Loading AI tools
vurmalı çalgı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Davul, bilinen en eski vurmalı çalgılardan biridir.[1]
Ahşap, maden ya da pişmiş topraktan silindirik bir gövdeye gerilen deriden oluşur. Elle ya da sopayla vurarak çalınır.
Biçimi değişse de dünyanın her yerinde ve her toplumda kullanılan bir çalgıdır.
Davul sözcüğünün kökeni tartışılmışsa da konu üzerinde fikir birliği oluşmamıştır. Mahmut Ragıp Gazimihal (1952), Dîvânu Lugâti't-Türk’te (MS 1072-1074) geçen tovul/tovil “şahin av yapınca çalınan davul” kelimesinden hareketle orijinin Türkçe olduğunu ileri sürmüş (Gazimihal, 1952: 163), Curt Sachs (1919) Hint Avrupa dillerinde davul sözcüğünün karşılığı olarak kullanılan kelimeleri, Arapça tabl “davul” ile karşılaştırmış, 1968 yılında Sir Harold Bailey kelimenin Akatça tabalu/tapalu sözcüğüne bağlamıştır.
Parth yazılarında taβil/taβel (MS 3. yüzyıl) ve taβάla/taβila (MS 5. yüzyıl) savaş davulu anlamında kullanılmıştır. Aynı dönem Ermenicesinde tauił/tauoł kayıtlı olup, Partçadan ödünç alınmış olabilir FMI 66, Kaşgari'nin Divan'ında rastlanılan tovil/tovul formları da Part mirası olmalıdır.
Karadeniz Rumcası'na taulin (ταούλιν Giresun, Tirebolu), tavuli (İnebolu), taul (Ordu, Santa), tavul (Gümüşhane), tağul (Ordu, Gümüşhane) formlarında girmiştir.
Türkçede davulun diğer adları; köbürge, küvgür, tuğ, tavul, tabıl (veya babl)dır. Davul çalanlara davulcu, tabilzen, tabbal gibi adlar verilirdi. 8. yüzyılda köbürge, daha sonraları tuğ ve 11. yüzyılda küvrüğ adını almıştır.
Bandolarda kullanılan ve baget ile çalınan küçük davullara ise trampet denir.
Türk ordu mızıkasının baş sazı olan davul Avrupa'da “Turkische trommel” ve “tambour des Turcs” diye anılmaya başlamıştı. Osmanlı mehterhanesinden örnek alınarak Avrupada kurulan takımlardan, sanat musikisine de geçmişti.
Bestesi Gluck, Mekke hacıları Operasında 1764 yıllarında davula yer vererek eserin içinde zille birlikte icra ettirmişti.
Yakin Doğu memleketlerinde de davul, Türklerden kalma ismini korudu. 1809'da davula Mısır'da “tabl Tourky” (tabl-ı Türki), Libya'da "toultanen Dourgnı (tabl-ı sultan-i Türki)" deniyordu.
1778'den 1854'e kadar Villoteau, Mozin, Boistse ve başkanları tarafından davulların Türkmen kökenli olduğu belirtilmiştir.
Spontini La Vesatane (1807) ve Fernan da Cortes (1809) operalarında kullanıldıktan sonra davula orkestrada da yer verildi.
Beethoven, savaş senfonisinde (1813) davulla top gürültülerini canlandırdı.
Berlioz, Faust'un Macar Marşı'nda, Rossini ile Vagner de operalarında davulu kullandılar.
Bilinen en eski daalahelanı versinvulun neolitik çağda yapılmıştır.[kaynak belirtilmeli] Eski Mısırlıların, Asurluların ve Uzakdoğuluların davulu kullandıkları bilinmektedir.[kaynak belirtilmeli]
Çin'de bulunan ve MÖ 5500-2350 yıllarına tarihlenen Neolitik kültürler'de timsah derisinden yapılmış davullar bulunmuştur. Edebi kayıtlarda davul şamanistik özellikler gösterir ve genellikle ayin törenlerinde kullanılırdı.[2]
Bronz Dong Son davulu, kuzey Vietnam'ın Tunç Çağı Dong Son kültürü tarafından yapılmıştır. Süslü bir Ngoc Lu davuludur.
Amerika Yerlileri dinsel törenlerinde dans ederken, tempo tutmak için davul çalarlardı.
Davul, Türklerin eski dinleri olan Şamanlık'ta dinsel törenlerde çalınırdı. Şaman din adamları kötü ruhları davul çalarak kovarlardı. Türkler Müslüman olduktan sonra davul bu eski işlevini yitirdi.
Tarihin ilk çağlarından beri Asya'da Hunlar, Mezopotamya‘da Sümerler tarafından kullanılan davulu Romalılar çarpıştıkları Hun ve Avarlarda görmüşlerdi. Davulun Avrupaya geçerek tanıtılıp yerleşmesini sağlayan ise 16. yüzyılda Osmanlı Türkleri oldu.
Osmanlı Türklerinde Tuğ ve sancakla birlikte davul devletin egemenlik simgesiydi. Türklerde davul Osmanlı döneminde hem mehterhane adı verilen bando’da hem de halk müziğinde kullanıldı. Askeri müzikte kullanılan davullar büyük çaplı ve tek yüzü deri kaplıydı biraz daha küçüğü atın iki yanına bağlanarak da çalınırdı.
Davulun müzikte kullanılmasından başka bir haberleşme aracı olarak sa kullanıldı. Yalnız başına ilan ve haber verme işlerinde, bekar odalarında, hanlarda, şehirlerde, akşam kapilar kapanırken, yangın haberinde, fetih haberinde, savaşta dağılmış askeri bir araya toplamakta, divan kuruluna haber vermek işlerinde, askeri saf düzeni alınmasını işaret etmekte ve kale kuşatmalarında düşman lağımlarının yerini bulmakta kullanılmış olduğu bilinmektedir.
Bir kale fethedildiği zaman çalınan davula Tabl-ı Beşaret denirdi. Fetihler, fatihleri olan hükümdarlar tarafından fetihname veya beşaretname denilen mektuplarla komşu hükûmetlere ve yurt içindeki şehirlere bildirilirdi. Fetih haberi alan şehirlerde, kalelerde fetih şenlikleri yapılırdı. Tabl-ı beşaret denilen davul çalınması da bu anlamdadır. Mısır seferinde Tumanbay ele geçirildiği zaman Yavuz Sultan Selimin huzuruna “tabl-ı beşaret” gümbürtüleri ve top gürültüleri arasında törenle çıkarılmıştı.
Savaşta gece bastırınca askerin dağılarak birbirinden ayrı düşmemesi için çalınan bir ritime Tabl-ı Asayiş denirdi. Asayiş davulu çalındıktan sonra çarpışmaya son verilir, herkes olduğu yerde kalır ve etrafa karakollar kurularak sabahın olması beklenirdi.
Savaşın başladığı anı belirlemek için çalınan davul tarafından yapılan bir çalış biçimine Tabl-ı Cenk veya Saf denirdi. Bazen köşün (kös, tek derili olup madeni büyük bir kase üzerine gerilen deve ve benzeri hayvan derileriyle kaplı, iri bir çift tokmağı olan büyük duvallara denir.) katılmasıyla da çalındığı olurdu. Saf vuruşu çalındığında asker, bir çeşit savaş düzeni olan saf oluşturur ve bu şekilde savaşa girilirdi. Bundan böyle, 16. yüzyılın sonlarına kadar savaşlarda saf oluşturularak davulların ve köslerin saf usulü vurması devam etmiştir. 1402'de Ankara Savaşı'nda Sultan Yıldırım Beyazıt, Timur'a karşı savaşa başlarken saf çalınıyordu: “Sultan Beyazıt sancakları çözdürdü. Kösler çalındı, saf–ber–saf bağlandı”. Fatih Sultan Mehmet, Kara Buğdan kazasında, “Padişah buyurdu: Hey gaziler ne durursunuz, qayret-i islamdır. Ve illa saf saf olup alaylar bağlansın” dedi.
Biten savaştan sonra divan toplantısını haber vermek için çalınan davullara tabl-ı cenk-i harbi denir. 1456'da Varna'da, baskıncı Kazaklar yenildikten sonra cenk-i harbi davulları ile divan kurulmuştu. “Bade Paşanın seraperdesi gelüp cümle orduyu islam tınab tınabe çataçet kurulup, cenk-i harbi tabılları döğdürüp divan-ı padişahi oldukta” ifadeleri kayıtta mevcuttur.
17. yüzyılda kervansaraylarda, hanlarda, bekar odalarında ve şehir kapılarında, yatsıdan sonra kapılar kapanacağından kimsenin içeri alınmaması veya dışarı çıkarılmaması için verilen işaret üzerine çalınan davul ritmine Tabl-ı Derbend denirdi. Bu yüzyılda Malatya'da bekar odalarında, Rumeli'de sınır kalelerinde, Tatvan'da davul çalınıp kapılar örtülürdü. Tatvan'da eskiden Süleyman Han (Kanuni zamanında) “Zal paşa burada müfid ve muhtasar bir kala bina ettürüp derbend çalınır olmuştu”.
Ordugahı koruyan karakol erlerinin ve kalelerde nöbet bekleyen erlerin uyumaması için çalınan davul ritmine Tabl-ı Ordugah Nöbetleri denirdi. Bu davullar çalarken yektir Allah diye bağırırlardı. Mahmut Şevket Paşa da bunu şöyle bildirir: “Orduğah ve kalada asker hal-i teyakkuz ve intibah üzere bulundurmak için davul çalınır idi. Tablzen davul çaldıkları vakit ara sıra yektir Allah deyü bağırırlar ve davulu ol vezinde çalarlar idi” demektedir.
Kale kuşatmalarında düşmanın, kale duvarlarını yıkmak için lağım kazıp kazmadığını anlamaya yarayan hassas davullara Tabl-ı Lağım denir. Bunlar, yere dikili iki ağaç üzerine oturtulur ve üstüne çomağı bağlanır. Tokmak titrerse düşmanın kazma faaliyetinde bulunduğu anlaşılır ve derhal karşı önlem alınırdı. Türkler bu yöntemi Kanuni Sultan Süleyman'nın Rodos kuşatmasında bulmuş ve uygulamışlardır. 17. yüzyılda da davul içine darı ve buğday koyarak düşman lağımları araştırılırdı. 1657'de Kazakların Özü kalesini kuşattıklarında, kalede bulunan Evliya Çelebi “Lakin onların lağım hilelerinden havf edüb kalanın içinde, divanlarında lağım yerleri arayup, kala divanları üzerine davullar koyup, davulların içine darı ve buğday döküp lağım hilesi gözetirdik. Küffar kala temelinü kazıp lağım ederse, davullar üzere darılar lağımcıların külüngü darbesinden sıçraşırlar, hamdullah öyle bir lağım hilesi duyulmadı” diyor.
Çin birlikleri, birlikleri motive etmek, bir yürüyüş hızı belirlemeye yardımcı olmak ve emirler veya duyurular yapmak için tàigǔ davul kullandı. Örneğin, MÖ 684'te Qi ve Lu arasındaki bir savaş sırasında, davulun askerlerin morali üzerindeki etkisi, büyük bir savaşın sonucunu değiştirmek için kullanılır.
İsviçreli paralı piyade askerlerinin beşli davul birlikleri de davul kullandı. Davulcunun sağ omzunda taşınan, bir kayışla asılan (genellikle geleneksel tutuş kullanılarak tek elle çalınan) trampetin erken bir türünü kullandılar. İngilizce "davul" kelimesi ilk kez bu enstrüman için kullanılmıştır. Benzer şekilde, İngiliz İç Savaşı‘nda, kıdemli subayların emirlerini savaşın gürültüsü üzerinden iletmek için küçük subaylar tarafından halat gerdirme davulları taşındı. Bunlar ayrıca davulcunun omzuna asılırdı ve tipik olarak iki bagetle çalınırdı. Farklı alaylar ve bölükler, yalnızca kendilerinin tanıdığı ayırt edici ve benzersiz davul ritmleri vardı. 19. yüzyılın ortalarında, İskoç ordusu Highland alaylarına boru mızıka grubu eklemeye başladı.[3]
Kolomb öncesi savaş sırasında, Aztek uluslarının savaşan savaşçılara sinyal vermek için davul kullandıkları biliniyordu. Davul için Nahuatl kelimesi kabaca huehuetl olarak çevrilir.[4]
Dünyanın en eski dini metinlerinden biri olan Rig Veda, Dundhubinin (savaş davulu) kullanımına ilişkin çeşitli referanslar içerir. Arya kabileleri, Rig Veda'nın VI. Kitabında ve ayrıca "Savaş davulunun İlahisi" olarak anıldığı Atharva Veda'da yer alan bir ilahinin söylenmesi ve savaş davulunun çalınmasıyla hücum etti.
Davul sadece müzikal nitelikleri için değil aynı zamanda uzak mesafelerde iletişim aracı olarak da kullanılır. Afrika'nın iletişim davulları, konuşulan dilin ton kalıplarını taklit etmek için kullanılır. Sri Lanka tarihi boyunca 2500 yılı aşkın davul devlet ve toplum arasındaki iletişim için kullanılmıştır.
Afrikalılar, hem dans ederken hem de şifreli vuruşlarla kabileden kabileye haber yollarken davulu kullanırdı.[kaynak belirtilmeli]
Makak maymun'ları sosyal hakimiyet göstermek için nesneleri ritmik bir şekilde çalarlar ve bunun beyinlerinde seslendirmelere benzer bir şekilde işlendiği gösterilmiştir. Bu ise sosyal iletişimin bir parçası olarak davul çalmanın evrimsel bir kökene sahip olduğunu düşündürür.[5] Diğer primat’lar göğüslerini döverek veya el çırparak davul sesleri çıkarır.[6][7] kanguru faresi gibi kemirgenler de pençelerini yerde kullanarak benzer sesler çıkarırlar.[8]
Davul çalma, eğlence, maneviyat ve iletişim amaçlı bir duygu ifadesi olabilir. Pek çok kültür, davul çalmayı manevi veya dini bir pasaj olarak uygular ve davul ritmini konuşma dili veya duaya benzer şekilde yorumlar.
Davul çalmak genellikle müziğin kökü olarak görülür ve bazen kinestetik bir dans olarak icra edilir. Bir disiplin olarak davul çalma, müzikal ritmik niyeti izleyiciye ve icracıya iletmek ve yorumlamak için vücudu eğitmeye odaklanır.
Davul, en basit çalgılardan biridir ve iki temel parçadan oluşur. Bunlardan biri boru ya da silindiri andıran kasnaktır. Kasnak tahta ya da metal olabilir. İkincisi bu kasnak gövdenin bir ya da iki yüzüne gerilerek geçirilen ince dana derisi ya da benzeri esnek bir malzemedir. Gerilen bu malzemeye "davul derisi" denir. Davul, derisine elle ya da sopayla vurularak çalınır. Bu sopaya "davul tokmağı" da denir.
Eskiden davul basit biçimde yapılırdı ve genellikle ritim tutmak için çalınırdı. Ama belirli nota ya da tonlarda ses çıkarabilen davul çeşitleri de vardır. Modern orkestralarda kullanılan timbal ya da timpani bu türdendir. Bu çalgılar, akort edilerek yüksek ya da yumuşak tonlarda çalınabilir.
Orkestralarda davulcular büyük bir rol oynarlar. İkinci bir şef olarak orkestrada tempoyu ve ritmin düzenini sağlamakla görevlidirler. Bunun yanı sıra timpaniler ya da diğer perküsyon çalgıları çalınan melodileri dinamik veya gösterişli hale getirip süsleyebilirler. Vurmalı çalgıların da notaları vardır. Notalar genelde do anahtarı üzerinde yazılır ve timpani dışında tek notada vuruşlar belirtilebilir. Çünkü enstrümanlarda belirli notaları tutturmak çok zordur. Timpanide ise davulların boyutlarına göre notalar incelip kalınlaşabilir. Örneğin bir orkestrada 4 timpani varsa (23", 26",29" ve 32" lik) 4 farklı notayla bir eserde belirtilebilir. Tabi bu eserleri çalmadan önce çalgının akort edilmesi gereklidir.
Anadolu'da yörelere göre değişkenlik gösteren davullar kasnak çaplarına göre küçük (60 cm), orta (70 cm) ve büyük (80–90 cm) olarak üç boya ayrılabilirler. Batı Anadolu'da 40 cm çapında olanlarına da rastlanmaktadır. Davul, germe çemberine geçirilmiş deri (Karadeniz Rumcası derma) ve bunların bağlandığı kasnak (Karadeniz Rumcası soma) denilen ağaç bölüm olmak üzere iki ana kısımdan oluşup, germe çemberine geçirilmiş deriler, istenilen tonu elde edebilmek için gereken miktarda gerdirilir. Germe çemberine ıslak olarak geçirilen dana/koyun/keçi derisi davul kasnağına yerleştirildikten sonra, çeşitli formlarda zig zag olarak bağlanmış sicimler yardımıyla her iki (alt ve üst) germe çemberi bağlanılır ve deri kurutulduktan sonra istenilen gerginlik (ton) elde edilene kadar sıkılır.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.