.[1] Dört ay kadar sonra kardeşi Abid ile birlikte Pakistan'a gitti.[1]
Peşaver'deki bir okulda öğretmenlik yapan Halid Şeyh Muhammed, kendi ifadesine göre 1991 yılında okula destek amacıyla Afganistan'da bulunan Seyyaf'a düzenlediği seyahat sonucunda kendisinden maddî destek aldı.[1] 1992'de, Pencap Üniversitesi'nden İslam kültürü ve tarihi dalında yüksek lisans yaptı.[1] Ertesi yıl Katar Elektrik ve Su Bakanlığında proje mühendisi olarak işe başlarken, yıl içerisinde evlendi ve ailesini Katar'a yerleştirdi.[1]
Katar hükûmetindeki görevini 1996 yılı başlarına kadar sürdürürken, mesleği gereği çeşitli ülkelerde bulundu.[1] Ocak 2009'da, Bosna-Hersek'te yayınlanan Fokus gazetesindeki bir haberde, ülkenin istihbarat birimlerinde çalışan bir görevlinin yaptığı açıklamaya göre Halid Şeyh Muhammed, Bosna Savaşı sırasında, Eylül 1995'te yardım gönüllüsü olarak Bosna-Hersek'e hareket etmiş ve Müslüman Kardeşler'e bağlı bir yardım kuruluşunda gönüllü olarak çalışmıştı.[4] Habere göre Kasım ayında kendisine Bosna-Hersek vatandaşlığı verilirken savaş döneminde yetkililerin Halid Şeyh Muhammed'in ülkede olduğundan haberdardı ve kendisine verilen vatandaşlık devlet sırrı olarak saklanmaktaydı.[4] 1996 yılı başlarında, 1993 Dünya Ticaret Merkezi saldırısıyla ilişkisi olduğu gerekçesiyle kendisini arayan Amerika Birleşik Devletleri yetkililerinden kaçarak tekrar Pakistan'a gitti.[1]
Önce Pakistan'ın Karaçi şehrine, sonrasında ise Afganistan'a gitti ve Usame bin Ladin'in liderliğindeki el-Kaide'ye katıldı.[1] 1999'da Kandehar'a geçerek el-Kaide'ye medya ve teknik yönden destek sağladı.[1] 2000 yılı sonlarında, el-Kaide'nin Kandehar'daki medya komitesinin başına geçti.[1]
Pakistanlı yetkililer tarafından 1 Mart 2003 günü yapılan açıklamayla Halid Şeyh Muhammed'in gün içerisinde Pakistan'ın Ravalpindi şehrinde gerçekleştirilen bir operasyon sonucu yakalandığı bildirildi.[5][6] Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada Muhammed'in ABD ve Pakistan kuvvetlerinin birlikte yürüttüğü bir operasyon sonrasında yakalandığı belirtilirken, Pakistan tarafı operasyonda yalnızca Servislerarası İstihbarat (ISI) birimlerinin yer aldığını belirtmişti.[6] Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref ülkede az sayıda FBI ajanının bulunduğu ve bu ajanların yalnızca istihbarat bilgisi sağladığını açıklarken, Pakistanlı bazı yetkililer FBI ajanlarının ülkedeki önemli teröristlere düzenlenen operasyonların çoğunda FBI ajanlarının yer aldığını belirtmekteydi.[7] 9/11 Komisyonu Başkanı Tom Kean ile Yardımcı Başkanı Lee H. Hamilton'ın 2006'da yayınlanan kitabında Muhammed'in Karaçi'deki dairesine CIA, FBI ve Pakistan güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan bir operasyon sonucunda yakalandığı yazarken;[8] Pervez Müşerref'in 2006'da yayınlanan anılarına göre 29 Şubat günü yakalanan Muhammed üç gün boyunca Pakistanlı yetkililer tarafından tutulmuş, sorgulanmış ve işlerine yarayacak gerekli bilgilerin elde edilmesinin ardından Amerika Birleşik Devletleri hükûmetine teslim edilmişti.[9] Pakistanlı yetkililer tarafından Muhammed'in yakalandığı belirtilen Ravalpindi'de evde yaşayan diğer kişiler ise baskın yapıldığı sırada Muhammed'in evde olmadığını ve başka bir yerde yapılan bir baskın sırasında kendisinin yakalanmış olabileceğini ifade etmişti.[10][11]
Tutuklanmasının ardından iki gün Pakistan'da tutulan Muhammed, sonradan Afganistan'daki bir CIA gizli hapishanesinde sorgulandı.[12] Mayıs 2004'te hazırlanan ve Ağustos 2009'da kamuoyuna açıklanan CIA'in sorgu ve gözaltı uygulamalarıyla ilgili raporuna göre Muhammed'e yapılan sorgulamalar sırasında CIA adına çalışan "tecrübeli bir sorgulayıcının" CIA genel müfettişine "sorgulayıcıların Halid Şeyh Muhammed'i, Amerika Birleşik Devletleri'nde herhangi bir şey olursa çocuklarını öldüreceği" tehdidinde bulunduğunu belirtmekteydi.[13] Ron Suskind'in 2006 tarihli kitabında yer alan ve olay hakkında bilgisi olan bir CIA yöneticisinin ifadesine göre Muhammed bu tehdide "peki, daha iyi bir yerde Allah'a kavuşacaklar" şeklinde bir tepki vermişti.[14] Üç gün Pakistan'da sorgulanmasının ardından Polonya'da bulunan gizli bir CIA hapishanesine nakledildi.[15][16] Polonya'da kendisinin tutulduğu yer daha sonraları Stare Kiejkuty olarak tespit edilmişti.[17]
2006'da Uluslararası Kızılhaç Komitesi yetkililerine yaptığı açıklamaya göre eşofman giymiş, gözleri bağlanmış, başına bir başlık geçirilmiş, ses geçirmeyen kulaklık takılmış ve uçak yolculuğu sırasında sandalyeye oturtularak el ve ayak bileklerinden sandalyeye kelepçelenmişti.[15] Yine belirttiğine göre çıplak bir şekilde tahta duvarlı küçük bir hücreye konulmuş ve kendisini sorgulayan kişi tarafından sorgulayıcı, doktor ve psikolog tarafından 24 saat boyunca kameralarla izlendiği belirtilmişti.[17] Burada kendisine "65 yaşın üzerinde, tamamı güçlü ve iyi eğitimli üç tecrübeli CIA ajanı önderliğinde, en sıkı sorgulama teknikleri"nin uygulandığını ve sorgulayıcıların kendisine "Washington'dan yeşil ışık" aldığını ve kendisini "zor zamanlar"ın beklediğini söylediğini ifade etti.[15] Sorgulayıcıların kendisini hiçbir zaman öldürmekle tehdit etmediğini de söyleyen Muhammed, yaklaşık bir ay boyunca elleri başının üstünde, ayakları ise yere kelepçeli bir şekilde ayakta durduğunu belirtmiş, uyuyakaldığında ise vücudunun tüm yükünün el bileklerine kaldığını ve bu yüzden açık yaralar oluştuğunu söylemişti.[15] Sorgulanmasının farklı bir odada, bazen bir kadın eşliğinde gerçekleştirildiğini, sorgulayıcılarla iş birliği yapmadığı takdirde yüzüne ve vücuduna vurulduğunu, dövüldüğü sırada kendisine soğuk su fırlatıldığını da dile getirmişti.[15] Yine kendi söylemine göre ilk bir ay boyunca hücresinde bir kova bulunmakta ve kendi isteği sonrasında tuvalet ihtiyacını bu kovaya gidermekteydi.[15] Yalnızca iki kez "iş birliği yaptığı" gerekçesiyle kendisine yemek verilmiş ve günde birkaç kez Ensure ile beslenmiş, içmeyi reddettiği durumlarda da kendisine zorla içirilmekteydi.[15] Uluslararası Kızılhaç Komitesi yetkilileriyle olan görüşmesinde "sorgulayıcıların duymak istediklerini söyleyip onları tatmin etmek için" birçok yanlış söylemde bulunduğunu belirtirken,[15] 2008'de Vanity Fair'de yayınlanan bir röportajda eski bir üst düzey CIA görevlisi "Muhammed'in bize verdiği bilgilerin yüze 90'ı saçmalıktı" derken, Pentagon'da çalışan eski bir analizci de "Halid Şeyh Muhammed bize herhangi bir eyleme geçirilebilir istihbarat sunmadı. Yalnızca bize ne kadar aptal olduğumuzu söylemeye çalışıyordu." açıklamasında bulunmuştu.[18]
Polonya'da tutulduğu sırada Muhammed'e, uluslararası hukukun işkence olarak sınıflandırdığı waterboarding adı verilen ve boğulma hissiyatı veren bir sorgulama tekniğinin de aralarında bulunduğu "geliştirilmiş sorgulama teknikleri" uygulandı. Konuyla ilgili olarak Muhammed Uluslararası Kızılhaç Komitesi yetkililerine "Dikey pozisyona getirilebilen özel bir yatağa bağlandım. Başıma bir bez örtüldü ve nefes alamamam için bezin üzerinden suratıma döküldü. Bir süre sonra bu bez kaldırıldı ve yatak dikey pozisyona getirildi. Tüm bu işlemler yaklaşık bir saat boyunca tekrarlandı. Nefes alamıyor olmanın verdiği panikle el ve ayaklarımı hareket ettirmeye çalıştığımdan bileklerimde yaralar oluşmuştu." ifadelerini kullanmıştı.[15] Kendisinin bu uygulamaya kaç kez maruz kaldığı yönünde ise farklı iddialar mevcuttur. Muhammed bu tekniğin kendisine beş kez uygulandığını ifade ederken,[15] 2007'de NBC News'te çıkan haberde birkaç CIA yetkilisinin Muhammed'in konuşmaya başlamasından önce en az iki seans waterboarding ve diğer aşırı tekniklerin uygulandığını belirtildi.[19] Aynı yıl ABC News'te çıkan haberde Muhammed'in dosyası hakkında bilgi sahibi olan eski bir CIA yetkilisinin "Muhammed, waterboarding altında en uzun süre dayanan kişi oldu. Bir buçuk dakika kadar dayanan Muhammed'e, konuşmaya başladıktan sonra bu teknik bir daha uygulanmadı." açıklaması yer aldı.[20] 2007'de The New Yorker'da, Muhammed'in beş kez waterboarding tekniğine uğradığı yönündeki beyanını gören iki CIA yetkilisinin kendisine yalnızca bir kez bu tekniğin uygulandığını belirten açıklaması yer aldı.[15] Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı tarafından 2005 yılında hazırlanan ve CIA'in terörizm şüphesiyle tutuklanan kişilere uyguladığı sorgulama tekniklerini içeren belgeler 16 Nisan 2009'da kamuoyuna açıklandı. Bu belgelere göre Halid Şeyh Muhammed üzerinde 183 defa waterboarding tekniği uygulanmıştı.[21][22][23] Birkaç gün sonra, "sorgulama programı hakkında bilgisi olan bir ABD yetkilisi" ile Fox News muhabirinin yaptığı görüşmede yetkili, 183 sayısının waterboarding sırasında Muhammed'in suratına dökülen su sayısı olduğunu ve bir su dökme işleminin birkaç saniye sürdüğünü belirterek, Muhammed'in Uluslararası Kızılhaç Komitesi yetkililerine yaptığı açıklamayı da hatırlatarak kendisine beş waterboarding seansı yapıldığını ifade etti.[24]
Kasım 2005'te, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yayınlanan bir raporla CIA'in Polonya ve Romanya'da gizli hapishaneleri olduğunu ortaya çıkarmasından[25][26] birkaç hafta sonra bu tesislerin faaliyetlerine son verildi ve Halid Şeyh Muhammed'in de içinde bulunduğu el-Kaide'nin üst düzey isimleri olduğu öne sürülen 11 tutuklunun Kuzey Afrika çöllerindeki bir CIA tesisine nakledildiği hükûmet yetkililerince açıklandı.[27] Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush 6 Eylül 2006 günü yaptığı açıklamayla gizli CIA hapishanelerinin varlığını kabul ederken Halid Şeyh Muhammed'in de aralarında bulunduğu bazı tutukluların Küba'daki Guantanamo Kampı'na nakledildiğini ve yargı sürecinin başlayacağını belirtti.[28]
Mart 2007'de, Savaşçı Statüsünün Gözden Geçirilmesi Mahkemesi'ndeki duruşmalar gerçekleştirilmeye başlandı.[29] Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan Muhammed'in mahkeme tutanaklarına göre 11 Eylül saldırılarının tüm sorumluluğunu üstlenirken, en az 31 planı oluşturan kişi olduğunu veya oluşturanlar arasında yer aldığını belirtmişti.[30] Muhammed'in itiraf ettiği 31 plan şu şekildedir:[31]
İtiraflarına ek olarak Muhammed, tutuklu kaldığı süre boyunca işkence gördüğünü, çocuklarının istismar edildiğini ve sorgulamalar sırasında yalan söylediğini ifade etti. Mahkemenin adil olmadığını öne sürerken, Sünni hükûmet tarafından bin Ladin'i öldürmesi için gönderilen ancak önce Taliban tarafından, sonradan ise Amerika Birleşik Devletleri tarafından tutuklanan bir grubun da aralarında olduğu bazı kişilerin "düşman" olarak Guantanamo Kampı'nda tutulduğunu belirtti. Orta Doğu'yu Amerikan etkisinden kurtarmayı "Amerikan Bağımsızlık Savaşı kahramanı" George Washington'ın yaptıklarına benzeten Halid Şeyh Muhammed, Britanyalıların Amerikalılara yaptığı baskının bir benzerini Amerika Birleşik Devletleri'nin Müslümanlara karşı yaptığını söyledi. 11 Eylül saldırılarında ölenler içim mutlu olmadığını, hatta üzgün olduğunu ve çocukları öldürmek istemediğini belirtirken; İslam'ın öldürmeyi yasaklasa da burada farklı bir durum olduğunu belirterek "Irak'ta insanları öldürüyorsunuz... Sizinle aynı dili konuşuyorum... Savaşta konuşulan dil kurbanlardır." sözlerini kullanmıştı.[29]
9 Ağustos 2007'de Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı, CIA gizli hapishanelerinden Guantanamo Kampı'na nakledilmiş olan 14 "yüksek öneme sahip tutuklu"nun resmî olarak "düşman savaşçı" olarak tanımlandığını duyurdu.[32]
Eski CIA ajanı Robert Baer yazısında Halid Şeyh Muhammed'in itiraflarının kamuoyuyla paylaşılmasının sebebinin kesin olarak söylenemese de; el-Kaide'nin terör eylemleri için Muhammed'i suçlamak, halkı terörist bir lideri yakaladıklarına inandırmak ve el-Kaide'nin artık kendileri için bir tehdit olmadığını ortaya koymak amaçlarını taşıyabileceğini belirtti. Muhammed'in ifadelerine bakarak kendisinin "palavra attığını" ve "açık bir biçimde söylediği şeyleri uydurduğunu" ifade eden Bear, Daniel Pearl'ün öldürülmesinde Muhammed'in sorumluluğu olduğuna da şüpheli bir şekilde yaklaşmıştı.[33] Pearl'ün babası gelen itirafın ardından "Kaybedecek herhangi bir şeyi olmayan birinin yaptığı bir itirafa, bir parça şüpheyle yaklaşmak lazım." açıklamasında bulundu.[34] 2002'de Muhammed ile bir röportaj gerçekleştiren gazeteci Yusri Fuda "görünen o ki hazırlamamış olabileceği bazı planların sorumluluğunu üstlenirken, kendisinin sorumlu olduğu bazı saldırılar hakkında sessiz kalıyor" ve "bir pragmatik, güce aç bir 'beyin' olduğundan ve sona geldiğinin farkına vardığından, büyük saldırıları kendisinin gerçekleştirdiğini öne sürüyor, belki de ideolojik bir kahraman olarak sempati kazanmak istiyor" ifadelerini kullanmıştı.[35] Terörizm analisti Bruce Riedel de "ünlü bir terörist olması dışında hayatı boyunca hatırlanmaya değer bir şey yapmadı" sözlerini kullanarak Muhammed'in "kendisinin önemini arttırmak için" bu söylemlerde bulunduğunu söylemişti.[36]
Öte yandan Muhammed'in itirafları arasında yer alan Plaza Bank Binası'na saldırı planında adı geçen yapı, kendisinin yakalanmasından üç yıl sonra, 2006'da inşa edilmişti. Banka müdürü yaptığı açıklamada adı geçen binanın bu listeye nasıl dahil olduğunu anlamadığını ifade etmişti.[37]
11 Şubat 2008'de Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı tarafından; Guantanamo Kampı'nda tutuklu bulunan Halid Şeyh Muhammed, Remzi bin el-Şaybe, Mustafa el-Havsavi, Ammar el-Beluçi ve Velid bin Ataş'a 11 Eylül saldırılarıyla bağlantılı olduklarını öne sürerek dava açacağını duyurdu.[38] Halid Şeyh Muhammed'e komplo kurmak, sivillere saldırmak, kamu malına saldırmak, kasıtlı olarak adam yaralamak, savaş hukukuna aykırı cinayet işlemek, savaş hukukuna aykırı olacak şekilde mülke zarar vermek, hava veya deniz taşıtı kaçırmak, terörizm ve terörizme malzeme desteği sağlamak suçları yöneltilirken, sanıkların tamamı ölüm cezasıyla yargılanacaktı.[39][40]
Bush, 11 Nisan 2008'de yaptığı açıklamayla Ulusal Güvenlik Konseyi Yöneticiler Komitesinin terörizm şüphelilerine sert sorgulama yöntemleri uygulandığı konusunda görüşmeler yaptığını, bu yöntemlerin kullanılmasının onaylandığı hakkında bilgi sahibi olduğunu ve 2006 yılına kadar bu yöntemlerin CIA tarafından kullanıldığını kabul etti. Bu yöntemlerin Muhammed'e de uygulanmış olmasını destekleyen Bush, "Bunları gerçekleştirmek için önümüzde yasal seçenekler vardı. Hayır, Halid Şeyh Muhammed'in bildiklerini öğrenmek için yaptıklarımız konusunda herhangi bir sorunum yok... Bence Amerikan halkının Halid Şeyh Muhammed'in kim olduğunu anlaması konusu çok önemli. Kendisi intihar saldırısının emrini veren kişi, 11 Eylül saldırıları yani." ifadelerini kullanmıştı.[41]
5 Haziran 2008'de dava Ralph Kohlmann'ın hakimliğinde başladı.[40] Sanıkların tamamı, mahkeme tarafından kendilerine bir avukat verilmesini reddetti ve kendi kendilerini savunacaklarını belirtti.[42] 8 Aralık 2008'de sanıklar, Kohlmann'a suçlarını itiraf etmek istediklerini belirten bir not gönderdi. Ancak daha önceleri el-Şaybe ve el-Havsavi'nin akli dengesinin yerinde olup olmadığı konusunda bir tetkik yapılması gerektiği belirtilmesi sebebiyle bu itiraf gerçekleşemedi.[43]
4 Kasım 2008'de gerçekleştirilen başkanlık seçimleri sonucunda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olan Barack Obama, 20 Ocak 2009'da Guantanamo Kampı'nda tutulan terörizm şüphelilerine karşı açılan askerî davaların 120 gün boyunca durdurulması yönündeki kararı imzaladı.[44][45] 22 Ocak'ta ise Guantanamo Kampı ile ülke dışındaki CIA gizli hapishanelerinin bir yıl içerisinde kapatılması kararını imzalarken, tüm tutuklulara Cenevre Sözleşmeleri'ne uygun muamele gösterileceğini açıkladı.[46]
13 Kasım 2009'da Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığından, beş sanığın da New York'a nakledileceği ve sivil bir mahkemede yargılanacağı yönünde bir açıklama yapıldı.[47] 21 Ocak 2010'da beş sanığa karşı askerî mahkemelerde yöneltilen tüm suçlamalar, sanıkların sivil bir mahkemede yargılanmasının önünün açılması için prosedür gereği düşürüldü.[48]
7 Ocak 2011'de Obama, Guantanamo Kampı'ndaki tutukluların Amerika Birleşik Devletleri veya başka bir ülkeye nakledilmesi için ABD Savunma Bakanlığı kaynaklarının kullanılmasını engelleyen maddeler de içeren "2011 Mali Yılı Ike Shelton Ulusal Savunma Yetki Yasası"nı imzaladı.[49] 4 Nisan 2011'de Amerika Birleşik Devletleri Başsavcısı Eric Holder, beş sanığın da Guantanamo Kampı'ndaki askerî mahkemede yargılanacağını duyururken, sanıklar için ölüm cezası arayacaklarını bildirdi.[50] 5 Mayıs 2012'de başlayan davanın ilk duruşmasında Muhammed hakimin hiçbir sorusuna cevap vermemişti.[51] Dava günümüzde de devam etmektedir.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.