Gazzâlî
Fars İslam bilgini ve polimat (y. 1058–1111) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Fars İslam bilgini ve polimat (y. 1058–1111) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Gazzâlî[3][4] (Farsça: الغزّالی), yaygın adıyla Îmam-ı Gazzâlî (1058 – 19 Aralık 1111), Ortaçağ Avrupası'nda Latinize edilmiş haliyle Algazelus ya da Algazel, İranlı, Sünni İslam âlimi, mutasavvıfı, müderrisidir. İslam düşünce tarihindeki en önemli ve en etkili fakih, müftü, filozof, teolog, mantıkçı ve mistiklerden birisi olarak kabul edilmektedir.[5][6][7][8] XI. yüzyıl'ın müceddidi olarak nitelendirilmektedir.[9][10] Gazzali'nin çalışmaları çağdaşları tarafından büyük bir önem ve övgüyle karşılanmış ve "İslam'ın delili" anlamına gelen Hüccetülislam unvanını almıştır.[11]
Gazzâlî Îmam-ı Gazzâlî | |
---|---|
Tam adı | Hüccetü'l-İslâm Ebû Hâmid Muhammed bin Muhammed bin Ahmed el-Gazzâlî et-Tûsî |
Doğumu | y. 1058 Tus, İran, Büyük Selçuklu İmparatorluğu |
Ölümü | 19 Aralık 1111 (52-53 yaşında) Tus, İran, Büyük Selçuklu İmparatorluğu |
Milliyeti | Fars |
Çağı | İslam'ın Altın Çağı |
Bölgesi | Bağdat, Tus, Kudüs, Nişabur, Şam |
Okulu | Tasavvuf, Sünnilik, Eş'arilik, Şâfiîlik[1][2] |
İlgi alanları | Edebiyat, fıkıh, kelâm, felsefe, mantık, İslam şeriatı, tasavvuf |
Önemli eser | İhyâ-u Ulûm-id-Dîn Tehâfütü'l-Felâsife Kimya-i Saadet Kalplerin Keşfi el-Münkız Mine'd-Dalâl |
Etkilendikleri | |
Etkiledikleri
|
Felsefe ilmine vakıf olduktan sonra çeşitli yönlerden felsefeyi eleştirmesi ve dönemin bazı filozoflarını tekfir etmesiyle de bilinir. Hükema sıfatıyla da adlandırılmıştır.[12] Fars asıllı olduğu sanılan[3] Gazzâlî'nin lakapları Hüccetü'l-İslâm ve Zeynüddîn'dir. Genel olarak Gazzâlî ve İmam-ı Gazzâlî isimleriyle tanınmaktadır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde yaşamış olan en ünlü İslam bilginlerinden biridir.
Gazzâlî, Hicri 450 (Miladi 1058) yılında İran'ın Horasan bölgesinin Tus şehrinde doğmuştur. İlk öğrenimini Tus'ta Ahmed bin Muhammed er-Razikânî'den almış, daha sonra Cürcân şehrine giderek Ebû Nasr el-İsmailî'den eğitim görmüş; daha sonra da 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi'nde öğrenim görmüş, itikadi düşünce olarak Ebü'l Hasan Eş'arî'den ve ameli görüş olarak ise Îmam Şafii'den etkilenmiştir. Hocası, İmam-ı Harameyn lakaplı Abdülmelik el-Cüveynî, 1085 yılında ölünce Gazzâlî, Nişabur'dan Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri Nizâmülmülk'ün yanına gider. Nizâmülmülk'ün huzurunda olan bir toplantıda verdiği cevaplarla diğer bilginlerden üstünlüğünü kanıtlayarak 1091 yılında Bağdat'taki Nizamiye Medresesi'nin baş müderrisliğine tayin edilir. Burada bilgisi ve edindiği öğrenci topluluğuyla kısa sürede ün ve saygınlık kazandı. Tasavvufa yöneldi ve Ebû Alî Farmedî'nin de tesiriyle bu alanda yoğunlaştı. Bu ilgi ve hac arzusuyla medresedeki vazifesini bırakarak 1095 yılında Bağdat'tan ayrıldı ve Şam'a gitti.[13] Şam'da iki yıl kadar kaldıktan sonra 1097 yılında hacca gitti.
Hac sonrası Şam'a döndü ve buradan Bağdat yoluyla tekrar Tus'a geçti. Şam ve Tus'ta bulunduğu sürede uzlet yaşamı sürdü ve tasavvuf alanında ilerledi. Bağdat'tan ayrılışından 11 yıl sonra, 1106 yılında Nizâmülmülk'ün oğlu Fahrülmülk'ün ricası üzerine Nişabur Nizamiye Medresesi'nde tekrar eğitim vermeye başladı. Buradan kısa süre sonra Tus'a dönerek yaptırdığı tekkede müritleriyle birlikte sufi yaşamı sürdü.
Gazzâlî, 1111 (Hicri 505) yılında doğum yeri olan İran'ın Tus şehrinde öldü.[14]
Gazzâlî'nin yaşadığı dönemde İslam âleminde siyasî ve fikrî olarak büyük bir karmaşa hâkimdi. Bağdat'ta Abbasi halifelerinin gücü zayıflamasına karşın Büyük Selçuklu Devleti'nin sınırları giderek genişliyor ve nüfuzu da artıyordu. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah'ın veziri Nizâmülmülk; savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, ilim meclisleri denilen tartışma ortamlarını ve medreseleri açıyordu. Bu dönemde Mısır tahtında, İslam hilâfetinin başında, Şiî mezhebine bağlı Fâtımî Hanedanı vardı. Avrupa'da ise Endülüs Emevî Devleti gerilemekteydi.
Birinci Haçlı Seferi de Gazzâlî döneminde yapılmış ve Gazzâlî 40 yaşında iken Antakya, Haçlılarca kuşatılmıştır. Bir yıl sonra da Haçlılar, Kudüs'ü ele geçirmişlerdir.
Haşhaşîler tarikatının kurucusu Hasan Sabbah ve İranlı gök bilimci Ömer Hayyam da Gazzâlî ile aynı çağda yaşayan tanınmış kişilerdir. İslam âlemindeki bu karışıklığı, fikrî bir çöküntü tamamlıyordu.
Gazzâlî'nin öğrenme merakı onun çok sayıda dini ve fikrî akımları araştırmasına neden oldu. Yaşadığı dönemde hakikati bulmak isteyen insanların dört kısıma ayrıldığını ve her birinin hakikati kendi yolunda aradığını gördü. Bunlar; felsefeciler, kelâmcılar, sûfiler, bâtınîlerdi. Hepsinin görüşlerini inceleyerek; kelâm, felsefe ve Bâtınîlik yolunu kitaplarında ayrıntılarıyla tenkit etti ve sûfilerin yolu olan tasavvufa yönelerek hakikati bu yolda aradı. Gazzâlî bu geçirdiği süreci El-Münkız Mine'd Dalal adlı kitabında şöyle anlatır;
Gazzâlî'ye göre O dönemde İslamiyet'in birliğine kötü anlamda doğrudan etki edecek fikirler hızla yayılıyor, bir taraftan Yunan felsefesi ile İslam inancını yeniden yazmaya çalışan filozoflar, diğer yandan Kur'an'ın apaçık ayetlerini karanlık ve gizemli tefsirlere konu yapan Bâtınîler, İslam dinine ve Ehl-i sünnet itikadının bütünlüğüne büyük zarar veriyordu.[16]
Bâtınîlik, Gazzâlî'nin döneminde ortaya çıkmış ve Büyük Selçuklu veziri Nizâmülmülk bu görüşün üyeleri tarafından öldürülmüştür. Gazzâlî bu dönemde Ehl-i Sünnet dışı grupların görüşlerine karşı reddiyeler yazarak mücadele etmiş, Mutezile ve Bâtınîlik'e karşı altı tane eser yazmıştır.
Felsefeye karşı verdiği mücadele ile İslam dünyasında felsefi düşüncenin gelişmesini önlediği düşünülmektedir. Yunan felsefesine karşı yazdığı reddiyeler sonucunda İbn Rüşd, İbn-i Tufeyl ve İbn Bacce gibi düşünürler felsefeyi ona karşı savunmak ihtiyacı duydular. Gazzâlî felsefe öğrenerek ve felsefi yöntemler kullanarak felsefecilerle tartışmış, sert eleştirilerini reddiyeler şeklinde yazarak Aristoteles, İbn-i Sina ve Fârâbî'nin üzerine yöneltmiştir.[13]
Gazzâlî'nin felsefeye yönelik olumsuz tutumuna karşın [[Mantığın birçok yanını İslam din bilimlerine sokmada önemli katkısı olmuştur.
Gazzâlî İslam inanç felsefesi olan Kelâm'ın daha çok akaid kısmına önem vermiş ve akıl yerine sezgiyi ön planda tutmuştur. Mantık ve münazara ilkelerini kullanmıştır. Bununla beraber Kelam ile tatmin olmayan Gazzâlî tasavvufa yönelerek aklın yerine mükaşefeyi koymuştur. Sûfizm ve Şeriat alanında büyük rol oynamış, Sûfizm kavramını şeriat yasaları ile birleştirmiş, eserlerinde tasavvufu ilk olarak teorik anlamda açıklamıştır. Çalışmalarında Ehl-i Sünnet görüşünü benimsediği ve diğer görüşlere karşıt olduğu da söylenebilir. Katkılarıyla tasavvufun uzun süre yaşayabilmesini sağladı.
Gazzâlî Orta Çağ Müslüman ve Hristiyan filozoflarını büyük ölçüde etkilemiş, çalışmaları İslam dünyasında Avrupalı bilginlerin dikkatini çeken ilk şey olmuştur. Aziz Thomas Aquinas (1225-1274) bunlardan biridir. Gazzâlî'nin etkisi Aziz Thomas Aquinas'ın Hristiyan teolojisi ile ilgili çalışmalarıyla karşılaştırılsa da ikisi arasında metot ve inanç bakımından bazı büyük farklılıklar vardır. Gazzâlî Müslüman inancına sahip olmayan (Aristoteles ve Sokrates gibi Antik Yunan filozofları) düşünürleri ve onların fikirlerini reddeder. Thomas Aquinas ise Yunan ve Latin etkilerini çalışmalarında göstermiş ve bütün herkesi kucaklamıştır.[17]
Gazzâlî'nin kitapları birçok Batı diline çevrilmiştir. Eyyühe'l Veled adlı kitabı UNESCO tarafından 1951'de Fransızcaya, İngilizceye ve İspanyolcaya tercüme edilmiş ve bunun gibi birçok kitabı da çeşitli dillere çevrilerek basılmıştır.
Gazzâlî'nin doğduğu ve büyüdüğü yer olan Tus, o yüzyılda büyük bir tasavvuf merkezi olarak anılıyordu. Gazzâlî'nin öğrencilik hayatında tasavvuf geri planda kaldı. Geçirmiş olduğu ruhsal bunalım sonrasında tasavvufa yöneldi. Silsile-i saâdât'tan olan hocası Ebu Ali Farmedi'den dersler alarak, tasavvuf konusunda icazet aldı. Gazzâlî'ye göre tasavvuf, insanın manevi hastalıklarından kurtulmasında en önemli etkendir. Kimya-i Saadet adlı eserinde şöyle der;[18]::Beden kalbin ülkesidir. Bu ülkede kalbin birçok askeri vardır. Kalp ahiret için yaratılmıştır. Allah'ı tanımak ise onun yarattıklarını bilmekten geçer. İnsanın bâtınında olan sıfatların genel hayvanlara, bazısı yırtıcı hayvanlara, bazısı şeytanlara ve meleklere ait olan sıfatlardır. İnsan bunların hangisinden olduğunun farkına varmalıdır. Çünkü insan bunları bilmezse doğru yolu bulamaz. Bu saydığımız sıfatların her birinin gıdası farklıdır. Hayvanın gıdası yemek, uyumak ve çiftleşmektir. Yırtıcı hayvanların gıdası mutluluğu da parçalamak, saldırmak ve öldürmektir. Şeytanların gıdası ise aldatmak, hile ve kötülük yapmaktır. Meleklerin gıdası ise Allah'ın cemalini müşahede etmektir. Hırs, hayvan ve yırtıcı hayvan sıfatları melekliğe çıkan yol değildir. Eğer sen aslında melek cevheri isen Allah'ı tanımaya uğraş ve kendini o cemali müşahede edecek hale getir. Kendini öfke ve şehvetin elinden kurtar ve bu hayvan sıfatlarının sende niçin yaratıldığını anlamaya çalış.
Gazzâlî hakikati araştıran âlimleri dört sınıfa ayırır.[19]
Gazali yaşamı boyunca bilim, İslami akıl yürütme ve tasavvuf da dahil olmak üzere çok çeşitli konuları kapsayan 70'ten fazla kitap yazmıştır.[5][6][20] Eserlerinde tasavvufun ilk resmi tanımını yaparak tasavvuf ve şeriatın sentezinde önemli bir rol oynamıştır.[21] Ayrıca yazıları, özellikle Batıniler olarak bilinen İsmaili mezhebinin İran topraklarında nüfuz kazandığı bir dönemde Sünni İslam'ın konumunu güçlendirmiştir. Gazali, Ezoteristlerin İftiraları adlı eserinde İsmailileri kâfir ilan edecek kadar ileri gitmiş ve onların kanının dökülmesine izin vermiştir.[22]
Gazali'nin dini felsefesinin ana temalarından biri, yaratıcının tüm insan yaşamının odak noktası olduğu ve dünyevi işleri doğrudan etkilediği inancıydı. Eserleri David Hume, Dante, Aziz Thomas Aquinas ve Yahudi teolog Moses Ben Maimon da dahil olmak üzere Hristiyan, İbrani ve Batılı akademisyenler ve filozoflar tarafından yaygın olarak okunduğu ve incelendiği için etkisi İslam dünyasının ötesine uzandı. Gazali'nin kayda değer katkılarından biri, 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İslami eğitimin temelini atan eğitim reformudur. Eserleri aynı zamanda İslam matematiği ve astronomisinin gelişiminde de önemli bir rol oynamış, At-Tusi gibi alimler büyük ölçüde onun yazılarına dayanmışlardır.[23]
Gazali kendisini bir filozoftan çok bir mistik olarak görse de, bazı akademisyenler onu İslam felsefesi ve düşüncesinde önemli bir figür olarak kabul etmektedir. Yaklaşımını gerçek bilgi arayışı, felsefe ve bilimin daha derin bir şekilde anlaşılması ve mistisizm ile bilişin daha iyi kavranması olarak tanımlamıştır. Mantığı Medrese'deki İslami seminer müfredatına başarılı bir şekilde entegre etmesi, Arap felsefesinin altın çağının başlangıcına işaret etti.[24][25]
Çağdaş dünyada Gazali'nin mirası İslami iş etiğine kadar uzanmakta, Yusif Sidani ve Akram Al Ariss gibi akademisyenler onun yazılarının bu alandaki etkisini vurgulamaktadır. Hatta Gazali'nin Muhammed Peygamber'den sonraki en büyük Müslüman şahsiyet olduğunu öne sürmektedirler. Geleneksel İslamcılar da Gazali'nin çalışmalarından, özellikle de Şeriat Hukuku üzerine tartışmalarından ilham almakta ve bir din alimi olarak statüsünden ödün vermeksizin felsefi mantık alanındaki uzmanlığını vurgulamaktadır.[26]
Bazı oryantalist akademisyenler, Gazali'nin çağdaş felsefeleri reddetmesinin İslam dünyasında bilimsel ilerlemede düşüşe katkıda bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.[27][28] Gazali, muhafazakâr İslami inançlarına meydan okuyan bazı felsefi fikirlerden, özellikle de Tanrı'nın her şeyi bilen ve hatta var olmayan bir varlık olabileceğini öne süren fikirleri tehdit olarak görmüştür.[29]
Bununla birlikte, bu bakış açısının alternatif yorumlarla karşılaştığını belirtmek önemlidir. Gazali'nin kendi sözleri, din ve bilim arasındaki ilişkiye dair incelikli bir bakış açısına işaret etmektedir. "Matematiksel bilimleri inkâr ederek İslam'ın savunulması gerektiğini düşünen bir kimsenin dine karşı işlediği suç gerçekten de büyüktür" demiştir. "Hatadan Kurtuluş" adlı eserinde yer alan bu alıntı, matematiksel bilimleri ihmal etmenin bilime ya da akla karşı bir suç değil, dine karşı bir suç olduğuna dair inancının altını çizmektedir. Niyeti matematik çalışmalarını savunmak değil, bu bilimlerin din için bir tehdit oluşturduğu görüşünü kınamaktı. Ona göre matematik ve din farklı alanlara hitap etmekteydi ve birbirleriyle rekabet halinde değillerdi.[30]
Gazali, "Çünkü vahyedilmiş Yasa hiçbir yerde bu bilimleri reddetmeyi ya da onaylamayı üstlenmez ve bu bilimler hiçbir yerde kendilerini dini meselelere yöneltmez" diyerek konumunu daha da netleştirmiştir. Özünde, dini öğretiler ile matematiksel bilimlerin farklı alanlarda yer aldığını ve birbirine karıştırılmaması gerektiğini savunmuştur. Bununla birlikte, yazılarının diğer bölümlerinde Gazali bazı felsefi fikirler hakkındaki endişelerini dile getirmiştir. Filozoflar tarafından yazılan kitapların yasaklanmasını savunmuş ve felsefeyi matematiksel, mantıksal, fiziksel, metafiziksel, politik ve ahlaki olmak üzere altı dala ayırmıştır.[31]
Gazali'nin etkisi tarih boyunca İbn Rüşd, Ayn el-Kuzat Hemedani, Nevevi, İbn Tumart, René Descartes, Fahruddin Razi, Suyuti, Tan Malaka, Thomas Aquinas, David Hume, Seyfeddin el-Amidi, Esad Mayhani, Ali el-Kari ve Muhammed İbn Yahya el-Cenzi gibi çok çeşitli düşünürlere yayılmıştır.[32][33][34]
Gazzâlî'nin, risâle ve reddiyeleri ile birlikte 500'e yakın kitap yazdığı hakkında bilgiler vardır. Mısırlı bilim insanı Abdurrahman Bedevî yapmış olduğu araştırmalara göre, Gazzâlî'nin 457 adet kitap yazdığını belirtir. Ancak günümüze kadar ulaşan eserlerinin sayısı 75 tanedir.[35]
2020-2021 yılları arasında TRT 1'de yayınlanan Uyanış: Büyük Selçuklu dizisinde Cemal Toktaş tarafından canlandırılmıştır.[40]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.