Loading AI tools
Almanya'da bulunan etnik bir grup Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Almanya'daki Türkler, Türkiye'den Almanya'ya göçmüş ve yerleşmiş Türklerdir. Almanya'daki Türkler geniş tanımı ile Almanya'da doğan Türkleri de kapsamaktadır. Gurbetçiler tanımıyla yaşadıkları ülkede kalıcı konuma geçmiş, değişik meslekleri ifa eden ve bazıları yaşadıkları ülkenin yurttaşlığına geçen özellikle yeni nesil Türkleri tam olarak ifade etmemektedir. Geçtiğimiz 40 yıl içerisinde Türkiye'den Almanya'ya üç milyon civarında insan göç etmiştir.
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. (Kasım 2011) |
Deutschtürken | |
---|---|
Toplam nüfus | |
2.769.000[1] (2018) | |
Önemli nüfusa sahip bölgeler | |
Diller | |
Din | |
Almanya'daki yabancılar Almanca olarak öncelikle yabancı misafir işçi (Gastarbeiter) olarak adlandırılmışlardır. Alman toplumu, Almanya'ya işçi alımı ile gelen insanları sadece iş için gelen misafirler olarak görmüşlerdir. Bugün küreselleşmenin etkisiyle ve de buna bağlı olarak sosyal anlayışın gelişmesiyle "yabancı vatandaşlar" (Ausländische Mitbürger) olarak adlandırılmaktadırlar.
İlkler Osmanlı Devleti'nin meslek eğitimi için yolladığı ve Alman sanayisinde eğitim gören ve özellikle savunma sanayisinde çalışmış olan Türklerdir.
1960'larda iş gücüne ihtiyaç duyan Almanya, daha önce İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelere kapılarını açmış ve sonunda Türkiye'deki insanlara da göç imkânı tanımıştır. Esas olarak bu göçmenlerin Almanya'daki maddi durumları Türkiye'dekilere göre daha iyi bir konumdaydı. Amaçları çalışıp, para biriktirerek Türkiye'ye kısa bir süre içinde geri dönmek olan bu grubun çok az bir kısmı Türkiye'ye geri dönmüştür. Büyük çoğunluğu ailelerini Türkiye'den getirterek Almanya'da yaşamaya devam etmişlerdir. Ancak Almanya 1973'te göçmenlere kapılarını kapatmıştır. Buna rağmen Türkler, yasa dışı yollardan sığınma amacıyla ülkeye giriş yapmaya devam etmişlerdir. 1980'de Türkiye'ye geri dönmeleri amacıyla yapılan mali yardımlar da bir sonuç getirmemiş, göç sürmüştür. Almanya'daki göç sorununun en büyük sebebi olarak, Almanya'nın ABD ve Avustralya'nın aksine kendisini bir "göç ülkesi" olarak görmemesi ve de uyum için gerekli önlemleri başından almaması gösterilmektedir.
Türkiye'den göç eden göçmenler Almanya'da kendilerini birçok alanda göstermiş, özellikle kültür ve ekonomi alanlarında etkin olmuşlardır. Anayurtlarına olan bağlarını Türkiye'ye yaptıkları yıllık tatillerle koparmamışlardır. Türk basınını ise gerek televizyondan gerekse gazetelerden izlemekte olup, birçoğu, Hristiyan değerlerin hakim olduğu Almanya'da, İslamî değerlere göre yaşamayı sürdürmektedir.
Almanya Türklerinin 1960 ve sonrasında iş bulmak amacıyla gittikleri Almanya'da günümüze dek sayıları katlanarak artmış ve şu anda 3. nesle ulaşmıştır. Almanya Türkleri heterojen bir gruptur. Türk Devleti bütün vatandaşlarını Türk olarak tanımladığı için, bu tanım içinde bazı farklı etnik kimlikleri de barındırır. Ancak bu grubun hemen hemen hepsi Türkçeyi ana dil olarak konuşur. Almanya'da, Kıbrıs, Suriye ve Balkanlar'dan giden, bu ülkelerin vatandaşlığında olan Türk kökenliler de bulunur.
1974 senesinde Almanya'nın petrol krizinden sonra getirilen göçme yasağından sonra, Türk vatandaşları evlenme, aile birleşimi, kaçak veya ilticai sebeplerle yine de bir yollarını bulup gelmişlerdir. Alman devleti bunu takip eden senelerde, yeniden düzenlenen iltica, göçmen ve vatandaşlık yasaları ile bu akımı engellemek için yasal baraj koymaya çalışmıştır. İltica etmek isteyenlerin baş listesini bugüne kadar Türk vatandaşları çekmektedir.
Federal Almanya İstatistik Dairesinin 2002 sayılarına göre, Almanya'da yaşamakta olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısı 1.912.200 olarak verilmektedir. Bu sayılara 2002 sonuna kadar Alman vatandaşlığına geçmiş olan toplam 565.766 kişiyi de eklemek gereklidir. Bu durumda Almanya'daki Türk nüfusunun 2.477.966, buna istatiki bilgilerin güncel olmadığından yola çıkarak tahmini 100.000 daha eklersek, 2,5 milyondan fazla olduğu söylenebilir.[2]
Almanya'ya ilk gittiklerinde 'misafir işçi' olarak adlandırılmışlarsa da, bu ülkede geçici olmadıklarını söylemek mümkündür. Bugüne kadar 620 bin Türk vatandaşı (Alman İstatistikler Dairesi) Alman vatandaşı statüsündedir. Alman vatandaşlığına geçiş ile Baden-Württemberg eyaleti "vicdani test" yasasını 1 Ocak 2006'da yürürlüğe koydu. Müslümanların namus cinayetinden eşcinselliğe, tartışmalı konulara yaklaşımını ölçen test, ayrımcı ve aşağılayıcı bulunuyor.
Türkler Almanya'da hemen hemen her önemli şehirde yoğun bir şekilde yaşamakla birlikte, sanayi merkezlerinde sayıları daha yoğundur. Frankfurt, Berlin, Köln, Hamburg, Düsseldorf, Stuttgart ve Münih Türk azınlığın yaşadığı Almanya şehirlerinin başlıcalarıdır.
Heterojen bir grup olduklarι için mezhep farklılıkları da bulunmaktadır, Gayrimüslim (Süryani, Yezidi vs.) eski Türk vatandaşların çoğunluğu Almanya'ya ilticacı statüsü ile geldiklerinden ve bulundukları sosyal ve dini konumları sebebi ile en kısa zaman içinde Alman vatandaşlıklarına kavuşuyor. Bu yüzden Almanya'daki Türk toplumunun içinde herhangi bir faal faaliyet içinde değildirler.
Din ve camii Almanya'da yaşayan Türk toplumu için önemli bir rol oynamaktadır. Almanya'nın İslamiyeti resmî din olarak kabul etmediği ve özerk statüsü bulunmadığı için dernek kanunlarının verdiği imkânlarla dernek çatısı ve sıfatı altında düzenlenmekte. Satın alınan, bina, depo veya atıl fabrika binalarına yapılan düzenlemelerle dini ihtiyaçlar giderilmeye çalışılmaktadır.
Diyanet işlerinin desteklediği Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) organizasyonuna üye binlerce Türk vatandaşı vardır. Bu organizasyon Türkiye'nin anayasal düzenine bağlıdır. Bunun yanında diğer uçlara yönelik organizasyonlar olup, en başında Millî Görüş ile binlerce üyesi vardır. Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı, Millî Görüşü devamlı izlemekte ve Alman Anayasayısını tehdit edici olarak sınıflandırmaktadır.
Almanya'da daha aktif olan bir Alevi toplumu bulunup, çeşitli şehirlerde bulunan Cemevleri ile sıkı bir organizasyona girişmişlerdir.
Bu zamana kadar birçok milletin dağılmış İslamî dernekleri 4 büyük İslam federasyonları altında toplanmışlar. Alman hükûmetinin kendi karşılarında bir muhatap olacak İslam Kurulunun kurulabilmesi için 2007 senesinde toplanan 4 büyük İslami federasyon ortak çalışma ve adım atma kararı aldı. Bu kurul daha sonra Alman hükûmeti ile ilk toplantısını Eylül 2006'da Federal İçişleri Bakanı Dr. W. Schäuble'nin büyük özverisi ile yapmıştır. Bu konferans 15 İslamî federasyon temsilcisi, 15 eyalet ve hükûmet temsilcilerinden oluştu. Konferansta Alman müslümanlarla Ahmediye cemaati bulunmadılar. Alevi organizasyonunda bir İslamî toplum temsilcisi olarak davet edilmesi ve katılması da kayda değer bir bilgidir. Millî Görüş, "Siyasi İslam" tarzı sebebi ile konferansa çağrılmamıştır.
Konferansa katılan organizasyonların temsilcileri:
İkinci Almanya İslam konferansı Mayıs ayının başında Alman hükûmetinin başkanlığında toplanmış olup somut sonuçlar vermeden bitmiştir.
Türklerin Türkçedeki yetersizliklerinin tek sebebi ebeveynler değildir. Bavyera eyaleti Türkçe derslerini bir ya da iki yıl içerisinde tamamen kaldırmayı planlamaktadır. Berlin'de okullarda Türkçe konuşulması yasaklanmış, Hessen'de ana dil eğitimi yürürlükten çıkarılmıştır. Almanya'nın uyum adı altında yürüttüğü bu politika, asimile edilmeye çalışıldıkları gerekçesiyle Türkler tarafından eleştirilmektedir.
Ancak Türk televizyon ve gazeteleri sayesinde dildeki bu biçimlenmeden etkilenmeyen ya da daha az etkilenen insanlar da vardır. Özellikle eğitim düzeyi daha yüksek olanlar, gerek Türkçeyi gerekse Almancayı daha düzgün konuşabilmektedirler. Ayrıca "23 Nisan Çocuk Şenlikleri" kapsamında okunan Türkçe şiirler, söylenen Türkçe şarkılar da çocukların Türkçesini pekiştirmektedir. Bu sebeple Alman okullarının Türkçeye daha kapsamlı yer vermesi ve hatta İtalyanca, İspanyolca ve Fransızca gibi seçmeli ders statüsüne yükseltilmesi talep edilmektedir.
Göç hem ekonomik ve hem de sosyal öneme sahip olmaya devam etmektedir. Almanya uzun yıllar boyunca ve hâlen önemli oranda göç alan bir toplum olmuştur. Yeni bir dizi göçmenlik yasalarının yürürlüğe girmesi ile birlikte, göçmenlerin entegrasyonu resmî Federal Almanya politikasının ana odağı haline geldi. Büyük ölçüde devlet kaynaklı olan kültür, siyaset ve toplum, dil kursları, yeni göçmenlerin entegrasyonunu amaçlayarak ülke çapında düzenlemeler getirilmiş; belirli bazı durumlarda, bu tür kurslara katılım zorunlu tutulmaktadır. Ayrıca, yeni yasa orada çalışmak için ülkeye girmek için çok yetenekli üçüncü ülke vatandaşları için çok sayıda formalite ve daha fazla seçenek sağlanırken; Avrupa Birliği üyesi ülkelerin vatandaşları, genellikle bu nedenle Almanya'da oturma iznine ve çalışma hakkının keyfini çıkarırlar, kalışları düzenlenmiş değildir.
11 Eylül olayları ve Avrupa'nın en büyük kentlerinde gerçekleştirilen İslami silahlı saldırılar, doğuya ve doğulu olan her şeye kuşkulu bir bakış duyulmasına neden oldu. İşte tüm bu küresel gelişmeler çerçevesinde Almanya içinde de sayıları giderek artan, örgütlenen, güçlenen göçmenler de demokratik haklar iddia etmeye başladılar. Eğitimde anadil hakkından, cami inşasına kadar varan geniş bir yelpazede Türk göçmenler seslerini duyurmaya başladılar. Alman devletinin karşısında muhatap alınmayı talep eden bir kitle oluştu. Ancak devlete göre bünyesinde bazı tehlikeleri barındıran bu kitle sorunsuz değildi. Türk göçmenlere yönelik suçlamaların başında dil öğrenmemiş olmaları geliyor. Bunun yanı sıra göçmen çocukları arasında suç oranının daha yüksek olması, eğitim seviyesinin daha düşük olması, gelecek perspektiflerinin nispeten dar bir çerçeveye sıkışması, islamın aşırı uçlarına kayma ihtimalinin daha yüksek olması gibi sorunlar da öne sürülüyor. Sarrazin gibi bazı politikacılar da tüm bunların Arap ve Türk göçmenlerin genetik özelliklerine dayandığı gibi bazı açıklamalar da yapmıştır.
Gelişmiş güvenlik önlemleri sonucunda, göçmenler (özellikle Müslüman ve Afrika ülkelerinden gelenler) polis soruşturma (kimlik talepleri gibi) karşı karşıya kalabilirler. Yeni göçmenler, yerli nüfusa entegre olma konusunda önyargılara ve sorunlara tabi tutulmakta, genellikle segmentlere ayrılmış topluluklarda yaşamaya mecbur bırakılmaktadırlar. Yoğun suç işleme oranı ve genel entegrasyon sorunları bazı göçmen gruplarda görülmektedir. Bu konuda odaklanan polis operasyonlarına rağmen, göçmenler hâlâ ağırlıklı olarak eski Doğu Almanya'da kırsal kesimde veya küçük kasabalarda ırkçı saldırılara maruz kalmaktadırlar. Bu sorunlar yalnızca Almanya'ya özgü olmamakla birlikte, diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında Almanya'da sıklıkla karşılan sorunlardandır. Bazı Alman eyaletlerinde (eğitim işlerinden sorumlu olanlar), genellikle öğretmenler tarafından tüm dini sembollerin kullanımını yasaklayarak, derslerde türban takan Müslüman öğretmenler yasaklandılar, Bu konu kamuoyunda yoğun olarak tartışılmaktadır. OECD tarafından yayımlanan bir çalışmada, Almanya'daki göçmenler başka ülkelerdeki muadillerine göre okulda daha kötü performans ortaya koydu göçmen farklı gruplar arasında akademik performansında büyük farklılıklar vardı..
Almanya Türklerinin eğitim durumuna gelmeden önce, Alman eğitim sistemine göz atmakta fayda var. Alman eğitim sistemi dört katmandan oluşmaktadır ve eyaletten eyalete farklılıklar göstermektedir. Kabaca Alman eğitim sistemini şu katmanlara ayırabiliriz:
6 yaşını dolduran her çocuk 4 yıllık ilkokula (Grundschule) gönderilir, öğrenme güçlüğü çeken çocuklar ise ebeveynin onayını almak suretiyle 9 yıllık Sonderschule'ye gönderilir. İlkokul son sınıfta erişilen not derecesine göre çocuklar 5 yıl sürecek olan ortaokula (Hauptschule), 6 yıl sürecek olan orta dereceli liseye (Realschule) veya 8 yıl sürecek olan yüksek dereceli liseye (Gymnasium) yerleştirirler. Sonderschule'yi bitiren bir çocuk, ek olarak 1 yıl daha okuyarak ortaokul diplomasına sahip olabilir. Aynı şekilde ortaokulu bitiren bir çocuk, yine dereceye göre 1 yıl 10. sınıfı okuyarak veya doğrudan 2 yıllık meslek okulunda okuyarak orta dereceli lise diplomasını alabilir. Buna ek olarak orta dereceli liseyi bitirmek suretiyle 2 veya 3 yıl meslek / teknik yüksek okullarında okuyarak yüksek dereceli lise diplomasına sahip olunabilir. Yüksek dereceli lise diplomasına sahip herkes, belirli derecelere göre üniversitede veya yüksekokulda okuyabilirler.
Almanya Türklerinin nüfuslarına rağmen eğitim alanında oldukça zayıf oldukları söylenebilir. Buna gerekçe olarak ise 4. sınıftan sonra öğrencileri ilkokuldan ortaokula, orta liseye veya yüksek liseye yerleştirme sürecinde, Türk çocuklarının Almancaya yeterince hakim olmamaları sebebiyle genelde ortaokula yerleştirilmeleri gösteriliyor. Ancak yeni kuşakta eğitime ilgi geçmişe oranla daha iyi bir durumdadır.
Çocukların eğitim ve kültür seviyesi ebeveynlerin kültür ve varlık seviyesi ile de ilgilidir. Yüksek eğitime veya meslek eğitimine başlayan ve başarı ile bitirenlerin sayısı gün geçtikçe çoğalsa da yaşadıkları ülkenin ortalamasına göre zayıftır. Türk çocuklarının ve gençlerinin Alman eğitim sisteminde bocalamasında ve başarısızlığında en büyük sorumluluk, ebeveynlerin yetersiz veya hiç olmayan eğitim seviyesi ile onların maddi imkânsızlıkları veya diğer maddi değerlere daha öncelik vermeleridir. Burada özellikle kız çocukları toplumsal baskı ve bırakılmak istenmeyen gelenek ve görenek bahaneleri ile yoksun bırakılmaktadırlar.
2002'de yapılan bir araştırmaya göre Berlin'de yaşayan Alman vatandaşı Türklerin eğitim düzeyi:
Alman eğitim sisteminin fakir, göçmen, mülteci ve engelli çocuklara ayrımcılık uygulanmasına yol açtığı BM'nin insan hakları raporuna da yansımıştır.[3]
Türk asıllı göçmenlerin sorunları şu sıralarda birçok filme konu olmaktadır. Buna önayak olan ilk kişilerden biri de "Angst essen Seele auf" (Korku ruhu yer) filmiyle Rainer Werner Fassbinder'dir.
1998 yılında Kutluğ Ataman'ın "Lola und Bilitikid" adındaki özellikle eşcinsel Türklerin sorunlarını işleyen film yayına girdi. 2000 yılında ise Lars Becker'in bir mafya filmi olan "Kanak Attack"ı gösterime girdi. Türk yönetmen Fatih Akın ise 1998'de "Kurz und schmerzlos" (Kısa ve acısız) ve 2004'te Berlin Altın Ayı ödülünü kazanan "Gegen die Wand" (Duvara Karşı) adlı filminde Türk göçmenlerin yaşadıkları sorunları işledi.
Bunun dışında son zamanlarda Alman televizyonlarının Türk nüfusuna olan ilgisi şaşırtıcı derecede artmıştır. Özellikle "Alle lieben Jimmy" ve sonrasında "Türkisch für Anfänger" dizileri ARD ve RTL'de yayımlanmaya başlamış, bazı basın yayın organlarınca yılın en iyi "televizyon olayı" olarak görülmüştür. Şüphesiz bu ilginin arkasındaki asıl sebep, Türkleri Alman kanallarını izlemeye teşvik ederek yüksek izlenme oranları sayesinde gelir sağlamaktır.
Alman görsel medyasında çeşitli kabere ve tiyatro faaliyetlerinde bulunan Türk ve Türk asıllı sanatçılar bulunmaktadır. Komedi dalında başarılı çalışmalar dışında çeşitli önemli televizyon ve film oyuncuları bulunmaktadır. Fatih Akın gibi ödül almış film yapımcıları Alman film dünyasındaki yapıtları ile isim yapmıştır. Ödüllü filmi 'Gegen die Wand' ile Almanya'daki Türk toplumunun sosyal sorunlarını ele almıştır.
Türklere atfen vizyonda olan ARD dizisi 'Türkisch für Anfänger' (Yeni Başlayanlar İçin Türkçe) ve RTL'de oynayan 'Alle Lieben Jimmy' (Herkes Jimmy'yi Seviyor) dizileri sayılabilir (2007).
Almanyalı Türkler içerisinde roman ve öykü yazan Fakir Baykurt, Renan Demirkan, Akif Pirinçci sayılabilir. Alttaki Tanınmış Almanya Türkleri başlığı altında daha geniş bir isim listesini bulmak mümkündür. Ve şu an Türkiye'de de çok popüler olan ve Almanya'da da Türklerin gurur kaynağı olarak gösterilen Albümleriyle hep çok satan İsmail YK da Alman asıllı Türk sanatçılardandır. Almanya'da da en çok tanınan sanatçılardan biridir.
Almanya'daki Türkler seçme ve seçilme haklarını kullanabilmek için Alman vatandaşlığına geçmek zorundadırlar. Alman vatandaşlığına geçiş SPD'nin iktidar döneminde artmayıp düşmeye başladı. Yine de her seçim döneminde etkileri artmakta. Genel desteği düşen SPD'nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) son iki seçimde Türklerden aldığı oylardaki katkısı çok çarpıcı olmuştur.
Almanya Türkleri, Almanya siyaseti, medyası, ticareti vs. üzerinde fazlaca etkiye sahip değilken, yeni dönemde etkilerinde ciddi bir artış gözlenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Almanya Türkleri üzerinde ciddi bir stratejisinin bulunduğu söylenemez. Düne kadar Almanya Türkleri sadece işçi olarak görülmüş ve getirdikleri döviz üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda işçiler kendi sorunlarını çözmek zorunda kalmışlar, daha doğrusu sorunları ile başbaşa bırakılmışlardır. İşçi dövizleri uzun yıllar Türkiye'nin döviz ihtiyacını karşılamıştır. Ancak son dönemde Almanya'daki Türkler kazançlarını Almanya'da değerlendirmeyi tercih etmektedirler. Her geçen yıl Türkiye'yi ziyaret eden Almanya Türkünün sayısı azalmaktadır. Geçmişte tatillerini düzenli olarak 'memleketlerinde' geçiren Türkler günümüzde daha çok Almanya'yı ya da Türkiye'deki tatil yerlerini tercih etmektedirler.
Türklerin yoğun yaşadıkları yerleşim bölgelerinde Türk-Alman Kültür Dernekleri bulunur. Bunlar çeşitli kültür, eğitim ve uyum çalışmalarında bulunmaktadırlar.
Almanya Türklerinin en büyük sivil toplum kuruluşu 870'i aşkın bağlı derneğe ulaşan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'dir (DİTİB). Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre Almanya'daki müslümanların % 70'ini temsil etmektedir. Bu kuruluş Almanya genelinde kendisine bağlı dernekleri koordine ederek, dini, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler gerçekleştirmektedir.
Almanya'nın hoşgörülü dernek yasalarından yararlanan ve çeşitli amaçlı siyasi veya kültürel Türk dernekleri mevcuttur. Türk Alman Sağlık Vakfı ise yurttaşların sağlık sorunları yanında çeşitli hayır işlerini yapmakta olan bir sivil toplum örgütüdür.
1991 yılında Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi'nde son 20 yıldaki suç istatistikleri üzerine yürütülmüş bir çalışma, göçmen gruplarının Almanlardan daha yüksek suç oranlarına sahip olduğunu, göçmen grupları içinden Türk ve Yugoslavların ise İspanyol ve Portekiz asıllılara kıyasla suç konusunda çok daha fazla temsil edildiğini ortaya koymuştur.[4]
Baden-Württemberg eyaletinde 1996-2005 arasında gerçekleştirilmiş tüm cinayetleri incelemiş bir çalışma, Türkiye, Yugoslavya ve Arnavutluk kökenli erkeklerin partner cinayeti vakalarında 3 ile 5 kat arasında daha fazla temsil edildiklerini ortaya koymuştur.[5] Almanya'da Müslüman Türk ve Kürt gruplar tarafından onur cinayetleri de işlenmektedir.[6][7]
Almanya'daki Türkler, ilk göçlerden bu yana zaman zaman ırkçı saldırılara maruz kalmaktadırlar. Bu saldırıların nedeni bazen yabancı düşmanlığı olurken, bazen de Türklerin İslami kimliği olmaktadır. Hükûmet makamları ve sivil toplum örgütleri ırkçılığı engellemek için çeşitli çalışmalar yapmaktadırlar.
29 Mayıs 1993 günü, Solingen şehrinde bir Türk ailenin evi kundaklanmıştır. Genç ailesinin 5 ferdi yanarak ölürken ailenin diğer ferdleri ağır yaralı olarak canlarını kurtardılar. Kamuoyunu ve özellikle de Almanya'daki Türkleri galeyana getiren olaydan sonra tutuklanan ırkçı gençlerin aldıkları cezalar, hafif bulunarak çeşitli kişi ve kuruluşlarca eleştirildi.
24 yaşındaki Markus G. 5 kez cinayetten, 14 kez ölüme teşebbüsten ve yangın çıkarmaktan 15 yıl hapse, 18 yaşındaki Felix K., Christian R. (19) ve Christian B. (22) gençlik kanunun verdiği en ağır cezalarla 10 sene hapse mahkûm oldular. Cezaları daha sonra 1997 de Federal Üst Mahkemede tescil edildi. Sanıklar Genç ailesine tazminat ödemeye mahkûm edilmiş olsalar da, bu tazminat sanıkların hâlen cezaevinde olmaları veya gelirsizlik ve ikametgâhının belirsizliği sebebi ile tahsil edilememiştir.
Cezalarını çeken 3 sanık tahliye oldu. Genç ailesinin acılarına rağmen her iki toplumun barışçıl yaşama çağrıları sonucu Mevlüde Genç'e liyakat madalyası verildi.
– Cumhurbaşkanı Johannes Rau, 10. anma yılında.[8]
Alman İçişleri Bakanı Thomas de Maizière'nin 2014'te Berlin'de açıkladığı yıllık suç raporuna göre Almanya'da 57 adet Türk çetesi bulunmaktadır. Bu çetelerin ana gelir kaynaklarını uyuşturucu kaçakçılığının yanı sıra ev soyma, araba hırsızlığı ve dolandırıcılık yer almaktadır. Almanya'daki tüm çete üyesi şüphelilerinin yaklaşık %10'u Türk vatandaşı olup, Alman vatandaşlarından sonra Litvanyalılar ile birlikte en büyük ikinci grubu oluşturmaktadır. Buna karşın Almanya'daki Türk organize suçlarında azalma meydana gelmektedir.[9][10]
2016 yılında Die Welt ile Bild gazetelerinin açıklamasına göre Osmanen Germania adlı motor çetesi hızla büyümektedir. Hannoversche Allgemeine gazetesine göre çete giderek "red-light district" (fuhuş) işine girmekte olup, bu durum çetenin Hells Angels gibi diğer motorsiklet çeteleri ile kanlı saldırı riskini artırmaktadır.[11]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.