Remove ads
Ayvacık'da bir antik kent Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Assos (Grekçe: Άσσος), Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinin yaklaşık 17 km güneyindeki Behramkale Köyü'nde yer alan bir antik kent.
Άσσος (Grekçe) | |
Konum | Çanakkale, Ayvacık |
---|---|
Koordinatlar | 39°29′21″K 26°20′11″D |
Tarihçe | |
Kuruluş | MÖ 7. yüzyıl |
Devir(ler) | Orta Çağ |
Kültür(ler) | Helenistik Dönem, Roma Dönemi |
Bağlı olduğu | Lidya, Pers, Pergamon¸ Roma |
Sit ayrıntıları | |
Buluntu(lar) | Akropolis, tiyatro, agora, stoa, nekropolis, Athena tapınağı |
Kazı tarihleri | Keşif 1521 (Piri Reis) |
Durum | Restore |
Kamusal erişim | Açık |
Antik Çağda Troas diye adlandırılan bölgenin güney ucunda volkanik bir tepenin zirvesi ve yamaçlarında, Midilli adasının karşısında kurulmuştur. Tarih boyunca Lidya, Pers, Pergamon¸ Roma egemenliği altına giren bölge Orta Çağ'da terk edilmiş; 1880-1883 yıllarında Amerikan Arkeoloji Enstitüsü'nün yaptığı kazılar sırasında Amerikalı genç mimar Francis H. Bacon tarafından bulunmuştur.[1]
Aktif olduğu zamanlarda Assos, bulunduğu bölgedeki tek büyük limana sahip olduğu için geçen gemiler sayesinde zengin olmuştu. Assos'taki andezit taşından imal edilen lahitler, içine konan cesetlerin çabuk çürütmesi ile dünyaca ün yapmış; antik dönemde Lübnan, Suriye, Yunanistan ve Roma'ya ihraç edilmiştir.[2]
Antik Çağ'ın büyük düşünürlerinden Aristo'nun bu kentte üç yıl yaşamış ve felsefe okulu kurmuş olması nedeniyle felsefe tarihi açısınan önem taşır. Assos, Pavlus tarafından da ziyaret edilmiştir ve kent bu nedenle Hıristiyanlarca kutsal olarak kabul edilir.
MÖ 900'lerde kurulan bu kentin en gözalıcı yeri en tepesine yapılmış olan, Dorik yapılı Athena Tapınağı'dır. Kentin ayrıca büyük bir amfitiyatrosu da vardır.
Günümüzde, şehrin olduğu dağın eteklerinde ve yamaçlarındaki Behramkale kenti hâlen aktiftir.
MÖ 347'de Aristoteles'in Assos'ta felsefe okulu kurmasından hareketle, 2000 yılında, Assos'ta Felsefe adı verilen felsefe çalıştayları başlatılmıştır. Çalıştaylar, her yıl Şubat ayında sunum dili Türkçe, Temmuz ayında ise İngilizce olmak üzere yılda iki kere kesintisiz olarak düzenlenmektedir.[3]
Assos, 2017 yılından beri UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde bulunmaktadır.[4]
Assos kentinde ilk defa iskan edenlerin kim olduğu bilinmez ancak arkeolojik verilerden kentte Tunç Çağı'ndan beri kesintisiz iskan edildiği anlaşılmaktadır.[5] Bölge, MÖ 7. yüzyılda Lesbos Adası'ndan (Midilli) gelen Aiol kolonileri tarafından iskan edilerek gelişmiş, zenginleşmiştir. MÖ 6. yüzyılda Lidya Krallığı kıyılardaki hellen şehirleri üzerinde politik güç sağlamak istemiş ve bunun sonucunda Assos MÖ 560'ta Lidya Krallığı'nın hâkimiyetine girmiştir. MÖ 546 yılında Perslerin Lidya hakimiyetine son vermesi sonucu Pers egemenliği başladı. Bu dönemde vergi siteminde değişiklik olmadı. Vergi toplayanlar, Persler'den ziyade Hellen yöneticilerdi.
MÖ 5. yüzyılda Pers egemenliğine karşı Atina Devleti'nin liderliğinde kurulan Atina kent birliği'nin kuruluşu sırasında Assos, yılda 1 talent ödeme karşılığında[6] kurucu üyeler arasında kaldı.[5] Persler, uğradıkları yenilgilerden sonra Ege'nin Asya kıyılarından ayrılmaya başlamıştı. Ancak zaman içinde Persler yeniden Anadolu kıyılarına döndüler; Batı Anadolu kıyılarında yaşayanları yeniden Pers egemenliğine zorlayan Kral Barışı'nın (MÖ 387) imzalanmasından hemen sonra Eubolos adında bir tüccar kendini Assos ve Atarneus kentlerinin kralı ilan etti.[6] Onun ölümünden sonra hizmetkarlarından Hermesisas yönetimi ele geçirdi.[7] Gençliğinde Plato'nun okulunda öğrenim görmüş olan Hermesias, başta Aristo olmak üzere filozof dostlarını Assos'a davet etti. Hermesias'ın yeğeni Phtias ile evlenen Aristo, Assos'ta üç yıl yaşadı. MÖ 347'de Assos'ta bir felsefe okulu kurdu ve yaşambilimi üzerine çalışmalar yaptı. Kral Hermesias, MÖ 345 yılında bağımsızlığını yitirdi; Pers komutanı Rodoslu Memnon tarafından esir alınarak Persepolis'te çarmıha gerildi ve kentte yeniden Pers hakimiyeti başladı. MÖ 344'te Assos'tan ayrılan Aristo; Makedon Kralı II. Filip'in oğlu İskender'i yetiştirmek üzere Pella'ya gitmiştir. Bölgede Pers hakimiyeti, MÖ 334 yılında Büyük İskender'in Granikos Savaşı'nda kazandığı zafer ile son buldu.
Assos, Büyük İskender'in ölümünden sonra Galatlar tarafından işgal edildi.[6] MÖ 241 yılında Pergamon Krallığı'nın egemenliği altına girdi. MÖ 133'te Kral III. Attolos'un vasiyeti ile Bergama Krallığı Roma'ya geçince Assos kenti de Roma egemenliğine girdi.[5]
Kent, Roma yönetimi döneminde gelişti. Bu dönemde tarım arazilerinin verimliliği ile ünlü oldu.[8] Erken imparatorluk döneminde Athena Polias, Zeus Soter ve Asklepios kültleri yanında Roma imparatoru Augustus ve karısı Livia'yı tanrılaştıran Assoslular,[9] Hristiyanlığın doğuşundan sonra kenti Aziz Pavlus ve Aziz Luka'nın ziyaret etmiş olmasının da etkisi ile Hristiyanlığı kabul ettiler.[5] MS 381 - 390 yıllarında, Hristiyanlığın etkisi ve imparatorluğun emirleri doğrultusunda, birçok tapınak kapatılmış ve yıkılmış, taşları kilise ve konut inşasında kullanılmıştır; ayrıca harç yapımına gerekli kirecin sağlanması için tüm mermer malzeme agora yakınındaki kireç kuyusunda yakılmıştır. Assos Athena Tapınağı ve tapınağa ait sunak da bu zamanda tahrip edilmiştir.[10]
MS 3. yüzyılın ortalarından sonra kent önemini yitirdi.[10] MS 5. yüzyılda piskoposluk merkezi haline gelen kentte yerleşim, 7. yüzyılda sonra erdi.[9]
Latinler, Franklar, Selçuklu ve Osmanlı Türkleri akropolise birçok kez kente saldırmışlardır. Bizans Dönemi'nde piskoposluk merkezi haline gelen Assos, 1080 yılında, Selçuklu Hanedanının egemenliği altına girdi, ancak 17 yıl süren egemenlikten sonra I. Haçlı ordusu komutanlarından Keşiş Pierre, bölgeden Türkleri uzaklaştırdığı için burada 1330 yılına kadar Bizans hâkimiyeti devam etti.[6] 14. yüzyılda Karesi Beyliği'nin topraklarında olan Assos, tüm Çanakkale çevresi ile birlikte 1359 yılında Sultan I. Murat'a satılarak Osmanlı topraklarının bir parçası oldu.[6]
6x13 dor düzenli sütün ile çevrili Athena Tapınağı, Akropolün en önemli yapısıdır. Ön oda ve kutsal oda bölümlerinden oluşan tapınağın etrafı sütunlardan oluşmakta olduğunu tapınağın kutsal odasında bulunan tanrıça heykeli ise 1800 yıllarda yapılan kazı çalışmaları sonucunda ABD'ye götürüldüğünü Tekin Gün (Assos Athena Tapınağı) adlı araştırma notlarından anlaşılmaktadır. MÖ 530 yılına ait tapınak 14x30 m. ölçüsündedir.[11] Tapınağın bazı sütunları yerine dikilmiştir. Athena Tapınağı frizlerinden bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir. 1838 yıllında yapılan kazı çalışmasında çıkan mimari bloklar, frizler ise; Boston müzesi, Fransa'daki Louvre müzesi arkeoloji müzesine götürülmüştür.[11] İkinci bir surla takviye edilen akropoldeki iç surlar Orta Çağ'da, Osmanlı döneminde ve günümüzde de restore edilmiştir.
Assos Nekropolü, Helenistik ve Roma dönemlerinden kalmadır. Mezarlar, Helenistik çağdan Arkaik çağa kadar kesintisiz devam eder. Akropolün güney eteklerindeki teraslar üzerinde Agora inşa edilmiştir. Agoranın doğusunda meclis binası (bouleuterion), kuzey ve güneyde stoalar (revaklar) bulunur.
Agora ile Batı kapısı arasındaki gymnasium Helenistik dönemde yapılmıştır. Batı kapıdan aşağı inen taş yol hamamlara ve tiyatroya ulaşır. 5 bin kişilik tiyatro, doğal bir kaya oyuğuna MÖ 3. yüzyılda inşa edilmiştir.
Assos kalıntılarını ilk belirten, Piri Reis'tir (1521).[10] 1672'de John Covel, 1785'te Choiseul-Gouffier kenti gezen ilk seyyahlardır; 19. yüzyılda başka seyyahlar onları takip etmiştir. Charles Texier, 1835 yılında kentin kapsamlı planı ile birlikte tapınak frizlerinin çizimlerini yapmış; bu araştırma üzerine, 1838 yılında Sultan II. Mahmut, yüzeydeki heykeltıraşlık eserlerinin büyük bölümünü Fransa Kralına armağan etmiştir.[11] Assos'ta ilk sistemli kazı çalışmaları 1881'de Amerikan Arkeoloji Enstitüsü tarafından başlatıldı. Amerikan Arkeoloji Enstitüsü adına mimar J.T.Clarke ve F.H.Bacon başkanlığında ilk kazılar bağlanmıştır ve yaklaşık[11] Amerikalı ekip, 3 yıllık çalışma sonunda kentin önemli mimari yapılarını açığa çıkardı. Çalışmalarda çıkarılan eserlerin bir kısmı Osmanlı Devleti'nin izni ile paylaşılarak Amerika Birleşik Devletleri'ne götürülmüş ve Boston Güzel Sanatlar Müzesi'nde sergilenmişti. Assos'taki kazı çalışmaları 1981 yılında Ümit Serdaroğlu tarafından yeniden başlatıldı ve 2005'te ölümüne kadar sürdürüldü. Serdaroğlu; batı nekropolisi, agora, tiyatro ve akropoliste çalışmalar yaptı. 2005 yılından itibaren kazı başkanlığını ÇOMÜ adına Prof.Dr.Nurettin Arslan sürdürmektedir.[11]
Assos'ta ilk olarak 2009 yılında sistematik yüzey araştırmasına başlanmıştır.[12] 2010 yılında Batı Kapısı'nın doğusundaki alanda araştırmalar yapılmıştır. Sistematik olarak toplanan arkeolojik bulguların yanında, yüzeyde görülen tüm kalıntılar harita üzerine işlenmiştir. Yüzey araştırmasının bitirilmesinden sonra Assos kentinin çağlara göre nasıl bir gelişim gösterdiği daha iyi anlaşılabilecektir. Yüzey araştırması kapsamında Batı Kapısı'nın 20 m doğusunda ve gymnasionun güneyinde olmak üzere iki noktada sondaj yapılmıştır.[12] Batı Kapısı doğusundaki sondajın üst seviyelerinde açma Bizans Çağı'na ait apsisli bir yapıya rastlanması nedeni ile buradaki çalışma sonlandırılmıştır. Daha sonra gymnasionun güneyinden geçip agoraya ulaşan caddenin bulunduğu alanda açma çalışmalara başlanmıştır. Bu alandaki kazılarda gynmasionun porticusuna ait üç adet sütünün ana cadde üzerine düştüğü görülmüştür. Genişliği 6,5 m olan ana caddenin zemini düzgün dörtgen andezit taş bloklar ile kaplanmıştır. Cadde üzerindeki dolgu içerisindeki bulgular Geç Roma ve Erken Bizans Çağlarına tarihlenmektedir. Caddenin kuzey ve güney kenarlarında yağmur sularını sarnıçlara ulaştıran kanallar yapılmıştır. Caddenin güney kenarında döşeme taşlarının eksik olduğu kısımda ana kayaya kadar inilmiştir. Taş blokların altında bulunan, küçük taşlardan oluşan 0,70 m kalınlığa sahip dolgu içerisindeki seramikler Hellenistik Çağ'a aittir. Stratigrafi, taş dolgunun altındaki Arkaik Çağ tabakasının ardından ana kayanın üzerindeki 0,15 - 0,20 m kalınlığındaki Bronz Çağı tabakası ile son bulmaktadır. Kent içerisindeki bu ilk sondaj Assos'taki iskân tarihinin aydınlatılması bakımından önemlidir. Önümüzdeki yıllarda yapılacak yüzey araştırması ve bununla bağlantılı küçük sondajlarla konu hakkındaki bilgilerin daha da zenginleşeceği beklenmektedir.[12]
2009 yılında sürdürülen Athena Tapınağı'nın restorasyon çalışmaları başlatılmış, sütun gövdelerindeki beton parçaların sökülmesi işlemlerinde, ilk restorasyonda demirin kullanılmış olması yüzünden sıkıntılar yaşanmıştır. Ancak her şeye rağmen bu aşama başarılı bir şekilde sonlandırılmıştır. Daha sonra andezitten yapılmış sütun tamburları yivleri işlenmeden orijinal yerlerine konulmuştur. Bütün tamburların ve sütun başlıklarının yerlerine konulmasının ardından sütunların yivlerinin açılmasına başlanmıştır. Sütunlar yanında tapınağın güney ve doğu yönlerindeki eksik olan stylobat blokları da yine özgün malzemeden hazırlanarak yerlerine konmuştur. Böylece yılda yüz binlerce kişinin ayak bastığı bu blokların aşınması önlendiği gibi, tapınağın daha iyi algılanması mümkün olmuştur. Gelecek yıl imkânlar ölçüsünde doğu yöndeki friz, metop ve alınlığın, stylobat duvarı üzerinde ayağa kaldırılması hedeflenmektedir. Akropolisin kullanım evrelerini belirlemek üzere çalışmalara başlanmıştır. Bu kapsamda Athena Tapınağı'nın güney cephesindeki kazılarda Bizans Çağı'na ait duvar kalıntıları ortaya çıkartılmıştır.[12]
Assos Athena Tapınağı Frizleri kısa kenarlarında 5, uzun kenarlarında 12 olmak üzere toplam 34 friz bloğundan 15'i iyi korunmuştur. Friz betimlemeleri, doğu kültürü özelliği de olan, farklı konularda ve karışıktır. Frizlerde Lydia, Lycia, Atina, Corinth kültürleri bulunur. Frizlerinde İon düzeninden alıntılarda vardır. Alınlık kısmı ise boş bırakılmıştır.[11]
Agoranın güneyindeki terasta tespit edilen kireç ocağının (Açma 20) temizliği yapılmıştır. Kireç ocağı yaklaşık 2 m genişliğinde kalın bir duvara sahiptir. Ocağın işlevini yitirmesinden sonra içi doldurularak üzerine taş bloklar döşenmiştir. Kireç ocağının güneydoğu ve kuzeybatı yönlerinde iki kapısı bulunmaktadır. Kireç ocağı içerisinde tam olarak yanmamış mermer parçaları dikkati çekmektedir. Ocağın zemini altında ise doğu batı yönlerde uzanan Hellenistik Çağ'a ait bir temel ortaya çıkartılmıştır.[12]
Kentin savunma duvarlarının ayrıntı araştırılmasına devam edilmiştir. 2010 yılında kentin doğusundaki kapılar ve kulelerin temizliği ve çizimleri yapılmıştır. Doğudaki kulelerin temizliğinde, sur duvarının bazı kesimlerine güçlendirmek amacı ile ilave duvarların yapıldığı görülmüştür. Surların ne zaman inşa edildiği, ilavelerin ne zaman yapıldığı ve hangi amaçla güçlendirildiği gibi sorulara araştırmanın bitirilmesinin ardından cevap verilebileceği beklenmektedir.[12]
Assos'un batısındaki Ayazma Kilisesi'nin açma içerisinde ve apsisin doğusundaki iki şapelde kazılar yapılmıştır. Kilise içerisinde, bemanın önünde kilisenin yapımı hakkında bilgi elde etmek üzere çok küçük bir alanda temizlik yapılmıştır. Çalışmalar sonrasında kilisenin tabanını kaplayan andezit taş plakaların altında kiremit levhalardan yapılmış bir başka döşemeye rastlanmıştır. Kilise Erken Roma Çağı'na ait bir anıt mezarın podyumu üzerine inşa edilmiştir. Söz konusu kiremit döşemenin bu mezar yapısı ile ilişkili olduğu tahmin edilmektedir. Kiremit zemin üzerinde ele geçen iyi korunmuş bir sikke MS geç 9. yüzyıl'a tarihlenmektedir.[12] Kilisenin dışında apsisin doğu kesimindeki kazılarda dikdörtgen mekânların doğu yönleri apsidal olarak son bulmaktadır. Bu nedenle şapel olarak tanımlanan bu mekânların içerisinde önceki yıllarda gerçekleştirilen çalışmalardan da tanıdığımız çocuk mezarlarına rastlanmıştır. Çocuk iskeletleri küçük taşlar veya taş levhalar ile oluşturulmuş sandık tipi mezarlar içerisine bırakılmışlardır. Güneydeki şapelde mezarlar dışında apsisin hemen önünde vaftiz teknesi de gün yüzüne çıkartılmıştır. Duvarı devşirme mermer plakalar ile kaplanmış olan vaftiz havuzunun ortasında bir su boşaltma deliği göze çarpmaktadır. Mermer blokların bazıları üzerinde bulunan yazıtlar dikkat çekmektedir. Öyle anlaşılıyor ki kilisenin kullanımına son verilmesinin ardından, kilisenin iç kısmı gibi bu alanda mezarlık olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu iki şapelde dikkati çeken, çocukların bir ila üç yaş arasında olmalarıdır. Bunlar arasında doğumdan hemen sonra ölen bir iskelet de vardır.[12]
Agoranın kuzeyindeki stoa kazılarına bu yıl da devam edilmiştir. Stoanın zemini altında tespit edilen daha erken safhaya ait temelin daha ayrıntılı incelenmesi amacı ile bu alanda çalışılmıştır. Çalışmalar sonucunda erken evreye ait yapının (muhtemelen erken bir stoa) kuzeydoğu - güneybatı aksında uzanarak stoanın batı duvarı altından batıya doğru devam ettiği ve bouleuterion ile aynı aksa sahip olduğu anlaşılmıştır. Erken evreye ait temel duvar taşlarının stoanın alt katındaki duvarın taşları ile aynı özellikte olması erken yapının duvarlarının sökülerek yeni yapıda kullanıldığını göstermektedir. Elde edilen bulgular yardımı ile temel kalıntıları Helenistik Çağ'a tarihlenmektedir. Stoanın ana zemini üzerindeki dolgu tabakasında ele geçen iyi korunmuş çok sayıdaki sikke ve seramik örnekleri, stoanın Roma Çağı'ndaki kullanım evrelerinin belirlenmesine imkân vermiştir.[12]
Asson antik şehir meclis binası olarak hizmet veren kare planlı Bouleuterion, 20.60x20.60 metre ölçülerindedir. Dor düzenindeki yapının batı yönü hariç, üç tarafı 0.60 metre kalınlığında taç duvarlarla çevrelidir. Meclis toplantılarına katılan üyelerin oturma yerlerinin ahşaptan olduğu tahmin edilmektedir. Bouleuterion, yapı kitabesine göre M.Ö.4.yüzyıla tarihlenmektedir. Roma Çağı'nda da siyasi yapısını koruyan Assoslular, Bouleuterion'u toplantı için kullandıkları ve kuzey duvarı önüne heykeller diktikleri belirlenmiştir.[13]
Assos antik şehrin Batı Kapısı'nı agoraya bağlayan yolun kuzeyinde, bir eğitim kurumu olan Gymnasion bulunmaktadır. 52x52 metre kare planlı avlunun etrafı, sundurma çatıyı taşıyan Dor stilindeki sütunlu bir galeri ile çevrilmiştir. Avlunun etrafını saran bu revaklı bölüm, öğrencileri yağmur ve güneşten korumaktaydı.[13] Troas bölgesinde ilk Gymnasion'lar, Sestos ve Abydos kentlerinde kurulmuştur. Assos Gymnasion'u, M.Ö.2. yy.da inşa edilmiştir. Gymnasion'un arşitravı üzerindeki yazıta göre yapı Roma Çağı'nda da kullanılmıştır. Yazıtta Quintus Lollius Philetaerus adlı bir kişinin Gymnasion'a Stoa yaptırdığı yazılıdır. Bizans Çağı'na gelindiğinde yapının bir bölümü kiliseye dönüştürülmüştür.[13]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.