Loading AI tools
omurgalılarda bulunan fasulye biçiminde boşaltım organları Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
İnsanlarda böbrekler, memeli böbreklerinin genellikle dış lobülasyon belirtileri göstermeyen, çok loblu, çok papiller şekilli, iki adet kırmızımsı kahverengi fasulye biçimli kan filtreleyen organlardır.[1][2][3] Bunlar retroperitoneal boşlukta solda ve sağdadır ve yetişkin insanlarda yaklaşık 12 santimetre (4+1⁄2 inç) uzunluğundadır.[4][5] Kanı eşleşmiş renal arterlerden alırlar; kan eşleşmiş renal venlere çıkar. Her böbrek, atılan idrarı mesaneye taşıyan bir tüp olan üretere bağlıdır.
böbrek | |
---|---|
Latince isim | ren |
Sistem | Boşaltım sistemi, Endokrin sistem |
Tanımlayıcılar | |
JSTOR | kidneys |
Microsoft Academic | 2909393688, 2910120401 2780091579, 2909393688, 2910120401 |
MeSH | D007668 |
TA | 3358 |
FMA | 7203 |
Böbrek, çeşitli vücut sıvılarının hacminin, sıvı ozmolalitesinin, asit-baz dengesinin, çeşitli elektrolit konsantrasyonlarının ve toksinlerin uzaklaştırılmasının kontrolüne katılır. Filtrasyon glomerulusta gerçekleşir: böbreklere giren kan hacminin beşte biri filtrelenir. Yeniden emilen maddelere örnek olarak çözünmeyen su, sodyum, bikarbonat, glikoz ve amino asitler verilebilir. Salgılanan maddelere örnek olarak hidrojen, amonyum, potasyum ve ürik asit verilebilir. Nefron, böbreğin yapısal ve işlevsel birimidir. Her yetişkin insan böbreği yaklaşık 1 milyon nefron içerirken, bir fare böbreği yalnızca yaklaşık 12.500 nefron içerir. Böbrekler ayrıca nefronlardan bağımsız işlevler de gerçekleştirir. Örneğin, D vitamininin bir öncüsünü aktif formu olan kalsitriole dönüştürürler; ve eritropoetin ve renin hormonlarını sentezlerler.
Kronik böbrek hastalığı (KBH), dünya çapında önde gelen bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmiştir. KBH'nin küresel tahmini yaygınlığı %13,4'tür ve böbrek yetmezliği olan ve renal replasman tedavisine ihtiyaç duyan hastaların sayısının 5 ila 7 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.[6] Böbrek hastalığının tedavisinde kullanılan prosedürler arasında idrarın kimyasal ve mikroskobik muayenesi (idrar tahlili), serum kreatinin kullanılarak tahmini glomerüler filtrasyon oranının (eGFR) hesaplanmasıyla böbrek fonksiyonunun ölçülmesi; ve anormal anatomiyi değerlendirmek için böbrek biyopsisi ve bilgisayarlı tomografi yer alır. Diyaliz ve böbrek nakli böbrek yetmezliğini tedavi etmek için kullanılır; bunlardan biri (veya her ikisi sırayla) böbrek fonksiyonu %15'in altına düştüğünde hemen hemen her zaman kullanılır. Nefrektomi sıklıkla renal hücreli karsinomu tedavi etmek için kullanılır.
Böbrekleri ve böbreklere etki eden hastalıkları inceleyen tıbbi dal nefrolojidir.[7] Nefroloji, adını Yunanca "böbrek" anlamına gelen nephros sözcüğünden alır. Böbrek(ler) ile ilgili anlamında kullanılan renal sözcüğü ise Latince renalis sözcüğünden gelir.[8] Böbreklerin içindeki süzme birimlerine nefron denir. Her böbrekte yaklaşık 1 milyon nefron bulunur.[9]
İnsanlarda, böbrekler karın bölgesinin arka bölümünde, bir başka deyişle karınzarı arkası (retroperitonal) bölgesinde yer alırlar.[10] İki tane bulunan (çoğu insanda tek böbrek bulunabilmektedir ve bu insanlar bunun ayrımına varmadan sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler) böbreklerden sağda olanı diyaframın hemen altında ve karaciğerin arkasında (posterior), solda olanı ise diyaframın altında ve dalağın arkasında yer almaktadır. Böbreklerin ikisinin de üstünde böbrek üstü bezleri yer almaktadır. Böbreklerin konumları bakımından bakışımsız olmalarının nedeni karın boşluğunda büyük bir yer kaplayan karaciğerin, sağda bulunan böbreğin soldakine göre 1-2 santimetre daha aşağı bir konumda (inferior) bulunmasına neden olmasıdır.[11]
Karınzarı arkasında bulunan böbreklerin boyutları 9 ila 13 cm arasında değişmekte ve sol böbrek sağdakinden az da olsa biraz daha büyüktür. Yaklaşık 12. göğüs omuru ile 3. bel omurlarının (T12-L3) düzeyleri arasında yer almaktadırlar.[12] Böbreklerin üst bölgeleri 11. ve 12. kaburgalarca korunmaktadır.[13] Böbrek üstü bezleriyle birlikte böbrekler, yağ dokuyla çevrelenip (buna pararenal yağ denilmektedir), bu yapı da böbrek zarı (renal fasiya olarak da bilinir) ile bütünüyle sarılmış durumdadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, böbreklerden biri ya da ikisi doğuştan bulunmayabilirler ve bu duruma böbrek oluşmaması ya da renal agenez denilmektedir.[14]
Böbrekler, süzülmemiş kanı karın bölgesi aorttan ayrılan sol ve sağ böbrek atardamarları yoluyla almaktadırlar.[15] Böbrekten dönen süzülmüş kan ise sağ ve sol böbrek toplardamarları yoluyla alt ana toplar damara döner. Böbreğe giden kan, kalbin pompaladığı toplam kanın (kardiyak debi) üçte birine ulaşabilir.[16]
İlgili madde: Nefron
Böbrekten ayrılan idrar borusu (üreter) takip edilerek böbreğin içine ilerledikçe huni biçiminde bir boşluk olarak genişler; buna havuzcuk (pelvis) denilmektedir.[17] Havuzcuktan da küçülerek ayrılan bölgelere büyük çanak (majör kaliks), bunlardan ayrılan daha da küçük bölgelere küçük çanak (minör kaliks) denmektedir.[18] İnsan böbreğinde yaklaşık 12 adet küçük çanak bulunmaktadır.[18] Böbrek, kesildiğinde, kabuk (korteks) ve öz (medulla) bölgelerinden oluştuğu görülür. Öz bölgede uçları papilla olarak bilinen piramitler bulunmakta ve bunların her biri bir çanağa bağlıdır. Kabuk bölgesi dokusu her iki ardışık piramitler arasına sokulur ve bunlara Bertin sütunları denilmektedir.[19]
Böbrekler damarlarca çok iyi bir biçimde beslenmekte ve vücut ağırlığının yalnızca %0.5'lik bir bölümünü oluştursa da, kardiyak debinin %25'ini alırlar ve bu daha da artabilir.[20] Kabuk bölgesi organın en çok damarlarının bulunduğu bölgedir, bu bölge böbreğe gelen kanın %90'ını toplar. Böbreğe gelen atardamar ön ve arka olmak üzere iki dala ayrılır. Bu dallardan, loplar arası damarlar ayrılıp loplar arasında ilerleyerek yayımsı damarlara ayrılır.[21] Bu damarlar da kabuk ve öz bölgeler arasına yayılarak lopçuklar arası damarlara ayrılırlar. Lopçuklar arası damarlardan getirici damarlar ayrılıp yumakçık (glomerülus) yapısına girer.[22]
Damarlar, yumakçık içinde daha da küçük dallara ayrılıp, 20 ila 40 arasında değişen kılcal damar kıvrımlarına dönüşürler.[23] Bu kılcal damarlar yumakçık içindeki tampon bölge (mesenjium) ile çevrelenmiştir. Kılcal damarlar birleşerek yumakçıktan götürücü damarlar olarak ayrılırlar.[24] Genel olarak, kabuk bölgesinin yüzeyine yakın olan nefronlardan ayrılan götürücü damarlar borucukları çevreleyerek peritubüler damar ağını oluştururlar.[25] Öte yandan kabuk bölgesinin daha derinlerinde yer alan yumakçıklardan ayrılan damarlar vasa recta (dik damar anlamına gelmektedir) denen, öz bölgenin derinliklerine inen damarları oluştururlar. Bu damarlar öz bölgenin derinliklerine indikten sonra toplardamar olarak yukarı çıkarlar.[26]
Böbrek damar atar ve toplar damar üzerinde ilgi çekici ve çoğu organlardan değişik olup, kendine özgü olan birkaç özelliği bulunmaktadır. Genellikle bir organa gelen atardamar küçük dallara ayrıla ayrıla atar damarcıkları (arteriyol) oluşturur.[27] Bunlar da kılcal damarlara ayrılıp (dokuyla alyuvarlar arasında oksijen alışverişinin gerçekleştiği ve kansıvısıyla dokular arasında besin öğelerinin ve dokulardaki atıkların alış-verişlerinin gerçekleştiği damar bölgesidir), kılcal damarlar da toplar damarcıkları, bunlar da birleşerek toplar damarları oluşturur.[28] Böbrekte ise temiz kanı taşıyan getirici damarlar yumakçık içine girdikten sonra kılcal damarlara ayrılır ve bunlar yumakçıktan ayrıldıktan sonra yine atar damarcık niteliğinde olan götürücü damarlara dönüşür. Özetle, böbrekte öbür organlarda bulunan temel atar damarcık-kılcal damar-toplar damarcık düzeni bulunmaz; yumakçık içinde bulunan kılcal damarlar iki atar damarcık arasında bulunmaktadır.[29]
Yumakçıkların kılcal damarlarında duvarları delikli endotel (damarların en iç katmanında bulunan göze türü) gözeleri bulunur.[30] Bu endotelin dışında ise iki katlı epitel gözeler bulunur. Endotele yakın olan iç epitel gözeleri (viseral) endotel dokudan yalnızca bir bazal zarı (epitel dokularda epitel gözenin en alt bölümünde bulunan, epiteli altındaki bağ dokudan ayıran zardır) ile ayrılır.[31] Dış epitel gözeleri (paryetal) ise bowman kapsülü (yumakçığı çevreleyen yapı) üzerinde bulunmaktadır. Bu iki katlı epitel gözeleri arasındaki boşluğa da üriner boşluk (yumakçıktan süzülen kandan oluşan sıvının -süzüntü- geçtiği boşluk) denilmektedir.[32]
Yumakçığın kılcal damarının duvarı, bu damarlardan geçen kansıvısının süzme işleminin gerçekleştiği yerdir ve şu yapılardan oluşmaktadır:
Yumakçıkdaki kılcal damarların duvarlarındaki endotel gözelerin delikli olması, su ve küçük moleküllere karşı geçirgen olmasını ve aynı zamanda 70 kilodaltondan büyük proteinlere karşı ise geçirimsiz olmasını sağlar. Ayrıca bazal zarın negatif yüklü (anyon) heparan sülfat ve başka anyonik molekülleri bulundurması pozitif yüklü moleküllere karşı geçirgenliğini arttırır. Bundan dolayı, kandaki yüksek derişimde bulunan Albumin proteini, negatif yüklü olmasından dolayı bu kılcal damarlardan süzülmez.[38] Bu seçici geçirgenliği ayrıca süzme yarıklarının arasındaki böleçte bulunan proteinler de etkiler. Bu seçici geçirgenliği sağlayan moleküllerin genlerindeki değişinim sonucunda bu seçici geçirgenlik bozulabilir ve ortaya nefrotik sendrom denilen klinik durum çıkabilir.[39]
Borucukları çevreleyen epitel gözelerin yapıları ve buna bağlı işlevleri böbreğin katmanlarına göre değişiklik gösterir. Yakınsal borucuk gözeleri uzun mikrovilüsleri, çok sayıda mitokondrileriyle geri emilimde önemli rol oynar.[40] Yakınsal borucuk gözeleri süzülmüş sodyumun ve suyun üçte ikisinin, ayrıca glikozun, potasyumun, fosfatın, amino asitlerin ve proteinlerin geri emiliminde büyük önem taşır. Aynı zamanda bu gözeler ağıların da geri emilimini yapar ve ağılar bu gözelere zarar verebilir.[41]
Yumakçık-bitişiği aygıtı (jukstaglomerüler aygıt) yumakçığın içine sokulmuş durumda olup, getirici damarla da bitişiktir.[42] Bu aygıtın içinde yumakçık-bitişiği gözeler yer almaktadır. Bu gözeler düz kas niteliğinde olup, getirici damarların duvarlarında bulunur ve renin bileşiğini içerir.[43] Ayrıca uç borucukların yumakçığa yakın olan bölgesine maküla densa denir ve bu bölge yumakçık-bitişiği aygıtıyla da iç içedir.[44] Süzüntüdeki sodyum derişimini algılayan maküla densa, yumakçık-bitişiği aygıtına geri besleme yaparak buradaki gözelerin kasılıp ya da gevşemesini sağlar. Böylece, böbrekler kendilerine gelen kandaki (başta sodyumun olmak üzere) elektrolitlerin derişimlerine göre yumakçığa gelen kan miktarını ayarlayıp, süzmeyi de buna koşut bir biçimde etkiler. Bu yolla, böbrekler, kandaki olağan değerlerinin üstünde ya da altında olan elektrolitlerin atılımlarını etkileyerek derişimlerini ayarlayabilir.[45]
Böbreklerin işlevleri beş çatı altında toplanabilir:[46]
Böbreğin işlevlerinin daha iyi anlaşılması için böbrek fizyolojisinin iyi bilinmesi gerekir.
Böbrekler yapım-yıkım sonucunda oluşan çeşitli atık ürünleri özellikle protein yapımı ve protein yıkımı sonucunda oluşan üreyi ve nükleik asitlerin yapım-yıkımı sonucunda oluşan ürik asidi ve suyu vücuttan dışarı atar. Böbreklerin çalışmaması veya işlevini yapamaması durumunda bu atıklar atılamayacağı için sorun teşkil eder.[47]
Böbrekler vücut dengesinin sağlanmasında çok büyük önem taşır. İşlevleri arasında:
önemli yer tutar.[48]
Böbrekler bu işlevlerin çoğunu öbür organlarla (özellikle kalp, iç salgı bezleri ve karaciğer) eş güdümlü bir biçimde gerçekleştirir. Böbrekler bu organlarla kandaki hormonlar yoluyla iletişir. Ancak, kan hacmini, basıncını algılama konusunda böbreğin içsel alıcıları bulunmaktadır.[48]
Öz ayarlama mekanizması (tübüloglomerüler geribildirim): Bu mekanizma genel olarak, afferent arteriollerdeki miyojenik (kas dokusundan kaynaklanan) gerilim reseptörlerinin aktivitesi olarak kabul edilmektedir. Nefronlardaki macula densa hücreleri Na+ ve Cl- düzeyindeki değişikliklere duyarlıdır. Glomerüler hidrostatik basıncın artması ile glomerüler filtrasyon oranı (GFR) de artar. Bu artış; macula densa'ya gelen Na+ ve Cl- oranında da artışa neden olacaktır. Fizyolojik yanıt ise afferent arteriolün daralması ve mezangiyum hücrelerinin büzülmesidir.[49]
Böbrekler kandaki pH'yi, H+ (protonun) ve HCO3- (bikarbonatın) derişimini ayarlayarak küçük bir aralıkta tutar. Bu konuda akciğerle eş güdümlü çalışır.[50] Daha ayrıntılı bilgi için böbrek fizyolojisi maddesine bakınız.
Böbrekler kan basıncının düzenlenmesinde önemli rol oynarlar. Kansıvısındaki sodyum derişimi, kan hacmiyle ve dolayısıyla kan basıncıyla yakından ilgilidir. Nefronların içinde sodyumun (ve öbür elektrolitlerin) süzülmesini ve geri emilimini sağlayan yapılar bulunmaktadır. Ayrıca böbrek üstü bezlerinin Zona Glomerulosa bölgesinden salgılanan Aldosteron da böbreğin uç borucuklar ve toplama kanalları üzerinde etkisini göstererek kan basıncını ayarlamada önemli bir yer tutar.[51]
Kansıvısının toplam derişimindeki (osmolalite) değişikler hipotalamustaki derişim-alıcılarınca algılanır. Hipotalamusun uzantısı olan hipofiz bezinin arka bölümü kansıvındaki derişimin artması üzerine vazopressin (ADH) salgılar. Bu da böbreklerin toplama kanallarına etkiyerek suyun geri emilimini arttırıp, idrarın daha derişik olmasına neden olur. Böylece böbrek, hipofiz beziyle eş güdümlü bir biçimde çalışarak kansıvısının hacmini dengede tutar.[52]
Böbrekler eritropoetin (alyuvar yapımını uyaran hormon) salgılar. Ayrıca etkin durumda olmayan vitamin D'yi (önhormon) etkin duruma getirir.[53]
Nefroloji, böbrek fonksiyonu ve böbrek yetmezliğiyle ilgili hastalık durumları ve diyaliz ve böbrek nakli dahil olmak üzere bunların yönetimiyle ilgilenen İç hastalıkları'nın alt uzmanlık alanıdır. Üroloji, böbrek kanseri ve kistleri ve idrar yolu sorunları gibi böbrek yapısı anormallikleriyle ilgilenen Cerrahi'nin uzmanlık alanıdır. Nefrologlar iç hastalıkları uzmanıdır ve ürologlar cerrahtır, ancak her ikisine de sıklıkla "böbrek doktoru" denir. Hem nefrologların hem de ürologların böbrek taşları ve böbrekle ilgili enfeksiyonlar gibi bakım sağlayabilecekleri örtüşen alanlar vardır.
Böbrek hastalığının birçok nedeni vardır. Bazı nedenler yaşam boyunca edinilir, örneğin diyabetik nefropati, diğerleri ise örneğin polikistik böbrek hastalığı gibi doğuştandır.
Böbreklerle ilgili tıbbi terimler genellikle renal ve nephro- öneki gibi terimler kullanır. Böbrekle ilgili anlamına gelen sıfat renal, Latince rēnēsten gelir, böbrekler anlamına gelir; nephro- öneki böbrek için Antik Yunanca kelime olan nephros (νεφρός) kelimesinden gelir.[54] Örneğin, böbreğin cerrahi olarak çıkarılması nefrektomi iken, böbrek fonksiyonunda azalma renal disfonksiyon olarak adlandırılır.
Genellikle, insanlar sadece bir böbrekle normal bir şekilde yaşayabilirler, çünkü hayatta kalmak için gerekenden daha fazla işleyen böbrek dokusuna sahiptirler. Sadece işleyen böbrek dokusu miktarı büyük ölçüde azaldığında kronik böbrek hastalığı gelişir. Glomerüler filtrasyon hızı çok düştüğünde veya böbrek disfonksiyonu şiddetli semptomlara yol açtığında diyaliz veya böbrek nakli şeklinde renal replasman tedavisi endikedir.[55]
Böbrekler karmaşık organlar oldukları için, hastalıkları da karmaşıktır. Bundan dolayı, böbrek hastalıklarını öbeklere ayırmak mantıklıdır. Ancak, böbrekte çok türde hastalık bulunmasına karşın, bunların belirtileri aynı oranda çeşitli değildir; çoğu aynı öbekten hastalıklar benzer biçimlerde kendilerini gösterir. Dolayısıyla, öncelikle böbrek hastalıklarının genel bulguları incelenecek, ondan sonra hastalıklar öbek halinde ele alınacaktır.[56]
Doğuştan bozukluklar:
Kistli böbrek hastalıkları:
Yumakçıktan kaynaklanan hastalıklar :
|
Borucuklardan kaynaklanan hastalıklar:
Damarlardan kaynaklanan hastalıklar:
Böbrek taşları:
Böbrek urları:
|
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.