Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Yunan astronomisi klasik antik dönemde Yunan dilinde yazılmıştır ve antik Yunan, Helenistik, Greko-Romen ve geç dönem antik çağlarını kapsar. Yunanca, Helenistik dönemden Büyük İskender'in (III. Aleksandros) fethini takip eden süreçte bilimin dili haline geldiği için antik Yunan astronomisi coğrafi sınırları aşmıştır. Bu yüzden Helenistik astronomi olarak da adlandırılır. Helenistik ve Roma dönemleri boyunca Yunan olan veya olmayan birçok astronom, çalışmalarını Yunan geleneklerini kullanarak Ptolemaios krallığındaki İskenderiye kütüphanesini de içeren büyük bir enstitüde yürütüyordu.
Bu maddede kaynak listesi bulunmasına karşın metin içi kaynakların yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir. (Haziran 2016) |
Tarihçiler astronominin gelişimindeki en büyük aşamanın helen ve Yunan astronomlar tarafından tarafından atlandığını düşünüyor. Yunan astronomisi gök olaylarına akla yatkın fiziksel açıklamalar arayışıyla başlayıp şekillenmiştir. Kuzey yarımkürede bulunan takım yıldızlarının çoğunun ismi birçok yıldızın, asteroidlerin ve gezegenlerin ismi gibi Yunan astronomisinden türemiştir. Yunan astronomisi Mısır ve özellikle Babil astronomisinden ilham almış ve sırasıyla Hint, Arap ve Batı Avrupa astronomisini etkilemiştir.
Tanımlanabilen yıldız vetakım yıldızlarına dair ilk yazılı belgeler, Homeros ve Hesiodos'a ait Yunan literatürünün sağ kalabilmiş en eski yazıtlarıdır. Homeros İlyada ve Odysseia'da aşağıdaki gök cisimlerinden bahseder:
Hesiodos, milattan önce 7. Yüzyılda Arcturus yıldızını şairane takvimi İşler ve Günler'e ekler. Homeros da Hesiodos da bilimsel çalışma yapmış olmamalarına rağmen, okyanusla çevrili düz dünya teorisinin kozmolojik temelini atmışlardır. Bazı yıldızlar doğar ve batar (Antik Yunanlara göre okyanusun içinde kaybolur), bazıları her zaman görünür. Yılın belli zamanlarında, belli yıldızlar doğar ve batar.
Kozmosla ilgili spekülasyonlar milattan önce 6. Ve 7. Yüzyıllarda Sokrates öncesi düşünürler arasında oldukça yaygındı. Anaksimandros silindirik dünyayı evrenin merkezinde asılı duran ve ateşten bir çemberle çevrili bir gökcismi olarak tanımlamıştır. Pisagorcu Filolaos kozmosu yıldızlar, gezegenler, Güneş, Ay, Dünya ve Karşı dünyayı barındıran, 10 cisimden oluşan topluluğun görünmeyen bir ateşin çevresinde döndüğü bir oluşum olarak tanımlamıştır. Bazı belgelerin gösterdiği üzere 6. ve 5. yüzyılda yaşayan Yunanlar gezegenler ve evrenin yapısı hakkında oldukça bilgiliydi.
İngilizcede gezegen anlamına gelen planet kelimesi Yunancada gezgin kişi anlamına gelen planētēs kelimesinden gelmektedir çünkü eski çağ astronomlarının kayıtlarına göre belirli ışıklar gökyüzünde diğer yıldızlarla ilişkili bir şekilde yer değiştiriyordu. Çıplak gözle görülebilen beş gezegen vardı; Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn. Bazen Güneş ve Ay da listeye eklenir ve sayı yediye çıkardı. Gezegenler zaman zaman Güneşe yaklaşıp gözden kaybolduklarından beşini birden gözlemleyebilmek büyük dikkat gerektiriyordu. Venüsün doğrudan gözlemi yapılmamıştı, Yunanlar sabahları ve akşamları görünen Venüsün Hesperus (“akşam yıldızı”) ve Phosphorus (“sabah yıldızı”) isimli iki farklı cisim olduğunu düşünmüşlerdi. Sonraları ikisinin de aynı gezegen olduğunu fark ettiler. Pisagor'un bu keşifteki payı büyüktür.
Antik Yunanda astronomi matematiğin bir dalıydı ve astronomların gökyüzündeki hareketleri taklit edebilecek geometrik modeller yaratması beklenirdi. Bu gelenek Pisagor'un astronomiyi dört matematik sanatının arasına koymasıyla başladı (aritmetik, geometri, astronomi, müzik). Bu dört alanı kapsayan çalışmalar sonradan ‘quadrivium’ (dört temel bilim) olarak adlandırıldı.
Yaratıcı bir matematikçi olmamasına rağmen Platon (M.Ö 347-427) dört temel bilimi felsefi eğitimin temeli olarak saydı. Genç matematikçi Knidos'lu Eudoxus’u (M.Ö 347-410) Yunan astronomi sistemini geliştirmesi için teşvik etti. Modern bilim tarihçisi David Lindberg şöyle diyor:
" Gezegesel olayların tasviri için yapılan geometrik model, iki küre modeli ve gezegen gözlemleri ile ilgili yayımladıkları değerlendirme ölçütleri gösteriyor ki, çalışmalarında ilgilerini yıldızlardan gezegenlere yöneltmişler."
İki küre modeli kozmosu merkezi ve hareketsiz küresel bir dünya ve dünyayı çevreleyen küresel gökyüzü olarak ikiye ayıran bir yermerkezcil modeldir. Modele göre gökyüzü 'esîr' maddesinden yapılma bazı dönen cisimler içerebilir.
Platon'un kozmoloji üzerine yazdığı temel kitaplar Timeos ve Devlettir. Bu kitaplarda iki küre modelini tanımlamış, yedi gezegeni ve sabit yıldızları taşıyan sekiz çember olduğunu belirtmiştir. Devlet kitabında geçen Er efsanesine göre, kozmos, Sirenler ve Mireler ya da Fates olarak da bilinen Zorunluluk tanrıçasının kızları tarafından çevrilmekte olan Zorunluluk Ekseni'dir.
Kilikyalı Simplicius'un belgelerine göre (6. Yüzyıl), Platon dönemin Yunan matematikçilerine " Düzgün hareketin tanımından yola çıkarsak, gezegenlerin belirgin hareketleri nasıl sınıflandırılabilir?" diye sormuştur. (Lloyd 1970, s. 84). Ona göre gezegenlerin kaotik hareketleri ancak merkezi bir küresel Dünyanın etrafındaki düzgün dairesel hareketler olarak açıklanabilirdi, ki bu 4. yüzyıl için oldukça yeni bir fikirdi.
Eudoxus bu problemin üstesinden gezegenleri eş merkezli küreler takımı olarak düşünerek geldi. Gökyüzünün görünümüne kürelerin eksenlerini yatırarak ve her birine farklı bir dönme periyodu atarayarak yaklaştı. Böylece gezegenlerin hareketlerini matematiksel olarak tanımlayan ilk insan oldu. Eudoxus'un kitaplarının tamamı kaybolduğunundan dolayı içeriği ve fikirleriyle ilgili bilgilere ancak Aristotales'in derlemeleri ve Simplicius'un De Caelo'daki yorumları gibi ikincil kaynaklardan ulaşılabiliyor. Ayrıca Aratus'un astronomi üzerine yazdığı şiirin Eudoxus'un çalışmalarına ve Theodosius'un Sphaerics'ine dayandığı tahmin ediliyor. Bunlar Eudoxus'un astronomi çalışmalarıyla ilgili büyük ip uçları veriyor.
Yunan astronom Callippus (4. Yüzyıl) Eudoxus'un 27sine (gezegenlere sabit yıldızları da eklemişti) yedi küre daha ekledi. Aristotales her iki sisteme de, küre takımlarının aralarına dıştaki takımın dönmesini engelleyen "dönmeyen" küreler eklemekte ısrarcıydı çünkü dönmeyen küreler olmadan dıştaki hareketin içteki kürelere transfer olacağını savunuyordu.
Eudoxus'un sisteminin birkaç kritik hatası vardı. Bunlardan biri hareketlerin kesin tahmine elverişsiz olmasıydı. Callippus'un çalışması bu hatanın düzeltilmesi için bir adım olmuştu. Diğer problem ise modellerin hız değişimini açıklamakta yetersiz olmasıydı. Dünyadan gözüken gezegenlerin parlaklığının neden değiştiğini açıklayamaması da bir başka eksiklikti çünkü kürelerin eş merkezli olması gezegenlerin hep aynı uzaklıkta kalmasını gerektiriyordu. Pitaneli Autolycus da M.Ö 310da bu soruna değinmiştir.
Pergeli Apollonius (M.Ö 190-262) taşıyıcı dış tekerleme eğrisi (deferent and epicycle) ve dış merkezli düzenek (eccentric) olarak tanıtılan iki yeni mekanizmanın gezegenlerin uzaklık ve hız değişimini açıklamaya yardımcı olmasıyla yanıtlanmış oldu. Taşıyıcı dış tekerleme eğrisi gezegenleri Dünyanın etrafında taşıyan bir çember mekanizmasıydı. Dış merkezli düzenek ise gezegenleri hafifçe merkezdeki Dünyadan uzaklaştırıyordu. Taşıyıcı düz tekerleme eğrisindeki 'yörünge' küçük bir çember taşımaktaydı ve 'dış çember' ise gezegenleri taşımaktaydı. Bu model, eccentric modeli Apollonius'un teorisindeki gibi taklit edebilirdi. Ayrıca retrogradasyon hareketini, yani gezegenlerin zodyaka doğru kısa süreli ters hareketini de açıklayabilirdi. Modern astronomi tarihçileri Eudoxus'un modelinin bu ters hareketi sadece kabaca bazı gezegenler için açıklayabildiğini düşünüyor.
Milattan önce 2. Yüzyılda, Hipparkos, Yunan astronomların gezegenlerin hareketleriyle ilgili tahminlerinin, Babilli astronomların fevkalade doğruluktaki tahminlerine yakın seviyede doğruluğa sahip olduğu konusunda ısrarcıydı. Bir şekilde Babillerin gözlemlerine ve tahminlerine ulaşmanın yolunu bulmuştu ve bunları daha iyi bir geometrik model tasarlamak için kullandı. Bu modelde Güneş için Güneşin hız değişimi ve mevsim sürelerindeki farkı açıklayan ekinoks gözlemlerini temel alan basit dış merkezli düzenek modelini kullandı. Ay için ise taşıyıcı dış tekerleme eğrisini kullandı. Yine de gezegenler için doğru bir model tasarlayamadı ve bunun için diğer Yunan astronomları eleştirdi.
Hipparkos ayrıca bir yıldız kataloğu derledi. Büyük Plinius'a göre bir nova gözlemlemişti. Gelecek nesiller yıldızların nasıl oluştuğunu, öldüğünü, hareket ettiğini ve parlaklıklarını değiştirdiğini anlayabilsin diye yıldızların parlaklıklarını ve pozisyonlarını kaydetti. Batlamyus kataloğun Hipparkos'un gece-gündüz eşitliğinin gerilemesiyle ilgili keşfiyle bağlantılı olduğunu belirtmişti. Hipparkos bu durumun sabit yıldızlar küresinin hareketlerinden kaynaklandığını düşünüyordu.
Milattan önce 3. Yüzyılda Sisamlı Aristarkus evrenin merkezinde Dünya yerine Güneşin bulunduğu alternatif bir heliosentrik (Güneş merkezli) evren modeli öne sürmüştü (bu yüzden Yunan Kopernik olarak da bilinmektedir). Aristarkus'un astronomiyle ilgili görüşleri pek iyi karşılanmamıştı ve onu destekleyen pek az insandan biri Seleukialı Seleucus'tur.
Aristarkus'un günümüze kalabilen tek çalışması Aristarkus'dan Büyüklükler ve Uzaklıklar Üzerine isimli kitabıdır. Bu kitapta Güneş ve Ayın büyüklüklerini ve Dünyadan uzaklıklarını Dünyanın yarı çapı üzerinden hesaplamıştır. Kısa bir süre sonra da Eratosthenes Aristarkus'un bu hesaplamalarından yola çıkarak Dünyanın boyutunu hesaplamıştır. Hipparkos'un da günümüze ulaşamayan benzer çalışmaları vardı ve ikisi de Güneş ile Dünya arasındaki uzaklığı olduğundan çok daha az hesaplamışlardı.
Hipparkos astronomiye kesin tahminler konseptini getiren ilk kişi olduğu için Yunan astronomlar arasında en önemlisi olarak bilinir. Ayrıca Batlamyus'tan önceki son yenilikçi astronomdu. Batlamyus 2. Yüzyıl Roma Mısırında İskenderiye'de yaşamış ve çalışmış bir matematikçiydi. Astronomi ve astroloji üzerine çalışmalarından bazıları Almagest, Gezegenler Üzerine Hipotezler, Tetrabiblos'tur.
Batı astronomi tarihini etkileyen en önemli kitaplardan biri Almagest'tir. Bu kitapta Batlamyus, Hipparkos'un yapamadığı, gezegenlerin davranışlarıyla ilgili tahminlerin yeni bir matematiksel araç olan ekuantla nasıl yapılacağını açıklamıştır. İçerdiği modeller, önceki matematikçilerin gözlemleri ve teoremlerle astronomi üzerine o döneme kadar yazılmış en kapsamlı kitaptı. Birçok ayrıntılı kitabın unutulup kaybolması ama bu kitabın günümüze kadar ulaşabilmesinin bir sebebi de muhtemelen buydu. Batlamyus'un bu kitapta kullandığı gezegen sıralaması heliosentrik sistemle yer değiştirene kadar standart sistem olarak kaldı:
19. Yüzyıldan itibaren Batlamyus'un çalışmalarının kapsamlılığı ve güvenilirliği diğer matematikçiler tarafından tartışılmaya başladı ve ilk karşıt iddia 1970'lerde Robert R. Newton'dan geldi. Batlamyus'un Suçu isimli kitabında Batlamyus'un gözlemlerinin sahte olduğunu ve Hipparkos'un kataloğunu kendisininmiş gibi gösterdiğini iddia etti. Newton'ın bu iddiaları astronomi tarihçileri tarafından pek tutulmadı.
İskenderiyeli Pappus, Theon ve kızı Hypatia gibi birkaç Geç Antik dönem matematikçisi de Almagest üzerine yorumlarını yazdı. Batlamyus astronomisi Orta Çağ'da İslami ve Batı Avrupa astronomisinde standart haline geldi ve 16. Yüzyılda heliosentrik sistemle yer değiştirinceye kadar öyle kaldı. Yine de bazı kaynaklara göre Antik Yunan astrologları hesaplamalarında Batlamyus öncesi yöntemleri kullanmaya devam ettiler (Aaboe, 2001)
Helenistik astronomi üzerine milattan önce 3. Yüzyılda Hindistan'ın yakınlarındaki Greko-Baktriyan Şehri Ai-Khanoum'da çalışıldığı biliniyor. Arkeolojik kazılarda Ujjain'e göre ayarlanmış çeşitli güneş saatleri bulundu[1] Maurya İmparatorluğu ile olan etkileşimler ve Hint-Greko Krallığının Hindistana kadar genişlemesiyle bir bilgi aktarımı olmuş olabileceği düşünülüyor.[2]
Ayrıca, Greko-Romenlere ait astrolojik tezlerin çağımızın ilk yüzyıllarında Hindistana aktarıldığı biliniyor. 2. Yüzyılda Saka kralı I. Rudradaman hükümdarlığı altındaki Yavanesvara Yavanajataka'yı (Yunanlara göre anlamına gelen bir kitap) Yunancadan Sanskritçeye çevirdi. Hint astronomlar için Rudradaman'ın Ujjain'deki başkenti, Greenwich, Arap ve Latin astronomlar içinse Arin haline gelmişti.[3]
Daha sonra 6. yüzyılda, Romaka Siddhanta (Romalıların ilkeleri) ve Paulisa Siddhanta (Paulisa'nın ilkeleri) Hint astronom Varahamihira tarafından derlenen ve kabul gören beş temel astronomik tezden ikisi oldu.[4]
Birçok Yunan astronomisine ait metnin sadece adı ve muhtemelen alıntıları bilinmektedir. Bazı temel eserler günümüze kadar gelebildi, çünkü onlar büyük ölçüde matematiksel olmayan, okullarda kullanmak için uygun olan eserlerdi. Öklid'in Phaenomena'sı ve Pitaneli Autolycus'un iki kitabı da bu eserlerdendir. Batlamyus öncesi dönemden kalma üç önemli eser de Cleomedes, Rodoslu Geminus ve Smyrnalı Theon tarafından yazılmıştı. Yaşlı Pliny ve Vitruvius gibi Romalı bazı yazarlar da kitaplarında Yunan astronomisine yer vermişti. Kendinden öncekilerin çalışmalarına da yer verdiği için Batlamyus'un Almagest'i en önemli birincil kaynaktır (Evans 1998, p. 24).
Makalede adı geçen yazarların yanı sıra, matematik, astronomi veya kozmoloji üzerinde çalışmış olan kişilerin aşağıdaki listesi ilginizi çekebilir.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.