Loading AI tools
Temmuz 1997'nin ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan ve Tayland'da başlayan bir domino etkisi ile tüm Asya'yı sarmış ekonomik kriz Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Doğu Asya Mali Krizi Temmuz 1997'nin ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan ve Tayland'da başlayan bir domino etkisi ile tüm Asya'yı sarmış ve Güneydoğu Asya krizi adını almış finans krizidir.[1] Asya Kaplanları olarak bilinen birçok Doğu Asya ülkesinin para birimleri, borsaları ve diğer kıymetleri ekonomik krizden etkilenmiştir. Yerel olarak IMF Krizi olarak da bilinir ama bu isim tartışmalıdır. Krizin varlığı ve sonuçları üzerinde görüş birliği olsa da nedenleri, kapsamı ve çözümleri tartışmalıdır. Uluslararası fon akımlarının yön değiştirmesine sebep olan ekonomik bir krizdir.
Bu maddede kaynak listesi bulunmasına karşın metin içi kaynakların yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir. (Nisan 2020) |
Bu maddedeki üslubun, ansiklopedik bir yazıdan beklenen resmî ve ciddi üsluba uygun olmadığı düşünülmektedir. |
Doğu Asya Mali Krizi hakkındaki tartışmaların bir kaynağı kriz tanımından kaynaklanmaktadır. Kriz, önceden bilinemeyen, etkisi öngörülemeyen ya da hangi noktaların kriz olarak adlandırılması gerektiğiyle karşı karşıya kalınmadan fark edilemeyen bir olaydır. Krizlerin etkisi kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de krizler kötü sonuçlar doğurur. Bazı durumlar ortamın krize daha açık bir hale gelmesine neden olabilir; küreselleşme, dış ticarette serbestleşme, büyük yeni pazarların oluşması, işsizlik, üretim, istihdam ve fiyat dalgalanmaları, enflasyon, vergi politikaları ekonomik krizlere neden olmaktadır. Ekonomik kriz ülkeleri doğrudan ya da dolaylı bir şekilde etkilemektedir. Böyle bir durumdan üçüncü ülkeler de olumsuz etkilenebilir. Doğu Asya mali krizinin gerçekleştiği ülkelerin krizleri atlatamamasının birçok sebebi vardır. Örneğin ekonomiyi doğru kullanamamak, kriz sırasında yanlış yollar izlemek, ekonomi içerisindeki orantısızlık ve daha birçok sebep krizin önünü açan mali sıkıntıları artırır.[2]
Endonezya, Güney Kore ve Tayland krizden en çok etkilenen ülkelerdir. Asya ülkelerinin ve bu ülkelere yatırım yapan, borç veren ülkeler ve şirketlerin hataları bu krizde önemli rol oynamıştır. Krizden en çok etkilenen ve krizin başladığı ülke olan Tayland sıkı ekonomik ilişkileri olduğu çevre ülkelerden çıkmaya çalışması tüm bölge ülkelere krizin dağılmasına sebebiyet vermiştir. Tayland'ın Asya krizini tetiklemesinin birkaç sebebi daha vardır. Tayland'ın para birimi bahttaki değer kaybı ve Tayland'daki siyasi kriz, ekonomik krizin çıkmasına neden olan iki büyük sorundur. Hong Kong, Malezya, Laos ve Filipinler de bu krizden oldukça etkilenmiştir. Çin, Tayvan, Singapur ve Vietnam ise göreceli olarak az etkilenen ülkelerdendir. Japonya bu krizden fazla etkilenmemiştir ama kendi içinde uzun dönem sürecek olan mali zorluklarla karşı karşıyaydı.[3][4] Bütün bunlara rağmen tüm bu ülkelerin para birimleri dolara karşı oldukça fazla değer yitirdiler. Etkilenen tüm ülkeler arasında Güney Kore en fazla zarar gördü. Bazıları, Güney Kore'nin bu krizden çıkarak dünyanın en büyük 9. ekonomisi olmasını bir mucize olarak görür. Krizin daha iyi anlaşılabilmesi için kriz patlak vermeden önceki dönemde ülkelerin ekonomik yapıları incelenmelidir. Bu kriz dünya mal ve finans dengesini bozmuştur. 1997 yılına kadar Asya ülkeleri hiç beklenmedik, çok yüksek büyüme oranları kaydettiler. Asya ülkelerinin, her ne kadar farklı ülkeler olsalar da, ekonomilerinde kullandıkları faktörler çoğunlukla aynıdır. İhracat bu ülkelerin ekonomilerinin büyümesindeki kilit unsurdur. Ucuz iş gücü, nispeten eğitimli işçi, ihracat odaklı ekonomiler, uluslararası ticarette sınırları kaldırma ve özellikle Malezya’ya yabancı yatırımcıların ağır sanayi yatırımları yapması gibi tüm unsurlar bir araya geldiğinde Asya ülkelerine ‘ihracat santrali’ ülkeler adı verildi. 1990-1996 yılları arasındaki dönemde ihracat oranı Malezya’da yıllık yüzde 18, Tayland’da yüzde 16, Singapur’da yüzde 15, Hong Kong’da yüzde 14 ve Güney Kore’de yüzde 12 büyüme gerçekleştirdi.[5]
Kriz daha çok "Doğu Asya" krizi olarak bilinip adlandırılsa da etkileri tüm dünyada hissedildi ve küresel bir mali krize neden oldu. Bu etkiler Rusya ve Brezilya gibi ülkelerde hissedildi, yatırımcılar gelişen pazarlara güvenlerini yitirdi. Yatırımcı olarak Birleşik Devletler bu krizden bir miktar etkilendi.[6] 1997'de meydana gelen bu kriz birçok ülkeyi etkilemesinin yanı sıra Türkiye'yi de etkilemiştir. Sanayi üretimi ve ihracat azalıp işsizlik artmış, kapasite olarak talep ve büyüme daralmıştır.
1997 yılına kadar Asya, gelişmekte olan ülkelere akan sermayenin neredeyse yarısına yakınını çekmekteydi. Özellikle Güney Asya ekonomileri yüksek faiz politikası izleyerek yüksek kar elde etmek isteyen yabancı yatırımcıları kendilerine çektiler. Bunun sonucu olarak bu ekonomiler yüksek miktarda sıcak para çektiler ve değerli kıymetlerin fiyatları yükseldi. Bu yıllarda, yani 1980'lerin sonları ve 1990'ların başlarında, Tayland, Malezya, Endonezya, Filipinler, Singapur ve Güney Kore ekonomileri %8 ile %12 arasında yüksek büyüme gerçekleştirdiler. Bu başarı IMF ve Dünya Bankası gibi çeşitli uluslararası kurumlar tarafından sahiplenildi ve Asya mucizesinin bir parçası olarak görüldü.[7][8] 1990'ların belli bir döneminden sonra ticaretin dışa dönük kısmında ve cari açıklarda büyüme yaşandı. Cari açıklar finanse edilmeye başlandığında kontrol altına alındığı düşünülmüş olsa da açıklar büyüdükçe kontrolü zorlaşmaktaydı. Ülkeye giren yabancı fonlar nedeniyle kısa vadeli borçlar krizi çıkmaza sürüklemişti. Kriz sürecinde yeterince güçlü finans sektörü gözetimi olmaması, sektörün yeterince şeffaf olmaması ve kuralların uygulanmamasından dolayı durum daha da kötüleşmiştir.
Nedenleri ne olursa olsun, Asya krizi 1997'nin ortalarında başladı ve çeşitli Doğu Asya ülkelerinin para birimi, borsa ve diğer kıymetlerinin büyük miktarda değer kaybetmesine yol açtı. 1997'nin başından itibaren iç ve dış spekülatörlerde Tayland bahtının aşırı değerlendiği, ülkenin ihracat olanaklarını artırmak için bahtın değerinin düşürüleceği beklentisi hakim olmaya başlamıştı.[9] Güney Amerika'daki olaylar, özellikle 1994 Meksika peso krizi yüzünden güvenlerini kaybeden batılı yatırımcılar Doğu Asya ülkelerinde tuttukları portföy yatırımlarını çekmeye başladılar. Oluşan domino etkisi sayesinde bir süre sonra küresel bir kriz oluştu.
1994 yılında, Princeton Üniversitesi'nden (daha sonra MIT'e geçecektir) ekonomist Paul Krugman, Asya mucizesini eleştiren bir makale yayınladı 26 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Krugman'a göre Doğu Asya ekonomileri yüksek büyüme hızlarını verimlilik artışına yol açan sermaye yatırımlarına borçluydular. Ancak, toplam faktör verimliliği çok az artmıştı. Krugman'a göre sermaye yatırımları değil, toplam faktör verimliliğindeki artış sürdürülebilir büyüme sağlayabilirdi. Krizden sonra Krugman iyi bir gelecek tahmincisi olarak görüldü ancak kendisi krizi ve büyüklüğünü önceden tahmin etmediğini belirtti.[10]
Bu yıllarda Tayland, Endonezya ve Güney Kore'nin büyük miktarda özel sektör cari hesap açığı vardı ve düşük kur politikası borç almayı teşvik ederek sektörlerin dış dünyaya karşı kırılganlıkları artırdı. 1990'ların ortalarında iki olay ekonomideki konjonktürün değişmesine yol açtı.[11] ABD ekonomisi 1990'ların başlarındaki durgunluğun etkilerinden kurtulmaya başlayınca Alan Greenspan'ın başkanlığındaki Federal Rezerv faizleri yükselterek enflasyonu düşürme fırsatını ele geçirmiş oldu. Bunun üzerine ABD, yüksek kısa vadeli faiz oranları sayesinde sıcak para çeken Doğu Asya ekonomilerine göre daha çekici bir yatırım hedefi haline geldi, ABD doları değer kazandı ve ABD dolarına bağlı olan Doğu Asya para birimleri de bunun sonucunda değerlendi. Değerlenen Doğu Asya para birimleri yüzünden bu ülkelerden ihracat yapmanın maliyeti arttı ve bu ülkelerin rekabet güçleri azaldı. 1996 ilkbaharında Doğu Asya ihracatı büyük bir düşüş gösterdi. Bu bölgedeki ülkelerin cari açıkları daha da kötüleşti.[12]
Bazı ekonomistler krizin asıl nedeninin gayrimenkul spekülasyonu olduğunu belirtseler de Kıta Çin'inin ASEAN ülkeleri ihracatlarının yavaşlamasında büyük rolü olduğunu belirtmektedirler. Çin, özellikle 1990'larda ihracatı destekleyen çeşitli reformların uygulanması ile birlikte diğer Asya ekonomileri ile rahat rekabet edebilir hale gelmişti. Daha önemli bir neden de dolara bağlı olan Tayland ve Endonezya para birimleri doların değer kazanması ile birlikte değer kazandı. Batılı ithalatçılar daha ucuz üreticiler aramaya yöneldiler ve para birimi Yuan'ı dolara karşı düşük değerde tutan Çin'de ucuz üreticileri buldular. Başka ekonomistler bu iddiayı desteklemeyerek 1990'larda hem Çin'in hem de ASEAN ülkelerinin ihracatlarının çok hızlı miktarda yükseldiğini belirtmektedirler.
Bazı ekonomistler, örneğin Cato Enstitüsü'ndekiler, Asya krizinin piyasa psikolojisi (sürünün yaptığını yapmak) veya teknoloji (daha doğrusu kapitalizmin daha verimli bir biçimi, daha hızlı ve ucuz bir şekilde bilgi edinme ve hızlı tepki süresi) yüzünden değil de bilgiyi çarpıtan ve bunun sonucu olarak kırılganlık yaratıp spekülatörleri çeken yanlış makroekonomi politikaları yüzünden çıktığını öne sürmektedirler. "Sürü psikolojisi" olarak gösterilen hareketler spekülatörlerin mantıklı hareketlerinin sonuçlarıydı ve hükûmetin uyguladığı sabit döviz kuru merkezli para politikasının sürdürülemez olduğunun yatırımcılar tarafından görülmesi sonucunda oluşmuştu. Bu tür ekonomistlere göre krizin nedeni, piyasa bozukluklarını düzeltmek için uygulanan sürdürülemez makroekonomik/korumacı politikaların düzeltmek istenilen bozuklukları bizzat yaratmasıdır.[13]
Joseph Stiglitz ve Jeffrey Sachs gibi diğer ekonomistlere göre reel ekonominin krizdeki etkisi finansal piyasaların etkisine göre sınırlı kalmıştı. Bu iddiaya temel olarak krizin hızı gösterilmektedir. Sachs ve diğerleri krizin oldukça hızlı gelişmesini ani risk şoku sonucu oluşan klasik para kaçışına benzettiler. Sachs bu iddiayı temellendirmek için krizin hemen sonrasında IMF önerisi ile uygulanan sıkı para politikasını, Frederic Mishkin ise piyasalardaki bilgi asimetrisinin yatırımcılarda "sürü psikolojisi"ne yol açtığını ve reel ekonomideki küçük riski büyüttüğünü öne sürmektedir. Kriz aynı zamanda "piyasa psikolojisi"ne ilgi duyan davranış ekonomistlerinin de ilgisini çekmiştir.[14][15]
10 ASEAN ülkesinin dışişleri bakanlarına göre para birimlerinin koordineli manipülasyonu ASEAN ekonomilerini destabilize etmek için yapılan kasıtlı bir plandı. Eski Malezya Başbakanı Mahathir Mohamad ünlü borsa spekülatörü George Soros'u Malezya ekonomisini spekülasyonlarla krize sokmakla suçladı. Malezya'daki Subang Jaya'da toplanan 30. ASEAN Toplantısı'nda 25 Temmuz 1997'de ASEAN ülkelerinin işbirliğinin arttırılması ve ASEAN çıkarlarının korunmasına dair ortak bir bildiri yayınlandı. ASEAN ülkeleri kriz öncesinde yeterli finansal birikimi sağlama konusunda görüş birliğine varmalarına rağmen bunu başaramamışlardı.[16][17][18] Bu açıdan Asya krizinin, yeterli kaynağın zamanında biriktirilip manipülasyonların önlenememesi sonucu ortaya çıktığı söylenebilir.[19][20]
Krizin önemli nedenlerinden biri bölge ekonomilerindeki yabancı sermayedir. Tüm bu ülkelerin krizden önceki durumları ve krize yönelik yaklaşımları göz önünde bulundurulduğunda krizin nedenini tek bir başlık altında toplamak mümkün değildir. Bundan dolayı Asya krizinin nedenlerini açıklamak için pek çok noktaya değinilmelidir. İlk olarak kambiyo ve borçlanma politikalarının niteliği incelendiğinde Asya ülkelerinin bu konuda yanlış politikalar izlediği görülebilir. Güney Doğu Asya ülkeleri kriz başlamadan önceki yıllarda yabancı sermaye girişine dayalı büyüme politikası izledikleri ve bunun sürekliliğini sağlamak istedikleri için kendi yerel para birimlerini uzun bir süre sabit kur ile ABD dolarına bağladılar. Ancak 1990'ların ikinci yarısında doların değer kazanmasıyla bu durum sorun yaratmaya başladı.[21] Tayland'ın en büyük sorunu para biriminin değer kaybetmesiydi. Bu gidişat fark edildiğinde para biriminin değerini korumak ve krizi atlatmak için IMF'e başvurdu. Malezya'da büyüme ve enflasyon oranları her yıl hesaplanmamış, hesaplansa da göz ardı edilmiştir. Bir ülkede büyümeyle birlikte enflasyon oluşması genel kabul görmüş bir görüştür. Buna bağlı olarak büyüme ve enflasyon arasındaki denge korunmalıdır. Malezya'daki önemli bir sorun, toplam nüfusun iş hacmiyle dengede olmamasıdır. Bu da iş gücü açığına yol açmıştır. Güney Kore, Kore Savaşı'ndan sonraki 30 yıl içerisinde ekonomik olarak önemli ölçüde büyüyerek dünyanın en büyük 11. ekonomisi olmuştur. 1997 krizinin bu kadar derinden ve çok hissedilmesinin sebebi krizin merkezinde bankaların yer almasıdır. Endonezya'da krizin oluşmasındaki en büyük neden bankalarda yaşanan hatalardır ve bu hatalar Endonezya'yı krizden en çok etkilenen 4. ülke yapmıştır. Endonezya'nın para birimi rupi %35, borsa %50 değer kaybına uğramıştır. 1997 Doğu Asya Mali Krizinin Tayland'da başlaması tıpkı bir bulaşıcı hastalık gibi diğer ülkelere de yayılmış onları krizden en çok etkilenenler sırasına koymuştur. Başlangıç noktasının Tayland olduğu bu krizde en önemli nokta kriz patlak verince yabancı yatırımcılar paralarını Asya'dan çektiler.
IMF'in kriz sırasındaki tutumu oldukça tartışma yarattı ve yerel ülkelerde bu krizin "IMF krizi" olarak adlandırılmasına yol açtı. IMF gelişmekte olan ülkelerin hızlı bir kapitalistleşme yolunda gitmesini teşvik etmişti. Bunun sonucu olarak mali sektör liberalleşti (para üzerindeki sınırlamalar kaldırıldı ve sıcak para serbestleşti), yüksek faiz politikası ile portfolyo ve banka yatırımları arttı, para birimleri dolara sabitlenerek yabancı yatırımcının para birimi riski azaltıldı.[22] IMF's Role in the Asian Financial Crisis
Kriz öncesi tutumun yanında krizin çıkması ile birlikte IMF'in tutumu da çok tartışıldı. IMF'in, bu krize hızlı müdahale etmesine rağmen beklenen sonuçların alınamaması, IMF yöntemlerini de tartışmaya açtı. IMF'in borçlarını ödeyemeyen şirketlerin kapatılmasını şart koşması ülkelerdeki halkta hoşnutsuzluk yarattı.[23] 1997'deki kriz dünyadaki çoğu ülkelerin ekonomik dengelerini değiştirdi, gelir dağılımında yüksek derecede farklılıklar meydana geldi. Tek başına ayakta durmaya çalışan ülkeler, bireyler birleşmek zorunda kaldılar ya da finansal olarak borca girip ekonomilerini daha kötü hale getirdiler ve IMF'in kriz sırasındaki durumu da krizin çıkmasına, tartışılmasına ve sonuçların olumlu olmamasına neden oldu. 1997 Doğu Asya mali krizi Dünya ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde benzer şekilde krizden finansal olarak etkilenmiştir. Bu bölgede yaşanan kriz yabancı yatırımcılar tarafından farkına varıldığını ve finansal eksikliklerin gün yüzüne çıktığı söylenebilir. Bu tür krizler IMF ve Dünya Bankası tarafından desteklenir ve çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Bu kriz ülkelerin de mikro ve makro dengesizlikler ortaya çıkmıştır. Bunların dışında bu kriz beraberinde birçok şeyi ortaya çıkartmıştır. Örneğin; Bütçe açığı, işsizlik, enflasyon, cari açık, dış borç, para ve maliye politika farklılıkları, uluslararası rezervler beraberinde gelen sorunlardır. 1997 Doğu Asya Mali Krizi finansal bir panikten ibarettir.[24]
Krizin çıkması ile çok araştırma yapılmış ancak özellikle küreselleşme nedeniyle artan dinamik uluslararası ticaret ve mali sistemin, kötü yönetilen yerel mali kurumların çatışması üzerinde durulmuştur.[25]
IMF bu krizi 4 temel başlık üzerinde özetlemiştir:
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.