Babil Kulesi
Dünyanın yedi harikasından biri Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Dünyanın yedi harikasından biri Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Babil Kulesi (İbranice: מגדל בבל, romanize: Migdal Bavel), Tevrat'ta[1] ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, Tanrı'ya ulaşmak için inşa edilen kule. Kur'an'da da benzer ama farklı bir hikâye geçmektedir.
Bu maddedeki bilgilerin doğrulanabilmesi için ek kaynaklar gerekli. (Ocak 2022) |
Akadca bāb-ilû sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Sümercede aynı anlama gelen sözcük Kadingirra'dır. Eski Ahit'te Babil sözcüğü Babel şeklindedir. Bu kelime İbranice Bavel kelimesinden gelir ve Eski Ahit'te "kargaşa, karışıklık" şeklinde açıklanır.
Dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve Babil'in Asma Bahçeleri içinde bulunan Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmıştır. Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına da inanırlardı. Sümerliler yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı dedikleri kuleyi zamanımızdan 5000 yıl kadar önce yapmışlardır.
Kule temelde 90 metre genişlikte ve 90 metre yüksekliğe sahip 7 katlı bir bina idi. Kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış bir diğer tapınak olan Esagila'ya giden aslanlı geçit ve dini tören yolu vardı.
Babil'i işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlardı. Babil Kralları Nebupolassar ve Nebukadnezar ise yeniden yaptılar. Ancak M.Ö. 479'da Babil'i işgal eden Pers Kralı Xerkes kuleyi yıktıktan sonra tekrar onaran olmadı. Yalnız, Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermişti. Bu sebeple 10.000 kişiyi iki ay boyunca çalıştırarak molozları temizletti. Fakat İskender ölünce kulenin onarımından vazgeçildi.
Tanah ve Eski Ahit hemen hemen aynı olduğu için her iki dinde Babil bahsi aynıdır. Babil kulesinden Tevrat'ın Yaratılış (Tekvin) kısmında bahsedilir. Nuh'un oğulları Büyük Tufan'dan sonra Sinar (Sümer)'da yerleşmiş, burada bir şehir ve göklere yükselen bir kule yapmak istemişlerdir. Efsaneye göre tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller. Kulenin yıkılışı Tevrat'ta anlatılmaz ancak Jubilees veya Leptogenesis olarak bilinen Yahudi belgelerinde anlatılır.
Dini bir bakış açısıyla bu öykü sıklıkla insanın kusurluluğunu, tanrının kusursuzluğu ile kıyaslamak ve dünyadaki yüzlerce dilin kökenini açıklamak amacıyla kullanılır.
Kuran anlatımında Musa, Firavun, Kârûn, Haman ve kerpiçten yapılan bir kule aynı hikâyenin içinde buluşturmaktadır. Farklı coğrafya ve tarihsel dilimlere ait bu unsurların uyumunu sağlamak amacıyla bazı yorumcular bahsedilen yapının piramit olabileceğini söyleseler de Mısır piramitlerinin ne mimarisi kuleye benzer, ne de inşaat malzemesi Kur’anda bahsedildiği gibi kilden değildir.
Hikâye Tevrat'taki ile benzer olmasına rağmen Babil'de değil, Musa'nın yaşadığı dönemde Mısır'da geçer. Firavun Haman'a, kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa'nın tanrısına bakacağını söyler.[2]
Kur'an'da Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir. Harut ve Marut isimli iki melek, insanları sihirle imtihan etmek için Allah tarafından Babil'e gönderilirler; “Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler.”
Babilden Yakut el-Hamavi'nin yazmalarında ve Lisan el-Arab'da bahsedilir. Öyküye göre tüm insanlar rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir. Babil'de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar.
9. yy İslam tarihçilerinden el-Tabari'nin Peygamberler ve Krallar Tarihi adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir. Öyküye göre Nemrut Babil'de bir kule inşa ettirir. Allah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72'ye ayırır. 13. yy. İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı öyküden bahseder ve İbrahim'in atası Hud'un kendi dilini (İbranice) muhafaza etmesine izin verildiğini ekler. Zira Hud kulenin inşasına katılmamıştır.
Dillerin karmaşası (confusio linguarum), Yaratılış 11:1-9'da anlatılan ve Babil Kulesi'nin inşasının bir sonucu olarak insan dillerinin parçalanmasına ilişkin köken mitidir. Bu olaydan önce insanlığın tek bir dil konuştuğu belirtilmiştir. Bundan önceki Yaratılış 10:5'te Yafes, Gomer ve Cavan'ın soyundan gelenlerin "kendi dilleriyle" dağıldıkları belirtilmektedir.[3] Augustinus bu açık çelişkiyi, öykünün 'bundan söz etmeden, tüm insanlar için ortak olan tek dilin nasıl olup da birçok dile bölündüğünü anlatmak için geriye gittiğini' ileri sürerek açıklamıştır.[4] Modern bilim dünyası geleneksel olarak iki bölümün farklı kaynaklar tarafından, birincisinin Ruhbani kaynak ve ikincisinin Jahwist tarafından yazıldığını kabul etmiştir. Ancak bu teori son yıllarda akademisyenler arasında tartışılmaktadır.[5]
Orta Çağ boyunca, İbranice dili çeşitli Yahudi, Hristiyan ve Müslüman skolastikler tarafından Tanrı'nın Cennet'te Adem'e hitap ederken kullandığı dil ve Adem'in kanun koyucu olarak kullandığı dil (Adem dili) olarak kabul edilmiştir.
Dante konuyu De vulgari eloquentia (1302-1305) adlı eserinde ele alır. Adem dilinin ilahi kökenli ve dolayısıyla değişmez olduğunu savunur.[6]
Ancak İlahi Komedya (yaklaşık 1308-1320) adlı eserinde Dante, Adem dilini Adem'in ürünü olarak gören görüşünü değiştirir.[6] Bunun sonucu olarak artık değişmez olarak kabul edilemez ve dolayısıyla İbranice Cennet diliyle özdeş olarak görülemez. Dante (Paradiso XXVI) İbranicenin Adem'in dilinin bir türevi olduğu sonucuna varır. Özellikle, skolastik gelenekte Tanrı için kullanılan başlıca İbranice isim olan El, Dante'nin I' olarak verdiği farklı bir Adem isminden türemiş olmalıdır.[6]
Hint-Avrupa dil ailesi teorisinin kabul edilmesinden önce, bazı yazarlar bu dilleri "Japhetite" olarak nitelendirmiştir. Rönesans döneminden başlayarak, bazıları sözde Japetik dillerin bozulmaya uğramadığını çünkü konuşurlarının Babil Kulesi'nin inşasına katılmadığını iddia etmiştir. Aralarında Galce, Toskana, Felemenkçe, İsveççe ve Almancanın da bulunduğu çeşitli diller, Adem dilinin potansiyel torunları olarak öne sürülmüştür. İsveçli doktor Andreas Kempe 1688'de Avrupalı milliyetçilerin kendi dillerini Adem dili olarak kabul ettirme yarışıyla dalga geçtiği bir hiciv risalesi yazmıştır. İsveçli Olaus Rudbeck'in İsveççeyi insanlığın orijinal dili olarak ilan etme girişimlerini karikatürize eden Kempe, Adem'in Danca, Tanrı'nın İsveççe ve yılanın Fransızca konuştuğu iğneleyici bir parodi yazmıştır. İbranicenin önceliği, 18. yüzyılın ikinci yarısında modern dilbilimin ortaya çıkışına kadar bazı yazarlar tarafından savunulmuştur.[7]
Uzun bir süre boyunca tarihsel dilbilim, tek bir orijinal dil fikriyle boğuşmuştur. Orta Çağ'da ve 17. yüzyıla kadar, Adem dilinin yaşayan bir torununu tanımlamak için girişimlerde bulunulmuştur.
Dünyadaki dil çeşitliliğinin Babil Kulesi ile ortaya çıktığına dair gerçek inanç sözdedilbilim olup, dillerin kökeni ve tarihi hakkında bilinen gerçeklere aykırıdır.[8]
Babil Kulesi hikâyesinin İncil'deki girişinde, Yaratılış 11:1'de,[9] dünyadaki herkesin aynı dili konuştuğu söylenir, ancak bu, Yaratılış 10'da anlatılan Nuh sonrası dünyanın İncil'deki tanımıyla tutarsızdır: 5,[10] burada Sam, Ham ve Yafes'in torunlarının her biri kendi diline sahip farklı uluslar meydana getirdiği söylenmektedir.[11]:26
Ayrıca dünya çapında, herhangi bir kule olmasa da, tek bir orijinal dilin ilahi bir şekilde birkaç dile karıştığını anlatan bir dizi gelenek de vardır. Hermes'in dilleri karıştırarak Zeus'un tahtını Phoroneus'a vermesine neden olduğuna dair Antik Yunan efsanesinin yanı sıra, Frazer, Kenya'daki Wasania, Assam'daki Kacha Naga halkı, Avustralya'daki Encounter Körfezi sakinleri, Kaliforniya'daki Maidu, Alaska'daki Tlingit ve Guatemala'daki K'iche' Mayaları arasındaki bu tür anlatılardan özellikle bahsetmektedir [12]
Estonya'daki "Dillerin Pişirilmesi" efsanesi [13] de karşılaştırılmıştır.
Çok sayıda Orta Çağ tarihi kaydı, Babil Kulesi'nde dağılmış olan dilleri kataloglamaya çalışmaktadır. Yaratılış'ın 10. bölümünde (LXX) detaylandırıldığı üzere, Nuh'un soyundan gelenlerin bir çetelesi ışığında, Yafes'in soyundan gelenler için 15, Ham'ın soyundan gelenler için 30 ve Sam'in soyundan gelenler için 27 isim sunulmuş, bu rakamlar Babil'deki karışıklıktan kaynaklanan 72 dil olarak belirlenmiştir, ancak bu dillerin kesin listesi zaman içinde değişmiştir.
72 dil geleneği daha sonraki zamanlarda da devam etmiştir. José de Acosta, 1576 tarihli "De procuranda indorum salute" adlı risalesinde ve António Vieira, bir yüzyıl sonra "Sermão da Epifania" adlı eserinde, Peru ve Brezilya'ya özgü yüzlerce anlaşılmaz dil göz önüne alındığında, bu 'dil sayısının' nasıl aşılabildiğine dair şaşkınlıklarını dile getirmişlerdir.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.