Loading AI tools
1958'de Irak'ta monarşiyi deviren askeri darbe Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
1958 Irak askerî darbesi olarak da bilinen 14 Temmuz Devrimi, 14 Temmuz 1958 tarihinde Irak'ta gerçekleşen ve Kral II. Faysal'ın devrilmesi ve Haşimi liderliğindeki Irak Krallığı'nın yıkılmasıyla sonuçlanan bir darbedir. Bu darbenin ardından kurulan Irak Cumhuriyeti, altı ay önce Irak ve Ürdün arasında kurulan Haşimi Arap Federasyonu'nun sonunu getirmiştir.
14 Temmuz Devrimi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Arap Soğuk Savaşı | |||||||
Abdüsselam Arif ve Abdülkerim Kasım, devrimin liderleri | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Destek: Ürdün Krallığı |
Sovyetler Birliği | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Kral II. Faysal (ölü) Abdülilah Nuri es-Said |
Abdülkerim Kasım Abdüsselam Arif Muhammed Necib er-Rubai Surat el-Hac Sri Nazım Tabaklı | ||||||
Güçler | |||||||
15.000 asker | |||||||
Kayıplar | |||||||
3 ABD vatandaşı öldürüldü[1] |
Irak Krallığı, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Arap milliyetçiliğinin yuvası olmuştu. Ekonomik kötü gidişat ve Batı etkisinin yaygın bir şekilde onaylanmaması huzursuzluğu artırdı. 1955'te Bağdat Paktı'nın kurulması ve Faysal'ın Süveyş Krizi sırasında Mısır'ın İngilizler tarafından işgalini desteklemesi bu huzursuzluğu daha da artırdı. Başbakan Nuri es-Said'in politikaları, özellikle de ordu içinde popüler değildi. Muhalif gruplar, 1952'de Mısır monarşisini deviren Mısır Hür Subaylar Hareketini örnek alarak gizlice örgütlenmeye başladılar. Irak'taki pan Arap duygular, Şubat 1958'de antiemperyalist davaların sadık bir savunucusu olan Cemal Abdünnasır liderliğinde Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla daha da güçlendi.
Temmuz 1958'de Irak Kraliyet Ordusu birlikleri Kral Hüseyin'i desteklemek üzere Ürdün'e gönderildi. Tuğgeneral Abdülkerim Kasım ve Albay Abdüsselam Arif liderliğindeki bir grup Iraklı Hür Subay bu fırsattan istifade ederek Bağdat'a yürüdüler. Devrimci güçler 14 Temmuz'da başkentin kontrolünü ele geçirdi ve bir Devrim Konseyi tarafından yönetilen yeni bir cumhuriyet ilan etti. Kral Faysal ve Veliaht Prens Abdülilah kraliyet sarayında idam edildi ve Irak'taki Haşimi hanedanının sonu geldi. Başbakan es-Said kaçmaya çalıştı ancak bir gün sonra yakalanarak kurşuna dizildi. Darbeden sonra Kasım başbakan ve savunma bakanı olurken, Arif de başbakan yardımcısı ve içişleri bakanı oldu. Temmuz ayı sonlarında geçici bir anayasa kabul edildi. Mart 1959'a gelindiğinde yeni Irak hükûmeti Bağdat Paktı'ndan çekilmiş ve Sovyetler Birliği'nin yanında yer almıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Irak, giderek artan sayıda Arap milliyetçisine ev sahipliği yapıyordu. Milliyetçiler, kısmen de olsa Irak'taki İngiliz emperyal etkisini ortadan kaldırmayı amaçladılar.[2] Bu duygu, Irak'taki politize bir eğitim sisteminden ve giderek daha iddialı ve eğitimli bir orta sınıftan doğdu.[3] Okullar, pan Arap milliyetçi kimliğini içselleştirmenin bir aracı olarak hizmet etti. 1920'lerde ve 1930'larda Irak eğitim sisteminin liderleri ve tasarımcıları, bu ideolojinin Irak'ta ve Arap dünyasının geri kalanında yayılmasına önemli katkılarda bulunan pan Arap milliyetçileriydi.[3] Irak'taki eğitim sisteminin iki yöneticisi Sami Şevket ve Fadıl el-Cemal, Filistin ve Suriye'den siyasi mülteci olan öğretmenleri istihdam etti.[3] Bu sürgünler, İngiliz karşıtı ve Fransız karşıtı protestolardaki rolleri nedeniyle Irak'a kaçtılar ve daha sonra Iraklı öğrencilerinde Arap milliyetçi bilincini beslediler.[3] Arap kimliğine dair artan genel farkındalık, antiemperyalizme yol açtı.
Benzer şekilde, pan Arap duyarlılığı Arap dünyasında büyüdü ve yükselen bir politikacı ve emperyalizmin sadık muhalifi olan Mısır'ın Cemal Abdünnasır'ı tarafından desteklendi. Haşimi Irak da bu duygularla yüzleşti. 1930'ların, 1940'ların ve 1950'lerin çoğunda Irak Başbakanı olan Nuri es-Said, Bereketli Hilal Arap Devletleri Federasyonu fikrini sürdürmekle ilgileniyordu, ancak bir pan-Arap devleti konusunda daha az hevesliydi. Said, Irak'ı 1944'te Arap Birliği'ne dahil etti ve onu Arap devletlerini bir araya getiren ve gelecekteki olası bir federasyon için kapıyı açık bırakan bir forum olarak gördü.[4] Birliğin tüzüğü, her Arap devleti için özerklik ilkesini kutsallaştırdı ve pan Arabizme yalnızca retorik olarak atıfta bulundu.
Irak ekonomisi, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından bir resesyona ve ardından bir bunalıma girdi; enflasyon kontrolsüzdü ve Irak'ın yaşam standardı düştü.[5] Said ve Arap milliyetçi veliaht Abdülilah; tutarlı bir ekonomik politika, altyapı iyileştirmeleri veya diğer iç reformlar üzerinde anlaşmaya varamayarak sürekli olarak birbirlerine karşı çıkıyorlardı.[5]
1950'de Said, Irak Petrol Şirketini Irak hükûmetine ödenen telif ücretlerini artırmaya ikna etti. Said, kalkınmayı finanse etmek ve ilerletmek için Irak Haşimi Krallığı'nın artan petrol gelirlerine baktı.[6] Irak'ın petrolden elde ettiği gelirin yüzde 70'inin, üçü yabancı danışmandan oluşan toplam altı üyeli bir Kalkınma Kurulu tarafından altyapı geliştirmesi için ayrılacağını belirledi. Bu yabancı varlığı, Said'in politikasının halk tarafından onaylanmamasına neden oldu.[7] Petrol ve kalkınmaya yönelik Batı karşıtı duygulara rağmen Said, İngiliz ekonomist ve eski bir politikacı olan Lord Salter'ı Irak'taki gelişme beklentilerini araştırmak için tuttu, çünkü Said'in petrol gelirlerinin yeniden tahsisi etkisiz görünüyordu.[8] Lord Salter, Irak'ın onun varlığından büyük ölçüde hoşlanmamasına rağmen, kalkınma projelerinin nasıl uygulanacağı konusunda önerilerde bulunmaya devam etti.[9]
İkinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler Irak'ı yeniden işgal etti ve 1947'de 15 Ocak'ta imzalanan 1948 Anglo-Irak Antlaşması (Portsmouth Antlaşması olarak da bilinir) aracılığıyla Salih Cabir İngilizlerin Irak'tan çekilmesini müzakere etti. Bu anlaşma, Irak'ın askeri planlamasını denetlemek için bir İngiliz ve Irak ortak savunma kurulunu içeriyordu ve İngilizler, Irak'ın dış işlerini kontrol etmeye devam etti.[10] Irak, askeri malzeme ve eğitim için hâlâ Büyük Britanya'ya bağlıydı. Bu antlaşma, Irak Haşimi Krallığı'ndaki Arap milliyetçilerinin kabul edemediği 25 yıllık bir dönemdi ve 1973'e kadar sürecekti.[11] 1948 Anglo-Irak Antlaşması'na güçlü bir tepki olarak, Arap milliyetçileri bir yıl sonra İngilizlerin Irak'taki varlığını protesto etmek için Vahbah İsyanı'na öncülük ettiler.[8] Said, isyancı Irak ve Arap milliyetçilerini yatıştırmak için Portsmouth Antlaşması'nı reddetti.[8]
1955'te Irak, İran, Pakistan ve Türkiye ile Bağdat Paktı'na girdi. Pakt, dört ülke arasında bir savunma anlaşmasıydı ve Birleşik Krallık ve ABD tarafından komünizm karşıtı bir Soğuk Savaş stratejisi olarak onaylandı, ancak genel olarak Iraklılar tarafından büyük ölçüde nefretle bakıldı.[12] Mısır, Bağdat Paktı'nı bir provokasyon ve bölgesel egemenliğine bir meydan okuma olarak gördü. 1956'da Mısır, Süveyş Kanalı'nı millileştirdiğinde, Irak-Mısır ilişkileri daha da gerginleşti. İngilizler, Fransızlar ve İsrailliler Mısır'ı işgal ettiğinde, Irak bir İngiliz müttefiki olarak işgali desteklemek zorunda kaldı.[12] Emperyal bağların Irak'ı Arap topraklarının bu işgalini desteklemeye sürüklediği gerçeği, büyük ölçüde Mısır'a sempati duyan ve pan-Arap ideolojisine yanıt veren Irak halkı arasında geniş bir onaylamamaya yol açtı. Mısır'ın işgalinin bölgedeki Batı saldırganlığının ve egemenliğinin bir başka işareti olduğunu hissettiler.[12]
Benzer şekilde, Mısır ve Suriye, 1958'de pan-Arabizm bayrağı altında Birleşik Arap Cumhuriyeti'ni (BAC) oluşturmak için birleştiğinde, Iraklı politikacılar kendilerini savunmasız bir konumda buldular. Irak liderlerinin Mısır ile birleşme konusunda hiçbir çıkarları yoktu ve bunun yerine Mayıs 1958'de Haşimi Ürdün ile kendi pan-Arap birliğini önerdi ve onayladı.[12] Büyük Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri bu birliği açıkça desteklediler, ancak birçok Iraklı birliğin amacından şüphelendi ve Haşimi Arap Federasyonu'nu "Batılı efendilerinin bir başka aracı" olarak gördü.[12]
Darbenin birincil amacı, Irak'ı İngiliz ve ABD ile olan emperyal bağlarından kurtarmaktı. Batılı güçler Irak yönetiminin tüm sektörlerine hükmediyordu: ulusal siyaset ve reform, Arap ve Arap olmayan komşularıyla bölgesel siyaset ve ekonomik politikalar. Genel bir kural olarak birçok Iraklı bölgedeki Batılı güçlerin, özellikle de İngilizlerin varlığından rahatsızdı. Ayrıca Haşimi monarşik yönetimi, monarşinin arkasındaki emperyal efendilerin imajından ayrılamazdı. Monarşi, 1948'deki Vahbah Ayaklanması ve 1952'deki Irak İntifadası sırasında iktidarı korumak için mücadele etmişti.[kaynak belirtilmeli]
Irak Haşimi Krallığı'ndaki artan sayıda eğitimli elit, Nasır'ın pan-Arap hareketi tarafından benimsenen ideallere aşık oluyordu. Qawmiyah (milliyetçilik) fikirleri, özellikle Irak ordusunun subay sınıfları içinde pek çok istekli taraftar buldu. Said'in politikaları, Irak silahlı kuvvetleri içindeki bazı kişiler tarafından aforoz olarak kabul edildi ve 1952'de Mısır monarşisini deviren Mısır Hür Subaylar Hareketini model alan muhalefet grupları oluşmaya başladı.
Es-Said'in ordu saflarında artan huzursuzluğu bastırma çabalarına rağmen (subay sınıfına fayda sağlamak için tasarlanan ekonomik programlar ve Irak ordusuna tedarik için ABD ile yapılan anlaşmalar gibi),[13] Süveyş Krizi olaylarıyla konumu önemli ölçüde zayıfladı. Es-Said, İngiltere ile olan ilişkisinden dolayı sıkıntı çekti; İngiltere'nin Kriz'deki rolü, onun vataniye politikalarını lanetleyen bir itham gibi görünüyordu.[14] Es-Said'in kendisini krizden uzak tutma çabalarına rağmen, pozisyonu zarar gördü. Irak, Ocak 1957'de "Arap Dayanışması Antlaşması"ndan dışlanmasının da vurguladığı gibi, Arap dünyası içinde yalnızlaştı.[15] Süveyş Krizi, Nasır'ın pan-Arap davasına fayda sağlarken aynı zamanda Batı yanlısı politika izleyen Arap liderlerin de altını oydu. Es-Said'in politikaları ikinci kampa sıkı sıkıya bağlıydı ve Süveyş'in ardından hükûmetine karşı gizli muhalefet giderek arttı.
1 Şubat 1958'de Mısır ve Suriye, Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) olarak birleştiklerini açıklayarak pan Arap hareketini ölçülemez bir şekilde desteklediler.[16] Hareket, Irak'ta devrimle sonuçlanan bir dizi olayın katalizörüydü. Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin ve Nasır'ın birleşik bir Arap dünyası çağrısı yapan yüksek retoriğinin oluşumu, hem Irak Haşimi Krallığı hem de Ürdün Haşimi Krallığı'nda pan Arabizmi harekete geçirdi. Hükûmetleri, 14 Şubat'ta[17] Haşimi Arap Federasyonu'nun – iki devletin birliği – kurulmasıyla bir tepki vermeye çalıştı, ancak çok azı BAC'ye verilen bu ani tepkiden etkilendi.
Yemen Mutavekkili Krallığı (Kuzey Yemen), oluşumundan kısa bir süre sonra BAC'ye katıldı. Daha sonra dikkatler, Suriye'nin Batı yanlısı Kamil Şamun hükûmetine karşı yürüttüğü iç savaş kampanyasında Arap milliyetçi hareketini desteklediği Lübnan'a kaydı.[18] Said, Şamun'un yenilgisinin Irak ve Ürdün'ü izole bırakacağını kabul etti. Mayıs ve Haziran 1958 boyunca Şamun hükûmetini yardımlarla destekledi.[18] Daha da önemlisi, Ürdün'ü Irak Kraliyet Ordusundan birlikler ile desteklemeye çalıştı, bu da darbenin doğrudan katalizörü olan bir hareketti.
14 Temmuz 1958'de, Tuğgeneral Abdülkerim Kasım liderliğindeki gizli bir askerî grup olan Hür Subaylar, monarşiyi devirdi. Bu grup belirgin bir şekilde pan Arap karakterliydi. Kral II. Faysal, Prens Abdülilah ve Nuri es-Said öldürüldü.[19]
Hür Subaylar, 1952'de Mısır Monarşisini deviren Mısır Hür Subaylarından esinlenmiş ve modellenmiştir.[12] Tüm partileri temsil ettiler ve siyasi hizipleri böldüler.[20] Kasım, Mısır'da devrimi başlatan neslin bir üyesiydi ve liseler ile askeri akademiler de dahil olmak üzere okullarda radikalizmin ve pan Arabizmin dolaştığı bir çağda büyümüştü.[21] Bir grup olarak Hür Subayların çoğu, modern bir orta sınıftan gelen Sünni Araplardı.[22] Hür Subaylar, 1952'den önceki on yıl içinde Orta Doğu'daki bir dizi olaydan ilham aldılar. İsrail'e karşı verilen 1948 Savaşı, Mısırlı Hür Subayların görev duygusunu yoğunlaştıran bir deneyimdi.[21] Görevlerini, birleşik bir Arap ulusunu zayıflatan ve ülkelerini sıkıntıya sokan yozlaşmış rejimleri devirmek olarak belirlediler.[21] Hür Subayların 1952'de Mısır monarşisini devirme ve iktidarı ele geçirmedeki başarısı Nasır'ı da bir ilham kaynağı yaptı.[21]
Irak Hür Subay grubu bir yeraltı örgütüydü ve planlama ve zamanlamanın çoğu Kasım ve yardımcısı Albay Abdüsselam Arif'in elindeydi.[22] Hür Subaylar, isyanı uygulamak için Nasır'ın desteğini ve BAC'nin yardımını sağlamaya çalıştılar çünkü Bağdat Paktı üyelerinin darbeye tepki olarak Hür Subayları daha sonra devireceklerinden korktular.[21] Nasır, yalnızca maddi önemi belirsiz kalan manevi destek sundu, bu nedenle Mısır'ın Irak devriminde pratik bir rolü yoktu.[21]
Irak ordusu birliklerinin Ürdün'e gönderilmesi, Irak Hür Subaylar hareketinin iki kilit üyesinin işine yaradı: Arif ve hareketin lideri Kasım. 3. Tümen'in (Irak) 19. ve 20. Tugayları (birincisi Kasım'ın komutası altında, ikincisine Arif'in taburu dahil), Bağdat'tan geçen bir rota üzerinden Ürdün'e yürüyüşe gönderildi. Darbe fırsatı böylece komploculara sunuldu ve onlar tarafından ele geçirildi.
Arif, 20. Tugay ile Bağdat'a yürüdü ve başkentin kontrolünü ele geçirdi (Albay Abdullatif el-Darraci'nin yardımıyla), Kasım ise Celavla'da 19. Tugay ile yedekte kaldı.[23]
14 Temmuz'un erken saatlerinde Arif, yakında darbenin karargahı olacak olan Bağdat yayın istasyonunun kontrolünü ele geçirdi ve devrimin ilk duyurusunu yayınladı. Arif, "emperyalizmi ve görevdeki kliği kınadı; yeni bir cumhuriyet ve eski rejimin sonunu ilan etti... cumhurbaşkanlığı görevlerini üstlenmek üzere üç üyeden oluşan geçici bir egemenlik konseyini ilan etti ve gelecekte yeni bir cumhurbaşkanı seçimini vadetti".[23]
Arif daha sonra, biri Kral Faysal ve Veliaht Abdülilah ile ilgilenmek üzere er-Rahab Sarayı'na, diğeri ise Nuri es-Said'in ikametgâhı olmak üzere kendi alayından iki müfreze gönderdi. Saraydaki Kraliyet Muhafızlarının varlığına rağmen, Veliaht Prens'in emriyle hiçbir direniş gösterilmedi. Saray müfrezesine hangi emirlerin verildiği ve hangi kuvvetin detaylandırıldığı belirsizdir.
Yaklaşık olarak sabah 8:00'de Kral, Veliaht Prens, Prenses Hiyam (Abdülilah'ın karısı), Prenses Nafeesa (Abdülilah'ın annesi), Prenses Abadiya (Faysal'ın halası), Irak Kraliyet Ailesi'nin diğer üyeleri ve birkaç hizmetçi saraydan çıkarken öldürüldü veya yaralandı.[24] Nasıl ve neden yaptığı belirsiz olsa da sadece Prenses Hiyam hayatta kaldı. Onların ölümüyle, Irak Haşimi hanedanı sona erdi. Bu arada, Said, silah sesiyle uyarıldıktan sonra Dicle'yi geçerek kaçmaya çalıştı.
Öğleye doğru Kasım, kuvvetleriyle Bağdat'a geldi ve Savunma Bakanlığı binasında karargah kurdu. Komplocuların dikkati şimdi, kaçıp darbenin erken başarısını baltalamasın diye Said'i bulmaya kaydı. Yakalanması için başına 10.000 Irak dinarı ödül kondu[25] ve geniş çaplı bir arama başlatıldı. 15 Temmuz'da Bağdat'ın el-Battavin semtinde bir sokakta bir kadın abayesiyle kaçmaya çalışırken görüldü.[26] Said ve suç ortağı ile birlikte vuruldu ve cesedi o akşam daha sonra Bab el-Mu'azzam'daki mezarlığa gömüldü.[23]
Kalabalık şiddeti, Said'in ölümünün ardından bile devam etti. Arif'in hainleri tasfiye etmeye teşvik ettiği[24] kontrol edilemeyen çeteler Bağdat sokaklarına döküldü. Abdülilah'ın cesedi saraydan alındı, sakat bırakıldı, sokaklarda sürüklendi ve sonunda Savunma Bakanlığının dışına asıldı. Bağdat Otel'de kalan birkaç yabancı uyruklu (Ürdün ve Amerikan vatandaşları dahil) mafya tarafından öldürüldü. Kitlesel mafya şiddeti Kasım bir sokağa çıkma yasağı uygulayana kadar azalmadı. Ancak bu yasak, Said'in cenazesinin gömüldükten sonraki gün sokaklarda teşhir edilmesini, parçalanmasını ve geçit törenini engellemedi.[27]
Abdülkerim Kasım'ın ani darbesi ABD hükûmetini şaşırttı. Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü Allen Dulles, Başkan Dwight D. Eisenhower'a bu işin arkasında Nasır'ın olduğuna inandığını söyledi. Dulles ayrıca Ortadoğu'da zincirleme bir reaksiyonun ortaya çıkmasından ve Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Türkiye ve İran hükûmetlerinin sonunun geleceğinden korkuyordu.[28] Haşimi monarşisi, Sovyet ilerlemelerini engellemede Batı dünyasının güvenilir bir müttefikiydi, bu yüzden darbe Washington'ın Ortadoğu'daki konumunu tehlikeye attı.[28] Gerçekten de Amerikalılar bunu epidemiyolojik terimlerle gördüler.[29]
Kasım, Başbakan ve Savunma Bakanı olarak atanarak en büyük ödülü aldı. Arif, Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı ve Başkomutan yardımcısı oldu.[28]
Devrimden on üç gün sonra, serbest bir referandumdan sonra ilan edilecek kalıcı bir organik yasa bekleyene kadar geçici bir anayasa ilan edildi. Belgeye göre Irak bir cumhuriyetti ve Arap ulusunun bir parçasıydı ve resmi devlet dini İslam olarak listelenmişti. Hem Senato hem de Temsilciler Meclisi lağvedildi. Yasama ve yürütme yetkisi, Egemenlik Konseyinin onayı ile Bakanlar Kuruluna verildi.[28]
9 Mart 1959'da The New York Times, Irak'taki durumu başlangıçta "rakip grupların kontrol için rekabet ettiği karışık ve istikrarsız bir durum" olarak bildirdi. "Komünizm, Arap ve Irak milliyetçiliği, Batı karşıtlığı ve Birleşik Arap Cumhuriyeti Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır'ın 'pozitif tarafsızlığı' gibi çapraz akımlar ülkeyi etkiliyor." diye ekledi.[30]
Yeni Irak Cumhuriyeti'ne bir Devrim Konseyi başkanlık ediyordu.[31] Konseyin başında, Irak'ın üç ana toplumsal/etnik grubunun üyelerinden oluşan üç kişilik bir egemenlik konseyi vardı. Muhammed Mehdi Kubbah, Şii nüfusu; Halid el-Nakşebendi, Kürtleri; ve Muhammed Necib er-Rubai ise Sünni nüfusu temsil ediyordu.[32] Bu üçlü Konsey, cumhurbaşkanlığının rolünü üstlendi. İki Ulusal Demokrat Parti temsilcisi, bir el-İstiklal üyesi, bir Baas temsilcisi ve bir Marksist dahil olmak üzere geniş bir Irak siyasi hareket yelpazesinden oluşan bir kabine oluşturuldu.[32]
Mart 1959'da Irak, Bağdat Paktı'ndan çekildi ve Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere sol eğilimli ülkeler ve komünist ülkelerle ittifaklar kurdu.[33] SSCB ile yaptıkları anlaşma nedeniyle, Kasım hükûmeti bir Irak Komünist Partisinin kurulmasına izin verdi.[33]
Kenan Makiya, Irak monarşisi, Kasım hükûmeti ve Baasçı Irak yönetimindeki siyasi muhaliflerin davalarını karşılaştırarak şu sonuca varıyor: "Her bir yönetimin kalitesinde aşamalı bir bozulma belirgindir."[34]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.